Roma’nın Severuslar hanedanı dönemi (İ.S. 192-235) tarihinin dikkat çeken önemli özelliklerinden birisi, imparatorluk yönetiminin Romalı olmayan yabancıların elinde kalmış olmasıdır. Bu sülalenin ilk imparatoru Septimius Severus, Afrika kökenliydi[1] . Dilindeki Fenike aksanı onun bu yönünü özellikle vurgulamak için eskiçağ kaynaklarında anıldı [2] . Roma imparatorluğunu yöneten diğer yabancılar, Syria Eyaleti’nin Emesa kentinde Güneş Tanrısı Elagabal’ın başrahipliğini yapan Iulius Bassianus’un iki kızı ve onlardan olan torunlarıydı. Septimius Severus öldükten sonra bu başrahibin kızları ve kız torunları imparatorluk yönetiminin en etkili isimleri oldular[3] . Onlar yalnızca yabancı olmalarıyla değil, aynı zamanda kadın olarak imparatorluk yönetiminin etkin isimleri olmalarıyla da önemlidirler. Çünkü Romalılar, kısmen öne çıkan Nero’nun annesi Agrippina hariç, devlet yönetiminde kadın etkinliğine alışık değildiler.
Emesa kentinin başrahibi Iulius Bassianus’un iki kızından küçüğü olan Iulia Domna[4] , İ.S. 187 yılında Roma İmparatorluğu’nun Gallia Lugdunensis Eyaleti’nde valilik yapan Septimius Severus adlı bir generaliyle (=proconsul) evlendi[5] . Bu general, İ.S. 193 yılında Roma imparatoru oldu[6] . Böylece başkent Roma’daki imparatorluk sarayının kapıları, Syrialı kadınlardan ilki olan Iulia Domna’ya açılmış oldu. Ancak başkent Roma’ daki imparatorluk sarayının yeni hanımefendisi, hiç tanımadığı, yabancısı olduğu bir kültürün insanlarının yaşadığı mekândaydı şimdi. Doğal olarak burada kendisini yalnız hissedecekti. Bu nedenle o, ablası Iulia Maesa’yı Roma’ya getirdi. Fakat Iulia Maesa yalnız olmadığı için, başkente gelen Iulius ailesi fertlerinin sayısı birden bire arttı. Iulia Domna ve Iulia Maesa ile birlikte başkente gelen Iulius ailesinin diğer fertleri şunlardı: Maesa’nın eşi Iulius Avitius Alexianus, onların kızları Iulia Soaemias[7] ve Iulia Mamaea. Son ikisi evlenince aileye iki erkek daha dâhil oldu[8].
Bize kadar ulaşan eskiçağ kaynaklarında[9] Septimius Severus’un ikinci karısı [10] olan Iulia Domna ile evliliği hakkında bir nokta öne çıkmış gibi görünmektedir. Bu, onların evliliğinin arkasındaki tanrısal iradedir. En azından Septimius Severus ve eşi Iulia Domna, bu tanrısal iradeye, yani kendilerini imparatorluk sarayına oturtan gücün tanrılar olduğuna halkı inandırmak istemişlerdir. Anlatılan hikâyeye göre Iulia Domna’nın yıldız falı, onun bir kralla evleneceğini söylemiştir[11]. Bu kehaneti Septimius Severus, Suriye’de lejyon komutanı olarak bulunduğu sırada duymuş [12] ve belli ki yıldız falına, büyüye, rüyalara çok itibar eden geleceğin imparatoru bundan etkilenmişti. Çünkü Septimius Severus, Paccia Marciana[13] adlı ilk karısını vali olarak bulunduğu Gallia Lugdunensis’te yitirdikten sonra Iulia Domna’nın eş olarak kendisine uygun olup olmadığını öğrenmek için yıldız falına baktırmış, sonuç olumlu olunca onunla evlenmiştir[14]. İ.S. 187 yılında gerçekleşen bu evlilikten Septimius iki erkek evlat sahibi oldu. Aralarında yalnızca on bir aylık bir yaş farkı olan bu çocuklardan ilkine Bassianus, ikincisine Geta adı verildi[15]. Bu isimlerden ilki anne tarafından, ikincisi baba tarafından alınmıştı. Ancak Bassianus adı, onun daha sonra alacağı resmi adı Antoninus ile takma adı olan Caracalla’nın gölgesinde kalacak ve kullanılmayacaktır.
Septimius Severus’un Roma imparatoru olmadan önceki son görevi Yukarı Pannonia Eyaleti valiliğiydi[16]. İ.S. 193 yılında, Pannonia’daki lejyonları tarafından imparator (=Augustus) ilan edildiğinde[17] karısı ve henüz altı ve yedi yaşlarında olan oğulları Pannonia’daydı. Iulia Domna, imparator ilan edilen eşinin sonraki eylemleri, sefer ve savaşları sırasında, yani Pescennius Niger’e karşı yapılan savaşlar sırasında Anadolu’da, Britanya valisi Clodius Albinus’a karşı yapılan savaşlar sırasında Gallia’da, Mezopotamya kavimlerine, Araplara ve Parthlara karşı savaşlar sırasında Doğu’da bulundu[18]. İmparatorun son seferi Britanya’ya olmuş ve Iulia Domna yine ona eşlik etmişti[19].
Iulia Domna, seferlerden başka imparatorun resmi olan her icraatında da yanındaydı. Fakat hiçbir zaman onun astı konumundan daha ileriye gitmedi[20]. İ.S. 202 yılından itibaren imparator’un en güvendiği, en yakın adamı konumuna gelmiş bulunan Praetorio Praefectus’u Plautianus[21], öyle görülüyor ki bir süre Iulia Domna’nın gücünü gölgeledi[22]. Bu sırada Iulia Domna, kendisini edebiyata verdi. Zamanın ünlü edebiyatçı ve filozoflarını etrafında topladı ve onları himaye etti[23].
Iulia Domna hakkında erkeklerle rasgele ilişki kurduğu söylentisi çıkarıldı ve akraba ile zina suçlamasıyla kirletilmek istendi[24]. Ancak tüm bunlara rağmen onun imparator üzerindeki etkisi azalmadı. Fakat onun imparatorluk yönetimindeki etkisi, eşi Septimius Severus sağken değil, o öldükten sonra daha fazlaydı.
Britanya’dan anneleri Iulia Domna ile birlikte babalarının külünü Roma’ya getiren iki oğul arasındaki kavga, büyük olan Caracalla’nın küçük olan Geta’yı öldürmesiyle son buldu[25]. Caracalla, tek başına imparator olarak kalmış olduğu sürenin büyük bölümünü Doğu’da geçirdi. Bu arada devletin askeri olmayan tüm resmi işlerinin yönetimini annesine emanet etti. İmparatoriçe, özellikle imparatora gelen mektupların açılıp okunduğu ve yanıtlandığı büro (=ab epistulis) ile şikâyetlerin dinlendiği büronun (=a libellis) başkanlığını hiç kimseye bırakmadı [26]. Iulia Domna’nın Caracalla zamanındaki siyasi gücü, onun sahip olduğu şu unvanlarıyla halka ve orduya yansıtılmıştır: mater senatus (=Senatonun anası), mater castorum (= ordugâhın anası) ve mater Patriae (=vatanın anası) [27].
Julia Maesa, Septimius Severus’un lejyon komutanıyken Emesa’ya yapmış olduğu ziyareti sırasında, henüz evli değildi. Ancak o, galiba bir atlı subay olan C. Iulius Avitius Alexianus ile nişanlıydı. Belki Alexianus, Septimius Severus’un Emesa’ya gidişine rehberlik etmişti. Ancak bunlar yalnızca birer tahmindir[28]. Çünkü onun yaşamı hakkında bize kadar ulaşan bilgiler azdır. Hatta onun adının doğruluğu bile tartışmaya uygundur. Çünkü Cassius Dio, ondan hep Iulius Avitus diye söz eder[29]. Herodianus’a göre Severuslar hanedanının son üyesi olan imparator Severus Alexander’in imparator olmadan önceki adını, yani Alexianus adını ondan almıştır [30]. Öte yandan Iulia Maesa’nın, kariyerine atlı sınıfı mensubu olarak başlayan C. Iulius Avitus Alexianus ile evlendiği kesindir ve muhtemelen bu evlilik, Septimius Severus’un Suriye’deki lejyon komutanlığı sona ermeden önce gerçekleşmiştir. Lejyon komutanı (=legatus legionis) olarak atanmadan önce senato üyeliğine seçilen C. Iulius Avitus Alexianus, daha önce atlı olarak (=procurator), ilki tres militiae, ikincisi Ostia limanında hububat işleri (=ad annonam Ostiis) olmak üzere iki önemli resmi görevi yürütmüştü[31].
Iulius ailesinin bu büyük damadının, yani C. Iulius Avitus Alexianus’ un terfisi, Iulia Domna’nın eşi imparator olduktan sonra oldu. Onun terfilerinin arkasındaki güç, hiç kuşkusuz Iulia Domna’ydı. Caracalla zamanında Asia Eyaleti valiliği yapan Iulius Avitus’un bu görevinden sonra yükselişi durdu, hatta tenzili rütbe oldu. Çünkü o, Asia Eyaleti valiliğinden sonra, Caracalla’nın öldürülmesinden kısa bir süre önce Kıbrıs’a özel görevli olarak gönderilmişti. Kıbrıs’ta son resmi görevini yapmış olan Avitus, yaşlılık ve hastalıktan ölmüştür[32].
Iulius Avitus’un proconsul olarak Asia Eyaleti valiliği yaptığını ve sonra Kıbrıs’ta görevlendirildiğini Cassius Dio’nun Xiphilinus’tan aktarmış olduğu bilgilerinden öğreniyoruz[33]. Ancak onun bu görevleri hangi tarihlerde yaptığını bilmiyoruz. Çünkü bu bilgiyi veren kaynağımız kesin bir tarih vermez. Birley, onun Septimius Severus zamanında, İ.S. 199 yılında consul suffectus seçildiğini söyler[34]. Cleve, bu tarihi doğru kabul ederek Avitus’un Asia valiliğini 214-215 yılına tarihler[35] Böylece, diğer görevinin tarihi de kendiliğinden ortaya çıkar: O, İ.S. 216’da Kıbrıs’taydı. Bu tarihin bize verdiği fikir, en azından Asia Eyaleti valiliğinden sonraki atamaları yapan kişi Caracalla değil, Iulia Domna olduğudur. Çünkü bu tarihte Caracalla, Mezopotamya’daydı ve Iulia Domna, oğlunun kendisine emanet ettiği devlet yönetimiyle ilgili günlük işleri Bithynia’daki geçici karargâhında yürütüyordu[36]. Açıkçası, Avitus’un Asia valiliğinden sonra Kıbrıs gibi küçük eyalette görevlendirilmesi olağan değildir. Avitus’un devletin sivil yönetimini elinde bulunduran Iulia Domna ve Iulia Maesa tarafından Kıbrıs’a gönderilmek suretiyle etkisizleştirilmiş olması, olağan dışılığın açıklaması için daha uygun bir açıklama gibi görünmektedir. Galiba o, daha önce belirtmiş olduğumuz gibi Kıbrıs’tan dönmedi ve orada öldü[37].
Iulia Domna ve Iulia Maesa, Iulius Avitus’un devlet yönetiminde etkin bir mevkide olmasını istemedilerse neden senatörlüğe kadar yükselmesini sağladılar? Bu sorunun yanıtı öyle görülüyor ki Iulia Maesa’nın yükselişiyle ilgiliydi. Zira Iulia Domna’nın en yakınındaki kişi olarak Maesa’nın atlı sınıfından senato sınıfına terfisi gerekiyordu. Iulius Avitus senatörlüğe terfi edince Iulia Maesa da onun eşi olarak Iulia Domna ile birlikte aynı sınıfın mensubu oldu. Septimius Severus sağken zaten bağımsız hareket etme imkânı olmayan Iulius Avitus’un Caracalla zamanında Iulia Domna ve Iulia Maesa’nın yanında olmayışının nedeni bu olsa gerektir.
Iulia Domna, oğlu Caracalla’nın Doğu’da Parthlara karşı yapmayı planladığı seferin hazırlıklarıyla meşgul olduğu sırada Praetorio Praefectus’u Macrinus’un tezgâhladığı bir suikasta kurban gitti[38]. Onun öldürülmesinden kısa bir süre sonra Macrinus, Doğu’daki Roma lejyonlarınca imparator ilan edildi[39]. Çünkü Severus ailesinin hayatta olan hiç bir üyesi yoktu. Roma’nın yeni imparatoru Macrinus, imparator ilan edildiğinde Caracalla’nın annesi Iulia Domna, Antiokheia (=Antakya)’da idi. Macrinus, Caracalla’nın küllerini annesi tarafından gömülsün diye oraya gönderdi[40].
Iulia Domna, tahtı Macrinus’a vermemek için bir çaba harcadı mı? Herodianus’a itibar edilecek olursa bu sorunun yanıtı, “hayır” olur. Zira ona göre Iulia Domna, Caracalla öldürülünce kendiliğinden ya da zorlama dolayısıyla intihar etti[41]. Fakat, en azından Caracalla’nın öldürülmüş olduğu haberine başkentin sevindiğini öğrenmeden önce böyle bir çaba içerisine girmiş olması [42] daha güçlü bir olasılıktır. Çünkü o, Caracalla öldürülünce her ne kadar Macrinus tarafından nazik davranılmış olsa da alışık olmadığı biçimde geri planda kalmıştı. Bu nedenle Macrinus’a karşı entrika çevirmeye başladı [43]. Fakat başkent Roma’da Caracalla’nın ölümünün sevinçle karşılandığını öğrenince çok şaşıran Iulia Domna’nın başkentten gelen haberler üzerine mücadele edecek gücü kendisinde bulmayacağı kesindi. Zira son altı yıl onun için çok talihsiz yıllar olmuştu. Önce kocası Septimius Severus’u kaybetti. Septimius’un ölümüne, yakalanmış olduğu gut hastalığı neden olmuştu. Çok geçmeden küçük oğlu Geta’nın ölümüne tanık oldu. O, büyük oğlu Caracalla’nın ajanları tarafından kollarında öldürülmüştü. Nihayet kardeş katili olan büyük oğlu Caracalla öldürüldü. Artık onda kocasından, oğullarından yoksun bir yaşam sürmek azminin olduğunu düşünmek zordur. Gerçekten söylendiği gibi, yemek yemeyi reddetmek suretiyle yaşamına son vermiş olabilir[44]. Eğer öyleyse, devleti yönetmek, imparatorluk sarayında kalmak adına savaşmayı düşünmüş olması olası görünmüyor.
Iulia Domna’nın ablası Iulia Maesa, Macrinus’un imparator ilan edilmesinden sonra babasının evine döndü. 25 yıl ablası ile birlikte başkent Roma’daki imparatorluk sarayında yaşayan Iulia Maesa’nın[45] başkent Roma’yı kızları ve torunlarıyla terk etmesiyle birlikte Severuslar sülalesi iktidarı sona erdi. Fakat bu geçici olacaktı. Çünkü Roma’nın senatör kökenli olmayan yeni imparatoru Macrinus, Iulia Maesa’yı yalnızca özgür değil, aynı zamanda zengin bırakmak hatasını yapmıştı. Yetenekli bir kadın olan Maesa, Emesa’daki güneş tanrısı Elagabal’ın başrahipliği kalıtsal olduğu için bölgede dini liderliğin avantajını iyi kullandı. Iulia Maesa, kızları ve torunlarıyla birlikte Emesa’ya dönünce, iki erkek torununu güneş tanrısı Elagabal’ın hizmetine sundu. Zengin altın, gümüş ve değerli taşlarla donanımlı olan güneş tanrısı Elagabal’ın tapınağı, yalnızca bölge sakinlerinin değil, komşu ülkelerin, hükümdarların itibar ettiği bir tapınaktı. Hükümdarlar tanrı Elagabal’a her yıl armağanlar göndermekte birbirleriyle yarışıyorlardı. Maesa’nın büyük torunu, imparator olduktan sonra Elagabalus adıyla tanınacak olan Varius Avitus şimdi bu tanrının başrahibi olmuştu[46].
Caracalla’nın öldürülmüş olduğu tarihte 14 yaşında olan Varius Avitus, Maesa’nın büyük kızı Iulia Soaemias’in oğluydu[47]. Iulia Domna’dan daha hırslı olan ve henüz imparatorluk sarayından kovulmuş olmayı hazmedemeyen Iulia Maesa için işte bu torunu Roma imparatorluk sarayını yeniden ele geçirmek adına bir ümit ışığıydı. Varius Avitus’u Suriye’deki lejyonların sevmesinin sağlanması, imparatorluk tahtının ele geçirilmesinde çok önemli bir merhaleydi. Bunu da sahip olduğu zenginlikle yapabilirdi. Hiç kuşkusuz o, Septimius Severus’un ölmeden önce oğulları için sarf ettiği şu sözlerden haberdardı: Anlaşın, askerleri zengin edin, diğer insanların bir önemi yoktur[48]. Iulia Maesa, bu sözlerin ne anlama geldiğini bilecek kadar devletin içindeydi.
Daha sonra başrahipliğini yaptığı tanrının adıyla, yani Elagabalus olarak tanınacak olan Varius Avitus, Iulia Maesa’nın büyük kızı Iulia Soaemias’in Sextus Varius Marcellus isimli bir adamdan olan oğluydu[49]. Iulia Soaemias’in Marcellus ile evliliğinin ne zaman gerçekleştiği sorusuna kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Ancak bu evliliğin İ.S. 203 yılından daha geç bir tarihte olamayacağı kesindir. Çünkü gelecekte Elagabalus adıyla ve Roma’nın rahip-imparatoru olarak tanınacak olan Varius Avitus (Bassianus)’un doğumu en erken İ.S. 203 yılının Ağustos ayına tarihlenmiştir[50].
Kayın validesi Iulia Maesa’nın eşi gibi devlet hizmeti kariyerine atlı (=Eques) olarak başlayan Iulia Soaemias’in kocası Sextus Varius Marcellus, Syria Eyaleti’nin bir kenti olan Apameia’da doğmuştu[51]. Onun devlet hizmetindeki resmi görevleri kronolojik sırayla şunlardı: Procurator aquarum (Roma’da; imparator Doğu’dayken)[52]; procurator provinciae Britannae (Albinus’un öldürülmesinden sonra)[53]; procurator rationes privatae ve Vice praefectorum praetorio et urbi (Septimius Severus Britanya’dayken)[54]. Caracalla tarafından, Iulia Maesa’nın eşi gibi, senato üyeliğine seçilen Sextus Varius Marcellinus, son olarak Numidia Eyaleti’nin Praesides’i olarak görev yaptı [55]. Burada saydığımız ilk resmi görevini en geç İ.S. 196 yılında yapmış olması gereken Marcellinus’un Britanya valiliğinin tarihi kesin olarak bilinmiyor. Latince konuşan bu Roma eyaletinin ilk Doğu kökenli valisi olan Marcellinus’un atlı olarak Roma’da üstlendiği son görevine Britanya valiliğinden çok sonra atanmamış olması gerekir. Fakat onun Roma’daki görevi, yani ratio privata yöneticiliği ile ilgili tarih de ne yazık ki kesin değildir. Muhtemelen bu göreve o, Septimius’un Doğu’ya ve Afrika’ya yaptığı iki kısa seyahati süresince (İ.S. 202-204) atanmıştı [56]. Çünkü bu ziyaret için imparator, ailesinin yanı sıra Praetorio praefectus’u ile kent praefectus’unu da yanına almıştı. Bu nedenle kentin yönetiminin aileden sayılan birisine, yani Soaemias’ın kocası Sextus Varius Marcellinus’a emanet edilmiş olması doğaldır [57]. Hiç kuşkusuz bu son atamada, yine Suriyeli kadınların imparator üzerindeki etkisi büyüktü. Iulia Domna’nın en azından yeğeni Soaemias’ın senator eşi olmasını sağlamak amacıyla bu damadın da senatörlüğe kadar yükselmesini istemesi doğaldır.
Sextus Varius Marcellinius’un senato üyesi seçilmiş olduğu bilinmektedir. Fakat o, hiç consullük yapmadı [58]. Oğlu Elagabalus’un imparator ilan edilmiş olduğu İ.S. 218 yılında ölen Marcellinus’un da yükselişine bu nedenle kasten izin verilmemiş olduğunu düşünebiliriz. Onun terfisinin önünü açmayan güç, hiç kuşkusuz Suriyeli kadınlardı. Çünkü Septimius Severus’un bir akrabasının (=Plautianus) Praetorio Praefectus’u olarak saraya ve imparatora çok yakın olmasının kendisini nasıl yıprattığını unutmuş değildi. İşte bu nedenle Iulius ailesinin ikinci damadı da imparatorluk yönetiminin en üst mevkisine çıkabilme olasılığı consul seçilmeyerek ortadan kaldırıldı.
Marcellinus’un senato üyeliğine seçilmesi, İ.S. 204 yılından daha erken, İ.S. 211 yılından daha geç bir tarihte gerçekleşmiş olmasa gerektir. Aslında Roma’daki görevi dikkate alındığında İ.S. 204 yılı uygundur. Ancak bu tarih Yüzyıl Oyunları'nın (=Ludi Saecularis) kutlanmış olduğu tarihtir ve biz bu oyunlar kutlanırken Iulia Soaemias’in atlı sınıfından evli kadınların ayinine başkanlık ettiğini biliyoruz[59]. Bu nedenle Soaemias’in kocası bu tarihte senatör değil, hâlâ atlıydı. İ.S. 211 yılı ise, Roma’daki son resmi görevini İ.S. 202-203 yıllarında yaptığı dikkate alındığında geç bir tarih sayılabilir. Çünkü iki tarih arasında yedi veya sekiz yıl vardır ki, bu oldukça uzun bir süredir. Ancak Soaemias, hırslıydı. Bu nedenle kızını iyi tanıyan Iulia Maesa, onun senatör eşi konumuna yükselmesini olgunlaşması açısından geciktirmiş olabilir.
Marcellinus’un terfi etme olasılığı, Caracalla’nın ölümünden sonra tamamen ortadan kalktı. Çünkü Caracalla’nın katili, Roma’daki imparatorluk sarayının Suriyeli kadın sakinlerini erkek akrabalarıyla birlikte başkent Roma’dan kovdu[60]. Artık Severusların iktidarı sona ermişti. Fakat yıllarca Roma’daki imparatorluk sarayında kız kardeşi Iulia Domna ile birlikte yaşayan Iulia Maesa, imparatorluk yönetimini Macrinus’a bırakmaya niyetli değildi. Bu nedenle Severus hanedanın hükümranlığına, Caracalla’nın oğlu olduğu iddiasıyla tahta çıkacak olan Iulia Maesa’nın torunu Elagabalus sayesinde yalnızca kısa bir süre ara verilmiş olacaktır.
Daha önce belirtmiş olduğumuz gibi Caracalla ve Iulia Domna öldükten sonra, Iulia Soaemias ve Iulia Mamaea adlı iki kızı ve torunlarıyla birlikte Syria’ya dönmüş olan Iulia Maesa[61], Emesa’da, sahip olduğu zenginliğini büyük kızının oğlu olan Varius Avitus’u Roma imparatoru yapmak için harcayacaktı. Güneş tanrısı Elagabal’ın başrahipliğinin kalıtsal olması, Varius Avitus’u bu tanrının tapınağının başrahibi yapmıştı [62]. Iulia Maesa, kız kardeşi Iulia Domna ile birlikte Caracalla’nın katili Macrinus’a imparatorluk tahtını terk etmek zorunda kalınca henüz çocuk yaşta olan büyük torunu Varius Avitus’u (=Elagabalus) imparatorluk tahtı için bir umut olarak gördü.
Iulia Maesa, imparatorluk yönetimini yeniden elde etmeyi başarabilecek kadar yetenekliydi. Amacına ulaşabilmek adına Emesa kenti yakınındaki Roma garnizonu için zenginliğini kullandı. Bu Roma garnizonu düzenli olarak Emesa’daki Güneş tanrısının tapınağına, güya ibadet etmek için, fakat gerçekte genç rahibi seyretmek için gitmeye alışıktılar. Onların bazıları zaten firar ederek Maesa’nın himayesine girmişlerdi[63]. Bu zamanda Suriye kültürüne artık yabancı olmayan, hatta güneş tanrısı Elagabal’a sempati duyacak kadar içinde bulunduğu çevrenin kültüründen etkilenmiş bulunan Emesa’daki Roma birliklerini mevcut imparator aleyhine kazanmayı başarıp, onları isyana kışkırtması bu nedenle zor olmadı. Hareketini bildik, ama etkili olan bir yönteme, yani imparatorluk tahtının gerçek varisinin maktul imparatorun oğlu olduğu iddiasına başvurmak suretiyle temellendirdi. Kızlarının genç ve çocuk yapmaya muktedir olduğu zamanda, kız kardeşi Iulia Domna ile birlikte imparatorluk sarayında yaşadığı sırada Caracalla’nın kızlarıyla birlikte uyuduğunu[64] söyleyen Iulia Maesa için Varius Avitus’un babasının kim olduğunun bir önemi yoktu. Roma senatörü olan bir babanın ve kendi kızı olan bir annenin namusunun lekeleneceğini hiç dikkate almadan bu iddiayı ortaya atan Iulia Maesa, amacına ulaştı. Çünkü Varius Avitus’un Caracalla’nın Iulia Soaemias’tan gayri meşru oğlu olduğu söylentisi kısa sürede Suriye’deki Roma lejyonları arasında yayıldı. Emesa yakınındaki Roma birliklerinin nazarında Roma’nın yeni imparatoru artık Iulia Maesa’nın torunu Varius Avitus (=Elagabalus) idi. Bu arada Varius Avitus’u Caracalla’nın oğlu olarak tanıtan söylentinin yayılmasını organize eden Maesa, torununun adını da değiştirmişti. Artık Güneş tanrısının başrahibi Varius Avitus’un adı Bassianus’tu. Bassianus, Caracalla’nın gerçek adıydı [65]. Maesa, kızları ve torunlarıyla birlikte, askerlerin korumasında kent yakınındaki Roma birliğinin garnizonuna gittiler ve orada Varius Avitus, Antoninus olarak selamlandı ve ardından ona imparator giysisi olan mor pelerini giydirdiler[66].
Güneş tanrısı Elagabal’ın genç rahibine zaten dinsel bir saygı duyan Roma’nın Suriye’deki askerlerini Macrinus’a karşı isyana sürükleyenlerin başında Gannys vardı [67]. Julia Soaemias’a tutkun olan Gannys’un komutasındaki Roma birlikleri, her ne kadar Bassianus adıyla ortaya çıkarılmış olsa da imparator olduktan sonra bu adını değil, hizmet ettiği tanrının adını [=Elagabal(us)] kullanacak olan genç başrahibi imparator ilan ettiler[68]. Gannys komutasındaki ordu, Macrinus’un isyanı bastırmak için göndermiş olduğu orduya karşı savaştı ve bu orduyu yendi. Fakat galibiyette en büyük payın sahibi, savaşa bizzat katılan Suriyeli kadınlardı. Ücretli askerler, Macrinus’u görüp duraksayınca Maesa ve Soaemias, arabalarından indiler ve gevşemiş orduyu cesaretlendirip, onları zafere götürdüler[69].
On dört yaşında[70] ( İ.S. 219 yılında) imparator olan Elagabalus, kendisi gibi çok süslü olan büyük annesi, annesi ve teyzesiyle birlikte Roma’ya geldi. Onların arasında Elagabalus’un gerçek babası yoktu. O, Elagabalus’ un imparator edilmiş olduğu zamanda ölmüştü[71]. Yola çıkan imparator ve ailesinin Suriye’den Roma’ya gelişleri, birkaç ay sürdü. Zira onlar önce Nikomedia (=İzmit)’da soluklandılar. Makedonya’da kışı geçirdiler[72].
Elagabalus ve ailesinin, yani Roma’daki imparatorluk sarayının Suriyeli kadınları- Iulia Maesa ve onun kızları ile iki torununun Roma’ya girişlerine zafer alayları eşlik etti. Dünyanın en büyük tahtında artık bir Doğulu vardı. Hiç kuşkusuz bu, Doğu’yu, özellikle de Suriye’yi gururlandıran bir sonuçtu. Fakat imparatorun yaşının küçük olması ve küçük yaşta bir tanrının rahibi olmasını sağlayan ağır din eğitimi almış bulunması, onun Roma’da iktidar olmasını engelleyen en önemli kusuruydu. Resmi devlet işleriyle ilgilenmeyi sıkıcı bulan genç imparator, Güneş tanrısının rahibi olmaktan vazgeçmedi. Bu nedenlerle onun büyük annesi Julia Maesa, Roma imparatorluğunun gerçek yöneticisi durumuna geldi.
Julia Maesa, Roma’daki güçlü konumunu, iffetiyle ilgili olumsuz söylentilere rağmen akıl danışılan dirayetli ve saygın bir kadın olarak muhafaza etti. Onu onurlandıran Pudicitia (iffet, saflık) lejantlı sikkelerin basılması bundandır [73]. Kızı Julia Soaemias, Elagabalus’un annesi olduğu halde Julia Maesa’nın sahip olduğu olgunluk ve saygınlığa hiç bir zaman ulaşamadı. Elagabalus’un senatoya ilk girişinde senatörlerden istediği ilk şey, annesinin senatoda oturmasına izin verilmesiydi. Fakat onun bu talebi amacına ulaşamadı. Julia Soaemias, daha önce kadınlar için kurulmuş olan senaculum’a (=küçük senato) başkanlık etmekle yetinmek zorunda kaldı [74]. Senato toplantılarına katılmaya devam eden Julia Maesa ise imparatorluğun gerçek yöneticisi olmaya devam etti.
Julia Soaemias ile Elagabalus, imparatorluğun başında Romalıların alışık olmadıkları garip davranışlar sergilediler. Tanrı Elagabalus’u sembolize eden siyah bir göktaşı, Emesa’dan Roma’ya getirilmişti. İmparator, bu tanrıyı Romalılar'ın saygı duyduğu diğer tüm tanrılardan üstün tutuyordu. Elagabalus adını almasının nedeni de buydu[75]. Zevk ve eğlencelerinde aşırılık sergiliyordu. Nikâhlı ya da nikâhsız pek çok kadına sahip olmak ve homoseksüel ilişkiler, onun aşırılıkları arasındaki zevkleriydi[76]. Bir Vesta rahibesini bile zorla tapınaktan çıkarmış ve onunla evlenmişti[77]. Güneş tanrısının rahibi olarak garip ibadet ve ayinleriyle, Romalıların alışık olmadıkları davranışları, tutarsızlıkları ve dengesizlikleriyle oturduğu tahtın hakkını vermekten çok uzak bir imparator olmuştu. Julia Maesa, torunun sergilediği gariplikler katlanılmaz noktaya gelince, onun alternatifini devreye soktu.
Elagabalus’un alternatifi, kuzenini, yani Julia Mamaea’nın oğlu Alexianus’tu. Julia Maeasa, Elagabalus’a Alexianus’u evlat edinmesini tavsiye etti. Güya Alexianus, Caesar olunca devletin resmi işleriyle ilgilenecek ve böylece Elagabalus’un dinsel işlerine ayıracak bol bol zamanı olacaktı [78]. Elagabalus, Julia Maesa’nın tavsiyesine uydu ve on iki yaşındaki kuzenini evlat edinerek Caesar yaptı ve İ.S. 222 yılı Ocak ayında onunla consullüğü paylaştı. Bu arada, Caesar olunca, Alexianus’un adı da Marcus Aurelius Alexander olarak değiştirilmişti. Fakat Elagabalus, onunla rahipliği de paylaşmayı, ondan rahiplik giysilerini ve danslarını yapmasını istedi. Fakat Alexander’in annesi Iulia Mamaea, bunu istemedi. Çünkü ona göre bunlar imparatorlar için utanç vericiydi ve olmaması gerekenlerdi[79]. Öte yandan Elagabalus, çocukça duygular içinde iyi niyetliydi ve bu yaklaşımların kendisini imparatorluk tahtından indirecek planlı tertibin ilk aşaması olduğunu henüz bilmiyordu. Öğrendiğinde ise iş işten geçmişti[80]. Tertibin ikinci aşamasına, Elagabalus’un Alexander’in halk arasında giderek artan sevgisini kıskanması ve nihayetinde onu öldürtmeye kalkışması üzerine geçildi. Bu kez Elagabalus ve onun annesi Iulia Soaemias öldürülecekti. Elagabalus’un entrikalarının hiç birisini ıskalamayan Iulia Maesa, çok geçmeden amacına ulaştı. Hem kızı Soaemias’ı hem de torunu Elagabalus’u, 11 (veya 13) Mart 222 yılında muhafız alayı askerlerine öldürterek[81] imparatorluğu bir rahip imparatordan kurtarmış oldu. Roma’nın bütün yollarında sürüklenen Elagabalus’un cesedi, halk tarafından parçalandıktan sonra Tiber Irmağı’na atıldı [82]. Bu arada Iulia Soaemias, anne imparatoriçe olarak mater Augusti, consors imperii ve mater senatus unvanlarıyla onurlandırılmıştı. Muhtemelen onun bu denli öne çıkması, annesi tarafından kıskanılmıştı [83].
Roma’daki Muhafız Birliği, Mamaea’nın gerçek adı Julius Gessius Alexianus olan henüz 13 yaşındaki oğlunu imparator ilan etti[84] ve senato, onun imparatorluğunu derhal onayladı. Genç imparatorun babasının adı, Gessius Marcianus’tu. Fakat onun hakkındaki bilgiler çok sınırlıdır. Yaşamıyla ilgili bilgilerden birisi, Syria’daki Akra kentinde doğup büyümüş olduğudur. Resmi devlet hizmetindeki kariyerine ise Iulia Maesa ve Iulai Soaemias’in kocaları gibi atlı olarak başlamış, procurator olarak değişik görevlerde bulunmuş, senatorlüğe kadar yükselmiştir. Iulia Mamaeanın senato sınıfına dahil edilmesi onun sayesinde oldu ve muhteme-len İ.S. 218 yılında öldürüldü[85].
İmparator olduktan sonra Alexander Severus adını alan Iulius Gessius Alexianus, kuzeni Elagabalus gibi, Emesa’daki Güneş tanrısının rahipliğini yapmıştı [86]. Ancak o, rahip kimliğini imparatorluk sarayına taşımadı. Caesar olunca Elagabalus’un saldırıları nedeniyle atlattığı tehlikeler, onu Romalılar nazarında değerli kılmış, sevimlileştirmişti[87]. Bu yüzden onun devleti yönetmeye değil eğitilmeye ihtiyacı olduğu Romalılarca yadırganmadı. Onun eğitimini Julia Maesa ve Julia Mamaea birlikte üstlendiler. Fakat ilkinin imparator Alexander’in eğitimine katkısı öyle görülüyor ki fazla olmadı. Bu konuda tüm sorumluluk annesi Julia Mamaea’nındı. Çünkü Maesa, Aleksander’in imparator olmasından kısa bir süre sonra, İ.S. 224-226 yılları arasında bir tarihte öldü ve öldükten sonra ona tanrıça olarak itibar edildi. Julia Measa’nın ölüm nedeni bilinmiyor[88].
Mamaea, Alexander’in yalnızca eğitimiyle değil, çok genç bir imparatorun annesi olarak, gerçek bir imparatoriçe sorumluluğuyla devlet işleriyle de ilgilendi. Artık o, devasa bir imparatorluğa hükmediyordu. Üstelik o, Elagabalus’un öldürülmesinde suç ortağı olduğu için oğlunun emniyetine özen göstermesi konusunda deneyimliydi ve bu yüzden çok temkinliydi. Fakat onun oğluna böylesi düşkün olması, imparatorun devlet yönetimindeki konumunu gölgelemişti. Başka bir ifadeyle devletin gerçek hükümdarı imparator Alexander değil, annesi Mamaea idi[89]. Bu nedenle Aleksander, çoğu kez imparator olarak değil de Mamaea’nın oğlu olarak tanındı. Mamaea’yı “mater Augusti” ve “mater castorum” olarak onurlandıran sikkeler basıldı [90]. Buna rağmen Julia Mamaea hakkında -onun onuruna basılmış yarı övgülü bol sikke ve madalyonlar dışında- fazla bilgi yoktur.
Iulia Mamaea’nın imparatorluk yönetimindeki nüfuzunu en iyi şekilde yansıtan yetkilerinden birisi, İmparator Alexander’in on altı kişiden oluşan danışma meclisini seçmek yetkisiydi[91]. Bu sayede Mamaea, imparatorluk politikasının ve yönetiminin kontrolünü elinde tuttu. Hem Hıristiyanlarla hem de senato ile iyi ilişkiler kurdu. İstenmeyen ayrıcalıkları almakta ısrarcı olmayarak akıllık etti[92]. Kadınların senatoda bulunmalarını yasaklayan ve bu yasağa karşı gelenlerin kötülük tanrılarına havalesini öneren kanun teklifi onun imparatorluk yönetiminde etkili olduğu bu zamanda yasalaştı [93].
İmparator Alexander, annesi Mamaea’nın onayıyla, bir Patricius olan Seius Sallustius Macrinus’un kızı, Sallustia Barbia Orbiana ile evlendi. Fakat bu evlilik, Mamaea’nın oğlunu gelini lehine kaybetme korkusu yüzünden uzun sürmedi. Mamaea, Orbina’nın Augusta unvanı almasını kıskanmış ve Alexander, karısı ve annesi arasında seçim yapmak zorunda kalınca, ikincisini tercih etti. Bu durumda Sallustia Barbia Orbiana’yı bekleyen gelecek önce saraydan kovulmak, sonra sürgün ve nihayetinde ölümdü. Afrika’ya sürülen Sallustia Barbia Orbiana, orada öldürüldü [94].
Mamaea’nın devlet yönetimindeki etkisi daha sonra azalmadı. Ancak o, devleti hiçbir zaman keyfî bir bencillikle yönetmeye de kalkmadı. Senatörler arasından sevilen 16 kişilik bir danışma kurulunun onayı olmadan önemli hiçbir kararın alınması yönünde bir çaba içinde olmadı. Başkanlığına hukukçu Ulpianus’un getirilmiş olduğu bu kurulu seçme yetkisi daha önce belirtmiş olduğumuz gibi Mamaea’nındı [95]. Bu yetki de göstermektedir ki, imparatorluğun yönetiminde üç isim, yani Mamaea, Ulpianus ve Alexander etkiliydiler.
İmparator Alexander, yaşı ilerledikçe devlet işlerine daha fazla vakit ayırdı ve yönetime ağırlığını koymaya başladı. Doğuştan sahip olduğu iyi huyunu eğitimle birleştirmişti. Sabah erken kalkıp dini vecibelerini yapan Alexander, günün büyük bölümünü kurulda devlet işlerini tartışarak geçiriyor, bu arada edebiyat, felsefe ve tarihe de vakit ayırıyordu. Kendisine gelen ricalarla, yazılan mektuplarla ilgileniyor, onlara cevap verebiliyordu[96]. Halk ondan memnundu. Askeri alanda reform yaparak, senatoya ve aristokrasiye eski saygınlığını yeniden vermeyi amaçlıyordu. Fakat bu niyeti ordunun kendisine olan güveninin azalmasına ve nihayetinde ordu desteğinin zayıflamasına neden oldu. İ.S. 230 yılında Persia’da Sasani kralı Ardeşir’in Mezopotamya’yı istila etmesiyle başlayan süreç, hem Alexander’ in hem de annesi Mamaea’nın sonunu getirecekti. Ardeşir’e yazdığı mektup, bu kralı cesaretlendirdi ve savaş patlak verdi. Çünkü Ardeşir, Alexander’in mektubuna Asya’yı istila ederek cevap vermişti[97].
İmparator Alexander’in Sasanilere karşı yaptığı savaşa annesi Mamaea da katıldı. Bu arada Alemanlar ve Marcomanlar, Doğu Galya’ya saldırdılar. Ancak Mamaea, onlara karşı çıkılan seferde de oğlu Alexander’i yalnız bırakmadı. Mamaea, imparatora düşmanla görüşülmesini, barışın korunması koşuluyla yıllık vergi teklif edilmesini tavsiye etti. Fakat bu tavsiye hem kendisinin hem de oğlunun sonunu getirdi. Zira annesinin tavsiyesine uyarak düşman karşısındaki teslimiyetçi tutum sergilemiş olan Alexander, askerin gözünden düştü. Zaten askerlere göre imparator, annesinin ve senatonun güdümündeydi. Gerçekten annesi onu hala bir çocuk gibi görüyordu ve öyle davranıyordu[98]. Düşman karşısındaki bu son tavrı, Pannonia lejyonlarının isyanına neden oldu. Onlar komutanları Maksiminus’u imparator ilan ettiler. İmparator Alexander, Annesi Mamaea ve yakınları, 18/19 Mart 234 yılında, içinde bulundukları imparatorluk çadırında kılıçtan geçirildiler[99]. Mamaea, imparatorluk yönetiminde etkili olan Suriyeli kadınların sonuncusuydu.
Sonuç olarak Afrika kökenli bir imparator olan Septimius Severus’un Suriyeli bir rahibin kızı olan Julia Domna ile evlenmesi, Romalıların ilk kez tam anlamıyla bir imparatoriçe tavrı sergileyen etkili kadınların yönetimini tanımalarını sağlayacak süreci başlattı. Bu kadınlardan ilki olan Julia Domna’nın devlet yönetimindeki etkisi kesinlikle kocasının önüne geçecek seviyede değildi. Ancak o, resmi devlet etkinliklerinde imparatorun hep yanında ve onun kararlarında etkili olan bir mevkie sahipti. Doğulu geleneğini tamamen bir kenara itmemiş, Suriye’deki Güneş tanrısının rahibinin kızı olduğunun izlerini yansıtan ağırlığıyla, sanata ve edebiyata olan ilgisi ve bu yönde entelektüel yaşamıyla imparatorluk tarihinde daha önce görülmeyen kadın etkinlik-saygınlığına sahip olabilmiştir. Hakkında çıkarılan olumsuz söylentiler, onun bu yönünü kesinlikle gölgeleyememiştir. Ancak onun şanssızlığı, çocukluğundan itibaren anlaşamayan, birbirlerine kinli, kıskanç iki oğla sahip olmasıydı. Septimius Severus ölünce, devletin ve oğullarının geleceği adına, iki oğlunu uzlaştırma çabası bir sonuç vermemiş, küçük oğlu Geta’nın büyük oğlu Caracalla’nın adamlarınca kucağında öldürülmesine tanık olmak gibi talihsiz bir acıyı sineye çekmek zorunda kalmıştır. Buna rağmen duygusal davranarak imparatorluğun ve ailenin geleceğini tehlikeye atacak bir entrika yoluna başvurmayarak, imparatorluğun resmi işlerinde Caracalla’ya yardımcı olmaya çalışan Julia Domna’nın yaşama ve yönetme azmi, Caracalla’yı öldüren Macrinus’un imparator ilan edilmesiyle sona erdi. Bu arada o, imparatoriçe olarak ablasını hep yanında istemiş, fakat onun kocasının devlet hizmeti kariyerini kendisinin devlet yönetimindeki nüfuzunu gölgelemeyecek bir seviyede tutmuştu. Julia Domna’nın ablası Iulia Maesa ve Maesa’nın kızı Julia Soaemias, imparator Macrinus’un onlara uygun gördüğü yeni konuma boyun eğmek niyetinde değillerdi. Onlar, Macrinus’ un kendilerini sağ ve zengin bırakmak hatasını affetmediler. Suriye’de bulunan ve yeni imparator Macrinus’tan memnun olmayan Roma askerlerini ayaklandıracak koşulları örgütlemeyi başaran iki Suriyeli kadın, Soaemias’ın oğlu Elagabalus’un imparator ilan edilmesini sağlayınca yeniden Roma imparatorluğunun yönetimini ellerine geçirdiler. Iulia Maesa, ölünceye kadar imparatorluk yönetiminin en etkin kişisi oldu. O, ne kocasının ne de damatlarının imparatorluk yönetiminin etkin bir makamına gelmelerine izin verdi. Bu bakımdan Iulia Maesa’nın siyaseti, Iulia Domna’nınkinden farklı değildi.
Iulia Soaesmias, Suriyeli kadınların en şanssız olanıydı. İmparator olan oğlu Elagabalus’un Romalılarca alaya alınan aykırı davranış ve Güneş tanrısına olan sarsılmaz inancı yüzünden Iulia Soaemias’ın yaşamı uzun sürmedi. Elagabalus’u korumak isteği ve devlet yönetiminde etkili olmak hırsı, Iulia Maesa ile arasının açılmasına neden oldu ve sonuçta oğluyla birlikte Iulia Maesa’nın entrikasının kurbanı oldu.
Roma’nın yeni imparatoru Alexander’in annesi olan son Suriyeli kadın Julia Mamaea, ablasından daha akıllıydı. Iulia Maesa ile uyumluydu. Iulia Maesa ölünce senatörlerle uyumlu olmaya özen gösteren Mamaea’nın eşini erken kaybetmesi onun adına belki bir şanstı. Oğlu imparator olduktan sonra hiç evlenmedi. Senatörler arasından seçtiği danışmanlarla imparator Alexander’in eğitimini ve devletin yönetim sorumluluğunu tek başına üstlendi. Onun devlet yönetimindeki etkisi ve inisiyatifi önceki Suriyeli kadınlardan çok daha üst seviyedeydi. Zira o, öncekilerden farklı olarak askeri konularda da söz sahibi olmuştu.
Yaşadığı sürece bir ana imparatoriçe konumunda kalan Iulia Mamaea, İmparatorluk sınırlarını tehdit eden büyük bir saldırının olmaması yüzünden şanslıydı. Doğulu inancını, eğer buna sahipse, imparatorluk yönetiminde bulunduğu sürece öne çıkarmayan Julia Mamaea’nın imparatorluk yönetiminde oğlundan daha etkili konumda olması askerlerce benimsenmedi. Askerlerce cimri olarak tanınan Julia Mamaea, Germenlere karşı yapılacak savaş öncesinde oğluyla birlikte öldürülünce Roma’ya hükmeden Suriyeli kadınlar dönemi sona erdi. Ancak onlar sayesinde, Romalıların ayinlerini alaya aldıkları Güneş tanrısı kültü, “Sol Invictus =Yenilmez Güneş” olarak Roma’nın çok tanrılı dini içinde önemli bir mevki edindi.