ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Fethî Tevetoğlu

Anahtar Kelimeler: Atatürk, Yazı, Türkiye, Tarih

16 - Birçok aydınların Türkiye için tek çıkar-yol diye İngiliz, Amerikan veyâ Fransız Mandası’nı düşündükleri dönemde, şâir Mehmed Âkif (Ersoy), 21 Ağustos 1335 (1919) günkü 437-438 numaralı Sebilürreşad dergisinde (Manda Mes’elesi) başlıklı yazısında şunları yazıyordu: “… Türkler’in yirmibeş asırdan beri istiklâllerini muhafaza etmiş bir millet oldukları târihen müsbet bir hakikattir. Halbuki Avrupa’da bile mebde-i istiklâli bu kadar eski zamandan başlayan bir millet yoktur. Türk için istiklâlsiz hayat müstahîldir (imkânsızdır). Târih de gösteriyor ki Türk, istiklâlsiz yaşayamamıştır!”

Daha sonra 6 Şubat 1920’de Balıkesir’e gelerek burada oluşturulan ilk millî direniş cephesini “büyük bir gaza” kabul eden Mehmed Âkif, Zağanos Paşa Câmii’ni doldurup taşan cemaate: “Zafer yolu bu yoldur!” diyerek BalIkesirlilerin ümit ve imanlarını artırmıştır.

İstanbul’un işgalini Fransız Elçiliği’ne protesto yazısı bıraktırarak şiddetle red cesaretini de gösteren Mehmed Âkif, 1919 Nisan sonlarında asker ve milletvekili bulunmadığı hâlde Sebilürreşad dergisinin klişesini alarak Anadolu’daki Millî Mücâdele’ye koşunca, onun gelişinden çok memnunluk duyan Mustafa Kemâl Paşa, derhâl açılan Burdur milletvekilliğine seçilmesi için şu emri vermiştir:

Şifre
Ankara, 29.4.1336 (1920)

Konya’da 12’nci Kolordu Kumandanı Fahreddin Beyefendi’ye

İstifasında musir bulunan Burdur livâsı Büyük Millet Meclisi âzası ve Ahz-ı Asker Reisi Miralay İsmail Beyefendi’nin yerine, livây-ı mezkûr B.M. Meclisi âzâlığına Ankara’da bulunan Şâir Mehmed Âkif Beyefendi’nin intihâbının te’min ve neticenin iş’ar buyurulmasını rica ederim.

Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemâl

(Harb Târihi Başkanlığı: Atatürk Arşivi, Belge: 39)

(TC. Genelkurmay Harb Târihi Başkanlığı Resmî Yayınları Atatürk Serisi Nu. 6, Ankara 1977, s. 145)

17-13 Mart 1923’de eşleri Lâtife Hanım’la Adana’ya gitmek üzere trenle Ankara’dan hareket eden Reisicumhur Gazi Mustafa Kemâl Paşa (Atatürk), 15 Mart 1923 Perşembe günü Adana’ya gelmişlerdir. Türkocağı’nı ziyâretlerinde hâtıra defterine şunları yazmışlardır:

Adana “Türkocağı” Türklük nurunun feyyaz menbaı olsun!

Bu ocağın ateşi çok, pek çok kadimdir. Onu, asırlarca, söndürmeğe çalışmakdan hâli kalmadılar. Fakat, buna her teşebbüs edenin ocağı söndü. Çünkü o müteşebbisler, düşünmüyorlardı ki Adana “Türkocağı” en asil Türk ocaklarının kızgın ateşleriyle dâimâ tenmiye olunmuşdur.

Ocağın bugünkü nurlu alevi her kalbi aydınlatıyor. Ben, bugün, bu alevin sıcak temasında ne derin sevinç ve saadet hisleri duydum.

15 Mart 39 Perşembe
M. Kemâl

Bu zengin topraklara, böyle münevver gençlere mâlik olan Türk Adana’nın ocağı dâimâ tütsün. 15 Mart 39

Lâtife Mustafa Kemâl

18 - Atatürk’ün 29 Ağustos 1924 Cuma günü başlayıp 18 Ekim 1924 Cumartesi günü tamamlanan 51 günlük yurt gezisinde, 15 Eylül 1924 Pazartesi sabahı saat 9.45’te Hamidiye Kruvazörü ile Trabzon’a gelmişlerdir. Gazi Mustafa Kemâl Paşa (Atatürk), 16 Eylül 1924 Salı günü akşam üzeri ziyâret ettikleri Trabzon Erkek Muallim Mektebi (öğretmen Okulu)’nin hâtıra defterine şunları yazmışlardır:

24 Kânûn-u-evvel 1335 (1919) târihinde Fevzi Paşa Hazretleri’nin nazar-ı dikkatini celbeden talebe adedi (25), bugün 16 Eylül 1340 (1924)’da (176), yedi misli olmuş, geçen senelerin mahmul olduğu ahval ve şerâit nazar-ı dikkate alınırsa memnun olmak lâzım, fakat memleketin muhtaç olduğu muallim miktârı düşünülürse bunun daha yüz misline çıkması îcab eder. Kemiyet noksanı yetişen muallimlerimizin kıymet ve faziletteki yüksekliği ile ancak kabil-i telâfidir, Ziyâretimdeki meşhûdâtım bu emniyeti bana bahşetmektedir. Bundan dolayı Müdür ve Hey’et-i Tâlimiye'ye teşekkür eder ve yeni neslin en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü Muallimler Hey’eti’nden ve onların yetiştirecekleri muallimlerden alacaktır, onu da hatırlatırım.

Reisicumhur
Gazi M. Kemâl

19-18 Eylül 1924 Perşembe günü Rize’yi ziyâretleri sırasında iki Müftü, Atatürk’e bir dilekçe vererek kendilerinden medreselerin yeniden açılmasını istemişlerdir. Atatürk Müftülere:

Tevhîd-i tedrisat mı istiyorsunuz? Bu millet mektep yapmayacak mı? Şimdiye kadar geri kalmamızda en büyük âmilin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Hayır medreseler açılmayacakdır. İâşenizi mi düşünüyorsunuz? Müsterih olun, ibâdetinizle uğraşın bırakın bu milleti. Yoksa bu kararı veren Meclis’de sizden büyük âlimler mi yok? Millet bildiği gibi yapacak” dedikden sonra Rize Vâlisi’ne dönerek:

“Bu adamlar burasını İran gibi mi yapmak istiyorlar?” diye sormuştur.

Bu haberin ajansta verilmesi üzerine, telgrafla duyduğu memnunluğu ve tebriklerini sunan İzmir Milletvekili Mahmud Es’ad (Bozkurt) Bey’e Atatürk’ün verdiği cevap şudur:

“Gezdiğim ve gördüğüm her yerde millet cehil ve taassuba ilân-ı harb halindedir. Medeniyet ve teceddüd yolunda bir an kaybetmeye muvafakati yoktur. Paslı dimağların şuursuz tefevvühleri, anide milletin müşterek ve müdhiş feverâniyle bunalmaktadır. Bunu gözlerimle gördüm. Bilmünasebe vâki beyânâlımdan dolayı izhar ve iblağ olunan sürûrlara teşekkür ederim efendim.

Reisicumhur
Gazı Mustafa Kemâl

20 - Atatürk’ün Hamidiye Kruvazörü’ndeki hâtıra defterine yazdıkları yazı ise şudur:

Hamidiye Kruvazöründe
20 Eylül 1340 Cumartesi

Hamidiye Kruvazörü, mâzîden yâdigâr kalan donanma akşamı içinde, Türk Cumhuriyeti’nin, denizlerde faâliyte geçen ilk gemisi oldu. Beş senedenberi mütehassiri olduğum deniz hayâtını bana yaşatan bu sefine oldu. Türk Donanması kumanda ve zâbitan hey’etini bu gemide ve buna refakat eden Peyk-i Şevket torpido kruvazöründe tanıdım.

Temas ettiğim rûhu genç, mefkuresi genç bu istikbal kumandan ve zabitleri bize bahriyemız için kuvvetli ümidler hâsıl etti. Bu kıymetli, şedid arzulu hey’eti yâdigâr-ı mâzî olan bu gemi içinde bırakmakla iktifa olunamaz. Onları, müstaid ve müstahak oldukları kadar inkişâfa mazhar edebilmek için, bugünün icâbâtına kavuşdurmak lâzımdır. Hududlarının mühim ve büyük aksâmı deniz olan Türk devletinin donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türk Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacakdır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanması’na mâlik olmak gayedir. Bunun ilk azimet noktası sefâin-i bahriye tedârikinden evvel onları muvaffakiyetle sevk ve idâreye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara mâlikiyettir. Hamidiye’de ve Peyk-i Şevket’te tanıdığım arkadaşlar, gayeye yürüyebileceğimizin canlı ve kıymetli delilleridir.

Bugün için bu güzide hey’et büyük alâka ile muhafaza olunacakdır. Mevcut büyük, küçük gemilerimizden yalnız kabil-i istifâde olanlar tefrik ve ihya edilebilir. Donanmamız hey’et-i umûmıyesinde, faal ve nâfi unsurlardan mutavâzî bir bahrî cüz’ütam vücude getirmek imkânına kani oldum. Bunun için Hükûmet-i Cumhurıye’nin, tedbir ve teşebbüsleriyle şahsan alâkadar olacağım.

Esaslı ve kıymetli bir nokta-i azameti bulduktan sonra ondan muazzam gayeye yürümek ve ona vâsıl olmak elbette müyesser olacakdır.

Gazı Mustafa Kemâl

21-21 Eylül 1341 (1925) Pazartesi günü Ankara’dan trenle İzmit’e gelen ve Söğüdlü Yatı ile Reşid Paşa Vapuru’na geçen ve 22 Eylül 1925 Salı günü saat 17.30’da Mudanya’ya varan Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Reşid Paşa Vapuru Hâtıra Defteri’ndeki yazıları şöyledir:

22 Eylül 1925

Vapurda

Reşid Paşa Vapuru’nda geçirdiğimiz saatler, kıymetli hâtırâtım meyânında bulunacakdır. Gördüğümüz intizam ve mükemmeliyet, Seyr-i-sefain idâremizin muktedir ellerde bulunduğuna şübhe bırakmamaktadır. Bu yazılarım teşekkürdür.

Gazi M. Kemâl

(Bu yazı, Cumhuriyet gazetelerinin 24 Eylül 1925 Perşembe günkü sayısında da yayınlanmış bulunmaktadır.)

22 - Atatürk’e karşı alçakça yapılmak istenen İzmir suikastı üzerine Genelkurmay Başkanlığından Türk Ordusu adına çekilen üzüntü telgrafına, Cumhurbaşkanının cevabı:

Erkân-ı-harbiye-i Umûmiye Riyaseti’ne

Suikast münasebetiyle riyâset-i devletleriyle müftehir ve mübahî kahraman Or-dumuzun duyduğu teessürü müş’ir telgrafnâmeyi samilerini aldım. İzhar buyurul-muş eser-i muhabbete arz-ı şükran eder ve kıymetli Ordumuza selâm, muhabbetler eylerim. 24.6.1926

Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemâl

23 - Atatürk, 14 Eylül 1928 Cuma günü Sakarya Motoru ile Dolmabahçe Sarayı’ndan İzmir Vapuru’na geçmiş ve saat 14.30’da gemi hareket ederek Karadeniz’e açılmıştır. Hareketten önce Dolmabahçe önünde demirli bulunan Hamidiye ve Mecidiye Kruvazörleri tarafından yapılan uğurlama törenine karşılık Atatürk şu telsizi göndermiştir:

Donanma Kumandanı Fahri Beyefendi’ye

Erkân-ı-harb Reisi Cevad Beyefendi’ye

Karadeniz’in dalgaları içinde en çok mûcib-i mahzuziyetim, kalbi hissim, sa-mimî hâtıram siz olmaktasınız. Bunu size ve adreslerini bilmediğim bütün arka-daşlara ve evlâdlara iblâğ ediyorum.

Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemâl

(Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Gonca Arşivi, Filo Emirleri, Sene 1926-1927-1928 Dosyası. Ayrıca Bk. Raşit Metel: Atatürk ve Donanma, İstanbul 1966, s. 124)

24 - Atatürk 20 Eylül 1924 Cumartesi günü Hamidiye Kruvazörü ile Ordu’dan Samsun’a gelmiş ve burada 24 Eylül Çarşamba gününe kadar kalmış, incelemelerde bulunmuştur. 22 Eylül 1924 Pazartesi günü ziyâret ettiği Samsun Muallimler Birliği’nin hâtıra defterine şunları yazmıştır:

Samsun

22 Eylül 1340

“Samsun Muallimler Birliği” hey'etini tebrik ederim.

Gösterdikleri, münevver birlik âsârı takdire sezadır.

Samsun evlâdları bu birliğin feyzinden ne kadar müstefid olacaklardır. Bütün Türkiye’ye şâmil, Muallimler Birliği’nin, bütün milleti münevver birlik hâline getirdiği zaman, Türk milletinin nasıl bir demir kitle olacağını düşünmek cidden büyük zevk ve saadettir.

Bu kadar nurlu, bu kadar mes’ud netice verecek bir hedefin rehberlerini hürmetle selâmlarım.

Gazi M. Kemâl

25 - Büyük Zafer’den birkaç gün sonra, İstanbul Dârülfünûn’u Edebiyat Fakültesi Müderrisler Meclisi, 19 Eylül 1338 (1922) tarihli oturumunda, Müderris Yahya Kemâl (Beyatlı) Bey’in teklifini oybirliği ile kabul etmiş ve Millî Mücâdele’nin büyük kahramanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Gazi Mustafa Kemâl Paşa’ya “Fahrî Müderrislik” ünvânı vermiştir. Aslı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Profesörler Kurulu 1338-1339 (1922-1923) yılları tutanak defterinde bulunan Atatürk’ün cevabı şudur:

Türk Harsı’nın mihrakı olan fakülteniz fahrî müderrisliğine intihâbımdan dolayı meclisinize teşekkür ederim. Eminim ki milli istiklâlimizi ilim sâhasında fakülteniz ikmâl edecekdir. Bu şerefli tekâmülün husulünü deruhde eden hey’etiniz arasında bulunmak bence hâiz-i iftihardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Gazi Mustafa Kemâl

26 - Atatürk’ün 1930 yılı Kasım sonunda Samsun’dan başlayan Ege Vapuru ile yaptığı Karadeniz gezisi 1 Aralık 1930 Pazartesi günü İstanbul’a gelişi ile son bulmuştu. Atatürk’ün 15 Aralık 1930 Pazartesi günü Üniversite’yi ziyareti sırasında Darülfünûn Emini (Üniversite Rektörü) tarafından kendisine sunulan hâtıra defterine yazdıkları şunlardır:

15 Kânunuevvel 1930

İstanbul Dârülfünûnu'nda yüksek profesörler ve kıymetli gençlerle yakından tanıdığımdan çok memnun oldum. İlim timsâli olan bu yüksek müessesenin büyük hizmetleriyle iftihar edeceğimize şübhe yokdur.

Gazi M. Kemâl

27 - Menemen olayı üzerine Dolmabahçe’de Atatürk’ün huzurunda, 27 Aralık 1930 Cumartesi günü öğle üzeri başlayıp saat 18’e kadar süren bir toplantı yapılmışdır. B.M. Meclisi Başkanı Kâzım Özalp, Başbakan İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’a şu mektubu göndermiştir:

“Menemen 'de âhiren vukua gelen irtica ’ teşebbüsü esnasında Zâbıtvekili Kubilay Bey 'in vazife ifâ ederken düçar olduğu akıbetten Cumhuriyet Ordusu'nu ta'ziyet ederim.

Kubilây Bey'in şehâdetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Mene-men'deki ahâliden bâzılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen, dahilî her politika ve ihtilâlin hâricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zâbitinın mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından hürmetle karşılandığına şüphe yokdur. Menemen 'de ahâliden bâzılarının hataları bütün milleti müteellim etmişdir.

İstilânın acılığını tatmış bir muhitle genç kahraman Zâbıtvekili’nin uğradığı tecavüzü milletin bizzat Cumhuriyet'e karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecavizler ile teşvikçileri ona göre ta'kip edileceği muhakkaktır.

Hepimizin dikkatimiz, bu meseledeki vazifelilerimizin icâbâtını hassasiyetle ye-rine getirmeye ma'tuftur. Büyük Ordu'nun kahraman genç zâbiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim hey'etinin kıymetli uzvu Kubilây Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacakdır. ”

Reisicumhur
Gazi M. Kemâl

28 - Atatürk, İstanbul’daki inceleme ve ziyaretleri sırasında 28 Aralık 1930 Pazar günü öğleden sonra Çarşıkapı’daki (Ayakkabıcılar Cemiyeti Merkezi)’ne giderek, buradaki ayakkabı sergisini gezmişdir. Atatürk, Ayakkabıcılar Cemiyeti’nin hâtıra defterine şunları yazmıştır:

“Kunduracılar sergisinde gördüğüm her türlü ayakkabılar, sanatkârlarının çok ilerlemiş olduklarını isbat eden eserleridir. Vatandaşlara yerli ayakkabılara rağbet göstermelerini tavsiye ederim. Yerli ayakkabılarını hâriçden gelmiş gibi göstererek fazla fiyatla satış yapmak hevesine düşenler bulunduğunu söyleyenler oldu. Eğer bu doğru ise çok teessüfe şâyandır. ”

Gazi M. Kemâl

29 - İktisad Bakanı Mustafa Şeref (Özkan) Bey’in 8 Eylül 1932 Perşembe günü istilâsı üzerine 9 Eylül 1932 Cuma günü İktisad Bakanlığı’na atanan İzmir Mebusu Mahmud Celâl (Bayar) Bey’in göreve başlaması üzerine Atatürk’e yolladığı telgrafa, Atatürk tarafından gönderilen cevap:

İktisad Vekili Celâl Beyefendi’ye

Yıllardan beri büyük ve ciddî ikisad işleri içinde bizzat uğraşdınız. Görgü ve tecrübelerinizi çoğalttınız. Bu defa İktisad Vekâletini daha yüksek amelî vasıflarla deruhte etmiş bulunuyorsunuz. Bundan çok memnun ve müsterihim.

Gerek zât-ı devletiniz ve gerek zât-ı devletinizi büyük isabetle seçen Başvekil Hazretleri’ne teşekkür ederim.

Bütün dünyâda olduğu gibi memleketimizde de en başda bulunan mühim işi-miz, iktisad işidir. Bu işde en yüksek muvaffakiyeti te’mine çalışmak hayâtîdir, zarurîdir. Bunun için bu işde bütün devlet teşkilâtının, bütün yurttaşların ve hepi-mizin ciddî duygularla alâkalı olmamız lüzumu tabiîdir. Millî İktisad yolunda emin olarak ve emniyet verecek kat’i ve radikal adımlar atarken esas programımızın ilham ettiği amelî tedbirleri tercih etmek en doğru yoldur.

İçtimaî heyetimizin bütün iş bölümleri sâhiblerinı aynı faydalı alâka ile bu yolda elele vermiş, omuz omuza dayanmış, bir hedefe yürüyen samimî yolcuları yapmak, Devletin iktisad işinde yorgunluğunu azaltmak ve muvaffakiyet zamanını kısaltmak için tek çâredir. Muvaffakiyetiniz için benimle beraber bütün arkadaşlarımızın ve yurddaşlarımızın maddî ve manevî her türlü vâsıtalarla yardımcınız olduğunu düşünerek müstenhâne ve muvaffakiyetten emin olarak radikal surette çalışınız efendim.

Reisicumhur
Mustafa Kemâl

30 - Komşu ve bilhassa Afganistan, İran, Saudî Arabistan, Ürdün ve Irak gibi İslâm ülkeleriyle dostça, yakın ilişkiler geliştirmeye dâimâ önem veren Atatürk, Irak’ın Milletler Cemiyeti’ne girmesi üzerine Irak Kralı Faysal’a şu kutlama telgrafını göndermiştir:

Irak Kralı Faysal Hazretleri’ne

Komşu ve dost Irak’ın tam istiklâline sâhib bir devlet olarak Milletler Cemiye-ti’ne girmesi bent ve Türk milletini pek memnun eden bir hâdise olmuştur. Hararetli tebriklerimi takdim eder ve çok samimî dostluk hislerimi bu mes’ud vesile ile de tekrar eylerim.

Gazi M. Kemâl

31 - Millî Türk Talebe Birliği, 25 Nisan 1933 Salı günü olağanüstü bir kongre yapmıştır. Kongreye 51 yüksek okul ve fakülte temsilcisi ile 100’Ü aşkın dinleyici-öğrenci katılmışlardır. Razgrat olayını protesto ama-cıyla yapılan gençlik gösterisinin izin alınmadan yapılması sebebiyle ko-vuşturmaya geçilmesi üzerine, izinsiz gösteri ile bir ilgileri olmadığını bil-diren Türk Talebe Birliği Kongresi Dâimî Delegeleri’ne cevap veren Atatürk’ün telgrafı şudur:

Gençliğin çalışkan, hassas ve milliyetçi yetişmesi esas dileklerımizdendir. Gençlik her türlü faaliyetlerinde Cumhuriyet kanunlarına ve Cumhuriyet kuvvetlerinin usul ve kaidelerine riayetkar bulunmaya da dikkatli olmalıdır. Cumhuriyet Hükûmeti’nin milli meselelerde vazifesini bilir olduğuna ve kanunların ve adlî kuvvetlerin adaletine emin olunuz.

Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemâl

32-19 Ağustos 1918 Pazartesi günü yanında Süleyman Nazif, Faik Âlî, Muslihiddin Âdil ve Râsim Ferid Beyler olduğu hâlde Tevfik Fikret’in Âşiyân’ını ziyaret etmiş ve deftere şunları yazmıştır:

19 Ağustos 1918 Pazartesi tavâf-ı tahatturunda bulunmakla mübahî perestişkârân-ı Fikret.

M. Kemâl / Süleyman Nazif / Fâik Âlî

Eğilmeyen bir başın huzûr-u mânevîsinde hürmetle eğiliyorum.

Muslihiddin Âdil / Râsim Ferid

33 - Cumhuriyet Plânının 7. yıldönümü şerefine 29 Ekim 1930 gecesi Ankara Türkocağı’nda düzenlenen baloda Amerikalı gazeteci, Associated Press muhabiri Miss Dorothy Ring, Atatürk’le bir mülâkat yapmıştır. Atatürk’e: “Türkiye’nin hangi bakımlardan Amerikanlaşmasının düşünüldüğünü” soran Miss Ring’e Atatürk’ün cevabı şudur:

“TÜRKİYE BİR MAYMUN DEĞİLDİR VE HİÇBİR MİLLETİ TAKLİD ETMEYECEKDİR. TÜRKİYE NE AMERİKANLAŞACAK, NE DE BATILILAŞACAKDIR; O SÂDECE ÖZLEŞECEKDİR.” (Joseph C. Grew’s Diaries, MS. Am. 1687, C. 49, p. 1981-2, Houghton Kütüphanesi -Cambridge, Mass,- Yazmalar Kolleksiyonu) (Ayrıca bk. Prof. Ercümend Kuran: Atatürk ve Türkiye’nin Modernleşmesi, Türk Kültürü, Kasım 1965- Sayı: 37, s. 64).

34 - Uşak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 11. yıldönümünde Uşak Belediye Başkanı tarafından dâvet edilen Atatürk, 2 Eylül 1933 tarihli şu telgrafı yollamıştır:

Kurtuluş Gününün Yıldönümünü Ben de Kutlar, Hakkımdaki Duygularınıza Teşekkür Ederim.

Cumhurreisi
Gazi Mustafa Kemâl

34 - Türkiye Himâye-i Etfal Cemiyeti (Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu) Genelsekreteri ve Bolu Milletvekili Dr. Fuad (Umay) Bey, 7 Nisan 1923 Cumartesi akşamı Agitania Vapuru ile New York’a gelmiştir. Ertesi gün saat 14’de New York’taki “Türk Teâvün (Yardımlaşma) Cemiyeti” kulübünde bir “New York Himâye-i Etfal Kongresi” yapılmıştır. Doktor Fuad (Umay) başkanlığında Amerika’nın çeşitli yörelerinden dokuz Türk ve Müslüman cemaati temsil eden onüç delegenin katılmasıyla 8545 kişinin temsil edildiği bu kongrenin gündemi şuydu: “Şimdiye kadar Amerika’nın muhtelif cihetlerinde teşkilâtsız cemaatler hâlinde yaşayan Müslüman unsurları teşkilât altına alıp aralarında bir iştirak sağlamak; va-tanda sefil ve bedbaht sürünen yüzbinlerce yetime yapılacak yardımı daha müsmir bir şekle sokmak.”

Bu kongre için Gazi Mustafa Kemâl Paşa tarafından gönderilmiş mektubun Dr. Fuad Bey tarafından okunması, ayağa kalkan delegelerin son derece coşkun ve taşkın gösterileriyle karşılanmıştı:

Türk Teâvün Cemiyeti’ne

Ankara: 12/3/339

İstihlâs ve istiklâl-i vatan mücahedesinde şehid düşen kahramanların yavrularını müreffeh ve mes’ud etmeğe çalışan Türkiye Himâye-i Etfal Cemiyeti vedaatiyle evlâd-ı şühedâ haklarında Amerika’da bulunan dindaşlarımızın göstermiş ve göstermekde bulunmuş oldukları hissiyât-ı âlicenâbâne ve yüksek alâka-i insaniyetperverâne fevkalâde memnuniyetimi mûcib oldu. Uzak ufuklardan Türkiye kahramanlarının evlâdlarına dest-i muavenet uzatan zevât-ı âliyeye suret-i mahsusada arz-ı teşekkürat eylerim.

Bugün adedleri yüzbinleri geçen bîkes vatan yavrularının dâimâ derhâtır buyurulacağından kuvvetle ümidvar bulunduğumu arz eylerim efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Gazi Mustafa Kemâl

(Doktor Fuad Mehmed (Umay): Amerika’da Türkler ve Gördüklerim, İstanbul, Vatan Matbaası 1341, s. 26)

35 - Anafartalarda, Atatürk’ün 19. Tümen’ine bağlı 57. Alayın komutanı Binbaşı Avni Bey tarafından tutuklanan İngiliz Teğmeni Paterson’un üzerinde bulunan İngiliz askerî haritasını Avni Bey, komutanı Mustafa Kemâl Bey’e, O da birliğinin bağlı olduğu komutanlar Es’ad (Bülkant) Paşa’ya vermiştir. Atatürk, haritanın üzerine kurşunkalemle şunları yazmıştır:

Bu haritanın umum Kolordumuz nâmına Kolordu Kumandanımız Es’ad Paşa Hazretleri ’ne arz ve takdimi ensebdir.

M. Kemâl

(Haritanın aslı, Es’ad Paşa’nın yeğeni sayın Kâzım Taşkend’de, fotokopisi ise Hayat Târih Mecmuası, 1 Nisan 1965, Yıl: 1, Sayı: 3, ss. 20 ve 22’dedir.



Dipnotlar

  1. I. Bölüm, Belleten, c.I. (197) (Ağustos 1986), ss: 531-44.

Şekil ve Tablolar