ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Salâhi R. Sonyel

Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, Vefat Öncesi, Son Günleri, Atatürk Hatıraları, İngiliz Belgeleri

Sunu

Aşağıdaki monografi, Londra’daki İngiliz Arşivinde[1] bulunan, İngiltere Dışişleri Bakanlığı[2] belgeleri incelenerek kaleme alınmıştır. Bu yazıya eklenen belgelerin foto-kopileri, İngiltere Kıraliyet Basımevi Genel Müdürünün[3] müsaadesiyle yayınlanmıştır.

Atatürk’ün Sağlığı

Atatürk’ün sağlığıyla ilgili ilk İngiliz belgesi, Paris’teki İngiliz Büyükelçisi Sir Eric Phipps'in[4] 28 Aralık, 1937’de, İngiltere Dışişleri Bakanlığı daimî Müsteşarı Sir Alexander Cadogan’a[5] gönderdiği, “özel ve mahrem” işaretli yazıdır. İngiliz Büyükelçisi, bu yazıda ezcümle şöyle diyordu: “Fransız Hükümeti ileri gelenlerinden Saint-Quentin, İngiltere Büyükelçiliği sorumlularından Lloyd Thomas'la görüşürken, Kemal Atatürk’ün sağlığı konusunda Ankara’daki Fransız Büyükelçisinden, son günlerde, ‘oldukça endişe verici’ raporlar alındığını bildirdi. Fransız Büyükelçisi Ponsot, Atatürk hakkında O’nun maiyetinden elde ettiği bilgiyle ilgili intibaı, Paris’e gönderdiği raporunda şöyle anlatmaktadır: ‘Atatürk, zihnen ve bedenen bir çöküş devresine girmiş bulunuyor. Son aylar zarfında kendini sık sık kaybediyor. Sağlığıyla ilgili bu son durum, yıllardan beri tutkun olduğu alkolle ilişkin görülmüyor’.

Sir Eric Phipps, yazısına şöyle devam ediyordu: “Bir süre önce, Atatürk, Anadolu’da geniş ölçüde bir gezi turuna çıkmış ve yerli basına göre, oldukça dolgun olan bu gezi programını büyük titizlikle ve en küçük noktasına kadar yerine getirmişti. Öteyandan Fransız Büyükelçisi Ponsot'un öğrendiğine göre, çoğu defalar bir günlük program son dakikada bırakılmış; Cumhurbaşkanlığı özel treni, memleketin kuytu yerlerinde durdurularak, hiç nedensiz oralarda saatlarca kalmıştır. Yorgunluk ve baygınlık hallerinden fasılalarla kurtulurken, ateşi yeniden alevlenen Gazi, Hükümet yetkililerini huzuruna çağırarak, hayretler içinde kalan Bakanlarına birçok sürprizler veriyor veya yabancı Büyükelçileri çağırtarak, sabahın erken vakitlerine kadar onlarla konuşuyor, onları ağırlıyor, eğlendiriyor. Bu fasılalardan birinde, ömrünün sadık dostu İsmet’i görevinden affetti. Son günlere rastlayan başka bir fasılada, bir ay önce kurmuş olduğu 10 parlâmento müsteşarlığını kaldırdı.

“Fransız Hükümeti, Atatürk’ün bu şartlar içindeki davranışlarından hayret duymamalıdır. Ponsot'a bakılacak olursa, O’nun sağlık durumu son günlerde kötüye gitmeye başlamıştır; dolayısıyla Fransız Hükümeti, Büyük Adamın hayattan göçeceği ve Türk devlet gemisinin anî olarak motorsuz ve dümensiz kalacağı, belki uzak olmayan gün için hazırlanmalıdır”. İngiliz Büyükelçisi, yazısına şöyle son veriyordu: “Yukarıda belirtilenleri doğrulayamam. Fakat Fransız Büyükelçisi tarafından kendi hükümetine gönderilmiş bulunan bu bilgi ilginç olabilir. Şayet doğru ise, bunu herhalde Percy Loraine'den[6] daha önce öğrenmiş bulunuyorsunuz[7]”. (Bak: Fotokopi No. 1, 1A ve 1B).

Bu yazının Londra’da alındığı tarihten bir gün sonra, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant[8], Ankara’daki İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine'e gönderdiği kapalı telde, Sir Eric Phipps'in Atatürk’le ilgili olarak Paris’ten gönderdiği bilginin özetini tekrarlıyor, bunun doğruluğu konusunda görüşünü soruyor, İngiltere dışına yolculuğa hazırlanan Dışişleri Bakanını[9] aydınlatabilmesi için bu konuda kendisine Ankara’dan 48 saat içinde bilgi göndermesini istiyordu[10]. İngiliz Büyükelçisi buna 30 Aralık, 1937’de verdiği cevapta, bu haberi doğrulayıcı bilgisi olmadığını, Atatürk daha yaşlı görünmekle beraber, O’nu her görüşünde yine ayni Atatürk olduğunu; gündüzden ziyade geceleri yaşamakla beraber epeyi uyku aldığını ve hayatının oldukça muntazam olduğunu; O’nun canlı hayatiyet ve yorgunluk belirtileri arasında değişen durumu ile anî olarak aldığı hayret verici kararların yeni birşey olmadığını kaydediyor; Sir Oliphant'ı, Halide Edip’in 1928’de kaleme aldığı İngilizce The Turkish Ordeal[11] adlı eserinin 128-129’uncu sayfalarına göz atmaya davet ediyor, şöyle diyordu: “Tecrübenin ışığı altında hatalı görünen kararların değiştirilmesinden uydurma bir utanç duyulmaması, Kemalist rejimin niteliklerinden biridir”.

Sir Percy Loraine, yazısına devamla, Atatürk’ü son olarak 25 Kasım, 1937’de gördüğünü, bu görüşmede O’nda bir çökme belirtisi veya olağanüstü dikkat kabiliyetinde bir aşınma görmediğini, bu konudaki Fransız görüşlerinin belki Hatay sorununun etkisiyle meydana geldiğini kaydediyor, ezcümle şöyle diyordu: “Sancak (Hatay) sorununu bizzat kendi prestij konusu haline getirmiştir ve bunu Türkiye’nin kabulleneceği şekilde çözümlemeye çalışmaktadır. Bu memleket, bu konuda onu sonuna kadar destekleyecektir. Ponsot'un raporu olmasa, Atatürk’ün 5 veya 10 yıl daha yaşayacağını tahmin edecektim, ama şu ihtiyat kaydıyla: anî olarak ölebilir. Her geçen yıl onun hayatta kalması iyidir, çünkü süreli bir rejimin örgütü daha fazla hız alır ve tecrübe kazanır. Atatürk de bunu istiyor”.

Ankara’dan aldığı bu bilgiyi 3 Ocak, 1938’de Londra’dan özel bir yazıyla Paris’te Sir Eric Phipps'e bildiren Sir Lancelot Oliphant, ona bu konuda ihtiyatlı davranmasını ve yalnız Fransız Hükümetine bilgi vermesini öneriyor, daha önce de gizli bir haberin Quai d'Orsay'den[12] sızdığını hatırlatarak, yazısına şöyle son veriyordu: “Ankara’da iyi giden Percy'yi (İngiliz Büyükelçisi) zor bir durumda bırakmak istemiyoruz”. Bu belge, İngiltere Dışişleri Bakanlığında ilgi yarattı. Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant, 31 Aralık, 1937’de bu konuyla ilgili olarak şu yorumda bulundu: “Gazi şahsen Hatay’la ilgileniyor. Sir Percy Loraine'den alınan bilgi kısmen yatıştırıcı olmakla beraber, sancakla (Hatay) ilgili pasaj hayra alâmet değildir[13]”. (Bak: Fotokopi No. 2).

İki ay kadar sonra, İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine, 24 Şubat, 1938 gecesi Büyükelçilikte verilen bir partide Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’la yaptığı uzun süren bir görüşmede, Atatürk’ün sağlık ve gücünün kötüye gittiğine dair etrafta süreli söylentiler dolaştığını, bunları doğrulayıcı bir belirti görmediğinden inanmadığını, Cumhurbaşkanının daha uzun yıllar yaşayacağını İngiltere Dışişleri Bakanına bildirdiğini söylüyor; Atatürk’le Kasımdan beri görüşmediğini, O’nu yakından görmek fırsatına nail olmadığı için, bu görüşlerine katılıp katılmadığını Aras’tan soruyordu.

Tevfik Rüştü Aras, İngiliz Büyükelçisine hak veriyor, Atatürk’ün çelikten yapılmış olduğunu, kabiliyetlerinin eskisi kadar sağlam, muhakeme kudretinin seri ve emin, olayları kavrama gücünün geniş, realiteleri hissetme kabiliyetinin keskin, mücadele kudretinin yorulmak bilmez hattâ karışık veya tehlikeli zamanlarda olduğu gibi, eskiye nisbeten dimağının şimdi daha uyanık olduğunu belirtiyor, O’nun son günlerde soğuk aldığını, bunun kötü olmakla beraber basit bir hastalık olduğunu ve Atatürk’ün daha uzun yıllar yaşayacağını ileri sürüyor, sözlerine şöyle son veriyordu: “Atatürk’ün sağlığıyla ilgili endişe verici bir durum hasıl olursa size derhal haber vereceğim. Böyle bir durumu önemli bir gelişme addederek size hemen bilgi vereceğim. Durum bu kerteye geldiği takdirde daha ileri giderek, beklenmedik bir olay karşısında Türkiye Hükümetinin ne gibi tedbir alacağını da size bildireceğim”. Sir Percy Loraine, meslek itibariyle doktor olan Aras’m önemli bulduğu bu demecini Sir Lancelot Oliphant'a. bildiriyor, bunun doğruluğundan hiç şüphe etmediğini yazısına ekliyordu. (Bak: Fotokopi No. 3, 3A ve 3B).

İngiliz Büyükelçisi, 25 Şubat, 1938’de yine Sir Lancelot Oliphant'a gönderdiği, kendi el yazısıyla yazılı başka bir mektupta, Tevfik Rüştü Aras’ın kendine verdiği bilginin önemine tekrar işaret ediyor, bunun Kıral ve Kabinenin bilgisine sunulmasını rica ediyordu. Sir Oliphant, bu belgeyle ilgili olarak şu yorumda bulunuyordu: “Bu, oldukça tatmin edici bir haberdir, fakat yazının Kabineye sunulması lüzumundan şüpheliyim[14]”. (Bak: Fotokopi No. 4 ve 5).

Bu yazışmadan bir ay sonra, Ankara’daki Fransız Büyükelçisi hâlâ Atatürk’ün sağlık ve geleceğiyle ilgilenmekte devam ediyor, İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine'le yaptığı görüşmede, Cumhurbaşkanının sağlık durumu konusunda bazı şüpheler beyan ediyor, Atatürk’ün son iki yıl zarfında epeyi yaşlandığını ileri sürüyordu. İngiliz Büyükelçisine göre, Atatürk 6 veya 7 haftadan beri ağzına alkol koymamış, bir söylentiye göre, içkiden kaçınmak için, Balkan Bağlaşıkları Konseyi toplantıları sırasında tertiplenen törenlerin hiçbirine katılmamıştı. Gerçi Sir Loraine bu rivayeti doğrulayamayacağını belirtiyor, Ata’nın sıhhati hakkında şöyle diyordu: “Son günlerde biraz rahatsızlanmış bulunuyor. Öğrendiğime göre buna sebep, karaciğerinin soğuk almış olmasıdır”. Bu tel yazısı, İngiltere Dışişleri Bakanlığı birinci sekreterlerinden R. J. Bowker[15] tarafından 2 Nisan 1938’de şöyle yorumlandı: “Atatürk’ün sağlığı konusunda büyük bir endişe olduğunu biliyoruz. Fransız mütehassısının raporu çok ilginç olacaktır. Cumhurbaşkanının değiştirilmesi ihtimal dışı değildir. Bununla beraber Atatürk’ün, ağır surette hasta olmadığı takdirde, makamını devretmeyeceğinden eminim[16]”. (Bak: Fotokopi No. 6).

Sir Lancelot Oliphant, 28 Mart 1938 günü, Londra’dan Sir Percy Loraine'e gönderdiği “oldukça gizlidir; okuduktan sonra lütfen tahrip ediniz” işaretli tel yazısında şöyle diyordu: “Oldukça gizli fakat güvenilir bir kaynaktan öğrendiğime göre Atatürk, karaciğerinden hastadır ve sağlık durumu endişe vericidir. Onu tedavi etmek için veya görünürde İstanbul Üniversitesinde bir konferans vermek ya da Ankara hastahanesinde ilgili danışmalarda bulunmak üzere bir Fransız mütehassısı davet ediliyor[17]”. (Bak: Fotokopi No. 7).

Ayni gün, İngiliz Büyükelçisi, Atatürk’ün sağlığı konusunda etrafta dolaşan söylentilerin çoğalması yüzünden, Dr. Aras’ın kendine verdiği şu özel demeci İngiltere Dışişleri Bakanlığının dikkatine sunuyordu: “Atatürk, birkaç hafta önce, karaciğerinden ağır surette soğuk aldı. İyileşmeğe başladığı halde kendi dikkatsizliği yüzünden hastalığı üç defa nüksetti. Yapılan tıbbî muayeneden, karaciğerinin kısmen şiştiği anlaşıldı, fakat bu şişlik giderilebilir. Organik bakımdan endişe edici bir şey yoktur. Genel sağlık durumu tamamen sağlam ve eskisi kadar iyidir. Bununla beraber bu hastalık ve gerekli tedavi, pek doğal olarak onu deprasyona şevketti. Bu arada Türkiye’yi rastgele ziyaret etmekte olan bir Fransız mütehassısı tarafından da muayene edilecektir”. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Üçüncü Sekreterlerinden J. R. Colville[18], 1 Nisan 1938’de bu belgeye şu yorumu not ediyordu: “Dr. Aras, bütün gerçeği mümkün olduğu kadar yansıttı; fakat anlaşılan, Ankara'nın hükümet çevrelerinde duyulduğuna emin bulunduğumuz endişeyi belirtmek istemiyor[19]”. (Bak: Fotokopi No. 8).

30 Mart 1938 akşamı, Cumhurbaşkanlığı Başkâtibi, İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine’i ziyaretle, Fransız mütehassısının Atatürk’ü muayene ederek, daha önceki teşhisi doğruladığını; Atatürk zayıf düştüğünden kendisine 6 haftalık zihnî ve bedenî rahatlık tavsiyesinde bulunduğunu bildiriyor, doktorun Fransa’ya döndüğünü ekliyordu. Ayni akşam, Anadolu Ajansı’nın yayınladığı Cumhurbaşkanlığı Başkâtipliği kaynaklı bir bültende, Atatürk’ün sağlığı hakkında teskin edici bilgi veriliyor; bu resmî bülten, İngiliz hariciyecilerinden Birinci Sekreter R. J. Bowker tarafından da “teskin edici” olarak nitelendiriliyordu[20].

Atatürk’e, altı hafta arka üstü yatarak hiçbir zihin işi yapmaması tavsiye edilmişti. Başbakan ve Dışişleri Bakanının İngiliz Büyükelçisine anlattıklarına göre, bu hareketsizlikten nefret etmekle beraber, Gazi, bu tavsiyeye uyacaktı. Atatürk’ün hastalığı organik değil, fonksiyonel idi. Tansiyonu, 25 yaşındaki bir gencin tansiyonunu andırıyordu. Fransız mütehassısının tavsiyesine göre, bu altı haftayı dinlenmeyle geçirirse, yeniden hayatiyet kazanacak ve 25 yıl daha yaşayacaktı. Atatürk, neşeli bir hale gelmişti. Tedavi ve dinlenmek için yakında Adana yakınlarına gidecekti. Bundan böyle tedavi kendisine bağlıydı. Bu arada Kabine Bakanları ve yakın dostları, verilen tıp raporu üzerine rahat nefes alabiliyor ve Türk doktorlarının koyduğu teşhisin Fransız mütehassısınca doğrulanmasından ötürü çok memnun görünüyorlardı.

12 Nisanda, İngiliz Hâriciyesi Üçüncü Sekreterlerinden J. R. Colville, Atatürk’ün sirozdan mustarip olduğunu; Fransız mütehassısının bu teşhisi doğrulamakla beraber, Türk doktorlarına nisbeten daha iyimser olduğunu; altı haftalık dinlenmeden sonra Atatürk’ün üç aylık nekahet devresi geçireceğini; kalbinin oldukça muntazam olduğunu ve sonuçta O’nun tamamen iyileşeceğini kaydediyor, şöyle diyordu: “Siyasal bakımdan bu hastalığın iki önemli tepkisi olacak: 1. Atatürk iyileşinceye kadar Fransız Dışişleri Bakanının Türkiye’yi ziyareti ertelenecek; 2. Atatürk’ün kısa bir süre içinde ölmesi veya devamlı olarak hasta kalması beklenmediğinden, Cumhurbaşkanlığına bir halef bulma sorunu önemini kaybetmiş bulunuyor[21]”. (Bak: Fotokopi No. 9 ve 9A).

Bunu takip eden üç hafta zarfında Atatürk, tedavisini titizlikle yaptırmış, üç kilo kadar şişmanlamış, sıhhati iyileşmeye yüz tutmuştu. Başbakanın, Sir Percy Loraine'e anlattığına göre, kendi evinde dolaşması için Atatürk’e müsaade verilmiş; bu imtiyazı, iyileşmekte olan bir çocuk gibi sevinçle karşılamıştı[22]. Bu tarihten itibaren Atatürk iyileşmeye devam etmiş, sağlığı hakkında, İngiltere Dışişleri Bakanlığına üç ay hiçbir bilgi gönderilmemişti.

1938 Temmuz sonlarına doğru, İngiliz Büyükelçisi, İstanbul’dan Sir Lancelot Oliphant'a gönderdiği 25 Temmuz 1938 gün ve “mahrem” işaretli yazıda, yine Atatürk’ün sağlığından söz ediyor, ezcümle şöyle diyordu: “Birkaç gece önce Büyükada Yat Kulübünde, yemekten sonra Tevfik Rüştü Aras’la uzun süren bir konuşma yaptım. Atatürk’ün sağlığı konusunda son günlerde etrafta dolaşmaya başlayan kötümser haberlerin nedeni, Atatürk’ün hastalığının nüksetmiş olmasıdır. Aras’a bakılırsa, Atatürk, biraz daha dikkatli davranarak soğuk almaktan kaçınabilirdi. Doktorun bildirdiğine göre, nükseden hastalık, çoğu defalar kurbanına oldukça aksak bir hayat yaşatır, ama Atatürk, hiç aşınmamış çelik gibi bünyesi sayesinde, bunu olağanüstü bir süratle atlatmış bulunuyor. Tamamen iyileşmede bir gecikme kaydedilmiş olmakla beraber Atatürk, iyileşmek azmindedir. Anlaşılan Fransız mütehassıs şu gözleri kullanmıştır: “Le Président nous fait évidemment de mauvaises plainsanteries; avec sa constitution defer il peut se les permettre; d'autres moins forts eussent pu succomber".

Fransız doktorunun kararı şu: Atatürk, bir ihtimalle Eylülün ikinci yarısında görevini yeniden ve eskisi gibi ifaya başlayabilecektir. Fransız Dışişleri Bakanı Georges Bonnet’e, Türkiye’yi 20 Eylülde veya daha sonra ziyaret edebileceği bildirilmiştir. Bir söylentiye göre Atatürk, keyifsiz ve bezgin olup yanına yaklaşmak güç oluyor. Bundan hiç hayret edilmemelidir çünkü hastalığı nüksetmiştir. Ayrıca alkol ve tütünden tamamen vazgeçmiştir. Daha önce uyanık olduğu zamanlarda devamlı sigara içiyordu. Hayatta başlıca zevklerinden ikisini kesecek kadar karakter kudretine sahip olması hayret yaratmıştır. Bu durum herhalde kendisi ve maiyeti için çok güç oluyor, çünkü kendi yanında başkalarının sigara içmesinden hoşlanmıyor[23]. (Bak: Fotokopi No. 10 ve 10A).

Beş gün sonra, Sir Percy Loraine, İngiliz milletvekillerinden R. W. Butler’e İstanbul’dan gönderdiği 30 Temmuz 1938 gün ve “mahrem” işaretli yazıda, Atatürk’ün sağlığına değinerek, Fransız Büyükelçiliğinin bu konuda endişe içinde olduğunu bildiriyor, ezcümle şöyle diyordu : “Fransız mütehassısı, Atatürk’ü muayene ettikten sonra Fransız Büyükelçiliğinde sorguya tabi tutulmuş, fakat oldukça sakıntılı davranarak ağzından hiçbir şey kaçırmamıştır. Fransız Büyükelçiliğinin anladığına göre mütehassıs, Atatürk’ün iki yıl daha yaşayabileceği görüşündedir. Ben bundan şüpheliyim. Şimdiye kadar bütün kötümser raporlar Fransız kaynaklarından alınmıştır. Diğer diplomatik çevrelerde, Atatürk’ün karaciğer kanserinden mustarip olduğuna inanıldığına dair mevsuk kaynaklardan bilgi aldım. Bütün bu haberlerde ihtiyatımı muhafaza ederim”. Bu belge, İngiliz Hâriciyesinde üçüncü Sekreter J. R. Colville tarafından 4 Ağustosta şöyle yorumlandı: “Etrafta dolaşan söylentilere bakılacak olursa, Atatürk’ün sağlık durumu kötüye gidiyor, fakat bu konuda kesin bir bilgimiz yok”. Ayni yorumcu başka bir yerde, son günlerde Atatürk’ün sağlık durumuyla ilgili birçok raporlar alındığını, gelen son haberin “tatmin edici” olduğunu kaydediyordu[24]. (Bak: Fotokopi No. 11 ve 11A).

Oysa bu iyimserlik gerçek durumu aksettirmiyordu, çünkü Sir Percy Loraine, İstanbul’dan Hâriciyeye gönderdiği 3 Ağustos 1938 gün ve 47 sayılı “ivedi” işaretli kapalı telinde, o gece geç vakit dolaşan söylentilerden, Cumhurbaşkanının sıhhî durumunun ağırlaştığının anlaşıldığını, ertesi gün Türkiye Dışişleri Bakanıyle görüşerek durumu esaslı surette bildireceğini kaydediyor, şunları ekliyordu: “Bu tel yazısını göndermekten maksadını, yarınki basında yayınlanması muhtemel kötümser haberlere karşı sizi hazırlamaktır. Cumhurbaşkanının sirozdan mustarip olduğu kesindir. Ekselânsı tedavi maksadıyla dün iki Alman mütehassısı gelmiştir. Lütfen Kıralı durumdan haberdar ediniz”. Bu belge, İngiltere Dışişleri Başkanlığında hayretle karşılandı. Üçüncü Sekreterlerden J. R. Colville, belgeye 4 Ağustosta şu yorumu ekledi: “Uzun süreli bir rahatlık ve tedaviden sonra Atatürk’ün sıhhatinde kesin bir iyileşme kaydedildiğine inandırılmıştık. Anlaşılan bünyesi ne kadar sağlam olursa olsun, tamamen sarsılmış olsa gerek. Bu söylenti gerçekse, Türkiye’nin iç politikasına etkisi büyük olacak”. Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant ise 5 Ağustosta şu yorumda bulunuyordu: “Dün haber aldığıma göre, Gazi anî olarak çökebilir. Yakında Türkiye’de gelişmelerle karşılaşabiliriz, fakat şimdilik durumun iyi gitmesini temenni etmekten başka yapabileceğimiz birşey yok[25]”.

Bu arada Sir Percy Loraine, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’la görüştükten sonra, 4 Ağustosta Sir Lancelot Oliphant'a. İstanbul’dan gönderdiği 48 sayılı kapalı telde durumu şöyle anlatıyordu: “Dışişleri Bakanından öğrendiğime göre, Cumhurbaşkanının hastalığı ağır olmakla beraber durumu ümitsiz değildir. İki hafta önceye kadar sirozun önü alınmıştı, fakat bir soğuk algınlığı hastalığı nüksettirdi. Bunun önü yine alınırsa (yüzde 50 oranında bir şans vardır), Cumhurbaşkanı en az iki ve en çok sekiz yıl daha yaşayabilir.

Hastalığın önü alınmazsa uzun süre yaşayamaz. Bu arada komplikasyon olursa, hastalık anî olarak kötüye gidebilir; fakat şimdilik komplikasyon yaratacak bir neden yoktur. Cumhurbaşkanı, Bakanların Ankara’ya dönmesini istemiştir. Hastalığı yüzünden hükümet başkentinin Ankara’dan İstanbul’a taşındığı intibaını yaratmak istemiyor.... Atatürk’ün morali iyidir. Ağır hasta olduğunu bildiği halde iyileşme ümidini kaybetmiyor. Kendi sağlığıyla ilgili olarak bülten yayınlanmasını istemiyor. Lütfen ketum olunuz[26]”.

Memlekette panik yaratmamak için, Atatürk’ün hastalığıyla ilgili haberler gizli tutuluyor, basının bu konuda yazı veya haber yayınlaması yasaklanıyordu. Bununla beraber Ahmet Emin Yalman, yönettiği Tan gazetesinde Atatürk’ün sağlığıyla ilgili olarak bir yazı yayınladığından, gazetesi üç ay kapatılmıştı. Ayni yazıyı iktibas eden Haber gazetesi 45 gün, bunun tercümesini yayınlayan Beyoğlu gazetesiyle bir Rumca ve üç Ermenice gazete de 10 ar gün kapatılmışlardı. 13 Ağustosta bu haberi İstanbul’dan İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a[27] bildiren Sir Percy Loraine, Ahmet Emin Yalman’ın yazısının Fransızca tercümesini de iliştiriyor, birkaç hafta önce Türk Basınına gönderilen bildirgelerde, Atatürk’ün sıhhati konusunda yazı yayınlamamalarının kendilerine bildirildiğini kaydediyor, yazısına şöyle son veriyordu: “Yalman, tehlikeyi göze aldı; şimdi cezasını çekiyor[28]”.

Ağustosun sonlarına doğru Atatürk’ün sıhhatında belirgin bir iyileşme kaydedilmişti. Bu haberi Türkiye Dışişleri Bakanından ve Cumhurbaşkanının özel sekreterinden öğrenen Sir Percy Loraine, 20 Ağustos 1938’de İstanbul’dan Dışişleri Bakanlığına gönderdiği 60 sayılı kapalı telinde bildiriyordu. Hâriciyede iyi etki yapan bu haberi, Birinci Sekreterlerden L. Baggallay “tatmin edici” buldu[29]. Gazi iyileşmeye devam ediyordu. 10 Eylülde İstanbul’dan Sir Lancelot Oliphant'a özel bir yazı gönderen İngiliz Büyükelçiliği Müşavirlerinden James Morgan[30], daha önce sözü edilen Fransız mütehassısının üç dört gün önce tekrar Türkiye’ye gelerek Atatürk’ü muayene ettiğini, hastanın durumundan memnun olarak Paris’e döndüğünü Dr. Aras’a atfen bildiriyor, Atatürk’ün biraz daha iyi olduğunu kesin bir ifadeyle belirtiyordu[31]. (Bak: Fotokopi No. 12).

Bu tarihten Ekim başlangıcına kadar, Atatürk’ün sıhhati hakkında İngiltere Dışişleri Bakanlığına hiçbir haber gönderilmediğine göre, Gazinin gittikçe iyileşmekte olduğu sonucu çıkarılabilir; fakat 6 Ekimde Cumhurbaşkanının yeniden ağır surette hastalandığına dair etrafta “endişe verici söylentiler” dolaşmaya başladı. Durumu İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sir A. Cadogan’a bildiren Sir Percy Loraine, Dr. Aras’tan aldığı bilgiyi şöyle özetliyordu: “Dr. Aras’ın Cenevre’de bulunduğu sıralarda Atatürk’ün hastalığı nüksetmiş, vücudunda yeniden hasıl olan su çıkarılarak hasta biraz kendine gelmiştir. Atatürk’ün morali yüksektir; hastalıkla mücadele azmi sarsılmamıştır. Tıp açısından henüz kesin bir tahmin yürütülemez. Hastanın her iyileşmesini bir nüksetme devresi takip ettiğine göre, iyileşme yönünün istikrar kesbedip etmiyeceğini kimse söyliyemez. Bu arada Atatürk, 29 Ekim dolayısıyla Ankara’da düzenlenecek törene katılmak istiyor. Yakında bu konuda bir karar almak icap edecek”. İngiltere Dışişleri Bakanlığında bu belgeyi yorumlayan Birinci Sekreterlerden R. J. Bowker, bu haberin tatmin edici olmadığına işaretle şunları ekliyordu: “Hâriciyeye ulaşmamış ve inanılır bir kaynaktan alınmış başka bir rapordan öğrendiğime göre, Cumhurbaşkanının bir daha yataktan kalkması beklenmiyor”[32]. (Bak: Fotokopi No. 20)

Atatürk’ün hastalığı, ilk devresinde halktan bir süre gizli tutulmuştu, fakat iyileşme ümidi azalınca bu yoldan vazgeçilerek devamlı surette bülten yayınlamak yoluna gidilmişti. 17 Ekimde İstanbul’dan İngiltere Dışişleri Bakanlığına gönderdiği kapalı telde, ayni gün Basma verilen resmî bültene işaret eden Sir Percy Loraine, 16 Ekimde Atatürk’ün karaciğerinde kötüye doğru bir değişiklik kaydedildiğini bildiriyor, şunları ekliyordu: “Yapılan tedavi sonucunda bu sabah saat 10’a kadar Atatürk’ün durumunda hafif bir iyileşme kaydedilmişse de, durumu ağırlığını muhafaza etmiştir”. Resmî bültenin bir suretini diplomatik çantayla gönderen Büyükelçi, İstanbul gazetesinin ayni günkü sayısında yayınlanan benzer bir bildirinin kupürünü de iliştirmeyi ihmal etmemiş, ayrıca İngiliz Kıralını durumdan haberdar etmişti. İngiliz Hâriciyesinde kötümserlikle karşılanan bu haberi Üçüncü Sekreter J. R. Colville 18 Ekimde şöyle yorumladı: “Şimdiye kadar büyük bir gizlilik taşıyan Atatürk’ün sıhhatiyle ilgili haberleri şimdi alenî yapan Türkiye Hükümetinin, en kötü bir gelişmeyi beklemekte olduğu anlaşılmaktadır. Atatürk’ün çelik bünyesinin daha ne kadar dayatacağını öğreneceğiz”. Ayni gün, Birinci Sekreter R. J. Bowker şunu ekledi: “Durum kötü görünüyor[33]”, (Bak: Fotokopi 22 ve 22A)

Bir gün sonra Sir Percy Loraine, Londra’ya şu kötü haberi gönderiyordu: “Cumhurbaşkanının durumu ümitsiz. Anî olarak ölmesi muhtemel. Kırala haber gönderdim”. Bu belge, İngiliz Hâriciyesi Birinci Sekreteri L. Baggallay tarafından 20 Ekimde şöyle yorumlandı : “Bu sabah gelen haberler daha iyidir, fakat kısa bir zaman meselesi olduğu aşikârdır[34]”. (Bak: Fotokopi No. 24). 21 Ekimde Sir Percy Loraine’in Londra’ya gönderdiği kapalı telde, Cumhurbaşkanının biraz iyileştiği bildiriliyor, “mahrem” işaretli bir paragrafta şunlar ekleniyordu: “Atatürk’ün sıhhatındaki hafif gelişme, sonucun gecikmesinden başka birşey değildir. Onu ancak bir harika kurtarabilir. Öğrendiğime göre, vücudunda biriken su beynine gitmiş ve onu mantığından mahrum etmiştir. Lütfen Kırala bildiriniz”. İngiltere Dışişleri Bakanlığında, Birinci Sekreter R. J. Bowker, bu belgeyi 21 Ekimde şöyle yorumladı: “Cumhurbaşkanının hafta sonunda ölmesi ihtimali gözönünde tutularak uygun bir mesaj gönderilmesi için tedbir alınmalıdır”. Bu münasebetle Hariciye Muahedeler Şubesi asistanlarından Edgar William Light tarafından bir müsvedde hazırlanmış, fakat bunun kime gönderileceği bir türlü kararlaştırılamamıştı. R. J. Bowker, Ata’nın ölümü üzerine herhalde bir vekil atanacağını ve mesajın “Cumhurbaşkanı Vekili”ne gönderilmesini tavsiye ediyor; Birinci Sekreter L. Baggallay, mesajın hemen hazırlanması lüzumunu belirtiyor; R. J. Bowker, 24 Ekim, 1938 tarihli yorumunda şunları ekliyordu: “Bugünkü basın haberlerine göre Cumhurbaşkanı daha iyidir[35]”. (Bak: Fotokopi No. 13; 13A, 13B ve 13C)

Atatürk’ün sıhhatında iyiye doğru kaydedilen bu hafif gelişme üzerine tıb bültenlerine ara verilmişti. Sir Percy Loraine, 26 Ekimde Londraya gönderdiği kapalı telde, üç gün süren komadan sonra Atatürk’ün, irade gücü sayesinde bir hafta önceki krizi atlatmış olduğunu bildiriyor, şöyle diyordu: “Durumun olağanüstü tarafı şudur: Atatürk, hastalığının öldürücü olduğunu asla anlamamıştır. Kendine geldiği günün akabinde gazete aratmış ve devlet işlerini sormuştur. Bültenlere bu yüzden ara verilmiş olsa gerek. Onun hayattan göçmesi şimdi gün meselesi değil, hafta meselesi olmuştur. Kalb ve böbreklerinin hâlâ iyi bir durumda olduğu söyleniyor. Heyecanlanmazsa ve komplikasyon olmazsa, devamlı tedavi sayesinde hastalığın önünün alınması ve hastanın birkaç yıl yaşaması mümkün olabilir. Cumhurbaşkanının hasta olduğu günlerde Kabineye tam ahenk hâkim olmuş ve önemli her konuda İsmet İnönü’ye danışılmıştır. Bu bilgiyi Dışişleri Bakanından temin ettim. Lütfen Kırala bildiriniz[36]”.

Atatürk’ün Son Cumhuriyet Bayramı

29 Ekim 1938, Cumhuriyetin kuruluşunun 15’inci yıldönümü idi, fakat Atatürk’ün ağır hasta olması yüzünden Ankara’da pek sönük geçmişti; oysa Sir Percy Loraine'nin Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a bildirdiğine göre, diğer zamanlarda bu gün oldukça parlak törenlere sahne olurdu. Bu yıl mutat kabul resmi, Büyük Millet Meclisi Başkanı Abdülhalik Renda tarafından düzenlenmiş, öğleden sonra yapılan askerî geçit resminde resmî selâmı Meclis Başkanı ifa etmişti. Törenden önce Başbakan, Cumhurbaşkanının silâhlı kuvvetlere hitap eden bir mesajını okumuştu. Atatürk, bu mesajında, geçmişte vatana yaptıkları hizmetten ötürü silâhh kuvvetlere kendisinin ve memleketin şükran duygularını beyan etmiş, gelecekte de onlara güveni olduğunu belirtmişti, öteyandan Cumhuriyet Halk Partisi, her yıl düzenlediği gece ziyafetinden bu yıl vazgeçmişti[37]. (Bak: Fotokopi No. 26).

Türkiye’de üç gün süren Cumhuriyet Bayramı, 28 Ekim 1938’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın Ankara’da verdiği bir söylevle başlamıştı. Sir Percy Loraine, bu konuda Londra’ya şu raporu gönderiyordu: “Şükrü Kaya, bu söylevinde, saltanat rejimiyle Atatürk’ün kurduğu aydın rejimi kıyaslamış; halkın egemen ve halk iradesinin herşeyin üstünde olduğunu; Atatürk’ün kurduğu hükümet sisteminin olumlu ve faydalı sonuçlarını görmek için bugünkü Türkiye’ye göz atmanın yeterli olduğunu ileri sürdü. Türk liderleri, Şükrü Kaya’nın söylevinden kastedilen manayı yabancılara anlatmak sorunuyla karşı karşıyadırlar. Onun, halk egemenliği ve Büyük Millet Meclisi’nin rolünü belirtmekten maksadı, Türkiye’de bugünkü hükümet sisteminin, Atatürk’ün ölümüyle sona ermiyeceğine dair ulusu temin etmekti. Cumhurbaşkanı ölebilir, fakat halkın iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi ölmez. Atatürk devrimi ve Cumhuriyet rejimi, aksamadan ve halk temsilcilerinin önderliği altında devam edecektir”. Sir Percy Loraine, Şükrü Kaya’nın söylevinin Fransızca tercümesini yazısına iliştiriyordu. Bu belge, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Üçüncü Sekreterlerinden J. R. Colville tarafından 11 Kasımda şöyle yorumlandı: “Atatürk’ün ölmesi ihtimalinin kesinleştiği bir zamanda eski rejime yapılan bu sert saldırı şunu gösteriyor: Hükümet, Türkiye içinde ihtilâle karşı bazı gerici etkilerin var olduğunu anlıyor, fakat Nis (Fransa’da bir şehir) dışında kimse saltanatın geri getirilmesi ihtimalini ciddî surette düşünemez[38]”. (Bak: Fotokopi No. 27).

Atatürk’ün Ölümü

Atatürk, 10 Kasım, 1938’de gözlerini ebediyen kapadı. Bu acı olay, ayni gün, Sir Percy Loraine tarafından kapalı bir telle Londra’ya şöyle duyuruluyordu: “Cumhurbaşkanı bu sabah takriben saat 9’da vefat etti. Kırala durumdan bilgi verildi”. Ayni gün, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax, Sir Percy Loraine'e gönderdiği kapalı telde şöyle diyordu: “İngiltere Kıralı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve birinci Cumhurbaşkanı Atatürk’ün vefat ettiğini en derin üzüntü ile öğrenmiş bulunuyor. Kıral, Türk ulusunun kaybının ne kadar büyük olduğunu tamamen müdrik bulunduğunun geçici Devlet Başkanına bildirilmesi buyruğunu vermiştir[39]”. Yine ayni gün Sir Percy Loraine, Lord Halifax’a gönderdiği kapalı telde, Atatürk’ün ölümünü ve Büyük Millet Meclisi Başkanının geçici olarak Cumhurbaşkanı görevini üstelendiğini duyuran resmî bildiriye değinerek, Meclis Başkanının, Anayasa’nın 34’üncü maddesi gereğince yeni bir Cumhurbaşkanı seçmek için Meclisi 11 Kasım sabahı saat n’de toplantıya çağırdığını bildiriyordu[40].

Londra’daki Türk Maslahatgüzarı Kadri Rizan, ayni gün, İngiltere Dışişleri Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant'ı ziyaret ederek, Atatürk’ün ölümünü resmen bildiriyor ve toplantıya çağrılan Büyük Millet Meclisi yeni bir Cumhurbaşkanı seçinceye kadar, Meclis Başkanının, Anayasa’nın 33’üncü maddesi gereğince Cumhurbaşkanı Vekili atandığını sözlerine ekliyordu. Meclis ertesi günü toplanarak bu konuda bir karar verecekti. Türk diplomat devamla, bu arada Basında, Atatürk’ün bir vasiyetnamesini gördüğünü; bu gerçekse, oy verimine etki yapıp yapmıyacağını bilmediğini söylüyordu. Sir Oliphant, Türk Maslahatgüzarına, ziyaretinden ötürü teşekkür ediyor, Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a. buyruğunu yerine getirerek, Atatürk’ün ölümünden dolayı İngiltere Hükümetinin ve şahsen kendinin en derin sempatilerini beyan ediyor, Ata’nın ölümünün ulusal bir kayıp olduğunu ve iki memleket arasındaki yakın ilişkilerden ötürü İngiliz halkını üzeceğini sözlerine ekliyordu[41].

Bu arada Sir Percy Loraine, Atatürk’ün vefat ettiğini bildiren son tıb raporuyla ilgili Anadolu Ajansı bülteni, Hükümet bildirisi ve Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalik Renda’nın yayınladığı tebliğin birer suretini Lord Halifax’a, gönderiyor, Hükümet bildirisinin, merhum Cumhurbaşkanından övgüyle bahsettiğini, memleketteki nizamın devam ettirilmesinde ulusun her yardımı yapacağına Hükümetin emin bulunduğunu beyan ettiğini bildiriyordu. Fransızca hazırlanan tıb raporu Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. M. Kemal Söke, Dr. Nihat Reşat Belger, Prof. Dr. Akıl Muhtar Özden, Prof. Dr. Hayrullah Diker, Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter, Dr. M. Kâmil Berk ve Dr. Abrevaya Marmaralı tarafından imzalanmıştı[42]. (Bak: Fotokopi No. 30 ve 30A)

Atatürk’ün ölümüyle ilgili olarak yayınlanan bildirinin bir sureti, Türkiye’nin Londra Maslahatgüzarı Kadri Rizan tarafından 11 Kasımda, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant’a, gönderilmişti. Önemli kısmı ayni günkü Times gazetesinde de yayınlanan Hükümet bildirisi aynen şöyle idi:

“Müdavi ve Müşavir tabiblerin neşredilen son raporu, Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.

Bu acı hâdise ile Türk vatanı Büyük Yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evlâdını kaybetti.

Milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmıyan ziyaından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.

Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkla ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız.

Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiyesi’dir.

Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz şu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi, dikkatle vazife başındadır.

Müesses olan nizamı ve vaziyeti idame hususunda büyük Türk milletinin hükümeti ile tekvücud olarak teyid ve temin edeceğine şüphe yoktur.

Teşkilât-ı Esasiye Kanununun 33’üncü maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda, Reisicumhur Vekâleti vazifesini deruhte etmişlerdir.

Yine Teşkilât-ı Esasiye Kanununun 34’üncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi derhal yeni Reisicumhuru intihap edecektir.

Türkiye’nin en büyük makamına Teşkilât-t Esasiye Kanununa göre geçecek olan zatın etrafında, hükümetiyle, şanlı ordusiyle ve bütün kudret ve kuvvetiyle Türk milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesinde devam edecektir.

Bugün ayrılığına ağladığımız büyük Şefimiz Atatürk, her vakit Türk milletine güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı.

Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir.

Kemal Atatürk, Türkün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır[43]”. (Bak: Fotokopi No. 14 ve 14A).

Atatürk’ün ölümü, diğer memleketlerde de tepkiler yarattı. Türkiye ile Yunanistan arasında son yıllar zarfında kaydedilen büyük yaklaşmadan ötürü, Atina Basını, Ata’nın ölümü ve halefinin seçimiyle ilgili yazılara büyük önem verdi. Bütün Yunan gazeteleri, yayınladıkları çeşitli yazılarda, Atatürk’ün Türkiye için yaptığı büyük eserlerden övgüyle bahsediyor; Atina’daki İngiliz Büyükelçiliği Birinci Sekreteri Henry Hopkinson’un[44] anlattığına göre, “Uzun tarihleri boyunca birbirlerine karşı düşmanca mücadele eden iki memleketin bir uzlaşmaya varmasını arzulayan ve Yunanistan’ın sağlam bir dostu bulunan Atatürk’ün matemine bürünüyorlardı”, Henry Hopkinson, bu konuda Londra’ya gönderdiği raporunda şunları ekliyordu: “Atatürk, Balkan memleketleri arasındaki işbirliği idealine ve Avrupa’nın bu köşesinde barışın devamına büyük ölçüde yardım etmiştir. Yunan politika dünyası, onun yerine İsmet İnönü’nün atanmasını, Atatürk politikasının devamına bir teminat olarak iyi karşılamıştır. Ata’nın cenaze töreninde Yunanistan, Başbakanı Metaksas tarafından temsil edilecektir[45]”.

Öteyandan Tunus’daki İngiliz Başkonsolosu W. C. Knight’in Londra’ya bildirdiğine göre, Tunus’un Arap Basını, Atatürk’ün ölümünü hemen hemen bir sessizlik içinde karşılamıştı. Başkonsolos raporunda şöyle diyordu: “Bütün lâikliğine rağmen, İslâm Dünyasının belli başlı kahramanlarından sayılabilecek millî bir kurtarıcının büyük başarılarını kutlayarak, halen baskı altında bulunan kendi ulusal duygularını etrafa duyurmak hususunda bu fırsattan faydalanmaları beklenirdi. Fakat yerli Arap halkı ve liderlerinin tutuklu olmayanları, din sorununda hâlâ savaştan önceki ‘eski kafalı’ Türkler kadar tutucudurlar. Atatürk’ün kendi memleketine temin ettiği bütün maddî çıkarların onlarca mânâsı yoktur, çünkü bu çıkarlar arasında dinsel olmayan şu yenilikler vardır: Kadınların kölelikten kurtarılması, medreselerin kapatılması, Avrupa kanun ve âdetlerinin kabulü. Tunus’da Fransız güdümü şimdiki halinde devam ettiği süre, Tunus’un Türkiye’yi örnek tutması söz konusu olamaz. Müslümanlar örnek olarak Türkiye’yi değil; İhtilâl yerine barış yoluyla gelişmeyi tercih etmesi, ırk ve dil yakınlığı bakımından Mısır’ı örnek tutacaklardır[46]”.

Atatürk'ün Halefi

Bu sırada, İngiltere Dışişleri Bakanlığını ilgilendiren önemli konulardan biri de, Büyük Millet Meclisince seçilecek yeni Cumhurbaşkanı idi. İngiliz Büyükelçisi, 1937 Aralığından beri bu konuyla alâkadar oluyor, 30 Aralık, 1937’de Londraya gönderdiği yazıda, Atatürk ölünce, kısa süreli bir düzensizlik meydana geleceğinden şüphe edilmediğini; henüz ortada belirli bir halef olmamakla beraber, Mareşal Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü’nün belki en kuvvetli iki aday olduğunu bildiriyor, şunları ekliyordu: “Tahminimce bu şahsiyetler, Başbakan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri ve Büyük Millet Meclisi’yle işbirliği yaparak, Cumhurbaşkanlığına getirilecek aday konusunda çabucak bir karara varacaklardır. Bu devrenin güç olacağından şüphe edilemez, fakat bunun, rejim ve sükûn bozulmadan atlatılacağı görüşündeyim[47]”.

Üç ay kadar sonra, Sir Percy Loraine, Fransız Büyükelçisi Ponrot’la yaptığı görüşmeyi Londra’ya şöyle anlatıyordu: “Ponsot'a göre ortada şu nazariye var: (Bunu hangi kaynaktan öğrendiğini bildirmedi) Atatürk, 1939 yılında süresi dolunca, Cumhurbaşkanı olarak adaylığını yenilemiyecek. Bundan çıkarılan mânâ şudur: İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı seçilecek, Atatürk ise, lüzumu halinde, bir yol gösterici görevinde bulunacak ve bu suretle Cumhurbaşkanlığının sorumluluklarından kurtulmuş olacak. Ponsot, bu nazariyesini destekleyici mahiyette, son günlerde kamu fonksiyonlarında, özellikle Balkan Bağlaşıkları Konseyi’nin geçen ay düzenlenen oturumları dolayısıyla yapılan kutlama törenlerinde İsmet İnönü’ye verilen öneme dikkatimi çekmiştir”. Sir Percy Loraine, bu bilgiyi Londra’ya gönderirken, Ponsot'un nazariyesini doğrulayıcı veya yalanlayıcı bilgiye sahip olmadığını, bu konuda eline bilgi geçerse bildireceğini kaydediyor, İsmet İnönü’yle ilgili olarak şöyle diyordu: “Herhalde hatırlıyacaksmız : İsmet’in resmî görevinden çekilmesiyle ilgili nedenler hakkında tarafınıza gönderdiğim 26 Kasım 1937 gün ve 22 sayılı kapalı telyazımda Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün yerini alması için onun yedek olarak muhafaza edilmesi ihtimalinden bahsetmiştim”. Bununla beraber, Sir Percy Loraine, Ponsot'un nazariyesini büyük bir ihtiyatla karşılamayı tercih ediyor ve şu hususta emin bulunduğunu ileri sürüyordu: “Atatürk, 1939’da tekrar seçilmek isterse, seçilecektir. Acaba İsmet, azametli şefinin bütün önemli konularda arka sahneden belirteceği görüşler ve onun hâlâ muazzam olan kişisel prestiji karşısında, Ponsot'un ileri sürdüğü şartlara göre, Cumhurbaşkanlığını kabul eder mi? Dahası var; hâlâ bütün kabiliyetleri gayet iyi durumda, sıhhati sağlam olan Atatürk’ün, istese de, arka sahneye çekilmeyi kabullenmesi kolay mı? Onun olağanüstü karakter gücü ve istediği herşeye daima nail olan bir şahsiyet olduğu gözönünde tutulursa, bu kabil sorular sormamak imkânsızdır[48]”.

1938 Temmuz sonlarına doğru Atatürk’ün sıhhatında kötüye doğru bir gelişme kaydedilince yine bir haleften söz konusu edilmeye başlanmış, bu defa Fethi Okyar’ın Cumhurbaşkanı Vekili atanacağına dair etrafta söylentiler dolaşmaya başlamıştı[49]. Fakat 4 Ağustos 1938’de, İstanbul’dan Sir Lancelot Oliphant'a gönderdiği 48 sayılı, “özel ve mahrem” işaretli kapalı telyazısında, Sir Percy Loraine şöyle diyordu: “Cumhurbaşkanlığı makamı için Atatürk’ün yerini alacak bir halef göstermek ve bir Vekil seçmek üzere Kabinenin ivedi ile Ankara’da toplanmakta olduğu haberleri asılsızdır[50]”. Ayni gün Oliphant'a gönderdiği 49 sayalı, “özel ve mahrem” işaretli kapalı telyazısında şunları ekliyordu: “Bir talihsizlik eseri olarak Atatürk ölse dahi, memlekette karışıklık çıkmayacağına ve rejimin eskisi gibi normal surette devam edeceğine dair Dr. Aras beni temin etti. Atatürk, Cumhurbaşkanlığı makamı için kendi halefini bizzat seçerse, Türkiye’nin bütün yöneticileri bunu oybirliğiyle kabul edeceklerdir; fakat halef göstermediği takdirde, yerini kimin alacağı konusunda kendi aralarında anlaşmaya varmış bulunuyorlar. İsmet İnönü’nün seçileceğini tahmin ediyorum. Sonuç ne olursa olsun, Cumhurbaşkanlığına seçilecek aday konusunda Türk liderleri arasında oybirliği vardır ve Cumhurbaşkanlığı Vekilliği ihdası söz konusu değildir”. Bu belge, İngiltere Dışişleri Bakanlığında ilgiyle okunmuş ve Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant, 5 Ağustosta belgeye eklediği yorumda, uzun süre dostu bulunan bir Türkle bir gece önce görüştüğünü ve onun, Sir Percy Loraine'nin telyazısındaki bilgiyi aynen doğruladığını, yani Atatürk’ün ölmesi halinde memlekette karışıklık çıkmaması için tedbir alındığını ve Türk Ordusunun yeni Başkomutanının seçilmiş bulunduğunu bildirdiğini ileri sürüyordu[51].

Ekimin ilk yarısında Atatürk’ün durumu kötüye giderken, onun yerini alacak halef konusunda etrafta söylentiler dolaşmaya başlamıştı. Sir Percy Loraine'nin 10 Ekim 1938’de İstanbul’dan Hariciye Müsteşarı Sir A. Cadogan'a gönderdiği kapalı telde, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Fethi Okyar’ın ismi üzerinde duruluyor, ailesini Londra’ya göndermiş olduğu halde kendisinin hâlâ Türkiye’de olduğu ve seyahatini iki defa ertelediği kaydediliyor, ezcümle şöyle deniyordu: “Fethi’nin bu hareketi, Atatürk’le olan sağlam şahsî dostluğunun sonucu olabilir. Öteyandan Atatürk’ün Fethi’yi Cumhurbaşkanlığına aday olarak göstermek istediğine dair etrafta bir söylenti var. Bu söylentiyi kontrol etmek çok güç. Şayet gerçekse, Atatürk öldüğü takdirde rejimin bir imtihana tabi tutulmasından çok korkuyorum. Atatürk’ün isteğine kimse karşı koymak istemiyecektir. Ayni zamanda Fethi’nin, gerek memlekette gerekse Büyük Millet Meclisi’nde kendisini destekleyecek yeterlikte popüler olduğundan şüpheliyim. Sıhhati de sağlam değildir ve böyle bir önemli makama getirilmesi, Türk liderleri arasında, Atatürk’ün güçlü karakterinin tamamen kontrol altında bulundurduğu şahsî kıskançlıkların patlak vermesine yol açabilir. Bence Atatürk’ün yerini alabilecek halef olarak her tarafta kabul edilen, millet arasında oldukça rağbet gören ve kendi otoritesini hemen kurabilecek tek kişi, İsmet İnönü’dür. Mareşal (Çakmak) da sağlam karakter sahibidir, fakat bu görevi istiyeceğini sanmıyorum. Bu arada Atatürk’ün sıhhatında önemli ve devamlı bir iyileşme kaydedilmediği takdirde, daha fazla yaşayamayacağından korkuyorum. Bu telyazımla sizi korkutmak istemiyorum, yalnız bazı kesin gelişmelere karşı hazırlamak istiyorum”. İngiltere Dışişleri Bakanlığında büyük ilgi toplayan bu belge, Birinci Sekreter R. J. Bowker tarafından 17 Ekimde şöyle yorumlandı : “Atatürk’ün Fethi Okyar’ı halefi yapmak istiyeceğini hiç düşünmemiştim”. Ayni gün Birinci Sekreter C. W. Baxter[52] şu yorumu ekledi: “Söylenti şimdi İngiliz Basınına da aksetmiş bulunuyor. Bunun gerçek olup olmadığını söylemek güç[53]”. (Bak: Fotokopi No. 21)

Bu arada Türkiye Hükümeti de, Cumhurbaşkanının ölmesi ihtimalini gözönünde tutarak, Büyük Millet Meclisi’ni özel toplantıya çağırmak ve yeni bir Cumhurbaşkanı seçtirmek için gereken hazırlıkları yapıyordu. Sir Percy Loraine'nin 19 Ekimde Londra’ya bildirdiğine göre, Cumhurbaşkanlığı için iki aday vardı. Büyükelçi, bunlardan birinin İsmet İnönü olacağını ve onun seçileceğini tahmin ediyor; milletvekili olmadıklarından Mareşal Fevzi Çakmak’la Fethi Okyar’ın, Anayasa bakımından aday gösterilemiyeceklerini ileri sürüyordu. İngiltere Dışişleri Bakanlığında büyük bir ilgiyle okunan bu belge, Üçüncü Sekreter J. R. Colville tarafından 20 Ekimde şöyle yorumlandı: “General İsmet İnönü’den başka diğer adayın kim olacağım bilmiyoruz, fakat Fethi Okyar ve Mareşal adaylıktan muaf tutulduklarına göre, Ismet’in seçileceğinden şüphe edilemez”. Ayni gün, Birinci Sekreter R. J. Bowker şu yorumu ekledi: “Şayet Mareşal veya Fethi Okyar Cumhurbaşkanı seçilecekse, onları mebus yapmada herhangi bir güçlük olacağını sanmıyorum. Bu makama General İnönü’nün seçileceği muhakkak görülüyor. Gösterilecek olan adayın oybirliğiyle seçilmesi için herhalde arajman yapılacaktır. Böyle bir zamanda birbirlerine muhasını tarafların meydana gelmesi doğru olmasa gerek. Türkiye Cumhurbaşkanı dört yıllık bir süre için seçilir. Atatürk, her sürenin sonunda tekrar seçiliyordu; fakat halefi ayni usule tabi olmayabilir. Oysa Cumhurbaşkanının sık sık değişmesi, Türkiye’nin şimdiki anayasa gelişimi açısından uygun değildir[54]”. (Bak: Fotokopi No. 23, 23A ve 23B).

Atatürk’ün öldüğü günün akabinde, İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçileceğini yetkili bir kaynaktan öğrenen Sir Percy Loraine, bunu Hâriciyeye duyuruyordu. Bakanlık Üçüncü Sekreteri J. R. Colville, bu belgeyle ilgili 11 Kasım 1938 tarihli yorumunda şöyle diyordu: “Şimdi Ankara’dan aldığımız habere göre, İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilmiş bulunuyor”. Birinci Sekreter R. J. Bowker de bunu doğruluyordu[55]. Ayni gün, Sir Percy Loraine, Büyük Millet Meclisi’nin 11 Kasım sabahı İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanı seçtiğini bildiriyor, Kırala haber verilmesini rica ediyordu[56]. Yine ayni gün, Londra’daki Türk Maslahatgüzarı Kadri Rizan, Kemal Atatürk’ün ölümü üzerine boşalan Türkiye Cumhurbaşkanlığına, Büyük Millet Meclisi’nin oybirliğiyle Malatya milletvekili ve eski Başbakanlardan İsmet İnönü’yü seçtiğini, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a bildiriyordu[57]. (Bak: Fotokopi No. 28).

Atatürk’ün Cenaze Törenleri

Tören Hazırlıkları

Bu arada İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Atatürk’ün cenaze töreninde İngiltere’nin temsil edilmesi konusuyla da ilgileniyordu. Bu konu, Atatürk’ün ölümünden üç hafta önce, hastalığının ümitsiz bir hale gelmesi üzerine İngiltere Dışişleri Bakanlığını ilgilendirmeğe başlamıştı. Sir Percy Loraine, 19 Ekimde Hâriciyeye gönderdiği yazıda, İngiliz Kıralını, Atatürk’ün cenaze töreninde temsil edecek bir özel temsilci konusunu ortaya atıyor, şunları belirtiyordu: “İngiltere Hükümetinin böyle bir jesti, hiç şüphesiz, bu memlekette çok takdir edilecek; modern Türkiye’nin kurucusuna karşı memnuniyet verici bir saygı ve Kıralın babasının cenaze törenine katılan Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanının jestine bir karşılık teşkil edecektir”. Büyükelçi yazısına devamla, böyle bir davranışın önemi üzerinde duruyor, “bu endişe verici günlerde, Atatürk’ün başlıca taraftarı ve destekleyicisi bulunduğu Türk-İngiliz dostluğunu perçinleştirmek için elden gelenin yapılmasını” tavsiye ediyor, şu ihtarda bulunuyordu: “Kıral Victor Emmanuel (İtalyan Kıralı) ve Herr Hitler (Nazi Almanya’sı Şanselörü) özel temsilcilerini gönderir de biz göndermezsek, bunun Türk-İngiliz ilişkilerine yapacağı kötü etkiyi düşünüyorum. Bu konuda başka bir hükümete danışmadan bir karar almanızı saygıyla tavsiye ederim[58]”.

Bu konuyla yakından ilgilenen İngiliz Hâriciyesi Müsteşarı Sir A. Cadogan, Buckingham Sarayında bulunan Kıralın Mabeyincisi Sir Alexander Hardinge’e 21 Ekimde gönderdiği yazıya, Sir Percy Loraine'nin ilgili telyazısının bir suretini iliştiriyor, onun tavsiyesini İngiltere Dışişleri Bakanlığının aynen tasvip ettiğini kaydederek durumun Majeste Kırala bildirilmesini rica ediyordu. Bu yazının gönderilmesinden önce, İngiliz Hâriciyesinde epeyi tartışmalar olduğu, belgedeki yorumlardan anlaşılmaktadır. Birinci Sekreterlerden C. W. Baxter, 20 Ekimde belgeye eklediği yorumda Sir Percy Loraine'nin önerisini Dışişleri Bakanlığı Doğu Masasının siyasal bakımdan desteklemek arzusunda olduğunu bildiriyordu. Müşavir Sir J. Bland[59] şöyle diyordu: “Özel bir temsilci göndermesini Majeste Kırala önermeliyiz. Şayet uygun bir kişi tavsiye edemezsek (ben edemiyorum), bunu Saray seçsin”. G. M. ilk harflerini kullanan başka bir yetkili de bu teklifi kabul ediyor, şöyle diyordu: “Herhalde Kıralın kardeşlerinden biri seçilecek[60]”. (Bak: Fotokopi No. 25, 25A ve 25B)

İngiliz Kıralı, Atatürk öldüğü takdirde cenaze töreninde temsil edilmesi konusunu 25 Ekimde Mabeyincisi Alex Hardinge’le görüşüyordu. Kıral, özel temsilcisi olarak bir Felt-Mareşalin gönderilmesini istedi. Bunun üzerine, bu göreve atanacak Felt-Mareşalin hazırlanması için, Harbiye Bakanlığıyla temasa geçmesi Mabeyin Dairesine bildirildi[61]. (Bak: Fotokopi No. 15 15A, 15B ve 15C). Fakat sekiz gün sonra, İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Atatürk’ün biraz iyileştiğini ve krizi atlatması ihtimalinin olduğunu Sir Percy Loraine'nin son telyazısına atfen Mabeyin Dairesine bildiriyordu. İngiliz Hâriciyesi üçüncü Sekreterlerinden J. R. Colville'in bu belgelerle ilgili yorumundan anlaşıldığına göre, Atatürk öldüğü takdirde Kıralı Felt-Mareşal Lord Birdwood[62] temsil edecekti; (Bak: Fotokopi No. 16) fakat şimdilik bu kararın Sir Percy Loraine’e bildirilmesi tavsiye edilmiyordu. Birinci Sekreter R. J. Bowker'in izah ettiğine göre, Lord Birdwood, Harbiye Bakanlığınca (War Office) tavsiye edilmişti. Connaught Dükünden sonra en kıdemli Felt-Mareşal olması, Gelibolu savaşındaki rolü ve ordu emeklileriyle birlikte Türkiye’ye yaptığı son ziyaretle Türklerin hürmet ve saygısını kazanmış olmasından ötürü tavsiye edilmişti. Bowker, Türklerin, bu davranışı “oldukça isabetli sayacaklarına emin bulunduğunu” kaydediyordu[63].

Atatürk’ün ölümü üzerine Dışişleri Bakanı Lord Halifax, Türk Hükümetinin, cenaze törenine yabancıları davet edip etmiyeceğini, edecekse temsilcilerin Türkiye’ye ulaşmalarının ne zaman beklendiğini, 10 Kasımda Sir Percy Loraine'den soruyordu[64]. Büyükelçi buna ertesi gün kapalı telle verdiği cevapta, en erken vakitte Türk Hükümetine başvuracağını bildiriyor, şu tavsiyede bulunuyordu: “Cenaze törenine katılmak üzere Ankara’ya deniz veya kara kuvvetleri erlerinden müteşekkil askerî bir müfreze gönderilmelidir. Türk Hükümeti bunu kabul ederse gereken hazırlığı yapayım mı?” Büyükelçi bu teklifin suretini Akdeniz Filosu Başkomutanı Amiral Dudley Pound'a da gönderdi. İngiltere Dışişleri Bakanlığı ayni gün buna, Başkomutanın rızasının alınması şartıyla olumlu cevap verdi[65].

Bir gün önce Sir Percy Loraine, Londraya şu tavsiyede bulunuyordu : “Kıralın temsilcisine ek olarak, Akdeniz Filosu Amiralinin de bir savaş gemisiyle İstanbul’a giderek cenaze törenine katılması için arajman yapılabilir. İkinci şık olarak, Birinci Kruvazör Filosu Komutanı, Amiral Yardımcısının bayrağını taşıyan Devonshire savaş gemisi gönderilebilir. Kendi inisiyatifinizle bu konularda Türkiye Hükümetinin görüşünü sorabilirsiniz. Hangi şık kabul edilirse hemen bildiriniz ve Akdeniz Filosu Amiraline de bilgi veriniz. Anladığıma göre Emden adlı Alman kruvazörü Karadeniz’dedir ve cenaze törenine katılmak üzere İstanbul’a gitmesi muhtemeldir”.

Bu arada, cenaze töreni arajmanları konusunda İngiliz Hâriciyesinde bilgi olmadığı ileri sürülüyor, yabancı temsilcilerin törene katılmasını Türkiye Hükümetinin bekleyip beklemediği bilinmediğinden, Ankara’ya bir telyazısı gönderildiği ve bu konuda telefon muhaveresinin beklendiği kaydediliyor, birinci Sekreterlerden R. J. Bowker, 11 Kasımda şu yorumda bulunuyordu: “Türk Hükümeti, yabancı temsilcilerin de törene katılmasını bekliyorsa, Akdeniz Kuvvetleri Başkomutanı giderse olumlu intiba yaratacak. Fakat Türk Hükümeti, geçmişte savaş gemilerinin İstanbul’u ziyareti için gerekli izni vermiyordu. Bununla beraber, Akdeniz Filosunun bir Amiral Yardımcısı tarafından temsil edilmesini tercih edebilir. Bu konuda Sir Percy Loraine’e derhal bir telyazısı gönderilerek Türk Hükümetinin görüşünü almasını istemeliyiz[66]”.

Ayni gün, İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Kıralın, cenaze töreninde Felt-Mareşal Lord Birdwood tarafından temsil edileceğini, Mareşala Kurmay subaylarından Yarbay P. G. Whiteford'un refakat edeceğini Percy Loraine'e bildiriyor, İngiltere adına konacak çelengin münasip zamanda hazırlanması için gereken tedbiri almasını istiyordu [67]. Atatürk’ün cenaze töreninde İngiliz Kıralının Felt-Mareşal Lord Birdwood tarafından temsil edileceği, Birinci Sekreter R. J. Bowker tarafından 14 Kasımda Türk Maslahatgüzarı Kadri Rizan’a da bildirilmişti. Bu münasebetle Hariciye Birinci Sekreterlerinden H. L. Baggallay'i ziyaret eden Kadri Rizan, ona İngiliz Hükümetinin, Atatürk’ün cenaze törenine bir temsilci göndermesinin iyi karşılanacağına dair hükümetinden aldığı bir telyazısını okumuştu[68].

Sir Percy Loraine de, Türkiye Hükümetinin, cenaze törenine dost devletlerden özel temsilci davet etmemekle beraber, bu gibi temsilcileri kabul edeceği görüşünde olduğunu 12 Kasımda Londra’ya bildiriyor, tören tarihinin henüz tesbit edilmediğini kaydederek, “Törende İngiliz Hükümetini temsil etmemi arzu ediyor musunuz? Şayet arzu ediyorsanız, Hükümet adına bir çelenk koyayım mı?” diye soruyordu. Hariciye, buna 15 Kasımda verdiği cevapta şöyle diyordu: “Lord Birdwood Kıralı temsil edeceğine göre, Hükümet için ayrı bir temsilci göndermek usulsüzdür. Bununla beraber, özel temsil görevi dışında törene katılabilirsiniz[69]”. Büyükelçi, İngiltere Hükümeti adına bir çelenk koyarsa iyi intiba yaratacağı görüşünde diretiyor, usule aykırı değilse bunu yapmak istiyordu, fakat İngiliz Hâriciyesi bunu tasvip etmiyordu, çünkü “küçük büyüğe tabidir” prensibine uyarak, İngiliz Kıralının temsil edilmesinin Hükümetin hareketini lüzumsuz kıldığına inanıyordu[70]. Büyükelçi, bu konudaki bilgisizliğinden ötürü Hâriciyenin affını diliyor, tecrübe sahibi olmadığını ileri sürüyor, Akdeniz Kuvvetleri Başkomutanı ve kendinin birer çelenk koymaları için gereken tedbirlerin alındığını bildiriyor: “Bu da mı usule aykırıdır? Lütfen ivedi ile cevap veriniz” diyordu. Ayni gün Londra ona şu cevabı veriyordu: “Başkomutan, İngiliz Donanması adına çelenk koyabilir. Tabiî siz de, merhum Cumhurbaşkanının hatırası için şahsen çelenk koyabilirsiniz[71]”.

İngilizler, Türk halkı üzerinde iyi bir intiba bırakmak gayesiyle, Felt-Mareşal Lord Birdwood'a ek olarak, Akdeniz Filosu Başkomutanını da cenaze törenine göndermeyi ciddî surette düşünüyorlardı. Sir Percy Loraine, 12 Kasımda Londraya gönderdiği telyazısında şöyle diyordu: “Başkomutan bir savaş gemisiyle İstanbul’a gelir ve Ankara’daki cenaze törenine şahsen katılırsa, Türk Hükümeti çok memnun kalacaktır. Savaş gemisinin tonajı antlaşma hükümleri dışında olduğundan, Türk Hükümeti, tavsiyem üzerine bir davetiye göndermeyi kabullenmiştir. Ayrıca, Başkomutanın Amirallik gemisinden bir denizci müfrezesi Ankara’daki cenaze törenine katılırsa, çok iyi karşılanacaktır[72]”. Bu arada cenaze töreninin 21 Kasımda yapılacağı öğrenilmişti. İngiliz Başkomutanı, kendi bayrağını Malaya gemisine çekerek 16 Kasım, Çarşamba günü hareketle 18 Kasım Cuma günü saat 16.00’da İstanbul’a vasıl olmayı ümit ettiğini Bahriye Bakanlığına bildiriyordu[73].

Sir Percy Loraine ise, Kanada, İrlanda, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda Hükümetlerine başvurarak, kendileri adına sempati mesajları iletmesini isteyip istemediklerini sorduğunu Hâriciyeye bildiriyordu. İngiliz Büyükelçisinin bu davranışı Hâriciyede bir dereceye kadar usulsüz görülmekle beraber, ona lâf anlatmanın güç olacağı sonucuna varıldı[74]. Avustralya ve İrlanda Dışişleri Bakanları, Türkiye Hükümetine doğrudan doğruya kendi Hükümetleri tarafından sempati mesajları gönderildiğini 12 Kasımda Sir Loraine'e bildirmişlerdi. Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Afrika ise, Türkiye Hükümetine kendileri adına sempatilerini iletmesini Büyükelçiden rica etmişlerdi. Bunun üzerine Sir Lorain'e, gereken yazıları Türkiye Dışişleri Bakanlığına göndermiş, bu yazılara 9 Aralıkta Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından karşılık verilmişti[75].

İngiliz Büyükelçisi, Türk ileri gelenleriyle temaslarına devam ediyordu. 13 Kasımda Kırala gönderdiği kapalı telyazısından anlaşıldığına göre, yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kabul edilmişti. İnönü, Atatürk’ün büyük ve ulusal kaybı dolayısıyla İngiliz Kıralının beyan etmiş olduğu sempati mesajına karşılık olarak Türk Hükümeti, ulusu ve kendi adına, ne kadar duygulandıklarını Majeste Kırala duyurmasını Loraine'den rica etti. Kıralın, Atatürk’ün cenaze törenine özel bir temsilci göndermek kararından da epeyi mütehassis olduğunu sözlerine ekledi[76]. Ertesi gün Büyükelçi, Türkiye Dışişleri Bakanlığıyla birlikte hazırladığı Felt-Mareşalin ziyaret programını gönderiyor, İngiliz Hâriciyesi, 14 Kasım tarihli kapalı telyazısıyla bu programı kabul ettiğini bildiriyordu[77].

Bundan sonra Büyükelçi, Atatürk’ün cenaze töreni hakkında Londra’ya şu kısa bilgiyi veriyordu: “Merhum Cumhurbaşkanının nâsı, 19 Kasım sabahı saat 8.30’da İstanbul’da Dolmabahçe’den kaldırılarak Yavuz kruvazörüyle İzmit’e götürülecektir. Bu yüzden Başkomutan, 18 Kasım sabahı İstanbul’a ulaşmalı ve ayni gün bütün ziyaret ve protokol gereklerini yerine getirmelidir. 19 Kasımda cenaze kortejine donanma tarafından gereken saygı gösterilecektir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı gayri resmî olarak şu teklifte bulunmuştur: Henüz kesin olmamakla beraber, İngiliz Başkomutanı arzu ettiği takdirde, amirallik gemisi Büyükada’ya kadar Yavuz'a refakat edebilir[78]”.

İngiliz heyetinin programıyla ilgili bu yazışmaların yapıldığı sırada, Türkiye Hükümeti, Montrö Antlaşmasının 24 (17 ?)’inci maddesince gerekli davetiyeyi İngiliz Büyükelçisine iletiyor, İngiliz savaş gemisinin Boğazlara ulaşacağı vaktin mümkünse en erken vakitte bildirilmesini rica ediyordu[79]. İngiliz Filosu Başkomutanı ise, Büyükelçinin tavsiyesine uyarak, Mohawk adlı İngiliz zırhlısının İstanbul’a gönderilmesinden vazgeçildiğini[80], Türk savaş gemisi Yavuz'a İngiliz Malaya savaş gemisiyle refakat etmeye hazır olduğunu Bahriye Bakanlığına ve Sir Percy Loraine'e bildiriyordu[81].

Öteyandan Sir Percy Loraine, Atatürk’ün cenaze törenine temsilci gönderecek yabancı memleketler hakkında şu bilgiyi Londra’ya iletiyordu: “Almanya’dan bir general; Yugoslavya’dan Devlet Başkanı, bir general, bir delege ve 100 er; Romanya’dan biri Bakan olmak üzere 3 general. Fransız Büyükelçisi, memleketinin bir general ve bir parlâmento delegesi tarafından temsil edilmesini önermiştir[82]”. Bu arada Filistin Yüksek Komiserinden öğrenildiğine göre, Emir Abdullah, Atatürk’ün cenaze törenine katılmak üzere Emîr Naif'le üç temsilci göndermek kararını vermiş, bu karar, Yüksek Komiserlikçe kabul edilmişti[83]. Törene katılacak Fransız delegelerinin adları da 16 Kasım akşamı Paris’te açıklanmıştı. Fransız heyeti şunlardan teşekkül edecekti: İçişleri Bakanı Albert Sarraut, başkan; Yüksek Savaş Konseyi üyesi, Cezayir, Tunus ve Levant Orduları Genel Müfettişi, General George; Yüksek Donanma Konseyi üyesi ve Deniz Kuvvetleri Genel Müfettişi Vis-Amiral de Laborde; Albay Colet. Deniz erlerinden ve 10 subaydan müteşekkil bir müfreze Ankara’da heyete katılacaktı[84]. Almanya’da Deutsches Nachrichten Buro'nun 18 Kasım tarihli bir haberinden öğrenildiğine göre, Atatürk’ün cenaze töreninde Herr Hitler'i şu zevat temsil edecekti: Freiherr von Neurath, General List, Amiral Karls ve General Felmy. Hey’et Berlin’den hareket ederek Cumartesi sabahı Ankara’ya ulaşacaktı[85].

Bu arada Büyük Millet Meclisi, Resmî Gazete'nin 15 Kasım 1938 tarihli sayısında yayınlanan ayni tarih ve 3540 sayılı kanunla, cenaze törenine harcanmak üzere Hükümete, 500,000 Türk lirası sarfetmek yetkisini verdi. Resmî Gazete'nin 16 Kasım 1938 tarihli sayısında yayınlanan 2/9919 sayılı ve 15 Kasım 1938 tarihli bir emirnameyle, kamunun ve resmî makamların matem tutmaları konusunu düzenledi. Bu emirname gereğince: (I) cenaze töreninin yapılacağı 21 Kasım 1938 günü, bütün resmî hükümet kuruluşları ve okullar kapalı kalacak; (II) törenin ertesi gününe kadar bayraklar yarıya indirilecek ve bütün eğlence yerleri kapanacak; (III) 10 Kasım 1938’den itibaren bir ay süre ile Türk hükümeti yetkilileri, yemek, resepsiyon veya eğlence düzenlemeyecek ve bunlara katılmıyacak ; ve (IV) tören günü illerde toplantılar yapılacak, halkevlerinde Atatürk’ün hayatını anlatan konferanslar verilecekti[86].

2. Cenaze Törenleri

21 Kasımda Atatürk’ün cenaze törenleri parlak bir şekilde yapıldı. Sir Percy Loraine, ertesi günü Londra’ya gönderdiği kısa bir raporda törenleri şöyle anlatıyordu: “Merhum Cumhurbaşkanı Atatürk’ün cenaze törenleri tamamlanmış bulunuyor. Öğrendiğime göre Atatürk’ün nâşının deniz yoluyle İstanbul’dan İzmit’e nakli oldukça parlak geçmiştir. Akdeniz Kuvvetleri Başkomutanının bayrağını taşıyan Malaya zırhlısı başta olmak üzere, Fransız, Alman, Yunan, Rumen ve Rus zırhlılarından müteşekkil bir deniz filosu, Atatürk’ün nâşını taşıyan Yavuz zırhlısına Büyükadaya kadar refakat etmiştir. Türk donanması yetkilileri, gerekli hazırlıkların yapılmasında yardımı geçen Başkomutanın işbirliğini çok takdir etmişlerdir. Atatürk’ün naşı, Büyük Millet Meclisi önünde bir gece kaldıktan sonra dün, Türk ve yabancı askerî müfrezelerin refakatinde, özel yabancı temsilci ve kor-diplomatik mensupları tarafından takip edilerek, bir anıt-kabir inşa edilinceye kadar geçici olarak Etnografya Müzesine yerleştirilmiştir.

“Ayağına sızı inen Felt-Mareşal Lord Birdwood, maalesef korteje katılamamıştır. Fakat Etnografya Müzesine bakan bir noktada, kendisi için oldukça iyi bir yer temin edebildim. Gayretlerimde, her konuda saygıdeğer yardımseverliği her türlü övgünün üstünde olan Türk yetkililerinden çok yardım gördüm. Lord Birdwood, Kıralın temsilcisi olarak kendine ayrılan yerde prestij ve vekarını arttırdı. İngiliz heyetinin geniş ölçüde ve özel surette teşkili; amirallik gemisinden gelen müfrezenin görünüş ve azameti; üstelik, Başkomutanın törende şahsen hazır bulunması, Türk sivil ve askerî çevrelerinde en iyi intibaı yaratmış, en olumlu yorumlara yol açmıştır. Cenaze töreni genel olarak iyi örgütlenmiştir”[87].

3 Aralık tarihinde, Sir Percy Loraine, Atatürk’ün cenaze törenleriyle ilgili olarak İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a, şu tafsilâtlı raporu gönderiyordu: “Türkiye’de, Batı anlamında devlet cenaze töreni geleneği yoktur; fakat Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu için oldukça parlak bir tören yapılmıyacağı akıldan geçmezdi. Bilâkis Türk Hükümeti, bu günü en ciddî ve en parlak bir gün haline getirmek için elden gelen her gayreti esirgemedi. Batı’da uygulanan usul, dinî kısımları adapte edilerek veya değiştirilerek, büyük ölçüde tatbik edildi. En titiz arajmanlar, pek alâ bir şekilde yerine getirildi ve törenler münasip ve lâyık bir şekilde yapıldı.

(I) İstanbul'da Yapılan Tören: Atatürk’ün nâşı, ölümünden bir gün sonra tahnit edildi ve Dolmabahçe Sarayı’nda, silâhlı kuvvetler subaylarının nöbet beklediği taht odasına taşındı. Daha sonra, Türk bayrağına bürünmüş bir tabuta, tabut ise, Türkiye Cumhuriyetinin altı umdesini sembolize eden altı meşalenin aydınlattığı, dört subay ve iki erin etrafında nöbet beklediği bir katafalka yerleştirildi. Ata’nın nâşı, 16 Kasım, ö.s. saat 2’den gece-yarısına kadar ve yine 17 ve 18 Kasım sabah saat 10’dan gece-yarısına kadar resmî yetkililer tarafından ziyaret edildi. Bu süre içinde yarım milyondan fazla halk katafalkın etrafından tazimle geçti. 17 Kasımda halkın bir kısmı kontrolden çıktı ve birçok kimseler (resmî makamlara göre 11 kişi) ayaklar altında ezilerek öldü. Ayni günün sabahı İstanbul’daki Konsolosluk yetkilileri, nâşı ziyaret etti. Doyen olarak Fransız Başkonsolosu, Konsoloslar adına bir çelenk koydu. 18 Kasımda İngiliz Ticaret Odası tarafından İngiliz kolonisi ve kendi adına Kurtuluş Âbide’sine çelenk konuldu.

“Nâşın İstanbul’dan Ankara’ya nakliyle ilgili program, halkın Ataya son ihtiramda bulunmasını mümkün kılacak bir şekilde hazırlanmıştı. Resmî program gereğince kortej, 19 Kasımda Dolmabahçe Sarayı’ndan hareketle İstanbul sokaklarında üç kilometre kadar yürüyerek Sarayburnu’na varacaktı; fakat epeyi gecikme oldu. Resmî bir arajman olmadığı halde, Atatürk’ün ailesinin ricası üzerine Sarayda dinî bir tören düzenlendi. Tabut daha sonra bir top arabasına yerleştirildi. Polis süvari müfrezeleri, erler ve çelenk taşıyan üniversiteliler, top arabasının önünde gidiyor, arabanın her iki tarafında, kılıçları elde, altı general yürüyordu. Onların hemen arkasından sıra ile, Atatürk’ün İstiklâl Madalyasını yastık üzerinde taşıyan bir general, Afganistan’ın sabık Kıralı Amanullah, Başbakan, milletvekilleri, İstanbul sivil ve askerî erkânı, konsolusluk ileri gelenleri, üniversiteliler, izciler ve halk yürüyordu. Kortejin etrafı bir piyade müfrezesi tarafından çevrilmişti.

“Sokaklar, tabutun geçemiyeceği kadar kalabalıktı. Hıçkırıklarla ağlayan halkın duyguları samimî idi. Yolculuğun sonuna doğru kortej, padişahların eski sarayının bulunduğu yere gelince, çok acı bir olay vuku buldu. Yer darlığı yüzünden kapılar, üniversitelilerin ve onların arkasından gelenlerin yüzüne kapatıldı. Nâşın Yavuz zırhlısına nakli sırasında hazır bulunmak azmiyle birçok üniversiteli içeri girmiş, Ordu mensupları, onları geri itmek için dipçiklerini şiddetle kullanmak zorunluğunda kalmıştı. Bir gözlemcinin tahminine göre, bu olay sırasında birçok kimselerin yaralanmış olması muhtemeldir, fakat bu konuda basında hiçbir haber yayınlanmadı. Tabut, daha sonra Sarayburnu’nda Zafer destroyeri tarafından Yavuz kruvazörüne götürüldü[88]”.

(II) Denizde Yapılan Tören: İngiliz Deniz Ataşesi H. A. Packer anlatıyor; “18 Kasım, Cuma sabahı saat 7’de İstanbul’da Ayastefanos açıklarında Akdeniz Filosu Başkomutanı Amiral Sir Dudley Pound'un bayrağını taşıyan Malaya zırhlısına bindim. Zırhlı, Atatürk’ün cenaze törenine katılmak üzere Malta’dan gelmişti. Türk deniz subaylarından Albay Necati özdeniz, Yüzbaşı Rahmi Yalım ve Üstteğmen Selim olmak üzere üç Türk irtibat subayı bana refakat ediyordu. Albay Necati Özdeniz hâlâ Yıldız’daki Deniz Okulunun komutanıdır. Daha önce Hamidiye'ye komuta etmiş, savaş sırasında Von Der Tamn adlı Alman kruvazöründe üç yıl çalışmıştı. Başkomutan Amiral Şükrü Okan’ın bayrağını taşıyan Yavuz, Hamidiye kruvazörü ve destroyerlerden Zafer, Tınaztepe ve denizaltılardan Gür ve Dumlupınar'dan müteşekkil Türk filosu, Haydarpaşa açıklarında demirlemiş bulunuyordu.

“Orda hazır tek yabancı gemi, Rusya’nın Karadeniz Filosu Başkomutanı Amiral Yardımcısı Jean Youmachev'in bayrağını taşıyan Moskva adlı 2.900 tonajlı küçük Rus kruvazörü idi. Malaya, Türk filosu ve Moskva yakınında kendine ayrılan yerde sabah saat 8.10’da demir attı. Daha sonra şu yabancı savaş gemileri geldi: Deniz Yarbaya H. Macellariu komutasında Regina Maria adlı 1.900 tonajlı Rumen destroyeri; Deniz Albayı İkonomu komutasında İdra adlı 1.350 tonajlı Yunan destroyeri; Kapitan-Zur-See Paul Wever idaresinde 5.400 tonajlı Alman Emden kruvazörü; Deniz Albayı Robert Battet idaresinde, Emile Bertin adlı, 5.886 tonajlı Fransız kruvazörü (19 Kasım, Cumartesi, gün doğarken ulaştı). Spezia adlı İtalyan kruvazörünün de gelmesi bekleniyordu, fakat tesbit edilen vakitte gelmedi.

“Atatürk’ün naşı Dolmabahçe Sarayı’nda halk tarafından ziyaret edilirken, Türk ve yabancı savaş gemileri mensupları arasında karşılıklı selâm ve ziyaret ifasından Türk Hükümetinin kararı üzerine vazgeçilmişti. Tek selâm gösterisi olarak memleket şerefine 21 top atışı olacak ve buna karşılık verilecekti. Diğer yandan yabancı gemilerin de kendi aralarında karşılıklı selâm ve ziyaret teatileri için hiçbir arajman yapılmamıştı. Bu noktaya dikkatini çektiğim Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Seyfullah Esin, tavsiyem üzerine, yabancı gemiler arasında karşılıklı selâm ve ziyaret teatilerinden vazgeçilmesini kararlaştırdı.

“Türk Hükümeti, Atatürk’ün nâşını taşıyacak Yavuz zırhlısına refakat edecek yabancı gemilerin, memleketlerinin Fransızca isimlerinin alfabe sırasına göre dizilmesi için tedbir almıştı. Bu tedbir ilkin tatmin edici idi çünkü Türk yetkililerinin “Grande Bretagne” yerine “Angleterre” adını tercih etmeleri üzerine, Malaya gemisine öncülük hakkı veriliyordu ; fakat son dakikada Emden'in de hazır bulunacağı bildirilince, bu arajman tatmin etmiyordu, çünkü “Allemagne”, “Angleterre”den önce gelecekti. Esin Bey’in dikkatini bu noktaya çektim ve Malaya zırhlısındaki İngiliz Amiralinin öncülük hakkı olduğunu söyledim. Esin Bey benimle tamamen uyuştu ve ne gibi arajman yapılması gerektiğini sordu. Bunun üzerine, amirallik gemilerinin, amirallerin kıdemine göre sıralanmalarını, diğer gemilerin de alfabetik sıraya göre dizilmelerini tavsiye ettim; kabul etti. Türk Hükümeti de bu hal şeklini çabucak benimsedi; ama bu arada, tonaj itibariyle özel gemilerin önde gidip gitmemesi konusu da tartışıldı. Bu karardan sonra dahi yer kapmak için bir davramş olmuş; Romanya, Bahriye Bakanımn bayrağını taşıdığı için öncülük hakkı istemişti. Anlaşılan, Moskva'nın arkasından gitmek zorunluğunda kalan Emden, bu arajmandan hiç de memnun kalmamıştı.

“Cumhurbaşkanının naşı, 19 Kasım sabahı saat 8.30’da bir top arabasıyla Dolmabahçe Sarayı’ndan Sarayburnu’na getirildi. Orada Zafer destroyerine yerleştirilerek Yavuz zırhlısına taşındı. Bu arada Yavuz, her beş dakikada bir top atıyor; törene katılan Türk uçaklarından bazıları havada dolaşıyordu. Saat 9.35’de üç makineli bir bomba uçağı filodan bir buçuk kilometre açıklıkta denize düştü. Olay yerine yetişen ilk kurtarma ekibi Malaya’dan gönderilmişti. Türk pilotlarına birşey olmamış, uçak, Türk gemileri tarafından sahile çekilmişti. Tabut Yavuz'a yerleştirildikten sonra, Türk amirallik gemisi tarafından 101 pare top atıldı. Hazır bulunan yabancı gemilerin her biri ayrı ayrı 21 top atışında bulundu. Yavuz ve refakatindeki gemiler demir alarak üç sütun halinde sıraya dizildiler. Ortadaki sütun, başta Yavuz olmak üzere altı Türk savaş gemisinden müteşekkildi. Denize bakan kısımdaki sütun, başta Malaya olmak üzere, sıra ile Moskva, Emden, Emile Bertin, İdra ve Regine Maria gemilerinden teşekkül etmiş olup, Akdeniz Filosu Başkomutanı tarafından uluslararası sinyal ile idare ediliyordu. Limana bakan kısımdaki sütunda ise, feribotlar, yatlar ve her türlü küçük gemiler yer almıştı. Atatürk’ün Savarona yatı da bunlar arasında bulunuyordu.

“Saat 15.00’e doğru her üç sütun da İzmit’e doğru hareket etti. Büyükada’ya yaklaşılınca, refakattaki gemilerin dağılması için işaret verildi. İngiliz Başkomutanı, gemisinin süratini arttırarak kendi sütununu Yavuz’un gayet yakınından geçirdi. Her gemi geçerken, güverte üzerinde hazır vaziyette bekleyen gemi mürettebatı, Yavuz'un güvertesinin ortasına yerleştirilmiş olan merhum Gazinin nâşını selâmlıyordu. Yavuz’la diğer Türk savaş gemileri, tabutu Ankara’ya götürecek trenin beklediği İzmit’e doğru yollarına devam ettiler. Yabancı gemiler ise, ayrı ayrı, Haydarpaşa’daki demirleme yerlerine döndüler. Cenaze törenine katılacak müfrezeler, akşama doğru trenle Ankara’ya hareket ettiler.

“Kemal Atatürk’ün cenaze töreni büyük ağırbaşlılıkla yapılmış, en iyi intibaı bırakmıştır. İngiliz Başkomutanının kendi gemisiyle törende hazır bulunması, Türk donanması ileri gelenleri tarafından çok takdir edilmiştir. Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Seyfullah Esin’in bana bildirdiğine göre, bundan böyle, İstanbul veya Ankara’da yapılacak resmî cenaze törenlerinde İngiltere’ye en iyi yer ve en büyük ilgi verilecektir. Bunun nedenini sorduğum vakit, yalnız iki memleket arasındaki yakın dostluktan ötürü olmadığını, İngilizlerin, merhum Cumhurbaşkanının hatırasını tazim için bir savaş gemisi ve askerî bir müfreze göndermek hususundaki ilk teklifi yapanlar olduğunu, bunun çok takdir edildiğini söyledi”[89].

III. Ankara'da Yapılan Tören: Bundan sonra Sir Percy Loraine'nin anlattığına göre, Yavuz zırhlısı, 19 Kasım sabahı saat 8.40’da İzmit’e vardı. “Orada tabut el üstünde gara taşınarak Ankara’ya hareket edecek olan özel trene yerleştirildi. Tren 9.30’da hareket etti. Yolda, halka üzüntülerini beyan etme fırsatı verilmek üzere başlıca istasyonlarda durarak, 20 Kasım 10.05’de Ankara’ya ulaştı. Garda resmî tören yapılmadı, fakat Cumhurbaşkanı, Kabine üyeleri ve milletvekilleri, tabutun arkasından Kamutaya kadar yürüdüler. Kamutayın önünde, yeşil kaplı sütunlarla çevrili bir katafalk kurulmuştu. Atatürk’ün nâşı bu katafalk üzerine yerleştirildi ve törenin başlıyacağı ertesi güne kadar bunun etrafında dört subay ve iki er nöbet bekledi. Ayni gün ö. s. 1’den gece geç vakitlere kadar Ankara ve dolaylarındaki halk, yağmur altında katafalkın önünden tazimle geçerek elem ve acılarının ne kadar içten olduğunu gösterdiler.

“21 Kasım sabahı hâlâ hafifçe ve aralıklı yağmur yağıyordu. Sabah saat 9.40’da top arabası, bir piyade müfrezesinin idaresinde katafalk önüne getirildi. Atatürk’ün nâşını kaplayan ipek bayrak kaldırıldı ve tabut, 12 milletvekili tarafından top arabasına taşındı. Kamutaya nazır Ankara Palas Otelinde beklemekte olan yabancı delegasyon ve kor-diplomatik mensupları, törenin bu kısmı için kaldırıma dizilmişlerdi. Kortejin önünde gidecek olan Türk ve yabancı askerî müfrezeler, saat 10.05’de yürümeye başladılar. Mızrak taşıyan bir müfreze önde gidiyor, onu topçu taburu, Cumhuriyet Muhafız Birliği, Harp Okulu öğrencileri, alfabe sırasına göre yabancı müfrezeler takip ediyor ve onların arkasından Türk denizci müfrezesi geliyordu. Yabancı müfrezelerden İngiliz askerî birliği en iyi intibaı yarattı.

“Askerî yürüyüş yarım saatta sona erdi. Bunu müteakip, top arabasının ardından yürüyecek kortej hasıl oldu. Tabutun hemen arkasından bir general yürüyor, yastık üzerinde İstiklâl Madalyasını taşıyor; onun arkasından sıra ile Atatürk’ün hemşiresi, damadı, Cumhurbaşkanı ve genel sekreteri, Cumhuriyet Muhafız Birliği komutanı ve yaverleri; Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı yürüyordu. Bu şahsiyetlerle milletvekilleri arasında, alfabe sırasına göre yabancı delegasyonların başkanları yürüyecekti. Onların arkasından da kor-diplomatik mensupları ve diğer delegasyon üyeleri gelecekti. Fakat kortejin bu kısmını örgütlemek için gayret sarfedilmemişti. Dolayısıyla delegasyonlarla kordiplomatik mensupları birbirlerine karışmış, kaçınılmaz küçük bir intizamsızlık başgöstermişti ; fakat tören, ağırbaşlılığından birşey kaybetmemişti.

“Kortej, sabah saat takriben 10.45’de hareket etti. Bir anıt-kabir inşa edilinceye kadar tabutun muhafaza edileceği Etnografya Müzesine giden yol, üç kilometre kadardı ve bu mesafe bir buçuk saatte katedildi. Sokakların her iki kenarına askerler dizilmiş, onların arkasına halk sıralanmıştı. Kortejin önünde giden erler, Etnografya Müzesine varmadan, son birkaç yüz metrelik yol üzerinde ikiye ayrılarak yolun iki tarafına dizildiler. Atatürk’ün naşı geçerken, yabancı askerî müfrezeler saygı duruşunda bulundular. Yunan, İngiliz, Fransız ve Alman askerî bandoları ayrı ayrı matem marşları çaldılar. Kortej, Etnografya Müzesinin yakınında bulunan halkevinin önünden geçerken, İngiliz Kıralını temsil eden fakat ayağındaki sızı yüzünden korteje katılamıyan Felt-Mareşal Lord Birdwood, alçak bir balkondan tabutu selâmladı. Etnografya Müzesine varılınca, yabancı temsilcilerle kor-diplomatik mensupları, müzeye uzanan basamakların güney kısmına Cumhurbaşkanı ile diğer Türk ileri gelenleri ve milletvekilleri kuzey kısmına dizildiler. Tabut, top arabasının yanısıra yürüyen 12 general ve erler tarafından bu basamaklardan yukarıya çıkarıldı. Müzenin salonunda, yeşil kadifeye bürülü dört-köşe bir mermer üzerine yerleştirildi. Salonun etrafı, yabancı devletlerin başkanları tarafından gönderilen çelenklerle donatılmıştı. Tabut, basamaklardan yukarıya çıkarılırken son saygı ve selâmlarını ifa eden yabancı temsilci ve kor-diplomatik mensupları, daha sonra halkevine götürülerek kendilerine hafif meşrubat ikram edildi, öteyandan Türk halkı, Atatürk’ün Müzedeki nâşı önünden son defa olarak sıra ile geçti, öğleden sonra saat takriben 12.30 da törenlere son verildi.

IV. Törene Katılan Yabancı Temsilciler: “Cumhurbaşkanı Atatürk’ün cenaze törenine 17 devletin başkanları tarafından özel temsilciler gönderilmiş; diğer memleketler, Ankara’ya akredite edilmiş elçileri tarafından, Latvia ise, İstanbul’daki Başkonsolosu tarafından temsil edilmiştir. Özel temsilciler arasında şunlar vardı : Afganistan’dan Kıralın amcası Felt-Mareşal Şah Veli Han; Arnavutluk’tan Adalet Bakanı Faik Satku, Almanya’dan Baron von Neurath, General List ve Amiral Carls; Bulgaristan’dan Kıraliyet ailesi mensubu Constantin Panof ve generallerden Dascalof ile Kukach; Mısır’dan Türkiye’deki elçiye ek olarak Bükreş’teki Maslahatgüzar; Estonya’dan Genel Kurmay Başkanı; Fransa’dan İçişleri Bakanı Albert Sarraut, General Georges ve Amiral Laborde; Büyük Britanya’dan Felt-Mareşal Lord Birdwood; Yunanistan’dan Başbakan General Metaksas ve generallerden Demestikas ile Papadimas; İtalya’dan Baron Aloisi, General Barbazetti ve Amiral Lais; Romanya’dan Bahriye ve Hava Bakanı General Theodoresco ve generallerden Motas ile Grigoresco; Sovyetler Birliği’nden Dışişleri Bakanı Yardımcısı M. Potemkin ve Karadeniz Filosu Komutanı Yumachev, Yugoslavya’dan Harbiye ve Bahriye Bakanı General Nedic ile Amiral Dragutin-Prica; Cemiyet-i Akvam’dan Genel Sekreter Yardımcısı Walters, Agnidis ve Tevfik Erim.

“Cenaze törenine dokuz memleket tarafından askerî müfreze gönderilmiştir. Bu memleketler şunlardır: Almanya’dan - bazıları okul gemisi Emden’den gelen ve bazıları da kara yoluyla getirilen - deniz okulu öğrencileri ve bir bando (takriben 180 kişi); Bulgaristan’dan piyade gücüne mensup 83 subay ve er; Fransa’dan 180 kadar deniz eri ve bir bando; Büyük Britanya’dan 11 subay, 180 denizci ve 56 kişilik bando; Yunanistan’dan piyade gücüne mensup 104 subay, er ve deniz gücüne mensup bando; İran’dan piyade gücüne mensup 53 subay ve er; Romanya’dan piyade gücüne mensup 60 kadar subay ve er; Sovyetler Birliğinden 100 kadar denizci; Yugoslavya’dan piyade gücüne mensup 88 subay ve er. Bundan başka Alman, Fransız, İngiliz, Yunan, Romen ve Sovyet savaş gemileri, İstanbul’da düzenlenen deniz törenlerine katıldılar. Yabancı temsilci, delegasyon ve müfrezelerin bazıları, 19 Kasımda, bazıları da 20 Kasımda Ankara’ya ulaşarak Türkiye Hükümeti tarafından misafir edilmişlerdir. Türk Hükümeti yalnız önemli şahsiyetlerin değil, yabancı askerî müfreze mensuplarının da yakışır bir şekilde barındırılma ve iaşeleri için her gayreti sarfetmiştir. İngiliz askerî müfrezesi, kendi konforu için yapılan pek alâ arajmandan ötürü çok memnun kalmıştır.

“Cenaze töreninin yapıldığı günün akabinde (22 Kasımda), Cumhurbaşkanı, bütün yabancı delegasyon ileri gelenlerini, memleketlerinin isimlerinin alfabe sırasına göre kabul etmiş, daha sonra merhum Cumhurbaşkanının Çankaya’daki villâsında onlar şerefine bir çay partisi vermiştir. Bu suretle törenler sona ermiş, yabancı delegasyonlar ve askerî müfrezelerin çoğunluğu ayni akşam veya ertesi günü Ankara’dan ayrılmıştır. Bazı delegeler, özellikle Fransız ve Sovyet delegeleri, ayrılmazdan önce, Cumhurbaşkanı tarafından tekrar kabul edilmişlerdir”.

Sir Percy Loraine'nin, Atatürk’ün cenaze törenleriyle ilgili raporları, İngiltere Dışişleri Bakanlığında büyük bir ilgiyle okundu. Birinci Sekreter C. W. Baxter, Sir Loraine’e gönderdiği 21 Aralık, 1938 tarihli yazıda, “Şöhretli Cumhurbaşkanlarının ölümü üzerine Türk halkının duyduğu acıyı tamamen aksettirmekte ve Türkiye Hükümetinin cenaze arajmanlarını ehliyet ve ağırbaşlılıkla yerine getirdiğine delil teşkil etmektedir” diyordu. İngiliz askerî müfrezesinin Ankara’da bu kadar iyi intiba yaratmış olması da memnunlukla karşılanmıştı. Üçüncü Sekreter J. R. Collville şöyle diyordu: “Törenlerin en acayip tarafı, Dolmabahçede, Cumhurbaşkanının ailesinin isteği üzerine dinî bir tören yapılmasıdır”. Birinci Sekreter R. J. Bowker şu yorumda bulunuyordu: “Türkiye Hükümeti oldukça iyi davrandı”. Müsteşar Yardımcısı Sir Lancelot Oliphant ise şunları ekliyordu: “Le Président est mort vive le Président; yazılarımızda onun selefini ölümsüz yapmıyalım”[90]. (Bak: Fotokopi No. 29 ve 29 A).

Bu arada Akdeniz Filosu Başkomutanı Amiral Dudley Pound da, 15 Kasımdan 23 Kasıma kadar süren Türkiye ziyaretiyle ilgili oldukça uzun bir raporu 7 Aralık, 1938’de, 1204/560/14 sayılı yazısına ilişik olarak Bahriye Bakanlığına gönderiyor; bu raporunda, Sir Percy Loraine'nin bu konuda Hâriciyeye gönderdiği raporda belirtilen noktaları tekrar ediyor, yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yle yaptığı ve çok memnun kaldığı görüşmeyi etraflıca anlatıyordu. [91]

Hindistan’da Yapılan Törenler

Atatürk’ün cenaze törenlerinin yapıldığı gün olan 21 Kasım 1938’de Hindistan’da Süket Devletinin bayrağı yarıya indirilmiş, Derber tarafından, Sir Percy Loraine vasıtasiyla, Atatürk’ün “yaslı ailesine samimî sempati mesajları” iletilmişti.[92] Aynı gün, Hindistan’ın dörtbir tarafında çeşitli kurum, kulüp ve teşekküller tarafından matem tutulmuş, özel toplantılar düzenlenmiş, Türk ulusuna başsağlığı dileyen sempati mesajları gönderilmesi için kararlar alınmıştı. Naçik İlçesindeki İslâm Eğitim Derneği 12 Kasım 1938’de şu kararı kabul ediyordu: “Dernek, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün vakitsiz ölümünü öğrenmekle çok üzülmüştür. Merhumun yaslı ailesine Derneğin en içten sempatisini bildirmesini, genel olarak dünyanın ve özellikle İslâm Âleminin uğradığı giderilmez kayıptan ötürü Derneğin duygularını beyan etmesi konusunda Başkana yetki vermeyi karar altına alır”. Bu karar, bütün üyeler ayakta olduğu halde alınmıştır.

Ayni gün Haydarâbâd (Sind) Belediyesi tarafından 355 sayılı şu karar kabul ediliyordu: “Belediye, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Paşa (Atatürk)’ün ölümünden ötürü duyduğu büyük üzüntüyü kaydetmek ister. Kemal Atatürk dünyaca tanınmış kale gibi bir şahsiyetti. Onun ölümü dünya için büyük bir kayıptır. Belediye Kurultayı, Türk ulusuna, bu acı anlarında sempatilerini iletir ve Belediye Başkanından, bu önergenin bir suretini Büyük Millet Meclisine göndermesini rica eder”.

Yine ayni gün, Ravalpindi Belediye Komitesinin kabul ettiği kararda, Türkiye’nin merhum Cumhurbaşkanı, “Memlekette ulusçuluğun babası ve zamanın büyük yurtseveri” olarak vasıflandırılmış, vakitsiz ölümünden dolayı duyulan derin üzüntü belirtilmiş, şunlar eklenmişti: “Belediye Kurultayı ayrıca, memleketinin kölelikten kurtulması mücadelsinde O’nun yaptığı hizmeti takdir eder ve ölümü münasebetiyle, hatırasını anmak için, bütün Belediye daireleri ve okulların kapalı kalmasını” salık verir. Bunun üzerine tüm üyeler ayağa kalkarak kararı oybirliğiyle kabul etmişler, beş dakika sükûtu muhafaza ederek Atatürk için dua etmişlerdi.

14 Kasımda Kasur Belediye Kurultayının kabul ettiği kararda Atatürk, “Asya’nın lâyık oğlu, modern devrin üstün politikacısı, Türkiye’nin en iyi generali, Türkiye’nin ve Asya ırklarının kurtarıcısı, muktedir lider” olarak anılmış, karar, üyeler ayakta olduğu halde kabul edilmişti. Kuşap Belediye Kurultayı, 15 Kasımda kabul ettiği kararda, Atatürk’ün ölümünden “Doğu için giderilmez bir kayıp” olarak söz etmiş, Türk ulusuna sempatilerini beyan ederek, Ata’nın hatırasına oturumu beş dakika tehir etmişti. 16 Kasımda Sura Belediyesi sempati ve üzüntülerini beyan ettikten sonra Ata’nın hatırasına oturumlarını başka bir güne tehir etmişti.

17 Kasımda Delhi Belediye Kurultaya tarafından kabul edilen 1 sayılı kararda, “yalnız Modern Türkiye’nin kurtarıcısı ve yaratıcısı değil, aynı zamanda bütün Doğu’nun gurur duyduğu bir şahsiyet olan Kemal Atatürk’ün ölümünden ötürü duyulan derin üzüntü ve elem” kaydediliyor, Ata’nın hatırasına toplantı 10 dakika talik ediliyordu. Aynı gün, Bivar Belediyesi tarafından kabul edilen kararda, “çok şöhretli, devrimci ve Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Paşa’nın” ölümünden ötürü duyulan üzüntü belirtiliyor; “O’nun aziz ruhunu anmak için” o günkü oturum talik ediliyordu. Bu arada Bombay ve Godhra Belediyeleri, Türk liderlerine gönderdikleri yazılarda, Türk ulusuna baş sağlığı dileyorlardı.

19 Kasımda Liyalpur Belediye Kurultayı kabul ettiği kararda, mutat sempati mesajından sonra Atatürk’ten, “Bir general, bir diplomat, sosyal bir devrimci, bir devlet adamı ve bir yapıcı olarak ulu, bölgesel ulusçuluğun bir ruhu” olarak bahsediyordu. 25 Kasımda Hoşiarpur Belediyesi tarafından kabul edilen 1 sayılı kararda ise Atatürk’ten “Büyük bir devlet adamı, general, devrimci, Modern Türkiye’nin kurucusu” olarak bahsediliyor, Türkiye’nin kaybına iştirak ediliyordu. 26 Kasımda Kaneval Belediyesi sempati mesajı gönderiyor; 5 Aralıkta Şeyhpura İlçe Encümeni Atatürk’ten “Türkiye’nin akredite edilmiş kurtarıcısı ve tarihin en büyük adamlarından biri” olarak söz ediyordu.

Bütün bu yazı ve kararlar, Hindistan Bakanlığı yetkililerinden S. F. Stewart tarafından Dışişleri Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığı da Ankara’daki Büyükelçi Sir Percy Loraine göndererek Türkiye Hükümetine iletilmelerini rica ediyordu[93]. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçiye gönderdiği 3 Mayıs 1939 gün ve 37249/53 sayılı yazıyla bu sempati mesajlarına teşekkür ediyordu[94].

Avustralya’lı ve Yeni Zelânda’lılarm (Anzakların) Sempati Mesajları

“Anzakların Gelibolu Lejyonu”[95] fahrî sekreteri J. Birnie tarafından 2 Aralık 1938’de Ankara’daki İngiliz Büyükelçisine gönderilen mektupta şöyle deniyordu: “Yürütme Kurulundan almış olduğum buyruk üzerine merhum Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümü münasebetiyle Türkiye Hükümetine ve büyük saygı beslediğimiz Türk ulusuna en içten sempatilerimi iletmenizi rica ederim. Mensup olduğum kuruluşun her üyesi, 1915 çarpışmalarında Gelibolu Yarımadasında bulunuyordu. Bu mektup, Gelibolu’ya ayak basan Avusturalya’lı ve Yeni Zelânda’lı askerler arasında bulunan her ferdin saygı gösterdiği bir asker ve bir adam için yazılmıştır.

“Merhum Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ün hatırası, Anzakların Gelibolu Lejyonu üyeleri tarafından daima saygıyla anılacaktır. Türkiye Hükümeti, merhum Cumhurbaşkanının bir fotoğrafını bize göndermek lûtfunda bulunursa çok minnettar kalacağız. Atatürk’ün fotoğrafını, liderlerimizden Lord William Birdwood[96] ve Sir Ian Hamilton’un[97] fotoğraflarının yanına asarak, bu üç büyük askeri tebcil edeceğiz”[98]. Büyükelçilik bu mektubu alır almaz, bu kuruluşun ne gibi bir dernek olduğunu İngiltere Dışişleri Bakanlığından[99], Dışişleri Bakanlığı da Avustralya Dışişleri Bakanlığından soruşturdu. Avustralya’dan gelen cevapta, kuruluşun oldukça tanınmış sosyal bir dernek olarak Felt Mareşal Lord Birdwood ve Sir Ian Hamilton'un himayesinde bulunduğu bildirildi. Bunun üzerine Büyükelçilik, derneğin mektubunu Türkiye Hükümetine iletti[100]. Mektup, Türkiye Dışişleri Bakanlığında büyük bir memnunlukla karşılandı ve Türk Hükümetinin teşekkürlerinin derneğe bildirilmesi Büyükelçiden rica edildi. Büyükelçilik bunu Derneğe bildirirken, “Atatürk’ün fotoğrafı konusundaki ricanıza bir cevap gelince sizi haberdar edeceğiz” diyordu[101].

İsmet İnönü-Lord Birdwood Görüşmesi

Felt Mareşal Lord Birdwood, 22 Kasım akşamı İstanbul’dan İngiltere’ye hareket etmeden önce Sir Percy Loraine'e telefon ederek, Türkiye Cumhurbaşkanıyla yaptığı konuşmayla ilgili olarak İngiltere Dışişleri Bakanlığına bir ön rapor göndermesini rica ediyordu. Felt Mareşal, İsmet İnönü’yle görüşürken ona, Kıralın bir mesajını iletmiş, bu münasebetle Kıral tarafından bir temsilci olarak seçilmesinden ne büyük şeref duyduğunu söylemiş, Gelibolu’da Atatürk’e karşı savaşmakla beraber, daha sonra, bu “kahraman düşmanın” sağlam bir dost haline gelmiş olmasından hiç hayret duymadığını belirtmiştir.

Sir Percy Loraine'nin Londra’ya anlattığına göre, “Felt-Maraşali pek samimî bir dostluk duygusu ve büyük bir saygıyla karşılayan Cumhurbaşkanı, Kıralın mesajından ve beyan etmiş olduğu asil duygulardan ötürü Felt-Mareşala teşekkür etmiş, ‘şeref’ ve ‘şövalyelik’ gibi kelimelerin Türkçe ve İngilizce anlamları arasında tam uyuşma olmasının, iki memleket arasındaki sağlam dostluğun nedenlerinden birini teşkil ettiğini belirtmiştir. Kıralın Felt-Mareşali özel temsilcisi seçmesinden duyduğu memnunluğu belirten Cumhurbaşkanı, yukarıda bahsedilen iki faziletin Felt-Mareşalin şahsında toplandığına işaret etmiş; Felt-Mareşali kabul ederek elini dostça sıkmak şerefine nail olduğu o günün hayatının en gururlu günlerinden biri olarak kalacağını beyan etmiştir.

“Son olarak Cumhurbaşkanı, Felt-Mareşaldan Kırala şunları iletmesini rica etmiştir: Türk-İngiliz dostluğu bundan böyle tahrip edilemez. Bu dostluk bugün kendisi ve Türk ulusu için çok aziz ve çok kıymetlidir. Büyük selefinin cenaze törenindeki İngiliz hey’etinin haşmeti, İngiliz Kıralı ve halkının bu dostluğa verdiği önemin ölçüsüdür”. İngiliz Hâriciyesinde Üçüncü Sekreter J. R. Colville bu belgeyi 24 Kasımda şöyle yorumladı: “Cumhurbaşkanı oldukça çekici bir demeçte bulundu; son paragraf çok tatmin edicidir”[102]. Aynı yorumcu 26 Kasımda şunları ekliyordu: “Cenaze törenine katılan İngiliz hey’etinin bu kadar iyi bir şekilde karşılanması ve böyle bir iyi intiba bırakmış olması memnuniyet vericidir. Öğrendiğime göre, Akdeniz Filosu Başkomutanı Londra’ya varmış olup bugün Bahriye Bakanlığına gidecek ve herhalde Mareşal Fevzi’yle yaptığı görüşme hakkında bilgi verecektir.”[103]

Bu arada Londra’daki Türkiye Büyükelçisi Fethi Okyar, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderdiği yazıda, İngiliz Kıralının Atatürk’ün cenaze törenine özel bir temsilci göndermesinden, Akdeniz Filosu Başkomutanının şahsen törende hazır bulunmasından ve bir İngiliz askerî müfrezesinin ihtiram kıtasını teşkil etmesi suretiyle Ata’nın hatırasına büyük saygı göstermesinden ötürü İngiltere Hükümetine teşekkür ediyordu. Dışişleri Bakanı ayni gün buna karşılık veriyor ve Büyükelçinin mektubunun son paragrafındaki özel mesajından çok mütehassıs olduğunu yazısına ekliyordu[104]. (Bak: Fotokopi No. 17).

Atatürk’ün Vasiyetnamesi

Yine İngiliz kaynaklarından öğrenildiğine göre, merhum Atatürk’ün vasiyetnamesi 2 Aralıkta Adalet Bakanlığında, Atatürk’ün hemşiresi Bayan Makbule, Adalet, Dışişleri, İçişleri Bakanları, bazı milletvekilleri ve yargıçların huzurunda büyük bir itina ile açılarak okunmuştur. Sir Percy Loraine bu konuda ayni gün Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderdiği kısa bir raporda aynen şöyle diyordu: “Atatürk, bazı şartlarla her şeyini Cumhuriyet Halk Partisine bırakmıştır. Şartlar şunlardır: Tereke İş Bankası tarafından idare edilecek ve temin edilecek faizden, aşağıdaki kimselere hayadan boyunca şu meblâğlar verilecektir: Hemşiresine ayda 1000, manevî kerimeleri Âfet, Sabiha Gökçen, Ülkü, Rukiye ve Nebile’ye ayda sırasiyle 800, 600, 200, 100 ve 100 Türk Lirası. Ayrıca bu faizden genç pilot Sabiha Gökçen’e bir ev temin edilecek, Ata’nın hemşiresinin Çankaya’daki evi, hayatı boyunca muhafaza edilecek ve İsmet İnönü’nün çocukları yüksek öğrenim görecektir. Geriye kalan miktar Türk Tarih ve Dil Kurumları arasında eşit surette paylaşılacaktır. Atatürk’ün, Türkiye’nin birçok yerlerinde kurduğu numune çiftliklerini 1937 Haziranında ulusa verdiği hatırlardadır”[105]. Hâriciyede Üçüncü Sekreter J. R. Colville bu belgeyle ilgili olarak 12 Aralıkta şu yorumda bulunuyordu: “Atatürk’ün General İsmet İnönü’nün çocuklarını okutmayı üstelenmekten amacı, İnönü’ye malî yardım sağlamaktan ziyade herhalde aralarındaki dostluk bağlarını göstermektir”[106]. (Bak: Foto-kopi No. 18).

Sonuç

Atatürk’ün hastalığının ağırlığı ve onun ölmesi ihtimali anlaşıldığı günden beri, yalnız hastalığı konusunda değil, öldüğü takdirde olayların ne gibi bir seyir takip edeceği konusunda da İngiltere Dışişleri Bakanlığına devamlı surette bilgi veren Sir Percy Loraine, 3 Aralıkta Dışişleri Bakanlığına şu yazıyı gönderiyordu: “Her iki konuda da Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın eksper bilgisinden faydalanmak ve size azçok bir tahmin vermek fırsatını buldum. Ağustosun ikinci yarısından beri Kemal Atatürk’ün hayatının ciddî surette tehlikeye girdiği şimdi aşikâr olmuştur; fakat onun yaşama azmi hesaba katılmamıştı. Son iki buçuk ayın endişe verici kararsızlığı, merhumun bütün dostları ve kurduğu Cumhuriyete karşı iyi niyet besleyenler için büyük acı ve endişe içinde geçmiştir. Bununla beraber, pratik açıdan bunun avantajları da olmuştur; çünkü bu durum bütün Türk liderlerini, Kemalist Cumhuriyetini yaratıcısız görecekleri yerde, büyük lider tarafından ulusa vasiyet edilen siyasal bünyenin sağlamlık ve devamlılığını sağlamak konusunda kendi sorumluluklarını kabul etmek zorunluğunda bırakmıştır. Bu siyasal bünyenin fazileti açık bir şekilde doğrulanmış bulunuyor.

“Sorumluluk ânının daha büyük bir ahenk ve daha içten iyi niyet içinde birleştirdiği bu adamların, Şeflerine ve memleketlerine lâyık olduklarını ispatlamak ve bundan böyle kendilerine düşen sorumlulukları sadakatla yerine getirmek azmini gösterir. Atatürk, 10 Kasım sabahı İstanbul’da vefat etti. 11 Kasım öğleye doğru İsmet İnönü, Büyük Millet Meclisi tarafından oybirliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Hükümet çekildi. Yeni Kabineyi kurma yetkisi devlet başkanı tarafından yine Başbakana verildi. Bu suretle Celâl Bayar ikinci hükümetini kurdu, fakat 13 yıldan beri Dışişleri Bakanı bulunan Dr. Tevfik Rüştü Aras ve 11 yıldan beri İçişleri Bakanı bulunan Şükrü Kaya, bu Kabinede yoktur. İktidar, süratle ve Anayasaya uygun bir şekilde el değiştirdi. Memleketin hayatında tek bir dalga başgöstermedi ve genç Cumhuriyet, kuruluşlarının tabi tutulduğu bu ilk büyük imtihandan vakarla çıktı. Ayni zamanda siyasal bir hizip başka bir hizbe, siyasal bir nazariye başka bir nazariyeye galebe çalmadı. Hükümet ve parti adamları, plânlarım ahenkli bir anlaşma içinde hazırladılar. Bu plânlar iyi idi ve uygulandı. Şimdilik bundan fazla birşey söylenemez, fakat belirtiler hayırlıdır.

“Görüşümce General İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesi isabetli olmuştur. Bir yıldan fazla bir süre önce, kendisi Başbakanlıktan çekilirken, selefinize gönderdiğim 22 sayılı kapalı telyazımda, Atatürk’ün ölmesi halinde İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkamlığma muhtemel uygun bir aday olduğunu yazmıştım. Memlekette oldukça popülerdir. Başbakan sıfatıyla arkasında 13 yıllık tecrübenin yetkisi vardır. Yalnız kurtuluş savaşının muzaffer bir generali olarak değil, Cumhuriyetin kuruluşunda Atatürk’ün başlıca yardımcısı olarak da prestiji büyüktür. Ulu selefi kadar, İsmet İnönü de dürüst ve çalışkandır; hayatı düzenlidir. Dışişlerinde ilk kaynak bilgiye sahipdir; idare mekanizması ve sorunlarına tamamen vâkıftır. Yüksek görevinin gereklerini yerine getirecek, rejimi takviye edecek ve genç Cumhuriyete daha fazla parlaklık serpecek tüm meziyetlere sahiptir.

“Bununla beraber, dramatik dinamizmi ve miknatis gibi çekiciliğiyle Atatürk’e hasret kalınacaktır. Onun matemi gerçektir. Bu hasret cenaze törenleri sırasında genel halk arasında pek acı bir şekilde kendini göstermiştir ve kesin olarak halistir. Kadınlar gözyaşlarını tutamadılar; hattâ cenaze kortejinin yavaşça geçtiği yollara dizilen iri yapılı Türk erleri bile, askerî görevlerini ifada kaya gibi dimdik dururken, yüzlerinde elem okunuyor, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Atatürk’ün hatırasına olan sadakat ve onun kurduğu bünyenin kudreti gelecek yılların ağırlığı altında denenecektir. Kanaatımca her ikisi de bu ağırlığı başarıyla kaldıracaktır”. İngiltere Dışişleri Bakanlığında ilgiyle okunan bu rapor, Birinci Sekreter R. J. Bowker tarafından 9 Aralıkta şöyle yorumlandı: “İktidarın pürüzsüz bir şekilde el değiştirmesi, genç Cumhuriyetin lehinedir”[107]. (Bak: Foto-kopi No. 19, 19a, 19b ve 19c.)

Ayni gün, Lord Halifax’a, gönderdiği ikinci bir yazıda, Sir Percy Loraine, Türk-İngiliz dostluğuna değinerek şöyle diyordu: “Bütün dost ve komşuları arasında Türkiye, en çok İngiltere’nin sempati ve dostluğunu arzu ile bekliyordu. Türkler, neticeden çok memnun olmuşlardır. Yalnız İngiliz hey’etinin büyüklüğü ve parlaklığı değil, bu hey’eti göndermek için yapılan teklif dahi Türk hayali üzerinde büyük etki yapmış ve ilgili Türk Bakan bu konuyla ilgili raporunu sununca, Halk Partisi üyeleri ve Parlâmento Grubu tarafından alkışlarla karşılanmıştır. Kıralın, Felt-Mareşal Lord Birdwood’u temsilci seçmesi çok isabetli olmuştur. Lord Birdwood, bu memlekette çok şöhret kazanmıştır. Gelibolu çarpışmalarında bir düşman olarak gösterdiği şövalyelik ve yüksek askerî kabiliyeti, Türkler tarafından iyi biliniyordu. Onun temsilci seçilmesi, iki memleket arasındaki dostluğun bir sembolü olarak karşılanmıştır. İngiltere’nin, törenlere katılmak üzere İstanbul’a bir deniz müfrezesi ve Ankara’ya bir askerî müfreze göndermek teklifinde bulunan ilk büyük kuvvet olması, gayet iyi bir intiba yaratmıştır. Bu intiba, Akdeniz Filosu Başkomutanının kendi gemisiyle gelerek törene katılması, Türk duygu ve sorumluluklarına uygun şekilde bir savaş gemisi gönderme teklifiyle takviye edilmiştir.

“Ankara’daki törene katılan Malaya gemisinin müfrezesi büyük bir takdir kazanmıştır, ölen lidere olan saygılarını, O’nun kaybından ötürü Türk ulusuna sempatilerini ve Kemalist Cumhuriyete dostluklarını göstermek yönünde İngiliz Kıralı, hükümeti ve halkının almış olduğu tedbirlerin Türkler arasında yarattığı duyguları yeterlikle anlatabilmek için, ‘intiba, değerlendirme ve takdir’ gibi kelimeler yetmez. Türkler gerçekten çok duygulanmışlardır. Mağrur, mesut ve müteşekkirdirler. Türk dostlarımızın bu sıcak, duygulu ve minnettar heyecanı unutabilmesi için aradan bir nesilden fazla bir sürenin geçmesi gerekecektir. Felt-Mareşalin, Akdeniz Filosu Başkomutanının ve Malaya zırhlısı müfrezesinin şeref ve konforu için Türk yetkilileri ve özellikle Türk irtibat subayları tarafından yapılan her türlü yardımdan söz etmeden yazıma son verirsem nankörlük etmiş olurum. Türk yardımı her bakımdan bir ehliyet ve ileri görüşlülük örneği olmuştur”[108].






















































Dipnotlar

  1. Public Record Office.
  2. Foreign Office.
  3. Controller of H. M. Stationery Office.
  4. Sir Eric Clare Edmund Phipps, 2.8.1933’ten beri İngiltere’nin Paris Büyükelçisi idi. Bk. Foreign Office List, Londra, 1938.
  5. Sir Alexander Cadogan, 1.1.1938’de, İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığına (Permanent Under-Secretary) atanmıştı. Ayni kaynak.
  6. Sir Percy Lyham Loraine, 16.12.1933’ten beri İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi idi. Bk. Foreign Office List, Londra 1938.
  7. İngiliz Arşivi (Public Record Office - kısaca PRO), Dışişleri Bakanlığı Belgeleri (kısaca FO./371/Dosya No. 21925/Belge No. E 69). Bundan böyle bu belgeler kısaca PRO., FO. 371/.... olarak anılacaktır.
  8. Sir Lancelot Oliphant, 1.3.1936’da İngiltere Dışişleri Bakanlığına Müsteşar Yardımcısı (Deputy Under-Secretary) atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  9. O sıralarda Dışişleri Bakanı Anthony Eden idi. Bu göreve 22.12.1935’de atanmış, Başbakan Neville Chamberlain’le arası açıldığından, 31.3.1938’de istifa etmişti. Bk. Dictionary of National Biography, Londra, 1949.
  10. PRO., FO 371/21925/E 69, Sir Lancelot Oliphant'tan Sir Percy Loraine’e 136 sayılı, “özel ve mahrem” işaretli kapalı telyazısı, Londra, 29 Aralık 1937.
  11. Türkçesi için bk., Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul, 1962.
  12. Quai d’Orsay: Fransız Hükümeti - İstanbul’da Hükümete Bâb-ı Âli denildiği gibi.
  13. PRO., FO. 371/21925/E 70, Sir Percy Loraine’den Londra’ya, 192 sayılı, “özel ve mahrem” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 30 Aralık, 1937; ve Sir Lancelot Oliphant'tan Sir Eric Phipps'e, “özel” işaretli yazı Londra, 3 Ocak, 1938.
  14. PRO., FO. 371/21925/E 1434, Loraine'den Oliphant'a, “oldukça mahrem” işaretli yazı, Ankara, 25 Şubat, 1938, ve Sir Oliphant’ın yorumu.
  15. Reginald James Bowker, 13.3.1937’de İngiltere Dışişleri Bakanlığına birinci sekreter atanmıştı. Bk. Foreign Office List op. cit.
  16. PRO., FO. 371/21925/E 1851, Loraine'den Oliphant'a, “özel ve mahrem” işaretli mektup, Ankara, 24 Mart 1938.
  17. Ayni kaynak, belge No. E 1791.
  18. John Rupert Colville, 28.9.1937’de İngiliz Hâriciyesine Üçüncü Sekreter atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  19. PRO., FO. 371/21925/E 1819, Loraine’den Londra’ya, 90 sayılı, “mahrem” işaretli, kapalı telyazısı, İstanbul, 28 Mart, 1938.
  20. PRO., FO. 371/21925/E 1928, Loraine'den Oliphant’a, 93 sayılı kapalı telyazısı, Ankara, 31 Mart 1938.
  21. PRO., FO. 371/21925/E 2106, Loraine’den Oliphant'a, 15 sayılı kapalı telyazısı, Ankara, 1 Nisan 1938.
  22. PRO., FO. 371/21918/E 2464, Loraine'den Oliphant'a yazı, Ankara, 24 Nisan, 1938.
  23. PRO., FO. 371/21925/E 4580.
  24. PRO., FO. 371/21925/E 4596.
  25. PRO., FO. 371/21925/E 4580.
  26. PRO., FO. 371/21925/E 4614.
  27. Edward Frederick Lindley Wood, Lord Halifax (1881-1959). 1938-1940 arasında İngiltere Dışişleri Bakanı idi. Bk. Chambers Biographical Dictionary, Londra, 1969.
  28. PRO., FO. 371/21925/E 4866, Loraine'den Lord Halifax'a, 412 sayılı yazı, İstanbul, 13 Ağustos 1938.
  29. PRO., FO. 371/21925/E 4939. Herbert Lacy Baggallay, 27.12.1933’de İngiltere Hariciyesi Birinci Sekreterliğine atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  30. James Morgan, 18.9.1930’da İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliğine müşavir atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  31. PRO., FO. 371/21925/E 4939.
  32. PRO., FO. 371/21925/E 5969, Loraine’den Sir A. Cadogan's, 23 sayılı, “mahrem” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara, 6 Ekim 1938.
  33. PRO., FO. 371/S1925/E 6049; PRO., FO. 371/21926/E 6204, Loraine’den Londra’ya, 87 sayılı, “ivedi” işaretli kapalı telyazısı ve 520 sayılı yazı, İstanbul/ Ankara, 17 Ekim 1938.
  34. PRO., FO. 371/21926/E 6111, Loraine'den Londra’ya, 175 sayılı, “önemli” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 19 Ekim 1938.
  35. PRO., FO. 371/21926/E 6158, Loraine'den Londra’ya, 182 sayılı, “önemli” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 21 Ekim, 1938.
  36. PRO., FO. 371/21926/E 6308, Loraine'den Londra’ya, 185 sayılı, kapalı telyazısı, Ankara, 26 Ekim 1938. Sureti Kırala gönderildi.
  37. PRO., FO. 371/21926/E 6621, Loraine'den Lord Halifax'a, 552 sayılı yazı, Ankara, 4 Kasım 1938.
  38. PRO., FO. 371/21926/E 6622, Loraine’den Halifax'a, 553 sayılı yazı, Ankara, 4 Kasım 1938.
  39. PRO., FO. 371/21926/E 6638, Loraine’den Londra’ya, 194 sayılı kapalı telyazısı, 10 Kasım 1938. Halifax’tan Loraine’s, kapalı telyazısı, Londra, 10 Kasım 1938.
  40. PRO., FO. 371/21926/E 6647, Loraine’den Halifax’a, 195 sayılı “ivedi” işaretli kapalı telyazısı, 10 Kasım 1938.
  41. PRO., FO. 371/21926/E 6692; bu görüşme hakkında, Hariciye Birinci Sekreteri C. W. Baxter tarafından 17 Kasım 1938’de 514 sayılı yazıyla Sir Percy Loraine'a bilgi verildi.
  42. PRO., FO. 371/21926/E 6834, Loraine’den Halifax'a, 569 sayılı yazı, Ankara, 10 Kasım, 1938.
  43. PRO., FO. 371/21926/E 6693, Kadri Rizan’dan Sir Lancelot Oliphant'a yazı, Londra, 11 Kasım 1938.
  44. Henry Hopkinson, 21.1.1936’da Atina’daki İngiliz Büyükelçiliğine Birinci Sekreter atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  45. PRO., FO. 371/22360/R 9385, Henry Hopkinson’dan Lord Halifax’a, 422 sayılı yazı, Atina, 17 Kasım 1938.
  46. PRO., FO. 371/21926/E 6955, IV. C. Knight'tan Londra’ya, 131 sayılı yazı, Tunus, 17 Kasım 1938.
  47. PRO., FO. 371/21925/E 70, Loraine’den Londraya, 192 sayılı, “özel ve mahrem” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 30 Aralık 1937.
  48. PRO., FO. 371/21925/E 1851, Loraine’den Oliphant'a, “özel ve mahrem” işaretli mektup, Ankara, 24 Mart 1938.
  49. PRO., FO. 371/21925/E 4596, Loraine’den R. W. Butler’e, “mahrem” işaretli yazı, İstanbul, 30 Temmuz 1938.
  50. PRO., FO. 371/21925/E 4614.
  51. PRO., FO. 371/21925/E 4614.
  52. Charles William Baxter, 2.2.1928’de, İngiliz Hâriciyesi Birinci Sekreterliğine atanmıştı; bk. Foreign Office List, op. cit.
  53. PRO., FO. 371/21925/E 6034, Loraine'den Sir A. Cadogan'a, 18 sayılı, “oldukça mahrem” işaretli kapalı telyazısı, İstanbul, 10 Ekim 1938.
  54. PRO., FO. 371/21926/E 6129, Loraine’den Londra’ya, 177 sayılı, “önemli, mahrem” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara, 19 Ekim, 1938.
  55. PRO., FO. 371/21926/E 6649, Loraine’den Londra’ya, 196 sayılı, “derhal” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 10 Kasım 1938; ayni kaynak, belge No. E 6647, R. J. Bowker'in yorumu.
  56. PRO., FO. 371/21926/E 6667, Loraine'den Londra’ya, 197 sayılı, “derhal” işaretli kapalı telyazısı, Ankara, 11 Kasım 1938.
  57. PRO., FO. 371/21926/E 6696, Kadri Rizan’dan Lord Halifax'a, 883/143 sayılı yazı, Londra, 11 Kasım 1938.
  58. PRO., FO. 371/21926/E 6128, Loraine ’den Londra’ya, 176 sayılı, “önemli” işaretli yazı, Ankara, 19 Ekim 1938.
  59. Sir George Neville Maltby Bland, 15.7.1929’da Hariciye Müşaviri görevine atanmıştı. Bk. Foreign Office List, op. cit.
  60. PRO., FO. 371/21926/E 6128, Sir A. Cadogan’dan Sir Alexander Hardinge’e 6128/69/44 sayılı yazı, Londra, 21 Ekim 1938.
  61. PRO., FO. 371/21926/E 6298, Alex Hardinge'den Sir A. Cadogan'a yazı, Buckingham Sarayı, Londra, 25 Ekim 1938.
  62. William Riddell, Baron Birdwood (1865-1951); 1915’de Anzakların Gelibolu çıkarmasına komuta etmişti. Hatıralarını 1941’de yayınladığı Khaki and Gown başlıklı eserde topladı. Bk. Chambers Biographical Dictionary, Londra, 1969.
  63. PRO., FO. 371/21926/E 6298, Sir A. Cadogan’dan A. Hardinge'e yazı, Londra, 2 Kasım 1938.
  64. PRO., FO. 371/21926/E 6647, Lord Halifax'tan Loraine'e, 138 sayılı “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, Londra, 11 Kasım 1938.
  65. PRO., FO. 371/21926/E 6694, Loraine'den Londra’ya, 201 sayılı, “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara 12 Kasım, 1938; Hâriciyeden Loraine’e, 142 sayılı, “ivedi” işaretli kapalı telyazısı, Londra 12 Kasım 1938.
  66. PRO., FO. 371/21926/E 6670, Hariciye’den Loraine’e, 139 sayılı, “ivedi” işaretli, kapalı telyazısı, Londra, 11 Kasım, 1938.
  67. PRO., FO. 371/21926/E 6673, Hariciye’den Loraine’e, 141 sayılı, “ivedi” işareli, kapalı telyazısı, Londra, 11 Kasım 1938.
  68. PRO., FO. 371/21926/E 6696, R. J. Bowker'den Kadri Rizan’a yazı, Londra 14 Kasım 1938.
  69. PRO., FO. 371/21926/E 6704, Loraine’den Londra’ya, 202 sayılı, kapalı telyazısı, Ankara, 12 Kasını, 1938; Hariciye'den Loraine’e, 150 sayılı kapalı telyazısı, Londra, 15 Kasım 1938.
  70. PRO., FO. 371/21926/E 6819, Loraine’den Londra'ya, 215 sayılı kapalı telyazısı, Ankara, 16 Kasım, 1938; Hariciye’den Loraine'e, 155 sayılı, “önemli” işaretli, kapalı telyazısı, Londra, 18 Kasım 1938.
  71. PRO., FO. 371/21926/E 6880, Loraine'den Londra’ya, 217 sayılı, “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara, 19 Kasım, 1938; Hariciye’den Loraine’e, 159 sayılı, “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, 19 Kasım 1938.
  72. PRO., FO. 371/21926/E 6705, Loraine’den Londra’ya, 204 sayılı, “ivedi” işaretli, kapalı telyazısı, 12 Kasım 1938.
  73. Ayni kaynak; Akdeniz Başkomutanından Bahrîye Bakanlığına yazı, Londra 13 Kasım 1938 ve 977 sayılı kapalı telyazısı; ayni kaynak, belge No. E 6706, Loraine’den Londra’ya, 205 sayılı, “ivedi” işaretli kapalı telyazısı, 12 Kasım 1938- cenaze töreninin tarihini bildiriyordu.
  74. PRO., FO. 371/21926/E 6707, Loraine'den Londra’ya, 206 sayılı, kapalı telyazısı, Ankara, 12 Kasım 1938.
  75. PRO., FO. 371/21927/E 7725, Loraıne’den Lord Halifax'a, 651 sayılı yazı, Ankara, 16 Kasım, 1938.
  76. PRO., FO. 371/21926/E 6946, Loraine'den İngiliz Kıralına, kapalı telyazısı, Ankara, 13 Kasım 1938.
  77. PRO., FO. 37i/2t9a6/E 6710, Loraine’den Londra’ya, 208 sayılı, “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara, 13 Kasım 1938; Hariciye’den Loraine'e, 144 sayılı, “derhal” işaretli, kapalı telyazısı, Londra, 14 Kasım 1938.
  78. PRO., FO. 371/21926/E 6711, Loraine’den Londra’ya, 209 sayılı, “derhal” işaretli, kapah telyazısı, Ankara, 13 Kasım, 1938.
  79. PRO., FO. 371/21926/E 6755, Loraine’den Londra’ya, 212 sayılı, “derhal” işaretli, kapah telyazısı, Ankara, 14 Kasım, 1938.
  80. PRO., FO. 371/21926/E 6755, İngiliz Akdeniz Filosu Başkomutanından Bahriye Bakanlığına rapor, 14 Kasım 1938.
  81. PRO., FO. 371/21926/E 6762, İngiliz Başkomutanından Bahriye Bakanlığına ve Loraine'e yazı, 14 Kasım 1938.
  82. PRO., FO. 371/21926/E 6673, Loraine'den Londra’ya, 199 sayılı, “ivedi” işaretli, kapalı telyazısı, Ankara, 11 Kasım 1938.
  83. PRO., FO. 371/21926/E 6792, Filistin Yüksek Komiserinden Sömürgeler Bakanına, kapalı telyazısı, 14 Kasım 1938.
  84. PRO., FO. 371/21926/E 6811, Sir E. Phipps’den Londra’ya, kapalı telyazısı, Paris, 16 Kasım 1938.
  85. PRO., FO. 371/21926/E 6882, Sir G. Ogilvie Forbes'den Londra'ya, kapalı telyazısı, Berlin, 18 Kasım 1938.
  86. PRO., FO. 371/21927/E 7378, Loraine'den Halifax'a, 633 sayılı yazı, Ankara, 3 Aralık 1938.
  87. PRO., FO. 371/21926/E 6984, Loraine'den Londra’ya, 221 sayılı, kapalı telyazısı, Ankara, 22 Kasım 1938.
  88. PRO., FO. 371/21927/E 7378, Loraine’den W Halifax'a, 633 sayılı yazı, Ankara, 3 Aralık 1938.
  89. PRO., FO. 371 /21927/E 7379, Deniz Ataşesi H. A Packer’in 19 Kasım, 1938’de hazırladığı ilgili rapor; 3 Aralık 1938’de Loraine tarafından 634 sayılı yazıya ilişik olarak Ankara’dan Londra’ya iletildi.
  90. PRO., FO. 371/21927/E 7378, Loraine'den Lord Halifax’a, 633 sayılı yazı, Ankara, 3 Aralık 1938.
  91. PRO., FO. 371/23290/E 327.
  92. PRO., FO. 371/21927/E 7665, Süket Devleti Valisinden Puncab Devletleri Genel Valisi Sekreterine (Hindistan), yazı No. 777, 22 Kasım 1938. Birinci .Sekreter C. W. Baxter, 586 sayılı ve 29 Aralık, 1938 tarihli yazıyla Sir Loraine'den bu arzuyu yerine getirmesini rica ediyordu.
  93. PRO., FO. 371/23290/E 486; ayni kaynak, belge No. E 722, E 1143, E 1261
  94. PRO., FO. 371/23291/E 3477.
  95. The Gallipoli Legion of Anzacs.
  96. Ankara’daki cenaze törenine katılan İngiliz Felt-Mareşali.
  97. Sir Ian Hamilton (1853-1947). 1915’de İngilizlerin Gelibolu saldırılarını idare eden general. 1920’de Gallipoli Diary (Gelibolu Takvimi) başlıklı bir eserde savaş hatıralarını anlattı.
  98. PRO., FO. 371/23921 /E 1164, Büyükelçilikten Londra’ya yazı, Ankara, 3 Şubat 1939, mektubun bir sureti iliştirildi.
  99. Ayni kaynak, belge No. E 247.
  100. PRO., FO. 371/2392I/E 1164.
  101. PRO., FO. 371/23296/E 1750, Büyükelçilik Sekreteri Patrick S. Scrivener’den Dernek Sekreterine, yazı, Ankara, 3 Mart 1939; fakat bu fotoğrafın gönderilip gönderilmediği hususunda İngiliz Arşivinde herhangi bir belge bulunamadı.
  102. PRO., FO. 371/21927/E 7003, Loraine'den Londra’ya, 222 sayılı kapalı telyazısı, Ankara, 23 Kasım 1938.
  103. PRO., FO. 371/21927/E 7055, Loraine’den Londra’ya, 223 sayılı, kapalı telyazısı, 24 Kasım 1938.
  104. PRO., FO. 371/21926/E 7118, Fethi Okyar’dan Lord Halifax'a, 906/149 sayılı yazı, Londra, 26 Kasım 1938.
  105. Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği Müşavirlerinden James Morgan’ın 15 Haziran, 1937’de Londraya gönderdiği 353 sayılı yazı.
  106. PRQ., FO. 371/21927/E 7370, Loraine’den Halifax'a, 622 sayılı yazı, Ankara, 2 Aralık 1938.
  107. PRO., FO. 371/21927/E 7377, Loraine'den Halifax'a, 632 sayılı yazı, Ankara, 3 Aralık 1938.
  108. PRO., FO. 371/21927/E 7380, Loraine'den Halifax'a, 635 sayılı yazı, Ankara, 3 Aralık 1938.

Şekil ve Tablolar