ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Feyzan Göher Vural

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı, Müzikoloji
Bölümü

Anahtar Kelimeler: Çeng, Selçuklu Müziği, Selçuklu Seramikleri, Tarihsel Müzikoloji

Giriş

Çengin de dâhil olduğu arp tipi çalgıların dünya literatüründe yer alan tarihsel gelişimi incelendiğinde, bu çalgının genel olarak Mısır ve Mezopotamya’ya dayandırıldığı, ardından Eski Yunan’dan ve arpı teknik olarak geliştiren İrlanda ve diğer Avrupa ülkelerinden bahsedildiği görülmektedir. Ancak arp tarihinde önemli bir yere sahip olan Türkler, Batılı müzikolog ve tarihçilerce göz ardı edilmiştir[1] . Oysa çeng, milattan önceki dönemlerden beri Türklerin tanıdığı ve sevdiği çalgılardan birisi olmuştur. İslamiyet’ten önceki dönemde Hunlara ilişkin arkeolojik bulgular, Uygur belgeleri, duvar resimleri ve minyatürleri ile takip edebildiğimiz Türkler ve çeng ilişkisi; Osmanlı döneminde çengin kullanıma ilişkin bilgiler ve minyatürlerle sabitlenmiş görseller sayesinde günümüze ulaşmıştır. Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçukluları döneminde de çalındığı bilinen bir saz olan çengin, bu devletlerdeki kullanımına ilişkin ise detaylı bilgi mevcut değildir.

Oğuzlar’ın Kınık boyundan olan Selçuk Bey ve beraberindekilerin Cend’e göçü ve ardından Tuğrul ile Çağrı Beylerce kurulan Büyük Selçuklular, bu bölgedeki kültürel yaşamı derinden etkilemiş; Fars seramik üretiminde önemli değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Selçuklular, Orta Asya’dan getirdikleri sanat anlayışı ve seramik teknikleri ile geldikleri bölgenin de kimi etkilerini birleştirerek, son derece nitelikli ve zengin dekorlu eserler ortaya koymuşlardır.

Seramikleri dekorlar ile renklendirme yöntemi, çok eski dönemlerden beri yapılagelmektedir. Seramik sanatının günümüzdeki yapısına kavuşması, yüzyıllarca süren bir yolculuğun sonucudur. Bu serüven, seramiğin günlük kullanım eşyası olmaktan çıkıp, bir sanat nesnesi olma yolunda hızla ilerleyişinin bir resmidir[2] . En eski çağlardan günümüze kadar gelmiş olan sağlam veya parçalanmış çeşitli seramikler ve kalıntıları, uygarlıkların yaşayış biçimlerini, kültürel, dinsel ve sosyoekonomik yapılarını aydınlatan önemli kaynaklardır[3] . Bilhassa Büyük Selçuklu eserlerinde olduğu gibi detaylı dekorlarla süslenmiş olan seramikler, insanların yaşayış biçimleri ve nitelikleri hakkında değerli bilgiler sunar. Seramiğin tabiat şartlarına ve zamana karşı dayanıklı olması, pek çok eserin günümüze gelerek, tarihî dönemleri aydınlatmasına imkân sağlamıştır.

Büyük Selçuklu Devleti döneminde, İran’da Rey, Kaşan, Sultanabad, Nişabur; Suriye’de Rakka gibi merkezlerde sıraltı bezemeler, sırüstü lüster dekorları ve sırüstü çok renkli bezemeler gibi önemli teknikler geliştirilmiştir[4] . Kimi Batılı kaynaklar, Büyük Selçuklulara ait eserleri, Farslara ait olarak tanıtsa da, gerek Selçukluların bölgede etkili oldukları dönemler, gerekse seramik dekorlarında yer alan Türk kültürüne ait unsurlar, bu iddiaları çürütmektedir[5] . Bu araştırmada, dünyanın çeşitli müzelerinde ve koleksiyonlarında yer alan, Selçuklu seramiklerindeki çeng çalgıları, çalgıların yapısı, icra edildiği yerler ve çalan kişiler tespit edilmiş, incelenmiş ve yorumlanmıştır. Eserlerin seçiminde, yapıldıkları bölge, dönem ve üslup göz önünde tutulmuştur

Çeng

Çeng, arp tipinde bir çalgıdır. Genellikle dik ve yukarı çıkan gövde tarafı kavisli, aşağı tarafında düz kolu olan bir yapıdadır. Ağaçtan yapılmış yatay tel kolu ile buna yaklaşık 90 derecelik açı teşkil eden öne doğru eğik ses teknesi arasında teller gerilidir[6] . Ekseriyetle 24 veya 34 çift ya da tek tele sahip olan çeng[7] , açık arp türüne aittir. Açık arpları, kavisli (arched) ve köşeli (angular) olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Köşeli arpların boyun kısmı rezonatör ile keskin bir açı yaparken, kavisli arplar daha yumuşak bir eğime sahiptir[8] .

Türkler ve arp tipi çalgıların milattan önceki dönemlerdeki ilişkisi bakımından bizi en çok aydınlatan bilim dalı, arkeoloji olmuştur. Hunlar, kurganlarına ölüleri ile birlikte, ölen kişi için değerli olan eşyaları da gömmüşlerdir. Söz konusu kurganların günışığına çıkmasıyla, Hun kültürüne ilişkin çok sayıda eser bulunmuş; Hunların ahşap ve maden işlemeciliğinden, dokuma ve deri işlemeciliğine kadar pek çok alandaki yapıtları günümüze ulaşmıştır. Bu kurganlar, müzikolojik açıdan da değerli eşyalar barındırmaktadırlar. Davul ve kopuz parçaları ile birlikte, bir çeşit arpa ait olan çalgı parçaları da ele geçmiştir.

Hunlara ait İkinci Pazırık Kurganının ilk safhasında, buzlar arasında bozulmadan günümüze gelen çeşitli malzemeler arasında, arp benzeri bir müzik aletine ait parçalar bulunmuştur[10]. Aşağıda bu parçaların tekrardan bir araya getirilmesi ile oluşturulan çalgı görülmektedir. Hermitage Müzesi’nde fotoğrafladığımız bu çalgı, M.Ö. V-IV. yüzyıllara tarihlenmektedir.

Devam eden dönemlerde de Türklerin arp benzeri çalgılarla olan yakınlıkları takip edilebilmektedir. Özellikle Turfan Bölgesi’nde kurulan Uygur Devleti döneminde, duvar resimleri, freskler ve minyatürlerde bu çalgıyı görmek mümkündür. Uygur arpları, daha sonraki İlhanlı ve Timurlu arplarına temel teşkil etmiştir[11]. Altta solda Selçuklu dönemi çengleri ile paralellik gösteren açık ve köşeli tipte bir Uygur arpı; sağda ise bir koltuk arpı görülmektedir.

Sonraki dönemlerde de Türklerin bu çalgı ile olan ilişkileri devam etmiştir. Farabi, X. yüzyılda çeng çalgısının yapısı ve detayları hakkında bilgiler aktarmıştır. Azeri kaside şairi Katran Tebrizi (1010-1080), şair Mahseti Gencevi (XII. yy.), Hakan Şirvani (1120-1199), Nizami Gencevi (1141-1214), İbn Hurdazbih (ö. 1299), Safi yyüddin Urmevi (ö. 1294) bu sazdan söz ederler[13]. Bu durum, XIXII. yüzyıllarda ve XIII. yüzyılın başında çengin çok popüler bir çalgı olduğunu vurgulamaktadır.

Osmanlı sarayında ve saray dışı eğlencelerde çeng, ud, kopuz, kemençe, mıskal, tambur, santur, çöğür, sine keman, daire gibi sazlarla birlikte saray fasıl topluluklarında yer almıştır[14]. Osmanlı döneminde yazılan XV. yüzyıla ait ilk Türkçe müzik yazmalarının bir çoğunda çengin yapısı ve akordu hakkında bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler büyük ölçüde Hasan Kaşani’nin Kenzü’t Tuhaf ve Abdülkadir Meragi’nin Camiü’l Elhan gibi eserlerinden tercüme edilmiştir. Meragî, çengin 24 telli olduğunu ancak bunun, çalan kişinin isteği üzerine değişebileceğini belirtmiştir. Çeng, Osmanlılarda XV-XVII. yüzyıllarda gerek saray, gerekse şehir eğlencelerinde rağbet gören bir çalgı olmuştur[15]. XV. yüzyıl şairlerinden Ahmed Dâî’nin Çengname adlı eserinde çengin yapısına ilişkin bilgiler, Meragî ile benzerlikler gösterir. Buna göre çeng, ses teknesini meydana getiren ahşap kısım ve bu kısma gerilen ceylan derisi, ipek teller ve tellerin bağlandığı, burguluk vazifesindeki at kıllarından oluşur[16]. Çeşitli Osmanlı dönemi minyatürlerinde de görebildiğimiz çengin popülerliği, XVII. yüzyılın sonundan itibaren azalmıştır. Bu durumda Osmanlı müziğinin ses sahasının genişlemesi, geçkilerin giderek artması ile çengin bu ihtiyaçları karşılayamaması gibi nedenler etken olmuş olabilir[17]. Aşağıda Fatih ve Kanuni dönemlerine ait minyatürler görülmektedir. Bu çengler yapı ve büyüklük açısından Selçuklu dönemi çenglerine benzemektedirler. Zamanla küçük boylu çengden ziyade Osmanlılara has kabul edilebilecek, boyu oldukça uzun bir çeng tipi kullanılmaya başlanmıştır. Bu tarz çengler, XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı’da geliştirilmiş ve yaygınlaşmıştır. Çengdeki bu biçimsel değişim, çengin geçkileri artan ve ses alanı genişleyen müziğe yanıt verebilmesi amacıyla yapılmış olmalıdır[18]. Bu makalenin temel konusu Selçuklu çengleri olduğu için burada bu kadar bilgi sunmakla yetinilecektir.

Eldeki kimi bulgular, Selçuklu döneminde de çengin yaygın kullanıma sahip bir çalgı olduğunu düşündürmektedir. Ancak malum Moğol saldırıları sonucu pek çok yazılı kaynağın ve minyatürlerin yok edilmiş olması; bu konuyu aydınlatacak detaylı belgelere (henüz) ulaşılamamış olması, bizi diğer kaynakları araştırmaya itmiştir. Bu eserler içinde Büyük Selçuklu seramikleri çok önemli bir yere sahiptir.

Selçuklu Seramiklerinde Çeng

Pek çoğu minai tekniği kullanılarak, zengin dekorlarla süslenmiş Selçuklu seramiklerinde çeng çalgısı, tıpkı Osmanlı minyatürlerinde olduğu gibi çoğu kez kadın bir müzisyenin elinde tasvir edilmiştir.

Resim 6’da görüldüğü üzere seramik kâsenin sağındaki figür, elinde açık ve köşeli bir çeng tutar vaziyette yer almaktadır. Zarif el hareketleri ile çengi çalan kadın müzisyen, uzun saçları ve Orta Asya tipi kaftanı ile çizilmiştir. Figürler, Uygur minyatürleri gibi başlarında hâlelerle tasvir edilmişlerdir. Seramik kâsenin ortasında yer alan ağaç, Türk sanatında sıklıkla görülen hayat ağacı; solda elinde kadeh tutan figür ise hükümdarı simgeliyor olmalıdır. Seramik dekorunda resmedilen bu sahne, hükümdarın bulunduğu bir ortamdaki eğlenceyi göstermektedir. Bu sahne, sonraki dönem Türk sanatında da yer alır. Yine sarayda eğlence temalı bir seramik eser aşağıda sunulmuştur.

Resim 7’de[19] orta sıranın ortasında görülen kadın ve erkek saraylının yanında, farklı desenli kaftanlı çalgıcılar, onların altında ve üstünde ise sıra halinde, saraya uğur getirdiğine inanılan, koruyucu dörder sfenks figürü tasvir edilmiştir. Saraylı çiftin hemen sağında görülen üç müzisyenin içinde çeng çalan bir fi gür yer almaktadır. Bu seramik eserde, İbn Bîbî’nin de Anadolu Selçuklularından söz ederken anlattığı, Selçuklu saray eğlenceleri, düğünler ve av şölenlerinde yer alan saray çalgıcılarının bir benzeri canlandırılmıştır[20]. Çok değerli bir sanat tarihi uzmanı olan Öney, bu kompozisyonda yer alan müzisyenleri “tanbur, lir, flüt çalan kişiler” olarak tanımlamıştır. Bu açıklama muhtemelen müze kataloğundaki tanımın birebir çevirisi olmalıdır. Batılı kaynaklarda çeng yerine lir; tef/davul yerine tanburin; ney yerine flüt denildiğine sık şahit olmaktayız. Burada da böyle bir isimlendirme hatası mevcut olmalı. Merkezde yer alan saraylı çiftin sağında, köşeli, açık arp sınıfına dâhil olan çeng, yanında tef, onun yanında da üflemeli bir çalgı (muhtemelen ney) çalan müzisyen fi gürleri yer almaktadır. Büyük Selçuklu seramiklerinde çeng, hükümdarın etrafındaki müzikli eğlenceler de görüldüğü gibi, saray görevlilerinin resmedildiği seramik eserlerde de hükümdarın etrafında yer alabilmektedir. Müze kataloğunda “Hükümdar ve Görevlileri” olarak kaydedilmiş olan aşağıdaki eser, buna örnektir.

Hükümdarın görevlileri arasında çeng çalan kadın müzisyen, Selçuklu saray müzisyenleri, bu görevliler içinde kadınların yer alması ve çeng çalgısının Selçuklu saraylarındaki varlığına ilişkin bilgiler edinmemizi sağlamaktadır. Figür, Türk tarzı bağdaş kuruşu ve yine Türk tipi kaftanı ile görülmektedir. Oturarak icra ettiği sazı, yine açık ve köşeli bir tipe sahiptir. Çeng, hükümdarın ya da saray mensubu diğer kişilerin etrafında, eğlence sahnelerinde resmedildiği gibi, aşk sahnelerinde de yer almaktadır.




Yukarıda sunulan Resim 9-10-11-12 ve 13’te iki sevgilinin yer aldığı düşünülmektedir. Büyük Selçuklu seramiklerinin pek çok kez bir konuyu hikâye ettiğini görürüz. Bu eserlerde de çeng ile sevgiliye dinleti sahnesi sunulmaktadır. Eserlerin çoğunda erkeğin kadına çeng çalması, Selçuklularda kadına verilen değeri vurgulaması bakımından da önem taşımaktadır.

Seramiklerdeki fi gürlerin kıyafet ve takıları, onların saraylı kişiler olduğunu düşündürmektedir. Sarayda çok sevilen bir çalgı olduğu anlaşılan çeng, yumuşak ve duygulu sesi ile âşık olunan kişiye yapılan dinletide özenle resmedilmiştir. Kompozisyonlarda yer alan çeng tipi, diğerleri ile benzer, açık ve köşeli bir formdadır. Resim 9 ve Resim 10’da çengin dik kasnağında işlemeler dikkat çekmektedir. Resim 12’de ise tellerin bağlandığı burgular özenle canlandırılmıştır. Çeng, Resim 7’de de sunulduğu gibi, kimi zaman da başka çalgılarla birlikte çizilmiştir. Aşağıda bu seramiklere örnekler görülmektedir.




Selçuklulara ait eserlerde sadece seramik dekorlarında değil, diğer seramik objelerde de çeng çalgısına rastlamak mümkündür. Örneğin Resim 14’te bir vazo üzerinde iki çeng çalan ve bir ud çalan müzisyen yer almaktadır. Lüster tekniği ile parlaklığı sağlanmış olan seramik vazoda, renkli dekorlar yerine kabartma figürler tercih edilmiştir. Türk tarzı bağdaş kurarak çenglerini çalan figürler, bir kolları ile çalgılarını tutarken, elleri ile telleri çekmektedir.

Resim 15’te hükümdarın etrafında yer alan iki müzisyen görülür. Daha önce de hükümdar ve çeng çalan müzisyen temasının işlendiği seramik eserlere örnekler sunmuştuk. Bunlar içinde Resim 6’da saray bahçesinde bir eğlence; Resim 8’de ise hükümdarın görevlileri arasında çeng çalan müzisyen yer almıştı. Burada ise hükümdar tahtında otururken, ona müzik yapan kişiler solunda ve sağında çizilmiştir. Resim 16’da sağdaki kadın figürün elinde çeng, diğerinde ud görülmektedir. Çengler her üç çalgıda da benzer şekilde resmedilmişlerdir.

Bilhassa Resim 16’da kıyafetleri net seçilen figürlerin, kıyafetlerinden saray müzisyeni olduklarını düşünmek mümkündür. Selçuklu seramiklerinde yer alan pek çok figürün kaftanları, Orta Asya’da ortaya çıkan giyim tarzının uzantısıdır. Uzak Doğu sanatında uğur getirdiğine inanılan Barok bir inciyi simgeleyen çintemani deseni[21] Selçuklu kaftanlarında çok yaygındır[22]. Kaftanların süsü bir yana, çeng çalan figürlerin takıları, başlarındaki diademler ve Uygur minyatürleri ile benzerlik gösteren başa çizilmiş hâleler, onların saray müzisyeni ya da sarayda yaşayan bir soylu olduğunu düşündürmektedir.

Selçuklu seramiklerinde çengin en fazla görüldüğü kompozisyon ise deve üzerindeki savaşçı/avcı ve arkasındaki müzisyendir. Bu kompozisyon, kimi kaynaklarda İran edebiyatı ürünlerinden Şehneme’den bir sahne olarak belirtilir[23] ve pek çok kaynakta Sasani kralı Bahram Gur ve çeng çalan müzisyeni Azadeh olarak tanımlanır [24]. Müzisyen figür kimi kaynaklarda ise Venüs olarak adlandırılır. Venüs, çeşitli toplumlarda, çalgı çalan kadın figürler ile temsil edilmiştir. Bu çalgı kimi zaman ud ya da başka çalgılar olsa da, çok büyük çoğunlukla çengdir. Kompozisyonların çokluğu nedeniyle, kısaca çeng çalan Venüs figüründen söz etmek yerinde olacaktır.

Sümerlerin aşk ve savaş tanrıçası İştar, Antik Yunan mitolojisinde aynı özelliklere sahip tanrıça Afrodit olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanrıça Afrodit, Roma panteonunda tanrıça Venüs’e dönüşmüştür[25]. Venüs, hemen her zaman müzisyen kadın kimliğinde düşünülmüştür. Babil kültüründe önemli bir kült merkezi olan Harran’da bulunan Venüs tapınağında da genç kızlar birer müzik aleti çalarak ibadet ederlerdi. Böylece kadınsı özelliklerin her zaman önce çıktığı Venüs[26], plastik sanatlara yansırken de kadın figürü ile simgeleştirilmiştir.

Astroloji ve kozmoloji ile yakından ilgilenmiş olan Türkler için Çolpan / Zühre /Venüs en önemli göksel unsurlardan birisi olmuştur. Orhun yazıtlarında adı anılan Zühre / Çolpan, Kutadgu Bilig’de sevgi unsuru olarak zikredilmiş; Anadolu’da çolpan yıldızı, çoban yıldızı, sabah yıldızı gibi isimlerle anılmıştır[27]. Kırgızlar Zühre için “ayın kızı” tabirini kullanmışlar; Saha (Yakut) Türkleri ise Zühre’yi “çok güzel bir kız” olarak tanımlamışlardır[28]. Her gezegenin tipik, ikonografi k bir karşılığı olan Selçuklu sanatında ise Çolpan, genellikle çeng çalan kadın figürü ile belirtilmiştir. Selçuklu sonrasında Osmanlı eserlerinde de Çolpan’ın çeng çalan müzisyen kişiliği devam etmiştir (Acâ’ibül-mahlûkât’taki Venüs gibi). Aşağıda örnekleri sunulan kompozisyonlardaki figürlerin, Sasani kralı Bahram Gur ve Azadeh olduğu baskın bir görüş olsa da, Türk mitolojisindeki savaş tanrısı Kızagan[29] ya da Mars ve Venüs (Çolpan) olduğuna dair görüşler de dikkate değerdir. Şüphesiz Venüs, müzisyen kadın fi gürü ile pek çok eserde simgeleştirilmiştir. Ancak bu kompozisyon, Büyük Selçukluların devlet kurdukları topraklardan izler taşımaktadır. Öney de (2008) bu sahnenin İran edebiyatından ilham alındığını belirtir. Bize göre de araştırmamızda sık yer alan bu kompozisyon, İran edebiyatı etkileri taşır. Astroloji ve kozmoloji konulu eserlerde yer alan müzisyen Venüs / Çolpan ile bu kompozisyondaki müzisyen Azadeh, zaman içinde benzeşmiş olmalıdır. Sözü daha fazla uzatmadan, Azadeh veya Venüs ya da bu yıldızın Türkçe söylenişi ile Çolpan’ın çeng çaldığı Selçuklu seramiklerine geçelim. Biz bu çalışmada adlandırması konusunda çelişkiler bulunan bu figür için, Türkçe “Çolpan” kelimesini kullandık.










Çalışmamızda çeng çalan Çolpan figürünü içeren örneklerden birisi Resim 25’te yer almaktadır. Kırık bir seramik tabakta yer alan bu dekorda çeng çalan figür, sağ üstte yarım şekilde görülmektedir. Etraftaki hayvan figürleri, benzer diğer örnekler gibi, bir av sahnesinin canlandırılması olduğunu düşündürmektedir. Resim 26’da da benzer kompozisyon vardır. Ancak buradaki çeng, diğerleri gibi eğimli ve iki tarafı kapalı üçgenimsi bir yapıdan ziyade, üç tarafı kapalı dörtgen bir şekilde çizilmiştir. Benzer başka bir örnek olmaması, kayıtlarda böyle bir çeng tipinden söz edilmemesi ve seramik dekorunun diğerleri kadar usta bir elden çıkmadığı düşüncesi, burada yer alan çalgının, çok özenilmeden, yanlış çizildiği kanısını uyandırmaktadır. Başlarında hâleler bulunan figürlerin etrafında, ayakta duran ve Türk tarzı bağdaş kurmuş kişiler yer alır.

Resim 27’de bir başka Selçuklu eseri görülmektedir. Çolpan’ın elindeki çalgı, diğer örneklerden farklı olması bakımından dikkat çekicidir. Burada yer alan çalgı, bu kez bir çeng değil, “lir”dir.

Çeng gibi arp ailesinden olan lir, eski Yunan’dan Mezopotamya’ya, Mısır’dan Anadolu medeniyetlerine uzanan geniş bir kullanım sahasına sahiptir. Çalgı, çerçeveli arp sınıfına dâhildir.

Selçuklular, çengi Orta Asya’daki atalarından beri tanımaktaydılar. Bir başka arp sınıfı çalgı olan lir ile de yeni yurtlarında tanışmış olmalılar. En eski biçimlerinin ahşaptan yapıldığı, altın, gümüş, bakır ve değerli taşlarla süslendiği arkeolojik bulgularla sabittir. Lir, plastik sanatlarda ekseriyetle hükümdarlar ya da üst sınıf varlıklar / insanların elinde tasvir edilmiştir[30].

Aşağıda görüldüğü üzere, çeng çalan Çolpan, Büyük Selçuklulara ait mimari dekorasyon ögelerinde de yer almıştır. Bu figür, kimi zaman çok renkli bir çinide, kimi zamansa sadece kabartma olarak yeşil renkli bir çinide karşımıza çıkmaktadır.




Resim 31 ve Resim 32’de birbirlerine çok benzer iki çini örneği görülmektedir. Yine çeng çalan kadın figürünün yer aldığı bu eserler, günümüzde New York Metropolitan ve Londra Victoria & Albert Müzelerinde sergilenmektedir. Eserlere lüster tekniği uygulanmıştır. Lüster uygulaması, sırlanmış seramiklere metalik bir parlaklık ve optik efektler vermek için yapılır[31]. Büyük Selçuklulara ait pek çok eserde bu uygulamayı görmek mümkündür. Oturmuş, ata ya da deveye binmiş küçük figürlere koyu renk ışıltılı lüster, beyaz sır ile uygulanarak canlı bir görünüm elde edilmiştir[32].

Günümüz İran coğrafyasında bulunmuş ve Büyük Selçuklulara ait seramik eserler gibi, Anadolu Selçuklularına ait kimi eserlerde de çeng çalan Çolpan figürü görülür. Resim grubu 33’te Konya Beyşehir-Isparta yolu arasında, I. Alaeddin Keykubad’ın emri ile yaptırılmış olan Kubadabad Sarayı Külliyesi buluntularından bir örnek yer almaktadır.

Kubadabad Sarayı kazılarında en çok karşılaşılan buluntu gruplarından birisi seramikler ve çinilerdir. Sıraltına uygulanan ve çinilerle benzer teknik, malzeme ve süsleme özellikleri gösteren bu seramikler, çok sayıda küçük kırıklar ve az sayıda tam formlu buluntulardan oluşur[33]. Örneklerde yer alan parçalar, Büyük Selçuklulardan gelen kültürün devamlılığının güzel bir örneğidir. Buradaki en dikkat çekici farklılık, binek hayvanının daha değişik çizilmiş olmasıdır. Bu da coğrafî farktan kaynaklanıyor olmalıdır.

Anadolu Selçuklularına ait kompozisyonda da çengi çalan yine bir kadındır. Büyük Selçuklular zamanında minai, lüster veya sıraltı tekniğinde işlenmiş lüks seramiklerde canlandırılmış kadınlar, Anadolu’da Selçuklu saraylarında duvar çinilerini süsler ve en güzel örneklerini, Resim 33’te görüldüğü üzere Kubadabad Sarayı’nda vermiştir[34]. Anadolu Selçukluları zamanında çeşitli eğlenceler, cülûs ve zafer merasimlerinde müzik önemli bir rol oynamaktaydı. Bu eğlencelerde rebab ve berbat ile birlikte çeng çalgısının da yer aldığı kaynaklarda görülmektedir. Örneğin Selçuklular döneminde yaşamış olan İbnü’l Adîm (ö.1262), bu dönem sazları arasında ud, tef ve çengi saymaktadır. Ârifl erin Menkıbeleri adlı eserin yazarı Ahmed Efl akî (ö.1360) ise Vezir Ziyâeddin Hanında Tavus adında çeng çalan bir hanımdan söz eder[35]. Bu bilgi, Selçuklu seramiklerinde sıkça gördüğümüz kadın çengî figürünü desteklemektedir.

Resim 34’te yer alan seramik eseri ise Giovanni Curatola’nın Persian Ceramics adlı eserinden elde ettik. Bu eser, diğer pek çok Selçuklu seramiği gibi minai tekniği ile yapılmıştır. Ancak çizimler, farklı bir ekolden sanatçıya ait gibi gözükmektedir. Belki de seramik dekorlarını çizen kişi, kendine has bir biçim ortaya koymuştur. Bu seramik kâsenin kenarındaki figürlerden birisinin elinde çeng çalgısı görülmektedir. Çalgının tellerinin bağlandığı yerlerin altında, artan tellerin sarkan kısımları, özenle çizilmiştir. Çeng, diğer Selçuklu seramiklerinde görüldüğü üzere, köşeli ve açık arp tipindedir.

Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçuklularını takiben Osmanlılar döneminde de çengin XVII. yüzyıla kadar popüler bir çalgı olduğunu yazılı belgeler, çizimler ve minyatürler vasıtayla anlamaktayız.

Sonuç

Büyük çoğunluğu Büyük Selçuklu Devleti’ne ait olan ve günümüzde dünyanın çeşitli müzelerine yayılmış durumdaki örnekler incelendiğinde, çengin bu dönemde son derece popüler olduğu görülmektedir.

Çalgının pek çok kez kadınların elinde tasvir edilmesi, çengin sıklıkla kadınlarca icra edilen bir saz olduğunu düşündürmektedir. Bununla birlikte erkek müzisyenlerin elinde de görülen çeng, bu şekilde genellikle aşk teması içinde yer alır. Bir erkeğin kadına dinleti yapması, bilhassa Büyük Selçukluların hüküm sürdüğü coğrafya ve dönem göz önünde tutulduğunda, Türklerde kadına verilen değeri gösterir niteliktedir. Seramiklerde kadının da erkeğe çeng çaldığı sahnelere rastlanır.

Büyük Selçuklu seramikleri içinde hükümdara yapılan müzikli eğlencelerde çengin yer aldığı sık sık görülür. Bu sahnelerde çeng, ud, tef, ney gibi çalgılarla birlikte tasvir edilmiştir. Söz konusu sahneler, Selçuklu saraylarındaki müzikli eğlencelere de ışık tutmaktadır. Selçuklu hükümdarının tahtında oturduğu esnada, çeng çalgısını dinlediği seramik dekorları da tespit edilmiştir.

Selçuklu seramiklerinde çengin en fazla görüldüğü kompozisyon ise deve üzerindeki savaşçı/avcı ve arkasındaki müzisyendir. Bu kompozisyon pek çok kaynakta Sasani kralı Bahram Gur ve çeng çalan müzisyeni Azadeh olarak tanımlanır. Müzisyen fi gür kimi kaynaklarda ise Venüs olarak adlandırılır. Bu fi gürlerin Türk mitolojisindeki savaş tanrısı Kızagan ya da Mars ve Venüs (Çolpan) olduğuna dair görüşler de dikkate değerdir. Ancak bu kompozisyon, büyük ihtimalle Büyük Selçukluların devlet kurdukları topraklardan, İran edebiyatından izler taşımaktadır. Astroloji ve kozmoloji konulu eserlerde yer alan müzisyen Çolpan/ Venüs ile bu kompozisyondaki müzisyen Azadeh, zaman içinde benzeşmiş olmalıdır. Türk sanatında sık kullanılan bu kompozisyon, Anadolu Selçuklularına ait bir eserde de görülür.

Selçuklu seramiklerinde yer alan çengler yapısal olarak incelendiğinde, Osmanlı’nın ilk ve orta dönemindekilerle benzer olduğu görülür. Selçuklu dönemi çengleri, “köşeli” ve “açık” arplar sınıfına girmektedirler ve boyut olarak çok büyük değillerdir. Bununla birlikte kasnağın dik çıkan kısmının kimi seramiklerde önce içe, sonra dışa doğru bir kavis yaptığı; kimilerinde ise günümüzde kullanılan çengler gibi hafif içe doğru kavis yaptığı görülmektedir. Çengin ahşap kısmının kimi eserlerde işlemelerle dolu olduğu dikkat çekmektedir. Bir örnekte çengin tellerinin bağlandığı burguluklar dikine çıkan kasnakta çizilmiştir. Bir diğerinde ise altta yer alan kasnaktan sarkan bağlanmış tel uçları tasvir edilmiştir.

Saray hayatında çok önemli bir yere sahip olan çeng, seramiklerde birlikte tasvir edildiği diğer çalgılar, kullanıldığı yerler ve sonraki konumu göz önünde tutularak sanat müziği eserlerinin icrasında kullanılmış olmalıdır. Çeng, Selçuklu müziğinde son derece popüler şakilde yer almıştır.

KAYNAKLAR

Beşiroğlu, Ş. Ş. - Koçhan G. “Çeng: Bir Çalgının Toplumsal Cinsiyet Üzerinden Kadın Simgesi Olarak Kuzey Hint, Timur ve Osmanlı Saraylarındaki Görsel Malzemeler Üzerinden Değerlendirilmesi” ICANAS 9/1, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara 2008, s. 127-139.

Brooklyn Museum. https://www.brooklynmuseum.org. Erişim Tarihi: Ağustos 2015.

Can, M. Cihat, “Osmanlı Toplum Hayatında Çeng”, Gazi Sanat, S.3, Aralık 2002, s. 11-14.

Can, Neşe, Türk Musikisinde Çeng, Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002.

____________, “Unutulan Sazımız Mıskal”, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.24, S.3, 2004, s. 193-206.

____________, “Unutulan Çalgılarımız: Çeng, Mıskal, Santur”, Türkiye’de Müzik Kültürü, Atatürk Kültür Merkez, Yay., Ankara 2011, s. 211-216.

Curatola, Giovanni, Persian Ceramics – From the 9th to the 14th Century, Skira Pub. İtalya 2006.

Çaycı, Ahmet, Anadolu Selçuklu Sanatında Gezegen ve Burç Tasvirleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yay. / 2911. Ankara 2002.

Dar al-Athar al-İlamiyyah – Kuveyt, http://darmuseum.org.kw, Erişim Tarihi: Temmuz 2015.

Deveci, Abdurrahman, “Türk Mitolojisinin Görsel Sanatlarımızdaki Yeri Nerede?” Turkish Studies, Vol.8/13, (2013) s. 795-810.

Erdmann, Kurt - David P. Berenberg, “Persian Lustre Ceramics of the XIIth and XIIIth Centuries”, Parnassus, Vol.3, No.6, October 1931, s. 23-24.

Freer, Sackler - The Smithsonian’s Museum of Asian Art. http://www.asia.si.edu. Erişim Tarih Dilimi: Şubat 2015- Eylül 2015.

Gulbenkian Museum. http://museu.gulbenkian.pt/Museu/en. Erişim Tarihi: Kasım 2014 - Eylül 2015.

Gülaçtı, Nurettin, “Selçuklu Dönemi Figüratif Dekorlu Seramik ve Çini Örneklerinin Cumhuriyet Dönemi Kütahya Figüratif Çinileriyle Karşılaştırılması” 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, C.1, S.1, Bahar (2012), s. 33-48.

Hornbostel, Eric M. - Curt Sachs The New Grove Dictionary of Musical Instruments, “Harp” mad., C. 2. Ed. Stanley, USA 1984, s. 131-165.

Hüseyinova, Ganire, “Çeng’ten Arp’a : Bir Türk Sazının Tarihçesi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.11, (2001), s. 373-383.

Kardeşlik, Selman, Vakıfl ar Halı Müzesinde Selçuklu ve Selçuklu Geleneğindeki Halılarda Kozmolojik ve İkonografi k Boyut, Vakıf Restorasyon Yıllığı, Sayı II, s. 73-90, İstanbul.

Kilmer, Anne Draff korn, “The Musical Instruments from Ur and Ancient Mesopotamian Music”, Ancient Mesopotamian Music, Vol.40, No: 2, (1998), s. 12-19.

Los Angeles Country Museum of Art, http://www.lacma.org, Erişim Tarih Dilimi: Nisan 2015-Ağustos 2015.

Miho Museum, http://www.miho.or.jp/english/ Erişim Tarih Dilimi: Nisan 2015-Mayıs 2015.

Minnieapolis Institute of Art. http://new.artsmia.org. Erişim Tarihi: Ağustos 2015.

Museum of Fine Arts. http://www.mfa.org. Erişim Tarih Dilimi: Haziran 2015- Ağustos 2015.

Ögel, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş IX. - Türklerde Halk Musikisi Aletleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1987.

____________, Türk Mitolojisi, C.II., Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 2010.

Öney, Gönül, “Tarihten Yansımalarla Büyük Selçuklu Seramiklerinde Kadın” Sanat Tarihi Dergisi, S. XVII/I. Nisan (2008) s. 55-75.

Roux J.P. Türklerin ve Moğolların Eski Dini (Çev.A. Kazancıgil), İşaret Yay. İstanbul 1994.

Samanian, Samad - Pardis, Bahmani, “Studyıng The Identıty Of Nıshapur Durıng The Fırst Few Centurıes Of The Islamıc Era Through The Desıgn Of The Household Items: Wıth An Emphasıs On The Symbolıc And Mythıcal Symbols Of Ancıent Iran, Sample: Household Earthenware Belongıng To The Early Islamıc Era To The Fitft Century AH”, Armanshahr Architecture & Urban Development, Spring-Summer Vol.5, No.10, (2013), s. 1-14.

Sciau, Philippe - Philippe, Gaudeau, “Ceramics in art and Archaeology: A Review of the Materials Science Aspects”, European Phsyical Journal, 88(5), (2015), s. 1-11.

Sevim, Sıdıka Sibel, Seramik Dekorları, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yay., Eskişehir 2003.

Tizgöl, Kemal, Sanatta Minimalizm ve Günümüz Seramik Sanatına Yansımaları, Basılmamış Sanatta Yeterlik Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 2008.

The Fitzwilliam Museum, http://www.fi tzmuseum.cam.ac.uk, Erişim Tarih Dilimi: Nisan 2015 - Ağustos 2015.

The Metropolitan Museum of Art, http://www.metmuseum.org, Erişim Tarih Dilimi: Kasım 2014-Ağustos 2015.

The Smithsonian’s Museum of Asian Art - Freer Sackler, http://www.asia.si.edu, Erişim Tarih Dilimi: Mart 2015 - Kasım 2015.

Uslu, Recep, Selçuklu Topraklarında Müzik (Hoca Ahmed Yesevi’den Hz.Mevlana’ya) Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya 2011.

Victoria & Albert Museum. http://www.vam.ac.uk. Erişim Tarihi: Aralık 2014 - Eylül 2015.

Vural, Feyzan Göher - Timur Vural, “Büyük Uygur Devleti Döneminde Arp Çalgısı”, Turan-Sam, C.5, S.17, Kış (2013), s. 25-30.

Waugh, Daniel C. , “Arts of the Islamic World in the Louvre: Experiencing the New Galleries”, Featured Museum, (2012), s. 99-106.

Dipnotlar

  1. Feyzan Göher Vural ve Timur Vural, “Büyük Uygur Devleti Döneminde Arp Çalgısı”, Turan-Sam, C.5, S.17, Kış (2013), s. 26.
  2. Kemal Tizgöl, Sanatta Minimalizm ve Günümüz Seramik Sanatına Yansımaları, Basılmamış Sanatta Yeterlik Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 2008, s. 90.
  3. Sıdıka Sibel Sevim, Seramik Dekorları, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yay., Eskişehir 2003, s. 1-2.
  4. Arthur Lane, Early Islamic Pottery – Mesopotamia, Egypt and Persia, Faber & Faber, Londra 1965, s. 29; Yücel Başeğit, Türk-İslam Seramiklerinin Çağdaş Seramik Sanatına Etki ve Yansımaları, Yayımlanmış Sanatta Yeterlik Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Seramik Anasanat Dalı, Eskişehir 2008, s. 18.
  5. Seramik dekorlarında yer alan Orta Asya motifli ve biçimli kaftanlar, elinde kadeh tutan hükümdar simgesi, hayat ağacı figürü, badem gözlü ve yuvarlak yüzlü Türk tipi karakterler, Orta Asya - Doğu Türkistan resim ve minyatürleri ile olan büyük benzerlikler gibi pek çok unsur ve yapım tekniği, bu seramiklerin Türklerce yapıldığını ortaya koymaktadır.
  6. Neşe Can, Türk Musikisinde Çeng, Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002, s. 122.
  7. Recep Uslu, Selçuklu Topraklarında Müzik (Hoca Ahmed Yesevi’den Hz.Mevlana’ya), Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya 2011, s. 59.
  8. Eric M. Hornbostel ve Curt Sachs, The New Grove Dictionary of Musical Instruments, “Harp” mad., C. 2. Ed. Stanley, USA 1984. s. 131.
  9. Feridun Obul yapımı çengler.
  10. Nejat Diyarbekirli, Hun Sanatı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1972, s. 228.
  11. Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş IX. - Türklerde Halk Musikisi Aletleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1987, s. 374.
  12. Ögel, a.g.e., s. 373-374; Vural ve Vural, a.g.m., s. 24-25.
  13. Recep Uslu, Selçuklu Topraklarında Müzik, s. 59; Ganire Hüseyinova, “Çeng’ten Arp’a : Bir Türk Sazının Tarihçesi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.11, 2001, s. 379.
  14. Neşe Can, “Unutulmaz Sazımız Mıskal”, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.24, S.3, 2004, s. 199.
  15. M.Cihat Can, “Osmanlı Toplum Hayatında Çeng”, Gazi Sanat, S.3, Aralık 2002, s. 11.
  16. Neşe Can, Türk Musikisinde Çeng, s. 124-125.
  17. Neşe Can, “Unutulan Çalgılarımız: Çeng, Mıskal, Santur”, Türkiye’de Müzik Kültürü, Ankara 2011, s. 213.
  18. Neşe Can, “Unutulan Çalgılarımız…”, s. 212.
  19. Gönül Öney, “Tarihten Yansımalarla Büyük Selçuklu Seramiklerinde Kadın” Sanat Tarihi Dergisi. S. XVII/I. Nisan 2008, s. 69.
  20. Gönül Öney, “Tarihten Yansımalarla…”, s. 62.
  21. Çintemani, genel olarak üç küre (üç pars benek) ve çift dalgalı çizgiden (iki kaplan) oluşan sembolik süsleme motifi dir. Uygur sanatının fi güratif motifl eri arasındadır. Anadolu ve civarına Türkler tarafından taşındığı düşünülür (Selman Kardeşlik, Vakıfl ar Halı Müzesinde Selçuklu ve Selçuklu Geleneğindeki Halılarda Kozmolojik ve İkonografi k Boyut, Vakıf Restorasyon Yıllığı, S. II, s. 86). Pars beneği ya da Farsça pelenk olarak da bilinir. Göstergebilimsel (Semiyolojik) açıdan taşıdığı yananlamlar değişime uğrayarak, Selçuklu ve Osmanlı döneminde güç sembolü fi gürler arasında yer almıştır.<br> Çintemani desenli Osmanlı sultan kaftanları, Fotoğrafl ar: S. Kardeşlik<br>"Resim 35"
  22. Gönül Öney, “Tarihten Yansımalarla…”, s. 59.
  23. Daniel C. Waugh, “Arts of the Islamic World in the Louvre: Experiencing the New Galleries”, Featured Museum, 2012, s. 101.
  24. Samad Samanian ve Pardis Bahmani, “Studying the Identity of Nishapur During the First Few Centuries of the Islamic Era Through the Design of the Household Items: with an Emphasis on the Symbolic and Mythical Symbols of Ancient Iran, Sample: Household Earthenware Belonging to the Early Islamic Era to the Fifth Century AH”, Armanshahr Architecture & Urban Development, 5(10), Spring Summer 2013, s. 7.
  25. Şefika Şehvar Beşiroğlu Ş. Ş. ve G. Koçhan, “Çeng: Bir Çalgının Toplumsal Cinsiyet Üzerinden Kadın Simgesi Olarak Kuzey Hint, Timur ve Osmanlı Saraylarındaki Görsel Malzemeler Üzerinden Değerlendirilmesi” ICANAS. 9/1. Kültür Bakanlığı Yay. Ankara 2008, s. 131.
  26. Ahmet Çaycı, Anadolu Selçuklu Sanatında Gezegen ve Burç Tasvirleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yay. / 2911, Ankara 2002, s. 87.
  27. Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini (Çev.A. Kazancıgil). İşaret Yay. İstanbul 1994, s. 104; Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi II - Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2010, s. 213.
  28. Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi II, s. 213-214.
  29. Abdurrahman Deveci, “Türk Mitolojisinin Görsel Sanatlarımızdaki Yeri Nerede?” Turkish Studies, Vol.8/13, 2013, s. 802.
  30. Anne Draff korn Kilmer, “The Musical Instruments from Ur and Ancient Mesopotamian Music”, Ancient Mesopotamian Music, Vol.40, No: 2, 1998, s. 12.
  31. Philippe Sciau ve Philippe Gaudeau, “Ceramics in art and Archaeology: A Review of the Materials Science Aspects”, European Phsyical Journal, 88(5), 2015, s. 3.
  32. Kurt Erdmann ve David P. Berenberg, “Persian Lustre Ceramics of the XIIth and XIIIth Centuries”, Parnassus, Vol.3, No.6, October 1931, s. 23.
  33. Nurettin Gülaçtı, “Selçuklu Dönemi Figüratif Dekorlu Seramik ve Çini Örneklerinin Cumhuriyet Dönemi Kütahya Figüratif Çinileriyle Karşılaştırılması” 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, C.1, S.1, Bahar 2012, s. 41.
  34. Gönül Öney, “Tarihten Yansımalarla…”, s. 57.
  35. Neşe Can, “Türk Musikisinde Çeng”, s. 111-113.
  36. Giovanni Curatola, Persian Ceramics From the 9th to the 14th Century, Skira Pub., İtalya 2006, s. 116.

Şekil ve Tablolar