Bundan evvel Belleten’in sene 1957 sayı 81 numaralı nüshasında tarafımdan yayınlanan “Osmanlı tarihinin ilk devirlerine aid bâzı yanlışlıkların tashihi,, başlıklı makalemde “Timurtaş Paşalar, Murad Hüdavendigâr'ın Karaman oğlu Alâüddin Beyle evlenmiş olan kızının adı, Mihal oğlu Mehmed Bey’in neden dolayı Tokat kalesine hapsedildiği ve Çelebi Mehmed'in valdesînin Germiyan oğlunun kızı olmadığı,, hakkında ve yine aynı mecmuanın 82 nci sayısında “Çelebi Mehmed'in kızı Selçuk Hatun kiminle evlendi?,, yazısiyle de vesikalara dayanarak tarihlerin kayıtları düzeltilmiş ve arşivdeki vesikalar incelendikçe tarihimizi aydınlatacak daha bir takım orijinal belgelerin meydana çıkacağı da o yazılarımda bilmünasebe belirtilmişti.
İşte bu cümleden olarak bu defa Topkapı sarayı arşivindeki tetkiklerim sırasında elde ettiğim bir vesikada, Fatih Sultan Mehmed’in hocası Hızır Bey oğlu Sinan Paşa’nın onun zamanında vezir-i âzam olduğuna dairdir. Yusuf imzasiyle şehzadelerden (bu sırada hayatta Bayezid ile Cem vardı) birisine gönderilmiş olan arîzada gerek devlet merkezinde ve gerek hudut ve bazı sancaklarda yapılan değişikliklerden ve tâyinlerden bahsedilmekte ve bu arada başta “Sinan Paşa azlolunup yerine Nişancı Çelebiyi Paşa ettiler” denilmektedir.
Fotoğrafını koyduğum vesika suretini yazmadan evvel Sinan Paşa’nın vezir ve vezir-i âzamlığı tarihi hakkında kısaca malûmat verelim :
Tercüme-i hale dair olan eserlerle bazı tarihlerde ve şuara tezkirelerinde[1] Sinan Paşa’nın vezir olduğu gösterilmiş ise de vezir-i- âzam olduğuna dair sarih kayıt yoktur. Tarihlerde herhangi bir zat hakkında vezir olmuş denilince bundan vezir-i âzam olmadığı anlaşılacağı gibi olduğu da anlaşılmaktadır. Bundan dolayı Fatih Sultan Mehmed’e vezir oldu denildiği zaman yalnız vezir mi yahut vezir-i âzam mı olduğu bilinememektedir. Eğer yeni vesika elimize geçmemiş olsaydı Sinan Paşa’nın yalnız vezir olup başvezir olmadığını zannedecektik. Ancak Şakayik tercümesinde[2]:
“Padişah Hazretleri Sinan Paşa'yı 875 h 1470 m senesinde vezir edinip cümhur-û umur-ı saltanatta anınla istişare eyledi,, kaydı Sinan Paşa’nın Vezir-i âzam olduğunu gösterir ise de ibare sarih olmadığından tereddüd hasıl oluyor. Sicill-i Osmâni belki bu kayda dayanarak belki de başka bir kaynakta görerek Sinan Paşa’nın, Mahmud Paşa’nın ikinci defaki sadaretinden azlinde vezir-i âzam olduğunun rivayet edildiğini beyan etmektedir.
Şakayik tercümesi; Sinan Paşa’nın 881 h 1476 m de vezirlikten azlolunduğunu yazmaktadır[3].
Tarihlerimize göre 881 h 1476 m de vezir-i âzamlıktan azledilen Gedik Ahmed Paşa’nın yerine Nişancı Karamanı Mehmed Paşa vezir-i âzam gösteriliyor, halbuki elimizdeki vesikada Sinan Paşa’nın azlinden sonra yerine Nişancı Mehmed Paşa vezir-i âzam olmuştur. Şu halde Gedik Ahmed Paşa Sinan Paşa’dan evvel vezir-i âzam görülmektedir.
Şakayik zeylindeki kayda nazaıan[4] 875 h 1470 m de vezir olan Sinan Paşa 879 h 1474 m de Mahmud Paşa’nın yerine vezir-i âzam oluyor; fakat bu arada Gedik Ahmed Paşa’nın vezir-i âzamlığı kayboluyor.
Elimizdeki vesika bize Sinan Paşa ile Fatih’in son vezir-i âzami Karamanı Mehmed Paşa’nın halef, selef olduklarım göstermektedir.
Bu husustaki karışıklığı telif etmek mümkündür. Yâni Mahmud Paşa’nın ikinci defaki sadaretinden azlinde 878 h 1473 m de Gedik Ahmed Paşa vezir-i âzam olmuş ve Gedik Paşa’nın 881 h 1476 m de memur edildiği Arnavutluk seferine gitmek istememesinden dolayı azl ve hapsiyle yerine aynı senede Hoca Sinan Paşa vezir-i â- zam tâyin edilmiş ve 882 h 1477 m de Sinan Paşa da azlolunarak aynı tarihte Nişancı Karamanı Mehmed Paşa başvezir olmuştur.
Topkapı sarayı arşivinde 8164 numaralı vesika aynen şöyledir :
Âli cenahlarına devlet duasın tâze ve muattar kılmaktan sonra hazret-i âliye lâzâle âliyen … … … …
Îlâm-ı rey-i münir olunan oldur kim şimdiki halde Sinan Paşa azlolunup yerine
Nişancı Çelebi’yi[5] Paşa ittiler ve nişancılığını (Manisa) çelebisi dirler.
Yine Nişancı Çelebi’nin güveygüsü imiş ana vîrdiler[6] ve andan sonra Ömer Beğ’e[7]
Semendire’yi vîrdiler. Mihal oğlu[8] mâzul ve Mesih Bey’i kapuya[9] gel
Didiler. Âvâze budur kim Paşalık verirler ya beylerbegilik dirler
Ve andan sonra Ayaş Beğe[10] Arnavudu vîrdiler Fâik Beğe[11] Nige
Bolu'yı virdiler ve Kankuru Yiyen Süleyman Beğe[12] Mora'yı virdiler.
Ve Rakkas Sinan Beğe[13] Silisi’yi (Silistre) virdiler ve Hasan Bey oğlu
İsa Bey[14] mâzul ve hundkâr dahi devletle saraya Girmek ister, iki kez sarayı süpürdüler. Âvâze dahi Budur kim Edirne'de kışlar dîrler ve Semendire tarafını Ömer Bey[15] boynuna aldı, kâfiri geçmeğe komaya ve Anadolu Çerisinin hali gayatte mükedderdir. Edirne’de ve andan sonra Karaboğdan’a akın çağırıp Rakas Sinan Beğ’i[16] gönderdiler Basaraba’ya[17] varalar, yoldaşlık ideler ve hem kazıklı Voyvodayı[18] gelür Basaraba üzerine dirler ol sebepten Akın bahâne ittiler. Baki nedir diyalüm ömr müstedam ve müstahkem bâd
Bendenüz
Yusuf
Vesikanın münderecatından anlaşılacağı üzere yukarıda konu mevzuı olan Hoca Sinan Paşa’nın yerine, Nişancı Katamani Mehmed Paşa vezir-i âzam olmuş ve anın yerine nişancılığa damadı Manisa çelebisi (Şakayik tercümesinde İbn Manisa) Muhyiddin Mehmed tâyin edilmiştir. Bu arada hudut kumandanları arasında da değişiklik yapılarak Semendire sancak beyi Mihal oğlu Ali Bey azlolunup yerine akıncı kumandanlarından Turahan oğlu Ömer bey Semendire'ye tâyin edilmiştir.
Yine vesikada görüldüğü üzere sancak beylerinden Mesih beyi vezir veya beylerbeği yapmak üzere devlet merkezine davet etmişler ve Arnavutluğa Ayaş ve Nigebolu’ya Faik ve Mora’ya Hadım Süleyman, Silistre’ye Rakkas Sinan beyleri tâyin ederek akıncı kumandanlarından Hasan bey oğlu İsa bey’i azletmişlerdir.
Bu sırada Eflâk voyvodası Basarab, Boğdan voyvodası Büyük Stefan'la (1457-1504) ve Macarlarla geçinemediğinden onların taarruzlariyle muvakkat zaman için tahtını kaybederek Osmanlılara iltica eylediğinden basımları tarafından yerine, tarihlerde Kazıklı Voyvoda denilen Vlad Çepeş Eflâk voyvodası olmuştur (881 h 1476 m) ve az sonra Basaraba’ya yardıma tâyin olunan Rakkas Sinan Bey’in gayretiyle Basaraba tahtını elde etmiştir[19].
Vesika dolayısiyle bu izahatı verdikten sonra asıl konumuz olan Hoca Sinan Paşa’nın kısa hal tercümesine geçelim:
Zamanının mütefekkir âlimlerinen olan Sinan Paşa, İstanbul'un ilk kadısı olan Sivrihisar'lı Nasreddin Hoca ahfadından Hızır bin Celâl’ in oğludur. Babasının 863 h 1458 m de vefatında yirmi yaşında bulunduğuna göre 16 Recep 844 ve 1440 Aralıkta Sivrihisar veya Bursa'da doğmuştur[20]. İsmi Yusuf mahlası Sinan’dır. İbtida Edirne’de bir medresede sonra yine orada İkinci Murad’ın yaptırdığı Dâr-ül-Hadis medresesinde müderris olmuş, daha sonra da Fatih Sultan Mehmed kendisini hocalığına seçmiş ve 875 h 1470 m de vezir yapmıştır.
Fevkalâde zekâ ve ihatası sebebiyle o sırada İstanbul'u gelen Uluğ Bey talebelerinden meşhur Ali Kuşçu’dan’ talebesi Tokadlı Molla Lütfi’nin aldığı dersin tekrarlanması ile bilvasıta matematik öğrendi ve Pâdişâhın emriyle astronomide Kadı Zade-i Rumî’nin, Çagminî’ye yazdığı şerhe haşiye bile kaleme almıştır[21]. Fatih’in sarayda topladığı kitaplardan çok faydalandı, talebesi Molla Lütfi’yi saray kütüphanesine memur ettirdi.
Sinan Paşa, Gedik Ahmed Paşa’nın vezir-i âzamlıktan azli üzerine 881 h 1476 m de onun yerine başvezir olmuş ve 882 h 1477 m de Şakayikte sebebi gösterilmeyen bir hâdiseden ötürü azlolunup vezirliği alınarak memleketi olan Sivrihisar müderris ve kadılığına gönderilmiştir.
Fatih Sultan Mehmed’in vefatından sonra İstanbul’a gelen Sinan Paşa’ya II Bayezid vezirliğini iade etmiş[21a] Gelibolu sancak beğliğinde bulunup[22] 891 h 1486 m de kırk yedi yaşında vefat etmiştir[23].
Sinan Paşa’nın … … Tazarruat namiyle meşhur, eski tâbirle Nazm-ı bedî ve nesr-i beliğ ve umumi ifade ile şaheser olan münacâtı[24] edebiyatımızın nesirde en nefis ve taklidi mümkün olmayan samimî ve içten gelen bir eserdir. Tazarruat’ın bir parçası Ebüzziya matbaasında basılmış olup tamamı ise dört nüsha olarak Nur-ı Osmaniye kütüphanesinde 2602 ilâ 2605 numaralardadır. Tazarruat’tan başka Tezkire-i Evliya tercümesi de olup bir nüshası yine Nur-ı Osmaniye kütüphanesinde 2299 numaradadır. Bu eserlerinden başka tefsir ve fıkha dair risaleleri varsa da asıl şöhreti Tazarruat’ındadır.
Sinan Paşa, devrinin mütefekkir, ârif şeyhlerinden Şeyh Vefa denilen Muslihtıuddin Mustafa İbn Vefa’ya intisap etmişti. Bu zatın tekkesi münevverlerin toplantı yerlerindendi. Sinan Paşa hakkında bazı şuara tezkirelerinde de[25] epice malûmat vardır[26].
Sinan Paşa’nın İstanbul, Bursa ve Edirne’de 887 H 1482 M tarihli vakıfları vardı