İşte yaradılışındaki kabiliyetini anlıyarak azamî verimle mütemadi olarak çok çalışan bir insan, öğrendikleri önce kendisini kemâle eriştirdi. Gide gide cemiyetimizde insanı kâmil oldu. Bu cihetin cümleye örnek olacak bir sergüzeşti var.
Sonra onun idari hizmetleri sayılmıyacak derecede çok ve her biri ayrı bir değer taşıyor. Gönül ister ki, bunları da yarım asır her sahada hizmetleri İstanbul Belediyesinin namına tahsis etmesi lâzım bir belediye mecmuası nüshasında sayılıp ortaya konsun. O zaman anlaşılacaktır ki bir müessese günlük mevzuları ele aldığı kadar onlar için çalışanların da ilmî yönden değerlendirmesini bilsin. -Hayatta en büyük emelim ya kitapçı yahut kütüphanem olmaktı. Fakat memuriyet bağları ve maişet dertleri beni bunlara tamamiyle bağlıyamadı- diyen Osman Ergin’in muazzam hizmetleri mutlaka bir örnek olsun diye ortaya vaz’olunmalıdır.
Biz bu iki cihete şimdilik temas etmiyerek onun önce çok temiz geçen hayatının seyrine sonra ilmî bibliyografisine temas edelim.[1]
Osman Ergin’in biyografisi:
Şöyle Osman Ergin’i her gördükçe onun nezih, güler yüzlü, sakin ve asîl ruhdan gelen efendiliğinin daha doğmadan önce bir mazisi olduğuna inanır, memleketimizde evlâd terbiyesinden önce ana ve babanın ve hattâ dedelerin terbiyeleri lüzumuna kail olurdum. Osman Ergin’in olgun hallerini görünce onu doğuran ananın ve babanın bu köy muhitindeki kalb temizliklerini hisseder gibi olmamak kabil değil, işte Osman Ergin daha doğmadan önce anasını ve babasını seçmekte bahtiyar olanlardandır.
Osman Malatya’da şimdi bir kaza merkezi olan İmrin köyünde Hicrî 1300 (1883) de rençber Hacı Ali’nin ilk oğlu olarak doğar. Artık iftiharla daima söylediği gibi bir köylü çocuğudur. Babası hayatın tecrübeleriyle uyanık bir zat. Ticaret maksadiyle civarda dolaşır. Hattâ bir defa İstanbul’a da gelmiştir. Bir ara Romanya’ya kadar uzanmış ve orada çalışmış, ailesine ve yurduna faydalı olmak için hayat mücadelesi onu nasip arayı arayı biraz dolaştırmıştır.
Babasının müşahede ettikleri kendisini herkese lâzım uyanık ve çok görgülü bir seviyeye ulaştırmıştır. Artık o İstanbul’a gelmeyi tasarlamıştır. Zira o küçük Osman’ın ve kardeşlerinin yuvasını burada kurmağa âdeta bir içten varan ilâhi bir emir gibi telâkki etmiş ve kaderin verdiği nadir bir imkâna da boyun eğerek gelmiş ve burada yerleşmiştir. Bir ortağı ile ticaret işine başlıyorlar. Birlikte iş hayatından memnun ki kendisinde hacca gitmek için maddî imkânı görebiliyor. Lâkin o bunun yerine Osman’ı köyünden çiftçilik işlerinden ayırıp İstanbul’a getirtip okutmağa karar veriyor. 1309 (1892) senesi baharı. Osman İstanbul’dadır. Hemen Zeyrek Rüşdiyesinin birinci sınıf ihtiyatına alınır. Hocası Osman Nuri Efendi görür ki Osman köyde iken okula gitmemiştir. Yalnız bir Hocadan işiderek ezbere Kurân-ı Kerîmi iki defa hatmetmiştir. Bir taraftan evine lâzım günlük işleri yapar ve hattâ vakit bulabildiği zamanlarda odun da taşır.
Osman’ın ikinci bir ismi yoktu. Osman Nuri Efendi birgün o halde senin de mahlasın benim gibi Nuri olsun diyor.
Birgün arkadaşının elinde Arakel kütüphanesinin neşrettiği “Talimi Kıraat” eserini görür. Bu onda kitaba karşı sevgi ve alâkayı, onlara sahip olmak emelini uyandırır. Lâkin Osman şehrin ve müşterilerin gürültüsünden ve pederinin işlettiği kahvehanenin musandırasında gecelemekten müşteki.
Sene 1310 (1894), büyük zelzele senesi. Babası ve akrabasından bir zat bunu hissederler. Onu Zeyrek’te Hacıkadın[1] mahallesinde “Nümune-i Mektebi Osmanî”ye verirler. Bir dc Talimi Kıraat alınır. Bu onu şevklendİrir. Bu yeni şart dahilinde bir senede okuma ve yazmayı söker ve sınıflar atlar.
Bunu takiben kendisini Aksaray’da Sultan Aziz Validesi Pertevniyal’in (Mahmudiye) Rüşdiyesine, birinci sınıfa naklederler. Bu mektep talebesine maddî refah da sağlamıştır. Burasını bitirmeden bir dostun tavsiyesi ile Darüşşafaka’ya kaydedilmiştir. Ancak bu zaman temiz ve sakin bir çalışma muhitine nail olmuştur.
Ona da sebep Darrüşafaka’yı bitirenlerden meşhur Mehmed İzzet Bey’dir. Bir gün bir kahvehanede küçük Osman’ın boyuna dersinden başını kaldırmadığını görüyor, oraya aldırıyor. Bu zatı “veli nimeti irfanım” diyerek daima rahmetle anmıştır.
Her ne kadar Darüşşafaka’nın ilk sınıfına alınırsa da Mahmudiye Rüşdiyesinden gelmesi ilk senede birkaç sınıfı birden atlamasını kolaylaştırıyor. Artık keyfi yerindedir. Darüşşafaka elbisesi ile onu her sokağa çıkışta Sahhaflar ve Babıâli kitapçılarının önünde veya içinde bulabiliyoruz. O mübarek baba da oğluna kitap için para esirgemiyor. O zamandan elde ettikleri de bugün Belediye kütüphanesinde adına kurulan kitaplığı içindedir.
Osman Nuri 9 Temmuz 1317 (1901) de Darüşşafaka’yı pek iyi derecede ikincilikle bitirmiştir. Müesseseyi “Cemiyeti Tedrisiye-i İslâmiye” idare eder. Burada devlet ricalinden maarifin ilerlemesini isteyen nüfuzlu zevat vardır. Şöyle bir hayırlı karar alınmıştır. Mezunlara birer mahreç bulmak. Bu olmuştur. Posta Telgraf Nezareti bunları alıyor. Bir sene mâbeyne alınmışlar. Osman Nuri sınıfından çıkan dokuz genç bin kuruş maaşla Hariciye Nezaretinden Rüsumat (Gümrük) idaresine kadar taksim olunmuşlardır. Osman Ergin’i istikbali İstanbul Şehremaneti (Belediyesine) kısmet etmiştir. Maaşı o senenin on altunu.
Artık baba ocağı maddi ve mânevi saadet ve refah içinde, bulunuyor. Hayatında daima iyilik ve kadir bilen Osman Nuri’nin ilk amacı ihtiyarlamış babasına rahat ettirmektir. Ve bunu her şeyin başında düşünmüş ve tahakkuk ettirmiştir. Artık evleri düzenini bulunca Osman Bey’de öğrenmek aşkı yeniden alevlenmiş. Bunun tatminini medrese ve camilerdeki sabah derslerinde aramıştır. Emeli şudur: Arapça öğrenerek dinî mevzularda eserler mütalâa etmek. Bunu yaparken vazifesine dc muntazaman devam ediyor.
Medrese takrirlerine 1901’den 1904’e kadar beş sene ders arkadaşı Ebululâ Mardin Bey’le birlikte devam etmiştir. Hocaları da Çarşambalı Hacı Ahmed Efendi. Lâkin takib edilen metodla Arapça ve okutulan kitaplarla dinî bilgi öğrenmenin çetin ve çıkmaz bir yol olduğunu anlayarak belki icazet alacağı sene dersleri terk ile 1904’de Darülfünun Edebiyat Fakültesine giriyor, 1904’de (pek iyi) birincilikle bitiriyor. Ortasında Hakkak Yümnî Efendi tarafından kazılmış (Tarafı Eşrefi Hazreti Hilâfetpenahîden bu sene Darülfünun-u Şahane Edebiyat şubesinden birincilikle neşet eden Osman Nuri Efendi’ye ihsan buyurulmuştur). İbaresi yazılı olan ve meşe dallariyle süslü bir altun plâka mükâfaten verilmiştir. Bu arada Osman Nuri fransızca da öğrenmiştir.
İşte Osman Nuri Bey’in hususî ve resmî tahsil hayatı bu. Bundan sonra girdiği yeni bilgi muhitinde tetkik ve tetebbu mektebine gider. Artık talebesi, hocası, mümeyizi kendisidir. Kendi kendine yeter hale gelmiştir. O bir taraftan memur, bir taraftan da bazı mekteplerde öğretmendir. Yazar, kitap aşığı ve sohbetler müdavimi vasıflarını ömrünün sonuna kadar korumuştur.
Memuriyetleri :
Padişahın iradesiyle girdiği Şehremanetinde (İstanbul Belediyesinde) uzun seneler Başkâtib, Mümeyiz, Müessesatı Hayriyye-i Sıhhiye Umumi Kâtipliği, Şube Müdürlüğü, 22 sene süren İstanbul Vilâyeti ve Belediye Mektupçuluğu.
46 sene hizmetten sonra yaş haddi dolayısiyle 1946 senesinde son vazifesinden ayrılmıştır.
Muallimlikleri :
Senelerle zaman zaman Darüşşafaka (Kitabeti Resmiye ve Tarihi İslâm) Vefa Lisesi (Tarih), Arnavutköy’ünde Amerikan Kız Koleji, Amelî Hayat (Ticaret ve lisan) mektebi (1931) öğretmeni oldu. Belediye zabıta memurları okulu ve İstanbul Polis Meslek mektebinde, önce Belediyecilik vazifeleri sonra Belediyenin tarihi ve teşkilât safhaları, Dünya ve Türkiye Belediyeleri, kanunlar ve nizamlar ve talimatı üzerine dersler verdi. Türkçe, Edebiyat, Felsefe, içtimaiyat, Tarih ve Beledî bilgilerde dersler okutmuştur.
Osman Ergin yalnız bu mekteplerde değil, halkı okutan gece mekteplerinde de faal bir rol oynamıştır. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Darüşşafaka mezunlerının (Çırak Mektebi) adı ile Çiçekpazarı’nda açtıkları gece derslerinde alfabeyi en pratik yolda öğretmeyi Osman Ergin üzerine almış ve uyguladığı okutma usulünü Kolay Elifbâ adı ile yazıp bastırmıştır. Bu usul hakikaten pratik ve faydalı görülmüş olacak ki az zaman sonra ilaveli kolay Elifba, Tecrübeli Kolay Elifbâ ve Hakikî Kolay Elifbâ adlı risaleler ortaya çıkmıştır. Bu çalışmayı 1928 senesinde yeni harf inkılâbına kadar sürmüştür.
Velhasıl 46 sene süren memuriyet hayatı topu topu beş satırda toplanabilen Osman Ergin tek ve dar cepheli bir memur hayatı yaşamakla iktifa etmiyerek resmî vazifesiyle muvazi olmak üzere öğretmenlik, muharrirlik, kütüphanecilik ve matbaacılık sahalarında da meşgul olmuştur.
Cemiyetin bazı İlmî meseleleriyle alâkalanmaktan fariğ olmamıştır. Hizmetlerine mukabil İstanbul Muallimler Yardımlaşma Birliği 1947’de O. Ergin’i fahrî üyeliğe seçmiştir. Onu birçok teşekküllerde ve bir netice çıkabilecekse ve vazife alabilecek durumda ise mutlaka görürüz. Ona idarî vazifeler de vermişlerdir. Nitekkim Belediye Müzesi ve Künüphanesi kurulurken bir istişarî komisyonu vazifelendirmiştir. Orada Fuad Köprülü, Hayreddin Nedim ve ben 1926-1927 senelerinde birlikte çalıştık.
İstanbul sokaklarını isimlendirme ve numerotaj meselelerinde yine resmî bir komisyon kurulması istenmiştir. Osman Ergin bu işleri asla kendi başına ve bilenlere danışmadan yapmak istememiştir. Orada da uzun müddet birlikte çalıştık. İdarî muvaffakiyetlerinin sırrını ve daima durmayan, düşünen, yazan ve çizen bu çalışkan bilginimizi daha yakından anladım. Osman Ergin’in İstanbul şehrine yaptığı hizmetlerin en mühimmini teşkil eden (İstanbul Şehri Rehberi) eseridir. Bunun tafsilâtını Belediye Kütüphanesi Müdürü Orhan Durusoy’dan dinliydim :
“Eser 1934’de yayınlanmış olmasına rağmen bugün dahi tapu, kadastro, imar müdürlüğü, nüfus memurlukları ve şehrin yol, sokak ve mahalle işleriyle meşgul tekmil elemanlarının elinde yegâne rehber ve anahtar olarak kullanılmaktadır. Bir zamanlar 50 kuruşa dağıtılan bu eser bugün 50 liraya dahi tedarik edilemez; zira yerini tutacak yeni bir rehber çıkmadığından bazı eksikliklerine rağmen eski kıymetini muhafaza etmektedir.”
1927 senesinde Türkiye’de ilk defa ilmî ve ihsaî bir tarzda nüfus sayımı yapılmağa karar verildiğinde İstanbul şehrinin nüfus sayımım hazırlamağa geniş yetki ile Osman Ergin memur edilmişti.
Bu vazifeyi yaparken elde ettiği vesikalara ve malûmata dayanarak bu çalışmalarını heba olmasından kurtarıp bu eseri vücude getirdi. İstanbul’un 6000’den fazla sokağını adlandırdı. Alfabetik liste ile eserine koydu ve istifadeyi kolaylaştırdı. Başına bir tarihçe ve 38 kroki ve harita da eseri kıymetlendirdi. Bu güzel rehberi İstanbul Belediyesi bastırmıştır. Bu yorucu mesainin maddi mükâfatını da görmüştür.
Kendisi her bilim sahibine saygı gösterir ve daima fikirlerinden istifadeyi ihmal etmezdi.
O. E. öğretmenlik hayatından 1956 da çekilmiştir. Yalnız tetebbu ve yazı hayatına ölümünden birkaç gün önceye kadar devam etmiştir.
Bibliyografyası :
Osman Ergin memleketimizin içtimai tarihine ait en mühim mevzuları ele almış, bunları işlemiş. Bazı İlmî metodlara sadık kalarak ve bazan vülgarize ederek gayet değerli eserler meydana getirmiştir ki en mühimleri burada sıralanmış bulunmaktadır.
Lüzumuna mebnî kaleme aldığı eserler şu mevzular çerçevesi içindedir :
I. Dün ve Bugünün Belediye Mevzuları.
II. Şimdiye kadar ele alınmamış tarihî mevzular ve bunlar hakkında yeni neticeler.
III. İstanbul Şehri ve Tarihi.
IV. Bibliyografik Mevzular.
V. Biyografik Konular.
VI. İzah ve ilâveler yaparak bastırdığı eserler.
VII. Tarihimize ait Ansiklopedik vülgarize bahisler.
Bu yedi mevzuda eserler ve makaleler halinde yazdıklarının yekûnu onbinlerce sahifeyi bulur. Bunları toparlamak için muhakkak ki çok yerlerde gizli kalan vesika ve eserleri birer birer gözden geçirmiş, bu yekûnun belki on misli de okumuştur. Okuduğu nereden belli? yazdıklarının bibliyografyalarına bakılınca meydana çıkar. Sonra on binden fazla yazma ve basma kitabı sadece süs olsun diye toplamamış, bunları birer birer seçmiş ve okumuş, her birinden notlar almış ve bazı mevzular üzerinde duranları haberdar etmiş, hattâ bazılarını kendisi almayıp tedarik etmelerini tavsiye etmiştir, veyahut onların yazılı müracaatlarının yine yazılı cevaplarını vermekten, yazması ve hatırlatılan yeni mevzuları inceleyip meydana getirmekten her bilim adamında görülmesi temenniye şayan tevazuun ve cömertliğin son haddiyle zevk duymuştur.
Hususî kütüphanesinden çok gıdalar almış ve noksanlarını diğer yerlerde bulunan eserler ve vesikalardan da tamamlamıştır. Onun bütün hayatı kafasındaki iç intizamiyle idare ettiği resmî işi, kitapları, mecmuaları ve kitapçılar arasında geçmiştir. Hani ona dense idi ki senin yaylan neresi? Mutlaka kütüphanelerin loş odaları cevabını vermekte tereddüt etmezdi.
Ama bir arı gibi çalıştı. O nasıl binbir çeşitten balını yaparsa bütün bu bitiremediği tetkik dünyası içinde önce şahsiyetim ve sonra ballarını ortaya koydu.
Osman Ergin’in belli başlı neşriyatı burada sıralanmıştır. Bunlar neşrolunanlarıdır. Bir kışını da neşre hazır durumdadır. Yani onun bilim hayatı devam edecektir. Fikrini bezeyen kütüphanesini yazma ve basma diye ayrılan iki kısımda yarım asra yakın hizmet ettiği İstanbul Belediyesine bırakmıştır. Oraya devam etmeyi feragat gösterip de göze alanlar rehberliğiyle kendi yerine yeni namzetlerin çıkmasına yardımı olacaktır.
Onun prensibi budur : Milletten gelen yine millete dönmelidir ki bu dolabın suyu tükenmesin. Devlet ve millet hazînesi yalnız başka maksatlar için soygunculuk kaynağı değildir. Madem ki millet bizi yetiştirdi. Biz de onu yetiştirmeliyiz prensibi dairesinde yaşayan bir tip insanın da Osman Ergin baş mümessili olmuştur diyebiliriz.
Şunu hayatında asla unutmamıştır : Onu babasının müstesna yardımları olduğu halde bu millet yetiştirmiştir. Vâlidinin fedakârlığını ve durumunu daima iftiharla söyliyebilmiştir. Lâkin o milletin bu hakkını unutmamış basma ve yazma 10.000 kitabını hemen hayatı boyunca hizmet ettiği İstanbul Belediyesinin kurduğu kütüphanesine teberru etmiştir. Belediyeden aldığı maaşlar mukabili edindiği kitapların bedeli karşılaştırılsa Osman Ergin Belediyeden on para almıyarak fahri olarak çalışmıştır. Ve hattâ Belediyeye aldığının belki birçok mislini iade etmiştir, diyebiliriz.
Aldığı basma ve yazma kitapları ve işidipte alamadığı diğerlerini bulundukları yerlerde mutlaka okur, mevzulariyle alâkadar olanlarından notlar alır ve aynı zamanda asla kıskanç olmayan asil huyunun iktizası çalıştıkları mevzulardan bahsedenlere size yarıyacak şunlar vardır, diye haber verir. Bu ahlâkın umumileşmesini isterdi. Biz onun başkaları hesabına fahrîyen birçok araştırmalarda bulunup ve not edip verdiğini yakinen biliriz.
Sonra eserlerini değil okumak, şöyle bir karıştırmak böyle ansiklopedik eserler nasıl yazılır? mânasını halle kâfidir. O her lüzumlu mevzu üzerinde durmuştur. Durmakla kalmamış incelemiş ve bir neticeye varmıştır. Bununla da yetinmemiş, neşir imkânları üzerinde durmuş ve onda da muvaffak olmuştur. Bunun için “Allah ilmi isteyene, parayı da istediğine verir” kısmen değişmez düsturu üzerine neşir emeli de ilk safına girdiğinden ona da nail olmuştur.
Osman Ergin’in yayınları burada listesi yapılanlardan ibaret değildir. O gerek Belediye Mecmuasında ve gerek Tıp Tarihi Enstitüsünün neşriyatı içinde kısa ve çok defa uzun ve ilmî mülâhazalarla dolu makaleler de yazmıştır. Zaman zaman neşir dünyamızda muhtelif isimlerle yer alan tarih dergilerinde de üzerinde durulmağa lâyık kıymetli etüdleri çıkmıştır. Bunlar da maalesef burada yer alamamıştır.
Hayatı daima dürüstlük ve fikir olgunluğunun görünen sembolü tevazu içinde geçtiğinden böyle dağınık yerlerdeki yazılarını toplamak yoluna gitmemiştir. Ya onun imzasiyle çıkmayıp muhtelif mevzularda metinler arasında ismi geçerek yazılan fikirleri de ayrı bir bahis olacak kıymettedir.
Osman Ergin’in mühim ilmi çalışmalarından birisi de ilk defa yalnız bizde değil dünyada tam ve mükemmel bir İbni Sinâ bibliyografyası hazırlamasıdır.
İbni Sina’nın ölümü Milâdi 900 ncü yılı dolayısiyle İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü, Türk Tarih Kurumu ile 1936’da işbirliği yaparak İbni Sinâ’nın kütüphanelerimizdeki eserlerinin de fişleri hazırlattırılarak komiteye dahil Osman Ergin Bey’e tevdi olunarak tanzimi rica edilmiştir.
Bizzat kütüphaneleri de dolaşarak noksanlarını tamamlıyıp, yorulmak bilmiyen bir gayretle İbni Sinâ Bibliyografyasını hazırlamış ve Türk Tarih Kurumunun Ahmed Halid Kitabevine basılmasını havale ettiği “İbni Sinâ, Şahsiyeti ve Eserleri Hakkında Tetkikler” başlıklı kitapta 6 formalık bir yer kaplamıştır.
Böyle bir bibliyografyanın Osman Ergin tarafından çıkarıldığını duyan Brockelmann provalar halinde gönderilen mezkûr formalara istinaden yeniden yazdığı bu maddeyi, meşhur kitabının bu bahiste basılmış formasını iptal ettirerek koymuştur. Bu suretle Osman Ergin’in yeni malûmatı bu eserde yer alıyor.
Bunu takiben Osman Ergin’in bahsinden faydalanılarak Mısır’da da (Darül Kütübül Mısriyye) müdüriyeti 1950’de 4 formalık bir bibliyografya neşretmiştir.
Mısır’da Père Anawati de yine Osman Ergin’in eserini esas tutarak ve Brockelmann, Şark ve Garbdeki kütüphanelerde bulabildiklerini de eklemiştir. Ve bütün bunları düzenlemek için Tıp Tarihi Enstitüsündeki fişleri yakından tekrar inceliyerek ve müellif ile de temasa geçerek 473 sahife halinde arapça olarak neşretmiştir.
İran’da Tahran Üniversitesinde Mehdevî aynı senede farsça 433 sahifelik eserinde haksız tenkitlerine rağmen yine Osman Ergin eserini hemen aynen almıştır. Muhtelif memleketlerde kendi buldukları da bittabi kitabına koymuştur.
Bütün bunların Kahire, Bağdat ve Tahran gibi İslâm şehirlerinde alâka toplaması hasebiyle Tıb Tarihi Enstitüsümüz Müşavir üyesi Osman Ergin’e tekrar müracaatla ve bütün kendisini takiben hazırlanan bu yeni neşriyatı da gördükten ve onlar hakkındaki ilmî görüşlerini açıklıyarak yeni ve mufassal bir İbni Sinâ Bibliyografyası hazırlatmış ve 1956 yılında Enstitünün yayınları arasında neşir sahasına konmuştur.
Osman Ergin bu bibliyografyanın çok mükemmel ve ilmî olmasına son derecede dikkat etmiş ve Türk Tıb Tarihi Kurumu, Tıb tarihimize ait eski gayret ve neşriyatını da gözönünde tutarak âzası meyanına almıştır. Ve 16 Mayıs 1957’de Enstitü, şerefine bir toplantı yapmış ve bir hâtıra broşürü neşredilerek çalışmaları takdir edilmiştir.
Neşriyatının listesini O. E. ile Belediye Kütüphanesi Müdürü O. Durusoy hazırlamıştır. Bu zatın Osman Ergin’in kütüphaneye vakfettiği basma ve yazma kitaplarının müellif ile birlikte hazırladıkları kataloglarını neşretmekte mühim yararlıkları görülmüştür. Listesini kısaltarak ve ufak ilâvelerle buraya alıyorum : Eserlerini kütüphanesi numaralarını vererek şöyle sıralıyoruz :
- Kolay Elifba. İstanbul 1326, Kader Matbaası, 32 sahîfe, Belediye Künüphanesi No. 1696.
- Müessesatı Hayriye-yi Sıhhiye Müdüriyeti, İstanbul 1327. Arşak Garoyan Matbaası. 8+65+114, s. 50, resim, bk. No. 482.
- Mecelle-i Umuru Belediye. Kavanın, Kizamat ve Talimatı Belediye, c. 2, İstanbul. Arşak Garoyan Matbaası 1330 10+768 s. bk. No. 3783.
- Mecelle-i Umuru Belediye, İmtiyazat ve Mukavelâtı Belediye, c. 3, İstanbul. Arşak Garoyan Matbaası. 1330, s. 12 + 376, No. 3783.
- Mecelle-i Umuru Belediye. Kavanin, Nizamat ve Sıhhiye-i Belediye, c. 4, İstanbul 1331, s. 10+658, No. 3783.
- Mecelle-i Umuru Belediye, c. 5, İstanbul 1335. Arşak Garoyan Matbaası, s. 40+1166, No. 3783.
- Muhtasar Mecelle-i Umuru Belediye, İstanbul 1337. Hilâl Matbaası, s. 320, No. 3226.
- Mecelle-i Umuru Belediye. Tarihi Teşkilâtı Belediye, 1338 (1922), c. 1, Matbaa-i Osmaniye, s. 12+1776, No. 3783[1] .
- Muhtasar Mecelle-i Umuru Belediye, 2 nci tab’ı, İstanbul 1339. Bahriye Matbaası, s. 3 + 538, No. 3821.
- Küçük Mecelle-i Umuru Belediye. 3 ncü tab’ı, İstanbul 1340. Evkafı İslâmiye Matbaası, s. 512, No. 3044.
- Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu, Talimat ve Tarifeleri, İstanbul, 1340. Şehremaneti Matbaası, s. 6 + 384, No. 3825.
- Darüşşafaka, Türkiye'de İlk Halk Mektebi. Mehmed İzzet, Mehmed Esad ve Ali Kâmı Beylerle birlikte, İstanbul 1927. Evkafı İslâmiye Matbaası, s. 210, 2 resim, 2 nota, No. 178.
- İstanbul Şehreminleri, İstanbul 1927. Şehremaneti Matbaası, s. 774, No. 3945.
- Beledi Bilgiler, İstanbul 1932. Hamdi Bey Matbaası, s. 4+260, No. 269.
- Cumhuriyet ve İstanbul Mahallî İdaresi, İstanbul 1933. Matbaacılık ve Neşriyat Şirketi, s. 123, No. 3325.
- İstanbul Şehri Rehberi, İstanbul 1934. Matbaacılık ve Neşriyat Şirketi, s. 240, 38 harita.
- Beledî Bilgiler, 2 nci tab’ı. İstanbul 1934. Matbaacılık ve Neşriyat Şirketi, s. 196, No. 3306.
- Türkiye'de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı, İstanbul 1936. Cumhuriyet Matbaası, s. 2+158, İstanbul Hukuk Fakültesi İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü yayınlarından, No. 493.
- Bibliyografya, İlmi Ahvali Kütüp., İstanbul 1937. Bozkurt Matbaası, s. 92, Muallim M. Cevdet K. Eserleri ve Kütüphanesi eserlerden ayrı basım, No. 4074.
- Muallim M. Cevdet'in Hayatı, eserleri ve kütüphanesi, İstanbul 1937. Bozkurt Basımevi, s. 96+748. İstanbul Belediyesi Neşriyatından, No. 3944.
- İbni Sina Bibliyografyası. İstanbul 1937. Muallim Ahmed Halid Kitabevi. Türk Tarih Kurumu’nun yayınlattığı “Büyük Türk Filozof ve Tıb Üstadı İbni Sinâ, şahsiyeti ve eserleri hakkında tetkikler” adlı eserden ayrı baskı, s. 80, No. 3756.
- İstanbul'da İmar ve İskân Hareketleri, İstanbul 1938. Burhanettin Matbaası, s. 63. İstanbul Eminönü Halkevi, Dil-Tarih ve Edebiyat Şubesi neşriyatı. VI. Konferanslar serisi, III, No. 3378.
- Beledî Bilgiler. 3 ncü tab’ı, İstanbul 1939. Osman Bey Matbaası, s. 156, No. 4045.
- Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi, İstanbul 1939. Cumhuriyet Matbaası, s. 65, No. 3328.
- Türkiye Maarif Tarihi, c. 1, İstanbul 1939. Osman Bey Matbaası, s. 260, No. 3943.
- İstanbul Tıp Mektebleri, Enstitüleri ve Cemiyetleri, s. 100, İstanbul Üniversitesi Tıb Tarihi Enstitüsü, sayı 17. İstanbul 1940 Osman Bey Matbaası, No. 3335.
- Türkiye Maarif Tarihi, c. II, İstanbul 1940. Osman Bey Matbaası, s. 261-676, No. 3943.
- Türkiye Maarif Tarihi, c. Ill, İstanbul 1941. Osman Bey Matbaası, s. 677-1052, No. 3943.
- Dr. A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, I, İstanbul 1941. Istanbul- Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü yayınlarından, No. 20. Millî Mecmua Basımevi, s. 63, kısım I, No. 3350.
- Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun’un hayatı ve şahsiyeti, İstanbul 1942. Kenan Basımevi, s. IV+340, No. 3346.
- Türkiye Maarif Tarihi, c. IV, İstanbul 1942. Osman Bey Matbaası, s. 1053-1320, No. 3943.
- Türkiye Maarif Tarihi, c. V, İstanbul 1943. Osman Bey Matbaası, s. 1321-1832, No. 3943.
- Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler, İstanbul 1944. Türkiye Basımevi, s. XII+117. Siyasî İlimler Mecmuası yayımı, No. 3333.
- Fatih İmareti Vakfiyesi, İstanbul 1945. Belediye Matbaası, s. 414-68. İstanbul Belediyesi, İstanbul Fethinin 500 ncü yıldönümü kutlama yayınlarından, sayı I, No. 3942.
- Beledi Bilgiler, 4 ncü tab’ı, İstanbul 1945. Osman Bey Matbaası, s. 83. İstanbul Polis Okulu ders notlarından, No. 3331.
- Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun Divanı, İstanbul 1945. Gün Basımevi, s. IV+156, No. 3941.
- İslâm Esaslarına Göre İnsan Hakları. Yazan Hüseyin Kâzım Kadri. Eseri bir mukaddime ile sunan : Ömer Rıza Doğrul. Mufassal haltercümesini yazan ve eseri sadeleştirerek şerh eden Osman Ergin. İstanbul 1946, Yüksel Yayınevi. Bürhanettin Erenler Matbaası, s. 128. Eserin sonu eksik ve basılması yarı kalmıştır, No. 4073.
- İnsan Hakları Beyannamesinin İslâm Hukukuna göre izahı, İstanbul 1949. Sinan Matbaası ve Neşriyatevi, s. IV+96, No. 3373.
- Hakikat Surları. (İsmail Fennî Ertuğrul) ilâvelerle yayınlanmıştır ve yazı dilini sadeleştirmiştir, İstanbul 1949. Kâğıt ve Basım İşleri Şirketi, s. XV+366. “Merhumun Darüşşafaka’ya vakfı üzerine Cemiyeti Tedrisiye-i İslâmiye neşretmiştir”, No. 3336.
- İslâmda Temellük ve Tasarruf ' Hakkının Dokunulmazlığı, Ankara 1949. Yeni Cezaevi Matbaası, s. 21. Türk Hukuk Kurumu Konferanslar serisi 95, No. 3338.
- Dr. A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, 2. kısım, İstanbul 1952. Sultanahmed Erkek Sanat Enstitüsü Matbaası, s. 44. İstanbul Üniversitesi Tıb Tarihi Enstitüsü, sayı 45, No. 3602.
- Fatih'in Hoşgörürlüğü, İstanbul 1953. Dünya Gazetesi Matbaası, s. 15. Dünya Gazetesi 500 ncü Fetih Yılı Armağanlarından, No. 3915.
- İbni Sina Bibliyografyası, İstanbul 1956. Osman Yalçın Matbaası, s. 31 + 163. İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihî Enstitüsü yayınlarından, s. 20, No. 4065.
- Sadreddin Konevî ve Eserleri, Ankara 1957. Türk Tarih Kurumu Matbaası, sayı 40.
Bunlardan maada Osman Ergin’in kendi kurduğu İstanbul Şehremaneti (Belediye) mecmualarında, en son tarih üzerine Tarih Dünyası, Resimli Tarih Dergisi gibi vülgarize dergilerde makaleleri ve Siyasi İlimler, Demiryolları, Adliye ceridesi, İller ve Belediyeler dergisi, Türk Tıb Tarihi Arkivi, Sebilürreşad, Hayat ve İslâm Ansiklopedisi, Muhitül Maarif ile Cumhuriyet, Tan, Hürriyet, Dünya ve Vakit gazetelerinde çeşitli mevzularda neşriyatı, kısa ve uzun etüdleri vardır ki cümlesi toplanmakla beraber bir fikir vermek üzere yalnız birisindekine temas edilmiştir. Bunlarda Osman Ergin’in müstesna bilim sahasında değerini ortaya koymaktadır.
Meselâ Tarih Dünyasında :
- İstanbul’un eski adları, 1950, No. 7.
- Cibali-Cebe Ali. Fatih ve Devri Hakkında özel sayı, 1950.
- Türkiye’de Dikilen İlk Heykel, 1950, No. 13.
OSMAN NURİ ERGİN’İN İSTANBUL ŞEHREMANETİ (BELEDİYE) MECMUASINDA ÇIKAN YAZILARI *
Bunlardan başka Belediye ve Belediyeciliğe, vakıf işlerine, İstanbul şehrine, tarihî ve nadir bile olsa tasavvufî mevzularda konferanslar ve sohbetler yapmış ve çok faydalı bilgiler vermiştir.
İstanbul Radyosunda da tarihî ve beledî mevzularda bir seri konuşmalarda bulunmuştur.
Ayrıca İstanbul Üniversitesi İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsünde, Ankara Üniversitesinde, Eminönü Halkevinde verdiği konferanslar ayrıca basılmıştır. Amerikan Kız Kolejinde verdikleri kısmen İngilizce tercümeleriyle birlikte teksir edilerek dağıtılmıştır.
1957 de Turizm Umum Müdürlüğü tarafından seyyahlara rehberlik edecekler için açılmış olan derslerde verdiği konferanslar : Türklerin Medeniyet ve Sanat Tarihlerinden Notlar ismi altında teksir edilerek talebeye dağıtılmıştır.
Ne yazık ki bunlar toplanamamıştır.
Osman Bey’in bilhassa çok kuvvetli olduğu Beledî Bilgiler Tarihi’nde izahları şu nokta-i nazardan ne kadar kuvvetlidir. Der ki :
“Türkiye’de Belediyecilik, zannedildiği gibi 1855’de teşkil edilmiş değildir. Bilâkis şehir ve kasabaların teşkili ile birlikte Belediye vazifesi de ortaya çıkmıştır. Bundan dolayıdır ki belediyenin tarihini mazinin derinliklerinde aramak lâzımdır. Bu vazife: cemiyetler, cemaatler, teşekküller değil, vakıf adı altında hayır ve şefkat sahihleri tarafından yapılmıştır” Osman Ergin’in bu fikirleri dünya ilim adamlarınca dikkatle takip edilmiştir.
Basılmak üzere hazırlamış olduğu mevzular :
- Türkiye'de hanlar-kervansaraylar-oteller ve çeşitli barınma yerleri. Bu mevzu İstanbul Enstitüsünün isteği üzerine hazırlanmış ise de Enstitü bu eserin basımını sağlıyamadığından son senelerde Yapı ve Kredi Bankası tab' edilmek üzere telif hakkı ödeyerek satın almıştır.
- Kurân-ı Kerîmin lügatleri ve tefsirleri fihristi. Son elli senede muhtelif zevatın Kurân-ı Kerîm ve tercümeleri üzerine neşrolunan eserleri incelenerek gözden geçirilmiş ve muhtelif tercümelerin ne suretle yapıldığı ve diğer tamamlayıcı bilgiler mukayeseli bir surette fişlenmiştir. Bunun da fihristi hazırlanmış ve tab’a amade bir hale konulmuştur. Bu suretle tercümelerden faydalanmak istiyenlere rehberlik edebilecek ve tercümelerin birbirinden farklı olmaları sebepleri anlaşılabilecektir. Ve Kur’anın neden hakkiyle tercüme cdilemiyeceği delilleriyle ortaya konmaktadır. Ne de olsa bu eser Kur’an-ı tercümeye ve izah edeceklere bir rehber olabilecektir.
- Fetihten sonra İstanbul’da kurulan vakıf-vergi sistemi.
- İstunbul’da 5 asır içinde kurulan ilim, terbiye ve sanat müesseseleri. Bu beş cildi yayınlanmış olan (Türkiye Maarif Tarihi)nin 6 ncı cildi olacaktır.
- Türk İmar tarihinde üç Mimar Sinan. Bunun ana hatları Vakit gazetesinde neşredilmiştir. Fakat 50 Sanat Severlerin yayını arasında çıkarılmak üzere tetkik ve daha derinleştirilerek hazırlanmıştır. Rahmetli bunu tab’a verilmek üzere son aylarda tekrar gözden geçirirken, teferruatı tamamlanmadan vefat etmişlerdir. Ama bu notlan sıralanarak yayınlanabilecektir.
- Bâbîliğin iç yüzü. Bu mühim tetkik Sebilürreşad mecmuasında kısmen yayınlanmıştır, c. IX, s. 204-208, 1955.
- Osmanlıcada yanlış kelimeler ve ibareler sözlüğü. Rahmetlinin en son ele aldığı ve son günlerinde fihristini hazırladığı bu eser Osmanlı dili ve tarihi tatbikatını aydınlatacak mahiyette mühim bir toplamadır. Çok dikkatle hazırlanmış ve senelerle her yanlış söylenen ve yazılan kelime ve cümlenin üzerinde durulmuştur. Tab’a hazır bir vaziyettedir.