ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

HAMİT Z. KOŞAY

Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Sayın MİCHAEL R. E. GOUGH eşinin yazdığı “The Plain and Rough Places" (Catto and Windus, London 1655) adlı esere tarihî bir zeyl eklemiştir. Bu bölgeyi çok eyi tanıyan bilginin özlü hulâsasını öneminden dolayı dercediyoruz :

Bir arkeologun tetkikleri için iki Kilikya: Çukurova Kilikyası ve Dağlık Kilikya (klasiklerin tabiri ile, Campestris ve Aspera) kadar bol malzeme sunan başka yer yok gibidir. Batı ile doğu arasında en kısa yol teşkil eden bu bölge, tarihin her çağında ilgi çekici olmuştur. Burada en eski çağı, neolitik kültür ile, Mersin yakınlarındaki Soğuktepe kazısı temsil eder. Bu başlangıçtan Ortaçağın 14. yüzyıl Ermeni Rupenian sülâlesine kadar sınırlanan devir içinde: Hititler, Asurlular, Grekler, Romalılar Bizanslılar ve Araplar Ermenilerden önce gelip yerleşmişlerdir. Mısır Memlûklerinden sonra Kilikyaya Türk fatihleri sahip olurlar. Cumhuriyet Türkiyesinde bu bölge, Roma İmparatorluğu çağından itibaren hiç görmediği aydınlığa ve refaha kavuşmuştur.

Kilikya tarihi hakkında en eski yazılı belgeler Mısırlılardan kalmıştır. Milâddan önce 12. yüzyılda Hitit ülkesinin sukutunu mucip olan Ege ve Akdeniz bölgesindeki karışıklıklardan Kilikya da müteessir olur. Anadolu güney kıyılarında rastlanan Myken çağı çanak çömlekleri, buradaki bazı şehirlerin kuruluşları ile ilgili Yunan efsanelerini açıklama bakımından dikkate değer. Bir efsaneye göre Mopsuestia şehri hatif Mopsus tarafından kurulmuştur. Anti Toros’ların eteği ve Ceyhan ırmağı kenarında M.Ö. Sekizinci Yüzyılda kurulan Karatepedeki Fenike dili ile yazılı yazıtta belirtildiğine göre de, Karatepe kıralı Azitavad Adana ovasına hâkim olup kendisi Mopsus sülâlesinden gelmektedir.

Karatepe M. Ö. sekizinci yüzyılda Asurlılar tarafından yıkılmıştır. Sanahrip M. Ö. yedinci yüzyıl başlarında İllubru valisi Kirua’ya karşı yaptığı tedip seferinde Hilakku (Kilikya) daki İngira (Anchiale) ve Tazzi (Tarsus) şehirlerini yakıp yıktıktan sonra asi vali Kirua’nın derisini yüzdüğünü söylemekle öğünür. Ceyhan (Pyramos) üzerindeki Amphilochus şehrinin de eski Mallio olduğu sanılmaktadır.

Kıyı şehirlerinden Soli (daha sonraki adı Pompeiopolis) de bu tarihlerde kurulmuş, Asur İmparatorluğu sonunda ve Pers hâkimiyeti çağında Kilikya nisbî özgürlüğe sahip olmuştur. Pers İmparatorluğu Çağında Syennis adı verilen beyler, mahallî bir autonomiden yararlanmışlardır. Dördüncü yüzyılda satraplıklar ihdas edilinceye kadar beylere ilişilmemiş daha sonra Büyük İskender kurtarıcı olarak gelmiştir.

Büyük İskender Dara’yı takip ederek Gülek boğazını geçmiş ve Soli (Hierapolis) ziyareti sırasında bu şehri haraca bağlamıştır. Mallus (Amphilochus), Kastabala (Bodrum) şehirleri İpsus ovasına inmeden önce İskender’in sonuncu durakları olmuştur.

İskender’den sonra generalleri imparatorluğu paylaştıkları sıralarda, Kilikya, Seleukid’lerle Ptoleme'lerin mücadelelerine sahne olmuştur. Seleukid’ler Çukurova’nın Campestris (ova) bölgesinde Ptolemeler batı sahil bölgede daha çok faaliyet gösterirler. Bu sırada yeni şehirler kurulur ve yeni adlar verilir. Bu cümleden olarak Kalykadnus (Silifke) önemli bir Selcukid kalesidir. M. Ö. ikinci yüzyılın başlarında Tarsus, Adana, ve Ceyhan ağzındaki Mazarsus hepisi Antioch adını alırlar. Bunlar hep Antiochus Epiphanes şerefine verilen adlardır. Bu zat daha önce Oeniandus (Erzin) şehrine de Epiphanea adını vermiştir.

Bunun aksine dağlık Kilikyada Ptolemie ve Asinoe gibi Mısır adları yer alırlar. Antiochus Epiphanes’in ölümünden sonra Seleukid’lerin Çukurova’daki hâkimiyetleri zayıflar, Ptoleme'ler onların yerlerini alırlar.

M. Ö. ovanın batısındaki kayalık bölge Kilikya tarihinde önemli yer işgal etmez. Buradaki oymaklar Olba rahip kırallarının idaresinde Seleukid’lerin kontrolü altında kalırlar ve korsanlığı meslek edinirler. Burada erazi arızalı olduğu için tedip hareketi güç idi. Bir kaç neticesiz denemeden sonra Roma Cumhuriyeti M. Ö. 67 de Pompey’i geniş salahiyetle doğuya kumandan olarak tayin etti. Kilikya Roma İmparatorluğunun bir parçası oldu. Buna rağmen bir çok şehirler Romaya tâbi birer beylik olarak kaldılar. Tarkondimotus sülâlesi doğudaki ovada ve Olba sülâlesi Dağlık Kilikyada Romanın menfaatlerini gözetmekle görevli idiler. Bu tarihde Tarsus Kilikyanın en önemli şehri idi. Ancak Anazarbus (Anavarza) onun rakibi durumunda idi. Bu sıralarda yola getirilen korsanlar eski adı Soli olan Hierapolis’e ve bir kısmı Adana’ya yerleştirildiler.

Pompey ile Julius Sezar arasındaki sivil savaşta Tarkondimotus Pompey tarafını tuttu. Daha sonra da Oktavian'a karşı Kleopatra ve Antonius’a katılmakla hata etti. M. Ö. 31 de Aktium savaşında öldürülünce ülkesi onbir yıl sülâlesiz kaldı.

İmparatorlardan Julius ve Klaudianus Kilikyada yatıştırıcı siyaset takip ettiler. Kilikya Romanın bir vilâyeti olunca Tarkondimotus sülâlesine bekçilik işi kalmadığı için ilga edildi. Ancak batıdaki küçük beyliklerle birlikte Olba iç ülkelerin kontroluna devam etti. Silifke (Seleukea) ile Popmeipolis arasındaki Elaeusa ve Korykus Kapadokyalı Archelaus idaresinde idiler. Göksu (Kalykadnus) ovasında Klaudiopolis şehri kuruldu.

M.S. 74 tarihine kadar Surye eyaletine tâbi olan Kilikyaya ayrıca vali nasb ediliyordu. Tarsus esas merkez olarak kalmakla beraber Anazarbus (Anavarza) rakip olarak gittikçe büyümekte devam etti. Doğuda ise Tarkodimotus sülâlesinin merkezi olan Hieropolis Kastabala itibardan düştü. İkinci yüzyıl ortalarında Antonius Pius idaresi devrinde Anazarbus ile Tarsus arasındaki gerginlik büyüdü. Bu gerginlik unvan ve şeref yüzünden doğmuştu. Sonunda Tarsus Kilikya, İsauria ve Lykaonia’nın bir metropolü seviyesine yükseldi. Daha önce Elaeusa adını taşıyan Sebasta ise Olba kıralları yerine iç ülkelerin kontrolünü üzerine aldı.

M.S. 260 da Kilikyanın Partlar tarafından işgali üzerine şehirler arasındaki rekabetler unutuldu. Roma imparatoru esir edildi.

Hıristiyanlığın Roma resmi dini olarak kabul edilişi dördüncü yüzyılın en önemli hâdisesidir. St. Paul'ın vatanı olan Kilikya bizzat onun tarafından vaftiz edildi. Batıdaki Epihanea ve Aleausa daki putperest tapmakları kiliseye çevrildi. Tarsus ve Anabarzus Hıristiyanlığa martyrler verdi. Silifkede St. Paul’ın şakirtlerinden St. Teklo adına bir bazilika inşa edildi.

Beşinci yüzyılda Kilikyayı iki bölgeye ayıran Theodosius zamanında pek çok kilise inşa edildi. Bu ilk hiristiyan yapılarından Anabarzus’daki Azizler kilisesi, Korykus bazilikası, Klaudiopolis üstündeki koca kilise, mimarî ve sanat bakımından önemli sayılmaktadırlar.

İslâmın yükselişi ile Kilikya ovasında Hıristiyanlık sona erdi. Arap akınları istilâ ile sonuçlandı. Abbasî halifelerinden Harun el-Reşit dokuzuncu yüzyılda Kilikyayı kontrolü altına aldı. Halefleri zaferleri ile durumu tahkim ettiler. Anavarza, Mapsuestia, Adana ve Tarsus mamur müslüman şehri oldular. Tarsus şehri Gülek Boğazı’ndan kuzeydeki Bizans ülkelerine akın eden İslâm ordularının karargâhı idi. Onuncu yüzyıldaki Arap coğrafyacısı Torosları müsülman ve Hıristiyan âlemi arasında sınır olarak tasvir etmektedir. M.S. 964 de Nikephorus Phokas Bizans karşı saldırıları sırasında kuzey batıdan Kilikyaya indi. Ova ve sahil bölgesi tekrar sahip değiştirdi. Tarsus muhasara ve zaptedildi. Onüçüncü yüzyıl yazarı Yakut imperator Nikfor (Nikephorus) cephaneliklerdeki bütün silâhları zaptetti ve kuranları yaktı, der. Fakat Bizansın bu üstünlüğü uzun sürmedi. 1064 de Selçuklılar Ermenileri yenerek merkezleri Ani'yi aldılar. Ermeniler güney batıya göçederek Tarsus çevresinde yerleştiler, ve bazı kaleler inşa ettiler. Tedricen Kilikya ovasına yayıldılar. Bu suretle küçük bir hiristiyan devleti ortaya çıktı. Anavarza (Anabarzas), Tarsus ve Sis Ermenilerin merkezleri oldu. Onüçüncü Y. Yılda, başlarında Leo II. (Büyük Leo) Sisde büyük merasimle Ermeni kıralı ilân edildi. Batı dünyası Rupenia sülâlesini tanıdı. Bizansdan yardım göremeyen üstelik İslâm âleminin husumetini üzerine çeken Ermeni kırallığı üç yüzyıl tehlikeler arasında sürüklendi. Haçlıların muvakkat geçişleri de onlara bir menfaat sağlayamadı. Sonunda Ermeni kırallığı Mısır Memlûklerinin eline geçti. Batılılardan boşuna yardım bekleyen sonuncu Ermeni kıralı Leo IV in mezarı Paris’dedir.

Fatih 1453 de Bizans İmperatorluğuna son vermekle beraber Kilikya Osmanlı İmparatorluğunun dışında, ve Mısır Memlûklerinin elinde kaldı. Çukurova da Mısırlılara karşı girişilen ve kesin sonuç vermeyen iki savaştan sonra 1492 de Bayezit II bir muahede ile Kilikyayı ele geçirdi. 1512 de yerine geçen Selim I Suriye ve Mısır’ı işgal ederek rakiplerinin tehdidkâr durumuna son verdi. Kilikya Türkiye’nin bir parçası oldu. Osmanlılar devrinde valiler tarafından fena idare edilen Kilikya, Cumhuriyet devrinde Seyhan ve İçel valiliklerine ayrıldı ve Türkiye’nin en mamur ülkelerinden biri haline geldi. Malarya ortadan kaldırıldı, sulh ve sükûn sağlandı.

DR. PHİL HÂMİT Z. KOŞAY