Giriş
Tarih boyunca insanoğlunun ilgisini cezbeden ipek, yurt edindiği her toplum tarafından farklı adlarla anılmıştır. Orhun Yazıtları’nda agı, äşgiti/işgiti ve kutay gibi şekillerle[1] , Dîvân-u Lügâtit Türk’te ise Çinceden alıntı olarak çınahsı (Çince “dokuma Çin ipeği” anlamında zhīhànsī 織漢絲 tabirinden gelmektedir), çuz (Çince “ipek kumaş” anlamındaki chóuzi 綢子 tabirinden gelmektedir) gibi kelimelerle geçmektedir[2] . İpeğin anavatanının Çin olduğu ve çevre halklara karşı önemli bir avantaj teşkil eden lüks meta olduğu düşünüldüğünde, Türkçede Çinceden gelen bu gibi kelimelerin mevcudiyeti normaldir[3] . Kurân-ı Kerîm’de İstebrak/sündüs[4] olarak geçmekte olan ipeğe, Moğollar torḥan[5] adını vermişlerdir. Torḥan, “ipek ipliği” anlamına gelmekte olup “Gizli Tarih” içerisinde Çince sī 絲 imi ile karşılanmaktadır[6].
Kullanım alanı oldukça zengin olan ipek, Moğolların özel tören ve festivallerinin (tsagaan sar ve naadam gibi) vazgeçilmezleri arasındaydı[7] . Sadece giyim kuşam yönünden değil hayatın her safhasında aranan bir ihtiyaç hâline gelen ipeğin teminini düzenli hâle getirmek için arayış içine giren Moğollar, ihtiyaçların büyük bir kısmını Çin’den aldıkları vergiler vasıtasıyla karşıladılar. Elbette tedarik edilen ipeğin işlenmesi için bir iş gücü de gerekiyordu. Bunun için de yaptıkları savaşların akabinde özellikle zanaatkârların esir alınmasına önem vererek tekstil üretim kolonileri, saray için de saray imalathaneleri kurmuşlardır[8] .
Yağma ve Hediyeleşme Yöntemiyle İpek Tedariki
İpeğin bozkır göçebeleri açısından her zaman kıymetli sayıldığı, alınıp satılabilen bir meta olarak zenginliğin ölçülmesinde bir araç olduğu bilinmektedir. Moğollar ipek tedarikini sadece vergi yoluyla değil farklı yöntemler uygulayarak da sağlamışlardır. Bunlar arasında yağma, haraç alma ve hediye gönderme metotları dikkat çekmektedir. Hediye ve haraç alma durumuna örnek olarak 605/1209 yılında Cengiz Han’ın[9] İdikut Uygur Devleti’ni tabiyetine kabul ettiği sırada onlardan değerli bazı eşyaların yanı sıra naçit (nesîc kumaş)[10], dardas (damask ipeği) ve torḥat (ipekler) getirmelerini de talep etmesi[11] gösterilebilir. 610/1213 sonbaharında Moğollar Jin (金) Hanedanı’nın başkentine (Zhongdu 中都) geldiklerinde buranın oldukça korunaklı olduğunu ve ele geçiremeyeceklerini anladıkları için geri dönmeye karar vermişlerdi. Dönüş yolunda binlerce insanı kılıçtan geçiren Moğollar, bu yağmadan yüksek oranda ipek, altın, gümüş gibi ganimetlerin yanı sıra yüzlerce de köle ele geçirmişlerdi. Bu sırada bölgedeki veba salgınından etkilenen Moğol askerleri etkisiz hâle gelmesine rağmen, ülke içindeki koas nedeniyle Jin İmparatoru ani bir karar alarak Cengiz Han’a barış yapmak istediğini bildirmişti. Yine Cengiz Han’ın Çin ile yaptığı savaşlar neticesindeki anlaşmalarda Çin sarayından bir prenses, üç bin at, köle olarak beş yüz kişi ve altın yanında “ipek kumaş [帛]” talebinde bulunması ve bu isteğe ayrıca önem vermesi tedarik sistemlerinin farklı bir metodunu ortaya koymaktadır[12].
Fransız keşiş Simon de Saint-Quentin eserinde; ipeğin haraç yolu ile alınma mevzusunu, Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünün ardından yerine geçen oğlu IV. Rükneddin Kılıçarslan’ın[13] 642/1245 yılında Moğol komutanı Baycu Noyan ile yaptığı anlaşma maddesiyle açıklamaktadır. Anlaşma mucibince o yıl içinde Türkler binek atları ve 14 deve yükü hyperpyra (Bizans altını) yanında “300 hayvan yükü ipek kumaş, âl kumaş [scarleta]” ve diğer değerli kumaşlardan meydana gelen yüklü bir haraç vermek durumunda kalmışlardır[14]. Daha sonra yapılan anlaşmaya göre de Türkiye Selçukluları, Moğollara her yıl yol masrafları dâhil “1.200 hyperpyra, yarısı altın örgülü olmak üzere beş yüz ipek kumaş, beş yüz at, aynı miktarda deve ve beş bin koç [arietes]” göndermek zorundaydılar. Fransız keşişin ifadelerinden anlaşıldığına göre Moğollara verilen haracın dışında hediye ve konaklama bedelleri de en az haraç kadar bir meblağa tekabül etmektedir[15].
Moğolların yağma faaliyetleri doğrultusunda da ipek tedariki yaptıkları bilinmektedir. Yağma kazanımları içerisinde altın, gümüş, esir, yük ve seyahat hayvanları dışında ana kütleyi değerli kıyafetler ve kumaşlar oluşturmaktaydı. Kıymetli taşlarla bezeli renkli kumaşlar Moğollar tarafından özellikle tercih ediliyordu. Bağdat’ın 655/1258 yılında Moğollar tarafından ele geçirilmesinin ardından meydana gelen yağma neticesinde devasa miktarda altın, gümüş, kıymetli taşlar, incilerin yanında “kumaşlar, elbiseler, altın ve gümüş vazoların” da ele geçirildiği bilinmektedir[16]. Song Hanedanı’nın da Moğollara karşı verdiği mücadelede başarısız olmasıyla, yüksek oranda ipek haracı ödemek zorunda kalması da başka bir örnektir[17].
Moğollar hediye olarak da en çok ipeği tercih etmişlerdi. İpekli kumaş ve kıyafetlerin kendilerine hediye edilmesi durumunda sağlıklı bir iletişim kurmaya daha eğilimli bir tavır içindeydiler. Elçi göndermek ve kabul etmek hususunda kuralcı bir yapıya sahip olan Moğollar, elçiler vasıtasıyla gönderilen ipek ve kumaşları da hediye olarak kabul ediyorlardı[18].
Rebiülahir 662/Şubat 1264’te, Moğollara iltica etmiş Song generallerinden Yang Dayuan’ın 楊大淵 Kubilay’a her birinden yüz elli parça olmak üzere “çiçek işlemeli ipek bez ve kırmızı kenarlı bezayağı ipek kumaş” sunmasına karşılık olarak Kubilay da onu öven bir imparatorluk fermanı çıkardı[19].
İpek Tedariki Sırasında Kullanılan Ticari Yollar ve Kumaş Türleri
Hazanov “Göçebe ve Dış Dünya” olarak adlandırdığı ikili ilişkilerin ekonomi anlamında tezat olduğunu vurgulamaktadır. Sadece Moğollar değil Xiongnu’lardan itibaren diğer İç Asya göçebe devletlerinin ticareti destekleyip tüccarları kendi topraklarına çekmeye çalıştıkları; Çin’in ise genel itibarıyla uluslararası ticareti kendi kaynaklarına yönelik bir tehdit olarak görmesi bu savı destekler niteliktedir[20]. Bu bağlamda Cengiz Han’ın ticaretin dünya refah düzeyini artıracak yegâne araç olduğunu vurgulaması manidardır. Zira o, Muhammed Harezmşâh’a yolladığı mektupta dünya refahının tüccarların serbest ticaretiyle doğru orantılı olduğunu[21] ifade ederek ticaret ile elde edilecek güce dikkat çekmek istemiştir. Bu minvalde değerlendirildiğinde Moğolların kullanımı için temin edilen ipeğin özellikle ticaret vasıtasıyla elde edilmesi siyasi oluşumlar tarafından kabul gören bir yöntemdir.
Moğolların ticarete ve kumaşlara olan arzusunu bilen Buharalı tüccarların Moğolistan’a gelişlerini Reşîdüddîn şu ifadeleriyle anlatmaktadır:
“Moğollar göçebe ve şehirlerden uzak oldukları için çeşitli türde örgü kumaşlar ve örtüler onlar arasında özel değerdeydi ve onlarla ticarette elde edilecek kârlar meşhur idi. Bu nedenle Buhara’dan üç tüccar, bu halk arasında uygun ve geçerli sayılan Zarbaft [altın örgü kumaş], Zendanaçi[22], Karbas ve diğer türdeki kumaşlardan oluşan muhtelif türdeki metalarla bu bölgeye geldiler. (...)”[23].
Buharalı tüccarlar bölgeye getirdikleri kumaşları Moğollara değerinin çok üzerinde satmaya çalışıyorlardı. Durumun farkına varan Cengiz Han “bu şaşkın bizi hiç kumaş görmemiş mi sanıyor?” sözleriyle ticaret konusunda ne kadar bilgili ve deneyimli olduklarını anlatmak istemiştir[24].
Uygurların birinci dereceden müşterileri genellikle Moğollar olmuşlardır[25]. Peng Daya, açık bir şekilde ticarette at 馬 ve koyun 羊 verip iyi kalite ipek kumaşlar 縑帛 aldıklarını; Xu Ting ise Moğolların ticarette kendi atlarını ve koyunlarını vererek almak istedikleri ve ilgilendikleri yegâne malların keten 紵 ve ipek iplikler 絲, demir kazanlar 鐵鼎 ve muhtelif renkteki ahşap ürünler 色木 olduğunu belirtmektedir[26]. İaşe temininde Müslüman tüccarların Moğol soyluları ile oluşturduğu ortogh ticari birlikteliği önemli bir yere sahiptir. Ellerindeki gümüşü Müslüman tüccarlara veren Moğollar, onlardan ticari faaliyetler vasıtasıyla birtakım materyaller alıyorlardı[27]. Dolayısıyla Di Cosmo’nun çarpıcı bir şekilde teşhis ettiği gibi Moğollar ile ortogh birlikteliği Göktürkler ile Soğdluların ticari ilişkilerinin bir devamı gibidir[28].
Altın Orda’da da (Moğolca Altan Ordo) yoğun bir kumaş ticareti görülmekte olup bölgeye ham ipek ve ipekli kumaşlar ithal edilmekteydi. Kumaş ticareti Kırım’da Kefe ve Tana/Azak[29] gibi ticaret bakımından mühim liman kentlerinde yoğunlaşmıştı. XII. yüzyılın sonlarından XV. yüzyılın ortalarına kadar Karadeniz’in kuzeyinde (özellikle Tana ve Kefe); Rus keteni, Avrupa kumaşları, Fransa Champagne ketenleri, Ceneviz ketenleri, dimi tipi kumaşlar, pamuk, nesîc, Musul kumaşları (altın örgülü kumaşlar), samitler, Floransa brokar kumaşı, damasklar, saten (Rusça barhat) [30], taftalar[31], kamokat, sendal, atlaslar, ipekler (Çin, özellikle Gürgân, Merv, Ürgenç, Harezm, Gürcistan, Karabağ, Şeki, Şamahı, Lahican’dan gelir)[32], buckram, scamandri, alaca (Rusça pestryat), karmazin/kırmızı, sûf, camlet, velur (yünlü kadife), kilik, kindyak, pamuklu bez (bäz terimi kullanılır), bombasin, doğu halıları ve ipek kilimler satılmaktaydı[33].
Adını Scamandros Nehri’nden (Çanakkale Kara Menderes) alan scamandri kumaşı Bizans’ın ürettiği pamuklu bir kumaş türüydü. Alaca (Pestryat) ise farklı renklerdeki ipliklerden Kambay’da üretiliyordu. Kalın kenevir, pamuk veya keten ipliklerden, genelde iki renkli ve kareli veya çizgili olarak örülmekteydi. İran karmazin/kırmızı kumaşı ise Avrupa’daki scarlet/âl kumaşa benzemekte, koyu kırmızı yün iplikten örülmektedir. Kilik ise ismini Kilikya’dan alan kaba keçi yününden bir kumaştı. Kindyak Hint usulü, kırmızı baskılı, pamuk kumaşlara verilen isimdi[34].
Bağdat ve Tebriz’de üretilen nesîc kumaşlar, Tebriz ve Sultaniye’den gelen Anadolu kervan rotası ile Trabzon’a taşınıyor ve buradan da deniz yoluyla Kefe’ye getiriliyordu[35]. Çin nesîc kumaşları ise İpek Yolu’nun ana güzergâhında bulunan Karadeniz’in kuzeyinden devam eden yol ile taşınmaktaydı[36]. Çünkü Moğol döneminde genel itibariyle güney yerine daha çok kuzeyden giden ticaret yolları (Hazar’ın kuzeyinden Saray’a ve Kırım’a giden ve de Maraga, Tebriz ve Doğu Anadolu’dan Trabzon’a giden rotalar) işleyişine bağlı olarak daha çok gelişmişti[37]. Bunun sebepleri arasında Suriye ve Mısır’da Memlüklerle devam eden savaşlar ve Altın Orda’nın Anadolu üzerinde oluşturduğu baskılar dikkat çekmekteydi. 689/1290’larda Çin’e gittiği söylenen Montecarvino da Altın Orda’daki yaklaşık beş altı ay kadar bir sürede geçilebileceğini savunduğu bu yolun daha güvenli olduğunu ifade etmektedir[38].
Kefe’de Ceneviz’in, Tana’da ise Venedik’in tekelinde bulunan ticaret ile Karadeniz’in kuzeyi ve Akdeniz’e taşınabilen ipeklilerin yanı sıra Avrupa’dan gelerek Moğol coğrafyasında Çin’e kadar taşınan İpekliler de bulunmaktaydı[40]. Özellikle Doğu’dan Altın Orda coğrafyasına gelen ithal mallar arasında en önemli yeri ham ipekler oluşturuyordu. Çin’den gelen ipekler yolun uzun oluşu sebebiyle çürüyordu. Bu durum İtalyan tüccarlar arasında Çin ipeğinin “kötü ipek” olduğuna dair dedikoduların çıkmasına neden olmuştu. Bundan dolayı da ham ipek ithalatında Orta Doğu ve Orta Asya kentlerinin daha ön planda olduğu anlaşılmaktadır[41].
İtalyan Pegolotti; Tana’dan Hacı Tarhan’a öküz arabasıyla 25 günlük, at arabasıyla 10-12 günlük; Hacı Tarhan’dan Saray’a nehirle 1 günlük; Saray’dan Sarayçik’e nehirle 8 günlük; Sarayçik’ten Ürgenç’e deve arabasıyla 20; Ürgenç’ten Otrar’a deve arabasıyla 35-40 günlük; Otrar’dan Almalık’a eşeklerle 45; Almalık’tan Kansu’ya eşeklerle 70; Kansu’dan Çin büyük kanalına at sırtında 45 günlük; nehirden Hangzhou’ya gidilip Hangzhou’dan Hanbalık’a 30 günlük mesafe olduğunu ifade etmektedir[42]. Tana ve Çin arasındaki yolculuk 284 güne kadar çıkabilmekteydi[43]. Bu bilgilerden yola çıkarak mevzubahis rotalarda meydana gelen ticaret ile doğu ve batı uçlar arasında ipekli kumaşlar konusunda yoğun bir değiş tokuş olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla Moğol İmparatorluğu’nun kendi içerisinde, Çin ipeği Karadeniz kıyılarına dek taşınabiliyor ve Orta Doğu’da ve muhtemelen Avrupa’da üretilen ipekliler de Altın Orda’ya ve Çin’e gidiyordu. Yukarıda, Altın Orda coğrafyasındaki kumaş türleri arasında saydığımız sendal, Çin’de, Hejian, Zhuozhou, Chengdu gibi yerlerde[44] muhtelif renkler hâlinde altın örgülü ipekten üretilmekteydi. Sindon ise Buhara’da üretilen aynı tip kumaşlara verilen isimdi[45].
Altın Orda’nın ticaret ve üretim bakımından önemli kentleri ve yerleşimleri arasında iki Saray (genelde Tsarevskoe Gorodişçe ve Selitrennoe Gorodişçe denen kazı alanlarıyla özdeşleştirilirler), Belcimen (Vodyanskoe Gorodişçe ile özdeşleştirilir), Ügek (Saratov’un güneyinde), yine aşağı Volga’da Şarenıy Bugor arkeolojik alanı (genelde Altın Orda Devri’ndeki Hacı Tarhan kentiyle eşleştirilir), Volgograd’daki Meçyotnoe Gorodişçe (Tortanlı?), Don kıyısındaki yerleşimler, Ural kıyısındaki özellikle Sarayçik kenti, Batı Sibirya’da İrtiş’teki İsker, Kuzey Kafkasya’daki büyük merkez Macar, Yukarı Volga’daki Bulgar, Harezm’deki Ürgenç, Kırım’daki Tana sayılabilir[47]. Dolayısıyla Kırım’daki Tana ve Kefe limanlarına giden İpek Yolu rotaları ve Ceneviz ile Venedik’in Karadeniz’den gelip geçtiği özellikle nehir rotaları Altın Orda’nın bu kentlerine bağlanmaktaydı. Altın Orda’nın ithal ettiği kumaş türlerine bakıldığında ise tafta, kamokat, damask, İtalyan damask türlerinden küfter, atlas, saten ve sendal olarak isimlendirilen ve genel itibarıyla ipekten imâl edilen kumaşlar ile samit, baldakin, nesîc ve nak denen altın veya gümüş örgülü ipek kumaşların oldukça pahalı olduğu göze çarpmaktadır[48].
Giovanni da Pian del Carpine’nin Avrupa’da iyi bilinen kumaş türlerinden samit’i Moğolların üzerinde gördüğünü yazması, Bağdat’ta üretilen baldakin kumaşlara hem kıyafetlerde hem de boghtagh’larda rastlamış olduğunu söylemesi,[49] geniş yelpazede işleyen kumaş ticaretinin bir sonucudur.
Çin’de ise imparatorluğun geri kalanında olduğu gibi ticaret genel itibarıyla ortogh tüccarları tarafından posta yolları ve istasyonları vasıtasıyla yürütülmekteydi. Kubilay Han’ın Çin’de yapılan ticarete verdiği önemi Çin’deki yolları tamir ettirip birçok yeni posta yolları ve cam/yam durakları yaptırmasının yanı sıra taşıma sistemlerini geliştirmek için büyük uğraş vermesinden anlayabiliriz. Marco Polo da her gün Han Balık’a “sadece ipekle yüklü bin arabadan daha fazlasının” geldiğini söyledikten sonra, burada “pek çok altın ve ipek kumaş” üretildiğini belirtmektedir[50]. Asıl yayılımını Kubilay Devri’nde kazanan nehir postaları 水站 dışında tüm Çin boyunca yayılım gösterip Moğolistan’a (Lingbei idârî birimi) ve Orta Asya’ya uzanan kara posta yolları ve istasyonları 陸站 belli bir döneme kadar Orta Asyalı Müslüman ve ayrıca Çinli tüccarların ticaret amaçlı kullandığı yapılardı. Hint Okyanusu civarındaki okyanus yolları da Yuan devrinde gelişim göstermeye devam ederek ipek ticaretinin işlediği bir başka önemli alanı ve rotayı teşkil ediyordu[51].
Çin’den Alınan İpek Vergileri ve Moğol Soylularına Hazineden Verilen İpek Tahsisatları
Moğollarda vergi sistemi zamanın ve şartların değişimi doğrultusunda dinamik bir yapıya sahip olmakla beraber sistemli bir vergi alımından bahsetmek neredeyse imkânsızdır. Bu duruma en güzel örnek göçebeler ile yerleşiklerden aldıkları vergilerin birbirinden bağımsız ve farklı oluşudur. Özellikle yerleşiklerden alınan vergilerin Moğollar açısından hayati bir önem taşıdığını söylemek gerekir. Zira Moğollar, büyük oranda yerleşiklere uygulanan vergi gelirleriyle ipek alabilmekteydiler. Çin’den alınan vergiler hususunda da oldukça hassas olan Moğollar, ipek vergisinin devamlılığını garantiye almak için Çin’de Şigi Qutuqu’nun yürüttüğü 633/1236 nüfus sayımından sonra “ipek haneleri” (絲戶) oluşturmuşlardı. Tahıl vergilerini kişi, hane ve sınıf temelli toplamaya başlayan Moğollar, ipek vergisini de yine aynı metotla toplamaya başlamışlardı. “Gizli Tarih”te Ögedey’in (581-638/1186-1241) hazineyi ipeklerle, gümüş külçeleriyle, yiyeceklerle, yaylarla, zırhlarla ve silahlarla doldurmak istediği yazmaktadır[52].
Peng Daya’nın 彭大雅 söylemi göz önüne alındığında Çin’deki şehirlerden muhtemelen darḥanlık verilmiş kişiler (din adamları, soylular gibi) ve Moğollar için ürettikleri özel ürünleri (silah, ipek giysi ve kumaşlar gibi) vergi olarak veren zanaatkârlar dışında her kişi başına (erkek ve kadın) 25 liang 兩 (~1 kg), her öküz ve keçi başına 50 liang 兩 (~2 kg) ipek kumaş; köylerden ise diğer vergilerin yanında [“kişi başına”] 100 liang 兩 (~4 kg) ipek kumaş alınmaktadır[53]. Fakat Xu Ting’in 徐莛 eklemeleri göz önüne alındığında en azından kendi döneminde Chaifa 差發[54] için verilecek ipek kumaşlar genelde gümüş ile karşılanıyordu[55]. Depolarda [“tek bir chi 呎 ipek kumaş”] kalmamış olması tıpkı [“tek bir dou 石 tahıl”] kalmamış olmasıyla eşdeğerdi[56].
Yelu Chucai, Cengiz Han’a Kuzey Çin topraklarını otlağa dönüştürmeyi tavsiye edenlere karşı çıkarak şarap, tuz, demir, sirke ve cevherden alınacak “ticaret ve toprak vergilerinden” her yıl belli bir miktar gümüş ve tahıl dışında “80 bin top ipek kumaş” elde edilebileceğini söylemişti[57]. 632-33/1235-36’da Şigi Qutuqu’nun Kuzey Çin’de gerçekleştirdiği halk sayımından[58] (to’a) sonra[59] Moğol prenslerine, prenseslerine ve genel itibarıyla devletin önde gelenlerine Kuzey Çin’den verilecek toprak dağıtımına Yelu Chucai, halkın üzerindeki vergi ve angarya yükümlülüğünü arttıracağını söyleyerek karşı çıkmıştı. Bunun yerine bölgedeki vergilerin, toprakların verildiği kişiler yerine doğrudan sarayın atayacağı memurlar tarafından sabit miktarlar ile toplanmasını ve yılsonunda da bu vergilerin paylaştırılmasının aşırı vergi ve angaryayı önleyeceğini öne sürmüştü[60]. Dolayısıyla imparatorluk genelindeki prensler de Kuzey Çin’den aralarında ipeğin de yer aldığı vergiler alıyordu. Muhtemelen 633/1236’da gerçekleştirilen bu vergi belirlemeleri içerisinde “her iki hanenin [戶] hükûmetin kullanması için 1 jin [596,82 gram][61] ipek [絲一斤], her beş hanenin de çeşitli prens ve bakanların bakımı [湯沐] için 1 jin ipek vermesi” de yer alıyordu[62]. Şigi Qutuqu’nun 633/1236’daki bu sayımında vergilerin alınması için birim olarak belirlenen dört hane kategorisinden ikisi dashumu 大數目 (Büyük Çoğunluk) ve wuhusihu 五戶絲戶 (Beş Hane İpek Hanesi) idi. Burada konumuz açısından önemli olan “Beş Hane İpek Haneleri”, vergilerini, “Büyük Çoğunluk”un aksine, Kağan’a değil Moğol köbegün veya soylularına veriyordu. 633/1236’daki bu vergi belirlemelerinden ikinci durumda kastedilen haneler “Beş Hane İpek Haneleri” idi[63].
633/1236’da (Bingshen yılı 丙申年) ve 647/1250’lerde “beş hane ipek hanesi” olarak kayıt altına alınan ve Moğol soylularının Çin’deki apanajlarında yer alan hanelerin yaklaşık 936 bin haneyi bulduğu anlaşılmaktadır. 718/1319 yılında ise (Yanyou Saltanat Dönemi’nin 6. yılı 延祐六年) “beş hane ipek hanesi” olarak kaydedilen hane sayısında ciddi bir azalma olduğu görülmektedir[64]. Bunun nedeni muhtemelen apanajlardaki (timarlar) halkın üzerindeki mevcut baskıyı azaltmak ve hükûmetin vergi gelirlerini daha fazla arttırmaktı.
95. Juan’da eksik olmakla beraber kaydedilen bu soylu aileleri arasında Cengiz Han’ın kardeşleri Kaçi’un’un, Coçi Kasar’ın, Otçigin Temüge’nin, Belgütey’in çocukları ve elbette kendi oğulları Coçi’nin, Çağatay’ın, Ögedey’in ve Tuluy’un soyu da vardı. Örneğin 633/1236 nüfus sayımı ile Coçi’nin çocuklarına Pingyang’dan 平 陽 41.302 hane; Çağatay’a Taiyuan’dan 太原 47.330 hane; Güyük’e Daming’den 大名府 68.593 hane; Ögedey’in oğlu Köten’e Dongpinglu’dan 47.741 hane; Tuluy’un oğlu Arık Böke’ye Zhending’den 80 bin hane “beş hane ipek hanesi” olarak tahsis edildi. Ögedey’in yıllığına göz gezdirildiğinde ise mevcut ailelerden ziyade kişilere yapılan atıflar dikkat çekmektedir. 633/1236 sonbaharında Zhending’deki haneler “Dul İmparatoriçe” [太后] Sorqaqtani’ye;[65] Pingyang’dakiler Batu’ya; Taiyuan’dakiler Çağatay’a; Daming’dekiler Güyük’e; Xingzhou’dakiler 邢州 Sağ Kanat’ın (Bara’un Ghar) komutanı Buralday’a; Hejianfu’dakiler 河間府 Cengiz Han’ın Kulan Hatun’dan olma oğlu Kölgen’e; Guangningfu’dakiler 廣寧府 Belgütey’e; Yidu 益都 ve Jinan 濟南 olmak üzere iki fu’daki (vilayet) haneler Coçi Kasar’ın oğlu Yegü’ye; Binzhou 濱州 ve Dizhou’dakiler 棣州 Kaçi’un’un oğlu Alçiday’a; Pingzhou 平州 ve Luanzhou’dakiler 灤州 Otçigin Temüge’ye; Dongpingfu’daki 東平府 haneler eşit bir şekilde Ögedey’in oğlu Köten’e, Cengiz Han’ın kızı Tümelün’le evlenen Konggiratlardan damat Çigü’ye,[66] Cengiz’in üçüncü kızı Alahay Beki’ye, en büyük kızı Kocin Beki’ye, komutanlardan Muqali’nin torunu Guowang Çila’un-Tas’a, Prens? Çağatay’a, Sol Kanattaki (Ce’ün Ghar) komutanlardan Uru’ud’lu Cürçedey’in torunu Dolçin’e, Sol Kanat’ta bulunan Mangutlardan Ming’an-ı Noyan Möngke Kalca’ya, Börte’nin kardeşi Konggiratlardan Sol Kanat’taki Alçin Noyan’a, Konggiratlı Dey Seçen’in oğlu Hükü Noyan’a, Ögedey’in Kebte’ül’ünün komutanı? Kada’an’a ve Caciratlardan Ming’an-ı Noyan (Binbaşı) Cüsük’e tahsis edildi[67].
Görüldüğü gibi Moğol soyluları haricinde önemli mevkilerdeki kişi ve prenseslere de Kuzey Çin’den bu tip apanajlar verilmişti. Dolayısıyla metinde verilen hane değerlerini yukarıda bahsettiğimiz yıllık ipek vergi değerleriyle mukayese ederek, en azından 633/1236 sayımında belirlenen vergi değerlerinin devam ettiği süre boyunca prenslerin vergi olarak aldığı ipek miktarlarını belirlemek mümkündür. 633/1236 yılı dışında bazı soylu ailelerin “beş hane ipeği” olarak aldığı yıllık ipek miktarları ve hanelerin sayısı (bazılarında zamanla apanaj bölgeleri değişmekle beraber) şu şekildedir:[68]
Ayrıca Cengiz Han’ın eşlerine tahsis edilmiş “Dört Ordo”da yaşayan prensesler de Çin’deki bazı yerlerden “beş hane ipeği” olarak vergi alıyorlardı. Örneğin Herlen/Kerülen (Хэрлэн) ve Tsenher (Цэнхэр) nehirlerinin kavuşma noktasına yakın bulunan[69], ilk olarak Börte’nin idaresine verilmiş[70] “Büyük Ordo”daki kraliçeye 652/1255’te Baodinglu’dan 60 bin hane “beş hane ipek hanesi” olarak tahsis edilmişti. Bu hatun 719/1319’da ise 12,693 haneden, 5207 jin ipeği (~3 ton) vergi olarak alıyordu[71]. 9 Ramazan 658/18 Ağustos 1260’ta Merkezî Sekreterliğe (中書省) [72]; Yidu 益都 ve Pingzhou’nun 平州 altın ve ipek vergi gelirlerini ve Otçigin Temüge’nin oğlu Prens Baygu’ya ve Ögedey’in torunu Şiremün’e ait olan hâneleri, zanaatkârları ve yıllık vergi miktarını, Otçigin Temüge’nin torunu Prens Taçar’a[73] tahsis etmesi için emir verildi[74]. Dolayısıyla aynı zamanda prens ve soylulara dağıtılmış topraklardaki halktan alınan ipek vergilerini de ifade etmeye başlayan “beş hane ipeği” terimi Moğolcada aqa-tamur olarak isimlendiriliyordu. Farquhar Yuanshi’de Ahatanmaer 阿哈探馬兒 olarak geçen terimi[75] Moğolca aqa-tamur’un transkripsiyonu olarak kurmakta, tamur’u[76] Çince “ipek ipliği” anlamındaki sī 絲 ile eşitleyerek terimin “Beş Hane İpeği”nin (五戶絲) Moğolcası olduğunu söylemektedir[77].
Yuanshi Çin’den alınan “hane vergileri”nin [科差] kapsamını ikiye ayırıyor: siliao 絲料 ve baoyin 包銀. Toprak ve tekel vergileri gibi vergiler dışında hane temelli toplanan bu vergilerden ilk kategori adından da anlaşıldığı gibi büyük oranda ipek vergilerini kapsıyordu. Yelu Chucai’ın biyografisindeki hanelerin vereceği ipek vergi değerleri bu kategori içine girmektedir. Bahsettiğimiz ipek vergileri dışında ilk defa Möngke Kağan devrinde Orta Asya ve İran’ın aksine (bu bölgelerde kafa vergisi şeklinde uygulanıyordu.) Çin’de hane temelli toplanan gümüş (daha sonra kâğıt para)[78] vergileri de ikinci kategoriye girmektedir. Baoyin vergilerinin Möngke devrinde belirlenen hane başına dört lianglık gümüş değerinin iki liangının “ipek ipliği, ipek kumaş ve ipek boyası?” gibi maddelerle de karşılanabileceği belirtiliyor. Kubilay devrine gelindiğinde yeni vergi reformu ile beraber hâneler çok ayrıntılı ve spesifik olarak yeni baştan düzenlendi. Kuzey Çin’i kapsayan bu vergi reformunda hane kategorileri nüfus sayımlarına ve vergilere göre ayrılmaktadır. Bu ayrıntılı hâne kategorileri Yuanshi’de şöyle sıralanıyor: “İlk Başta Sayılmış Haneler” (元管戶), “Karışık Sayılmış Haneler” (交參戶), “Sayımdan Kaçmış Haneler” ( 漏籍戶) ve “Destek Haneleri” (協濟戶) [79]. Bunlar dışında ise tâli kategoriler olarak “İpek ve Gümüşü Tam Veren Haneler” (絲銀全科戶), “Yarım Vergilendirilen Haneler” (減半科戶), “Yalnızca İpek Ödeyen Haneler” (止納絲戶), “Yalnızca Kâğıt Para Veren Haneler” (止納鈔戶), “İpek Açan? Haneler” (攤絲戶),[80] “Chuyesudaier Tarafından İdare Edilen İpek Ödeyen Haneler” (儲也速?兒所管納絲 戶), “Bölgelerine Geri Dönen Haneler” (復業戶), “Zamanla Yetişkin Erkekleri Olacak Haneler” (漸成丁戶) vardı[81].
“İlk Başta Sayılmış Haneler” içinde yer alan “Doğrudan Hükûmete Bağlı Haneler”den (系官戶) tam ipek ve gümüş miktarında vergiye bağlı olanları “hükûmete ait ipek [係官絲]” için hane başına 1 jin, 6 liang, 4 qian (一斤六兩四錢) [82] ipek iplik verirken “Beş Hane İpek Haneleri”nden tam ipek ve gümüş vergisine tabi olanları hükûmete hane başına 1 jin ipek iplik ve Moğol soylularına 6 liang 4 qian ipek veriyorlardı[83].
“Yarım Vergilendirilen Haneler”den ise 8 liang hükûmete, 3 liang, 2 qian ipek ipliği ise “beş hane vergisi” olarak sayılıyor, yani soylulara gidiyordu. “Yalnızca İpek Ödeyen Haneler”in hükûmete bağlı olanlarından Shangdu 上都, Longxing 隆興, Xijing 西京 bölgelerinde yer alan her hane 1 jin; Dadu 大都 civarındakiler ise (路) hane başına 1 jin, 6 liang, 4 qian ipek veriyordu[84].
“Yalnızca İpek Ödeyen Haneler”den hem hükûmete hem soylulara bağlı olan haneler 1 jin ipeği hükûmete ve 6 liang, 4 qianini soylulara veriyorlardı. “Karışık Sayılmış Haneler” 1 jin, 6 liang, 4 qian ipeği hükûmete ödüyordu. Aynı miktar “Sayımdan Kaçmış Haneler” içerisindeki “Sadece İpek Ödeyen Haneler” tarafından da hükûmete verilirken; “Sadece Kâğıt Para Ödeyen Haneler” ise ilk yılda (1260) sadece kâğıt para şeklindeki baoyin ile ödeme yaparken zamanla tam ipek ve gümüş vergisi ödemesinde karar kılındı. “Destek Haneleri”nin arasında ise genel olarak baoyin olarak 4 liang gümüşün yanında 10 liang, 2 qian ipek ödeyenler ve gümüş ödemeden aynı miktar ipek verenler mevcuttu. “İpek Açan Haneler” hane başına 4 jin “açılmış ipek” veriyorlardı. Miktarı “İpek Açan Haneler”inkiyle aynı olmak üzere (4 jin~2,4 kg) “Chuyesudaier Tarafından İdare Edilen Haneler”, “ince ipek” (細絲) vermekle yükümlülerdi. “Bölgelerine Geri Dönen Haneler” ve “Zamanla Yetişkin Erkekleri Olacak Haneler” 1260’da vergiden muaf olsalar da 659/1261’de yarım vergiye 660/1262’de ise tam vergiye tabi tutuldular[85].
Cemazeyilevvel 661/Nisan 1263’te ise hizmet altındaki tüm haneler için artık kâğıt para ile verilecek baoyin vergisi hane başına 4 liang, ipek olarak verilmeye devam edecek ipek vergisi ise her on hane için 14 jin (~5,4 kg) ipek iplikti. Sayımdan kaçmış, yaşlı ve çocuk haneler (muhtemelen “Destek Haneleri”) içinse 3 liang kâğıt para ve 1 jin ipek iplik olarak belirlendi[86]. Sözünü ettiğimiz hane vergileri arasındaki en büyük yekûnu ipeklerin ve hatta farklı ipek türlerinin tutmuş olduğu görülüyor. Yuanshi bu vergi miktarlarını bize aktardıktan sonra sadece Kuzey Çin’i ve oradaki sayımları temel almak üzere yıl içinde, ipek türünden bazı vergi toplamlarını da kaydetmektedir:[87]
Gelir toplamı olarak diğer bölümlerde 661/1263 için 1.579,110 haneden toplam 706.401 jin ipek iplik ve 49.487 ding kâğıt para; 663/1265 için 1.597,601 haneden 986.288 jin ipek iplik ve 57.682 ding kâğıt para toplandığı dile getiriliyor[88]. 728/29- 1328/9 yılı için Yuanshi 33. Juan’da verilen değerler ise ham ipek için 834,405 jin, ipek kumaş için 407.500 pi yani top kumaştır[89]. Fakat her hâlükârda tablodaki değerleri yaklaşık olarak doğru kabul etmek mümkündür. Herbert Franke, kaynakta verilen bu miktarların görece azlığını (Tablo 3) sadece Kuzey Çin’de, sayısı 4-5 milyonu aşmayan kayıtlı kişileri kapsamasıyla açıklamaktadır[90].
İpek vergi miktarlarının zaman zaman dalgalanmasında nüfus hareketliliğinin yanında doğal şartlar da rol oynamaktaydı. Kubilay, 5 Şevval 665/29 Haziran 1267’de Orta Başkent (Zhongdu 中都), Shuntian 順天, Dongping 東平 ve diğer yerlerde ipekböcekleri arasında bir hastalık mevcut olduğu için bu bölgelerdeki halktan, zararın seviyesine bağlı olarak ipek hane vergilerinin (siliao) alınmayacağını duyurmuştu[91]. 6 Şevval 668/29 Mayıs 1270’te ise Dongjing 東京 bölgesindeki kıtlık ve de tahıl taşıması amacıyla gemi inşa etme yükümlülükleri nedeniyle bölgeyi 10’da 3 oranında ipek ve gümüş hane vergilerinden serbest bıraktı. Yine aynı yıl haziranda Daming 大名, Dongping 東平 ve diğer yerlerde ipek böceklerinin ölmesi nedeniyle; Nanjing 南京, Henan 河南 ve diğer yerlerde de çekirge istilası sebebiyle gümüş ve ipek vergileri 10’da 3 oranında azaltıldı[92]. Mevcut vergi yükünün ağırlığı yüzünden belli bölgelerden zaman zaman hane vergilerinin alınmadığı da oluyordu. Çin kaynaklarındaki bütçe değerlerinde harcamalar için net toplam değerler mevcut olmamasına rağmen kısa süre içinde devasa bütçe açıkları verildiği görülüyor. Bu bütçe açıklarında muhtemelen gelenek hâlini alan ipek kıyafet, kumaş bağışları, cisün festivalleri de rol alıyordu. Örneğin geç tarihli olmakla beraber yine 728/29-1328/9 yılı için İmparatoriçenin günlük ipek kumaş giderinin 50.000 pi olduğu kaydediliyor[93]. Söylenene göre her yıl sırf Keşig üyeleri (Keşigten) için imparatorların verdiği kâğıt para ve ipek bağışlarının (幣) toplamı milyonları bulabiliyordu[94].
Çin’den alınan yoğun ipek vergileri Moğolların temel ipek kaynağı olsa da ipek vergileri imparatorluk çapında bir yayılım gösteriyordu. Möngke Kağan devrinde dinî ayrımın gözetilmediği cizye olarak düşünülebilecek bir tür kafa vergisine dönüşen qubçiri[95] Kuzey Kafkasya’da nakit altın veya gümüşün yanında doğrudan “ipek” ile de karşılanabiliyordu[96]. Grigor Aknertsi Moğolların Gürcü ve Ermeni prenslerinden yoğun vergiler topladığını belirterek bazılarından “altın kumaşları”, bazılarından “doğanları” ve diğerlerinden “besili köpekleri ve atları” vergi olarak aldıklarını söylemektedir.[97] Kirakos Gandzaketsi ise Moğolların Ermenilerden temelde “atlar ve kıymetli kıyafetler” talep ettiklerini çünkü bunları “çok sevdiklerini” dile getirmektedir[98].
Hazineden Moğol Soylularına Dağıtılan Yıllık İpek Tahsisatları
Bazı ayrıcalıklı soyluların apanajlarından “beş hane ipeği” olarak aldıkları vergiler dışında, ayrıca hazineden genelde gümüş ve kumaş cinsinden yıllık tahsisâtlar (歲賜) da aldıkları bilinmektedir. Yıllık ödeneklerinin bir kısmını kâğıt para, altın ve diğer tekstil türleriyle (koyun derisi gibi) alan soylular da vardı. Muharrem 659/Ocak 1261’de Kubilay muhtemelen Kaçi’un’un soyundan gelen Alçiday’a, Kulakur’a, Kadan’a, Kuraçu’ya ve Şingnakar’a,[99] her birine 5.000 liang gümüşün yanında yarısı düz altın iplikli olmak üzere 300 pi desenli ipek kumaş (文綺帛); Prens Taçar’a ve Açul’a, her birine 59 ding kâğıt paranın yanında 5.098 jin (~3 ton) ham ipek (綿), 5.098 pi bezayağı örgülü ipek (絹), 300 pi yarısı düz altın işlemeli olmak üzere desenli ipek; gelecekteki düşmanı Kaydu’ya 833 liang gümüşün yanında yarısı düz altın işlemeli 50 pi desenli ipek; mensubiyeti bilinmeyen Uru’uday’a 5.000 liang gümüşün yanında yarısı düz altın işlemeli 300 pi desenli ipek; Ca’udu ve Coçi Kasar’ın torunu Bekmür’e 5.000 liang gümüşün yanında yarısı altın işlemeli 300 pi desenli ipek; Tuglug’a ve Tuluy’un oğlu Böçök’ün torunu Yakudu’ya[100] 833 liang gümüşün yanında 50 jin (~30 kg) özel ipek armağanı; Açigi’ye 5.000 liang gümüşün yanında yarısı düz altın işlemeli 300 pi desenli ipek vermişti. Kubilay Kağan aynı zamanda, Eski İmparatoriçe’ye, yani muhtemelen Möngke’nin karısı Tegülün’e[101] (Ogul Tutmış?) 2.500 liang gümüşün yanında 23 ding kâğıt paradan biraz daha fazla değer eden ipek tül armağan etmişti. Tüm bu değerler Ocak 1261’den sonra artık, Saray’ın verdiği düzenli yıllık tahsisatlar hâline geldi[102].
Yuanshi Kubilay yıllıklarında kaydedilen bu değerler dışında, 95. bölümde ise kimi soyluların ipek cinsinden olan yıllık tahsisat değerleri paralelliklerle beraber şu şekilde kaydediliyor:[103]
Dolayısıyla 659/1261’den sonra gelenek hâlini alan yıllık ipek bağışları da hazine ve elbette halk üzerindeki temel yüklerden birini oluşturuyordu. Soylulara verilen düzenli yıllık bağışlar dışında İmparator ödül olarak da geniş çaplı ipek kumaş dağıtıyordu. Zilhicce 659/Kasım 1261’de Luzhou’ya 瀘州 saldıran Song birliklerine karşı gâlip gelen Liu Zheng’i 劉整 Kubilay, 5.000 liang gümüşün yanında 2.000 pi ipekli ile ödüllendirmişti. Yine 664/1265’te de Song ile savaşlardaki başarısından ötürü Yang Wenan’ı 楊文安 50 liang altınla, askerlerini ise 600 liang gümüşün yanında rütbelerine göre ipeklilerle (幣帛) ödüllendirdi.
Sonuç
Siyasi güçler arasında iktisadi, dinî ve kültürel birçok alışverişin ana merkezi olan İpek Yolu, doğu-batı arasında bir köprü konumundadır. İnsanların ihtiyaçlarına bağlı olarak bir ticaret yolu kimliği ile ortaya çıkan sonrasında da kültürler arası taşımacılığı göğüsleyerek insanların her konuda etkileşim ve iletişimini sağlayan bu yol, tarih boyunca birçok mücadelenin ana nedeni olmuştur. Milletleri ve devletleri ayakta tutan yegâne güç, askerî ve siyasi başarıları ise de bunların sürdürülebilirliğini ancak iktisadi güç ile sağlamak mümkündür. Dönemin siyasi aktörlerine bakıldığında Çin ile Moğollar dikkat çekmektedir. Özellikle Moğolların geniş bir coğrafi sahada boy göstermeleri, Çin’in bazı bölgelerini ele geçirebilme kabiliyetleri ve ipeğe verdikleri önem, aralarındaki etkileşimi zorunlu ve devamlı hâle getirmiştir.
Moğolların ipeğe oldukça önem verdikleri bilinen bir gerçektir. Bu nedenle ipek stoklarının bitmemesi için İpek tedarikine ve bu durumun süreklilik arz etmesine özen göstermişlerdir. Farklı kanallar vasıtasıyla tedarik edilen İpek, onlar için sadece giyim konusunda bir tutkunun ötesinde sağlam bir kültürel kimlik arayışlarına da kılavuzluk etmiştir. Gerek hediye gerek yağma gerekse ticaret vasıtasıyla elde etmiş oldukları ipeğin günlük hayat ve özel zamanlardaki kullanımına özen gösteren Moğollar, vergi yoluyla da bu kumaş türüne ulaşmayı başarmışlardır. Öyle ki Çin ile yapılan anlaşmalarda ilk sırayı genelde İpekli kumaşlar almıştır. Moğolların ipek üzerinden almış oldukları vergilere bakıldığında “ipek haneleri” (絲戶) önemli bir yere sahiptir. “Beş hane ipek hanesi”nin (五戶絲戶) vermiş oldukları vergiler, Moğol soylu sınıfına ödenmektedir. Dolayısıyla İmparatorluk’un çeşitli coğrafyalarında yer alan bu soylu sınıf, Kuzey Çin’de kendilerine tahsis edilmiş timar diyebileceğimiz apanajlara sahip olmuşlardır. Timarı yönetme hakkına sahip olan Moğol soyluları, ki bunların arasında Moğol prens, prensesleri, devlet görevlileri ve askerleri de bulunmaktadır, kendilerine tahsis edilmiş topraklarda yaşayan belli sayıdaki hanelerden ipek ve gümüş (veya kâğıt para) üzerinden vergiler alabilmişlerdir. Timarlardaki hanelerin bağlı bulundukları soylulara verdikleri ipek vergisine “beş hane ipeği” (Moğolca aqa-tamur) ismi verilmektedir. Vergiye bu adın verilmesinde 633/1236 yılında gerçekleştirlen nüfus sayımı ile beraber timar sahibine her beş hanenin 1 jin (596,82 gram) ipek ödemesi zorunluluğu etkili olduğu söylenebilir. 658/1260 yılında gerçekleşen vergi reformuyla beraber bu uygulama değişmiş “beş hane ipek haneleri” adı altında vergi vermeye başlayan haneler, artık 1 jin ipeği doğrudan hükûmete 6 liang, 4 qian’ını da (238,72 gram) bağlı bulunduğu soyluya ödemekle yükümlü hale gelmiştir. Bu durum soyluların egemenliği altında vergi veren ailelerin hükûmete daha fazla vergi ödeme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Öyle ki bu değişime bağlı olarak “beş hane ipek haneleri” sayısında ciddi bir azalış meyda gelmiştir. Moğolların tarih boyunca ipeğe olan talepleri, ipekli kumaş kullanımlarıyla doğru orantılı olarak daima artış göstermiştir. Önceki dönemlere göre artan ipek kumaş harcamalarının sebebi de muhtemelen lüks hayata alışmış Moğol soylu sınıfının varlığıdır. Sonraki süreçte yerleşikleşme ve zenginleşme beraberinde daha büyük harcamalar ve ağır vergilendirmeler getirecektir.
EKLER