ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Refik Duru

Anahtar Kelimeler: Bademağacı Höyüğü, Kazı, 2000 ve 2001 Yılları, Çalışma Raporu

Bademağacı Höyüğü kazılarının 8. dönem çalışmalarına 20 Temmuz - 18 Eylül 2000, 9. dönem çalışmalarına 31 Temmuz-10 Eylül 2001 tarihleri arasında devam edildi[1]. Her iki kazı mevsiminde de, ağırlıklı olarak höyüğün kuzeydoğusunda, ilk kazı dönemi olan 1993'den itibaren kazısı sürdürülen A Açması’ndaki Erken Neolitik (ENÇ) ve İlk Tunç Çağlan (İTÇ) yerleşmelerinde çalışıldı (Lev.l/l;4;35)[2]. Buna ek olarak, 2000’de tepenin ortalarında yer alan ‘Kilise’de (C Açması) araştırmalara devam edildi ve bu açmadaki çalışmalar bitirildi (Lev.50/1). Son yıl, A Açması’nın kuzeyi sınırı ile 'Kilise’ arasında kalan C-5, D- l/IV-4,5 plankarelerinde, 'D Açması’ ismi verilen yeni bir açmada kazıya başlandı (Lev.40/1,2)[3].

Tabakalaşma durumu: Son iki kazı mevsiminde elde edilen sonuçlara göre, daha önceki yıllarda saptanan[4] kültürel sıradüzeni ile tabaka-laşma durumuna (Duru 2000:190), bazı küçük eklemeler yapılması gerekmiştir. Şöyle ki; höyüğün ilk yerleşim dönemi olan ENÇ’nin alt tabakalarının araştırıldığı 'Derinlik Açması’nda (C-5/III-5 plankaresi;Lev.3;5/l,2), 1999’da inilen ENÇ 7 yapı katının altında, ENÇ 8 ve ENÇ 9 yapı kadarının varlığı saptanmıştır. ENÇ 9 yerleşmesi birikiminin altında, -8.70 m.’de ana toprağa gelinmiştir (Höyüğün içinde yer aldığı ovanın denizden yüksekliği 780 m. civarındadır. Bu yazıda verilen derinlikler, ‘Kilise’nin Orta Nefindeki 'Ülke Yükseklik Noktası’ ± 0.00 m. kabul edilerek ölçülmüştür).

ENÇ’nin nispeten daha geç yerleşmelerinin araştırıldığı C-5/III-2,3,4 plankarelerindeki kazılarda, ENÇ 3 yapılarının altında, daha önce varlığı bilinmeyen yerleşim evrelerine ait yapı kalıntıları ortaya çıktı. Bu mimarlık bulguları, höyüğün bu kesimindeki yerleşmelerin, daha önce yayınlanmış kazı raporlarında verilen tabakalaşma sıradüzenini de (a.y.), doğal olarak değiştirmiştir. Son kazılarda varlığı anlaşılan yerleşim kadarının sebep olacağı karışıklıkları önlemek amacıyla, yeni yapıların ait oldukları tabakalar, yeniden eskiye doğru, ENÇ 3A, ENÇ 4, ENÇ 4A ve ENÇ 4B olarak isimlendirildi.

Tabakalaşma ile ilgili başka bazı sorunlar, 2001 kazı mevsiminde, doğu yamaçtaki D-2,3/IV-l,2 plankarelerinde ortaya çıktı (Lev.4;11/2). İlerideki sayfalarda da değineceğimiz gibi, bu alanda ele geçen taş temellerin hangi yerleşme katları ile çağdaş olduğunu kesin şekilde söyleyebilmek, bugün için mümkün değildir.

Doğu yamaçtaki belirsizlik hariç tutulacak olursa, 2001 yılı saptamalarına göre, A Açması’ndaki ENÇ yerleşme katlarının sayısı 12'ye çıkmıştır.

A Açması’nda İTÇ’ye ait yerleşmelerin kazıldığı kesimlerdeki çalışmalarda, daha eski kazı dönemlerinde saptanan tabakalaşma sıralamasının değişmesini gerektirecek yeni mimari kanıtlar ortaya çıkmamış olmakla birlikte, son iki yılda ele geçen çç ve diğer bazı küçük buluntular, önceleri A Açması’nda -veya höyüğün başka yerlerinde-, varlığından haberdar olmadığımız kültür dönemlerinin, örneğin İTÇ III ve Orta Tunç Çağı’na (OTÇ) ait yerleşmelerin olabileceğine işaret etmekledir. Bu tespitlerimizi -şimdilik- sadece karışık durumdaki çç ve diğer bazı küçük buluntulara dayandırdığımızı özellikle vurgulamak isteriz.

2001 kazı dönemi sonunda Bademağacı’nın stratigrafik durumu

Höyükteki tabakalaşmayla ilgili olarak, değinmek istediğimiz bir konu daha vardır: C-5,D-1,2/IV-1,2 plankarelerindeki çalışmalarda, ENÇ 3 yapılarının taban düzeylerinde, ENÇ’ye ait çç ile birlikte, İTÇ çç’si ve maden eserleri yan yana, bir arada bulunmuştur. Esasen kazı planlarında görüleceği gibi, ENÇ 3 yapılarının tabanları ile İTÇ 5 katı yapıları, aşağı yukarı aynı 'kod’lardadır (krş. Lev.4 - 5 numaralı yapı; Lev.35 - İTÇ 5 yapısı). Bu durumun açıklaması, ENÇ 3’ün yıkılışının ardından, ENÇ 2,1 ve daha sonraki dönemlerde, höyüğün bu kesiminde herhangi bir yerleşme olmaması, dolayısı ile bu alanların yükselmeyerek, höyüğün merkezine oranla daha alçakta kalması ve nihayet, İTÇ insanlarının höyüğe geldiklerinde, ilk yerleşmelerini bu alana kurmuş olmaları şeklinde yapılabilir.

ERKEN NEOLİTİK YERLEŞMELER

Mimarlık: ENÇ mimarlığı A Açması’nın değişik yerlerinde araştırıl- mıştır. Bu dönemin en erken yerleşmeleri olan ENÇ 5-9 yerleşmeleri 10x7 m.’lik 'Derinlik Açması’nda, 4B ve daha sonraki yerleşmeler ise, açmanın orta kesimlerinde oldukça geniş alanlarda incelenmiştir.

1997 yılında, ENÇ’nin erken dönem yerleşmelerinin araştırılması için başlatılan 'Derinlik Açması’ çalışmalarına (Duru 2000:190 vdd.), son iki kazı mevsiminde devam edilmiş ve -8.70 m.’de balçık görünümlü bir katman içine girilmiş (Lev.3;5/1,2), buluntu vermeyen bu birikimde de 20 cm. kadar derinleşildikten sonra, -8.90 m’.de kazıya son verilmiştir. Yerleşmenin bu kesiminde ana toprağın -8.70 m. derinlikte olduğu anlaşılmaktadır.

ENÇ 9 yapı katı: Ana toprak üzerindeki gelişmeler şöyle özetlenebi-lir: Açmada tespit edilen en eski mimarlık kalıntıları, - 8.40 m. derinlikte rastlanan sert yüzeyli bir tabandır (Lev.3;5/1,2;ENÇ 8. yapı katı tabanı). 2001 yılında bu tabanın altına inilmeye başlanmış ve ana toprakla bu taban arasındaki 20-25 cm.’lik katman içinde, herhangi bir mimarlık kalıntısına rastlanmamıştır. Ancak bu birikimin elenmesi sonucunda dört küçük çç parçası ile, bazıları alet olan 30 kadar küçük çakmaktaşı yonga ve yine biri alet olmak üzere, bir hayli hayvan kemiği ele geçmiştir. Bu birikim ancak bir yerleşme ile oluşabileceği için, mimari kalıntı bulunmamasına karşın, ana toprak üzerindeki bu katman ENÇ 9 yerleşmesi olarak kabul edilmiştir.

ENÇ 8 yapı katı: ENÇ 9 yerleşmesine ait birikimin üzerindeki, ENÇ 8. yapı katı, yukarıda söz konusu edilen sert yüzeyli taban ile temsil edilmektedir. Kireçli bir harçla yapılan ve ancak kazma vuruşlarıyla kırılabilecek kadar sağlam olan bu taban, 4-7 cm.’lik bir çakıl dolgu üzerine yapılmış ve yüzeyi düzleştirilmiştir (Lev.3;5/1,2)[5]. Çok dar olan kazı alanında izlenen ve yer yer bozulmuş durumda günümüze gelen tabanın sınırları belli değildir. Sıvanın etrafındaki araştırmada, taban ile ilgili, duvar vb. bir mimari kalıntı ele geçmemiştir.

1999’dan sonraki kazı mevsimlerinde, ENÇ 7, ENÇ 6 ve ENÇ 5 yapı katlarının mimarlığı ile ilgili çalışma yapılmamıştır.

ENÇ 4B yapı katı: C-5/III-4 plankaresinde, ENÇ 4B’nin bir yapısı ortaya çıktı (Lev.3;6/1,2; 7/1,2). Dıştan dışa 6.5x4.5 m. ölçüsünde ve duvarları temelden başlayarak kerpiçten[6] yapılmış olan ev, üzerindeki 1 m.'ye yaklaşan yanık moloz yıkıntısının işaret ettiği üzere, yangın sonucu yıkılmış olmalıdır. Yapı, batı duvarı tam olarak çıkartılamamış olmakla birlikte, yamuk dörtgen planda ve tek odalıdır. Kapı batı uzun duvarın ortasına açılmış, kapının karşısındaki duvarın dibine, dörtgen planlı bir fırın yerleştirilmiştir (Lev.7/1,2). Tavanı yıkılmış, diğer kısımları günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan fırının Bademağacı ENÇ evlerindeki fırınlarda genellikle görülen 'kül yalağı' yoktur. Fırının iki yanında ağaç dikmelerin olduğu, yuvalarından anlaşılmaktadır.

Fırının sağ tarafındaki duvara bitişik olarak bir ocak, diğer yanındaki duvara da sığ bir niş yapılmıştır. Odanın ortalarındaki 35-40 cm çapındaki yuvarlak taş dizisi, muhtemelen bir kabın oturtulması için hazırlanmıştır. Evin tabanı sıkıca bastırılmış kildendir.

Yapı içinde bir iki ezgi taşı dışında, taşınabilir herhangi bir eşya ele geçmemiştir. Yıkılmadan önce, ev boşaltılmış olmalıdır.

ENÇ 4A yapı katı: ENÇ 4A yapı katının bir evi, kısmen ENÇ 4B evinin üzerine gelecek şekilde konumlandırılmıştır (Lev.3;6/1;7/1). Yapının ölçüleri, duvar dışlarından alınmak üzere 5.5x4.5 m.’dir. Dikdörtgen planlı, tek odalı evde kapı batı kenarda, dörtgen planlı yalaksız fırın da doğu duvarın ortalarındadır. Evin kuzey köşesi yakınlarında tabana oturtulmuş bir havan alt taşı ve içinde havaneli in-situ bulunmuştur. Bu evin içinde de, taşınabilir herhangi bir eşya ele geçmemiştir.

4A yerleşmesinin başka yapılarına ait bozuk taban parçalarına, C-5/III-2 plankaresinde rastlanmıştır.

ENÇ 4 yapı katı: C-5/III-2'deki ENÇ 4A yapı katının 20-30 cm. ka-lınlığındaki yıkıntı birikiminin üzerinde, ENÇ 4 yerleşim evresine ait çok kısıtlı bazı mimarlık kalıntıları ele geçmiştir (Lev.3;8/1). 1997 yılında 'Derinlik Açması’nda varlığı saptanan ENÇ 4 katı ile çağdaş olduğunu sandığımız bu mimarlık kalıntılarının da dikdörtgen planlı bir eve ait olduğu ve bir duvara yapışık olarak yapılmış, at nalı planlı, yalaksız bir fırınının bulunduğu anlaşılmıştır. Fırının hemen yanında in- situ bir el değirmeni bulunmaktadır (Lev. 12/1).

ENÇ 3A yapı katı: ENÇ 3A’nın oldukça iyi durumda günümüze ge-lebilen bir yapısında genel plan, fırın ve fırının yanına yerleştirilen el değirmenleri, daha önceki yıllarda bulunmuş yapılarla benzer özellikler göstermektedir (Lev.4 -ENÇ 3 katının 2 no.lu evinin altındaki duvarı taranmış yapı).

ENÇ 3 yapı katı: Bademağacı ENÇ yerleşmelerinin mimari durumunun en iyi gözlenebildiği ve daha eski yıllarda bir çok yapısının ortaya çıkartıldığı ENÇ 3 yapı katının (Lev.4;6/l;8/2;9/l ) kuzeye doğru olan gelişmesi, 2001’de kuzeybatı uçta, 04/III-2,1 plankarelerindeki genişleme kazılarında izlendi. Yeni kazı alanında, bu döneme ait iki bina vardır (Lev.4;9/2;10/l -6 ve 7 numaralı yapılar). Yarıya kadar olan kısımları mevcut olan bu iki yapı da, ENÇ'nin yukarıda daha erken yerleşme katlarında sözü edilen yapılarına, yapım tekniği ve plan açısından tamamen paralellik göstermektedir. Evlerin bulunduğu yer höyüğün kuzey kenarına çok yakın olduğundan, yapıların sağır arka duvarları höyük dışına -kuzeye, girişleri de höyüğün içine bakacak şekilde, güneye bakan uzun duvarlara alınmıştır. Yapıların ölçülebilen kenar uzunlukları 4-4.5 m. civarındadır.

ENÇ 3’ün yukarıda sözü edilen evlerinin duvarları, Bademağacı ENÇ yerleşmelerinin tüm yapılarında genellikle görüldüğü üzere, taş temelsizdir (Umurtak 2001:684). İç yüzlerde kalın bir sıva tabakası vardır. 7 numaralı evin sağ kapı sövesine, daha önce kazılmış bazı evlerde de olduğu gibi (Duru 1998:715), duvar içine doğru ilerleyen bir girinti/yarık yapılmıştır (Lev.9/2). Ev içinde in-situ ezgi taşlarından (Lev.10/1) başka eşya ele geçmemiştir.

Bademağacı evlerinin bilinen atnalı veya dikdörtgen planlı fırınları, bu yapılarda da görülmektedir.

ENÇ 2 yapı katı: ENÇ 2’ye ait, pek iyi durumda olmayan bir-iki yapı, eski kazı dönemlerinde açığa çıkartılmıştı (Duru 1997 b:151 vd.;Duru 1998:713). 2001’de, höyüğün kuzeybatı kesiminde, C-4/III-2 plankaresinde yapılan çalışmalarda, ENÇ 2‘nin, yüzeye çok yakın ve bu nedenle de büyük bölümü bozulmuş haldeki bir evi ortaya çıkartıldı (Lev.9/2). Genelde ENÇ’nin daha erken yerleşmelerine ait yapılara büyük oranda benzer gibi görünen bu evin, kuzey-güney doğrultudaki uzun kenarı 6 m. dolaylarındadır. Duvarları 50 cm. kalınlıkta olan eve giriş, batıya bakan uzun kenardandır. Evin fırını, odanın güneybatı köşesine alınmıştır. Bu durum, şimdiye dek kazılmış ENÇ yapılarından önemli bir farklılığa işaret etmektedir. İlk kez fırının yeri değişmiş, kapının karşısına konulmaktan vazgeçilmiştir.

2001 dönemi çalışmaları sırasında, ENÇ 2 yapı katı ile ilgili olması muhtemel olan bir mimari kalıntı da, C-5/IV-1 plankaresindeki moloz birikimi arasında bulunmuş olan, üzeri boya süslemeli duvar parçasıdır (Lev. 10/2). Yaklaşık 30x40 cm. boyutundaki boyalı duvar parçasının ne türden bir mimari bütüne ait olduğu, ne yazık ki anlaşılamamıştır. Kazı alanının bu kesiminde, çok kuvvetli bir yangın geçirerek yıkılmış olduğu anlaşılan büyük bir kütle bulunmaktadır. Yıkıntı içinde çok sayıda sıvalı duvar parçası vardır. Değişik yönlerde, dik ya da dik açıya yakın açılarla durmakta olan bu parçalardan, sadece yukarıda sözü edilen parçanın kirli beyaz badanalı sıvası üzerinde, kırmızı boya ile süsleme yapılmıştır. Üzerindeki bezemesi önceleri iyi anlaşılamayan bu parça, gerekli önlemler alınarak yerinden kaldırılmış ve Antalya Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüştür. Antalya Müzesi uzmanlarından, meslektaşımız Azize Yener, parça üzerinde yaptığı temizleme çalışmaları sonunda, bezemenin kırmızı doldurulmuş üçgen sıraları olduğunu saptamıştır[7].

ENÇ 1 yapı katı: C-5/III-2 karesinde, tarla yüzeyinin 15-20 cm. ka-dar altında, ENÇ’nin en son yapı katına ait bazı duvar ve taban parçaları ele geçmiştir. Bir yangın geçiren ve bu nedenle tabanı üzerinde 10 cm. kalınlığında beyaz bir kül katmanı birikmiş olan evin plan özellikleri hakkında bilgi edinilemedi. Önümüzdeki yıllarda bu yapının açılmayan kısımlarının kazılması ile, ENÇ 1 mimarlığının da bazı niteliklerinin anlaşılabileceğini umuyoruz.

Doğu yamaçtaki ENÇ yerleşmeleri: Höyüğün doğu eteklerinde, A Açması’nm güneydoğu köşesi yakınlarındaki D-2,3/IV-l,2 plankarelerinde, 1997 yılı kazılarında tek taş ile yapılmış, birbirine paralel 5 temel sırası açılmış, bunların ENÇ’ye ait oldukları saptanmış, ancak ENÇ’nin hangi yapı katıyla çağdaş oldukları, tam olarak anlaşılamamıştı (Duru 1999;Lev.30;Duru 2000:192 vd;Lev.3;5/2). 2001‘de ‘ızgara’ görünümlü bu duvarların aydınlanması amacıyla, daha geniş alanlar kazıldı ve 1997’da açılmış olan temellerin güneye doğru olan uzantıları açığa çıkarıldı (Lev.4;l 1/2). Kazı mevsimi sonunda, bu kesimdeki temellerin sadece tek taş sıralı, ince paralel temellerden ibaret olmadığı, bunların altında bir başka duvar temelinin daha bulunduğu saptandı. Mimarlık kalıntıları kazı alanının güney kesitinin içine doğru devam etmektedir.

20-35 cm.’lik orta boy taşlardan yapılmış olan ‘Izgara Temeller’, kuzeybatı-güneydoğu yönünde, 40-50 cm. aralıklarla sıralanmışlardır. Bunlardan höyüğün merkezine doğru olan sonuncunun uzunluğu 7 m. civarındadır. Temelleri birbirine bağlayan dikine bir duvar yoktur ve bu nedenle, söz konusu taş dizilerinin, ne türde bir mimarinin alt yapısına ait oldukları konusunda öneride bulunmak pek kolay değildir.

1997 yılında bu alanda, sözkonusu temellerle ilgisi olup olmadığı anlaşılamayan bir diğer tek taşlı temel, ovaya doğru, ‘Izgara Temeller’in en dışta olanından 2.5-3.5 m. daha doğuda bulunmuştu. Bu sonuncu temelin uzantısına bu yıl rastlanılmadı.

2001’de 'Izgara Temeller’i izlemek için kazılar batıya -höyük içine doğru- geliştirildi. Bu çalışmalarda, sözkonusu temellerin sonuncusundan 5.5 m. kadar batıda, aralarında 25 cm. ara olan iki taş temele ve onların 2.5 m. batısında da, kerpiçten yapılmış bir duvara rastlandı. Bütün bu duvarların çevresindeki toprakta ele geçen çç ve küçük buluntular, ağırlıklı olarak ENÇ mallarıdır.

Bu çalışmaların yapıldığı kesimde, ’Izgara Temeller’in altında, 85-90 cm. kalınlıkta bir başka taş temel daha vardır (Lev.4;ll/2). Bu duvarın yönü de kuzey-güney doğrultusunda olmakla birlikte, kuzey uçta ’L’ yaparak, dik açı ile doğuya, höyük dışına dönmüştür.

Bu kalın temelin, ‘Izgara Temeller’ gibi, büyük ihtimalle höyükteki ENÇ yerleşmeleriyle ilintisi olmakla birlikte, ENÇ’nin hangi yerleşim katı ile çağdaş olduğu ve işlevi kesin şekilde anlaşılamamıştır.

Mezarlar: 0-5/III-4,3 karelerinde yapılan çalışmalar sırasında, ENÇ 3 veya ENÇ 3A katına ait olabilecek 8 gömüye rastlandı[8]. Bunlardan çoğu büyük oranda bozulmuş olmakla birlikte, sağlam durumdaki bir gömü, bu dönem insanının gömü gelenekleri konusunda bazı yeni gözlemlere olanak sağlamıştır. Söz konusu bu gömüde ceset, ENÇ 3 evi tabanının altına açılan bir çukura sırtüstü yatırılmış, çene öne çekilmiş, kollar karın üzerinde, eller üst-üste gelecek şekilde birleştirilmiş ve bacaklar da dizlerden kıvrılıp karın üzerine getirilerek yatırılmıştır (Lev.13/1,2). Bu yanrılış biçimi, tarihöncesi çağlarda Anadolu’da yaygın gömü şekli olan ‘Hoker’ pozisyonunun, sırtüstü uygulanması gibidir.

Çömlekçilik: ENÇ 9’da dört çç parçası bulunmuştur. Koyu sütlü kahve/grinin tonlarında hamurlu (Lev.21 üst sıra; Munsell 10 YR 5/1 'gray’, 10 YR 6/2 'light brownish gray’, 7.5 YR 6/2 ‘pinkish gray’, 7.5 YR 5/2 'brown’), katkısız ve ince kenarlı olan parçalarda, dış yüzler hafifçe açkılanmış gibidir. Pişme iyicedir. Parçalar küçük olduğundan, kap şekilleri hakkında tahmin yapmak olanaksızdır. Sadece bir parçanın, yumuşak kırık karın profilli bir kaba ait olduğu anlaşılmaktadır. Parçaların boyları ve kalınlıklarına bakarak, hepsinin küçük boy kaplara ait olduğu söylenebilir.

ENÇ 8 yapı katından 7 parça ele geçmiştir. Biri dışında içine katkı maddesi katılmamış, açık bejden, yeşilimsi gri/bej’e, sütlükahve’den koyu griye kadar değişen renkte hamurlu (Lev.21 alt iki sıra; Munsell 5 YR 5/1 ‘gray’, 10 YR 7/3 'very pale brown', 2.5 YR 4/ 'dark gray’, 5 YR 4/1 'dark gray’, 10 YR 4/1 'dark gray', 10 YR 6/2 'light brownish gray’) olan parçaların yüzeyleri, çoğunlukla basitçe düzeltilmekle yetinilmiştir. Bir parçanın dış yüzünde belirgin paralel çizgiler varken, bir parçanın oldukça iyi açkılandığı görülmektedir. Bir karın parçasının yüzünde, hamurdan farklı renkte kalınca izler vardır (Lev.21 orta sıra ikinci parça). Bu izlerin boyadan çok, belki yüzeye yapıştırılmış -kabartma- şeritlerin düşmesi sonunda, altta kalmış ve nispeten iyi pişmemiş kap yüzeyinde oluşan izler olarak düşünmek gerekir.

ENÇ 4B, 4A ve 3A çç’si, yukarıda tanıtılan daha eski yapı katlarının çömlekçiliğine oranla çok ileri görünümdedir. Çömlekçilikteki gelişme, daha eski kazı dönemlerinden edindiğimiz bilgilere göre, ENÇ 7’de başlamaktadır (Duru 1999:188 vd.;Lev.41,42; Duru 2000:193 vd.;Lev.7,8;Duru 2001:588;Lev.5/1-3). Çömlekçi ustaları, ENÇ 7-5 yerleşim dönemlerinde, bir yandan yapım tekniklerini geliştirirken öte yandan kap biçimlerini çeşitlendirmişler ve yapımı göreceli olarak zor olan biçimde kaplar üretmişlerdir.

Son iki kazı mevsiminde açılan alanlarda ele geçen ENÇ 4B - 3A yapı katlarının keramiği sayı bakımından azdır. Bununla birlikte bulunan parçalar, yapım ve biçim açısından, daha önceki yıllarda ENÇ 4 ve ENÇ 3A yerleşmelerinde bulunmuş olanlardan farklı değildir. Kahverenginin tonlarında renkli hamurlu, genelde iyi açkılanmış ve yüksek ısıda pişirilmiş olan bu mallarda, basit düz kenarlı, hafif açılan kenarlı çanaklar, yuvarlak gövdeli, ağız içinde pervazı veya ağız içinde kapak yuvası bulunan kaplar olarak, oldukça sınırlı bir biçim repertuvarı gözlenmektedir (Lev.l4-16;22-26). Kaplara dikey tüp tutamak koymak oldukça yaygındır. Bir parçada ise yatay delikli tutamak kullanılmıştır (Lev.27/1).

ENÇ 1, ENÇ 2 ve ENÇ 3 yerleşmelerinde de göreceli olarak az sayıda çç bulunmuştur. Tüm durumdaki bazı kaplar, daha önceki yıllarda bulunmuş olanlardan farklı olmayan basit düz dudaklı çanaklardır (Lev. 17). 2001 çalışmalarında ENÇ 1 yerleşmesi yıkıntısı içinde, ilk kez iri boyda bir saklama kabı ele geçmiştir Lev.l8/1;28/1); bu vesile ile, ENÇ katlarının hiç birinde, yukarıda sözü edilen kap dışında, kalın kenarlı iri kaplara rastlanmadığını özellikle vurgulamak isteriz.

ENÇ çömlekçiliğinde bezeme genel olarak yoktur. Eski kazı dönemlerinde, çok az sayıda kabın üzerinde, boya ile yapılmış başarısız süsleme örneklerine rastlanmıştı (Duru 1998:721;Lev,15/2;16/2). Son yıllarda ENÇ 4B (Lev. 14/1,22/2) ve ENÇ 3A yerleşmelerinin yıkıntısı içinde bulunmuş iki kap’ta boya ile yapılmış, ağızdan tabana doğru inen band izleri görüldü (Lev.l4/3;23/4). Ancak boya muhtemelen fırınlama işlemi sırasında yanmış, kabın üzerinde sadece boya altındaki, hafif donuk alanlar kalmıştır. 3A’ya ait bir kabın üzerindeki boya kalın-tılarının da, bezeme amaçlı olduğu anlaşılmaktadır (Lev.l5/3;26/4).

‘Izgara Temeller’in olduğu alanda ele geçen çç’nin sayısı çok değildir. Malzemenin büyük bölümü, höyüğün merkez kesimindeki ENÇ 3 ve 2 yerleşmelerinin çç’sine benzemektedir (Lev.19/1,2). Bunlarla birlikte bulunan az sayıdaki bir başka mal türü ise, ENÇ mallarından önemli farklılıklar sergilemektedir. Bu ikinci türden olan parçalar, 1997’de de aynı kesimde bulunan gri-kahverengi hamurlu, iyi açkılanmış mal grubunun (Duru 2000:194:Lev.l6) benzeridir. Gri, kahverengi ve kırmızının tonlarında olan (Lev.29;Munsell 7.5 YR N 3 'very dark gray’, 7.5 YR 6/4 ‘light brown’, 10 YR 5/1 ‘gray’, 5 YR 6/4 'light red-dish brown’, 10 YR 6/2 ‘light brownish gray', 2.5 YR 6/6 ‘light red’) bu gruptan çç parçalarının tümü, yayvan, sığ ve dudakları dışa dönmüş tabaklara aittir (Lev.20). Bu malların ENÇ’ye ait olan bir farklı yapım olup olmadığını kesin şekilde söyleyebilecek durumda değiliz. Ayrıca bu tür ile ‘Izgara Temeller’in ilişkisi de tam olarak belli değildir.

A Açması’nın güneyinde ve İTÇ tabakalarının araştırıldığı kesimdeki karışık birikim içinde de, bazıları tüm olan, bir hayli Neolitik Çağ çç’si bulunmuştur. Bunlar kahverengi, bej veya açık gri renk hamurlu, düz veya hafif S profilli çanak ve kaselerdir (Lev.19/3-8). Aynı yerdeki birikimden gelen oval biçimli, sığ bir kabın, tahta kapları taklit ettiği söylenebilir (Lev.l9/9;27/2). Kabın ağzının iç tarafında, kapak için hazırlanmış derin bir yuva vardır.

A Açması’nın güney kenar kesitinin alt düzeylerinde, çok sertleşmiş bir yangın birikiminin içinde, yığınlar halinde bazı tüm kaplar görülmüştür. Kazı alanının sınırında ve büyük ölçüde kazı alanın dışında kalan bu kaplar, iri gövdeli, buna karşılık ince kenarlı, yüksek boyunlu ve küçük tutamaklı olmaları ile, biçim açısından şimdiye kadar Bademağacı’ndan tanınmayan çömleklerdir. Kapların bulunduğu yer, ENÇ 3 ve ENÇ 2 yerleşmelerinin taban düzlemleri ile eş derinlikte ise de, bunların ENÇ malları olduğu konusunda şüphemiz vardır; kapların Geç Ne-olitik Çağ’a (GNÇ) veya hatta Erken Kalkolitik Çağ’a (EKÇ) ait olmaları kuvvetli bir olasılıktır.

Pişmiş toprak eserler: A Açması’nın ortalarında, ENÇ 2 veya ENÇ 1 yapı katına ait yıkıntı içinde -boya süslemeli duvar parçasının bulunduğu yer-, kilden yapılmış, çok az pişmiş, kırık durumda bir kadın fîgürini bulunmuştur (Lev.30/l;31;32/l). Kadın, sol bacağını, ileriye uzattığı sağ bacağının altına alarak oturmuş ve kollarını göğüs önünde kavuşturmuştur[9]. Baş eksiktir; ancak omuzlar arasındaki küçük delik, baş’ın ayrı yapılıp, daha sonra vücuda sokulduğuna işaret etmektedir. Büyük olasılıkla Ana Tanrıça’nın tasviri olan fıgürinin üzerindeki beyaz boya izleri, kendisinin giysili olarak düşünüldüğünü göstermelidir.

Doğu etekteki sık paralel taş sıralarının olduğu kesimde, 2 tane, pişmiş topraktan mühür -pintadera- ele geçmiştir (Lev.30/2,3;32/2,3). Sıradan bir mühür olmaktan çok, kumaş -belki insan derisi- üzerine yapılacak süsleme için hazırlanmış bu baskı kalıpları, Neolitik Çağ insanının estetik açıdan üstün düzeyini ve yüksek zevkini yansıtmaktadır.

ENÇ 3A, 3 ve 'Izgara Temeller’in bulunduğu kesimlerde en çok rastlanan pişmiş toprak buluntu türü, iki ucu sivrileştirilmiş sapan taneleridir (Lev.32/4). Pişmiş toprak buluntulardan diğerleri, küt saplı kepçe/kaşık (Lev.30/4), boncuk biçimli, delikli çok iri bir nesne ve kare kesitli derin bir kutudur (Lev. 18/2). Çok gevrek pişirilmiş kalın kenarlı kutu, dört kalın, küt ayak üzerinde durmaktadır.

Kemik ve taş eserler: ENÇ 9 kan birikiminde kemikten bir spatüla (Lev. 30/6) ile çakmaktaşından dilgiler, yongalar ve bir kaç boncuk tanesi ele geçmiştir. ENÇ 8’de kemik spatülalar, çakmaktaşından dilgiler, çok sayıda kolye tanesi, ENÇ’nin daha geç yerleşmelerinde ise, çok sayıda kemik kaşık, spatüla, biz (Lev.30/7,8;34) ve bir kemer kancası (Lev.30/5) bulunmuştur. Son iki kazı döneminin kemik aletleri, biçim açısından son derecede zengindir.

Taştan yapılmış balta ve keskiler, ENÇ 7 katından daha yeniye doğru, hemen her yapı katında örnek vermiştir. Bunlardan iki sezonda bulunanların sayısı 50 civarındadır (Lev.33). ENÇ 3A katı birikiminde değişik boyda 7 ve 6 taş balta/keskinin, iki ayrı grup halinde, topluca bulunması ilginç bir durumdur (Lev.12/2).

ENÇ 2 katının mermerden bir çanağı (Lev.28/2), Bademağacı Neolitik tabakalarında bulunmuş olan ilk mermer kap’tır.

İLK TUNÇ ÇAĞI ARI YERLEŞMELERİ

Mimarlık: Bademağacı’nda İTÇ yerleşmeleri, bilindiği gibi 5 ayrı yapı katı halinde, höyüğün orta kesimindeki Neolitik yerleşmeleri çevreleyecek şekilde konumlanmıştır (Lev.35). İlk kazı döneminden itibaren, mimarlık kalıntılarını geniş alanlarda incelediğimiz ve özelliklerini oldukça iyi öğrendiğimiz, yamaçları taşla kaplanmış ve etrafı bir taş duvarla -sur- (!) çevrilmiş olan İTÇ 2 ve İTÇ 3 yerleşmelerinde (Lev. 36- 38), son iki kazı mevsiminde herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bilindiği gibi, bu iki yerleşmede megaroid planlı yapılar, höyüğün orta kesiminin etrafında, yan yana yerleştirilmişlerdi.

A Açması’nın güney kenarında, C-5;D-l/IV-2 plankarelerinde, İTÇ yerleşmelerinin höyüğün merkezi kısımlarındaki durumunu inceleyebilmek amacıyla 1999 yılında kazılmaya başlanan 10x20 m.’lik alanda derinleşilmeğe devam edilmıştır. Toprak atma yeri uzak olduğu için son derece yavaş ilerleyen çalışmalarda, yer yer 4-5 m. derinliklere inilerek, İTÇ 5 yapı katı ve aynı kod’lardaki ENÇ 3 yapı katı tabanları düzeyine varıldı (Lev.39/2). İTÇ’nin en alt düzlemlerine inilmiş ve geniş bir alanda çalışılmış olunmasına karşın, İTÇ’nin en eski yerleşmeleri olan İTÇ 5 ve İTÇ 4 yerleşmelerine ait hiçbir mimarlık kalıntısına rastlanılmamış, dolayısıyle bu iki yerleşmenin mimarlığı hakkında bilgilerimiz artmamıştır.

A Açması'nın güney kesimindeki bu çalışmalar sırasında, değişik derinliklerde, İTÇ’nin hangi yarleşme katına ait olduğu konusunda kesin konuşmanın mümkün olmadığı, bazı taş duvar parçalarına rastlanmıştır (Lev.35). Bunların en sağlam durumda olanı, varlığı 1999 yılında öğrenilen ve en üst sıra taşları tarla yüzeyinin hemen altında, yani höyükteki en geç yerleşmelere ait olması gereken, 9 m. uzunluğundaki duvardır (Lev.39/1;Duru 2001:587 vd.;Lev.11/1). Kalınlığı 1 m. kadar olan bu duvar, 2000 ve 2001 çalışmaları sonunda tümüyle açığa çıkartıldı (Lev.39/2). Hiçbir duvarla birleşmeden iki uçta düzgün şekilde kesilen duvarın, ne tür bir yapıya ait olduğu hakkında bir şey söyleyebilmek mümkün değildir. Kazı alanının değişik yerlerindeki duvar parçaları ile bu kalın duvarın herhangi bir ilişkisi yok gibi görünmektedir. Bu kalın duvar, alt düzeylere inmek için 2001’de kaldırılmıştır.

D AÇMASI ÇALIŞMALARI

2001 mevsiminde, mimari kanıtlarını şimdiye kadar ele geçiremediğimiz olası İTÇ III ve OTÇ yerleşmelerinin in-situ kalıntılarının bulmak ve daha alttaki ENÇ yerleşmelerini geniş alanlarda incelemek amacıyla, A Açması ile höyüğün en yüksek kesiminde yer alan Kilise arasındaki boş alanda, ‘D Açması’ olarak isimlendirilen yeni bir açmada -C-5,D- l/IV-4,5 plankareleri- kazılara başlandı (Lev.40/1,2). 20X10 m.’lik bu yeni kazı alanında, mevsim sonuna kadar yer yer 100- 50 cm. arasında derinleşildi.

Höyüğün bu kesimdeki en son yerleşmenin kalıntıları, yüzeyin 30 cm. altında başlamaktadır (Lev.40/2). Plan ve fotoğraftan da anlaşılacağı gibi, muhtemelen 2 evreli olan taş temeller özensiz yapılmış ve höyükteki yıllarca süren tarım faaliyeti nedeniyle, geniş ölçüde bozulmuşlardı. Bununla birlikte, kazı alanında, höyüğün en geç yerleşme dönemine ait, 7x4.5 m. boyunda bir oda ortaya çıktı. Dörtgen planlı bir diğer yapı ile, yuvarlak planda bir diğer taş temel de, açmanın batı kenarı yakınlarında bulundu. Yuvarlak planlı temel kalıntısının benzerlerine, A Açması’nın güneyinde 1999 yılında başlanan genişleme kazıları sırasında da rastlanmıştı (Lev.40/l;Duru 2001:588;Lev. 11/1). Bu tür küçük, yuvarlak temelli yapıların işlevleri konusunda bir şey söylemek zor ise de, depolama üniteleri olarak düşünülebilir. A ve D Açmaları’nda yuvarlak planda yapıların ortaya çıkması, her iki kazı alanındaki tabakalaşma sürecinin değişik olmadığına sağlam bir kanıt oluşturmaktadır.

Yeni açmadaki en son yerleşmenin hangi döneme ait olduğu konusunda, şimdilik kesin şeyler söylemek ve tabaka numarası vermek istemiyoruz. Ancak bulunan çç genellikle kabadır ve İTÇ özellikleri sergiler gibidir.

Açmanın yüzeye yakın derinliklerinde, Roma İmparatorluk Çağı’na ve İslami döneme ait birkaç sikke bulunmuştur (Lev.50/2,3),

Çömlekçilik: A Açması’nın güneyindeki derinleşme kazıları, yukarıda söylendiği gibi moloz birikimi içinde sürdürüldüğünden, bulunan çç’nin ait olduğu tabakalar da belirsizdir; ancak muhtelif' derinliklerde, genellikle daha önceki yıllarda bulunmuş kırmızı veya siyah renk hamurlu, elde özensiz yapılmış kaplara ait pek çok parça ve birkaç tüm kap ele geçmiştir (Lev.41;42).

Bunların yanında ve bunlarla birlikte olmak üzere, büyük olasılıkla İTÇ II’den daha geç bir tarihe ait olması gereken, çark yapımı bazı parçalar da aynı açmada bulunmuşlardır. Bunlar çok iyi temizlenmiş, genellikle pembemsi/kırmızımsı renk hamurlu (Lev.45;Munsell 7.5 RY 8/4 ’pink’, 2.5 YR 6/4 ’light reddish brown’, 10 YR 4/8 ‘red’, 7.5 YR 7/2 ‘pinkish gray’) ve hızlı dönen bir çarkın izlerini taşıyan parçalardır. Bu mal türünde en çok rastlanan form, kırık karın profilli tabaklar ve derince çanaklardır (Lev.43/1,2,4,5;44). Buluntular arasında, ince kenarlı, dışta ve tabanın alt yüzeyinde belirgin çark izleri bulunan ve iç yüzüne kırmızı boya ile birbirini dikine kesen band bezeme yapılmış olan bir tabak da vardır (Lev.43/3;45). Arkeoloji yazınında ‘red cross bowl’ olarak tanınan bu tabak ile birlikte, tabanı altında yine spiral izler bulunan bir ‘depas’ parçası da ele geçmiştir (Lev.43/6). İTÇ II keramiğinden çok değişik nitelikteki bu mallar, höyükteki geç dönemlere ait olup, bir şekilde bu alandaki moloz birikimin içine karışmış olmalıdır.

Pişmiş toprak ve maden buluntular: İTÇ molozu içinde, pişmiş topraktan ikisi tüm biri kırık idol (Lev.46/1-3;47/1-3) ile baskı yüzeyleri yuvarlak damga mühürler (Lev.47/4,5;48/12-15) ve üzerinde çizgi bezeme olan ağırşaklar bulunmuştur (Lev. 46/4-9;47/6,7).

2000 kazı döneminde, A Açması’nın güney kenarı yakınlarındaki moloz birikimi kaldırılırken, tabakası belirsiz durumda çok sayıda maden iğne ele geçti. Bunlardan bazıları düz, bazıları küresel başlıdır (Lev.48/l-6;49/l-6). Bir iğnenin başı haşhaş kapsülü biçimlidir (Lev.48/9;49/7); bir başkasının başı üzerine ise tel ile bir boncuk tutturulmuştur (Lev.48/8;49/9). Diğer maden eserler, dikiş iğnesi (Lev.48/7;49/8), bir ucu spiralli tel bilezik (Lev.48/10;49/10) ile kurşundan, yuvarlak baskı yüzeyli damga mühürdür (Lev.48/ll;49/ll;Umurtak 2002.

KİLİSE’DEKİ ÇALIŞMALAR

1999 yılında höyüğün en yüksek kesiminde varlığı saptanan ve büyük oranda ortaya çıkartılan kilisedeki çalışmalara (Duru 2001:591 vdd.;Lev,16-22), 2000 yılında da devam edildi (Lev.50/1). Orta nef içindeki yoğun taş dolgunun hemen tümüyle kaldırılmasına rağmen, kaplama taş veya mozaik gibi, kilisenin tabanına ait olabilecek kalıntılara bu çalışmalarda da rastlanılmadı. Narteks’i arama çalışmalarında da bir sonuç alınamadı. Kilisenin giriş kesimi yüzeye çok yakın olduğundan, büyük ihtimalle makineli tarım sırasında buradaki duvarlar bozulmuştu.

TARİHLEME - KARŞILAŞTIRMALAR - YORUMLAR – SONUÇLAR

-Son mevsimde ana toprağa varılması, stratigrafık sıralamanın alt sınırını, büyük ihtimalle kesinleştirmiştir. Önümüzdeki yıl ham toprak görünümlü balçık içinde biraz daha derinleşilecek ve bu katmanın gerçekten ana toprak olup olmadığı araştırılacaktır. Durumun bundan sonra değişmemesi halinde, bu tespit höyüğün orta kesimlerinde yapılmış olmasından ötürü, ‘bütün höyük için geçerli olacaktır’ diye düşünüyoruz.

- 1998-1999 yıllarında, ENÇ’nin değişik katlarında bulunmuş olan kömürleşmiş ağaç örneklerinden, ‘Institut für Umweltphysik der Universitaet Heidelberg’ Laboratuvarları’nda yapılan C14 ölçümlerine bağlı kalibre edilmiş tarihler şöyledir (Stuiver et al. 1998): [10]

- 2000’de ENÇ 4A ve ENÇ 8 yapı katlarında ele geçen ağaç kömürlerinin C14 ölçümlerinin sonuçları henüz elimize ulaşmamıştır. ENÇ 9 yapı katı birikimi içinde C14 ölçümleri yapılmaya elverişli organik madde bulunmamıştır. Bu bakımdan ENÇ 8 yerleşmesinin C14 tarihi, Göller Bölgesi Neolitiğinin başlangıcının bir ölçüde öğrenilmesini sağlayacağı nedeniyle, büyük önem taşımaktadır.

- ENÇ 9 yerleşmesinin mimari izlerinin bulunmaması, kanımızca bu derinliğe yak. 2 m2’lik çok küçük bir alanda inilmesinden dolayıdır. Daha geniş alanlarda çalışılması olanağı doğduğunda, sanırız durum açıklık kazanacaktır.

- Ana toprak üzerindeki ilk yerleşme olan ENÇ 9’da keramik bulunduğuna göre, Bademağacı’nda yerleşen insanların buraya çömlekçiliği bilerek geldikleri kesindir. Bir başka anlatımla, Bademağacı’nda Akeramik Neolitik yaşanmamıştır.

- 8 yapı katının çok sert döşemesi, ENÇ mimarlığı için son derecede ilginç bir teknik uygulamadır. Tabandan alınan parçalar üzerinde, meslektaşımız Yrd.Doç.Dr. Ahmet Güleç’in yaptığı laboratuvar araştırmalarından alınan sonuçlara göre, sıvanın alaşımında ‘sönmüş kireç’ vardır[11]. Buna ek olarak, ‘harc’taki kireç - kum (agrega) oranının, günümüzde kabul edilen ideal orana çok yakın olduğu söylenebilir.

- Bu saptamanın 'Anadolu Mimarlık Tarihi’ açısından önemi, kireçli harç teknolojisinin, sürekli yerleşimin, yapay konut yapımının bu kadar erken bir döneminde, yapı ustaları tarafından biliniyor olmasıdır. Bu tekniğin geniş alanlarda açılan ENÇ 4 ve ENÇ 3 yerleşmelerinde görülmemesi, ENÇ 8’den sonra kireçli harcın yaygınlaşmadığını, belki de unutulduğunu göstermelidir.

- Kireç harçlı tabanın varlığı 'Kültür Tarihi' açısından da önemlidir: Kireç taşının yakılıp, daha sonra suyla söndürülmesi ve bunun da en uygun oranda çakıl-kum vs. ile karıştırılarak harç elde edilmesi, kuşkusuz çok uzun bir gözlemin/deneyimin sonucudur. Böylesi bir teknolojik gelişme süreci, kanımızca ne ENÇ 8 içinde, hatta ne de ENÇ 9 yerleşmesinde olmamıştır. Bu uygulama, ya çok daha önce bu tekniği keşfetmiş olanlardan miras kalmıştır; ya da çağdaşları olan bir komşu yerleşmeden, mimarisi daha sofistike bir yerleşmeden görerek alınmıştır. Hangi ihtimal gerçek olursa olsun, 'ENÇ 8 insanları -veya ataları-, buraya gelmeden önce de, çevrede/bölgede sürekli yerleşim ve bunun için gerekli olan yapay konut/ev yapımı biliniyor olmalıdır’.

- Bademağacı'nda iskânı başlatan Neolitik toplumun, ‘Buraya gelmeden önce yaşadıkları yer neresi idi’ sorusunun yanıtı -şimdilik- yoktur. Ancak yukarıdaki yorumlar ışığında, şu hususu belirtmek isteriz; ENÇ 8 katının 'kireç harçlı’ tabana dayalı mimari gelişmişliği, bizim daha önce bu konuda yaptığımız bazı varsayımlar üzerinde tekrar düşünmemizi gerektirmiştir. İlk kazı raporlarımızda ileri sürdüğümüz, “Bademağacı’nın ilk yerleşimcilerinin, Antalya düzlüğünün kuzey kenarında, Toroslar’ın güneye bakan kesimlerinde yaşayan ve Mezolitik sonlarındaki olumlu doğal/iklimsel gelişmelere koşut olarak, tarım pratiğini bir oranda öğrendikten sonra, bunu daha kolay uygulayacağı koşulların bulunduğu Toroslar’ın kuzeyindeki ‘Yayla’ya göç ettikleri ve bu sırada ilk karşılaştıkları -elverişli- düzlük olan Bademağacı Ovası’nda, höyüğümüzün bulunduğu yerde oturdukları" şeklindeki öneriye karşı, belki farklı varsayımlar/yaklaşımlar da önerilebilir; olay daha değişik kurgulanabilir. Şöyle ki; tarımı öğrenerek (!) sürekli yerleşmeye geçmiş ve bu arada ‘kireç harçlı’ taban yapabilecek kadar sofistike bir mimarlık geleneğine sahip olmuş, üstelik çömlekçiliği de öğrenmiş topluluklar, bölgemize güneyden göçmeyip, yayla’nın bir başka (komşu) yöresindeki ‘yerleşik düzene daha erken geçmiş yerleşmelerden birinden’ gelmiş de olabilirler. Bir başka anlatımla, Bademağacı ENÇ 9 yerleşmesinden daha eskiye tarihlenecek Neolitik yerleşmeler, Göller Bölgesi’nin diğer kesimlerinde veya komşu bir başka bölgede -makul uzaklıkta- mevcut olabilir. Bölgedeki ‘En Erken Neolitik’ konusunda, Bademağacı’nın son sözü söylemiş olmadığını düşünüyoruz.

- Burdur Bölgesi’nin Neolitik mimarlığında bazen çok sert yüzeyli tabanlara rastlanmıştır. Örneğin Höyücek’te Tapınak Dönemi’nin 3 numaralı yapısının işlik yerinde, oldukça sert yüzeyli tabanların varlığı bilinmektedir (Duru 1995:455;Lev.8/l)[12]. Ancak Bademağacı’nda olduğu kadar geniş bir alanın, olasılıkla bir mekânın içinin böylesine sert bir harçla kaplanması, bölgede ilk kez görülmektedir.

- Kireçli bir harçla yapılmış olan sert taban, Güneydoğu Anadolu'daki Çayönü (Çambel ve Braidwood 1980:15;Lev.40/l,2), Nevali Çori (Hauptmann 1999:74 vd.) ve Göbekli gibi PPNA-PPNB merkezlerinin 'Terazzo' tabanları ile, Aşıklı ve Musular’ın yine Keramiksiz Neolitik yerleşmelerinin sert yüzeyli tabanlarını akla getirmektedir. Aradaki büyük tarihsel aralıklar ve coğrafi uzaklıklar, bu merkezlerle Bademağacı Keramikli Neolitik yerleşmeleri arasındaki benzerliğin rastlantısal olmasını gerektirmelidir.

- 'Derinlik Açması' çok dar olduğundan ve çalışmalar giderek zorlaştığından, ENÇ 5-9 yapı katlarıyla araştırılması için, derinlik çalışmaları önümüzdeki yıllarda biraz daha kuzeye kaydırılacaktır. Derinlik Açması'nda önceki yıllarda varlığı önerilen ENÇ 5-7 yapı katları, mimarlık kalıntılarına göre değil, olası taban izlerine dayanılarak ve buluntuların göreceli kronolojik durumlarının daha sağlıklı anlaşılabilmesi amacı ile yapılmıştı (Duru 1999:188;Duru 2000:190 vd.). ENÇ’nin alt tabakalarının daha geniş alanlarda kazılıp araştırılması ile, ENÇ 4B ile ENÇ 9 arasında, yaklaşık 2 m.’lik birikimdeki yerleşimlerin tabakalaşma durumunun tespitleri, kuşkusuz çok daha kesin olabilecektir.

- ENÇ 4B ve 4A katları yapılarının çok sağlam durumda ele geçmesi, önümüzdeki yıllarda ENÇ’nin göreceli olarak geç dönemlerinin mimarlığı konusunda yeni bilgiler edinileceği ümidini kuvvetlendirmektedir.

- Doğu etekte, 'Izgara Temeller'in altında saptanan kalın taş temel, yerleşmenin en dış halkasında bulunmasından dolayı, savunma ile ilgili olma ihtimalini gündeme getirmektedir. ‘Bu temel hangi yerleşme katının 'olası sur’udur’ sorusuna kesin yanıt vermek mümkün değildir. Ancak 'olası sur', höyükte çok geniş bir alana yayıldığı anlaşılan ENÇ 4B’den ENÇ 3’ün sonuna kadar olan tüm ara yerleşim evrelerinin savunma sisteminin bir parçası olabilir. Bu yerleşmeler arasında çok büyük zaman ve kültür farklılaşmaları bulunmadığı için, ‘savunma sisteminin uzunca bir zaman kullanılmış olması olanak dışı değildir’ şeklinde düşünmek, çok da yanlış olmayabilir.

- Tek taş sıralı 'Izgara Temellerin amaç/işlevleri konusunda öneriler yapmak, diğer kesimlerdeki mimarlık kalıntılardan büyük farkları nedeniyle, pek kolay değildir. Önümüzdeki yıllarda -düşündüğümüz şekilde- bu kesimdeki kazıları güneye ve batıya doğru geliştirebilirsek, yukarıdaki sorulara yanıtlar bulabileceğimizi umuyoruz. Bu temellerin savunma ile ilgili olmasını pek muhtemel görmüyoruz. Zira tek taşlı ve birbirine paralel taş sıraları, daha önceki kazı dönemlerinde, yerleşme içinde çeşitli yerlerde de görülmüştü (Duru 1997a:790;Lev.3/2;7/4;Duru 1997b:15 vd.Lev.3;4/l; Duru 1998:dn.3;Lev.2;3/l;Duru 2000:192 vd.;Lev.3). Höyüğün ortalarındaki bu türden temeller, doğaldır ki savunma ile ilgili olamazlar.

- ‘Izgara Temeller’in Anadolu Yaylası’ndaki kullanımının yer ve zaman açısından irdelenmesi, çok sağlıklı sonuçlar vermemektedir. Güneydoğu Anadolu'da Çayönü (Çambel-Braidwood 1980:14 vdd;Lev.37;38) ve Nevali Çori’deki PPNB yerleşmelerinden (Hauptmann 1999:70 vdd.), Batı Anadolu’da Baklatepe’nin Geç Kalkolitik 3 yapı katına kadar (Özkan-Erkanal 1999:36;Res.35), çok uzun zaman ve geniş bir coğrafyada bu tür mimarlık uygulamasına rastlandığını vurgulamakla yetiniyoruz.

- ENÇ 2 yıkıntıları arasında ele geçen Ana Tanrıça fıgürini ile (Lev.31), Hacılar VI kat (Mellaart 197O:P1.CXLI b;CXLII-CX- LIV;CXLIX;CLIV;Fig.214-219) ve Höyücek Kutsal Alanlar Dönemi’nde (Duru 1995:Lev.24;33/2) bulunmuş Ana Tanrıça fıgürinleri arasında yakın benzerlikler vardır. Burdur Bölgesi’nde bu oturma şeklinin çok yaygın olduğu ve Ana Tanrıça’nın da bu şekilde tasvir edilmesinin, bölgede çok köklü bir gelenek -belki inanç- olduğu anlaşılmaktadır.

- Boyalı duvar parçası, hiç kuşku yok ki, bir mimariye aittir. Ancak bulunduğu yer ve konumu, bu konuda kesin şeyler söylemeyi olanaksız kılmaktadır. Yığınlar halindeki yanık yıkıntısı içinde tespit edilen boyalı parçanın bulunuş durumu, büyük bir duvar süslemesinin parçası olmaktan çok, küçük boyutta bir panoya ait gibi görünmektedir.

- Duvar parçası üzerinde kırmızı boya ile doldurulmuş üçgenler olduğunu, kazı sırasındaki çok kısa süreli gözlemlerle öğrenmiştik. Antalya Müzesi’nde meslektaşımız Azize Yener’in yaptığı son saptamalarla, panoda, alttan ve üstten ince bir bandla sınırlanmış bir alan içinde, kırmızı boya ile doldurulmuş üçgen dizilerinin bulunduğu kesinlik kazandı (Lev. 10/2).

- Boyalı duvar parçasının içinde bulunduğu büyük moloz yığınının, kazı alanın batısında kalan, henüz kazılmayan kesimdeki bazı yapıların bir yangın sonucu yıkılması sonucu oluştuğunda kuşku yoktur. A Açması’nın bu kesimdeki kesitinde çok yoğun bir yıkıntının batıya doğru geliştiği görülmektedir.

- Boyalı duvar parçası nereden kopmuş ve ne amaçla yapılmış olursa olsun, Bademağacı ENÇ'si için çok önemli bir buluntudur. Şimdiye kadar açılmış olan yapılarda böylesi süslemeli duvarların görülmemiş olması, kanımızca rastlantı değildir. Boyalı duvar, höyükte şimdiye kadar açılmış olan sıradan evlerden farklı nitelikte ve işlevdeki bir taşınmazın parçası olmalıdır. Belki, sadece höyüğün ortalarında, A Açması’nın biraz batısındaki kazılmamış alanda bulunan bir takım kutsal veya önemli yapıların duvarları boya ile süslenmiş idi.

- Burdur Bölgesi Neolitik dönem mimarlığında bu tür duvar süslemesine ilk kez rastlanmıştır. Höyücek'te tümüyle dinsel işlevli olduğu anlaşılan ‘Tapınak Dönemi' yapılarında, duvarların boya ile süslemesine rastlanmamıştı. Boya ile bezeli duvarlar, bilindiği gibi Çatal Höyük’te yaygındır. Bademağacı örneğindeki üçgen sıralı kompozisyonlara da Çatal Höyük III ve VI. yapı katlarında rastlanmıştır (Mellaart 1963:Pl.III;IV;VIII;Mellaart 1966:Pl.XLII/2;Mellaart 1967:Fig.l4,31- 34;P1.VIII).

- Bademağacı ile Çatal Höyük arasında, eski kazı dönemlerinde saptanmış olan benzerliklere (Duru 1998:725 vdd.;Duru 2001:590), 2001 yılında yeni 'pintadera’lar da katılmıştır (Lev. 32/1,2;Mellaart 1964:97;Fig.41/4,9;MelIaart 1967:Fig. 121 ). Çatal Höyük III ve VI yerleşme katlarında, Bademağacı buluntuları ile çok yakın benzerlikleri olan ‘pintadera’lar ele geçmiştir. Bu ilişkiler tarihleme açısından önem taşımaktadır.

- Devrik dudaklı, yayvan çanakları ile tanıdığımız değişik çç türünün (Lev.20,29), 'Izgara Temeller’le ilgisi, bu yıl da belli olmadı. Ancak bu 'malların biraz geç olduğu hakkındaki düşüncemiz değişmiş değildir (Duru 2000:205).

- Bu yıl yapılan kazıların, ENÇ yerleşmelerinin höyüğün kuzey kesiminde daha yoğun olduğu şekilde bir görünüm vermesinden ötürü, önümüzdeki yıllarda bu kesimde çalışmalar geliştirilecektir. Böylece, ENÇ’nin 3. yapı katından daha ‘geç'e ait yerleşmelerin tabakalaşma durumu bir kez daha kontrol edilebilecektir.

- A Açması’nın güney kesitinde görülen, ancak kazılmamış toprak altına girdiği için çıkartılamayan bazı kapların, Bademağacı ENÇ tabakalarından bilinen çç’ye benzemediğini yukarıda belirtmiştik. Bu kaplar, Burdur Bölgesi çç’si içinde, biçim açısından ENÇ sonrasına, örneğin GNÇ veya EKÇ’ye ait gibi görünmektedir. Burada sözü edilen çç grubunun ait olduğu dönem kesin olarak saptandığı zaman, höyüğümüzün tabakalaşma konusunda olduğu kadar, bu alandaki yerleşmelerin kültür sıradüzeninin irdelenmesi bakımından da yeni şeyler söylemek durumunda kalınacağını sanıyoruz. Bu tespitleri yapabilmek için, açmayı daha da güneye genişletmek gerekmektedir. Ancak bu kesimdeki muh-temel GNÇ ve EKÇ yerleşmelerine ulaşmak için çok kalın bir üst birikimin kaldırılması gerekmektedir. 2001‘de D Açması’nın açılmasına karar verilirken en önemli etkenlerden biri bu amaçlara ulaşmaktı.

- A Açması’nın güneyindeki genişleme kazılarında, özellikle İTÇ 5 ve İTÇ 4 yapı katları için beklenen gelişmeler gerçekleşmemiştir. Örneğin güneybatıdan gelerek İTÇ 5 yapısının köşesine eğik olarak birleşen duvarın devamının açılan kesimlerde izlenebileceğinin ümit edilmesine karşın, durum hiç de böyle olmadı. Kalın duvar açma içinde kesildi. İTÇ 5 ve İTÇ 4 yapı katlarının durumu bizim için bir ölçüde belirsizliğini korumaktadır.

- Son iki çalışma döneminde, höyüğün kuzeybatı ucunda geniş alanlar kazıldı. Bu kesimdeki kazılara başlanırken, kuzeydoğu 'uç’da birkaç yıl önce açığa çıkartılan İTÇ sur’unun batıya doğru nasıl geliştiğini izleyebileceğimizi düşünüyorduk. Ancak kazılarda (Lev.4), kuzey ucun batısında İTÇ sur’una ve doğu yamaçtaki yoğun İTÇ yerleşmelerine -‘Megaronumsu’ yapılara- ait hiçbir iz yoktur. Yüzeyin hemen altında ENÇ yerleşmeleri gelmektedir. ENÇ yapılarının üzerindeki 20-25 cm. kalınlığındaki üst birikimde İTÇ’ye ait çç de bulunmamaktadır. Höyüğün bu kesiminde, ENÇ sonrasında hiç yerleşilmemiş gibi bir görünüm vardır. Buna karşılık, doğu yamaçta İTÇ yerleşmesinin dışından geçen yamaç döşemesi -glacis-, batıda da devam etmektedir. Durum gariptir ve açıklaması şimdilik çok zordur.

- D Açması çalışmalarında ele geçen çç, genel havası ile İTÇ’ye ait gibi görünmektedir. Halbuki 2000 yılı çalışmaları sırasında, değişik derinliklerde çarkta yapılmış, İTÇ çç’sinden çok değişik nitelikli bir mal türü (Lev.43-45) ile, yine İTÇ’nin maden iğnelerinden farklı bazı iğneler ele geçmiş (Lev.48/9;49/7) ve höyüğün bu kesimlerinde İTÇ sonrası dönemlerine ait yerleşmelerin varlığını gündeme getirmişti. 2001 yılında D Açması’nın üst birikiminde İTÇ III ve OTÇ’ye ait olabilecek malzeme bulunmadı. Höyüğün en yüksek kesiminde yer alan D Açması’nın en üst katlarında İTÇ II sonrasına tarihlenebilecek buluntuların olmaması, daha önceki yıl ele geçen çç’nin Beycesukan V. kat keramiği ile olan yakın benzerliklere dayanılarak (Lloyd ve Mellaart 1965:82 vdd.;Fig,P.l-P.4) yapılan OTÇ yerleşmelerinin varlığı konusundaki önerilerimizin geçersiz olduğunu göstermediği kanısındayız. Eğer D Açması nın en üst katlarındaki yerleşmelerin gerçekten İTÇ Il’den daha geç olmadığı kesinleşirse, o zaman höyüğün henüz kazı yapılmayan başka kesimlerinde İTÇ III ve OTÇ yerleşmelerinin olabileceği ihtimali gündeme gelecektir. İTÇ III ve OTÇ buluntuları, olası geç dönem yerleş-melerinden bir şekilde buraya taşınmış olabilir.

- 2001 yılında başladığımız D Açması höyüğün ortalarında ve en yüksek, kesiminde yer aldığı için, höyüğün sakladığı tüm kültür evrelerini, karışmamış, doğru bir stratigrafık düzen içinde vereceğini tahmin ediyoruz.

ONARIM VE KORUMA ÇALIŞMALARI

Höyük üzerindeki tarlalar özel mülkiyette olduğundan, kazıların başladığı 1993’den beri gün ışığına çıkartılan taşınmaz mimarlık kalıntılarının korunması ve onarım çalışmaları yüzeysel oluyor, çok kalıcı ve kapsamlı çalışmalar yapılamıyordu. 2001 yılı başında, höyük üzerindeki tarlalar, Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırıldı[13]. Aynı yıl, Antalya Valiliği İl Özel İdaresi, 'Bademağacı’nın, Antalya’da geliştirilmeğe çalışılan ‘Kültür Ağırlıklı Turizm’e katkı yapmasını sağlamak' ve buna koşut olarak, 'Kazı alanındaki taşınmaz mimarlık eserlerinin onarılması ve uzun süreler anlaşılır durumda korunması’ için, bir miktar ödenek ayırdı [14]. Bu ödenek ile A Açması ve Kilise’nin etrafı tel örgü ile çevrilerek, koruma konusunda ilk anlamlı çalışmalara başlamak mümkün oldu.

ENÇ yapılarının kerpiç duvar ve tabanları ile, İTÇ yapılarının taş duvarlarının korunması için, 2000 yılına kadar her kazı mevsimi sonunda, kalıntıların bir bölümünün naylon örtülerle kapatılıp, üzerlerinin toprakla örtülmesi ile yetinilmekteydi. Bu önlemler, kazı alanına hayvan sürülerinin ve bazı kötü niyetli kişilerin kontrolsuz girmelerini engelleyemediğinden, koruma yeterli olamıyordu. Kazıya gelindiğinde, genellikle naylon örtüleri kaldırılmış ve hemen tümünü yırtılmış, bozulmuş halde buluyorduk. Korunmaya çalışılan mimarlık kalıntıları da, elbette her sene biraz daha fazla tahrip oluyordu. 2001’den itibaren, kazı alanının tümünün kafes teli ile çevrilmesi ve girişin tek bir kapıya alınması ile, önlenemeyen doğa ve hayvan/insan tahribatının büyük oranda azalacağını ümit ediyoruz.

Önümüzdeki yıllarda, İTÇ'nin çok sağlam durumda ele geçmiş olan taş temellerini, yamaçlardaki taş döşemeyi, ENÇ’nin kerpiç duvarlarını, yapıların iç döşemlerini ve tabanlarını, olanaklar ölçüsünde uzun süre anlaşılır durumda tutmak için, daha kapsamlı önlemler almayı planlıyoruz. Hatta, höyükte devam edecek bilimsel çalışmaları engellemeyecek, yerleşmeleri bozmayacak şekilde uygulanmasının teknik olarak mümkün olması durumunda, A Açması’nın bazı kısımlarını ve Kilise’nin üzerinin tümüyle, hafif bir çatı ile kapatılması için ön çalışmalara başlanmıştır. Önümüzdeki yıl daha kapsamlı önlemlerin alınacağını ve korunma konusunda olumlu gelişmelerin olacağını umuyoruz.

EK:

2000 yılında, ENÇ 8. yapı katına ait kireç harçlı döşeme üzerinde bulunan kömürleşmiş ağaç örneklerinden, Heidelberg Üniversitesi Laboratuvarlarında Prof. Dr. B. Kromer tarafından yapılan C14 ölçümünün resmi olmayan ilk sonuçları, bu makalenin baskıya girmesinden sonra alınmıştır. Henüz ayrıntılı rapor çıkmamış olmakla beraber, Prof. Dr. M. Korfmann'ın bize şifahen ilettiğine göre, bu tarih -kalibre edilmiş olarak- MÖ 7035-6700’dür. Her iki meslektaşıma yardımlarından dolayı müteşekkirim.

Bademağacı'nda ana toprak üzerindeki ilk yerleşmenin ENÇ 9. yapı katı olduğu gözönünde tutulursa, Höyük'teki en erken yerleşmenin tarihinin en az MÖ 7100’ler civarında olduğunun kesinleştiği söylenebilir.

BADEMAĞACI ENÇ 8 YAPI KATI TABAN HARCININ ANALİZ
ÇALIŞMALARI

AHMET GÜLEÇ[15]

Bademağacı 2001 yılı kazısı esnasında alınmış olan taban harcı örneği üzerinde kızdırma kaybı (kalsinasyon) analizi, asit kaybı analizi, agregaların stereo mikroskopla görsel analizi ve polarizan mikroskop ile petrografik analizleri yanında ICP (Inductively Coupled Plasma) analizi de yapılarak harcın kimyasal içeriği de tespit edilmiş ve sonuçları aşağıda verilmiştir.

Kalsinasyon analizi ile örneğin % 0.89’unun nem, % 2,21’inin 550 °C kaybı (muhtemelen molekül suyu) ve % 91.37’sinin hem bağlayıcı kireçten hem de agrega (kum) olarak kullanılmış kireç taşından kaynaklanan kalsiyum karbonat (CaCO3) olduğu anlaşılmıştır.

Taban harcı örneği asit ile muamele edildiğinde yaklaşık % 97-98’i reaksiyona girmiş ve çözeltiye geçmiş, sadece % 2-3‘ü katı olarak kalmıştır. Süzülüp kurutulan katı paçacıklar stereo mikroskop altında incelendiğinde, içeriğinde % 10-15 kadar toz (çok küçük) boyutlu feldspat minerali ile % 3-5 kadar toz boyutlu (birkaç adeti 0.5-1.0 mm boyut kadar irilikte) demir oksit minerali olduğu, kalanının da kil nitelikli toz boyutlu parçacıklar olduğu ve yer yer yığıldığı (foto 2/28) görülmüştür.

Asitle muamele sonucunda harcın hemen hemen tamamının kaybolması üzerine, harç örneği suda mekanik olarak dağıtılmış ve agregaların boyut dağılımı hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Dağıtılan agregalar elek analizi ile boyutlarına ayrılmıştır. Bu analiz sonucuna göre agregaları % 50.70’i 1.0-12.0 mm (bunların % 9O’ı 1.0-6.0 mm boyutludur), % 1.82’si 0.5-1.0 mm, % 21.00Ï 0.250-0.500 mm, % 5.02’si 0.125-0.250 mm ve % 19.46’sı da 0.125 mm’den küçük (toz) boyutludur. Hemen hemen her agreganın yüzeyinde kireç kalıntısı olduğu dü-şünülürse, bağlayıcı olarak kullanılan kireç oranının % 25-30 olacağını düşünmek yanlış olmayacaktır.

Hazırlanmış olan ince kesidn petrografik analizinde ise, agrega olarak %70-75 oranında kil boyudu çok küçük (kripto kristalli) killi kireç taşı (foto 2/26), taşınmamış (köşeli) olan 0.125 mm’den 12.0 mm’ye kadar boyutlu mikritik kireç taşı (foto 2/29) olduğu tespit edilmiştir. Bağlayıcı olarak, % 25-30 oranında, boyutları daha da küçük (kripto kristalli) kireç (foto 2/25) kullanılmıştır. Ayrıca bağlayıcı kireç hamurunda ikincil kristallenmeler de (foto 2/27) bol miktarda gözlenmiştir.

ICP analizi de örneğin hemen hemen tamamının kalsiyum karbonat olduğunu ve içeriğinde yaklaşık % 3 oranında kil yanında çok az miktarda sülfat tuzu ile kayda değmeyecek miktarda klor tuzununvarlığını göstermiştir. Aşağıdaki tabloda verilen kimyasal içerik bu gün için sadece referans değeri taşırken, ileride diğer örnekler üzerinde yapılacak analiz sonuçları ile karşılaştırılmaları ve daha doğru biçimde yorumlanmaları mümkün olacaktır.

Tablo. Bademağacı 2001 kazı sezonunda alman Taban Harcı örneğinin ICP (Inductively Coupled Plasma) analiz sonucunu aşağıda veriyoruz:

Ancak ne kesitte ne de asitle muamele sonucu kalan kısımda herhangi bir cüruf parçacığının tespit edilememiş olması, bağlayıcı olarak kullanılmış kirecin elde edilişi konusunda şüphelere yol açmaktadır. Cüruf parçacığı bulunamaması kirecin üretiminde odun veya kömür gibi katı yakıtın kullanılmadığını göstermektedir. Fueloil gibi sıvı yakıtın veya doğal gazın da o zamanlar kullanılmadığı aşikardır. Tüm bu sonuçlar ve düşünceler bir araya getirildiğinde taban harcında kullanılmış olan kirecin, doğada bulunan kireç taşının maruz kaldığı aşırı yüksek sıcaklık (örneğin volkanik patlama) nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir. Ancak dikkat çekici diğer bir konu da, taban harcında kullanılmış olan bağlayıcı (kireç) ve agrega (kum) oranlarının, kireç harçlarında ideal oran olan kireç, agrega oranında olmasıdır. Bu sonuç da harç üretimi yapan ustaların, bu orandan haberdar olduklarını göstermektedir.









































































YARARLANILAN KAYNAKLAR

Çambel-Braidwood 1980 H.Çambel ve R.J.Braidwood; İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Karma Projesi. Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları -The Joint Istanbul-Chicago Universities'. Prehistoric Research in Southeastern Anatolia I, Istanbul, 1980

Duru 1995 R.Duru; "Höyücek Kazıları 1991-1992”, Belleten LIX:447-490

Duru 1997 a "Bademağacı Höyüğü (Kızılkaya) Kazıları. 1993 Yılı Çalışma Raporu", Belleten LX: 783-800

Duru 1997 b "Bademağacı Kazıları. 1994 Yılı Çalışma Raporu", Belleten LXL149-159

Duru 1998 "Bademağacı Kazıları. 1995 ve 1996 Yılları Çalışma Raporu", Belleten LXII;709-730

Duru 1999 a "The Neolithic of the Lake District", Neolithic in Turkey. The Cradle of Civilization, (Der.M.Özdoğan ve N.Başgelen), Istanbul, 1999:165-191

Duru 1999 b "Bademağacı Kazıları. 1997 ve 1998 Yılları Çalışma Raporu", Belleten LXTV:187-212

Duru 2001 "Bademağacı Kazıları. 1999 Yılı Çalışma Raporu", Belleten LXIV:583-598

Hauptmann 1999 H. Hauptmann; "The Urfa Region", Neolithic in Turkey. The Cradle of Civilization, (Der.M.Özdoğan ve N.Başgelen), Istanbul, 1999: 165-191

Mellaart 1963 J.Mellaart; "Excavations at Çatal Hüyük,1962, Second Preliminary Report", Anatolian Studies XIII (1963):43-103

Mellaart 1964 "Excavations at Çatal Hüyük,1963, Third Preliminary Report", Anatolian Studies XIV (1964):39-119

Mellaart 1966 "Excavations at Çatal Hûyük,1965, Forth Preliminary Report", Anatolian Studies XV (1966):165-191

Mellaart 1967 Çatal Hüyük. A Neolithic Town in Anatolia, London, 1967

Mellaart 1970 Excavations at Hacılar I,II, Edinburgh,1970

Özkan-Erkanal 1999 T.Özkan ve H.Erkanal; Tahtalı Barajı Kurtarma Kazısı Projesi - Tahtalı Dam Area Salvage Project, İzmir, 1999

Lloyd-Mellaart 1965 S.Lloyd ve J.Mellaart; Beycesultan II, London, 1965

Stuiver et al. 1998 M.Stuiver, P.J.Reimer ve T.F.Braziunas; "High- Precison Radiocarbon Age Calibration for Terrestrial and Marine Samples", Radiocarbon 40/3 (1998):1127-1151.

Umurtak 2001 G.Umurtak; "A Building Type of the Burdur Region from the Neolithic Period", Belleten LXVI (2001):683-706

Umurtak 2002 "Some Observations on a Lead Stamp Seal from Bademağacı Excavations", Anatolica XXVIII (2002): 159-169.

Dipnotlar

  1. Kazılar, başkanlığını bizim, başkan yardımcılığını Doç.Dr.Gülsün Umurtak’ın yaptığı ve üyeleri aşağıdaki isimlerden oluşan kurullar tarafından yürütüldü. / 2000 kazı mevsimi / Katılanlar : Fadime Işıl Demirtaş (Arkeolog-Yüksek Lisans öğrencisi), Sinem Üstün, Sinem Tuna, Zeynep Atılgan, Erna Paçnik (Slovenya), Arzu Uzunali (İÜ Ed.Fak. Proto- historya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı öğrencileri) ve Yiğit Subaşıoğlu (YTÜ Mim. Fak. öğrencisi), / Kültür Bakanlığı Temsilcisi : Ylmaz Akkan (Arkeolog-Ödemiş Müzesi), / Fotoğraf işleri :Turhan Birgili (Arkeolog-İstanbul Arkeoloji Müzeleri Fotoğrafçısı), / Onarım işleri : Ayşe Onat (İÜ Ed. Fak. Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü öğrencisi). / 2001 kazı mevsimi / Katılanlar : Fadime Işıl Demirtaş (Arkeolog-Yüksek Lisans öğrencisi), Pedro Bote Casado (Arkeolog-İspanya), Sinem Üstün, Sinem Tuna, Zeynep Aulgan, Erna Paçnik, Abdullah Hacar, Ulaş Demir (İÜ Ed.Fak. Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı öğrencileri) ve Ali Bulut (YTÜ Mim. Fak. öğrencisi), / Kültür Bakanlığı Temsilcisi w Fotoğraf işleri: Turhan Birgili (Arkeolog-İstanbul Arkeoloji Müzeleri Fotoğrafçısı), / Onarım işleri : Hande Günözü (İÜ Ed. Fak., Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü öğrencisi). / Kazıya katılan ve büyük bir özveriyle görev yapan meslektaş ve öğrencilerimize teşekkürler ederiz.
  2. Kazıyı destekleyen kuruluşlar: / 2000 kazı mevsimi / İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu Başkanlığı (Proje no:1450/05052000), Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü. Türk Tarih Kurumu Başkanlığı ve ULUSOY Seyahat Şirketi. / Ekibimizin Bademağacı Beldesi'nde, Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü'nün izinleriyle kamp kurduğu ilkokul binası, 1968 - 1978 yılları arasında hizmet vermiş bir yapı idi. Terkedilen ve aradan geçen 20 yılı aşan süre içinde büyük ölçüde tahrip olan yapının onarımı için, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na (İMKB) 1999 yılındaki başvurumuz kabul edilmiş ve İMKB Başkanlığının sağladığı ödenekle, onarım işi 2000 yılı kazıları sırasında tamamlamıştır. İMKB bu ödemenin yanı sıra, kampımızda kullanılmak için gerekli bir kısım eşyanın saun alınmasına da olanak sağlamıştır. / 2001 kazı mevsimi / İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu Başkanlığı (Proje no:1616/30042001 ), Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Döner Sermaye İşletmeleri Müdürlüğü (DÖSİM), Antalya İli Özel İdaresi, Türkiye Seyahat Acentalan Birliği (TÜRSAB) ve ULUSOY Seyahat Şirketi. / Kazımızın ihtiyaçlarını ve harcamalarını karşılayan, Kamu ve Özel sektörün tüm kurum ve kuruluşlarının değerli yöneticilerine, kazımıza ve dolayısıyla arkeoloji bilimine yaptıkları anlamlı katkılar nedeniyle en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
  3. Kazıyı değişik tarihlerde Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Kemal Alemdaroğlu, Prof.Dr.Haluk Abbasoğlu, Prof.Dr.Mehmet Özdoğan, Prof.Dr.Wolfgang Martini, Prof.Dr.Önder Bilgi, Prof.Dr.Turan Efe, Antalya İl Kültür Müdürleri Musa Seyirci ve Osman Siviloğlu, Antalya Müze Müdürü Metin Pehlivaner, Burdur Müzesi Müdürü HAli Ekinci, Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Uygarlıkları Enstitüsü Müdürü Kayhan Dörtlük ile İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Araştırma Görevlileri, Dr.Nalan Fırat, Ar.Gör.Sedef Çokay ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Araştırma Görevlilerinden Zeynep Eres ziyaret ettiler.
  4. Bademağacı kazılarının yayımlanmış yıllık önraporları şunlardır: Duru 1997a;Duru 1997b;Duru 1998:Duru 2000;Duru 2001.
  5. Bu rapordaki kazı resimlerinden bazıları, Bademağacı Beldesi'ne komşu Dağbeli Beldesi Belediyesi'nin İtfaiye aracının merdiveninden yararlanılarak çekilmiştir (Lev.2/2). Dağbeli Belediye Başkanı Ali Gökay'a içten teşekkürlerimizi sunarız.
  6. ENÇ 4B ve ENÇ'nin daha geç yerleşmelerinde evlerin duvarları yangın sonucu pişmiş ve alt kesimleri oldukça sağlam durumda ele geçmiş olmakla birlikte, duvarlarda veya yıkıntı içinde hiçbir kerpiç bulunmamıştır. Hatta duvarların, daha önceki kazı dönemlerinde saptandığı gibi, dikdörtgen prizması ya da plano-convex biçimli kerpiçlerden yapılmış olduklarını (Duru 1998:714;Lev.6/l), söz konusu yapılar için kesin şekilde söylemek mümkün değildir. Bu durumda, daha eski kazı dönemlerinde, ENÇ duvarcı ustalarının ENÇ 3 yapılarında kullandıkları saptanan, kil/çamur yığma duvar yapma yöntemini (a.y.:714;Lev.6/2), çok daha eski dönemlerden itibaren uyguladıkları anlaşılmaktadır.
  7. Boyalı duvar parçasının yerinden çıkartılmasını sağlayan Hande Günözü ile duvar yüzeyini temizleyip bu önemli buluntuyu anlatılır hale getiren Azize Yener'e müteşekkiriz.
  8. 993-1999 kazı dönemlerinde bulunmuş insan iskeletlerini, 1999’da Amsterdam Üniversitesi’nden Antropolog E.Smits incelemiş ve bununla ilgili ayrıntılı raporunu hazırlamıştır. Kendisine kazımıza yaptığı katkılar için teşekkür ederiz.. Bademağacı'nın Neolitik ve daha geç dönemlerine ait antropolojik malzeme, önümüzdeki yıllarda E.Smits tarafından tümü birarada yayınlanacaktır. Biz burada kendisinin ilk 7 yılda ele geçen insan kemikleri ile ilgili raporunun çok kısa bir özetini veriyoruz: “ENÇ 1'de 1, ENÇ 3'de 8, ENÇ 4'de 7, ENÇ 5’de 2, ENÇ 6'da 1 ve karışık durumda 9 olmak üzere, toplam 28 bireye ait kalıntı incelenmiştir. Bunlardan biri 5 aylık ‘fetus', 15'i bir yaşından küçük, biri 1.5 yaşında bebektir. Yetişkinlerden biri 11 yaşında, 5'i 20-30'lu, 2'si de 40-70’li yaşlardadır. 4 bireyin yaşı saptanamamıştır. Gömülerden sadece dördünün erkek, birinin kadın olduğu anlaşılmıştır". E.Smits'e göre “Genel görünüm, burada genç bir popülasyonun varlığına işaret etmektedir. Ancak bu konuda gereken analizleri yapabilmek için malzeme yeterli değildir. Ölüm nedenlerini saplayabilmek için kemiklerde patalojik değişimler gözlemlenmemiştir. Çocuk ölümü oranlarının çok yüksek olması, bu çağlar için doğaldır ve ölümler kötü pozisyon, doğumdan ileri gelen sorunlar, doğum travması ve enfeksiyona bağlıdır”.
  9. Figürinin kol ve ayaklarındaki bazı eksikler, İÜ Edebiyat Fakültesi, Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Uzmanlarından Yüksel Dede tarafından onarılmıştır (Lev.32). Y.Dede ayrıca Lev.32/1’deki kil kopyada, Ana Tannça'nın eksik olan göğüs, karın ve başını, Höyücek ve Hacılar'daki benzer fîgürinlere uygun şekilde tamamlamıştır. Meslektaşımız Dede’ye teşekkürler sunuyoruz.
  10. Bademağacı'nın C 14 ölçümlerinin Heidelberg Üniversitesi'nde yapılmasına imkân sağlayan meslektaşım Prof.Dr.Manfred Korfmann'a ve ölçümleri yapan Prof.Dr.Bernd Kromer'e içten teşekkürlerimi bildirmek istiyorum.
  11. Bu yazının sonunda A.Güleç'in 'Analiz Raporu'nu aynen yayınlıyor ve kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
  12. Höyücek’teki taban sıvasının analizi yapılmadığından, kireçli olup olmadığı bilinmemektedir.
  13. Kazı yaptığımız tarlaların sahipleri, 8 yıl içinde, çalışmalarımıza hiç bir zorluk çıkartmamışlardı. Antalya İl Kültür Müdürü Musa Seyirci'nin yardımları ile, höyük üzerindeki 4 tarlanın sahipleriyle anlaşılarak, bu tarlalar kamulaştırıldı. Kazıların bundan sonraki gelişmesi ve mimarlık kalıntılarının korunabilmesi bakımından son derecede önemli olan kamulaştırma konusunu çözüme kavuşturduktan için, başta meslektaşım Sevgili Musa Seyirci olmak üzere, Antalya Valiliğine, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne ve bu konuda katkıda bulunanların tümüne. Kazı Kurulu adına içten teşekkürlerimi sunuyorum. Kazıların şimdiye dek huzur içinde yürümesini, höyük üzerindeki tarlaların sahiplerine borçluyuz. Tarla sahipleri olan, komşu Dağbeli Beldesi'nden Akman Ailesi mensuplarına da teşekkürler sunuyoruz.
  14. Antalya Valiliği İl Özel İdaresi Müdürlüğü ne yaptığımız başvuru kabul edilerek. Valilik 2001 yılı bütçesinden bir miktar ödenek ayırmıştır. Bu ödenekle kazı alanlarının 440 m. tutan çevresi tümüyle, uygun kafes tel örgüsü ile çevrilmiştir. Kazı alanının ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması bakımından son derecede önemli olan bu önlemin alınmasını sağlayan Antalya Valisi Sayın Ertuğrul Dokuzoğlu'na ve tüm yetkililere, kazı kurulu olarak müteşekkiriz.
  15. İÜ Edebiyat Fakültesi, Takınabilir Kültür Varlıklarını Onarım ve Koruma Bölümü Öğretim Üyesi.

Şekil ve Tablolar