Çok eski dönemlerden beri pek çok topluluğun kendisini yurt edinmesine tanıklık etmiş olan Anadolu toprakları, kendisini yurt edinenlerin varlıklarını sonraki dönemlere ve insanlara haber veren çok sayıda eseri barındırmış, bu eserlerden bazıları günümüze ulaşmış, bazıları ise kaybolmuştur. Kaybolan eserlerin izlerini ise ancak tarihsel kayıtlarda bulmak mümkün olabilmektedir.
Anadolu’da bulunan ve tıp tarihini ilgilendiren en önemli eserlerin başında hastaların tedavisi için tesis edilen kurumlar gelmektedir. Yunan-Roma Uygarlığı döneminde bu amaçla Anadolu’nun pek çok yerinde asklepiyonlar[1] ve xenodochiumlar[2] kurulduğu bilinmektedir. Pantokrator Manastırı Hastanesi (1136) Bizans dönemine ait klasik hastane örneği olarak İstanbul’da kurulmuştur.[3] İslâm coğrafyasında hastaların tedavi edildikleri yerler ise darüşşifalar/bimaristanlar olup, İslâmiyet’in Anadolu’ya girmesiyle bu coğrafyada da darüşşifaların kurulmaya başlandığı görülmektedir. Bunlardan bazıları günümüzde halen ayakta ve geçmişe tanıklık ederken, bazıları hakkındaki bilgileri ise ancak elimizdeki vakfiyelerinden, kitabelerinden, arşiv kayıtlarından ya da yazılı eserlerden öğrenebilmekteyiz.
Anadolu’ya girişlerinin daha erken dönemde başlamış olduğu bilinmekle birlikte,[4] Türkler 1071 yılında Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt zaferi sonrası Anadolu’yu kitleler halinde yurt edinmiş, sultanlar ve beyler Anadolu’da halkın refahı için kervansaraylar, hanlar, köprüler, hamamlar, medreseler, camiler, imaretler, zaviyeler gibi yapıların yanı sıra doğrudan halkın sağlığına yönelik olarak darüşşifalar inşa etmiş[5] ve onların varlıklarını tesis ettikleri vakıflarla sonsuza kadar korumaya çalışmışlardır.[6] Öte yandan Türkler yerleştikleri yerlerde yeni yapılar tesis ettikleri gibi, buralarda daha önceden kurulmuş olan yapıları da gözetmişler, onların vakfiyelerini yeniden düzenleyerek, varlıklarını sürdürmelerini sağlamışlardır.[7]
Türk tıp tarihi literatüründe Artukluların Mardin’de,[8] Selçukluların Kayseri,[9] Sivas,[10] Konya,[11] Aksaray,[12] Çankırı,[13] Kastamonu[14] ve Tokat’ta,[15] Mengüceklerin Divriği’de,[16] İlhanlıların Amasya’da,[17] Osmanlıların ise Bursa[18] ve Manisa’da[19] tesis ettikleri Anadolu darüşşifaları da içinde olmak üzere darüşşifalar ile ilgili olarak yayınlanmış çok sayıda yazı bulunmaktadır.
Meyyâfârikîn Bîmâristânı Anadolu toprakları üzerinde inşa edilen ilk darüşşifalardan birisi olup, Ünver’in, eserlerinde yazdığı bilgilerle hem bu hastaneyi bize haber verdiği, hem de Türk tıp tarihi literatürüne bu hastane ile ilgili çok değerli katkılar yaptığı görülmektedir.[20]
Ünver 1938 tarihli “Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında vakıf hastanelerinin bir kısmına dair” başlıklı yazısında Mardin Darüşşifası hakkında bilgi verirken Meyyâfârikîn Dârüşşifâsı hakkında şu çok kısa bilgiyi yazmaktadır:
“...Artikiler, hekimler ve tababeti pek himaye etmişlerdir. Zamanlarında mühim hekimler de yetişmiş ve bazı tıbbî eserler terceme ve telif olunmuşdur. Miyafarikin’de de bir darüşşifalarını buluyoruz...”[21]
1940 tarihli Selçuk Tababeti adlı eserinde ise “Artıklıların tababete hizmetlerinden: Dioskorid eserinin yeniden Arapçaya tercümesi” başlıklı bölümünde ise Meyyâfârikîn Dârüşşifāsı ile ilgili şu kayıt bulunmaktadır:
“...Ebu’l Muzaffer Alp İnalç Kutluğ âlim ve iyi ahlâklıdır. İran ve Diyarbakır’da hükümdarlığı vardır. Çok zengin idi. Bütün servetini halkın refahına sarfetmiştir. Silvan (Mayafarkin) de Karaman Köprüsünü yaptırmıştır. Yine Mayafarkin’de vakıflarını tayin ettiği bir hastane yaptırmıştır ki bunu bu eserin başından öğreniyoruz. Mayafarkin’deki hastaneye dair İbni Ebi Usaybia’nın nakli budur: بامراهلل القائم خليفة] Ḫalīfe el-Ḳā’im biemrillah] (hilâfeti 422) zamanında Diyarbakır valisi Nasirüddevle bin Mervan Mayafarkin’de iken kızı hastalanır, meyus olur, iyileşince ağırlığınca sadaka vermeği nezr eder. العلماء زاهد] Zāhidu’l-ʿUlemāʾ] lâkabiyle maruf bir hekim tedavi eder. Kız iyileşir. Zahit nezr olunan bu paralarla bir hastane yapılmasını ve bunun büyük bir ecri olduğunu söyler, hastane yapılır. İhtiyaçları ve evkafı tanzim edilir.[22] Bu hastanenin Dioskorid Kitabülhaşayiş’inin Süryaniceden Arapçaya ve bu Arapçasından Farsçaya yapılan ve tafsilatı verilen eserde Artıklıların Mayafarkin’de yaptıkları hastane bundan ayrı ve sonra yapılmış bir müessesedir. Bu hastanenin yerinde veya müstakil bir yerde olup olmadığı meçhulümüzdür...”[23]
Yine Ünver’in 1941’de kaleme aldığı “İstanbul’da Dioscorides eserleri ve Artıklılar” başlıklı yazısının 5 numaralı dipnotunda da Meyyâfârikîn Bîmâristânı hakkında şu bilgi görülmektedir:
“(5) Alp İnalç Kutluğ alim ve iyi ahlaklıdır. İran ve Diyarbekir’de hükümdarlığı vardır. Çok zengindir. Bütün servetini halkın refahına sarfetmişdir. (Silvan) Mayafarkin’de Karaman köprüsünü ve yine şöhreti Bağdad ile kıyas olunan Mayafarkin’de vakıflarını tayin ettiği bir hastane yaptırmıştır ki, bunu eserin mukaddimesinden öğreniyoruz. Düveli İslamiye’de Necmeddin Alpî diye yazılıdır. 547 (1152) de tahta geçmişdir. 25 sene hükümdarlığı var.”[24]
Sözen ise 1972 tarihli Anadolu Medreseleri-Selçuklu ve Beylikler Devri adlı eserinin 2. Cildinde “Silvan-Şifahane” başlığı altında Silvan’da Necmeddin İlgazi’nin karısı Sitti Raziye Hatun tarafından yaptırılan olası bir tıp medresesinden bahsetmektedir:
“Silvan-Şifahane. IV, no.3. Tarihi: Bu medreseyi Necmeddin İlgazi’nin karısı Sitti Raziye Hatun yaptırmıştır. Herhalde bu bir tıp medresesiydi. Sitti Raziye Hatun’un oğlu olan Kutbeddin İlgazi II de öldükten sonra buraya gömülmüştü. Sitti Raziye’nin Mardin’deki medresesi göz önüne alınarak bu yapı, 1176-1185 m. (572-580 h.) tarihleri arasına yerleştirilebilir. Mimarı: Belli değildir. Yapının incelenmesi: Silvan’da yaptığımız araştırmalarda bu yapıya ait herhangi bir iz bulamadık.”[25]
Hamarneh ise İbnu’l-Ḳuff hakkında kaleme aldığı 1974 tarihli eserinde, Muvaffaku’d-dîn b. Al-Matrân’ın Bustānu’l-Eṭibbā’ adlı eserini kaynak göstererek, Meyyâfârikîn hastanesinin açılış tarihinin 1 Şevvâl 417 olduğunu bildirmektedir:
“...He also informed us that the Mayyâfâriqîn hospital was completed and patients were admitted to it on the first of Shawwâl, 417/1027...”[26]
Amaç
Meyyâfârikîn Bîmâristânı hakkında ikincil kaynaklarda karşılaşılan bu bilgilerin alıntılandığı birincil kaynaklara ulaşılarak, bunların yayınlandıkları dilde dijital ortama aktarılması, tam metinlerinin ve Türkçe çevirilerinin verilmesi ve ulaşılan bulgular ışığında Meyyâfârikîn Bîmâristânı tarihinin yeniden gözden geçirilmesi ve literatürde karşılaşılan bazı karışıklıkların düzeltilebilmesi bu çalışmanın amaçlarını oluşturmaktadır.
Gereç ve Yöntem
I. Aḥmed bin Yūsuf bin ʿAlī bin el-Ezraḳ el-Fāriḳī, Tārīḫu’l-Fāriḳī, Tahkik ve Takdim: Bedevī Abdu’l-Laṭīf Avaḍ, Gözden geçiren: Muḥammed Şefīḳ Ġirbāl, el-Heyʾetu’l-ʿĀmme li-Şuʾūni’l-Meṭabiʿ el-Emīriyye, el-Kāhire, 1379 H, 1959 M [Ibn al-Azraq al-Fāriqī, Tārīkh al-Fāriḳī, edited by B.A.L. Awad, revised by M. Sh. Ghorbal, General Organization for Government Printing Office, Cairo, 1959].
II. İbnü’l-Ezrak, Mervanî Kürtleri Tarihi, Türkçesi: Mehmet Emin Bozarslan, Koral Yayınları, İstanbul, 1975.
III. Aḥmed bin Yūsuf bin ʿAlī bin el-Ezraḳ el-Maʿrūf bi-İbnu’l-Ezraḳ, Tārīḫ-i Meyyāfāriḳīn ve Āmid [Ḳısmu’l-Artuḳiyyīn], Taḥḳīḳ ve Dirāset [İnceleme] ve Fehāris [Fihristler]: Aḥmed Ṣāvrān, Atatürk University, The Faculty of Arts and Sciences, Erzurum, 1987 [A Critical Edition of The Artukid Section in Târîkh Mayyâfârıḳîn wa Âmid by Ibnu’l-Azraḳ al-Fâriḳî Aḥmad b. Yûsuf b. ‘Alî (510- 578/1116-1182), edited by Ahmet Savran, Atatürk University, The Faculty of Arts and Sciences, Erzurum, 1987].
IV. İbnu’l-Ezrak, Ahmed b. Yusuf b. Ali, Meyyâfârikîn ve Âmid Târihi (Artuklular Kısmı), Araştırma, İnceleme ve Notlarla Çeviren: Ahmet Savran, Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum, 1992.
V. Ebū Naṣr Esʿed bin İlyās bin Maṭrān, müteveffā 587 hicrī, Bustānu’l-Eṭibbāʾ ve Ravḍatu’l-Elibbāʾ, Merkez-i İntişār-i Nesḫ-i Ḫaṭṭῑ, Tehrān, 1459 Hk, 1368 Hş [Abu nasr Asʿad ibn Ilyas ibn Maṭran (d. 587/1191), Bustān al-Aṭibbaʾ wa Rawḍat al-Alibbāʾ, Facsimile Edition of the Manuscript held at Malik Public Library with an Introduction by Dr. Mahdi Muhaghghigh, Center for the Publication of Manuscripts, Tehran, 1989].
VI. İbn Ebī Uṣaybiʿa, Ebū el-ʿAbbās Aḥmed b. el-Ḳāsım b. Ḫalīfe b. Yūnus esSaʿdī, ʿUyūnu’l-Enbā fī Tabaḳāti’l-Eṭibbāʾ, Matbaʿatu’l-Vahbiyye, 1299.
VII. Dīsḳūrīdes el-ʿAynzerbī. Kitābu’l-Ḥaşāʾiş ve’l-Ḥayvān. İstanbul: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, No: A. 2147.
Birincil kaynaklarda Meyyâfârikîn [ميافارقين] ve bîmâristân [بيمارستان] kelimeleri arandı. Bu kelimelerin bulunduğu kısımlar, dijital ortama aktarıldı ve Türkçe çevirileri yapıldı. Elde edilen bu bulgular ikincil kaynaklarda daha önce ulaşılmış bilgilerle karşılaştırıldı.
Bulgular
İbnu’l-Ezraḳ’ın Meyyâfârikîn ve Âmid tarihini ele aldığı eserinde Meyyâfârikîn Bîmâristânı ile ilgili ilk bulgu Nasru’d-Devle’nin 414 / [1023/1024] yılında Meyyâfârikîn’de bîmâristânı kendi parasıyla yaptırdığını ve binanın yapımını da Hazinedar Bahtiyeşû‘nun oğlu Kâtip Büyük Ebû Sa‘îd’in üstlendiğini bildiren kayıttır:
“Dendi ki: 414 / [1023/1024] senesinde Naṣru’d-Devle Bīmāristān’ı yaptı ve camiʿi onardı. Bina yapımı ve onarım işlerini Hazinedar Baḫtiyeşūʿnun oğlu Kātip Büyük Ebū Saʿīd üstlendi.”[28]
İbnu’l-Ezraḳ’ın Meyyâfârikîn ve Âmid tarihini ele aldığı eserindeki ikinci bulgu ise Nasru’d-Devle’nin oğlu Emîr Hasan’ın oğullarından Ebû Sa‘îd’in yaşadığını ve onu bîmâristânda hasta iken gördüğünü bildirdiği satırlardır:
“Dendi ki: Emīr Ḥasan’ın cesedini aldılar, Muḥdes̠e Camii’nde, doğu revakında ana binanın dışına taşındı ve gömüldü. Oradan kubbeye bir kapı açıldı. Ardında Ebū Saʿīd ve Menklān adında iki çocuk bıraktı. Ebū Saʿīd bu zamana kadar yaşadı ve kör oldu. Ben onu kör iken bir müddet hastanede gördüm. Bundan sonra Emīr Tacu’d-devle bin Manṣūr bin Niẓāmi’d-dīn’in yanına nakledildi.”[30]
İbn Matrân’ın Bustānu’l-Eṭibbāʾ ve Ravḍatu’l-Elibbāʾ adlı eserinde Meyyâfârikîn Bîmâristânı ile ilgili ilk bulgu hastanenin açılış tarihinin hicri 417 yılının Şevvâl ayının başı olduğudur:
“...Meyyafariḳīn Bīmaristānı’nın bitirilmesi ve hastaların orada yer almaları ve tedavilerine başlanması hicri 417 senesi Şevvāl’inin başındaydı...”[32]
İbn Matrân’ın Bustānu’l-Eṭibbāʾ ve Ravḍatu’l-Elibbāʾ adlı eserinde Meyyâfârikîn Bîmâristânı ile ilgili ikinci bulgu ise hastanenin bânisinin Zâhidu’l-‘Ulemâ’ olduğunu bildiren kayıttır:
“...Bu Meyyāfāriḳīn Māristanı’nın kurucusu olan Ebī Saʿīd Zāhidu’lʿUlemāʾnın hikâyesidir...”[34]
İbn Ebî Usaybi‘a’nın ʿUyūnu’l-Enbāʾ fī Tabaḳāti’l-Eṭibbaʾ adlı eserinde ise Zâhidu’l- ‘Ulemā’ başlığı altında, onun kimliği ve eserleri ile Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın yapılma sebebini açıklayan kayıt bulunmaktadır:
“Zāhidu’l-ʿUlemāʾ: O Ebū Saʿīd Manṣūr bin ʿİsā’dır. Naṣrānī ve Nasṭūrī idi ve fazileti ile tanınmış Naṣībīn Maṭrānı kardeşiydi. Zāhidu’l-ʿUlemāʾ tıp sanatında, İbn Buṭlān’ın Daʿvetu’l-Eṭibbāʾ isimli kitabını kendisine telif ettiği Naṣīru’d-Devle bin Mervān’a hizmet etti. Naṣīru’d-Devle tıp sanatında Zāhidu’l-ʿUlemāʾya saygı duyar, güvenir ve bağışta bulunurdu ve Zāhidu’l-ʿUlemāʾ Meyyāfāriḳīn Bīmāristānı’nı yaptıran kişidir. Eş-Şeyḫ Sedīdu’d-Dīn bin Rākīka eṭṬabīb Meyyāfāriḳīn Bīmāristānı’nı inşa sebebini bana şöyle anlattı: Meyyāfāriḳīn Bīmāristānı’nın yapılmasının sebebi şudur ki Naṣīru’dDevle bin Mervān’ın oradayken bir kızı hastalandı ve o kıza çok üzülüyordu ve iyileştiği zaman onun ağırlığınca parayı sadaka vereceğine dair kendi kendine söz verdi ve Zāhidu’l-ʿUlemāʾ onu tedavi edince ve kız da iyileşince Zāhidu’l-ʿUlemāʾ, Naṣīru’d-Devle’ye kızı için sadaka olarak verdiği bu paranın tamamını, insanların yararlanacağı bir bīmāristānın binasında harcamasını ve böylece büyük bir sevap ve güzel bir şöhret kazanacağını işaret etti. Dedi ki: O da bīmāristānın inşasını emretti ve ona çok para harcadı ve ona yeterince emlak vakfetti ve oraya ve gereken şeylerin hepsini koydu ve en kaliteli şeyleri getirdi. Zāhidu’lʿUlemāʾnın bazı kitapları vardır. Kitābu’l-Bīmāristānāt, Kitāb fī Fuṣūl ve’lMesāʾil ve’l-Cevābāt. O iki kısımdır. Birincisi Ḥasen bin Sehl’in ortaya koyduğu, onun dolabında, çekmecelerinde ve benzer yerlerde bulduğu defterler ve kağıtlardaki sorular ve cevapları ihtiva eder ve ikinci kısım Fāriḳī Bīmāristān’ında kurulmuş olan ʿilim meclisinde cevap verdiği Cihetu’l-Fuṣūl ve’l-Mesāʾil ve’l-Cevābāt üzerinedir. Kitāb fī’l-Menāmāti ve’rRuʾyā. Kitāb fīmā yecibu ‘alā el-mute‘allimīn li-ṣınā‘ati’ṭ-ṭıbbi ṭaḳdīmin ‘ilmihi. Kitāb fī Emrāḍi’l-ʿAyn ve Mudāvātihā.” [37]
Dioscorides’in Peri Hyles Iatrikes / De Materia Medica / Kitābu’l-Ḥaşāʾiş adlı eserinin Farsça çevirisinin Arapça olan girişinde Alp İnalç Kutlug Beg Ebû’l-Muẓaffer Alpî bin Temurtaş bin Artuk tarafından Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın vakıflarının yeniden düzenlendiğine dair bir açıklama yer almaktadır:
“...Onun [Alp İnalç Ḳutluġ Beg Ebū’l-Muẓaffer Alpī bin Temurṭaş bin Artuḳ] sîreti tarihlendirilse diğerlerinin sîretlerinin önüne geçer. Onun fazileti diğer faziletlerin hepsini içerir. Onun iyiliklerdeki bir saati aylar gibidir. Yüce Allah’ın rızasını istediği için nice malı Allah yolunda harcamıştır. Tıpkı diğer zamanlarda eşi benzeri görülmemiş Karaman köprüsü gibi. Oranın iktâ‘ yoluyla vakfedilen vakıflarını, sadakalardan gelen gelirlerini yeniden düzenlemeye öncülük etti. Vilâyetindeki –Allah orayı mamur kılsın- camilerin imarına ve Mīfāriḳīn şehrindeki hastaneye koyduğu harç ve oraya tahsis ettiği vakıf hala geçerlidir. Allah onu merhamet, acıma, kudret, masumiyet ve şefkat gibi özelliklerle dünyaya üstün kılmıştır.”[39]
Tartışma ve Sonuç
Bîmaristân el-Fârikî olarak da adlandırılan[40] Meyyâfârikîn Bîmâristânı Anadolu topraklarında inşa edilen en eski darüşşifalardan birisidir. Ulaşılabilen ana kaynaklardan birinin yazarı olan İbn Ebî ‘Usaybi‘a’nın verdiği bilgiler, literatürdeki bazı eserlerde de bildirildiği üzere,[41] bu hastanenin Mervânîler döneminde (983-1085) inşa edildiğini ortaya koymaktadır. Hastanenin yapılma nedeni hasta olan kızının iyileşmesi halinde, Nasîru’d-Devle’nin (s. 1011-1061) kızının ağırlığınca parayı sadaka olarak vereceğine dair kendi kendine verdiği sözdür. Tedaviyi yapan Zâhidu’l-‘Ulemâ’ tedavi edilen kızının iyileşmesi üzerine, Emîr Nasîru’d-Devle’ye sadaka olarak vereceği bu para ile bir hastane yaptırmasını işaret etmiş ve Nasîru’d-Devle de hastaneyi yaptırarak, onun için mülkler vakfetmiştir. İbnü’l-Ezrak’ın bildirdiğine göre hastanenin yapım işini Hazinedar Bahtiyeşû‘nun oğlu Kâtip Büyük Ebû Sa‘îd üstlenmiştir. Elde edilen bilgilere göre, İbnu’l-Ezrak’ın bildirdiği 414/(1023/1024) tarihinde büyük olasılıkla hastanenin yapımına başlandığını söylemek mümkün olabilirken, İbn Matrân’ın yazdığı Şevvâl 417 başında (15 Kasım 1026) da hastanenin kesin olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
İbnu’l-Ezrak’ın Tārīḫu’l-Meyyāfāriḳīn ve Āmid adlı eserinin Mervânîler ve Artuklular dönemlerini içeren Türkçe çevirilerinin tamamının gözden geçirilmesi sırasında fark edilen ve İbnu’l-Ezrak’ın Nasîru’d-Devle’nin torunu, yani oğlu Emîr Hasan’ın oğullarından birisi olan Ebû Sa‘îd’i kör olarak Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nda gördüğüne dair kaydı da önemli bir bulgudur. Eserin Artuklular kısmını çeviren Savran’ın bildirdiğine göre İbnu’l-Ezrak’ın eserinin mevcut olan iki yazmasından geniş olanı 572/(1176), muhtasar olanı ise 560/(1160) yıllarında yazılmıştır.[42] Yine Mervânîler dönemini içeren kısmın düzeltilerek yayınlanan baskısının geniş nüshayı temel aldığı göz önünde bulundurulduğunda, Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın 1176 tarihi dolayında ayakta olduğunu ve hizmet verdiğini söylemek olanaklı görünmektedir. Bu dönemde Meyyâfârikîn Artuklu Necmu’d-Dîn Alpî’nin (s. 1152/3-1176) yönetimi altında bulunmaktadır.
Dioscorides’in Kitābu’l-Ḫaşāʾiş adıyla Arapçaya çevrilen Peri Hyles Iatrikes / De Materia Medica adlı eserinin Farsça çevirisinin önsözünde Arapça olarak yazılı bulunan bilginin de önemli olduğu görülmektedir. Necmu’d-Dîn Alpî Karaman Köprüsü’nü tamamlatmış/yaptırmış, hem de daha önceki vakıfları yeniden düzenlemiştir. Karaman Köprüsü’nün yapımı ile ilgili kayıtlar İbnu’l-Ezrak’ın Tārīḫu’l-Meyyāfāriḳīn ve Āmid adlı eserinde görülmektedir.[43] Düzenlenen vakıflar arasında Meyyâfârikîn Bîmâristānı ve camiler bulunmaktadır. Yerleşilen bölgelerde bulunan yapıların korunması, gerektiğinde onarılması ve varlıklarını sürdürebilmeleri için vakıflarının tayin edilmesi, yeniden düzenlenmesi ve denetlenmesi[44] Türklerin ve buna bağlı olarak Artukluların (1102- 1409) uygarlık eserlerine karşı olan tutumları ile doğrudan ilgili olduğu düşünülebilir.
İbnu’l-Ezrak’ın Tārīḫu’l-Meyyāfāriḳīn ve Āmid adlı eserinin Mervânîler ve Artuklular dönemlerini içeren Türkçe çevirilerinin tamamı gözden geçirildiğinde Ünver’in Mervânîler döneminde olan hastane ile Artuklular döneminde olan hastanenin birbirinden ayrı olduğu iddiasını destekleyen bir bilgiye tarafımızca ulaşılamamıştır. Hasar gören, yıkılan ya da yapımı yarım kalan surların, burçların, camilerin, çarşıların, köprülerin vb. onarılması ya da yeniden yapılması ile ilgili kayıtların eserde oldukça sık yer aldığı[45] göz önüne alındığında, İbnu’l-Ezrak’ın eserinde Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın hasar gördüğü ya da yıkıldığını bildiren herhangi bir kaydın olmaması, Mervânîler döneminde Zâhidu’l-‘Ulemâ’nın önerisiyle Nasîru’d-Devle tarafından bina edilen Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın Artuklular döneminde de ayakta olduğunu ve hizmetine devam ettiğini, Necmu’d-Dîn Alpî döneminde de Meyyâfârikîn Bîmâristânı’nın vakıflarının yeniden düzenlendiğini düşünmemize ve söylememize olanak vermektedir.
Yine yapılan araştırmalar sırasında bazı kaynaklarda bulunan Silvan’da Necmeddin İlgazi’nin karısı Sitti Râziye Hatun tarafından yaptırılan “olası bir tıp medresesi” hakkında her hangi bir kayda rastlanmamıştır. Bu bilginin kaynağı olarak gösterilen Silvan Tarihi adlı eserde yalnızca Kutbuddin II. İlgazi ile ilgili olarak “Müşarünileyh, (580) tarihinde vefat edip validesi (Sitti Râziye) nin yaptırdığı medresede defnedilmiştir” şeklinde bir kayıt bulunmaktadır.[46] Bu konuda bir başka bilgi ise Mardin Artukoğulları Tarihi adlı eserde yer almakta, Melik II’inci Kutbeddin İlgazi bin Necmeddin Alpi bin Timurtaş ibni İlgazinin mezarının Savur Kapısında Râziye Hatun medresesinde olduğu bildirilmektedir.[47] Kâtip Ferdî’nin Mārdīn Mülūk-ı Artuḳiyye Tārīḥi ve Kitābeleri ve Sā’ir Ves̠ā’iḳ-i Mühimme adlı eserinde Kutbu’d-dîn Gâzî bin Necmu’d-dîn Alpî öldüğünde “...Bāb-ı Ṣavur ḳurbunda vālidesi inşā etdügi “Sitt Raḍviyye/Rażviyye” Medresesi’nde defn olundı...” diye bildirilmektedir.[48] Necmeddin Alpî’nin hanımı ve Kutbeddin İlgazi’nin annesi Sitt Radviyye tarafından yaptırılan-kendi adıyla da anılan-Hatuniye Medresesi (1185’den önce)[49] halen Mardin’de Gül Mahallesi’nde bulunmakta olup,[50] adı geçen mahalle ise Savurkapı Semti’ne bağlıdır.[51] Kutbeddin İlgazi ve annesi Sitt Radviyye’nin mezarları da burada bulunmaktadır.[52] Bu bilgiler ışığında Meyyâfârikîn’de (Silvan’da) Sitt Radviyye tarafından yaptırılan bir medrese ve aynı zamanda bir tıp medresesi bulunduğunu söylemek mümkün olmamaktadır.