ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Hayrettin İhsan Erkoç

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

Anahtar Kelimeler: Göktürkler, Mitoloji, Mit, Köken Miti, Çin ve Tibet Kaynakları

Giriş

Türk halklarının zengin bir mitolojiye ve çok sayıda efsaneyle destana sahip oldukları bilinmektedir. Ögel, Türk Mitolojisi adlı iki ciltlik eseriyle Türkiye’de bu alandaki ilk kapsamlı çalışmayı yapmış ve bu alanın önünü açmıştır. Bu bağlamda Türk halklarının mitolojisinde çok önemli bir yere sahip olan Göktürk mitolojisi de daha önce bazı araştırmalarda ele alınmış ve bu mitolojiye ait anlatıların yer aldığı Çince metinlerin çevirilerinin çoğu yayımlanmıştır.[1] Ancak bazı metinler Türkçeye tam çevrilmemiş ve özet şeklinde sunulmuştur. Tibetçe bir belgede yer alan üç Göktürk miti ise bugüne kadar Göktürk mitolojisi kapsamında incelenmemiştir. Bu çalışmada Göktürklere ait Çin ve Tibet kaynaklarında aktarılmış olan mitler incelenmiş, metinler arasında karşılaştırmalar yapılmış ve bugüne kadar Türkçeye tam çevirisi yapılmamış bazı metinler üzerinde ayrıntılı bir şekilde çalışılmıştır. Bahsi geçen Çince ve Tibetçe metinler, çalışmanın sonunda ek olarak okuyuculara sunulmuştur.

1. Çin Kaynaklarına Göre Göktürk Mitleri

Göktürklere ait mitlere bakıldığı zaman, bunlardan iki tanesinin köken miti olduğu görülmektedir.[2] Göktürklerin kendi tarihlerini anlattıkları yazıtlarda, köken miti şaşırtıcı bir biçimde yalnızca bir satırda anlatılmıştır. Köl Tigin Yazıtı’nın Doğu Yüzü’nün 1. satırına göre üstte mavi gök, altta yağız yer kılındığında (yaratıldığında) ikisinin arasında insanoğulları kılınmıştır (yaratılmıştır). İnsanoğullarının üzerine de Bumın Ḳaġan ile İştemi Ḳaġan (hükümdar olarak) oturmuşlardır. Aynı bilgi Bilge Kağan Yazıtı’nda Doğu Yüzü’nün 2. satırında da verilmiştir; ancak satır zarar gördüğünden dolayı cümle okunamaz durumdadır.[3] Göktürkler hakkında bilgi veren Çin kaynakları ise beş farklı Göktürk mitini ayrıntılı bir biçimde aktarmışlardır.

a. Kurttan Türeyiş Miti

Göktürklerin Doğu Türkistan ve Güney Altaylar sahasında neredeyse bütünüyle imha edildikten sonra mucizevî bir şekilde kurttan türediklerini anlatan Göktürk köken miti, Göktürkler hakkında bilgi veren Çin kaynaklarından ZS’daki, SS’daki, BS’daki ve TD’deki Türk Bölümleri ile CFYG’de bulunmaktadır.[4] Aslında metinler karşılaştırıldığında bu mitin iki ana varyasyonu olduğu, bunların ZS’da ve SS’da kayıtlı oldukları, diğer kaynakların (BS, TD ve CFYG) ise bu iki ana varyasyonu kopyaladıkları, birbirleriyle bütünleştirdikleri ve bazı yerlerde özetledikleri görülmektedir.[5] Bütün kaynaklar karşılaştırıldığında, Göktürklerin kurttan türeyiş mitinin ortak anlatısı şu şekildedir:

Ataları Batı Denizi’nin (Xihai 西海) [6] üstünde (kuzeyinde) ya da sağında (batısında) oturan, Hunların (Xiongnu 匈奴) farklı bir soyu (biezhong 別種) olup farklı/bağımsız bir bölük (buluo 部落) hâline gelen Türklerin (Tujue 突厥, Göktürkler) soyadları (xing 姓) Ashina’dır 阿史那. [7] Türklerin ataları orada yaşarlarken komşu bir ülkenin saldırısına uğrayıp yenilirler; düşmanlar bütün aileleri, erkek-kadın demeden küçük-büyük herkesi öldürürler.[8] Geriye bir tek yalnızca on yaşında olan bir oğlan çocuğu kalır, askerler onun küçük olduğunu görüp öldürmeye kıyamazlar, böylece ayaklarını ve kollarını kesip onu otlarla kaplı bir bataklığın (caoze 草 澤) ortasında terk ederler.[9] Bataklıkta bir dişi kurt (pinlang 牝狼) vardır ve çocuğa her seferinde et getirip besler; çocuk müteakiben et yiyerek hayatta kalır ve büyür, kurtla birlikte olur, sonra kurt gebe kalır.[10] Komşu ülkenin hükümdarı bu çocuğun hâlâ yaşadığını duyunca, öldürülmesi için yeniden adamlarını gönderir ve onlara çocuğu öldürmelerini buyurur.[11] Gelen kişiler kurdun çocuğun yanında olduğunu görürler, kurdu da öldürmek isterler, ancak kurt sanki tanrısal (shen 神) bir yardım almış gibi olur, denizin doğusunda Koçu Ülkesi’nin (Gaochangguo 高昌國, Turfan)[12] kuzeyindeki ya da kuzeybatısındaki bir dağa kaçar.[13] Dağda bir mağara (xue 穴) vardır, mağaranın içinde otlarla kaplı bir ova (pingrang maocao 平壤 茂草) bulunmaktadır, çapı yüzlerce li 里 (1 li ≅ 0,5 kilometre) olup dört tarafı hep dağdır.[14] Kurt burada saklanıp sonra on oğul doğurur.[15] On oğul büyüyünce dışarı çıkıp eş alıp onları gebe bırakırlar; sonra hepsinden bir soy olur. Ashina birisinin soyadı (xing) olup en değerli olandır; sonra Ashina uzun süreliğine hükümdar olur.[16] Böylece Türkler otağlarının (ya 牙) kapısına kurt başlı tuğ (langtou du 狼 頭纛) dikerler ve soylarını unutmadıklarını gösterirler.[17] Soyları çoğalır, sonunda yüzlerce aile olurlar.[18] Birkaç nesil sonra bütün bölükler ve herkes, Axian Şad’ın (Axian She 阿賢設) [19] önderliğinde mağaradan çıkarlar, Rurulara (茹茹 / 蠕蠕) [20] bağlanırlar.[21] Uluġ Yabġu (Da Yehu 大葉護, Büyük Yabgu) döneminde soyları daha da güçlenirler.[22] Altay Dağları’nın (Jinshan 金山) güney yamacında yerleşirler ve Rurular için demircilik yaparlar. Altayların biçimi demir tolgaya benzer, onların dilinde demir tolgaya (doumou 兜鍪) Türk (Tujue 突厥) denilir, sonra bu yüzden bu adı benimserler.[23] Metinlerde buradan itibaren Göktürklerin bilinen tarihleri anlatılmaya başlanır.

b. Sibirya’da Türeyiş Miti

Göktürklerin yukarıda incelenen kurttan türeme mitinin yanı sıra, Güney Sibirya’da geçen bir başka köken miti daha bulunmaktadır. Bu mit esasen ZS’da bulunmaktaysa da SS’da yer almamaktadır. BS, TD ve CFYG ise ZS’daki metni hemen hemen aynı biçimde alarak kopyalamışlardır; yalnızca TD’de birkaç cümle eksiktir.[24] Metinler karşılaştırıldığında, Göktürklerin Güney Sibirya’da geçen bu türeyiş mitinin ortak anlatısı şu şekildedir:

Başka bir söylentiye göre Türklerin ataları, *Saka Ülkesi’nden (Suoguo 索 國) çıkmışlardır ve Hunların kuzeyindelerdir.[25] Bölük beyinin (buluo daren 部落大人) adı Abangbu’dur 阿謗步, on yedi kardeşin[26] en büyüğüdür. Kardeşlerden birisinin adı Yizhi Nishidu’dur 伊質泥師都 ve kurttan doğmadır. Abangbu’nun kişiliği aptalca (yuchi 愚癡) olduğu için, devleti sonradan yıkılır.[27] Nishidu farklıdır ve olağanüstü güçlerden etkilenmiştir, yetenek olarak rüzgâr ve yağmur getirebiliyordur.[28] Söylenceye göre iki kadınla evlenir, birisi Yaz Tanrısı’nın (Xiashen 夏神), diğeri Kış Tanrısı’nın (Dongshen 冬神) kızıdır. Kızlardan birisi gebe kalır ve dört oğul doğurur. Bunlardan birisi ak bir kuğuya (baihong 白鴻) [29] dönüşür. Oğullardan birisinin Abakan Irmağı (Afushui 阿輔水) [30] ile Kem Irmağı (Jianshui 劍水) [31] arasında bir ülkesi vardır, unvanı (hao 號) Kırgız (Qigu 契骨) [32] olur. Birisinin ülkesi Yenisey Irmağı’nda (Chuzheshui 處折水) [33] iken, birisi de Batı Sayan Dağı’nda (Basichuzheshishan 跋斯處折施山) [34] oturmaktadır ve oğulların en büyüğüdür.[35] Dağın tepesinde Abangbu’nun soyundan gelen başkaları da vardır ve burada çok soğuğa maruz kalmaktadırlar; ayrıca çiy olduğu için yerler ıslaktır.[36] Büyük oğul, ateş yakıp götürerek onları ısıtmakta ve hepsine yardım etmektedir.[37] Sonra herkes itibarlı büyük oğlu başa geçirir, unvanı (hao) Türk olur, bu aynı zamanda Neduliu Şad’dır (Neduliu She 訥都六設).[38] Neduliu’nun on eşi vardır; doğurdukları oğulların hepsi annelerinin soyadlarını (xing) alırlar, Ashina küçük eşinden[39] olan oğludur, unvanı (hao) Axian Şad olur.[40] Neduliu ölünce on anne çocukları arasından birisini seçeceklerdir, böylece büyük bir ağacın altında toplanırlar ve ortak bir karar alırlar. Bu karara göre ağaç yönünde yukarı doğru zıplanacaktır, en yükseğe zıplamayı başaran kişi de aralarından sıyrılacaktır.[41] Ashina’nın oğlu yaşça en küçüktür ama en yükseğe zıplar, bütün oğullar itibar göstererek onu başlarına geçirirler, unvanı (hao) Axian Şad olur.[42] Bu söylence her ne kadar farklıysa da, kurt soyundan gelme konusunda benzemektedir.[43]

c. Yama’nın Miti

Çin kaynaklarında yukarıda incelediğimiz iki mitin dışında, YYZZ’da ve ondan kopyalamış olan TPGJ’de kayıtlı bir mit daha vardır.[44] Bu mite göre, Türklerin (Göktürkler) atasının Yama (Shemo 射摩) [45] adını taşıdığı söylenir; Şar Gölü’nün (Shelihai 舍利海) [46] bir tanrısı (shen 神) vardır ve bu göl, Ashide Mağarası’nın (Ashideku 阿史德窟) [47] batısında bulunmaktadır.[48] Yama’nın tanrısal güçleri (shenyi 神異) vardır.[49] Göl Tanrıçası ya da Göl Tanrısı’nın kızı (Haishennü 海神女) [50] her gün batımında ak bir geyiğe (bailu 白鹿) binerek Yama’yı karşılar, onunla birlikte göle girer ve ertesi gün onu çıkarıp uğurlar; bu durum on yıllarca sürer.[51] Daha sonra bölüğün (buluo 部落) büyük av zamanı yaklaştığında Göl Tanrıçası/Göl Tanrısı’nın kızı [52], bir gece yarısı Yama’ya ertesi gün av sırasında Yama’nın atalarının doğduğu mağaradan altın boynuzlu ak bir geyiğin (jinjiao bailu 金角白鹿) çıkacağını söyler. Göl Tanrıçası/Göl Tanrısı’nın kızı, Yama’ya bu geyiği ok ile vurursa ilişkilerinin süreceğini ve tam anlamıyla birlikte olabileceklerini, vuramazsa sonsuza dek ayrılacaklarını bildirir. Ertesi gün (Yama kuşatmaya katılır), söylendiği gibi (atalarının) doğduğu mağaranın ağzında altın boynuzlu ak bir geyik belirir. Yama adamlarını kuşatmayı sıkılaştırmaya sevkeder, ancak (geyik) sıçrayıp kuşatmadan çıkacağı sırada, (askerlerinden birisi) boş bulunup (hayvanı) öldürür. Yama bu duruma çok öfkelenir ve elini kaldırdığı gibi A’er Beyi’nin (A’er Shouling 呵唲 首領) [53] başını keser, ardından da “Bundan sonra Teŋri’ye insan kurban etmek (ren ji Tian 人祭天) zorundayız!” diye yemin eder.[54] Bu kurbanları çoğunlukla A’er Bölüğü’nden (A’er Buluo 呵唲部落) [55] seçer, sonra bu bölüğün çocuklarını ve torunlarını yani soyunu öldürerek Teŋri’ye kurban eder. Günümüze dek[56] Türkler bu geleneğe uygun olarak bir tuğa (du 纛) [57] insan kurban etmektedirler ve her zaman A’er Bölüğü’nden insan seçip kullanmaktadırlar.[58] Yama, A’er’ın (A’er Beyi’nin) başını kestiği (günün) akşamına gelindiğinde (Göl Tanrıçası’nın/Göl Tanrısı’nın kızının yanına) geri döner, ancak Göl Tanrıçası/Göl Tanrısı’nın kızı Yama’ya şikâyette bulunur ya da Yama’yı tutar[59] ve “Sen kendi ellerinle birisini öldürmüşsün, çok pis kan kokuyorsun, artık kaderimiz ortak olamaz” diyerek ilişkilerini bitirir.[60]

ç. Türk Başbuğu Miti

Çin kaynaklarında aktarılan bir diğer Göktürk miti, yine TPGJ’de bulunmaktadır. [61] Bu eserde Türk Başbuğu (Tujue Shouling 突厥首領) [62] başlığıyla yer alan bu mite göre Sui Hanedanı’nın Kaihuang 開皇 Saltanat Dönemi’nin (20 Şubat 581- 7 Şubat 601) başlarında, Türk Apa (Tujue Abo 突厥阿波; Apa Ḳaġan)[63] ayaklanmadan önce, başbuğlarının (shouling)[64] onlarca atlısı vardır. Bir tavşanın (tu 兎) peşinden dağa çıkarlar. Dağın başında bir geyik (lu鹿) vardır. Geyik onlara “Güneydeki ermişlerin ülkesine (nanfang shengren zhi guo南方聖人之國) saldırmaktan vazgeçin. Yoksa ülkeniz yok olacak!” der. Kısa süre sonra da ülkelerinde karışıklık çıkar.

d. An Lushan’ın Doğumu Miti

Çin kaynaklarında bulunan son Göktürk miti ise An Lushan’ın 安祿山 ALSSJ’deki ve XTS’daki biyografilerinde yer almaktadır. [65] Bu biyografilerde An Lushan’ın adı, kökenleri ve Ashide boyundan olan annesinin bir kam (şaman) olduğu[66] anlatıldıktan sonra, onun doğaüstü doğumu aktarılır. Bu anlatıya göre, An Lushan’ın annesinin oğlu yoktur ve bir oğlu olması için Yaluoshan’a 軋犖山[67] dua eder ki bu, yabancıların Savaş Tanrısı’dır (Zhanshen 戰神). Anlatının bundan sonraki gidişatı iki metin arasında farklar içerdiği için bu iki anlatıyı ayrı vermeyi uygun görüyoruz:

ALSSJ’ye göre: (An Lushan) Tanrı’nın vesilesiyle doğar. O gece yanı başlarında kızıl ışıklar çakar, dört (bir yandaki) vahşi hayvanlar ulur, gökyüzüne bakanlar (wang qi 望氣) [68] felaket yıldızının onun otağının (üstünde) parladığını görürler. Bu sırada Han Dükü Zhang (Zhang Han Gong 張韓公) adamlarını gönderip, onun otağını aratır (fakat adamlar An Lushan’ı) bulamazlar. (Bunun üzerine adamlar) genç yaşlı (herkesi) öldürürler, (ancak) halk (An) Lushan’ı gizlediği (için öldürülmekten) kurtulur. Garip alametlerin, tuhaflıkların haddi hesabı yoktur. Annesi onun tanrısal olduğuna inanır ve ardından (çocuğa) Yaluoshan adını verir. Türkler savaşa ve Savaş Tanrısı’na Yaluoshan derler. [69]

XTS’ya göre: (An Lushan’ın annesi) kısa bir süre sonra gebe kalır. Doğumda bir ışık huzmesi otağa girerek içeriyi aydınlatır ve tüm yabani hayvanlar ulur. Gökyüzüne bakanlar bunun uğurlu bir alamet olduğunu söylerler. Fanyang Askerî Valisi (Fanyang Jiedushi 范陽節度使) Zhang Renyuan 張仁愿, otağın inceletilmesi için adam gönderir ve hepsinin öldürülmesini ister, ancak (anneyle bebeği) saklanarak kurtulurlar. Anne, tanrının yardım ettiğine inanır ve ardından (çocuğa) Yaluoshan adını verir.

2. Tibetçe Bir Belgede Yer Alan Göktürk Mitleri

Göktürk mitolojisi kapsamında Çin kaynaklarında aktarılan bu beş Göktürk mitinin dışında, bugüne kadar Göktürk mitolojisini inceleyen araştırmacıların dikkatini pek fazla çekmemiş olan üç mit daha vardır. Bu üç mit, Tibetçe bir elyazması belgede aktarılmıştır. Pelliot tarafından 1908 yılında Dunhuang’da 敦煌 bulunan bu elyazması belge, Paris’teki Bibliothèque nationale de France’da Pelliot tibétain koleksiyonunda bulunmaktadır ve koleksiyonda P.T. 1283 numarasıyla kaydedilmiştir. Belgenin bir yüzü Çince iken, diğer yüzünde Tibetçe iki ayrı metin bulunmaktadır. Bu metinlerden ikincisi Byang phyogs na rgyal po du bzhugs pa’i rabs gyi yi geo başlığına sahiptir. Başlığı Kuzeyde Yanyana Kaç Tane Hükümdarın Yaşadığıyla İlgili Metin ya da Kuzeyde Yaşayan Hükümdarların Durumuyla İlgili Metin şeklinde çevrilebilecek olan bu metin, yukarıda sözünü ettiğimiz üç Göktürk mitini barındırmaktadır. Mitlerden iki tanesi tam şekliyle bugüne ulaşmışsa da metnin üçüncü mitini barındıran yeri zaman içerisinde zarar gördüğü için, mitin yalnızca bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir.[70]

Bu belgede kayıtlı Göktürk mitlerinden BPN 68.-77. satırlarda yer alan ilk mite göre, Basmılların ülkesini geçtikten sonra yaşayan bazı boyların da ötesinde, kumlu bir çöle sahip büyük bir sıradağın[71] ardında göğün hükümdarının (gnam gyi rgyal)[72] iki boyu yaşamaktadır. Göktürklerin (’Bug chor)[73] hükümdarı Yama Ḳaġan’ın (Zha ma Kha gan) yöneticiliğinin barışçıl olduğu dönemde bu hükümdar, sözü geçen dağlık bölgeye doğru bir ordu gönderir. Ancak ordu bu dağları aşamaz ve ordudan iki asker, yollarını şaşırıp kaybolurlar. Dişi bir devenin izine rastlayan iki asker, saf bir su kaynağına giden izleri takip ederler ve bir dişi deve sürüsü yakınlarında temiz (arı) bir kadınla[74] karşılaşırlar. Türkçe konuşan kadın onlara yol gösterir ve askerler saklanmak üzere bu kadını takip ederler. O sırada av hayvanlarını kovalayan bir köpek sürüsü geri gelir ve kokularından askerleri bulur; askerler de köpeklerin önünde yere kapanırlar.[75] Bunun üzerine köpekler, askerlerin çölü geçebilmeleri için ihtiyaçları olan şeyleri ve suyu on dişi deveye yükleyip onları ülkelerine geri gönderir. Böylece iki asker Türk ülkesine geri dönmeyi başarırlar.[76]

P.T. 1283 numaralı Tibetçe belgede BPN 77.-84. satırlarda kayıtlı ikinci Göktürk mitine göre, ilk köpek gökten iner. Bu köpekten, birisi kızıl ve diğeri kara renkli olmak üzere iki köpek ortaya çıkar.[77] İki kurt eş olarak dişi bir kurtla çiftleşse de bu dişi kurt kısırdır ve yavrulayamamaktadır. Bu yüzden kızıl ve kara kurtlar, bir Türk evinden genç bir kızı kaçırır ve onunla birlikte olur. [78] Birleşmenin sonucunda doğan erkek yavrular köpek olarak doğarken, kız yavrular insan olarak doğarlar ve temiz (arı) kadınlar olarak gözükürler. Kızıl köpeğin boyuna “Kızıl Burunlular” anlamında *Ḳızıl Küşü (Ge zir Gu shu) [79] adı verilirken, kara köpeğin boyuna “Kara Burunlular” anlamında *Ḳara Küşü (Ga ra Gu shu) [80] adı verilir. Köpekler de kadınlar da Türkçe konuşmaktadırlar; zenginliklerini ve sığır gibi yiyeceklerini kadınlar bir araya getirerek kullanmaktadırlar. Bu boyların arasında erkeklerin bulunduğuna ilişkin bugüne kadar kimse herhangi bir şey duymamıştır.[81]

İncelediğimiz Tibetçe belgede yer alan üçüncü Göktürk miti ise, belge yıpranmış olduğu için tam şekliyle günümüze kadar ulaşamamıştır. Belgede BPN 94.-108. satırlarda kayıtlı olan bu mite göre, kuzey bölgelerinde bir grup “vahşi Türk”[82] yaşamaktadır. Bu “vahşilerden” birisinin bacağı kırılır ve yürüyemediği için arkadaşları onun bacağının önünde bir at öldürürler. Ardından bu kişiler, çok sayıda odun toplarlar ve bacağı kırık arkadaşlarına bir çakmak taşı verip onu orada terk ederler. Kısa bir süre sonra, çok yorgun düşmüş bir kaplan gelerek kırık bacağa yaklaşır. Kaplanın arkasından bir hayvan gelmektedir; bu hayvanın bedeni bir sıçandan[83] daha büyüktür, kürkü demir bir alete sahiptir, boynu ile sağ ve sol yanlarında başparmak büyüklüğünde beyaz bir benek vardır.[84] Bacağı kırık olan adam, bu hayvanın beyaz benekli yanına doğru bir ok atıp onu öldürür. Hayvanın bedeni bir domuz gibi kamburdur; kürkü demir bir alet gibi sert ve dikenli olup, burnundan kuyruğunun ucuna kadar gitmektedir, bir kılıç gibi de sivri bir uca sahiptir. Hayvana Türkçede Kog nyo yog denilmektedir. [85] Metnin bundan sonra kalan kısmı ise zarar gördüğü için, mitin kalan kısmının tam olarak nasıl olduğu bilinmemektedir.[86]

Sonuç

Göktürk mitolojisini incelediğimiz bu çalışmamızda, Göktürk mitlerinin anlatıldığı Çin kaynaklarındaki kayıtların karşılaştırmasını yaparak, bu beş mitin ortak mit metinlerini oluşturduk. Böylece, metinler arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları göstermiş olduk. Yama’yla ilgili Göktürk mitini de Türkçeye ilk kez tam şekliyle çevirip inceledik. P.T. 1283 numaralı Tibetçe bir belgede yer alan üç farklı Göktürk mitini ise yine Göktürk mitolojisi kapsamında inceledik. Bugüne kadar Göktürk mitlerini incelemiş olan çalışmaları gözden geçirerek, çeviri ve yorum farklarını okuyucular için bir araya getirdik. Mitlerde geçen kişi adları, unvanlar, topluluk adları ve yer adları gibi unsurları ayrıntılı bir şekilde inceledik, bu konularda daha önce yapılmış çalışmalara yer verdik ve kendimiz de bazı önerilerde bulunduk. Çin ve Tibet kaynaklarında kayıtlı olan Göktürk mitlerini incelediğimiz bu çalışmamızla birlikte, Göktürk mitolojisinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuş olduk.

EKLER

Ek 1. Göktürklerin kurttan türeyiş mitini aktaran Çin kaynaklarındaki kayıtlar

ZS 50.907-908: 突厥者,蓋匈奴之別種,姓阿史那氏。別為部落。後為 鄰國所破,盡滅其族。有一兒,年且十歲,兵人見其小,不忍殺之,乃刖 其足,棄草澤中。有牝狼以肉飼之,及長,與狼合,遂有孕焉。彼王聞此 兒尙在,重遣殺之。使者見狼在側,並欲殺狼。狼遂逃于高昌國之北山。 山有洞穴,穴內有平壤茂草,周回數百里,四面倶山。狼匿其中,遂生十 男。十男長大,外託妻孕,其後各有一姓,阿史那即一也。子孫蕃育,漸 至數百家。經數世,相與出穴,臣於茹茹。居金山之陽,為茹茹鐵工。金 山形似兜鍪,其俗謂兜鍪為「突厥」,遂因以為號焉。

SS 84.1863-1864: 或云,其先國於西海之上,為鄰國所滅,男女無少 長盡殺之。至一兒,不忍殺,刖足斷臂,棄於大澤中。有一牝狼,每啣肉 至其所,此兒因食之,得以不死。其後遂與狼交,狼有孕焉。彼鄰國者, 復令人殺此兒,而狼在其側。使者將殺之,其狼若為神所憑,歘然至於海 東,止於山上。其山在高昌西北,下有洞穴,狼入其中,遇得平壤茂草, 地方二百餘里。其後狼生十男,其一姓阿史那氏,最賢,遂為君長,故牙 門建狼頭纛,示不忘本也。

有阿賢設者,率部落出於穴中,世臣茹茹。至大葉護,種類漸強。

BS 99.3285: 突厥者,其先居西海之右,獨為部落,蓋匈奴之別種也。 姓阿史那氏。後為隣國所破,盡滅其族。有一兒,年且十歲,兵人見其 小,不忍殺之,乃刖足斷其臂,棄草澤中。有牝狼以肉餌之,及長,與狼 交合,遂有孕焉。彼王聞此兒尙在,重遣殺之。使者見在狼側,ᮚ欲殺 狼。於時若有神物,投狼於西海之東,落高昌國西北山。山有洞穴,穴內 有平壤茂草,周廻數百里,四面倶山。狼匿其中,遂生十男。十男長,外 託妻孕,其後各為一姓,阿史那即其一也,最賢,遂為君長。故牙門建狼 頭纛,示不忘本也。漸至數百家,經數世,有阿賢設者,率部落出於穴 中,臣於蠕蠕。至大葉護,種類漸強。

TD 197.5401-5402: 或云,其先國於西海之上,為鄰國所滅,男女無 少長,盡殺之。有一兒,年且十歲,以其小不忍殺之,乃刖足斷臂,弃於 大澤中。有牝狼ェ銜肉至於兒處所,此兒因食之,得以不死。其後遂與狼 交,狼有孕焉。負於西海之東,止於山上。其山在高昌西北,有洞穴,狼 入其中,遇得平壤茂草,地方二百餘里。後狼生十男,長大外託妻孕,其 後各為一姓,阿史那即其一也。子孫蕃育,漸至數百家。經數代,相與穴 處而臣於蠕蠕。

CFYG 956.11251b-11252a: 或云其先國於西海之上為鄰國滅男女無少長 盡殺之至一兒不忍殺刖足斷臂棄於大澤中有一牝狼ェ銜肉至其所此兒因食 之得以不死其後遂與狼交狼有孕焉彼鄰國者復令人殺此兒而狼在其側使者 將殺之其狼若為神所憑 然至于海東止於山上其山在高昌西北下有洞穴狼 入其中遇得平壤茂草地方二百馀裡其後狼生十男其一姓阿史那氏最賢遂為 君長故牙門建狼頭纛示不忘本也

Ek 2. Göktürklerin Sibirya’da geçen türeyiş mitini aktaran Çin kaynaklarındaki kayıtlar

ZS 50.908: 或云突厥之先出於索國,在匈奴之北。其部落大人曰阿謗 步,兄弟十七人。其一曰伊質泥師都,狼所生也。謗步等性竝愚癡,國遂 被滅。泥師都既別感異氣,能徵召風雨。娶二妻,云是夏神、冬神之女 也。一孕而生四男。其一變為白鴻;其一國於阿輔水、劍水之間,號為契 骨;其一國於處折水;其一居踐斯處折施山,即其大兒也。山上仍有阿謗 步種類,竝多寒露。大兒為出火溫養之,咸得全濟。遂共奉大兒為主,號 為突厥,即訥都六設也。訥都六有十妻,所生子皆以母族為姓,阿史那是 其小妻之子也。訥都六死,十母子內欲擇立一人,乃相率於大樹下,共為 約曰,向樹跳躍,能最高者,即推立之。阿史那子年幼而跳最高者,諸子 遂奉以為主,號阿賢設。此說雖殊,然終狼種也。

BS 99.3286: 又曰突厥之先,出於索國,在匈奴之北。其部落大人曰阿 謗步,兄弟七十人,其一曰伊質泥師都,狼所生也。阿謗步等性並愚癡, 國遂被滅。泥師都既別感異氣,能徵占風雨。娶二妻,云是夏神、冬神之 女。一孕而生四男:其一變為白鴻;其一國於阿輔水、劒水之間,號為契 骨;其一國於處折水;其一居跋斯處折施山,即其大兒也。山上仍有阿謗 步種類,並多寒露,大兒為出火溫養之,咸得全濟。遂共奉大兒為主,號 為突厥,即納都六設也。都六有十妻,所生子皆以母族姓,阿史那是其小 妻之子也。都六死,十母子內欲擇立一人,乃相率於大樹下,共為約曰: 「向樹跳躍,能最高者,即推立之。」阿史那子年幼而跳最高,諸子遂奉 以為主,號阿賢設。此說雖殊,終狼種也。

TD 197.5402: 又云,先出於索國,在匈奴之北。其部落大人曰阿謗 步,兄弟十七人,其一曰伊質泥師都,狼所生也。謗步等性並愚癡,國遂 被滅。泥師都既別感異氣,能徵召風雨。娶二妻,云是夏神、冬神之女,一孕而生四男。其大兒名訥都六設,眾奉為主,號為突厥。都六所生子, 皆以母族為姓,阿史那是其一也,號阿賢設。此說雖殊,然倶狼種也。

CFYG 956.11252a: 又云突厥之先出於索國在匈奴之北其部落大人阿謗 步兄弟十七人其一曰伊質泥師都狼所生謗步等性亦愚癡國遂被滅泥師都既 別感異氣能徵召風雨娶二妻云夏神冬神之女一孕而生四男其一變為白鴻其 一國於阿輔水之間號為契骨其一國於處析水其一居跋斯處析施山即其大兒 也山上仍有阿謗步種類並多寒露火兒為出火溫養之咸得全濟遂共奉火兒為 主號為突厥即訥都六設也都六有十妻所生子皆以其母族為姓阿史那是其小 妻之子也都六死十母子內欲擇立一人乃相率於大樹下共為約曰向樹跳躍能 最高者推立阿史子年幼而跳最高諸子遂奉以為主號阿賢設此說雖殊然皆狼 種也

Ek 3. Göktürklerin Yama ile ilgili mitini aktaran Çin kaynaklarındaki kayıtlar

YYZZ 4.44-45: 突厥之先曰射摩舍利海神,神在阿史德窟西。射摩有神 異,海神女ェ日暮,以白鹿迎射摩入海,至明送出,經數十年。後部落將 大獵,至夜中,海神女謂射摩曰:「明日獵時,爾上代所生之窟,當有 金角白鹿出。爾若射中此鹿,畢形與吾來往,或射不中,即緣絕矣。」至 明入圍,果所生窟中有金角白鹿起,射摩遣其左右固其圍,將跳出圍,遂 殺之。射摩怒,遂手斬呵唲首領,仍誓之曰:「自殺此之後,須人祭天。 」即取呵唲部落子孫斬之以祭也。至今,突厥以人祭纛,常取呵唲部落用 之。射摩既斬呵唲,至暮還,海神女報射摩曰:「爾手斬人,血氣腥穢, 因緣絕矣。」

TPGJ 480.3957: 突厥之先曰射摩。舍利海有神。在阿史得蜜西。射摩 有神異。海神女ェ日暮。以白鹿迎射摩入海。至明送出。經數十年。後部 落將大獵。至夜中。海神謂射摩曰。明日獵時。爾上代所生之窟。當有金 角白鹿出。爾若射中此鹿。畢形與吾來往。或射不中。即緣絕矣。至明入 圍。果所生窟中。有白鹿金角起。射摩遣其左右固其圍。將跳出圍。遂殺 之。射摩怒。遂手斬阿唲首領。仍誓之曰。自此之後。須以人祭天。常取 阿唲。即取部落子孫斬之以祭也。至今突厥以人祭纛。部落用之。射摩既 斬阿唲。至暮還。海神女執射摩曰。爾手斬人。血氣腥穢。因緣絕矣。

Ek 4. Göktürklerin Türk Başbuğu mitini aktaran TPGJ’deki kayıt

TPGJ 138.1003-1004: 突厥首領。隋開皇初。突厥阿波未叛之前。有首 領數十騎。逐一兎至山。山上有鹿。臨崖告人云。你等無事觸他南方聖人 之國。不久當滅。俄而國內大亂。

Ek 5. Göktürklerin An Lushan’ın doğumu mitini aktaran Çin kaynaklarındaki kayıtlar

ALSSJ 1.1: 安祿山,營州雜種胡也,小名軋犖山。母阿史德氏,為突厥 巫,無子,禱軋犖山,神應而生焉。是夜赤光傍照,群獸四鳴,望氣者見 妖星芒熾落其穹廬。時張韓公使人搜其廬,不獲,長幼並殺之。祿山為人 藏匿,得免。怪兆奇異不可悉數,其母以為神,遂命名軋犖山焉。突厥呼 鬥戰神為軋犖山。

XTS 225A.6411: 安祿山,營州柳城胡也,本姓康。母阿史德,為覡, 居突厥中,禱子於軋犖山,虜所謂鬬戰神者,既而妊。及生,有光照穹 廬,野獸盡鳴,望氣者言其祥,范陽節度使張仁愿遣搜廬帳,欲盡殺之, 匿而免。母以神所命,遂字軋犖山。




KISALTMALAR

a.g.e. : adı geçen eser

ALSSJ : An Lushan Shiji 安祿山事蹟

bkz. : bakınız

BPN : Byang phyogs na rgyal po du bzhugs pa’i rabs gyi yi geo

BS : Beishi 北史

c. : cilt

CFYG : Cefu Yuangui 冊府元龜

EOÇ : Erken Orta Çince

GOÇ : Geç Orta Çince

s. : sayfa

SS : Suishu 隋書

TD : Tongdian 通典

THY : Tang Huiyao 唐會要

TPGJ : Taiping Guangji 太平廣記

XTS : Xin Tangshu 新唐書

YYZZ : Youyang Zazu 酉陽雜俎

ZS : Zhoushu 周書

KAYNAKLAR

Birinci El Kaynaklar

Ban Zhao 班昭, Hanshu 漢書, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1964.

Byang phyogs na rgyal po du bzhugs pa’i rabs gyi yi geo, Pelliot tibétain 1283, Bibliothèque nationale de France, Paris ( http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b8305761g ).

Du You 杜佑, Tongdian 通典, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1996.

Duan Chengshi 段成式, Youyang Zazu 酉陽雜俎, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1981.

Fan Ye 范曄, Hou Hanshu 後漢書, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1973.

İbn Fazlân, Seyahatnâme, çev. Ramazan Şeşen, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1995.

Kapusuzoğlu, Gökçen, Taiping Derlemesinde Türkler, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017.

Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, çev. Besim Atalay, 4 Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998-1999.

Li Fang 李昉, Taiping Guangji 太平廣記, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1986.

Li Yanshou 李延壽, Beishi 北史, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1974.

Linhu Defeng 令狐德棻, Zhoushu 周書, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1974.

Liu Xu 劉昫, Jiu Tangshu 舊唐書, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1975.

Liu Mau-tsai, Die Chinesischen Nachrichten Zur Geschichte Der Ost-Türken (T’u-küe), 2 Cilt, Otto Harrassowitz, Wiesbaden, 1958.

____________, Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri, çev. Ersel Kayaoğlu ve Deniz Banoğlu, Selenge Yayınları, İstanbul, 2006.

Malov, Sergey Yefi moviç, Pamyatniki drevnetyurkskoy pis’mennosti Mongolii i Kirgizii, İzdatel’stvo Akademii Nauk SSSR, Moskva, 1959.

Minorsky, V., Sharaf al-Zamān Ṭāhir Marvazī on China, the Turks and India: Arabic text (circa A.D. 1120) with an English translation and commentary, Royal Asiatic Society, London, 1942.

Müller, Karl, Fragmenta Historicorum Græcorum, 5 Cilt, Parisiis Editore Ambrosio Firmin Didot, Paris, 1851.

Onat, Ayşe, Çin Kaynaklarında Türkler: Han Hanedanı Tarihinde “Batı Bölgeleri”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2012.

Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1994.

Ouyang Xiu 歐陽修, Xin Tangshu 新唐書, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1975.

Ölmez, Mehmet, Orhon-Uygur Hanlığı Dönemi Moğolistan’daki Eski Türk Yazıtları: Metin-Çeviri-Sözlük, BilgeSu Yayıncılık, Ankara, 2012.

Radloff , W., Die Alttürkischen Inschriften Der Mongolei, 2 Cilt, Otto Zeller Verlag, Osnabrück, 1987.

Sima Guang 司馬光, Zizhi Tongjian 資治通鑑, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1976.

Tekin, Talât, Orhon Yazıtları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988.

Theophylactus Simocatta, Historiae, ed. Immanuel Bekker, Corpus Scriptorium Historiae Byzantinae, Impensis Ed. Weberi, Bonn, 1834.

Togan, İsenbike, Kara, Gülnar ve Baysal, Cahide, Çin Kaynaklarında Türkler: Eski T’ang Tarihi (Chiu T’ang-shu) 194a: “Türkler” Bölümü: Açıklamalı Metin Neşri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2006.

Wang Qinruo 王欽若, Cefu Yuangui 冊府元龜, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北 京, 1994. Wei Zheng 魏徵, Suishu 隋書, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1982.

Wang Pu 王溥, Tang Huiyao 唐會要, Zhonghua Shuju 中華書局, Shanghai 上海, 1955.

Yao Runeng 姚汝能, An Lushan Shiji 安祿山事蹟 ( http://ctext.org/wiki.pl?if=gb&- res=901637 ).

Araştırma Eserler

Atwood, Christopher P., “The Notion of Tribe in Medieval China: Ouyang Xiu and the Shatuo Dynastic Myth”, Miscellanea Asiatica: Festschrift in Honor of Françoise Aubin, ed. Denise Aigle, Isabelle Charleux, Vincent Goossaert ve Roberte Hamayon, Institute Monumenta Serica, Sankt Augustin, 2010, s. 593-621.

____________, “Some Early Inner Asian Terms Related to the Imperial Family and the Comitatus”, Central Asiatic Journal, 56, (2012-2013), s. 49-86.

Aydın, Erhan, “Ongi Yazıtı Üzerine İncelemeler”, İlmî Araştırmalar: Dil ve Edebiyat İncelemeleri, 25, (2008), s. 21-38.

Bacot, Jacques, “Reconnaissance en Haute Asie Septentrionale par cinq envoyés Ouigours au VIIIe siècle”, Journal Asiatique, 244, (1956), s. 137-153.

Barthold, W., “Türklerde ve Moğollarda Defi n Merasimine Dair”, çev. Abdülkadir İnan, Belleten, XI/43, (1947), s. 515-539.

Baxter, William H., An Etymological Dictionary of Common Chinese Characters [Preliminary Draft of 28 October 2000], 2000.

Baykuzu, Tilla Deniz, An Lu-shan İsyanı ve Büyük Yen Devleti, Kömen Yayınları, Konya, 2013.

Beckwith, Christopher I., The Tibetan Empire in Central Asia: A History of the Struggle for Great Power among Tibetans, Turks, Arabs, and Chinese during the Early Middle Ages, Princeton University Press, Princeton, 1993.

____________, Empires of the Silk Road: A History of Central Eurasia from the Bronze Age to the Present, Princeton University Press, Princeton, 2009.

____________, “The Pronunciation, Origin, and Meaning of A-shih-na in Early Old Turkic”, Central Eurasia in the Middle Ages: Studies in Honour of Peter B. Golden, ed. Osman Karatay ve István Zimonyi, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden, 2016, s. 39-46.

Berta, Árpád, Sözlerimi İyi Dinleyin…: Türk ve Uygur Runik Yazıtlarının Karşılaştırmalı Yayını, çev. Emine Yılmaz, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2010.

Caferoğlu, A., Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul, 1968.

Cen Zhongmian 芩仲勉, Tujue Jishi 突厥集史, 2 Cilt, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1958.

Clauson, Gérard, “À propos du manuscrit Pelliot tibétain 1283”, Journal Asiatique, 245, (1957), s. 11-24.

Clauson, Gerard, “The Ongin Inscription”, Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland, 3/4, (1957), s. 177-192.

____________, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford University Press, Oxford, 1972.

Dobrovits, Mihály, “Ongin Yazıtını Tahlile Bir Deneme”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2000, (2001), s. 147-150.

Durmuş, İlhami, İskitler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007.

Eberhard, W., “Remarks on Širalγa”, Oriens, 1/2, (1948), s. 220-221.

Eberhard, Wolfram, Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996.

Ekrem, Erkin, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Kavimleri (M.Ö. 2146-318), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1995.

____________, Hsüan-Tsang Seyahatnamesi’ne Göre Türkistan, (Basılmamış Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003.

____________, “Kao-ch’ang Devleti: Kuruluşu ve Yıkılışı”, Türkiyat Araştırmaları, 7, (2008), s. 5-32.

Erdal, Marcel, “Ongin Yazıtı”, çev. Semih Tezcan, “Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl” Konulu III. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu – 26-29 Mayıs 2010 – Bildiriler Kitabı, ed. Ülkü Çelik Şavk, Hacettepe Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2011, s. 363-372.

Erkoç, Hayrettin İhsan, “Batı Göktürk Kağanlığı’nın Kuruluşu”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 33/1, (2016), s. 43-72.

____________, “Türk Mitlerindeki Motifl er (VI.-VIII. Yüzyıllar)”, Journal of Old Turkic Studies, 1/1, (2017), s. 36-75.

Golden, Peter B., An Introduction to the History of the Turkic Peoples: Ethnogenesis and StateFormation in Medieval and Early Modern Eurasia and the Middle East, Otto Harrassowitz, Wiesbaden, 1992.

____________, Türk Halkları Tarihine Giriş: Ortaçağ ve Erken Yeniçağ’da Avrasya ve Ortadoğu’da Etnik Yapı ve Devlet Oluşumu, çev. Osman Karatay, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017.

____________, “Cumanica V: The Basmıls and Qıpčaqs”, Archivum Eurasiae Medii Aevi, 15, (2006-2007), s. 13-42.

____________, “Ethnogenesis in the tribal zone: The Shaping of the Turks”, Studies on the Peoples and Cultures of the Eurasian Steppes, ed. Cătălin Hriban, Editura Academiei Române – Muzeul Brăilei Editura Istros, Bucureşti – Brăila, 2011, s. 17-63.

____________, “The Great King of the Türks”, Turkic Languages, 20, (2016), s. 26-59.

Gömeç, Saadettin, “Türk Tarihinde An Lu-shan ve Destanı”, Tarihin Peşinde -Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5, (2011), s. 191-196.

Gömeç, Saadettin Yağmur, Kök Türk Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2016.

Hakasça-Türkçe Sözlük, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Viktor Butanayev, Almagül İsina, Erdal Şahin, Liaisan Şahin ve Aylin Koç, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007.

Hirakawa, Akira, A Buddhist Chinese-Sanskrit Dictionary, The Reiyukai, Tokyo, 1997.

Hirth, Friedrich, “Nachworte zur Inschrift des Tonjukuk: Beiträge zur Geschichte der Ost-Türken im 7. und 8. Jahrhundert Nach Chinesischen Quellen”, Die Alttürkischen Inschriften der Mongolei, c. II, Otto Zeller Verlag, Osnabrück, 1987, s. 1-140.

Kafesoğlu, İbrahim, Türk Millî Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2002.

Kaya, Korhan, Sanskrit-Türkçe Sözlük, İmge Kitabevi, Ankara, 2006.

Kırilen, Gürhan, “Türk Türeyiş Destanı’nda Geçen “Komşu Ülke (Lin Guo)” Sorunu Üzerine”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, XXXIII/56, (2014), s. 73-88.

____________, Eski Çin’in Ötekisi Türkler, Kimlik Yayınevi, Ankara, 2015.

____________, Göktürklerden Önce Türkler, Gece Kitaplığı, Ankara, 2015.

Kljaštornyj, Sergej G. ve Livšic, Vladimir A., “The Sogdian Inscription of Bugut Revised”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, XXVI/1, (1972), s. 69- 102.

Klyashtorny, Sergey G., “The Royal Clan of the Turks and the Problem of Early Turkic-Iranian Contacts”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, XLVII/3, (1994), s. 445-447.

Mayrhofer, Manfred, Kurzgefaßtes etymologisches Wörterbuch des Altindischen – A Concise Etymological Sanskrit Dictionary, 4 Cilt, Carl Winter – Universitätsverlag, Heidelberg, 1956.

Moravcsik, Gyula, Byzantinoturcica, 2 Cilt, E. J. Brill, Leiden, 1983.

Moriyasu, Takao, “À propos des tribus de l’Asie Centrale qui se trouvent dans les sources tibétaines: DRU-GU et HOR”, Journal of Asian and African Studies, 14, (1977), s. 1-48.

____________, “La nouvelle interprétation des mots Hor et Ho-yo-hor dans le manuscrit Pelliot tibétain 1283”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, 34, 1/3, (1980), s. 171-184.

Ōsawa, Takashi, “Revisiting the Ongi inscription of Mongolia from the Second Turkic Qaγanate on the basis of rubbings by G. J. Ramstedt”, Suomalais-Ugrilaisen Seuran Aikakauskirja, 93, (2011), s. 147-203.

Ögel, Bahaeddin, “Doğu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar”, Belleten, XXI/81, (1957), s. 81-137.

____________, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve açıklamaları ile destanlar), 2 Cilt, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993-1995.

Ölmez, Mehmet, “Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 64/1, (2016), s. 43-86.

Pulleyblank, Edwin G., “A Sogdian Colony in Inner Mongolia”, T’oung Pao, 41, 4/5, (1952), s. 317-356.

____________, Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Early Middle Chinese, Late Middle Chinese, and Early Mandarin, UBC Press, Vancouver, 1991.

Roux, Jean-Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002.

Rybatzki, Volker, “Titles of Türk and Uigur Rulers in the Old Turkic Inscriptions”, Central Asiatic Journal, 44/2, (2000), s. 205-292.

Schmidt, P. W., “Tukue’lerin Dini”, çev. Sâdettin Buluç, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XIV, (1966), s. 63-80.

Sinor, Denis, “The Legendary Origins of the Türks”, Folklorica: Festschrift for Felix J. Oinas, ed. Egle Victoria Žygas ve Peter Voorheis, Indiana University Uralic and Altaic Studies, 141, Bloomington Indiana, 1982, s. 223-257.

____________, “Some Components of the Civilization of the Türks (6th to 8th century A.D.)”, Altaic Studies Papers at the 25th Meeting of the Permanent International Altaistic Conference at Uppsala June 7–11 1982, ed. Gunnar Jarring ve Staff an Rosén, Konferenser 12, Almqvist & Wiksell International, Stockholm, 1985, s. 145-159.

____________, “The establishment and dissolution of the Türk empire”, The Cambridge History of Early Inner Asia: From Earliest Times to the Rise of the Mongols, ed. Denis Sinor, Cambridge University Press, Cambridge, 1994, s. 285-316.

Sümer, Faruk, Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları, 2 Cilt, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1999.

Taşağıl, Ahmet, Gök-Türkler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995.

____________, Kök Tengri’nin Çocukları (Avrasya Bozkırlarında İslâm Öncesi Türk Tarihi), Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2013.

____________, Ergenekon’dan Kağanlığa Türk Model Devleti Gök Türkler, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2016.

Tekin, Talât, A Grammar of Orkhon Turkic, Indiana University Publications, Bloomington, 1968.

Tezcan‚ Semih, “VIII. Yüzyıldan Kalma 1283 Numaralı Tibetçe El Yazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzerine”, I. Türk Dili Bilimsel Kurultayına Sunular Bildiriler (Ankara, 27-29 eylül 1972), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1975, s. 299-307.

Toparlı, Recep, Vural, Hanifi ve Karaatlı, Recep, Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007.____________,“Kuzey Moğolistan’da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat (Terhin) Kitabesi”, Belleten, XLVI/184, (1982), s. 795-838.

User, Hatice Şirin, Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı Yazıtları: Söz Varlığı İncelemesi, Kömen Yayınları, Konya, 2009.

Venturi, Federica, “An Old Tibetan Document on the Uighurs: A New Translation and Interpretation”, Journal of Asian History, 42/1, (2008), s. 1-35.

Yamada, Nobuo, “The Original Turkish Homeland”, Journal of Turkish Studies, 9 (Niġuča Bičig / Pi Wên Shu: An Anniversary Volume in Honor of Francis Woodman Cleaves), (1985), s. 243-246.

Zuyev, Yu. A., “Tamgi loşadey iz vassal’nıh knyajestv (Perevod iz kitayskogo soçineniya VIII-X vv. Tanhuyyao, t. III, tszyuan’ 72, str. 1305-1308)”, Novıye materialı po drevney i srednevekovoy istorii Kazahstana, Trudı instituta istorii, arheologii i étnografi i, İzdatel’stvo Akademii nauk kazahskoy SSR, Alma-Ata, 1960, s. 93-140.

_____________, Ranniye tyurki: Oçerki istorii i ideologii, Dayk-Press, Almatı, 2002.

Dipnotlar

  1. Bu metinlerin Avrupa dillerine ilk çevirileri 17.-19. yüzyıllarda d’Herbelot, de Guignes ve Julien tarafından Fransızcaya, Biçurin tarafından da Rusçaya yapılmıştır (Bahaeddin Ögel, “Doğu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar”, Belleten, XXI/81, (1957), s. 81-83; Ahmet Taşağıl, Gök-Türkler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995, s. 5). Hirth, Göktürk mitlerinden ikincisinin Almanca çevirisini bir araştırmasında aktarmıştır (Friedrich Hirth, “Nachworte zur Inschrift des Tonjukuk: Beiträge zur Geschichte der Ost-Türken im 7. und 8. Jahrhundert Nach Chinesischen Quellen”, Die Alttürkischen Inschriften der Mongolei, c. II, Otto Zeller Verlag, Osnabrück, 1987, s. 42). Eberhard, Göktürk mitlerini özetleyerek, kısa cümleler halinde aktarmıştır (Wolfram Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, çev. Nimet Uluğtuğ, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996, s. 86). Ögel, Çince metinleri karşılaştırarak Türkçeye çevirmiş ve buradaki bazı adları, yerleri, motifl eri inceleyerek bu mitlerdeki tarihî arka planı ortaya çıkarmaya çalışmıştır (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 84-112; Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve açıklamaları ile destanlar), c. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, s. 19-29, 569-570). Aynı sıralarda Liu da Çince metinlerin Almanca çevirilerini yapmıştır (Liu Mau-tsai, Die Chinesischen Nachrichten Zur Geschichte Der Ost-Türken (T’u-küe), c. I, Otto Harrassowitz, Wiesbaden, 1958, s. 5-6, 40-41). Liu’nun bu çevirisi Kayaoğlu ve Banoğlu tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir (Liu Mau-tsai, Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri, çev. Ersel Kayaoğlu ve Deniz Banoğlu, Selenge Yayınları, İstanbul, 2006, s. 13-16, 61-62). Sinor, Göktürklerin efsanevî kökenleri üzerine bir çalışma yapmış ve Göktürk mitlerinin Çin kaynaklarındaki anlatılarını İngilizceye çevirmiştir (Denis Sinor, “The Legendary Origins of the Türks”, Folklorica: Festschrift for Felix J. Oinas, ed. Egle Victoria Žygas ve Peter Voorheis, Indiana University Uralic and Altaic Studies, 141, Bloomington Indiana, 1982, s. 223-253). Benzer bir çalışma Yamada tarafından da yapılmıştır (Nobuo Yamada, “The Original Turkish Homeland”, Journal of Turkish Studies, 9 (Niġuča Bičig / Pi Wên Shu: An Anniversary Volume in Honor of Francis Woodman Cleaves), (1985), s. 243-246). Golden, daha önce yapılmış çevirilere, özellikle de Sinor’a dayanarak Göktürk mitlerini tanıtmış ve o güne kadar yapılmış olan incelemelerdeki görüşleri derlemiştir (Peter B. Golden, An Introduction to the History of the Turkic Peoples: Ethnogenesis and State-Formation in Medieval and Early Modern Eurasia and the Middle East, Otto Harrassowitz, Wiesbaden, 1992, s. 117-120). Golden’ın bu çalışması sonradan Karatay tarafından Türkçeye çevrilmiştir (Peter B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş: Ortaçağ ve Erken Yeniçağ’da Avrasya ve Ortadoğu’da Etnik Yapı ve Devlet Oluşumu, çev. Osman Karatay, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 129-131). Taşağıl ise Çince metinleri incelemiş, ayrıca daha önce tercümesi yapılmamış bazı metinlerin Türkçe çevirilerini vermiştir (Taşağıl, Gök-Türkler, s. 10-14, 95-96, 110-111; Ahmet Taşağıl, Ergenekon’dan Kağanlığa Türk Model Devleti Gök Türkler, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2016, s. 41-42). Kırilen, bu kaynaklardan ZS’da bulunan Türk Bölümü’nü Türkçeye çevirmiş ve diğer kaynaklardaki metinlerle karşılaştırmalar yapmıştır. Kendisi ayrıca, diğer kaynaklarda bu bölümde verilen bilgilere benzer olan anlatıları da Türkçeye çevirmiştir (Gürhan Kırilen, Eski Çin’in Ötekisi Türkler, Kimlik Yayınevi, Ankara, 2015, s. 213-239). Göktürklere ait mitlerin yeni bir çevirisi ise tarafımızca yapılmıştır; sözü geçen çalışmamızda yalnızca çeviriler verilmiş ve metin incelemesi yapılmamış, ancak bu mitlerdeki motifl er incelenmiştir (Hayrettin İhsan Erkoç, “Türk Mitlerindeki Motifl er (VI.-VIII. Yüzyıllar)”, Journal of Old Turkic Studies, 1/1, (2017), s. 36-75). Son olarak da Kapusuzoğlu, TPGJ’deki iki Göktürk mitini Çinceden Türkçeye çevirmiştir (Gökçen Kapusuzoğlu, Taiping Derlemesinde Türkler, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017, s. 12-13, 20). Çalışmamız sırasında Çince metinlerdeki sorunlu kısımların çevrilmesi konusunda değerli zamanlarından ayırıp bize yardımcı olan Sn. Gürhan Kırilen’e ve Sn. Gökçen Kapusuzoğlu’ya şükranlarımızı sunarız.
  2. Ögel’e göre Göktürklerin türeyiş mitlerinden birincisi bir “devlet efsanesi”, ikincisi ise bir “halk efsanesi” idi (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 25, 28-29). Klyaştornıy da bu iki mitin, tek bir mitin farklı varyasyonları olduğunu düşünmüştür (Sinor, “The Legendary…”, s. 251). Sinor ise Göktürklere ait iki farklı köken mitinin olmasına daha farklı bir açıklama getirmiştir. Bu açıklamaya göre, esas Göktürk halkını oluşturan boylar aslında farklı bölgelerden gelmişlerdir ve bunlar belirli bir amaç için birleşmişlerdir; kendi boylarına ait mitler de kendileriyle birlikte varlıklarını sürdürmüştür. Bu nedenle Çinliler, Göktürklerin farklı mitlerinin olduğunu düşünmüşlerdir (Sinor, “The Legendary…”, s. 236-237, 249; Denis Sinor, “Some Components of the Civilization of the Türks (6th to 8th century A.D.)”, Altaic Studies Papers at the 25th Meeting of the Permanent International Altaistic Conference at Uppsala June 7–11 1982, ed. Gunnar Jarring ve Staff an Rosén, Konferenser 12, Almqvist & Wiksell International, Stockholm, 1985, s. 151-152; Denis Sinor, “The establishment and dissolution of the Türk empire”, The Cambridge History of Early Inner Asia: From Earliest Times to the Rise of the Mongols, ed. Denis Sinor, Cambridge University Press, Cambridge, 1994, s. 288). Golden ve Kırilen de bu düşünceye katıldıklarını belirtmişlerdir (Golden, An Introduction…, s. 120; Gürhan Kırilen, “Türk Türeyiş Destanı’nda Geçen “Komşu Ülke (Lin Guo)” Sorunu Üzerine”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, XXXIII/56, (2014), s. 76).
  3. Talât Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988, s. 8-9, 36-37. Schmidt, bu cümlede yaratıcı varlığın belirtilmemesini dayanak alarak burada yaratıcının muhtemelen Teŋri (Tanrı, Gök Tanrı) olmasına karşılık, Göktürklerde Teŋri’nin yaratıcı bir vasfının bulunduğuna ilişkin genellikle açık bir vesika ve kanıt olmadığını ileri sürmüştür (P. W. Schmidt, “Tukue’lerin Dini”, çev. Sâdettin Buluç, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, XIV, (1966), s. 74, 79). Roux ise bu cümlede doğrudan “yaratmak” fi ilinin kullanılmaması nedeniyle, burada yoktan var etme biçiminde bir yaratmadan söz edilemeyeceğini savunmuştur (Jean-Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 110-111). Ancak Bilge Kağan Yazıtı’nın Doğu Yüzü’nün 1. satırında ve Güney Yüzü’nün 13. satırında Teŋri Teg Teŋri Yaratmış Türük Bilge Ḳaġan unvanı geçmektedir (Tekin, a.g.e., s. 36-37, 54-55). Theophylaktos Simokattēs de Türklerin (Batı Göktürkler) göğün ve yerin yaratıcısı tek bir tanrıya taptıklarını belirtmiştir (Theophylactus Simocatta, Historiae VII.8).
  4. Metinler için bkz. BS 99.3285-3286; CFYG 956.11251b-11252a; SS 84.1863-1864; TD 197.5401- 5402; ZS 50.907-908. Göktürklerden kalma Bugut Yazıtı üzerinde ilk yapılan araştırmalarda, yazıtın üst tarafında bebek emziren bir kurt betimlemesi olduğu ileri sürülmüştür. Ancak sonradan yazıt üzerinde yapılan onarımın ardından, söz konusu betimlemenin bir ejderha motifi olduğu önerilmiştir (Mehmet Ölmez, Orhon-Uygur Hanlığı Dönemi Moğolistan’daki Eski Türk Yazıtları: Metin-Çeviri-Sözlük, BilgeSu Yayıncılık, Ankara, 2012, s. 61-62).
  5. Ögel de bu duruma işaret etmiş ve metinleri aktarırken ZS ile SS’yu ayrı ayrı çevirerek vermiştir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 84-90). Sinor ise benzer şekilde ZS ile BS’yı ayrı ayrı çevirmeyi tercih etmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 224-225).
  6. Hirth, Batı Denizi’nin Aral Gölü olduğunu yazmıştır (Hirth, a.g.e., s. 88). Ögel ilk başta burasının bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin Qinghai Eyaleti’ndeki (Qinghaisheng 青海省) Koko Nor (“Gök Göl”, Klasik Moğolca Höke Naġur, Modern Moğolca Höh Nuur Хөх Нуур, Çince Qinghaihu 青海湖) olduğunu düşünmüştür. Batı Denizi adının Han 漢 Hanedanı (MÖ 206-MS 220) döneminde Koko Nor için kullanıldığını belirten Ögel, bu adın sonraki Sui 隋 Hanedanı (581-618) ve Tang 唐 Hanedanı (618-907) dönemlerinde Aral Gölü ve Hazar Denizi için kullanıldığını yazmıştır. Ona göre, Göktürklerin köken miti eski bir karakter taşıdığı için metinde geçen Batı Denizi de Koko Nor olmalıdır (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 104). Ancak Ögel sonradan bu gölün Aral Gölü veya Balkaş Gölü olması gerektiğini belirtmiştir (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 24). Sinor da Çinlilerin Sui döneminde Batı Denizi’nin Bizans İmparatorluğu’na yakın bir yerde olduğunu düşündüklerine değinmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 226). Mather’ın incelemelerine dayanan Klyaştornıy ve Livşits, Batı Denizi’nin Gansu’daki 甘肅 Ecin Irmağı’nın (Etsin-gol, Çince Ejinahe 額濟納河) deltası olduğunu yazmışlardır (Sergej G. Kljaštornyj ve Vladimir A. Livšic, “The Sogdian Inscription of Bugut Revised”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, XXVI/1, (1972), s. 71). Taşağıl da bu görüşü benimsemiştir (Taşağıl, Gök-Türkler, s. 9, 95, 110; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 40-41). Gömeç, bu konuda Hirth’in görüşünü benimsemiştir (Saadettin Yağmur Gömeç, Kök Türk Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2016, s. 48). Kırilen ise burasının Doğu Türkistan’daki Bosten Gölü (Uygurca Baġraş Köli, Çince Bositenghu 博斯騰湖) olduğunu belirtmiştir (Kırilen, “Türk Türeyiş…”, s. 76, Eski Çin’in…, s. 214).
  7. SS’da Göktürklerin atalarının Batı Denizi’nin sağında, BS’da ise üstünde oturdukları yazılmış, TD ve CFYG’de SS’daki bilgiler tekrarlanmış, ZS’da ise herhangi bir bilgi verilmemiştir. ZS’ya göre Göktürkler Hunların farklı bir soyu (biezhong) iken, farklı (bie 別) bir bölük (buluo) olmuşlardır. BS’da ise Göktürklerin bağımsız (du 獨) bir bölük iken, Hunların farklı bir soyu hâline geldikleri yazılmıştır. TD yalnızca Göktürklerin Hunların farklı bir soyu oldukları bilgisine yer vermiş ve onların bağımsız bir bölük oluşlarına değinmemiştir. CFYG’de ise bu bilgilerin hiç birisi bulunmamaktadır (BS 99.3285; CFYG 956.11251b; SS 84.1863; TD 197.5401; ZS 50.907). Daha önce genellikle “boy” yani “kabile” olarak çevrilen buluo teriminin, yeni araştırmalara göre “bölük” olarak çevrilmesi gerektiği anlaşılmıştır (İsenbike Togan, Gülnar Kara ve Cahide Baysal, Çin Kaynaklarında Türkler: Eski T’ang Tarihi (Chiu T’ang-shu) 194a: “Türkler” Bölümü: Açıklamalı Metin Neşri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2006, s. 150-151; Christopher Atwood, “The Notion of Tribe in Medieval China: Ouyang Xiu and the Shatuo Dynastic Myth”, Miscellanea Asiatica: Festschrift in Honour of Françoise Aubin, ed. Denise Aigle, Isabelle Charleux, Vincent Goossaert ve Roberte Hamayon, Institute Monumenta Serica, Sankt Augustin, 2010, s. 593-596). Taşağıl, burada Altayların güney etekleri tabiriyle uyuşması bakımından BS’nın dışındaki kayıtları daha doğru bulduğunu belirtmiştir (Taşağıl, GökTürkler, s. 9). Ancak, Taşağıl sonradan BS’daki kaydı esas alan bir çeviri yapmıştır (Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 41). Çin kaynaklarında Ashina olarak geçen boy adının Türkçe şekline bugüne kadar Eski Türkçe yazıtlarda rastlanmamıştır. Göktürklere ait olup Soğdça yazılmış olan Bugut Yazıtı’nın Yoshida tarafından yapılmış çevirisine göre, bu yazıtın B1 satırında bu boy adı (‘)şy-n’s olarak geçmektedir ve Yoshida bu adı *Aşinas olarak okumuştur (Ölmez, a.g.e., s. 67, 69). Pulleyblank’e göre Ashina 阿史那 adının EOÇ okunuşu Ɂaʂɨ’-naʰ ve Ɂa-ʂi’-naʰ, GOÇ okunuşu da Ɂa-ʂr̩ˊ-naˋ şeklindedir (Edwin G. Pulleyblank, Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Early Middle Chinese, Late Middle Chinese, and Early Mandarin, UBC Press, Vancouver, 1991, s. 23, 221, 283). Baxter ise a 阿 ve na 那 karakterlerinin Orta Çince okunuşunu vermemişse de shi 史 karakterinin Orta Çince okunuşunun yeniden canlandırılmasını sriX şeklinde yapmıştır (William H. Baxter, An Etymological Dictionary of Common Chinese Characters [Preliminary Draft of 28 October 2000], 2000, s. 123). Çincede a 阿 karakteri e şeklinde de okunabilmektedir ve bu karakterin e okunuşunun Orta Çince okunuşu, Baxter tarafından Ɂa olarak verilmiştir (Baxter, a.g.e., s. 31). Ashina adının hangi dilden geldiği ve anlamı konusunda araştırmacılar arasında ortak bir görüşe varılamamıştır. Bu konudaki tartışmalar için bkz. Sinor, “The Legendary…”, s. 234; Christopher I. Beckwith, The Tibetan Empire in Central Asia: A History of the Struggle for Great Power among Tibetans, Turks, Arabs, and Chinese during the Early Middle Ages, Princeton University Press, Princeton, 1993, s. 206-208; Sergey G. Klyashtorny, “The Royal Clan of the Turks and the Problem of Early Turkic-Iranian Contacts”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, XLVII/3, (1994), s. 445-447; Gömeç, a.g.e., s. 48; Christopher I. Beckwith, Empires of the Silk Road: A History of Central Eurasia from the Bronze Age to the Present, Princeton University Press, Princeton, 2009, s. 411-412; Peter B. Golden, “Ethnogenesis in the tribal zone: The Shaping of the Turks”, Studies on the Peoples and Cultures of the Eurasian Steppes, ed. Cătălin Hriban, Editura Academiei Române – Muzeul Brăilei Editura Istros, Bucureşti – Brăila, 2011, s. 47-48; Christopher P. Atwood, “Some Early Inner Asian Terms Related to the Imperial Family and the Comitatus”, Central Asiatic Journal, 56, (2012-2013), s. 68-78; Christopher I. Beckwith, “The Pronunciation, Origin, and Meaning of A-shih-na in Early Old Turkic”, Central Eurasia in the Middle Ages: Studies in Honour of Peter B. Golden, ed. Osman Karatay ve István Zimonyi, Harrassowitz Verlag, Wiesbaden, 2016, s. 39-46 ve Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 41. Golden, bu konudaki görüşlerin çoğunu bir araya getirip özetleyerek okuyuculara sunmuştur: “Rastorgueva & Édel’man (2000–2015, I: 284–286): *axšaina ‘sinij, goluboj, zelënyj, sizyj’ Khotano-Saka âşşeina-âššena ‘blue’ = Turk. kȫk ‘blue’, Clauson (1972: 708–709), āṣṣeiṇa ‘blue’, Bailey (2010: 26–27), also Tokharian A āśna ‘blue’ = Türk Kök ‘blue’, Kljaštornyj (1994: 445–447) and lengthy discussions in Atwood (2012–2013: 68–81) (Turk. aši~arši < ultimately Sanskrit ṛṣi ‘Vedic poet, sage’ < *Ṛṣila ‘holy sacred’ or ‘Heavenly/Holy origin)’ and Beckwith (2016: 39–46) *Aršilaš ‘noble kings’ < Tokh. A ārśi ‘noble’); cf. Ἀρσίλας above.” (Peter B. Golden, “The Great King of the Türks”, Turkic Languages, 20, (2016), s. 42).
  8. ZS’da yalnızca Göktürklerin komşu bir ülke tarafından yenilgiye uğratıldıkları ve bütün ailelerin yok edildikleri, SS’da ise Göktürklerin komşu bir ülke tarafından yok edildikleri, erkek-kadın demeden küçükbüyük herkesin öldürüldüğü anlatılmıştır. BS ZS’yu, TD ve CFYG ise SS’yu tekrarlamıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11251b; SS 84.1863; TD 197.5401; ZS 50.907). ZS’da, SS’da, TD’de ve CFYG’de geçen linguo 鄰國 ifadesini Ögel “Lin memleketi” olarak almış, kesin olmamakla birlikte bu adın Serbi (Xianbei 鮮卑) ya da Tabgaç (Tuoba 拓跋) kavimleriyle bir ilişkisinin olabileceğini düşünmüş, ancak bir sonuca varamamıştır. Taşağıl da bu duruma işaret etmiş ve ifadenin “komşu devlet” anlamına geldiğini belirtmiştir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 85, 103-104; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 8; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 41). Krilen ise bu ülkenin Kuça olabileceğini yazmıştır. Ayrıca ona göre, mitte geçen hükümdarın Kuça kralı Jinhua 金花 olması mümkündür (Kırilen, “Türk Türeyiş…”, s. 78-86).
  9. Çocuğun atıldığı yer ZS’da ve BS’da “otlarla kaplı bataklık (caoze)” şeklinde verilmişken SS’da, TD’de ve CFYG’de “büyük bataklık (daze 大澤)” biçiminde yazılmıştır. ZS’da çocuğun yaşı verilmişken SS’da verilmemiş, buna karşılık ZS’da çocuğun bir tek ayaklarının kesildiği yazılmışken (nai yue qi zu 乃 刖其足) SS’da hem ayakların hem de kolların kesildiği (yue zu duan bi 刖足斷臂) yazılmıştır. BS’da ve TD’de, ZS’daki anlatı kopyalanarak kolların da kesildiği eklenmiştir (BS’da nai yue zu duan qi bi 乃刖足斷其 臂, TD’de nai yue zu duan bi 乃刖足斷臂). CFYG’de ise SS’nun anlatısı kopyalanmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5401; ZS 50.907). Kırilen de metinler arasındaki bu farkı vurgulamıştır (Kırilen, “Türk Türeyiş…”, s.77). SS’da, BS’da, TD’de ve CFYG’de görülen duan 斷 kelimesi, Çincede hem “kesmek” hem de “kırmak” anlamına gelmektedir. Ögel, Liu, Sinor, Yamada ve Taşağıl bunu “kesmek” anlamıyla vermişlerdir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 85; Liu, Die Chinesischen…, c. I, s. 40; Sinor, “The Legendary…”, s. 224; Yamada, a.g.e., s. 243; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11, 95, 110; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 41). Kırilen ise SS’daki ve BS’daki metinleri çevirirken, bu kelimeyi “kırmak” olarak tercüme etmiştir (Kırilen, “Türk Türeyiş…”, s.77, Eski Çin’in…, s. 214).
  10. ZS’da bu anlatı biraz özet geçilmiş, SS’da ise biraz daha ayrıntıya girilmiştir. BS’da ZS’daki, TD’de ve CFYG’de ise SS’daki anlatı kopyalanmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5401-5402; ZS 50.907).
  11. ZS’da hükümdarın, çocuğun yaşadığını duyunca öldürülmesi için yeniden adamlarını gönderdiği, SS’da ise hükümdarın yine adamlarına çocuğu öldürmelerini buyurduğu yazılmıştır. BS’da ZS’daki, CFYG’de SS’daki anlatı kopyalanmışken, bu cümle TD’de atlanmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5402; ZS 50.907).
  12. Koçu’nun tarihi için bkz. Erkin Ekrem, Hsüan-Tsang Seyahatnamesi’ne Göre Türkistan, (Basılmamış Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2003, s. 89-90 ve Erkin Ekrem, “Kao-ch’ang Devleti: Kuruluşu ve Yıkılışı”, Türkiyat Araştırmaları, 7, (2008), s. 5-32.
  13. SS’da kurdun tanrısal bir yardım alarak Koçu yakınlarındaki dağa kaçtığı yazılmışken, ZS’da tanrısal bir yardımdan söz edilmemiştir. Dağın yeri ZS’da Koçu’nun kuzeyi, SS’da ise denizin doğusunda, Koçu’nun kuzeybatısında olarak tarif edilmiştir. BS’da ayrıca kurdun denizin doğusuna uçarak dağa indiğinden bahsedilmiş, ancak ZS’da ve SS’da kurdun yalnızca dağa gittiği anlatılmıştır. TD’de de tanrısal yardımdan söz edilmemiş ve kurdun denizin doğusuna uçarak dağa inmesi konusunda BS kopyalanmıştır. CFYG ise yalnızca kurdun dağa gidişinden söz etmiştir (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5402; ZS 50.907). Ögel, kurdun tanrısal yardım almasıyla ilgili ifadeyi “Fakat onun ilâhlarla irtibatı olduğundan bundan haberdar olarak hemen kaçtı ve denizin doğusundaki bir dağın üzerine gitti.” şeklinde çevirmiştir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 85). Yamada’nın çevirisine göre ise düşman askerleri, çocuğu canla başla koruyan dişi kurdun içine bir şeytanın girdiğini sanmışlardır (Yamada, a.g.e., s. 243). Sinor, düşman hükümdarın çocuğu öldürmek için tek bir kişiyi gönderdiği şeklinde bir çeviri yapmayı tercih etmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 224). Ayrıca onun çevirisine göre kurda yardım eden doğaüstü varlık, bir “spirit” yani ruhtur (Sinor, “The Legendary…”, s. 225).
  14. Mağaranın çapı ZS’da yüzlerce li, SS’da ise iki yüz li’den fazla olarak verilmiştir. BS’daki anlatım ZS’nun, TD’deki ve CFYG’deki anlatım da SS’nun kopyasıdır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5402; ZS 50.907). Sinor’a göre burada bir mağaradan çok, çevresi yüksek dağlarla çevrilmiş bir açıkhava amfi tiyatrosuna benzeyen bir vadi söz konusudur (Sinor, “The Legendary…”, s. 235-236, 246).
  15. Kurdun mağarada saklanmasından ZS’da bahsedilmişken SS’da bahsedilmemiştir. ZS’daki anlatım BS’da, SS’daki anlatım da TD’de ve CFYG’de tekrarlanmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5402; ZS 50.907).
  16. ZS’da on oğlun büyüyüp dışarı çıkmaları, eş alıp onları gebe bırakmaları, hepsinden bir soy gelişmesi ve bunlardan birisinin Ashina olması anlatılmışken, SS’da Ashina’nın bir soyun adı olup en değerli olan soyun o olduğu ve uzun süre hükümdarlık yaptığı anlatılmıştır. BS’da, TD’de ve CFYG’de bütün bu anlatımlar birbirlerine karıştırılıp sentezlenerek yazılmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1863; TD 197.5402; ZS 50.907).
  17. Bu bilgi ZS’da ve TD’de bulunmazken SS’da, BS’da ve CFYG’de yazılmıştır (BS 99.3285; 5402; CFYG 956.11252a; SS 84.1863).
  18. Bu bilgi bir tek ZS’da yazılmış, BS ve TD’de tekrarlanmış, SS ve CFYG’de ise yazılmamıştır (BS 99.3285; TD 197.5402; ZS 50.907).
  19. Göktürklerin bu erken dönemlerinde karşılaşılan kişi adlarının ve unvanların asıllarının ne olduğu bugüne kadar ortaya çıkartılamamıştır. Ögel, bu unvanın A Xian Şad şeklinde üç ayrı parça olarak okunması gerektiğini düşünmüştür (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 112; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 28). Sinor bu unvanı A-hsien-shih (Axianshi) biçiminde okumuş, shih olarak okuduğu karakterin Göktürklerdeki Şad unvanına denk geldiğini belirtmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 225, 227-228). Pulleyblank’e göre Axian’in 阿賢 EOÇ okunuşu Ɂa-ɣɛn, GOÇ okunuşu da Ɂa-xɦjian şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 23, 335). A 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu vermemiş olan, ancak e 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu Ɂa biçiminde veren (Baxter, a.g.e., s. 31) Baxter ise, xian 賢 karakterinin Orta Çince okunuşunu hen şeklinde yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 148). Ögel, Golden ve Kırilen, bu unvanda görülen xian kelimesinin Çincede “bilge” anlamına gelmesinden ötürü, bu unvanın Türkçe aslının da Bilge olabileceğine işaret etmişlerdir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 112; Golden, An Introduction…, s. 119; Kırilen, Eski Çin’in…, s. 217). Gömeç ise bu adın Türkçesinin Aḳı olduğunu ileri sürmüştür (Gömeç, a.g.e., s. 66).
  20. Bu metinlerde geçen Rurular, Çin kaynaklarında “Kalabalık Kurtçuklar” anlamına gelen Ruru ya da Ruanruan (茹茹 ve 蠕蠕 olarak yazılmıştır) biçiminde geçen, 350’li yıllarda kurulan, 5. yüzyıl ile 6. yüzyılın ilk yarısında Moğolistan’a hükmeden, 555’te de Göktürkler tarafından yıkılan devletin sahipleriydiler. Çinlilere göre bu devletin sahipleri kendilerine Rouran 柔然 diyorlardı (Eberhard, a.g.e., s. 100-101; Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 782). Rouranlar hakkında ayrıntılı çalışmalar için bkz. Woo Duck-chan, Juan-juan’lar, (Basılmamış Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1995 ve Kürşat Yıldırım, Bozkırın Yitik Çocukları Juan-juan’lar, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2015.
  21. ZS’daki anlatıma göre Göktürkler birkaç nesil sonra hep birlikte mağaradan çıkıp Rurulara bağlanmışlarken, SS’ya göre birkaç nesil sonra Axian Şad, bölükleri mağaradan çıkarmış ve Rurulara bağlanmıştır. SS’daki anlatım BS’da ve TD’de kopyalanmış, ancak CFYG’de yer almamıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11252a; SS 84.1864; TD 197.5402; ZS 50.907).
  22. Bu bilgi bir tek SS’da yazılmış ve BS’da tekrarlanmış, ZS’da, TD’de ve CFYG’de ise yazılmamıştır (BS 99.3285; SS 84.1864).
  23. Mitin gidişine göre bu bilgiyi burada yazan bir tek ZS ve ondan kopyalayan BS’dır (BS 99.3285; ZS 50.907). SS’da ve ondan kopyalayan BS’da, TD’de ve CFYG’de bölümün başında bu mitin anlatılmasından önce, Türklerin atalarının Gansu’daki Pingliang 平涼 bölgesinin karışık yabancıları (Za Hu 雜胡) oldukları, soyadlarının da Ashina olduğu yazılmıştır. Bu kaynaklarda Türklerin Sonraki Wei (Hou Wei 後魏; 386- 535) imparatoru Taiwu 太武 (Tuoba Tao 拓拔燾; 424-452 yılları arasında hükümdar) tarafından yok edildikleri, Ashina’yla birlikte 500 ailenin Rurulara sığındıkları, bir dönem Altaylara yerleştikleri ve demirci olarak çalıştıkları belirtilmiştir. Yine bu kaynaklarda Altayların biçiminin demir tolgaya benzediği, onların dilinde demir tolgaya Tujue denildiği ve sonra bu yüzden bu adı benimsedikleri anlatılmıştır. Ardından da kaynaklarda “başka bir rivayete göre” denilerek kurttan türeyiş miti anlatılmaya başlanmıştır (BS 99.3285; CFYG 956.11251b; SS 84.1863; TD 197.5401). Türk adının “demir tolga” anlamına gelmesi, muhtemelen bir halk etimolojisinden ibarettir. Türk adının anlamı konusunda bkz. İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2002, s. 43-45 ve Taşağıl, Gök-Türkler, s. 12. Kırilen de Türk adının Çincesi olan Tujue hakkında incelemeler yapmıştır (Kırilen, Eski Çin’in…, s. 203-208; Gürhan Kırilen, Göktürklerden Önce Türkler, Gece Kitaplığı, Ankara, 2015, s. 13).
  24. Metinler için bkz. BS 99.3286; CFYG 956.11252a; TD 197.5402; ZS 50.908.
  25. Ögel, Çince metinlerde geçen Suoguo’yu 索國 tespit etmeye çalışmış ve bunun Tabgaçlar ile bağlantılı olabileceğini düşünmüş, ancak kesin bir sonuca ulaşamamıştır (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 99). Liu, Suo Ülkesi meselesinde Serbi ve Tabgaç bağlantısı olabileceğine işaret etmiştir (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489). Ma, bu görüşe yakın olarak Suo Ülkesi’nin Serbi kökenli Tabgaçlar tarafından Çin’de kurulan Kuzey Wei (Bei Wei 北魏) Hanedanı (386-535) olduğunu yazmıştır (Erkin Ekrem, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Kavimleri (M.Ö. 2146-318), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1995, s. 2). Sinor da Liu’nun görüşüne yakın bir görüş sunmuştur (Sinor, “The establishment…”, s. 287-288). Taşağıl, “Hunların kuzeyi” olarak anlatılan bölgenin, Altayların kuzeyi ile Yenisey Irmağı’nın kaynaklarının bulunduğu geniş havza olduğunu düşündüğünü belirtmiş, Serbi ve Tabgaç bağlantılarını ise kabul etmemiştir (Taşağıl, Gök-Türkler, s. 10). Başka bir çalışmasında da Taşağıl, Suo Ülkesi ifadesindeki Suo’nun “ipek gibi beyaz” anlamına geldiğini belirtmiş ve bu kelimeyle kuzeyin yani Sibirya’nın uçsuz bucaksız karla kaplı alanlarının kastedilmiş olabileceğini düşünmüştür (Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 40). Beckwith ise Suoguo’nun Saka Krallığı anlamına geldiğini ve Suo’nun Sakaları karşıladığını belirtmiştir (Beckwith, Empires of…, s. 405). Nitekim Suo 索 karakterinin Orta Çince okunuşu, Pulleyblank ve Baxter tarafından sak şeklinde verilmiştir (Baxter, a.g.e., s. 130; Pulleyblank, a.g.e., s. 298) ki bu da ses bakımından Saka kavim adına benzemektedir. Esasında Saka kavim adı Hanshu’da 漢書 ve Hou Hanshu’da 後漢書 Sai 塞 olarak geçmektedir (Hanshu 61.2692, 96A.3884, 3897, 96B.3901; Hou Hanshu 88.2924-2925). Hanshu’nun Zhonghua Shuju 中華書局 baskısının editörlerine göre, Çince Budist eserlerde geçen Shizhong 釋種 adı da Sai adı ile aynıdır ve Shi 釋 karakteri, ses bakımından Sai 塞 karakterine benzemektedir (Hanshu 61.2693). Pulleyblank’e göre Sai karakterinin EOÇ okunuşu sǝk iken, GOÇ okunuşu sǝǝ̆k şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 271). Bu karakterin Orta Çince okunuşu Baxter tarafından sok olarak verilmiştir (Baxter, a.g.e., s. 118). Shi karakterinin de Pulleyblank’e göre EOÇ okunuşu ɕiajk, GOÇ okunuşu ʂiajk biçimindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 285). Baxter ise bu karakterin Orta Çince okunuşunu syek olarak yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 124). Sai = Saka eşleştirmesi için bkz. Golden, An Introduction…, s. 46; İlhami Durmuş, İskitler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007, s. 40-42; Beckwith, Empires of…, s. 378, 405; Ayşe Onat, Çin Kaynaklarında Türkler: Han Hanedanı Tarihinde “Batı Bölgeleri”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2012, s. 30. Beckwith, Saka adının Çin kaynaklarında Sai’in yanı sıra başka şekillerde de yazıldığının üzerinde durmuş ve Suo’yu bunların arasında saymıştır (Beckwith, Empires of…, s. 378, 405). Ayrıca Beckwith, Çin kaynaklarında Hunlar için kullanılan Xiongnu adının, Saka adıyla bağlantılı olabileceğine değinmiştir (Beckwith, Empires of…, s. 72, 405). Menandros’un Türklere (Göktürkler) eskiden Sakalar (Sakai Σάκαι) denildiğine ilişkin aktardığı bilgi (Menander Protector Fr. 19; Gyula Moravcsik, Byzantinoturcica, c. II, E. J. Brill, Leiden, 1983, s. 264) de Beckwith’e göre Göktürklerin atalarının Saka Ülkesi’nden geldiklerine ilişkin Çin kaynaklarında aktarılan söylencenin aynısıdır (Beckwith, Empires of…, s. 405). Bizans kaynaklarında Göktürkler için İskitler (Skythai Σκύθαι) adı da kullanılmıştır, ancak bu adlandırma Göktürklerin İskit olduklarını göstermemektedir ve bu kullanım, Bizans tarihyazımında yabancı halklar için daha eski etnonimleri kullanma geleneğinin bir örneğidir (Golden, “Ethnogenesis in…”, s. 55; Moravcsik, a.g.e., c. II, s. 279). Menandros’un Göktürklere eskiden Sakalar denildiğini kaydetmiş olmasının bu geleneğin bir parçası mı olduğu, yoksa buna dair Orta Asya kökenli bir duyum mu almış olduğu ise bilinmemektedir. Golden ise Beckwith’in Suo = Saka eşleştirmesine karşı çıkmış, bu terimin Doğu Türkistan’da Hoten’de bulunan Sakaları karşılamasının coğrafî olarak mümkün olmadığını belirtmiş ve Serbi bağlantısının daha muhtemel olduğunu düşünmüştür. Ancak Golden, Menandros’un Göktürklerin atalarına Saka denildiğini aktarmasına da dikkat çekmiştir. Golden’ın tespitine göre Menandros, antik geleneğe uygun olarak Avrasya konar-göçer halkları için her zaman İskitler (Skythai) terimini kullanmış olmasına karşılık, Saka adını benzer bir şekilde hiç kullanmamış ve bu adı bir tek Göktürklerin ataları için kullanmıştır (Golden, “Ethnogenesis in…”, s. 43). Esas merkezleri Kazakistan Bozkırları ve Türkistan olan Sakaların, MÖ I. Binyıl’da Moğolistan’ın batısına ve Sibirya’nın güneyine doğru yayıldıkları bilinmektedir (Golden, “Ethnogenesis in…”, s. 40-41). Çin kaynaklarındaki Suo Ülkesi’nin ve Menandros’un sözünü ettiği Sakaların, Moğolistan’a ve Sibirya’ya doğru yayılan Sakalar olabilecekleri de düşünülebilir. Nitekim Sakaların yayıldıkları bu bölge, Hunların kuzeyinde kalmaktadır.
  26. BS’da bu sayı yetmiş olarak verilmiştir (BS 99.3286). Sinor, ZS’daki metni çevirirken bu sayıyı BS’ya uygun olarak vermiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 226).
  27. Bu kişinin adı ZS’da, TD’de ve CFYG’de hem Abangbu hem Bangbu, bir tek BS’da yalnızca Abangbu olarak yazılmıştır (ZS 50.908; BS 99.3286; TD 197.5402; CFYG 956.11252a). Yamada bu adı A-p’ang-pu (Apangbu) şeklinde okumuştur (Yamada, a.g.e., s. 243-244). Abangbu ve Yizhi Nishidu adlarının asıllarının ne olduğu konusunda bugüne kadar bir karara varılamamıştır. Ögel de bu konuya değinmiş, ancak bir sonuca ulaşamamıştır (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 110-111). Ona göre Abangbu adı, A Bangbu şeklinde iyi ayrı kısımdan oluşmuştur (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 110; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 27). Pulleyblank, Abangbu 阿謗步 adının EOÇ okunuşunu Ɂa-paŋʰ-bɔʰ, GOÇ okunuşunu da Ɂa-paŋˋ-pɦuǝ̆ˋ şeklinde vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., 1991, s. 23, 29, 43). Baxter ise a 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu vermemiş, ancak e 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu Ɂa şeklinde vermiş ve Bangbu’nun 謗步 Orta Çince okunuşunun yeniden canlandırılmasını pangH-buH şeklinde yapmıştır (Baxter, a.g.e., s. 4, 10, 31). Yizhi Nishidu’nun 伊質 泥師都 Pulleyblank’e göre EOÇ okunuşu Ɂji-triʰ nɛj-ʂi-tɔ, GOÇ okunuşu da Ɂji-triˋ niaj-ʂr̩-tuǝ̆ biçimindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 81, 223, 281, 365, 408). Baxter ise Yizhi Nishidu’nun Orta Çince okunuşunu Ɂjij-tsyit nej-srij-tu olarak yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 29, 96, 123, 161, 181). Kırilen ayrıca Abangbu’nun çalışmalarda genellikle “aptalca” olarak çevrilen kişiliğini kendi tercümesinde “aptal ve avare” olarak vermiş, bu ifadenin tam çevirisinin ise “saf ve hastalıklı” olduğunu belirtmiştir (Kırilen, Eski Çin’in…, s. 215).
  28. Yizhi Nishidu’nun adının burada bütün metinlerde yalnızca Nishidu olarak yazılmış olması dikkat çekicidir. Bu ad Yizhinishidu şeklinde birleşik bir ad olabileceği gibi, Yizhi Nishidu şeklinde iki ayrı addan ya da unvandan oluşturulmuş da olabilir. Nitekim Ögel bu adı iki farklı ad şeklinde yazarken Hirth, Liu, Sinor, Taşağıl ve Kırilen birleşik yazmayı tercih etmişlerdir. Yamada ise bu adı bir yerde birleşik, bir yerde ayrı yazmıştır (Hirth, a.g.e., s. 42; Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 86, 110; Liu, Die Chinesischen…, c. I, s. 6; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 27; Sinor, “The Legendary…”, s. 226; Yamada, a.g.e., s. 243-244; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11, 96, 111; Kırilen, Eski Çin’in…, s. 215). Taşağıl, daha sonra yaptığı bir çalışmasında bu adı İ-chih ni-shih-tou (Yizhi nishidou) şeklinde yazmıştır (Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42). Ögel ayrıca Nishidu’nun ikinci hecesini bir yerde ssu (si) şeklinde (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 86), bir yerde shih (shi) olarak (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 110-111), bir yerde ise su biçiminde (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 27) okumuştur. Kırilen’in çevirisine göre Nishidu’nun hali başka, nefesi farklıdır; burada Nishidu’nun falcılık hislerinin güçlü olduğu ve okuyup üfleyerek rüzgâr ya da yağmur çağırabildiği anlatılmak istenmiş olabilir (Kırilen, Eski Çin’in…, s. 215).
  29. Ögel bunu “leylek” olarak çevirmişken, Hirth ve Liu “schwan (kuğu)” olarak tercüme etmişlerdir (Hirth, a.g.e., s. 42; Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 87; Liu, Die Chinesischen…, c. I, s. 6; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 27, c. II, s. 140-141). Sinor ve Kırilen de çevirilerini “kuğu” şeklinde yapmışlardır (Sinor, “The Legendary…”, s. 226; Kırilen, Eski Çin’in…, s. 216). Yamada bu kelimeyi “a magnifi cient white bird (muhteşem bir ak kuş)” biçiminde çevirmiştir (Yamada, a.g.e., s. 244). Taşağıl ise bu kelimeyi üç yerde “ördek” (Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11; Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları (Avrasya Bozkırlarında İslâm Öncesi Türk Tarihi), Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2013, s. 223; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42), bir yerde de “kuğu” olarak vermiştir (Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11, 111).
  30. Hirth, Afu Irmağı’nı Abakan Irmağı olarak tespit etmiştir (Hirth, a.g.e., s. 42). Liu, Ting’e dayanarak burasının Moğolistan-Tuva sınırındaki Uvs Gölü (Moğolca Uvs Nuur Увс Нуур, Tuvaca Uspa-Hol’ УспаХоль, Rusça Ubsu-Nur Убсу-Нур ve Ubsa Убса) olduğunu belirtmiştir (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489). Ögel ise bu ırmağın neresi olduğunun bilinmediğini yazmıştır (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 103). Klyaştornıy (Golden, An Introduction…, s. 119), Sinor (Sinor, “The Legendary…”, s. 228) ve Taşağıl (Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42) da Hirth’in görüşüne katılmışlardır. Pulleyblank, Afu 阿輔 adının EOÇ okunuşunu Ɂa-buǝ̆’, GOÇ okunuşunu da Ɂa-fɦjyǝ̆ˋ ve Ɂa-fɦuǝ̆ˋ şekillerinde vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., s. 23, 100). A 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu vermemiş olan, ancak e 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu Ɂa biçiminde veren (Baxter, a.g.e., s. 31) Baxter ise, fu 輔 karakterinin Orta Çince okunuşunu bjuX şeklinde yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 37). Bütün bu Orta Çince okunuşlar, söz konusu dağların günümüzdeki adı olan Abakan’daki Aba kelimesini yansıtmaktadır. Apa kelimesi Eski Türkçede “ayı” anlamına gelmekte olup, Abakan Irmağı’nın yer aldığı Hakasya’da konuşulan Hakasçada da bu anlamla aba şekliyle kullanılmaktadır (Gerard Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford University Press, Oxford, 1972, s. 5). Hakasçada “ayı” anlamındaki aba kelimesi için ayrıca bkz. HakasçaTürkçe Sözlük, haz. Emine Gürsoy-Naskali, Viktor Butanayev, Almagül İsina, Erdal Şahin, Liaisan Şahin ve Aylin Koç, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s. 23.
  31. Bu ırmağın adı ZS’da Jianshui 劍水, BS’da da Jianshui 劒水 şeklinde yazılmışken, TD’de ve CFYG’de bu ad verilmemiştir (BS 99.3286; CFYG 956.11252a; TD 197.5402; ZS 50.908). Hirth burasını Kem Irmağı olarak tespit etmiş, Ögel, Sinor, Yamada ve Taşağıl da bu görüşü kabul etmişlerdir (Hirth, a.g.e., s. 42; Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 103; Sinor, “The Legendary…”, s. 228; Yamada, a.g.e., s. 244; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42). Ting’e dayanan Liu, Jianshui’nin Tannu Tuva’nın güney sınırındaki Ulu Kem Irmağı, yani Yenisey Irmağı’nın yukarı kısımları olduğunu yazmıştır (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489). Klyaştornıy, bu ırmağın Kem/Yenisey olduğunu düşünmüştür (Golden, An Introduction…, s. 119). Liu’ya benzer şekilde Sinor, bu ırmağın tam olarak Yukarı Yenisey olduğunu belirtmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 228). Nitekim jian 劍 karakterinin Orta Çince okunuşları da Eski Türkçedeki Kem sesini yansıtmaktadır. Pulleyblank’e göre bu karakterin EOÇ okunuşu kɨamh , GOÇ okunuşu da kiamˋ iken, Baxter bu karakterin Orta Çince okunuşunu kjomH şeklinde canlandırmıştır. Jian 劒 karakterinin Orta Çince okunuşları ise, Pulleyblank ve Baxter tarafından verilmemiştir (Baxter, a.g.e., s. 61; Pulleyblank, a.g.e., s. 148).
  32. Bu konuda bkz. Hirth, a.g.e., s. 42; Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489; Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 100-101, 103; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11.
  33. Bu ırmağın Yenisey Irmağı olduğu konusunda görüş birliği vardır (Hirth, a.g.e., s. 42; Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42). Sinor, Chuzhe’nın bu ırmağın orta kısımları olabileceğini belirtmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 228). Bu adın ilk hecesini Yamada Ch’i (Qi) şeklinde okumuştur (Yamada, a.g.e., s. 244). Ögel, bu adın ikinci hecesini chin (jin) olarak okumuş ve bunun jin 斤 karakteriyle yazıldığını belirtmiştir. Ögel’in kullanmış olduğu nüshada bu hecejin 斤 karakteriyle yazılmış olabileceği gibi Ögel, zhe 折 karakterini bu karaktere benzeyen jin 斤 karakteri ile karıştırmış da olabilir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 87, 103). Sinor ise bu heceyi chih (zhi) şeklinde okumuştur (Sinor, “The Legendary…”, s. 226, 228). Pulleyblank’e göre Chuzhe 處折 adının EOÇ okunuşu tɕʰɨǝ̆ʰ-tɕiat, GOÇ okunuşu da tʂʰiǝ̆ˋ-tʂiat ve tʂʰyǝ̆ˋ-tʂiat biçimindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 60, 400). Baxter ise bu adın Orta Çince okunuşunu tsyhoH-tsyet olarak yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 19, 177). Atwood, Chushe’nın aslının *Chodziat şeklinde bir ad olduğunu ileri sürmüştür (Atwood, “Some Early…”, s. 69).
  34. Bu adın ilk hecesi ZS’da Jian 踐, BS’da ve CFYG’de ise Ba 跋 karakteriyle yazılmıştır (BS 99.3286; CFYG 956.11252a; ZS 50.908). Liu bu dağın Batı Sayanlar olduğunu belirtmiş, Taşağıl da bu görüşü kabul etmiştir. Ögel ise bu adın üç farklı dağ adından oluştuğunu (Jiansi 踐斯, Chuzhe 處折, Shi 施) düşünmüş, ancak bunların hangi dağlar olduğunu tespit edememiştir (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 489; Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 103; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 11; Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42). Ögel ayrıca ZS’daki Jiansichuzheshishan 踐斯處折施山 adını bir yerde “Chien-su ve Şin dağları” olarak yazmıştır (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 28). Sinor da bu adı Chien-hsi-ch’u-chih-shih (Jianxichuzhishi; Sinor’ın ch’u olarak yazacağı hece, metinde sh’u olarak basılmıştır) şeklinde okumuş, tıpkı Ögel gibi bu dağın neresi olduğunu tespit edemediğini belirtmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 226, 228). Yamada ise bu adın okunuşunu Chien Ssŭ-chu-chê-shih (Jian Sizhuzheshi) biçiminde vermiştir (Yamada, a.g.e., s. 244). Pulleyblank, Basi adının EOÇ okunuşunu batsiǝ̆ ve bat-si, GOÇ okunuşunu da pɦuat-sz̩ şeklinde vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., s. 27, 291). Baxter’a göre de Basi’nın Orta Çince okunuşu bat-sje biçimindedir (Baxter, a.g.e., s. 2, 128). Pulleyblank, Jian karakterinin EOÇ okunuşunu dzian’, GOÇ okunuşunu ise tsɦianˋ şeklinde yeniden canlandırmıştır (Pulleyblank, a.g.e., s. 148). Bu karakterin Orta Çince okunuşu, Baxter’a göre dzjenX şeklindedir (Baxter, a.g.e., s. 60). Shi adının ise Pulleyblank tarafından yeniden canlandırılmış olan EOÇ okunuşu ɕiǝ̆ ve ɕi, GOÇ okunuşu ʂi şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 282). Baxter da bu adın Orta Çince okunuşunu sye olarak yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 123). Atwood’a göre Jiansichuzheshi’nın 踐斯處折施 aslı *Dziansi-Chodziatshi şeklinde bir addır (Atwood, “Some Early…”, s. 69).
  35. Bu cümle TD’de yoktur. Kem Irmağı ifadesi ise CFYG’de yazılmamış, muhtemelen unutulmuştur.
  36. Bu cümle TD’de mevcut değildir. Metinlerdeki lu 露 kelimesini Taşağıl “çiğ”, Kırilen de “ıslak” olarak çevirmişlerdir (Kırilen, Eski Çin’de…, s. 216; Taşağıl, Gök-Türkler, s. 111). Ancak Taşağıl, başka bir çalışmasında bu ifadeye yer vermemiştir (Taşağıl, Ergenekon’dan…, s. 42). Sinor da bu ifadeyi tercüme etmemiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 226).
  37. Bu cümle de TD’de yoktur.
  38. Bu unvan ZS’da Neduliu She 訥都六設 ve Neduliu, BS’da Naduliu She 納都六設 ve Duliu 都六, TD’de ve CFYG’de de Neduliu ve Duliu şeklinde yazılmıştır. XTS’daki Türk Bölümü’nün Batı Türk kısmında ise bu unvan Nedulu 訥都陸 olarak verilmiştir (BS 99.3286; CFYG 956.11252a; TD 197.5402; XTS 215B.6055; ZS 50.908). Sinor bu unvanı Na-tu-liu-shih (Naduliushi) olarak okumuştur (Sinor, “The Legendary…”, s. 227-228). Ögel, bu mitte geçen Göktürk adlarını incelemiş, ancak kesin bir sonuca ulaşamamıştır. Onun görüşüne göre bu adların kimi zaman eksik yazılmalarının nedeni, bunların birisi unvan birisi ad olacak şekilde iki bölümden oluşması ihtimalidir (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 109-112). Nitekim Ögel, bu unvanın Na Duliu Şad olarak okunması gerektiğini düşünmüştür (Ögel, “Doğu Göktürkleri…”, s. 111-112; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 27). Gömeç ise bu adın Türkçesinin Apa Tuġlu ya da Törü olduğunu ileri sürmüştür (Gömeç, a.g.e., s. 66). Duliu’nun Göktürkler arasında kullanıldığına ilişkin bir başka örnek de, Tardu Ḳaġan’ın oğlu ve Shegui Ḳaġan’ın (Shegui Kehan 射匱可汗) babası olan Duliu’nun 都六 adında görülmektedir (CFYG 990.11633a). Pulleyblank, Neduliu’nun EOÇ okunuşunu nwǝt-tɔ-luwk, GOÇ okunuşunu da nut-tuǝ̆-liwk olarak yeniden canlandırmıştır (Pulleyblank, a.g.e., s. 81, 198, 222). BS’da görülen na 納 karakterinin okunuşu, Pulleyblank’e göre EOÇ’de nǝp ve nap, GOÇ’de nap şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 221). XTS’da görülen lu 陸 karakterinin EOÇ ve GOÇ okunuşları da Pulleyblank’e göre liu 六 karakterinin EOÇ ve GOÇ okunuşlarıyla aynıdır (Pulleyblank, a.g.e., s. 201). Baxter ise Neduliu’nun Orta Çince okunuşunu nwot-tu-ljuwk biçiminde vermiş, XTS’daki lu karakterinin Orta Çince okunuşunun liu karakterinin Orta Çince okunuşuyla aynı olduğunu belirtmiş, ancak BS’daki na karakterinin Orta Çince okunuşunu vermemiştir (Baxter, a.g.e., s. 29, 84-85, 95-96). Duliu’nun Pulleyblank ve Baxter tarafından verilen Orta Çince okunuşları, Kaşgarlı Mahmud’un (Maḥmûd el-Kâşġarî) Dîvânu Luġâti’t-Turk’te (Divanu Lügati’t-Türk) “dölek, oturamaklı, gönlü sâkin kişi” olarak çevirmiş olduğu ve bugün Türkiye Türkçesinde Dölek şeklinde hâlâ kullanılmakta olan Tölek kelimesine (Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, çev. Besim Atalay, c. I, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998, s. 387) ses bakımından benzemektedir. Nitekim Eski Uygur Türkçesinde Tölek’in kişi adı olarak kullanılmış olduğuna ilişkin bir kayıt da vardır (A. Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul, 1968, s. 249). Tölek kelimesi için ayrıca bkz. Clauson, a.g.e., s. 498. Neduliu’da ve Naduliu’da görülen ne 訥 ve na 納 karakterlerinin hangi sesi karşıladığı ise henüz çözülememiştir. Sinor’un bu konudaki görüşleri için bkz. Sinor, “The Legendary…”, s. 227-228.
  39. Metindeki “küçük eş” anlamına gelen xiao qi 小妻 ifadesi, Sinor tarafından “concubine (cariye)” olarak çevrilmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 227).
  40. Metnin gidişatında burada oğlun unvanının Axian Şad olması bir tek TD’de yazılıdır (TD 197.5402).
  41. Bu cümle TD’de yoktur. Bir önceki cümlede olduğu gibi Neduliu’nun adı ZS’da Neduliu, BS’da ve CFYG’de Duliu olarak yazılmıştır (BS 99.3286; CFYG 956.11252a; ZS 50.908).
  42. Bu cümle de TD’de mevcut değildir. Daha doğrusu, Ashina’nın Axian Şad unvanını aldığı bilgisi, TD’in metninde daha önce verilmiştir. CFYG’de ise Ashina adı bu cümle içerisinde Ashi 阿史 şeklinde eksik yazılmıştır (CFYG 956.11252a).
  43. Metinlerin sonundaki bu cümle ile de bu mit ile yukarıda verilen kurttan türeyiş miti arasında bağlantı kurulmaktadır. Nitekim bu mitte de kurttan türeme motifi bulunmaktadır.
  44. Metinler için bkz. TPGJ 480.3957 ve YYZZ 4.44-45. Bu miti Eberhard ve Ögel, Türkçeye özetleyerek çevirmişlerdir (Eberhard, a.g.e., s. 86; Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 569-570). Sinor ise bu miti İngilizceye çevirerek incelemiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230-231). Yamada da bu miti İngilizceye çevirmiştir; ancak bu çeviri, Sinor’un tercümesinden biraz farklıdır (Yamada, a.g.e., s. 244). Golden, Sinor’a dayanarak çalışmasında bu mite yer vermiş ve bu sayede mitin daha yaygın bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlamıştır. Golden’ın kitabının Karatay tarafından yapılan Türkçe çevirisi sayesinde de bu mit, Eberhard’ın ve Ögel’in yapmış oldukları özet çevirilerden sonra ilk kez daha kapsamlı bir şekilde Türkçeye kazandırılmıştır (Golden, An Introduction…, s. 119-120; Golden, Türk Halkları…, s. 131). Bu mitin Çinceden Türkçeye ilk tam çevirisi, tarafımızca yapılmıştır (Erkoç, a.g.e., s. 42-43). Kapusuzoğlu da bu mitin TPGJ’de aktarılan metnini Çinceden Türkçeye çevirmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 12-13).
  45. Pulleyblank’e göre Shemo’nun 射摩 EOÇ okunuşu ʑiaʰ-ma, GOÇ okunuşu da ʂɦiaˋ-mua biçimindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 217, 279). Baxter ise bu adın Orta Çince okunuşunu zyæH-ma olarak vermiştir (Baxter, a.g.e., s. 93, 121). Paris’teki Bibliothèque nationale de France’da Pelliot tibétain koleksiyonunda bulunan P.T. 1283 numaralı Tibetçe bir belgede BPN 9. satırda on iki Göktürk boyu arasında hükümdar Zha ma Kha gan’ın boyu da sayılmıştır (BPN 9; Federica Venturi, “An Old Tibetan Document on the Uighurs: A New Translation and Interpretation”, Journal of Asian History, 42/1, (2008), s. 20-21). Zha ma Kha gan bu belgede ayrıca BPN 49.-50. ve 69.-70. satırlarda efsanevî bir Göktürk hükümdarı olarak geçmektedir (BPN 49-50, 69-70; Venturi, a.g.e., s. 27, 29). Esasında metinde 9. satırda bu unvan Zha ma Mo ngan şeklinde yazılmıştır (BPN 9). Ancak Clauson ve Venturi tarafından bunun bir yazım yanlışı olduğu belirtilmiş ve Zha ma Kha gan olarak düzeltilmiştir (Gérard Clauson, “À propos du manuscrit Pelliot tibétain 1283”, Journal Asiatique, 245, (1957), s. 13; Venturi, a.g.e., s. 21). Nitekim 49.-50. ve 69.-70. satırlarda bu unvan Zha ma Kha gan şeklinde doğru biçimiyle görülmektedir (BPN 9, 49-50, 69-70). Clauson’a göre metinde geçen bu hükümdar, son Göktürk hükümdarı Ozmış Ḳaġan’dır; Clauson ayrıca bu unvanı Özmiş Ḳaġan şeklinde vermiştir (Clauson, “À propos…”, s. 13). Ōsawa, Shemo’nun 射摩 EOÇ okunuşunun Tibetçe belgedeki Zha ma’ya denk düştüğünü belirtmiştir. Ongi Yazıtı’nda geçen efsanevî Göktürk hükümdarı Yamı Ḳaġan’ın unvanında görülen Yamı’nın Yama olarak okunması gerektiğini yazan Ōsawa, bunun da Shemo ve Zha ma ile aynı olduğunu öne sürmüştür. Ona göre Göktürklerin kullandıkları Yama adı, Hinduizm’de ve Budizm’de görülen tanrı Yima ya da Yama’nın adından gelmektedir. Atwood da Ōsawa ile aynı fi kirde olmuştur. Ona göre Shemo, Göktürklerin Ashina boyunun diğer bir adından başka bir şey değildir ve Atwood bu görüşünü desteklemek için, burada incelediğimiz mitte Göktürklerin atasının adının Shemo olmasını vurgulamıştır. Çincede she 射 karakterinin ye olarak da okunduğunu belirten Ōsawa ve Atwood, Çin kaynaklarında Yabġu gibi y- ile başlayan bazı Türkçe kelimelerin okunuşunun alternatif olarak sh- ile de olduğunu ve Biçurin ile Chavannes gibi bazı Sinologların böyle durumlarda sh-’li okumaları tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Onlara göre bu durum, Türkçede o dönemdeki bazı ağız ve lehçe farklılıklarından kaynaklanmış da olabilir ve Shemo adı Çincede Yemo olarak da okunabilir. Ōsawa’ya ve Atwood’a göre Çincedeki Shemo ve Yemo ile Tibetçedeki Zha ma biçimlerinin hepsi de Yama’yı ve onun Eski Türkçedeki alternatif okunuşu Cama’yı karşılamaktadır (Takashi Ōsawa, “Revisiting the Ongi inscription of Mongolia from the Second Turkic Qaγanate on the basis of rubbings by G. J. Ramstedt”, Suomalais-Ugrilaisen Seuran Aikakauskirja, 93, (2011), s. 176-177; Atwood, “Some Early…”, s. 78-81). Günümüzde Çincede 射 karakteri, Ōsawa’nın ve Atwood’un da belirttikleri üzere hem she hem ye hem de yi şeklinde okunabilmektedir. Pulleyblank, bu karakterin günümüzdeki ye okunuşunun EOÇ okunuşunu jiaʰ, GOÇ okunuşunu jiaˋ olarak vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., s. 364). Karakterin günümüzdeki yi okunuşu da Pulleyblank’e göre EOÇ’de ve GOÇ’de jiajk olarak okunmaktadır (Pulleyblank, a.g.e., s. 370). Baxter ise karakterin günümüzdeki ye ve yi okunuşlarının Orta Çince okunuşlarını vermemiştir. Ongi Yazıtı’nın Batı Yüzü’nün 1. satırında geçen unvana gelecek olursak, yazıtı ilk okuyan kişi olan Radloff , bu unvanı Yamı Ḳaġan olarak okumuştur (W. Radloff , Die Alttürkischen Inschriften Der Mongolei, c. I, Otto Zeller Verlag, Osnabrück, 1987, s. 246-247). Ona göre bu unvan, Bumın Ḳaġan unvanının farklı bir yazılışı olabilir (Radloff , a.g.e., c. I., s. 253). Marquart, Onogawa, Malov, Sawada, Berta ve Aydın da aynı görüşü desteklemişlerdir (S. E. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pis’mennosti Mongolii i Kirgizii, İzdatel’stvo Akademii Nauk SSSR, Moskva, 1959, s. 8-9; Erhan Aydın, “Ongi Yazıtı Üzerine İncelemeler”, İlmî Araştırmalar: Dil ve Edebiyat İncelemeleri, 25, (2008), s. 31-32; Árpád Berta, Sözlerimi İyi Dinleyin…: Türk ve Uygur Runik Yazıtlarının Karşılaştırmalı Yayını, çev. Emine Yılmaz, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2010, s. 212, 217; Ōsawa, a.g.e., s. 177). Radloff ’un yazıtın 1896’da yayımladığı rütuşsuz ve rütuşlu fotoğrafl arından rütuşlu olan fotoğrafta, bu unvan Yamı Ḳaġan şeklinde görülmektedir (Ölmez, Orhon-Uygur…, s. 194; Mehmet Ölmez, “Ongi Yazıtı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 64/1, (2016), s. 45). Orkun, Tekin, Dobrovits, Berta ve Aydın da bu unvanı Radloff ’a uygun olarak Yamı Ḳaġan şeklinde vermişlerdir (Talât Tekin, A Grammar of Orkhon Turkic, Indiana University Publications, Bloomington, 1968, s. 255; Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1994, s. 128; Mihály Dobrovits, “Ongin Yazıtını Tahlile Bir Deneme”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2000, (2001), s. 147; Berta, a.g.e., s. 208, 212, 217; Aydın, a.g.e., s. 23, 31-32). Bu unvanı Yamı Ḳaġan olarak okuyan Clauson, burada İştemi Ḳaġan’ın kastedildiğini ileri sürmüştür (Gerard Clauson, “The Ongin Inscription”, Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland, 3/4, (1957), s. 182, 184, 188). Malov runik metnin neşrinde Yamı Ḳaġan biçimine sadık kalırken, transkripsiyonda ve Rusça çeviride bu unvanı Bumın Ḳaġan şeklinde yazmıştır (Malov, a.g.e., s. 7-9). Rybatzki, Yamı Ḳaġan olarak okuduğu bu unvanın Bumın Ḳaġan, İştemi Ḳaġan ya da Zha ma Kha gan ile eşleştirilmesi görüşlerine pek sıcak bakmamış ve bu unvanın Yoluġ Ḳaġan unvanıyla karşılaştırılabileceğini önermiştir. Ayrıca ona göre bu yazıt Göktürk döneminde değil, Ötüken Uygur Kağanlığı’nın ilk yıllarında yazılmış olabilir ve Yamı Ḳaġan’ın, Terh (Tariat) Yazıtı’nda Uygurların atası olarak verilen Yoluġ ile aynı kişi olması muhtemeldir (Volker Rybatzki, “Titles of Türk and Uigur Rulers in the Old Turkic Inscriptions”, Central Asiatic Journal, 44/2, 2000, s. 209). Tariat Yazıtı’nın Doğu Yüzü’nün 1. satırında geçen Yolluġ Ḳaġan unvanı ve Tekin’in bu unvan hakkındaki açıklamaları için bkz. Talât Tekin, “Kuzey Moğolistan’da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat (Terhin) Kitabesi”, Belleten, XLVI/184, (1982), s. 804, 811. User ve Ölmez de bu unvanı Yamı Ḳaġan şeklinde okumuşlar, ancak yazıtta unvanın Ya- hecesinin olduğu yerin okunmasının problemli olduğuna işaret etmişlerdir (Hatice Şirin User, Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı Yazıtları: Söz Varlığı İncelemesi, Kömen Yayınları, Konya, 2009, s. 468; Ölmez, Orhon-Uygur…, s. 190, 194; Ölmez, “Ongi Yazıtı…”, s. 51, 53). Ōsawa ise, Ramstedt’in ve Yadrintsev’in yazıttan aldıkları kopyalarda bu unvanın Yama Ḳaġan olarak yazıldığının görüldüğünü belirtmiş ve yazıtın metnini yayımlarken unvanı bu şekilde vermiştir. Yukarıda da değindiğimiz üzere Ōsawa, Yama’nın Shemo ve Zha ma ile aynı olduğunu yazdıktan sonra, bu kişinin aynı zamanda Bumın Ḳaġan olduğuna ilişkin görüşe katıldığını eklemiştir (Ōsawa, a.g.e., s. 168, 176-177). Esasında Thomsen ve onun asistanı Wulff da bu unvanı Yama Ḳaġan olarak okumuşlardır. Erdal, Yama kelimesinin “denilen” anlamında ayma ve “saygı gösterilen” anlamında ayama olarak da okunabileceğine işaret etmiş, ancak Thomsen’a ve Wulff ’a uygun olarak bu unvanı Yama Ḳaġan şeklinde okumuş ve bunun Tibetçe belgedeki Zha ma Kha gan ile eşleştirilmesine katıldığını belirtmiştir. Ancak Erdal, bu belgede unvanın geçtiği ilk yerde Zha ma Mo ngan olarak yazılmış olmasına dayanarak, Ongi Yazıtı’ndaki Yama Ḳaġan’ın ve Tibetçe belgedeki Zha ma Kha gan’ın Göktürk hükümdarı Buḳan Ḳaġan’ı (Mugan Kehan 木杆可汗) karşıladığını düşünmüştür. Ona göre, bahsi geçen metinlerde askerî seferlerinden ve başarılarından söz edilen bu hükümdar, aynı özellikleri taşıyan ve on dokuz yıl boyunca tahtta kalan Göktürk hükümdarı Buḳan Ḳaġan’dan başkası olamaz (Marcel Erdal, “Ongin Yazıtı”, çev. Semih Tezcan, “Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl” Konulu III. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu – 26-29 Mayıs 2010 – Bildiriler Kitabı, ed. Ülkü Çelik Şavk, Hacettepe Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2011, s. 364, 366). Ölmez ayrıca, Ōsawa’nın ve Erdal’ın çalışmaları sonucunda söz konusu unvanı Yama Ḳaġan şeklinde okumanın daha doğru olacağını belirtmiştir (Ölmez, “Ongi Yazıtı…”, s. 45).
  46. THY’ya göre Türk (Göktürk) boylarından birisinin adı Sheli Chili 舍利叱利 idi ve bu boy, Çin’in kuzeyindeki Dingxiang 定襄 bölgesinde yaşıyordu (THY 72.1307). Aynı kaynağa göre, Doğu Göktürk Kağanlığı’nın 630 yılında yıkılmasının ardından Çin’in kuzeyinde Yunzhong’a 雲中 yerleştirilen beş Göktürk boyundan birisinin adı Sheli Tuli 舍利吐利 idi ve bu boy için Sheli Vilayeti (Shelizhou 舍利州) kurulmuştu (THY 72.1315). Sheli Vilayeti, XTS’da 630’dan sonra Yunzhong’da yerleştirilen Göktürkler için kurulmuş olan vilayetlerin listesinde geçmektedir (XTS 43B.1120). JTS’da bu vilayetin adı yazılırken zhou 州 karakteri yazılmamış ve yalnızca Sheli 舍利 boy adı verilmiştir (JTS 38.1414). Zizhi Tongjian 資治通鑑 de Sheli’nin 舍利 Yunzhong’a yerleştirilerek idarî düzenlemeye tabi tutulduğundan söz etmiştir (Zizhi Tongjian 199.6269). Yaptığı araştırmada kaynaklardaki bu bilgilere yer vermiş olan Cen (Cen Zhongmian 芩仲勉, Tujue Jishi 突厥集史, c. II, Zhonghua Shuju 中華書局, Beijing 北京, 1958, s. 1070, 1072), Sheli Tuli adında görülen Tuli’nin 吐利 de Sheli Chili’deki Chili 叱利 ile aynı olduğunu belirtmiştir (Cen, a.g.e., c. II, s. 1076). Nitekim tu 吐 ve chi 叱 karakterlerinin birbirine benzediği görülmektedir. Ayrıca Çin’de Shanxi’de 山西 Sheli Shitie 舍利石鐵 adında bir Türk’e (Göktürk) ait bir mezar yazıtı bulunmuştur. Bu yazıtta Sheli boyu, Göktürkler 630’da Çin’e teslim olmadan önce iki nesil boyunca Göktürkler arasında düşük rütbeli görevler üstlenen bir boy olarak anlatılmıştır (Atwood, “Some Early…”, s. 57). Yazıtta geçen Shitie 石鐵 adı da Çincede “Taş Demir” anlamına gelmektedir ve eğer başka bir Türkçe adın transkripsiyonu değilse, Türkçenin tarihî dönemlerinde kullanıldığı görülen kişi adı Taş Temir ya da Taş Temür’ün Çince çevirisi olabilir. Türkçedeki Taş Temür adı için bkz. Faruk Sümer, Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları, c. I, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1999, s. 323, 330-331, 365, 394. Türkçede bu ada benzer şekilde Temür Taş şeklinde de bir ada sıklıkla rastlanılmaktadır; liste için bkz. Sümer, a.g.e., c. II, s. 864. Görüldüğü üzere Sheli 舍利, Göktürk boylarından birisinin adıdır. Pulleyblank’e göre Sheli’nin 舍利 EOÇ okunuşu ɕiaʰliʰ, GOÇ okunuşu da ʂiaˋ-liˋ şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 188, 279). Baxter ise bu adın Orta Çince okunuşunu syæH-lijH olarak vermiştir (Baxter, a.g.e., s. 80, 121). THY’da verilmiş olan boy adında görülen Chili’nin 叱利 ise Pulleyblank tarafından verilmiş olan EOÇ okunuşu tɕʰit-liʰ ve tɕʰit-liʰ, GOÇ okunuşu da tʂʰit-liˋ şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 57, 188). Baxter’a göre ise bu adın Orta Çince okunuşu tsyhit-lijH biçimindedir (Baxter, a.g.e., s. 17, 80). Tuli’nin 吐利 de Pulleyblank’e göre EOÇ okunuşu tʰɔ’-liʰ şeklinde iken, GOÇ okunuşu tʰuǝ̆ˊ-liˋ şeklindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 188, 312). Baxter ise bu adın Orta Çince okunuşunu thuX-lijH olarak vermiştir (Baxter, a.g.e., s. 80, 137). P.T. 1283 numaralı Tibetçe belgede BPN 9.-11. satırlarda verilen Göktürk boyları listesinde, 9. satırda Shar Du-li adında bir Göktürk boyunun adına rastlanılmaktadır (BPN 9; Venturi, a.g.e., s. 21). Atwood, bunun THY’daki Sheli Tuli olduğunu tespit etmiş ve bunların Sheli ile Tuli şeklinde iki farklı Göktürk boyu olduğunu öne sürmüştür (Atwood, “Some Early…”, s. 57). Şar adına sonraki dönemlerde Uygurlar ve Kitanlar (Qidan 契丹) arasında bir kurumun adı olarak rastlanılmaktadır (Atwood, “Some Early…”, s. 58-60). Bu adın “kemik” ya da “beden” anlamlarına gelen Sanskrit bir kelimeden (Akira Hirakawa, A Buddhist Chinese-Sanskrit Dictionary, The Reiyukai, Tokyo, 1997, s. 1000; Korhan Kaya, Sanskrit-Türkçe Sözlük, İmge Kitabevi, Ankara, 2006, s. 266; Manfred Mayrhofer, Kurzgefaßtes etymologisches Wörterbuch des Altindischen – A Concise Etymological Sanskrit Dictionary, c. III, Carl Winter – Universitätsverlag, Heidelberg, 1956, s. 307) alıntı olabileceği tahmin edilebileceği gibi, Sarı kelimesinin Eski Türkçe biçimi olan Sarıġ ve Sarı’nın bir çeşidi olduğu da düşünülebilir. Zuyev, Sheli’nin karşılığının Türkçe Şarı ya da Sarı olduğunu düşünmüştür (Yu. A. Zuyev, “Tamgi loşadey iz vassal’nıh knyajestv (Perevod iz kitayskogo soçineniya VIII-X vv. Tanhuyyao, t. III, tszyuan’ 72, str. 1305-1308)”, Novıye materialı po drevney i srednevekovoy istorii Kazahstana, Trudı instituta istorii, arheologii i étnografi i, İzdatel’stvo Akademii nauk kazahskoy SSR, Alma-Ata, 1960, s. 119). Nitekim bazı tarihî Türk lehçelerinde Sarı kelimesi, Şara ve Şarı şeklinde görülmektedir. Hazar-Karadeniz bozkırlarında 5.-6. yüzyıllarda yaşayan Ogur topluluklarından birisinin adı, Bizans kaynaklarında Saragouroi Σαράγουροι olarak geçmektedir ki bu adın aslının *Şaraġur yani *Şara Oġur olduğu belirtilmiştir. Golden ayrıca, Ortak Türkçe Sarıġ’ın Ogur Türkçesinde Şara, Çuvaş Türkçesinde Şură, Ortak Moğolcada Şira ve Macarcada Sárga (Macarcada s harfi ş olarak okunmaktadır) biçimlerinde görüldüğünü eklemiştir (Moravcsik, a.g.e., c. II, s. 267-268; Golden, An Introduction…, s. 97). Ayrıca Golden, Şarı’nın Ortak Türkçede Sarıġ’ın (“sarı”) Ogur lehçesindeki biçimi olduğunu belirtmiştir (Peter B. Golden, “Cumanica V: The Basmıls and Qıpčaqs”, Archivum Eurasiae Medii Aevi, 15, (2006-2007), s. 36, 41). El-Mervezî de Ṭabâʿî el-Ḥayavân adlı eserinde, Türk halklarını anlattığı kısımda Şârî adında bir halktan söz etmiştir ki Barthold ve Minorsky, bunun Sarı’yı karşıladığını tespit etmişlerdir. Bu adın Kıpçaklar ya da Sarı Uygurlar için kullanıldığı tahmin edilmiştir; Mervezî de Şârîlerin Basmıl adındaki bir beylerinin adıyla bilindiklerini yazmış, yani Şârîleri tarihteki Basmıllara bağlamıştır (V. Minorsky, Sharaf al-Zamān Ṭāhir Marvazī on China, the Turks and India: Arabic text (circa A.D. 1120) with an English translation and commentary, Royal Asiatic Society, London, 1942, s. 19, 30, 73, 100; İbn Fazlân, Seyahatnâme, çev. Ramazan Şeşen, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 102). Şar’ı bir unvan olarak açıklayan Atwood, Tuli’nin de aslının Tüli şeklinde bir unvan olduğunu düşünmüş, bu ada Kaylarda (Tatabılar, Xi 奚), Kitanlarda ve Çin’deki Cürçen kökenli Jin 金 Hanedanı’nda (1115-1234) ad ve unvan olarak rastlanıldığına değinmiştir (Atwood, “Some Early…”, s. 60). Göktürklerdeki Sheli boyu ve bu boydan olup Çin hizmetine giren Göktürk beyleri için ayrıca bkz. Erkin Ekrem, “Çin Kaynaklarında Dokuz Oğuz Meselesi: Sayısal Yapısı”, Oğuzlar: Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri 5. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, ed. Tufan Gündüz ve Mikail Cengiz, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2015, s. 211-212. İncelediğimiz mite gelince, Yamada’ya göre bu mit, Göktürklerin Ashide boyuna ait bir mittir (Yamada, a.g.e., s. 244). Atwood ise bu mitin Göktürklerin ortak bir köken miti olduğunu düşünmüştür (Atwood, “Some Early…”, s. 57-58, 78-79). Ancak bu mitin, Göktürklerin yalnızca Şar boyuna ait bir mit olduğu da düşünülebilir, zira mitin ana karakteri Şar boyunun adını taşıyan bir gölün tanrıçasıyla ya da gölün tanrısının kızıyla ilişki yaşamaktadır. Konuyla ilgili mevcut kaynakların durumu, kesin bir yorum yapmaya şu anda pek izin vermemektedir. Shelihai yer adındaki hai 海 kelimesi ise “deniz” olarak çevrilebileceği gibi, “göl” olarak da çevrilebilir, çünkü Çin kaynaklarında “deniz” kelimesinin bazı yer adlarında göller için kullanıldığı görülmektedir. Nitekim Sinor bu meselenin üzerinde durmuş ve bu kelimeyi “göl” olarak çevirmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230, 250). Atwood da aynı doğrultuda bir çeviri yapmıştır (Atwood, “Some Early…”, s. 57). Yamada ise bu kelimeyi “deniz” olarak vermiş, ancak bunun “göl” şeklinde çevrilebileceğine işaret etmiştir (Yamada, a.g.e., s. 244). Kırilen de SS’daki kurttan türeyiş mitini çevirirken, aynı şekilde bir çeviri yapmıştır (Kırilen, Eski Çin’in…, s. 214). Nitekim Ögel, benzer şekilde Eski Türkçede Teŋiz (deniz) denildiğinde akla ilk gelenin büyük ya da küçük göller olduğunu, bu kelimenin bazen “ırmak” anlamında kullanıldığını belirtmiştir (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 467-468). Türk Mitolojisi’ndeki ulu ırmak, deniz, okyanus, göl ve sazlık motifl eri için bkz. Ögel, Türk Mitolojisi, c. II, s. 367-422. Biz de daha önceki bir çalışmamızda buradaki hai kelimesini “deniz” olarak çevirmiştik (Erkoç, a.g.e., s. 39-40, 42-43, 55-57, 59, 66); bu çalışmamızda ise bu kelimeyi “göl” olarak çevirmeyi daha uygun bulduk. Kapusuzoğlu ise bu kelimeyi “deniz” şeklinde çevirmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 13).
  47. Ashide 阿史德, Göktürk boylarından birisinin adıdır (THY 72.1307). Zuyev, bu adın aslının *Aştaḳ olduğunu düşünmüştür (Yu. A. Zuyev, Ranniye tyurki: Oçerki istorii i ideologii, Dayk-Press, Almatı, 2002, s. 168- 169). Gömeç’e göre Ashide’nın aslı Türkçe Arslan’dır (Gömeç, a.g.e., s. 172-173). Pulleyblank, bu adın EOÇ okunuşunu Ɂa-ʂɨ’-tǝk ve Ɂa-ʂi’-tǝk, GOÇ okunuşunu da Ɂa-ʂr̩ˊ-tǝǝ̆k şeklinde vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., s. 23, 74, 283). Baxter ise a 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu vermemişken, e 阿 karakterinin Orta Çince okunuşunu Ɂa şeklinde vermiş (Baxter, a.g.e., s. 31), shide 史德 karakterlerinin Orta Çince okunuşunu ise sriX-tok olarak yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 25, 123). BPN 9. satırda verilen Göktürk boyları listesinde, A sha sde adında bir boyun adı geçmektedir (BPN 9; Venturi, a.g.e., s. 21). Clauson, bu listede geçen A sha sde boyunun, Çin kaynaklarındaki Ashide boyu olabileceğini düşünmüştür (Clauson, “À propos…”, s. 18). Atwood da A sha sde’nin Ashide’yı karşıladığını kabul etmiş, ancak Tibetçe metinde bir yazım yanlışı olduğunu belirtmiştir. Ona göre, Tibetçe belgedeki a sha sde’i sde chig (“A sha sde’nin bir boyu”) ifadesindeki sde kelimesi, “kısım, bölük, boy” anlamına gelen Tibetçe bir kelimedir ve listede bütün boy adlarının hemen ardında bu kelime geçmektedir. De 德 karakterinin Orta Çince okunuşlarının bu duruma işaret ettiğini belirten Atwood, bu hecenin Tibetçede de sonu -g ile biten bir heceyle yazılacağını, Tibetçe belgedeki boy adının doğrusunun A she tig ya da A shi teg şeklinde olması gerektiğini belirtmiştir (Atwood, “Some Early…”, s. 74-75). Atwood ayrıca, Ashide adının Ashina adıyla bağlantılı olduğunu belirtmiş ve bu ikisinin Sanskrit ṛṣi’den (“kutsal, bilge) ödünçleme bir kelime olan Aşi/Arşi’den türediğini öne sürmüştür. Atwood’a göre Ashide’daki Ashi 阿史 karakterleri Sanskrit kelimenin eski bir Prakritleşmiş biçimini, bu adın sonundaki -de 德 karakteri de Eski Türkçede “benzer” anlamına gelen teg kelimesini yansıtmaktadır, böylece Ashide’nın Eski Türkçesi “Aşi’ye (Kutsala) Benzer” anlamına gelen *Aşiteg olmaktadır (Atwood, “Some Early…”, s. 73-78).
  48. YYZZ’nun Zhonghua Shuju baskısına göre, Türklerin atası Yama Şar (Shemo Sheli 射摩舍利) adını taşımaktadır, kendisi Göl Tanrısı’dır (Haishen 海神) ve bu tanrı da Ashide Mağarası’nın batısında oturmaktadır. TPGJ’de ise bu kısım biraz daha farklı yazılmıştır. Buna göre, Türklerin atasının adı Yama’dır (Shemo); Şar Gölü’nün (Shelihai 舍利海) bir tanrısı (shen) vardır ve bu göl, Ashide Balı’nın (Ashidemi 阿史得 蜜) batısında bulunmaktadır. Aslında TPGJ’nin Zhonghua Shuju baskısının editörlerinin belirttikleri üzere, metnin orijinalinde tıpkı YYZZ’da olduğu gibi Şar’ın Göl Tanrısı olduğu yazılmıştır. Ancak eserin Ming 明 Hanedanı (1368-1644) nüshasında bu cümle “Şar Gölü’nün bir tanrısı vardır” şeklinde düzeltilmiştir. Metinler arasında bu farklılığın olmasının bir nedeni de, Çin kaynaklarının tarihî nüshalarının noktalama işaretlerine sahip olmamaları ve bu işaretlerin 20. yüzyılda hazırlanan baskılarda editörler tarafından metinlere sonradan konulmasıdır. Sinor da bu miti incelerken çevirisini YYZZ’ya göre yapmış ve Türklerin atası olan Shemosheli’nin bir göl ruhu olduğunu belirtmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230). Sinor, metnin bizim çevirdiğimiz şekliyle çevrilebileceğini de yazmış ve Çince metindeki bazı yazım sorunlarına değinmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 231, 250). Yamada ise çevirisini yaparken, Türklerin atasının adının Shê-mo-shê-li olduğunu ve Ashide Mağarası’nın batısındaki denizde bir tanrıçanın oturduğunu yazmıştır (Yamada, a.g.e., s. 244). Ayrıca görüldüğü üzere, YYZZ’daki Ashide Mağarası ifadesi, TPGJ’de Ashide Balı olarak yazılmıştır. Bu duruma ku 窟 ve mi 蜜 karakterlerinin birbirine benzemesi yol açmıştır. Göktürk Ashide boyunun adındaki de 德 karakteri de TPGJ’de daha farklı bir şekilde de 得 karakteriyle yazılmıştır (TPGJ 480.3957; YYZZ 4.44).
  49. Sinor, bu cümleyi “Shemo’ya mucizevî bir şey oldu” şeklinde çevirmiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230).
  50. Çince metinde geçen Haishennü ifadesi hem “Göl Tanrıçası” hem de “Göl Tanrısı’nın kızı” şeklinde çevrilebilir. Eğer bu ifade “Göl Tanrıçası” olarak alınırsa, bu tanrıça Şar Gölü’nün Tanrısı’nın eşi midir? Bu mitte muhtemelen Göktürklerin atası Yama’nın bir göl tanrısının eşiyle ya da kızıyla gayrımeşru bir ilişki yaşadığı anlatılmaktadır. Ancak bu mitin aktarıldığı ve esasında derleme eserler olan Çince metinler incelendiğinde, metinlerde aktarılan anlatının eksik ya da özetlenmiş olduğu ve hikâyenin muhtemelen daha uzun olması gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yama ile göl tanrıçası/göl tanrısının kızının gün batımından gün doğumuna kadar gölde görüşmeleri ve ak boynuzlu geyik gibi motifl er, ay ve güneşle ilgili semboller olabilir. Ancak, incelediğimiz mitin Çince metinlerde büyük olasılıkla eksik kayda geçirilmiş ya da eksik aktarılmış olması nedeniyle, bu konuda kesin bir yorum yapmak güçtür. Metinde geçen terimlerin çevirisi konusunda ise Kapusuzoğlu, Haishen ifadesini “deniz tanrıçası”, Haishennü ifadesini ise hem “deniz tanrıçası kız” hem de “deniz tanrıçası” şeklinde çevirmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 13). Biz de daha önceki bir çalışmamızda bu terimi “Deniz Tanrısı’nın kızı” olarak çevirmiştik (Erkoç, a.g.e., s. 43). Aşağıda da görüleceği üzere bu ifadelerin çevirisi, çeşitli araştırmacılar tarafından farklı biçimlerde yapılmıştır.
  51. Sinor’ın çevirisine göre göl ruhunun kızı, Shemo’yu alıp göle getirmesi için ak bir geyiği göndermektedir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230). Yamada’nın çevirisine göre ise tanrıçanın kızı, annesiyle buluşabilmesi için Shemo’ya ak bir geyik yollamaktadır. Yamada, metindeki Haishennü ifadesini “Deniz Tanrıçası’nın kızı” şeklinde çevirmiştir (Yamada, a.g.e., s. 244).
  52. Hem YYZZ’da hem de TPGJ’de bu ifade Haishen yani Göl Tanrısı olarak yazılmıştır. Ancak hikâyenin devamında, bunun Haishennü yani Göl Tanrıçası ya da Göl Tanrıçası’nın kızı olması gerektiği anlaşılmaktadır. Büyük olasılıkla her iki metin de derlenirken ya da sonraki dönemlerde kopyalanırken, burada olması gereken nü 女 karakteri atlanmıştır. Bu husus, daha önceki araştırmacıların da gözünden kaçmıştır.
  53. A’er Shouling ifadesini Sinor “bey A’er” olarak çevirmiş, yani A’er’ı bir kişi adı olarak vermiştir (Sinor, “The Legendary…”, s. 230). Yamada da bu şekilde bir çeviri yapmış, üstelik A’er 呵唲 adını da A-chi (Aji) biçiminde okumuştur (Yamada, a.g.e., s. 244). Ancak bu ifadeden A’er (Bölüğü’nün) Beyi anlamı çıkmaktadır. Sinor’a göre bu bölük, adını beyleri A’er’ın adından almıştır (Sinor, “The Legendary…”, s. 231).
  54. YYZZ’ya göre insan kurban edilmesi zorunluluğu, öldürme (sha 殺) fi ili yüzünden ortaya çıkmıştır. Burada geyiğin öldürülmesi kastedilmiştir. TPGJ’de ise “öldürme (sha 殺)” kelimesi yazılmamıştır (TPGJ 480.3957; YYZZ 4.44).
  55. Göktürklerin bu bölüğünün adı, kaynaklarda bir tek bu mit içerisinde geçmektedir. Göktürk boylarından söz eden diğer Çin kaynaklarında ise bu bölük adına rastlanılmamaktadır. Metinlerde A’er Bölüğü olarak geçen topluluğun, Şar Boyu’na bağlı bir oymak olması da mümkündür. Nitekim mite göre A’er Beyi, Yama’ya bağlıdır ve onun emrine göre hareket etmektedir. A’er 呵唲 adının Orta Çince okunuşu ne Pulleyblank ne de Baxter tarafından verilmiştir. Ancak 呵 karakteri Çincede hem a hem de he olarak okunabilmektedir ve Pulleyblank ile Baxter’a göre, he 呵 karakterinin Orta Çince okunuşu xa şeklindedir (Baxter, a.g.e., s. 47; Pulleyblank, a.g.e., s. 122). Pulleyblank ayrıca, er 唲 karakterine yazılış bakımından yakın olan er 兒 karakterinin EOÇ okunuşunu ɲiǝ̆ ve ɲi, GOÇ okunuşunu ise ri olarak vermiştir (Pulleyblank, a.g.e., s. 88). Baxter da er 兒 karakterinin Orta Çince okunuşunu nye şeklinde yeniden canlandırmıştır (Baxter, a.g.e., s. 32). Atwood, Çincesini He’er 呵爾 olarak okumayı tercih ettiği bu bölük adının Türkçesinin Harı, Halı, Har ya da Hal şeklinde bir ad olabileceğini düşünmüştür (Atwood, “Some Early…”, s. 57). Pulleyblank, er 爾 karakterinin Orta Çince okunuşlarının, er 兒 karakterinin Orta Çince okunuşlarıyla çok benzer olduğunu göstermiştir. Ona göre bu karakter EOÇ’de ɲiǝ̆’ ve ɲi’, GOÇ’de de riˊ şeklinde okunmaktadır (Pulleyblank, a.g.e., s. 88). Baxter da aynı şekilde bu karakterin Orta Çince okunuşunun, er 兒 karakterinin Orta Çince okunuşuyla benzer olarak nyeX şeklinde olduğunu belirtmiştir (Baxter, a.g.e., s. 32). P.T. 1283 numaralı Tibetçe belgede BPN 9. satırda verilen Göktürk boyları listesinde görülen ve Türkçe aslının ne olduğu Venturi tarafından tespit edilememiş olan Hali’nin (BPN 9; Venturi, a.g.e., s. 21) de incelediğimiz bu Göktürk bölüğünü karşılıyor olabileceği düşünülebilir.
  56. YYZZ 9. yüzyılda derlenmiştir ve eserin derleyicisi Duan Chengshi 段成式, 863 yılında ölmüştür. Eserde geçen “Günümüze dek (zhijin 至今)” ifadesi de 9. yüzyılın ortalarına denk gelmektedir.
  57. TPGJ’nin Ming dönemi nüshasındaki metinde “Teŋri’yi temsil eden bir tuğ (Tian zuo du 天作纛)” yazılmıştır (TPGJ 480.3957).
  58. Yamada, Göktürklerin Teŋri’ye tapınmak için tuğlarının altında toplandıkları zaman insan kurbanını gerçekleştirdikleri yönünde bir çeviri yapmıştır (Yamada, a.g.e., s. 244).
  59. Göl Tanrıçası/Göl Tanrısı’nın kızı YYZZ’ya göre Yama’ya şikâyette bulunur (bao 報), TPGJ’ye göre ise Yama’yı tutar (zhi 執).
  60. Yamada’nın çevirisine göre Shemo’ya bu sözleri söyleyen, Deniz Tanrıçası’nın kendisi değil, onun kızıdır (Yamada, a.g.e., s. 244). Eberhard bu miti şöyle çevirmiştir: “Onların dedeleri bir deniz ilâhesi ile münasebette bulunuyordu. İlk dede avda bir ak geyik öldürdüğünden ilâhe münasebetten vazgeçti. Bunun oymağından aveneler bu geyiği öldürmüş olduklarından o günden itibaren hep insan kurbanı için insanlar göndermek mecburiyetinde idiler.” (Eberhard, a.g.e., s. 86). Aynı mitin Ögel tarafından yapılan çevirisi ise şu şekildedir: “Göktürklerin atalarından biri, sık sık bir mağaraya giderek orada dişi bir Deniz-Tanrısı ile sevişirmiş. İkisi arasındaki bu aşk ilgileri devam ederken, günün birinde bu Göktürk reisi, bir sürek avı düzenleyerek ordusu ile ava çıkmış. Askerler geniş bölgelerdeki vahşi hayvanları sürerek, nihayet küçük bir yere sıkıştırmışlar. Bundan sonra da avlarının etrafını çevirip, birer birer avlamağa başlamışlar. Tam bu sırada askerlerden biri, karşısına çıkan bir Ak-geyiği okuyla vurarak öldürmüş. Bundan sonra sevgilisini yerinde bulamayan Göktürk reisi, meseleyi anlamış ve bu Ak-geyiği vuran askerle onun kabilesini cezalandırmış. Bu cezaya göre Göktürklerde insan kurbanları, hep bu askerin kabilesinden verilirmiş.” (Ögel, Türk Mitolojisi, c. I, s. 569-570).
  61. Metin için bkz. TPGJ 138.1003-1004. Kapusuzoğlu, bu miti Çinceden Türkçeye çevirmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 20). Biz de bu yüzden, çevirimizde Kapusuzoğlu’nun çalışmasını temel alarak onda bazı ufak değişiklikler yapmakla yetindik.
  62. Bu başlıktaki Shouling 首領 terimini Kapusuzoğlu “Başbuğ” olarak tercüme etmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 20). Bu terim “başbuğ”, “bey”, “reis” gibi çeşitli yakın anlamlı terimlerle çevrilebilir. Biz de burada bir hükümdar söz konusu olduğu için “başbuğ” şeklinde bir çeviri yaptık.
  63. Bu kişi, 583’te Göktürk hükümdarı Işbara Ḳaġan’la (581-587 yılları arasında hükümdar) mücadeleye girerek Batı Göktürk Kağanlığı’nı kuran kişidir. Unvanının açıklanması ve faaliyetleri hakkında bkz. Hayrettin İhsan Erkoç, “Batı Göktürk Kağanlığı’nın Kuruluşu”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 33/1, (2016), s. 48-59.
  64. Kapusuzoğlu, burada Shouling şeklinde anılan kişinin muhtemelen Göktürk hükümdarı Tasbar Kağan olduğunu belirtmiştir (Kapusuzoğlu, a.g.e., s. 20). Literatürde genellikle Taspar Kağan ya da Tatpar Kağan olarak bilinen Tapar Ḳaġan (572-581 yılları arasında hükümdar) için bkz. Erkoç, “Batı Göktürk…”, s. 47.
  65. Metin için bkz. ALSSJ 1.1 ve XTS 225A.6411. An Lushan’ın Jiu Tangshu’daki 舊唐書 biyografi sinde ise bu anlatıya yer verilmemiştir (Jiu Tangshu 200A.5367). XTS’daki anlatının metni Liu tarafından Almancaya (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 677), Liu’nun çevirisi de Kayaoğlu ve Banoğlu tarafından Türkçeye çevrilmiştir (Liu, Çin Kaynaklarına…, s. 363). Gömeç de An Lushan’ın doğumuyla ilgili bu miti incelemiştir (Saadettin Gömeç, “Türk Tarihinde An Lu-shan ve Destanı”, Tarihin Peşinde -Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5, (2011), s. 194-195). Annesi Göktürklerin Ashide boyundan bir kam (şaman) olan An Lushan, Çin’deki Tang Hanedanı’nın ordusunda general olarak görev yapmaktayken bu hanedanı devirmek için 755’te ayaklanmış, ancak 757’de öldürülmüştür. An Lushan ve ayaklanması hakkında bkz. Tilla Deniz Baykuzu, An Lu-shan İsyanı ve Büyük Yen Devleti, Kömen Yayınları, Konya, 2013.
  66. Bu konular hakkında An Lushan’ın Jiu Tangshu’daki biyografi sinde de bilgiler bulunmaktadır (Jiu Tangshu 200A.5367).
  67. Pulleyblank’e göre Yaluoshan’ın EOÇ okunuşları ʔəɨt-laɨwk-ʂəɨn, ʔəɨt-laɨwk-ʂɛːn, ʔəɨt-lɶːwk-ʂəɨn, ʔəɨt-lɶːwk-ʂɛːn, ʔɛːt-laɨwk-ʂəɨn, ʔɛːt-laɨwk-ʂɛːn, ʔɛːt-lɶːwk-ʂəɨn ve ʔɛːt-lɶːwk-ʂɛːn, GOÇ okunuşu da ʔjaːt-lwaːwk-ʂaːn şekillerindedir (Pulleyblank, a.g.e., s. 204, 274, 355). Baxter ise bu adın Orta Çince okunuşunu ʔɛt-læwk-srɛn biçiminde vermiştir (Baxter, a.g.e., s. 87, 119, 157). Bazin’e göre, Yaluoshan ve An Lushan adlarının aslı Türkçe Atlaġşan’dır ki bu da ġ-ş ses değişimiyle Atlaşġan’a dönüşmüştür; Bazin bunu ayrıca Osmanlıca atla- fi iliyle karşılaştırmıştır. Eberhard da bu görüş doğrultusunda, söz konusu iki adı Türkçe kabul etmiştir (W. Eberhard, “Remarks on Širalγa”, Oriens, 1/2, (1948), s. 220. Henning ve Pulleyblank, An Lushan’ın adları olarak Çin kaynaklarında geçen Yaluoshan’ın 軋犖山, Aluoshan’ın 阿犖山 ve Lushan’ın 祿山 aslında Soğdça Roχšan (Roḫşan) adından başka bir şey olmadığını düşünmüşlerdir. Ayrıca Pulleyblank, An Lushan’ın adının Çin kaynaklarında bir savaş tanrısının adı olarak açıklanmasının, onun tanrısal doğumunun anlatısıyla bağlantılı olduğunu vurgulamıştır. Bunun dışında Pulleyblank, Yaluoshan’ın Türkçe açıklanmasına ilişkin Bazin’in ve Eberhard’ın verdikleri bilginin, bir halk etimolojisi olarak önem sahibi olabileceğini belirtmiştir (Edwin G. Pulleyblank, “A Sogdian Colony in Inner Mongolia”, T’oung Pao, 41, 4/5, (1952), s. 333). Eski Türklerde bir savaş tanrısının var olup olmadığı meselesine ileride başka bir çalışmamızda değineceğiz.
  68. Liu, XTS’daki anlatıda geçen bu kişilerin falcı, yani astrolog olduklarını belirtmiştir (Liu, Die Chinesischen…, c. II, s. 677).
  69. JTS’da da Türklerin savaşa Yaluoshan dedikleri aktarılmış, ancak bu adı Savaş Tanrısı için kullandıkları yazılmamıştır (Jiu Tangshu 200A.5367).
  70. Sözü geçen Tibetçe metin daha önce Bacot, Clauson, Ligeti ve Moriyasu gibi araştırmacılar tarafından incelenmiştir, ancak konuyla ilgili en güncel ve kapsamlı çalışma Venturi tarafından yapılmıştır (Jacques Bacot, “Reconnaissance en Haute Asie Septentrionale par cinq envoyés Ouigours au VIIIe siècle”, Journal Asiatique, 244, (1956), s. 137-153; Clauson, “À propos…”, s. 11-24; Takao Moriyasu, “À propos des tribus de l’Asie Centrale qui se trouvent dans les sources tibétaines: DRU-GU et HOR”, Journal of Asian and African Studies, 14, (1977), s. 1-48; Takao Moriyasu, “La nouvelle interprétation des mots Hor et Ho-yo-hor dans le manuscrit Pelliot tibétain 1283”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, 34, 1/3, (1980), s. 171-184; Venturi, a.g.e., s. 1-35). Tezcan da metinde geçen Türkçe adları incelemiş ve metnin Bacot tarafından yapılan Fransızca çevirisini Türkçeye tercüme etmiştir (Semih Tezcan, “VIII. yüzyıldan kalma 1283 Numaralı Tibetçe El Yazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzerine”, I. Türk Dili Bilimsel Kurultayına Sunular Bildiriler (Ankara, 27-29 eylül 1972), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1975, s. 299-307). Metnin Tibetçesi için bkz. BPN 1-110 ve Venturi, a.g.e., s. 14-18. Tibetçe metnin Fransızca çevirisi için bkz. Bacot, a.g.e., s. 145-148, Türkçe çevirisi için bkz. Tezcan, a.g.e., s. 304-307 ve İngilizce çevirisi için bkz. Venturi, a.g.e., s. 19-32. Bacot, metnin başlığını Fransızcaya “État des roi et tribus demeurant dans le Nord” şeklinde çevirmişken, Tezcan bunu Türkçeye “Kuzeyde yaşayan hanların ve oymakların durumu” ve Venturi de İngilizceye “Text on the sequence of however many kings live in the north” olarak çevirmeyi tercih etmiştir (Bacot, a.g.e., s. 145; Tezcan, a.g.e., s. 304; Venturi, a.g.e., s. 3, 19). Bu konuda Venturi’nin yaptığı açıklama için bkz. Venturi, a.g.e., s. 19. Metnin başlığının altında, bu belgenin bir Uygur (Hor) kralı tarafından kuzeyde kaç tane hükümdarın yaşadığının tespit edilmesi için beş kişinin gönderilmesiyle ilgili buyruğun metninin Tibet’teki arşivde bulunan kopyası olduğu yazılmıştır. Ancak metinden anlaşıldığı kadarıyla bu metin, sözü geçen buyruğu değil, gönderilen beş kişinin topladığı bilgilerin sunulduğu bir raporu içermektedir. Raporun Uygurlar tarafından yazılmış olan Türkçe orijinali bugüne kadar bulunamamıştır; Tibetçe metin ise Türkçeden çevrilmiştir. Belgenin tarihlendirilmesi konusunda da farklı görüşler sunulmuştur. Genel kabul gören görüş ise, bu belgenin 8. yüzyılın ortalarında Ötüken Uygur Kağanlığı’nın kurulmasından hemen sonra hazırlandığı, Tibet’in bu yüzyılın sonlarında Dunhuang’ı almasıyla da Tibetlilerin eline geçmiş olduğudur. Belgeyle ilgili sözü geçen meselelerin toplu bir şekilde değerlendirilmesi için bkz. Venturi, a.g.e., s. 1-13.
  71. Bu tanımlama Bacot tarafından “la grande chaîne désertique de sable”, Tezcan tarafından “büyük bir çorak kumul sırası”, Venturi tarafından ise “the great mountain chain of sandy desert” olarak çevrilmiştir (Bacot, a.g.e., s. 147; Tezcan, a.g.e., s. 306; Venturi, a.g.e., s. 29).
  72. Venturi, “king of heaven” olarak çevirdiği bu unvanın aslında Türkçe Teŋri Ḳaġan unvanının Tibetçe çevirisi olduğunu belirtmiştir (Venturi, a.g.e., s. 29).
  73. Bu belgede ’Bug chor adı, Doğu Göktürkler için kullanılmıştır. Pelliot’ya göre bu unvan, Göktürk hükümdarı Ḳapġan Ḳaġan’ın (691-716 yılları arasında hükümdar) Çin kaynaklarında verilen unvanı Mochuo’yu 默啜 (*Beg Çor) karşılıyor olabilir. Clauson da ’Bug Chor’un İkinci Kuzey Göktürk Kağanlığı’nı ve Ḳapġan Ḳaġan’ın unvanını karşılıyor olması konusunda kuşku olmadığını belirtmiştir. Ancak Ligeti, ’Bug chor’un Doğu Göktürklerle eşleştirilmesi görüşüne karşı çıkmış ve bu adın Gansu’nun batısında Lop Nor’un çevresindeki bölgeyi tanımladığını savunmuştur. Venturi ise bu konuda Pelliot’nun izinden gitmiş ve Türkçe aslını Bük Çur olarak verdiği ’Bug chor’un, Ḳapġan Ḳaġan’ın yönettiği Doğu Göktürk topraklarını ifade ettiğini belirtmiştir (Clauson, “À propos…”, s. 13; Venturi, a.g.e., s. 21). Bu konudaki tartışmalar için ayrıca bkz. Sinor, “Some Components…”, s. 152-153. Belgede ’Bug chor ülkesinde yaşadıkları belirtilen boyların bir kısmının, THY gibi Çin kaynaklarında verilen Göktürk boy listesindeki bazı boylarla eşleşmesi (THY 72.1307-1308, 73.1315) de Venturi’nin görüşünü desteklemektedir.
  74. Bu tanımlamayı Bacot “une jeune fi lle” ve Tezcan “genç bir kız” olarak vermişken, Venturi bunu “a pure woman” olarak çevirmiştir (Bacot, a.g.e., s. 147; Tezcan, a.g.e., s. 306; Venturi, a.g.e., s. 29).
  75. Bacot’nun ve Tezcan’ın çevirilerine göre köpekler, genç kızın kokusunu alırlar ve kız da onları selamlamak için durur; Venturi’nin çevirisine göre ise köpekler, askerleri kokularından bulurlar ve askerler köpeklerin önünde yere yatarlar yani köpeklere karşı korkuyla karışık saygı gösterirler (Bacot, a.g.e., s. 147; Tezcan, a.g.e., s. 306; Venturi, a.g.e., s. 29).
  76. BPN 68-77; Venturi, a.g.e., s.29-30.
  77. Bacot’nun ve Tezcan’ın çevirilerine göre, gökten inen ilk köpeklerden birisi kızıl, birisi de karadır; Venturi’nin çevirisine göre ise, kızıl ve kara köpekler, gökten inen ilk köpekten türemiştir (Bacot, a.g.e., s. 147; Tezcan, a.g.e., s. 307; Venturi, a.g.e., s. 30).
  78. Bacot’nun ve Tezcan’ın çevirilerine göre dişi kurtla çiftleşen, ancak çocuk sahibi olamayan ve sonra bir Türk kızını kaçırarak ondan çocuk sahibi olan köpek, iki köpekten yalnızca birisidir; Venturi’nin çevirisine göre ise bu işleri iki köpek birden yapmıştır (Bacot, a.g.e., s. 147; Tezcan, a.g.e., s. 307; Venturi, a.g.e., s. 30).
  79. Ligeti, Tibetçe metindeki Ge zir Gu shu’nun Türkçe *Ḳızıl Küşü olduğunu belirtmiştir (Venturi, a.g.e., s.30). Clauson, Eski ve Orta Türkçede “genç hayvan” anlamına gelen köşek şeklinde bir kelimeyi vermiştir. Moğolcaya “köpek yavrusu” ve Macarcaya “çocuk ya da hayvan yavrusu” anlamlarıyla geçen bu kelimeye, çeşitli Orta ve Yeni Türk lehçelerinde “deve yavrusu” anlamıyla rastlanılmaktadır (Clauson, An Etymological…, s. 753). Kıpçakça sözlüklerde köşek kelimesi “Bir yaşındaki deve, deve yavrusu”, bu kelimenin farklı bir yazılışı olan küşek kelimesi de “Melez” ve “Deve yavrusu” anlamlarıyla verilmiştir (Recep Toparlı, Hanifi Vural ve Recep Karaatlı, Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s. 160, 169). Ancak Tibetçe metinde verilen kelimenin sonunda -g/-ġ/-k/-ḳ seslerini veren bir yazım görülmediği için, Tibetçe metindeki kelimenin Türkçedeki köşek kelimesi olup olmadığı konusunda kesin bir karara varamıyoruz. Ayrıca, Türkçenin tarihî lehçelerinde “burun” anlamında küşü şeklinde bir kelimenin var olup olmadığı da tarafımızca bilinmemektedir
  80. Tibetçe metindeki Ga ra Gu shu’nun Türkçe aslı, Ligeti’nin görüşüne göre *Ḳara Küşü’dür (Venturi, a.g.e., s. 30).
  81. BPN 77-84; Venturi, a.g.e., s. 30.
  82. “Vahşi Türk” olarak çevrilen bu ad, belgede Tibetçe Drugu’i myi rgod dag şeklinde yazılmıştır (BPN 94-95; Venturi, a.g.e., s. 9).
  83. Tibetçe metindeki byi la ifadesini Bacot “chat” ve Tezcan “kedi” olarak çevirmişlerken Venturi “rodent” yani genel anlamıyla “kemirici” şeklinde çevirmiştir (Bacot, a.g.e., s. 148; Tezcan, a.g.e., s. 307; Venturi, a.g.e., s. 32). Burada muhtemelen “sıçan” denilmek istenmiştir.
  84. Hayvanın beneğinin anlatıldığı kısım, Bacot tarafından “dont la gorge, les fl ancs droit et gauche et les pouces étaient entièrement blancs”, Tezcan tarafından da “gerdanı, sağ ve sol böğrü ve başparmakları (tırnakları) tamamiyle ak idi” şeklinde çevrilmiştir. Venturi ise bu kısmın çevirisini “the neck and the fl anks on the right and on the left with a white spot about [the size of] a thumb” şeklinde vermiştir (Bacot, a.g.e., s. 148; Tezcan, a.g.e., s. 307; Venturi, a.g.e., s. 32).
  85. Venturi, metnin gidişatından bu hayvanın bir kirpi (hedgehog) ya da dikenli kirpi (porcupine) olduğunun anlaşıldığını, ancak tarihî ve çağdaş hiçbir Türk lehçesinde Kog nyo yog’u karşılayan bir kelimenin bugüne kadar tespit edilemediğini belirtmiştir (Venturi, a.g.e., s. 32).
  86. BPN 94-108; Venturi, a.g.e., s. 32. Bacot, bundan sonrasının yalnızca birkaç kelimeden oluştuğunu belirtmiş ve çevirilerini vermemiştir (Bacot, a.g.e., s. 148). Tibetçe metne ve Venturi’nin İngilizce çevirisine (BPN 104-108; Venturi, a.g.e., s. 32) dayanarak, metnin bundan sonraki kısmı Türkçeye şöyle çevrilebilir: “(…) büyük (…) ve kaplanla kirpinin (Tibetçe lgang) orada dövüştüklerini gördü. (…) sağlığına kavuşana dek (?); kaplan, vahşi hayvanı öldürdü. Adamın boyutları (?) diğer bedenin boyutlarına benzemektedir; küçük giysi (…) kemik sağa doğru (?) hareket ettiğinde çığlık attı; onun (…) içinde bir (…).”

Şekil ve Tablolar