Giriş
Tercümanlar konusunda ilk ve en önemli çalışmalardan birisi Cengiz Orhonlu’ya aittir.[1] Ona göre tercüman “tercüme yapan kimse”[2] , “ağızdan tercüme yapan”[3] kişi demektir. Orhonlu bu çalışmasında Osmanlı Devleti’ndeki tercümanları dört sınıfta ele almakta ve bunları “Divan-ı Hümayun Tercümanları”, “Eyalet Tercümanları”, “Müessese Tercümanları” ve “Yabancı Elçilik ve Konsolosluk Tercümanları” olarak isimlendirmektedir. “Yabancı Elçilik ve Konsolosluk Tercümanları” konusunda önemli bilgiler bulunan Orhonlu’nun çalışmalarında tercümanlık kurumdaki bozulma ve XVIII. yüzyılda tercümanlar konusunda yapılan reformlar hakkında - “Fakat XVIII. asrın ortalarından itibaren bu durumun elçilikler tarafından ihlâl edildiğini gören Osmanlı Devleti bunların kontrol altına alınması için ciddî teşebbüslerde bulundu” cümlesi dışında- herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Goffman’a göre ise, “tercümanların görevi metni harfi harfine çevirmekten çok içeriği aktarmaktı.” Tercümanların çoğu Ermeni, Yahudi ya da Rum Ortodoks Osmanlı tebasıydı.[4] Bernard Lewis’e göre tercüman “bir dilden diğerine tercüme yapan kişi, farklı diller konuşan farklı insanlar arasında iletişmi mümkün kılan kişi”[5] anlamına gelir. Osmanlı Devleti’ndeki tercümanlar konusunda farklı ve ilginç bilgilerin yer aldığı Lewis’in çalışmasında da tercümanlık kurumdaki bozulmadan ve XVIII. yüzyılda tercümanlar konusunda yapılan reformlardan bahsedilmez. Konuyla ilgili olarak çalışanlardan birisi de Kemal Çiçek’tir.[6] Onun çalışması da XVIII. yüzyılda tercümanlar konusunda yapılan reformlar hakkında bilgi içermez. Veinstein’in çalışmasının başlığı “Osmanlı Yönetimi ve Tercümanlar Sorunu” olsa da bu çalışmada sadece Divan-ı Hümayun tercümanları ele alınmış, elçi ve konsolos tercümanları meselesine değinilmemiştir.[7] Marmara,[8] Şahin[9] ve Akgün-Kulu[10] tarafından yapılan araştırmalarda da konu ele alınmamıştır. Berridge,[11] eserinde elçi ve konsolos tercümanları konusuna yer vermiş olmasına rağmen 1758 tercüman reformu üzerinde durmamış ve genellikle tercümanların XIX. yüzyıldaki durumu üzerine odaklanmıştır. Kocabaşoğlu, Majestelerinin Konsolosları adlı eserinde, tercümanların genellikle yerli ahali arasından seçildiğini belirtmektedir.[12] Ancak çalışmasının önsözünde de vurguladığı gibi eserinin konusu XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki İngiliz konsoloslukları olup 1758 tercüman reformu üzerinde durmamıştır.[13] Yalçınkaya’nın, 1776-1794 yılları arasında İstanbul’da İngiliz elçiliği görevini yürüten Sir Robert Ainslie hakkındaki çalışması[14] daha çok iki ülke arasındaki siyasi ve ticari ilişkiler, 1784 yılından itibaren İngiliz tüccarların masdariyye vergisinden muaf tutulması, Londra’da ilk Türk Büyükelçiliğinin açılması ve İngiliz elçisinin Londra’ya dönüş yolculuğu gibi konular üzerine yoğunlaşmış olup 1758 tercüman reformu hakkında bilgi içermemektedir.
Bununla birlikte XVIII. yüzyılda yapılan tercüman reformlarına değinen çalışmalar da vardır. Bu cümleden olarak Yazar,[15] Yüksek Lisans tezinde elçi ve konsolos tercümanları konusuna yer vermiş, 1730 yılından sonra kurumda bozulmalar olduğu belirtmiş ancak 1758 tercüman reformundan sadece “1758 yılında yapılan bir sayıma göre” diyerek konudan dolaylı olarak bir cümle ile bahsetmiştir. Bayraktar’ın çalışmasında[16] XVIII. yüzyılda tercümanlık kurumundaki bozulmadan özellikle Halep merkezli olarak bahsedilerek H.1172 (1758) ve H.1180 (1766-67)[17] yıllarındaki reform girişimleri birer cümleyle ele alınmış, ayrıntıya inilmemiştir. Ali İhsan Bağış, tercümanlık kurumunun bozulmasının önemli bir sonucu olarak ortaya çıkan “Avrupa Tüccarı” meselesini ele aldığı çalışmasında 1758 tercüman reformuna doğrudan değinmemiştir.[18] Polatçı’nın eserlerinde sefaret tercümanları ve sayıları gibi konularda önemli bilgiler verilmekle birlikte 1758 reformu konusunda; 1730 yılından sonra tercüman sayısının arttığı belirtilmiş ve “1758/1759 tarihinde yapılan düzenlemeye göre ölen ya da görevden ayrılan tercümanların yerine başkalarına yeniden berat verilmemesi kararlaştırılmıştır” denilmekle yetinilmiştir.[19] Ancak bu ifade gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Çünkü reformun başlangıç yılı 1758/1759 değil, 7 Safer 1172 (10 Ekim 1758)’dir. Ayrıca reformun temel prensibi “ölen ya da görevden ayrılan tercümanların yerine başkalarına yeniden berat verilmemesi” değil, “H.1143 (M.1730-1731) ile reformun tarihi olan 7 Safer 1172 (10 Ekim 1758) tarihleri arasında ihdas edilmiş olan tercümanlık beratlarının ölüm veya terk durumunda başkasına verilmemesi” esasıdır. Kenan İnan[20] konuyla ilgili araştırmasında 1786 ve 1792 yıllarında tercümanlarla ilgili olarak yapılan reformları kısaca ele aldıktan sonra gurre-i Zilhicce 1220 (20 Şubat 1806) tarihli nizamname üzerinde durarak, belgenin hem aslını hem de Latin harflere çevrilmiş metnini yayımlamıştır. Sezai Balcı[21] doktora tezinin bir bölümünde tercümanlar konusundaki suiistimallerden ve berat satışından bahsetmekte ve XVIII. yüzyılla ilgili olarak 1722, 1758 ve 1776 yıllarındaki reform girişimlerine birer cümleyle değinmiştir. Demiryürek[22] ve Boogert[23] çalışmalarında konuya biraz daha ayrıntılı olarak değinmişlerdir. Demiryürek çalışmasında 1758 ve 1786 reformlarından bahsetmiş, 1758 reformunun temel niteliği -1730-1758 yılları arasında verilen tercüman beratları berat sahibi öldüğünde veya görevi bıraktığında başkasına verilmeyecektir- üzerinde durmuş ve 1786 reformunun tercümanın seyahat hürriyetiyle ilgili -tercüman herhangi bir amaçla bir yere gittiğinde yol emri verilecek ve yol emrine hızlıca gidip gelmesi maddesi ilave olunacak- düzenlemesini incelemiştir. Demiryürek ayrıca 1767 yılında uygulamaya konulan tercüman hizmetkârlarının sayısının ikiyle sınırlandırılması reformunun uygulanmasını da ele almıştır. Ancak bu çalışmada 1758 reformunun nasıl uygulandığı ve ahidname sahibi devletleri nasıl etkilediği üzerinde durulmamıştır. 1758 tercüman reformu konusunda şimdiye kadar yapılmış en ayrıntılı çalışma ise Mauritis H. van den Boogert tarafından yapılmıştır. Boogert çalışmasında 1758, 1766, 1781, 1786 ve 1806 reformlarını incelemiştir. Ona göre 1758 yılındaki düzenlemenin amacı tercümanların sayısını tespit etmek değil, tercümanların hangi kentlerde yoğunlaştıklarını bulmaktı. O, 1758 reformunun Avrupalı devletlere olan etkilerini de kısaca ele almış, örnekler vermiştir.[24] Ayrıntıya girmeden 1766 reformundan da bahseden Boogert,[25] 1781 reformu konusunda tercümanların iki hizmetkâr istihdamı ve bunlara verilecek yol emirleri üzerinde durmuştur.[26] 1786 reformunun daha çok “fahrî dragomanları” ilgilendirdiğini belirten araştırmacı[27] 1806 reformunun 1786 düzenlemesini teyit eder nitelikte olduğunu belirtmektedir.[28] Sonuç olarak denilebilir ki 1758 reformu bahsi geçen hiçbir çalışmada sebep ve sonuçlarıyla birlikte ayrıntılı ve tam olarak ortaya konulmuş değildir. Söz konusu reform, ahidname sahibi olup tercüman istihdam eden bütün devletleri ilgilendirdiğinden konu çok geniş kapsamlıdır ve derinlik ve kapsam açısından bir makalenin sınırlarını aşmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda tercümanlık kurumunun bozulmasıyla doğrudan bağlantılı olan ve 1758 tercüman reformunun en önemli nedenlerinden birini oluşturan “dragoman/fahri dragoman” ifadeleri ahidnameli devletlerden biri olan İngiltere özelinde ele alınacak ve 1758 tercüman reformunun İngiltere himayesindeki tercümanları nasıl etkilediği incelenecektir. Unutulmaması gereken nokta, tercüman atamalarına veya azillerine Osmanlı yönetiminin hemen hemen hiç müdahale etmediği ve tüm atamaların elçi arzıyla gerçekleşmiş olduğudur.
1. Tercümanlık Kurumunda Bozulma: “Dragoman” ve “Fahrî Dragoman” Kavramları
Tercümanlık sistemindeki bozulmayı, tercümanları “dragoman” (elçi ve konsolosların hizmetinde çalışan ve gerçekten tercümanlık işiyle uğraşanlar) ve “fahri dragoman” (aslında tercümanlık yapmayan sadece unvanı parayla satın alan ve tercümanlığın imtiyazlarından yararlananlar) olarak iki grupta ele alarak değerlendiren Boogert[29] bozulmanın ne zaman başladığı konusunda şunları yazmaktadır:[30]
İlk fahrî dragomanın ne zaman atandığı açık değildir. Bir İngiliz kaynağına göre, dragomanlık unvanının satışı 1737 yılında başlamıştır, ama bir diğeri en başından beri bu beratları büyükelçilerin sahip olduğu ek bir gelir olarak sunmaktadır. Hollandalıların himaye sistemini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarının yalnızca Calkoen döneminde (görevde kaldığı yıllar 1726-44) önemli bir hale geldiği büyükelçilik kayıtlarından açıkça anlaşılmaktadır, ama daha önceki dönemlere ait kayıtlar yetersizdir. Aynısı İngilizler için de geçerlidir.
1747-1762 yılları arasında İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi Sir James Porter’in torunu Larpent, Porter’in “Yabancılara, Yahudilere ve Ermeniler’e herhangi bir diplomatik temsilciden daha büyük ölçüde korunma” sunduğunu belirterek “bu korunma için ücretler o vakit elçilerin gelirlerinde önemli bir kalem oluşturdu” diye yazmakta[31] ve berat satışını onaylamaktadır. Christine Laidlaw, berat satışının XVIII. yüzyıl sonlarına kadar büyükelçilerin alışılmış gelir kaynaklarından biri olarak kalmaya devam ettiğini ifade etmektedir.[32] Wood’a göre, İngiliz büyükelçiler berat ya da patent satışından daimi bir gelir elde ediyorlardı. Beratın sağladığı ayrıcalıktan yararlanabilmek için zengin Ermeniler, Rumlar ve Musevîler cömert davranmaya istekliydiler.[33] Öyle anlaşılıyor ki, berat satışı Avrupalı büyükelçilerin ek gelir elde ettikleri bir uygulamaydı. Bu amaçla gerçekte dil bilmeyen ama tercümanlık beratının sağladığı imtiyazlardan yararlanarak çıkar elde etmek (rahat ticaret yapmak, bazı vergilerden kurtulmak vs) isteyen varlıklı Osmanlı gayrimüslimleri elçilikler aracılığıyla tercümanlık beratı (satın) alıyorlardı. Osmanlı kaynaklarında “dragoman” ile “fahrî dragoman” ifadeleri bulunmamaktadır. Bunu da doğal karşılamak gerekir. Çünkü onlar için tercüman sıfatı taşıyan herkes eşitti ve aynı haklara sahipti. Ancak tercüman beratını satarak gelir elde eden elçiler hangi tercümanın “dragoman”, hangisinin “fahrî dragoman” olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden berat verilen tercümanlardan hangilerinin “fahrî dragoman” olduğunun tespiti için yabancı elçilik kayıtlarının incelenmesi gerekmektedir. Bu açıdan şanslıyız ki, en azından iki “fahrî dragomanın” izini XVIII. yüzyıl kayıtlarından takip edebiliyoruz. Bununla birlikte Osmanlı kaynaklarında “dragomanlar” ve “fahrî dragomanlar” arasında bir ayrım yapılmadığı için Osmanlı kaynaklarından hareketle ilk “fahrî dragomanın” ne zaman atandığı sorusuna kesin bir cevap vermek ve bütün “fahrî tercümanları” tespit etmek çok güç görünmektedir. Böyle olmakla birlikte bazı ipuçları yolumuzu aydınlatmaktadır.
2. Vaka İncelemesi: İki “Fahrî Dragoman” Beratının Hikâyesi
Elçilerin tercümanlık beratı satmaya ne zaman başladığı sorusuna kesin bir cevap vermek çok zor olsa da eldeki XVII. yüzyıl sonlarına ait belgelerin ışığı altında, bunun en azından İngiltere elçileri için 1694 yılında mevcut bir uygulama olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü evâhir-i Şaban 1105 (17-25 Nisan 1694) tarihli bir kayda göre, İngiltere elçisinin talebi üzerine yanında bulunan 6 eski tercümanın beratı yenilenmiş, 1 tercümanın beratı zaten yeni verilmiş olduğundan yenilenmesine gerek duyulmamıştır. Kaydın verdiği bir başka bilgi ise bahsi geçen 7 kişiye ilave olarak 7 yeni kişinin daha elçi tercümanı olarak atandığını bildirmesi ve elçi yanında bulunan tercüman sayısının 14 olduğunu ifade etmesidir.[34] 1694 yılında yeni atanan söz konusu 7 elçi tercümanının tamamının “fahrî dragoman” olduğunu düşünmemek için hiçbir neden yoktur. Boogert çalışmasında 1 tercüman için doğrudan “fahrî dragoman” ifadesini kullanmıştır.[35] Onun “fahrî dragoman” olarak adlandırdığı İngiltere Halep konsolos tercümanı Hanna Abdin’e verilen beratın izi geriye doğru takip edildiğinde söz konusu tercümanlığın 1694 yılında ihdas edilen tercümanlıktan birisi olduğu görülmektedir. 1694 yılında bu kadroya atanan ilk kişi elçi yanında görev yapmak üzere tayin edilen Nesim veled-i Yako’dur. 1762 yılında aynı kadroya atanan tercümanın adı ise Hanna Abdin’dir.[36]
1762 yılında Halep İngiliz konsolosu tercümanlığına atanan ve kendisine tercümanlık beratı verilen Hanna Abdin’in adı Osmanlı kayıtlarında Hanna veled-i Corci Abdi olarak kayıtlıdır.[37] Hanna veled-i Corci Abdi, 1806 yılına kadar tercümanlık beratına sahip olmuş ancak “şürût-ı nizâma mugayir” hareketinden dolayı beratı Osmanlı yetkililerince “ref” ve tercümanlık kaydı da “terkin” edilmiştir.[38] Hanna’ya verilen tercümanlık kadrosunun tarihî seyri yukarıdaki tabloda ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Boogert’in eserinde “fahrî dragoman” olarak açıkça zikredilmeyen ancak tercümanlık beratı satın almak için 2.600 kuruş ödediği için benim “fahrî dragoman” olduğunu düşündüğüm bir başka tercüman daha bulunmaktadır. Bu tercümanın adı Mihalaki veled-i Nikolo Petraki’dir ve 6 Temmuz 1766 tarihinde İzmir konsolosu yanında tercüman olarak tayin edilmiştir. Mihalaki tercüman beratı alabilmek için İzmir İngiliz konsolosu aracılığıyla İstanbul’daki İngiliz elçisi ile pazarlık yapmış, sonunda 2.600 kuruşa berat sahibi olmuştur.[39] O yıllarda tercüman beratı için Osmanlı yetkililerine masraf olarak yaklaşık 500 kuruş ödeniyordu.[40] Kalan paranın konsolos ile elçi arasında paylaşıldığı düşünülebilir. Mihalaki’nin 2.600 kuruşa satın aldığı tercümanlık beratının izi geriye doğru takip edildiğinde bu tercümanlığın 1704 yılında ihdas edildiği görülmektedir. 1704 yılında bahsi geçen kadroya atanan ilk tercüman Atina ve Eğriboz iskelelerindeki İngiltere konsolosu yanına görev yapmak üzere atanan Pano Teodos’tur.[41] Bu tercümanlık kadrosunun son tercümanı Nasrullah veled-i Bedros Trablusî’dir ve 1806 yılına kadar kadroya sahip olmuştur.[42] Söz konusu fahrî tercümanlık kadrosunun tarihi seyri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
3. 1694 Yılında İhdas Edilen Tercümanlık Kadroları
1694 yılında Sultan II. Ahmet (1691-1695) yukarıda bahsedildiği üzere 7 yeni elçi tercümanı atanmasını onaylamıştı. Bu tercümanlar Luka Barka, Tomazo Tarisa, Yakomo Tarisa, Corci Timoni, Luka Dingeri, Françesko Testa ve Nesim veled-i Yako’dur. Bu tercümanlardan Nesim veled-i Yako vasıtasıyla ihdas olunan tercümanlık kadrosunun tarihî seyri yukarıdaki 1 numaralı tabloda sunulmuştu. “Fahri dragoman” olduğunu ileri sürdüğüm diğer 6 tercüman kadrosunun sonunun ne olduğu sorusu ele alındığında ilginç bir sonuca ulaşılmaktadır. Bu tercüman kadrolarından Luka Barka, Tomazo Tarisa, Yakomo Tarisa, Corci Timoni, Luka Dingeri ve Françesko Testa ile ihdas edilen tercümanlık kadroları 5 Cemaziyelevvel[43] 1221 (21 Temmuz 1806) tarihinde iptal edilmiştir. Luka Barka ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Nikogos veled-i İstefan olup “şürût-ı nizâma mugâyir hareketi vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla ba-ferman-ı âli terkin olunmuşdur.”[44] Tomazo Tarisa ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Abdullah veled-i Rızkullah olup “şürût-ı nizâma mugâyir hareketi vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla ba-ferman-ı âli terkin olunmuşdur.”[45] Yakomo Tarisa ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Mezik veled-i Mihail olup “mugâyir şürût-ı berât hareket eylediği vârid olan tahrirâtdan müstebân olmağla ba-ferman-ı âli kaydı terkin olunmuşdur.”[46] Corci Timoni[47] ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Sabatay veled-i Nasama olup “mesfûr raiyyeti kabul ve yedindeki beratı” teslim etmiş ve böylece kaydı “terkin” olunmuştur.[48] Luka Dingeri ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Elyas Anton veled-i Cercis Ayda olup “Bu dahi ber vech-i muharrer terkin olunmuşdur.”[49] Françesko Testa ile oluşturulan kadroya son atanan kişi Anton veled-i Yosef Deyab olup “şürût-ı nizâma mugâyir hareketi vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla ba-ferman-ı âli terkin olunmuşdur.”[50] 1694 yılında oluşturulan ve 1806 yılında iptal edilen bu kadroların tarihi seyri ve nereleri dolaştığı İngiltere Nişan Defteri kayıtlarına dayanılarak makale ekindeki tablolarda gösterilmiştir.
4. Bozulmanın Mahiyeti: Yoktan Var Olan Beratlar
XVIII. yüzyılda tercümanlık kurumunun nasıl bozulduğunu iyice anlayabilmemiz için elimizde çok iyi örnekler bulunmaktadır. Esasında tercümanlık hizmetini bir kadro gibi düşünmek ve onu verilen beratla bütünleştirmek durumun anlaşılması açısından gerekli bir tutumdur. Elçi arzı ve akabinde beratla verilen tercümanlık hizmeti genellikle ömür boyu sürmekte, ölüm veya azil durumunda berat geri alınarak yine elçi vasıtasıyla başka birine verilmektedir. Söz konusu işlem nişan defterine kaydedildiğinden kadro veya beratı takip etmek imkânı bulunmaktadır.
Bu kısımda, İngiltere hizmetinde çalışan üç tercüman beratının izi takip edilerek bozulmanın mahiyeti ve sistemin nasıl işlediği, İngiltere özelinde örneklerle ortaya konulacaktır. Bir iken iki tane olan veya yoktan var olan tercümanlık beratlarının ilki, eldeki mevcut belgeye göre ilk kez 1699 yılında ihdas edilmiş olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle ilgili kadro 1699 yılında oluşturulmuştur. İngiltere Nişan Defteri’ndeki evâsıt-ı Zilkade 1110 (11-20 Mayıs 1699) tarihli kayda göre Halep’teki İngiltere konsolosu yanında baş tercüman olarak hizmet etmekte olan “İsak’ın yedinde berât olmayub bî-berât olmağla müceddeden berât-ı alişân verilmiştir.”[51] 1703 yılında yeni padişah tahta çıktığında beratlar yenilenirken İsak’ın beratı da yenilenmiştir.[52]
1712 yılı, ilgili beratın tarihinde önemli bir yıl olmuştur. Çünkü hem berat sahibi hem de beratın kullanım yeri/yetki alanı değişmiştir. Evâhir-i Cemaziyelevvel 1124 (26 Haziran-5 Temmuz 1712) tarihli nişan kaydına göre, Halep’teki İngiltere konsolos tercümanı İsak ölmüş ve yerine İstanbul’daki elçi yanında görev yapması kaydıyla Androniko Çeraki veled-i Çeraki tercüman tayin edilmiştir.[53] Böylece tercümanlık beratı/kadrosu Halep’ten İstanbul’a nakledilmiştir. 11 Cemaziyelahir 1140 (24 Ocak 1728) tarihinde ise “Androniko Çeraki veled-i Çeraki” azledilmiş ve yerine Elyas Fahr, İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi yanında baş tercüman olarak görevlendirilmiştir.[54]
İncelenen beratın tarihindeki ikinci önemli dönüm noktası 1734 yılıdır. Aslında buraya kadar meydana gelen “ölüm, azil, yeni tayin ve nakil” tercümanlık beratları konusundaki normal uygulamalardır. Normal olmayan uygulamanın başlangıç tarihi ise 1734 yılıdır. Gurre-i Safer 1147 (3 Temmuz 1734) tarihli kayda göre, İstanbul’daki İngiliz elçisi “yanında ikinci tercümanlık hizmetinde olan” Androniko Çeraki’nin “tûl zaman maraz-ı müzmine mübtelâ olduğundan ma’da pîr ve ʻalîl” olduğu için “yerine aheri ikinci tercüman nasb ve tayin” edilmiş olduğunu[55] ancak Androniko Çeraki’nin şimdi iyileştiğini belirtmiş ve Çeraki için tercümanlık talebinde bulunmuştur. Osmanlı yetkilileri elçinin arzusunu kabul etmiş ve “hayatta oldukça tercüman olub ba’del helâk tercümanlığı ahere verilmemek ve ol vakit beratı ahz ve şakk olunub kaydı dahi terkin olunmak ve bu madde saire sirâyet etmeyüb fimaba’d bir dürlü mekâyis olmamak” şartıyla Androniko Çeraki’ye yeniden tercümanlık beratı verilmiştir.[56] Yeni beratın ömrü Androniko Çeraki’nin ömrüyle sınırlandırılmış görünse de 1699 yılında ihdas olunan tercümanlık beratı/kadrosu 1734 yılındaki bu uygulama ile 2 tane olmuştur. Çünkü 1728 yılında zaten Androniko Çeraki’nin yerine, elçi isteğiyle Elyas Fahr elçi yanında aynı kadroya tercüman tayin edilmişti. Şimdi kendisine de yeniden berat verilmiştir.
5 yıl sonra, 1739 yılında, 1734 yılındaki sınırlamanın geçersizleştiği, yani beratın ömrünün Androniko Çeraki’nin ömrü ile sınırlı olduğu, onun ölümünden sonra iptal edileceği şeklindeki şarta uyulmadığı da görülmektedir. 25 Zilhicce 1151 (5 Nisan 1739) tarihli nişan kaydına göre, İstanbul’daki İngiltere elçisi Osmanlı Sultanına bir dilekçe göndererek Androniko Çeraki’ye “merhameten hayatta oldukça yanında tercüman olub ba’del-helâk tercümanlığı ahere verilmemek üzere bazı şürûtla beraber” yeni tercümanlık beratı verildiğini bildirmiştir. Elçi aynı yazısında, bununla beraber, Androniko Çerakî’nin “akreb akrabasından olub seneyn-i kesîreden beri” kendi “yanında bilâ-berât tercüman olan Yakovaki veled-i Corci’ye” tercümanlık beratı verilmesini rica etmiştir. İlginçtir ki, elçi önceki berat şartlarına aykırı olarak yeni bir talepte bulunmuş, Osmanlı yönetimi de “akreb akrabasından olduğuna binaen hakkında müsaade olunub fimaba’d bir dürlü ahere sirâyet etmemek şartıyla” Yakovaki veled-i Corci’ye tercümanlık beratı verilmesini onaylamıştır.[57] Böylece 1734 yılındaki gayr-i meşru durum, 1739 yılında meşru hale getirilmiş, Androniko Çeraki’nin ömrünün sona ermesine rağmen beratın/kadronun ömrü sona ermemiş ve bütün şartlar açıkça çiğnenmiştir.
Elçi tercümanı Yakovaki veled-i Corci’nin beratı 18 Temmuz 1757[58], 7 Nisan 1761[59] ve 13 Mayıs 1775[60] tarihlerinde üç kez yenilenmiştir. Yakovaki veled-i Corci 1779 yılında ölmüş ve yine ilk atamasında verilen berattaki şart göz ardı edilerek, yerine 7 Şubat 1779 tarihinde Yuda veled-i Menteş adlı Yahudi İngiltere elçisi yanında görev yapmak üzere tercüman tayin edilmiştir.[61]
Yuda veled-i Menteş’in tercümanlığı uzun sürmemiştir. Adı geçen kişi “rızayı hümâyûna mugayir harekette bulunub gazab-ı hümayuna müstahak”[62] olarak 10 Temmuz 1779 tarihinde azledilmiş ve yerine 28 Nisan 1781 tarihinde Bogos veled-i Asabi elçi yanında tercüman atanmıştır.[63]
Bogos veled-i Asabi’nin tercümanlık beratı 8 Kasım 1789 tarihinde yenilenmiş[64] ise de bu tercüman 1790 yılında ölmüştür. Bogos veled-i Asabi’nin ölümü üzerine tercümanlık beratı/kadrosu İstanbul’dan Atina’ya nakledilmiş ve 6 Ağustos 1790 tarihinde Atina’da bulunan İngiltere konsolosu yanında görev yapmak üzere Nikoli veled-i Canlisi konsolos tercümanı tayin edilmiştir.[65]
Bu tercümanlık ile ilgili son kayıt 1804 tarihlidir. Buna göre 1790-1804 yılları arasında Atina’daki İngiliz konsolosu yanında 14 yıl tercümanlık yapan Nikoli veled-i Canlisi 25 Eylül 1804 tarihinde “hidmetinden tard olunub tercümanlığı ref’” olunmuştur.[66] Böylece 70 yıllık ömre sahip olan gayrimeşru bir uygulama nihayet 1804 yılında sona ermiştir.
Bu beratın tarihiyle ilgili ikinci mesele İngiltere elçisinin isteğiyle, elçi yanında tercüman olan Androniko Çeraki’nin azledilmesi ve yerine Elyas Fahr’ın 10 Ocak 1728 tarihinde Halep konsolosu yanında tercüman atanması meselesidir. Androniko Çeraki’nin yerine Halep konsolosu yanında tercüman olarak tayin edilen Elyas Fahr’ın beratı padişah değişiklikleri sonucu 1731[67], 1755[68] ve 1758[69] yıllarında 3 kez yenilenmiştir.
Halep konsolos tercümanı Elyas Fahr’ın ölümü üzerine yerine 4 Muharrem 1174 (16 Ağustos 1760) tarihinde Mikail veled-i Şükrü Ayda atanmıştır.[70] Mikail veled-i Şükrü Ayda ölünce bu tercümanlık kadrosu Selanik’e nakledilmiş ve 17 Muharrem 1175 (18 Ağustos 1761) tarihinde ölen kişinin yerine Selanik konsolosu yanında görev yapmak üzere Nikola veled-i Hristo tayin edilmiştir.[71]
Nikola veled-i Hristo’nun ölümü üzerine tercümanlık kadrosu yeniden Halep’e nakledilmiş ve 25 Şevval 1192 (16 Kasım 1778) tarihinde Yosef veled-i Franşer Haep konsolos tercümanlığına atanmıştır.[72] Yosef veled-i Franşer’in ölümü üzerine bu tercümanlık kadrosu bu kez de Trablusşam’a nakledilmiş ve 6 Ramazan 1199 (13 Temmuz 1785) tarihinde Yosef veled-i Hallad Trablusşam konsolos tercümanlığına getirilmiştir.[73]
13 Ramazan 1204 (27 Mayıs 1790) tarihinde cülûs nedeniyle beratı yenilenen[74] Trablusşam konsolos tercümanı Yosef veled-i Hallad’ın beratı “şürût ve nizama mugayir (mahallinden) vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla” 5 Cemaziyelevvel 1229 (25 Nisan 1814) tarihinde iptal edilerek berat kaydı “terkin” edilmiş[75] ve söz konusu gayrimeşru durum sona erdirilmiştir.
Benzer bir durum İzmir İngiliz konsolosu yanında çalışmak üzere tercüman tayin edilen Tomazo adlı tercümanla ilgilidir. Tomazo’nun ne zaman tercüman atandığı İngiltere Nişan Defteri’nde kayıtlı değildir. Bununla birlikte Tomazo’nun ölüm yılı olan 1675 yılından sonra beratın izini takip etmek mümkün olmaktadır. Tercüman Tomazo 1675 yılında öldüğü zaman yerine evâil-i Rebiülevvel 1086 (26 Mayıs-4 Haziran 1675) tarihinde İzmir İngiliz konsolosu yanında tercüman olmak üzere Sefer veled-i Karagöz atanmıştır.[76] 1699 yılında Sefer veled-i Karagöz ölünce yerine oğlu Sergiz veled-i Sefer aynı yerde çalışmak üzere konsolos tercümanı tayin edilmiştir.[77] 1710 yılı, beratın tarihindeki kırılma noktalarından biridir. Zira 1710 yılında Sergiz veled-i Sefer azledilmiş ve tercümanlık kadrosu İstanbul’a (elçi yanına) nakledilerek Simon Omero elçi tercümanı olarak atanmıştır.[78] 1717 yılında Simon Omero ölmüş ve yerine yine elçi yanında tercüman olmak üzere Mossi veled-i Barend tayin edilmiştir.[79] 1730 yılında incelenen beratın tarihindeki ikinci kırılma noktadır. Çünkü 1730 yılında Mossi veled-i Barend ölmüş ve tercümanlık kadrosu Hanya’ya (Girit) nakledilerek Hanya İngiliz konsolosu yanında görev yapmak üzere Semuel veled-i Yakoden tercüman tayin edilmiştir.[80] 1734 yılı ise söz konusu beratın tarihindeki üçüncü ve en önemli kırılma noktasıdır. Çünkü İngiltere elçisi Sultana bir dilekçe göndererek kendi yanında tercüman olan Mossi veled-i Barend’i azlettiğini ve yerine Halep İngiliz konsolosu yanında tercüman olarak çalışmak üzere Nimetullah veled-i Elyas’ı atadığını bildirmiş ve yeni tercüman için berat talebinde bulunmuştur.[81] Dikkat çekici nokta elçinin tercüman Mossi Barend’in yerine 4 yıl önce Hanya’da tercüman olarak bulunmak üzere Semuel veled-i Yakoden’i atadığından hiç bahsetmemesi ve Osmanlı yönetiminin de hiç soruşturmadan elçinin talebini kabul ederek Halep konsolosu yanında çalışmak üzere Nimetullah veled-i Elyas’a tercümanlık beratı verilmesini onaylamasıdır. Böylece aynı tercümanın yerine/aynı tercümanlık kadrosuna elçi arzı ve Sultan onayı ile farklı zamanlarda farklı kişiler tayin edilmiştir.
Hanya konsolos tercümanı atanan Semuel veled-i Yakoden 1756 yılında ölmüş ve yerine aynı yerde çalışmak üzere oğlu Harun veled-i Semuel tercüman atanmıştır.[82] 1759 yılında Harun’un ölümü üzerine yerine Yuda veled-i Hayim tercüman olmuştur.[83] Yaklaşık 40 yıl beratı elinde bulunduran Yuda veled-i Hayim 1799 yılında ölmüş ve yerine aynı yerde tercüman olmak üzere Anton veled-i Hanna Sayter atanmıştır. Ancak 7 yıl sonra 1806 yılında “şürût-ı nizâma mugâyir hareket eylediği vârid olan tahrirâtdan müstebân olmağla ba-fermân-ı ali terkin olunmuşdur.”[84]
İzmir konsolos tercümanı Tomazo’nun beratından 1734 yılında doğan ve Halep konsolosu yanında ihdas edilen tercümanlığa atanan Nimetullah veled-i Elyas 1755 yılında ölmüş ve yerine aynı yerde tercüman olmak üzere Anton Hanna veled-i Sader atanmıştır.[85] Tercüman Anton Hanna 1764 yılında ölünce tercümanlık kadrosu Trablusşam’a nakledilmiş ve yerine Trablusşam konsolosu yanında tercüman olmak üzere Anton Rizk tayin edilmiştir.[86] 1790 yılında Anton Rizk tercümanlıktan azledilmiş ve yerine aynı yerde tercüman olmak üzere Hanna Rizk atanmıştır.[87] Tercüman Hanna Rizk hakkında görebildiğimiz son kayıt 5 Cemaziyelevvel 1221 (21 Temmuz 1806) tarihlidir. Buna göre Trablusşam konsolos tercümanı Hanna Rizk’in hizmetkârı İbrail veled-i Beşara’nın muafiyet emri/hizmetkârlık beratı kaydı “şürût-ı nizâma mugayir hareketi vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla” “terkin” olunmuştur.[88] Bununla birlikte tercüman hakkında herhangi bir kayda ulaşılamamıştır.
Konuyla ilgili bir başka ilginç durum elçi tercümanı Yorgi Peraki’nin tercümanlığıdır. Evâil-i Ramazan 1106 (15-24 Nisan 1695) tarihli berat kaydına göre, evâhir-i Şaban 1105 (17-25 Nisan 1694) tarihinde Sultan II. Ahmet beratıyla elçi tercümanı olan Yorgi Peraki’nin beratı Sultan II. Mustafa’nın (1695-1703) cülusu nedeniyle yenilenmiştir.[89] İşin ilginç yanı şudur ki, Sultan II. Ahmet zamanında, 17-25 Nisan 1694 tarihinde beratı yenilenen veya yeni berat verilen 14 elçi tercümanı içinde Yorgi Peraki adlı bir tercüman mevcut değildir. Böyle olmakla birlikte İngiltere elçisi Sultana arzuhal göndererek 17-25 Nisan 1694 tarihli Sultan II. Ahmet beratıyla tercüman olan Yorgi Peraki’nin beratının yenilenmesini talep etmiş ve bu isteği Osmanlı yönetimince onaylanmıştır. Böylece aslında var olmayan bir tercümanlık ihdas edilmiş olmaktadır.
Elçi tercümanı Yorgi Peraki, 1707 yılında azledilmiş ve yerine Mıgırdıç Kirkor atanmıştır.[90] 1730 yılında Mıgırdıç Kirkor’un ölümü üzerine tercümanlık kadrosu Hanya’ya (Girit) nakledilmiş ve Yasef veled-i Sebetay Kavaliro konsolos tercümanı olarak tayin edilmiştir.[91] 1732 yılında Yasef’in ölümünün ardından tercümanlığa Avram veled-i Yasef getirilmiştir.[92] 1734 yılında Avram veled-i Yasef ölünce tercümanlık kadrosu Halep’e nakledilmiş ve Halep konsolosu yanında tercüman olmak üzere Abraham veled-i Hun atanmıştır.[93] 1748 yılında tercüman Abraham’ın ölümü üzerine tercümanlık beratı Halep konsolosu yanında tercüman olmak üzere Abdullah veled-i Cercis’e verilmiştir.[94] 1760 yılında Abdullah veled-i Cercis’in ölümünü takiben bahsi geçen berat Abdullah veled-i Yosef Mira’ya tahsis edilmiştir.[95] 1768 yılında Abdullah ölünce tercümanlık beratı Yosef veled-i Mikail’e verilmiştir.[96] 1775 yılında Mihail ölünce tercümanlık beratı yine Halep konsolosu yanında tercüman olmak üzere Abdullah Bavsil’e verilmiştir.[97] Abdullah Bavsil’e verilen tercümanlık beratı kaydı 21 Temmuz 1806 tarihinde tercümanın “şürût-ı nizâma mugâyir hareketi vârid olan tahrirâtdan zâhir olmağla bâ-fermân terkin olunmuşdur.”[98]
5. 1694-1730 Döneminde Yeni İhdas Edilen İngiltere Tercümanlık Kadroları
1694 yılında İngiltere elçisi yanında olmak üzere toplu ihdas edilen tercüman kadrolarına yenilerinin eklenmesine devam edilmiştir. 1694 yılından başlamak üzere 1758 reformunda atıf yapılarak tercüman sayısının “hadd-i itidali” aştığı belirtilen 1730 yılına kadar geçen 36 yılda 12 yeni tercümanlık kadrosunun oluşturulduğu görülmektedir. Bu tercüman kadrolarına ilk atananlar Yorgi Peraki (elçi yanında), Dominko Madini (Sakız konsolosu yanında), Efrahim Erdini (İzmir konsolosu yanında), İsak (Halep konsolosu yanında), Zakarya veled-i Cakob (İzmir konsolosu yanında), Kohen (Halep konsolosu yanında), Pano Teodos (Atina ve Eğriboz konsolosu yanında), Siliyoti veled-i Hristodola (elçi yanında), Andreya Margos (Girit konsolosu yanında), Todori Taranci (Draç konsolosu yanında), Dimitri veled-i Kostantin (Kıbrıs konsolosu yanında) ve Manos veled-i Ali (?) (Selanik konsolosu yanında) olmuştur. Söz konusu elçi ve konsolos tercümanları/ tercümanlıkları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:
Yukarıdaki tablodan da açıkça anlaşıldığı üzere bahsi geçen 12 tercümanlık kadrosunun 11 tanesi XIX. yüzyıl başlarında iptal edilmiştir. Bu kadroların kullanımda olduğu sürece İstanbul, Halep, Selanik, İzmir, Tuzla (Kıbrıs) ve Draç gibi Osmanlı ticaret merkezleri arasında dolaşması, XIX. yüzyıl başında hepsinin iptal edilmesi gerçekte bu kadroların bir ihtiyaçtan doğan normal tercümanlık kadroları olmadığını ve farklı amaçlarla ihdas edildiklerini göstermektedir. Örnek olması açısından İzmir İngiliz konsolosu için ihdas olunan 2 tercümanlıktan birisi ile Halep konsolosu yanında oluşturulan bir adet tercümanlık kadrosunun tarihi seyri aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir:
6. Bir Beratın Maliyeti
Boogert’e göre 1748 yılında Hollanda büyükelçiliğince verilen bir beratın maliyeti 207 kuruş 90 paraydı ve bu para sadece Osmanlı kalemiyyesinin masrafıydı. 1766 yılında ise kalemiyye masrafı 500 kuruşa kadar yükselmiş ve söz konusu miktar 1780’lere kadar değişmeden kalmıştır.[125] Mouradgea d’Ohsson bir beratın 2.500-4.000 kuruş arasında olduğunu belirtirken,[126] İngiliz büyükelçisi John Murray (1765-1775) kendinden önceki elçilerin bir berat için 3.500 kuruş aldığını, kendisinin ise 2.600 kuruş talep ettiğini belirtmiştir.[127] Bir diğer İngiliz büyükelçisi Sir Robert Liston (1794-1795) ise İngiliz beratlarının 2.500-6.000 kuruş arasında satıldığını ifade etmiştir.[128] Bir “fahri dragoman”a verilecek beratın maliyeti ortalama 2.500 kuruş olarak kabul edilir ve bu miktarın yaklaşık 2.000 kuruşunun elçi için olduğu düşünülürse, Sultan değişiklikleri ile ölüm, azil veya terk nedeniyle gerçekleşen berat yenilemelerinin elçiler için çok önemli bir gelir kaynağı olduğunu ifade etmek abartı olmayacaktır.[129] Ayrıca Osmanlı topraklarına gelen Avrupalılar da “Yol Emri” ve “İzn-i Sefine” gibi resmî belgelere gereksinim duyuyorlardı. Bu belgelerin neye mal olduğu konusunda Danimarka Ahkâm ve Nişan Defteri’nde bulunan tarihsiz bir kayıt[130] oldukça açıklayıcı bilgi sunmaktadır. “Danimarka Devleti tarafından kâtibe-i sâliyye ve berevât ve vekâlet ve ticaret ve yol emri ve izni sefine için verile gelen mebâliğ malum olmak için işbu mahalle işaret olundu” başlıklı kayıtta verilen bilgiler şöyledir.[131]
Danimarka’ya 1757 yılında ahidname verildiği düşünülürse yukarıdaki kaydın XVIII. yüzyılın ikinci yarısına ait oldu söylenebilir. Kayda göre berat harcı, kîsedâr efendi ile defterci efendilere ödenen toplam ücret 360 kuruş tutmaktadır. Aynı şekilde “yol emri” 200 kuruşa, “izn-i sefine” belgesi ise 170 kuruşa mal olmaktaydı. Bu kayıtta Reisülküttab’ın berat başına ne kadar ücret aldığı açık değilse de Boogert’ın yayımladığı 1748 yılına ait belgede bu miktarın 60 kuruş olduğu belirtilmektedir.[132] Danimarka Ahkâm ve Nişan Defteri’ndeki “Defterci Efendiler” ifadesinin Reisülküttab’ı ifade edip etmediği açık değildir. Bununla birlikte belgeler berat verilmesi veya yenilenmesi durumlarında Osmanlı kalemiyyesine ödenen ücretin bir kısmının doğrudan Reisülküttab’a verildiğini ima etmektedir.[133] Ali İhsan Bağış da berat elde etmede 4 kişinin (Reisülküttâb, Beylikçi ve iki Tezkireci) önemli olduğunu belirtmektedir.[134]
Yabancı büyükelçiler ve konsoloslar ile Reisülküttablar ve diğer Osmanlı kalemiyye memurlarının beratlar sayesinde gelir elde ettikleri anlaşılıyor. Bu durum bazı beratların nasıl bir iken iki olduğunu veya bazı durumların neden görmezden gelindiğini de açıklamaktadır. Ayrıca özellikle 1730 yılından sonra verilen bazı beratlara Osmanlı yöneticilerince şerh konulmaya başlanması, ahidnamelere tercümanlarla ilgili sınırlamalar içeren maddeler eklenmesi ve nihayet 1758 tercüman reformu Osmanlıların gelişmelerin ve yapılan berat satışlarının farkında olduğunu ispatlamaktadır. Hatta Osmanlılar bazı durumlarda bir beratın farklı zamanlarda farklı kişilere verilerek gayrimeşru bir şekilde beratların çoğalmasına yol açıldığının da farkındaydı. 1774 yılına ait bir kayıt bu konuda önemli bir belge niteliği taşımaktadır. Kayda göre İngiltere elçisi yanında tercüman olan Gariko Rasko veled-i Amira 1774 yılında ölmüş ve yerine 11 Kasım 1774 tarihinde İzmir İngiliz konsolosu yanında tercüman olmak üzere Dimitri Bakatori atanmıştır. Bu nişan kaydının üzerine şu not düşülmüştür: [135]
İşbu mürd olan Gariko Rasko nâm tercümanın yerine ilci yanında tercüman olmak üzere istida olunur ise amel ve itibar olunmamak üzere kaydı bâlâsına şerh verilmek içün Reis-ül-küttab Efendi tarafından tenbih olunduğuna binaen şerh virilmişdir.
7. 1758 Tercüman Reformunun Temel Prensibi
Osmanlılara göre bir “büyükelçilikte” ve o “büyükelçiliğe bağlı bir konsoloslukta” bulunması gereken tercüman sayısı kaç olmalıdır? XVIII. yüzyıl ortalarına kadar elçiler kendileri için veya konsolosları için tercüman talep ettiklerinde bu istekleri kabul edilerek elçinin önerdiği kişiye tercümanlık beratı verilmiştir. Bununla birlikte 1737 yılının “tercüman sayısı” konusundaki dönüm noktalarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü 1737 yılında İsveç’e verilen ahidnamede ilk kez tercüman konusunda bir sınırlamadan bahsedilmiştir. Buna göre İsveç elçiliğinde 4, elçiliğe bağlı her bir konsoloslukta ise 1 tercüman bulunması yeterliydi.[136] O tarihe kadar Avrupalı devletlere verilen ahidnamelerde böyle bir sayı zikredilmezken, 1737 yılında verilen ahidnamede böyle bir sınırlamanın kayıtlara geçirilmesini anlamlı olarak değerlendirmek gerekir. 1740 yılında Sicilyateyn (Sicilya-Napoli) Krallığı’na[137] ve 1782’de İspanya’ya[138] verilen ahidnamelerde sınır konulmayıp sadece genel bir ifade kullanılmasına rağmen 1757 tarihli Danimarka[139] ve 1761 Prusya[140] ahidnamelerinde 4/1 kuralının yer alması da oldukça önemlidir. Üstelik Sicilyateyn Krallığı ahidnamesindeki muğlak ifade 1774 yılında açıklığa kavuşturulmuş ve 4/1 kuralı uygulanmıştır.[141]
1737 yılından önce olup 1734 yılında verilen bir berat kaydında da ilginç bir ifade bulunmaktadır. Kayda göre Bedros veled-i Baron 20 Rebiülahir 1147 (19 Eylül 1734) tarihinde İngiltere elçisi yanında tercüman olarak tayin edilmiştir. Onun beratında, daha önceki tercüman beratı kayıtlarında olmayan “saire sirayet etmemek ve ba’del-helâk muayyen olan tercümanlar misillü ahere tevcih olunmayub ol vakitde kaydı ref’ ve terkin olunmak şartıyla ancak mesfûr hayatda oldukça merhameten” şeklinde bir ifade bulunmaktadır.[142] Halbuki daha önceki berat kayıtlarında böyle bir şart yoktu ve bir tercüman öldüğünde, görevi bıraktığında veya azledildiğinde tercümanlığı bir başkasına verilmişti. Nitekim Bedros veled-i Baron 1741 yılında “sui hareketi” nedeniyle İngiliz elçisi tarafından azledilince berat şartı gereği, beratı yeni birisine verilmemiş ve tercümanlık kaydı silinmiştir.[143]
Bu iki yeni olay Osmanlıların gelişmeleri veya kötüye kullanımı fark etmesinin ve önlem almaya çalışmasının bir işareti olarak yorumlanabilir. Yaklaşık 20 yıl sonrasına ait bir belge çok daha açıklayıcıdır ve kesin bir tarih önermektedir. 7 Safer 1172 (10 Ekim 1758) tarihli bu belgeye göre, Osmanlı Devleti ile dost olan “düvel-i Nasârânın Dersadetimde ve bazı cezâyir ve medâyin ve benâdirde mukim elçileri ve konsolosları yanlarında olan tercümânların aded ve mikdarları” 1143 (Temmuz 1730-Temmuz 1731) tarihinden sonra “hadd-i itidali tecâvüz” eylemiştir. 1757 yılında Danimarka’ya verilen ahidnameye de değinilen belgede, Danimarka’ya verilen ahidnamede belirtilen sayıdan fazla tercüman atanmayacağı[144] ifade edildikten sonra söz ahidname sahibi diğer devletlere getirilmektedir. Belgeye göre, uzun zamandan beri Osmanlı Devleti ile dost olan “Françe ve İngiltere ve Nederlanda ve Venedik devletlerinin kırk üç tarihinden sonra asitânede ve taşrada ihdas olunan tercümanları ve tarih-i mezkûrdan sonra akd-i müsalaha olunan İsveç ve Nemçe ve Sicilyateyn devletlerinin Asitânede ve taşrada hadd-i itidalden ziyade olan tercümanları hâlik veyahut târik-i hidmet olduklarında tercümanlıkları ahere virilmemek üzere hatt-ı hümâyûn” çıkarılmıştır. H.1143 tarihini milat olarak değerlendiren 1172 (1758) tarihli söz konusu belgeye göre 1758 yılında İngiltere hizmetinde olan tercüman sayısının toplamı 50 idi.[145]
Boogert, 1758 reformunun amacının “berat sayısı değil, beratların nerelerde yoğunlaştığının tespiti” şeklinde bir amaç taşıdığını[146] ifade etmektedir. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü 1758 tercüman reformunun esası 1143 (1730) yılı ile 1172 (1758) yılları arasında verilen tercümanlık beratlarının sahiplerinin ölümü veya görevi bırakmalarından sonra tercümanlıklarının başkalarına verilmemesi ve tercümanlık beratlarının iptal edilerek tercümanlık kayıtlarının silinmesidir. Bir başka deyişle reform açıkça “hadd-i itidali” aşan tercüman sayısını kontrol altına almayı hedeflemiştir. Yani 1758 tercüman reformunun nedeni tercüman sayısının ”hadd-i itidal”i geçmiş olmasıdır. Temel mesele, 7 Safer 1172 (10 Ekim 1758) tarihli belgede de vurgulandığı üzere, tercüman beratlarının sayısının artmış olmasıydı.
10 Ekim 1758 tarihli belgedeki fikirleri teyit eden ve 1758 reformunun sınırlarının genişliğini ispatlayan aynı yıla ait başka bir belge daha bulunmaktadır. Evâhir-i Rebiülahir 1172 (22-30 Aralık 1758) tarihli bu ferman[147] Halep valisine ve Halep kadısına hitaben yazılmış, Avrupalı devletlerin konsoloslukları ve tercümanları bulunan diğer yerlere (İzmir, Selanik, Mora, Sayda, Lazkiye-t-ül arab, Trablusşam, Yanya, Narda, Draç, Kıbrıs, Eğriboz, Kandiye, Hanya, Sakız, Boğaz Hisarları, Mısır, İnebahtı, Ermiye ve Golos) de gönderilmiştir. Fermana göre, konsoloslar tercümana ihtiyaç duydukları için her birinin Osmanlı gayrimüslim tebasından “kifâyet miktarı tercüman istihdâm itmelerine” izin verilmiş ve tercümanların kendilerinin, oğullarının ve iki hizmetkârının “cizyeden ve tekâlif-i örfiyyenin cümlesinden muaf ” oldukları tercümanlık beratlarına yazılmıştır. Bununla birlikte Osmanlı tebası bazı gayrimüslimler kendilerini vergiden kurtarmak, daha az gümrük vergisi ödemek ve başka amaçlarla konsoloslardan “tezkereler ve patenteler” alarak “muafiyet” iddiasında bulunmaktadırlar. Hatta bazıları Avrupalılar gibi giyinmeye ve bu şekilde dolaşmaya başlamıştır. Bu durum devlet hazinesi ile reayanın düzenine zarar verici olduğundan söz konusu uygunsuzlukların ortadan kaldırılması için padişah fermanı çıkmıştır. Ferman gereğince Hristiyan devletlerin Halep’te “kaç nefer tercümanları olduğu malum olmak için” Divan-ı Hümâyûn kayıtlarına dayanılarak araştırma yapılmış ve hazırlanan tercüman listesi Halep’e gönderilmiştir. Halep’teki tercümanları gösteren liste Halep’e ulaştığında bir sureti mahkeme siciline kaydedilecek ve bundan sonra Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim tebasına koruma amacıyla “patente ve sened” vermemeleri ve kime vermişlerse onlardan alarak iptal etmeleri konusunda konsoloslara sert bir uyarıda bulunulacaktır. Ayrıca tercümanlardan, oğullarından, tercümanların ikişer hizmetkârlarından ve konsolosların Avrupalı adamlarından başka hiç kimse “muafiyet” iddiasında bulunmayacaktır.
Aralık 1758 tarihli fermanın gönderildiği yerler dikkate alındığı zaman 1758 reformunun temel noktası öncelikle nerelerde, kaç tane tercüman olduğunun anlaşılması ve buna bağlı olarak da tercümanların kendileri, oğulları, iki hizmetkârları ile konsolosların Avrupalı adamları dışında kalan hiç kimsenin “muafiyet” iddiasında bulunmaması gerektiği düşüncesidir. Bir beratın kaç kişiye “muafiyet” sağladığı kesin değildir. Bununla birlikte bazı görüşler ileri sürülebilir. İngiliz Büyükelçisi Murray’e göre, 1767 yılında Reis-ül-küttab 1 tercümanın aslında, (2 hizmetkârı da hesaba katarak), 3 tercüman anlamına geldiğini söylemişti.[148] Boogert, “her bir beratın en az on yetişkine-dragomana, iki hizmetkârına ve en az yedi oğluna- vergi muafiyeti sağladığını saptamak bile yararlı olacaktır”[149] demektedir. Bir tercümanın kaç oğlu olduğunu tespit etmek kolay olmadığından ve hizmetkârların oğulları berat kapsamına alınmadığından bir beratın en azından ve kesin olarak 3 kişiye (tercüman ve hizmetkârlarına) “muafiyet” sağladığı açıktır.
8. 1758 Tercüman Reformu ve İptal Edilen İngiltere Tercüman Beratları
İngiltere Nişan Defteri’nde kayıtlı olan ve 1758 reformuna atıf yapılarak iptal edilen beratların 9 tanesi ile ilgili kayıtların her birinde mutlaka “Kırk üç tarihinden sonra muhaddes olan tercümanlardan olub mesfûr hâlik veyahut tarik-i hidmet oldukda tercümanlığı ahere verilmemek üzere bâ-hatt-ı hümâyûn zîrde mukayyed sâdır olan emr-i ali mucibince kaydına şerh verildi. Fi 7 S 1172”[150] ifadesi veya tarih aynı kalmak kaydıyla buna çok yakın bir ifade kullanılmıştır. Bir kayıtta ise (Selanik konsolos tercümanı Dimitri veled-i Nikola Aci Mikli) 1758 reformuna atıf yapılmaksızın sadece “mesfûr hâlik olmuş olduğu mahallinden gelen tahrirâtdan müstebân olmağla berat kaydı terkin” ifadesi vardır.[151] Reform H.1143 (1730-1731) tarihinden sonra atanan tercümanları kapsadığından ve söz konusu tercümanlık 3 Ramazan 1149 (5 Ocak 1737) tarihinde oluşturulduğundan[152] reform kapsamına alınmış olmalıdır. Bu dönemde kaydı silinen bir başka İngiliz elçi tercümanı Bedros veled-i Baron’dur. Ama onun durumu farklıdır ve kaydında 1758 reformuna hiçbir şekilde atıf yoktur. Zira o 1758 reformundan önce tercümanlıktan azledilmiştir. İlgili kayda göre 20 Rebiülahir 1147 (19 Eylül 1734) tarihinde İngiltere elçisi yanında tercüman olarak tayin edilen Bedros veled-i Baron “saire sirayet etmemek ve ba’del-helâk muayyen olan tercümanlar misillü ahere tevcih olunmayub ol vakitde kaydı ref’ ve terkin olunmak şartıyla ancak mesfûr hayatda oldukça merhameten” tercüman tayin edilmiştir. Bedros veled-i Baron 1741 yılında “sui hareketi” nedeniyle İngiliz elçisi tarafından azledilince berat şartı gereği, beratı yeni birisine verilmemiş ve tercümanlık kaydı silinmiştir.[153] Bedros veled-i Baron ile ilgili kayıt çok önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır. 1734 yılında atanan Bedros’un beratına yukarıda belirtilen şekilde bir kayıt konulması, Osmanlıların tercümanlar konusundaki gelişmeleri yakından izlediğini ispatlamaktadır. Ayrıca yukarıda ayrıntılı olarak incelenen ve yine 1734 yılında tercüman atanan Androniko Çeraki’nin beratında da benzer şartların bulunmasını bu açıdan da değerlendirmek yerinde olacaktır.
1758 reformuna atıf yapılarak iptal edilen İngiltere tercümanlarının sayısı kaçtır? Bir Osmanlı belgesine göre, 1730/31-1758 yılları arasında ihdas edilen İngiltere tercümanlarının sayısı 9’dur.[154] Boogert da araştırmasında aynı sayıyı vermektedir.[155] Bununla birlikte İngiltere Nişan Defteri dikkatle incelendiği zaman başka gerçekler ortaya çıkmaktadır. Örneğin 1737 yılında ihdas edilen ve Diyamendi veled-i Anastas’a verilen tercümanlık beratı, her nedense Osmanlı kalemiye memurları tarafından görmezden gelinmiş[156] ve bu tercümanlıkla ilgili kayıtların hiçbirisinin yanına H.1143 (1730-31) yılından sonra ihdas edildiği ve başkasına verilmemesi gerektiği kaydı düşülmemiştir. Öyle anlaşılıyor ki, 1730/1731-1758 yılları arasında ihdas edilen tercümanlığın sayısı 11’dir. Ayrıca yukarıda ayrıntısıyla ele alınmış olan Androniko Çeraki ile ilgili kayıtlar da dikkate alınırsa bahsi geçen yıllar arasında yeni atanan tercüman sayısı 12’ye ulaşmaktadır. Usûlsüz olan bu atamalar sonucunda ihdas edilen tercümanlıkların hepsi genel olarak XIX. yüzyıl başında iptal edilmiştir. H.1143 (1730-1731) yılından reformun yapıldığı 7 Safer 1172 (10 Ekim 1758) tarihine kadar geçen sürede İngiltere elçisi tarafından yeni ihdas edilen elçi ve konsolos tercümanları/tercümanlıkları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
1758 tercüman reformu, 1730/31-1758 yılları arasında verilmiş olan tercümanlık beratlarının, berat sahibinin ölümü veya tercümanlıktan vaz geçmesi durumunda başkasına verilmemesi esasına dayandırılmıştı. Bunlara ilaveten beratların boşta kalmasına ve başka birisine verilmesine imkân veren durumlardan birisi de tercümanın elçi tarafından “azledilmesi” idi. 1758 reformu ile ilgili olarak berat kayıtlarına ilave edilen “Kırk üç tarihinden sonra muhaddes olan tercümanlardan olub mesfûr hâlik veyahut tarik-i hidmet oldukda tercümanlığı ahere verilmemek üzere bâ-hatt-ı hümâyûn zîrde mukayyed sâdır olan emr-i ali mucibince kaydına şerh verildi. Fi 7 S 1172” şeklindeki ifade de bu durum yani azil konusu, açıklığa kavuşturulmamıştır. Bununla birlikte uygulamada “azil” işlemine de aynı uygulamanın yapıldığı görülmektedir. Örneğin elçi tercümanları Bedros veled-i Baron[186] ile İsak veled-i David[187] elçi tarafından azledildikleri için beratları iptal edilmiştir.
1730/31-1758 yılları arasında verilmiş tercümanlık beratı sahiplerinden Tanaş veled-i Todoraki, Kadez veled-i Arotin, Yako veled-i Danyel ve Hayim veled-i Menahim’e verilen beratların akıbetinin ne olduğu sorusuna kesin bir cevap vermek mümkün olmamaktadır. Çünkü İngiltere Nişan Defteri’nde bu konuda kesin bir bilgi yoktur. Tanaş veled-i Todoraki hakkındaki son kayıt 1774, Kadez veled-i Arotin hakkındaki son kayıt 1758, Yako veled-i Danyel hakkındaki son kayıt 1757 ve Hayim veled-i Menahim hakkındaki son kayıt da 1755 tarihlidir. Fakat bu tercümanların öldüğüne, azledildiğine veya görevden ayrıldıklarına dair bir bilgi olmadığı gibi beratlarının iptaline dair de bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Diyamendi veled-i Anastas, Abdullah bin Musa, Moz Kasavî ve Ağyazar veled-i Kirkor’a verilen tercümanlık kadroları 1730/31-1758 yılları arasında ihdas edilmiş olsalar da sahipleri 1758 reformundan önce öldükleri için tercümanlıkları usûl gereği başka birisine verilmiştir. Bununla birlikte Abdullah bin Musa’nın yerine atanan Nasur veled-i Süleyman’ın beratı, tercümanın azlinden dolayı 1775 yılında; Moz Kasavî’nin yerine atanan İsak veled-i David’in beratı, tercümanın azli nedeniyle 1784 yılında ve Ağyazar veled-i Kirkor’un yerine atanan Lefter veled-i Yorgi’nin beratı da tercümanın ölümü nedeniyle 1758 reformu gereği iptal edilmiş ve tercümanlık kayıtları silinmiştir. Diyamendi veled-i Anastas’ın durumu ise farklılık arz etmektedir. Bu tercümanın 1750 yılında ölümünden sonra yerine Selanik İngiltere Konsolosu yanında tercüman olmak üzere atanan sırasıyla Yorgi veled-i Nikola Lazari, Lazari veled-i Yorgi, Nikola veled-i Aci Mikel ve Dimitri veled-i Nikola Aci Mikel’in berat veya berat yenileme kayıtlarında söz konusu tercümanlığın 1730/31-1758 yılları arasında ihdas olunduğuna dair bir bilgi veya kayıt yoktur. Halbuki Yorgi veled-i Nikola Lazari, 1737 yılında ihdas edilen, bir başka deyişle reform kapsamına giren bir tercümanlığa 1750 yılında atanmış, 1755 ve 1758 yıllarında beratı yenilenmiş ve 1774 yılındaki ölümüne kadar tercümanlık yapmıştır. Dolayısıyla 1758 yılındaki yenileme kaydına, ki 24 Kasım 1758 tarihinde, yani reformdan yaklaşık 2 ay sonra yenilenmiştir, bu tercümanlığın 1730 yılından sonra ihdas edildiği ve tercümanın ölümünden veya görevi bırakmasından sonra kimseye verilmemesi gerektiği şerhinin düşülmüş olması gerekirdi. Ama böyle bir şey olmamış ve 1737 yılında oluşturulan bu tercümanlık ancak 1806 yılında sadece “mesfûrun hâlik olmuş olduğu mahallinden gelen tahriratdan müstebân olmağla berat kaydı terkin olunmuştur. Evâil-i Ş sene 1221” notuyla, yani tercümanın öldüğü bilgisiyle başka bir açıklama yapılmaksızın iptal edilmiştir. Halbuki 1758 reformuna göre bu beratın 1774 yılında tercüman Yorgi veled-i Nikola Lazari’nin görevi bırakması üzerine iptal edilmesi gerekirdi. Bu yapılmamış ve ilgili berat 1806 yılına kadar 32 yıl daha kullanımda kalmaya devam etmiştir.
10. “Fahrî Tercümanlar”, İngiltere Elçileri ve Levant Kumpanyası
Boogert’a göre Levant Kumpanyası “fahrî dragoman” meselesine 1746 yılında müdahil olmuştur. 1746 yılında Halep beylerbeyi “fahrî” dragomanlardan 3.000 kuruş almış, Halep’teki konsoloslar da durumu İstanbul’a şikâyet etmişlerdi. Kumpanya’ya göre, bahsi geçen para kumpanyanın değil “fahri” dragomanların cebinden çıkmalıydı ve bu gibi durumların önlenmesi için de bundan sonra bu tür beratlar verilmemeliydi. 1748 yılında Levant Kumpanyası “mahmiler”, bir başka deyişle “fahrî dragomanlar” dahil İngiliz korumasında olanların sayısını sınırlamak istedi ama İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi buna karşı çıktı. Kumpanya, elçilerin berat satışından elde ettikleri geliri önlemek istiyordu, çünkü bu “büyük ve yeni bir belâ” idi.[188]
Boogert’in belirttiğine göre Levant Kumpanyası 1760 yılında konuyu tekrar gündeme aldı ve İstanbul’daki büyükelçi James Porter’a bir emir gönderdi. Kumpanya bu “belânın büyümesini önlemek üzere bütün gücünü kullanmasını, özellikle de konsoloslara fahrî dragoman ya da hizmetkârlarını himayede uygun sınırları” aşmama konusunda konsoloslara emir vermesini istedi. Kumpanya ayrıca Doğu Akdeniz’deki konsolosların korumaları altındaki kişilerin tam bir listesini hazırlamalarını ve bu listede “gerçek ve fahrî dragomanları” ayrı ayrı belirtmelerini de istedi. 1673’te Halep konsolosu, Hanna Abdini adında bir fahrî dragoman atadığı zaman, kumpanya “bu bizi üzmüştür” diyerek tepki göstermişti.[189] Boogert’ın araştırmasına göre İstanbul’daki İngiliz büyükelçileri Levant Kumpanyası’nın karşı olmasına rağmen “fahrî dragoman” atamaya ve berat satmaya devam ettiler. Büyükelçi Porter buna taraftardı.[190] Çünkü XVIII. yüzyılda en fazla tercümanlık kadrosu oluşturan İngiliz Büyükelçisi Porter idi.
1694-1800 yılları arasında İstanbul’da görev yapan İngiliz büyükelçilerinin ihdas ettikleri yeni elçi ve konsolosluk tercümanlıkları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
11. 1758 Tercüman Reformundan Sonra İhdas Olunan Tercümanlık Kadroları
İngiltere Nişan Defteri kayıtlarına göre H.1172-1215 (M.1758-1800) yılları arasında sadece 2 tercümanlık kadrosu ihdas edilmiş gibi görülmektedir. Bunlardan birincisi 7 Ekim 1761 tarihinde İngiltere elçisi yanında ikinci tercüman olan Mesfo veled-i Anton’un baş tercüman atanması ve bu nedenle boşalan ikinci tercümanlığa elçi “yanında hidmetinde olan” İstefani Pizani’nin getirilmesi yoluyla oluşturulmuştur.[194] İstefani Pizani’nin daha önce tercüman olduğuna dair bir kayıt bulunmadığından söz konusu kadroyu yeni olarak düşünmek gerekir. İkinci tercüman İstefani Pizani 4 Mayıs 1775 yılında baş tercümanlığa atanmış,[195] sultan değişikliği nedeniyle 9 Kasım 1789 tarihinde de beratı yenilenmiştir.[196] 1798 yılında İstefani Pizani’nin ölümü üzerine tercümanlık kadrosu Kıbrıs İngiliz konsolosu yanına nakledilmiş ve İstefani Pizani’nin yerine “Cezîre-i Kıbrıs’da mukim İngiltere konsolosu yanında tercüman olmak üzere” Sergis veled-i Ovak atanmıştır. 8 yıl sonra Kıbrıs İngiliz konsolosu tercümanı Sergis veled-i Ovak’ın beratı evâsıt-ı Rebiülevvel 1221 (29 Mayıs -7 Haziran 1806) tarihinde iptal edilmiştir.[197] Bahsi geçen yıllar arasında ihdas edilen diğer tercümanlık; Aci Kelil (?) veled-i Aftah’ın Basra İngiliz konsolosu yanına, 6 Şubat 1800 tarihinde atanmasıyla oluşturulmuştur.[198] Bu atamanın gerçekten bir ihtiyaçtan kaynaklanmış olabileceği de düşünülebilir.
1758-1800 yılları arasında İzmir konsolosu yanında da yeni bir tercümanlık ihdası girişimi olmuş gibi görünmektedir. İngiltere Nişan Defteri kayıtlarına göre 1768 yılında, İzmir İngiliz konsolosu baş tercümanı Petro veled-i Abro ölmüş ve yerine İzmir’deki İngiliz konsolosu yanında ikinci tercüman olan Pavlo Covani Hemro[199] baş tercüman atanmıştır. Aynı yerde bulunan bir başka kayda göre ise İzmir İngiliz konsolosu yanında baş tercüman olan Petro veled-i Abro ölmüş ve boş kalan tercümanlığına aynı konsolos yanında ikinci tercüman olmak üzere Kosta veled-i Abro atanmıştır.[200] İkinci kaydın usule uygun olduğu düşünülebilir. Ölen tercümanın yerine yeni birisi atanmıştır. Bu durumda doğal olarak birinci kayıt temelsiz kalmaktadır. Üstelik birinci kayıtta baş tercümanlığa atandığı bildirilen Pavlo Covani’nin beratla ikinci tercüman olduğunu belirtiyorsa da, bu tercümanla ilgili olarak önceki yıllara ait bir kayıt İngiltere Nişan Defteri’nde mevcut değildir. Bir kadroya iki kişi atanamayacağına göre ilk atama usulsüzdür ve yeni bir kadro ihdas edilmiştir.
Bununla birlikte her nedense, 6 yıl sonra, 1774 yılında durum düzeltilmiştir. 19 Mayıs 1774 tarihli kayda göre, İzmir konsolos tercümanı Pavlo Covani ölmüş ve yerine ikinci tercüman Kosta veled-i Abro baş tercüman atanmıştır.[201] İkinci tercüman Kosta veled-i Abro’nun yerine yeni birisi tercüman atanmadığı için kadro tekrar birleştirilmiş duruma gelmiş, gayrimeşru durum ortadan kalkmıştır. Tercüman Kosta veled-i Abro, 1779 yılında ölünce yerine Arakel veled-i Abro aynı yerde görev yapmak üzere baş tercüman atanmıştır.[202] Baş tercüman Arakel veled-i Abro’nun beratı sultan değişikliği nedeniyle 5 Ağustos 1789 tarihinde yenilenmiş ise de evâhiri Cemaziyelevvel 1221 (6-15 Ağustos 1806) tarihinde berat kaydı silinerek tercümanlık kadrosu iptal edilmiştir.[203]
12. Tüccar, Mültezim ve Banker Olan “Fahrî Tercümanlar”
“Fahrî tercümanların” tercümanlık beratına sahip olmaları onlara büyük avantajlar sağlıyordu. Bu tür tercümanların gerçek niyetinin aslında “tercümanlık” yapmak olmayıp, tercümanlık beratının sağladığı avantajlardan yararlanarak, serbestçe ticarî veya benzer faaliyetlerde bulunmak amacı taşıdığına dair birçok örnek bulunmaktadır. Bilindiği üzere tercümanların sadece kendileri değil oğulları ve hizmetkârları da tercümanlık beratının koruması altında bulunuyorlardı. 1753 yılına ait bir kayda göre İngiltere elçisi tercümanlarından Hayim veled-i Menahim, oğlu Menahim’i İstanbul, Galata, Haslar ve Üsküdar kazalarına göndermişti. Tercümanın oğlu Menahim bu seyahati sırasında “hilâf-ı şerʻ-i şerif ve mugayir-i ahidnâme-i hümâyûn ve şürût-ı berât-ı âlişân müdahale ve rencide ve remide olunmak icâb itmez iken cizye-dâr kolcuları ve kolluklarda olanlar ve sairler hilâf-ı ahidnâme-i hümâyûn ve mugayir-i şürût-ı berât-ı âlişân” cizye talep edilerek veya başka bahanelerle sebepsiz yere rahatsız edilmiştir. Bunun üzerine İngiltere elçisi sultana bir dilekçe göndermiş ve tercüman Hayim veled-i Menahim’in sahip olduğu berat şartları gereğince tercümanın oğlu Menahim’den seyahati sırasında şer’i şerife, ahitnameye ve berat şartlarına aykırı cizye istenilerek veya başka bahanelerle rahatsız edilmemesi ve giyimine karışılmaması için hükm-i hümâyun ricasında bulunmuştur. Elçinin isteği kabul edilerek İstanbul, Galata mollalarına, Yeniçeri Ağası’na, Haslar ve Üsküdar kazaları naiblerine ve Galata voyvodasına hitaben hükm-i hümayun yazılmıştır.[204]
Tercüman Hayim veled-i Menahim’in oğlunun hangi amaçla bahsi geçen yerlere seyahat ettiği belli değilse de elçi tercümanı Bedros veled-i Aleksan’ın oğlu Mıgırdıç ile ilgili kayıt biraz daha açıklayıcıdır. 1759 yılına ait kayda göre tercüman Bedros veled-i Aleksan oğlu “Mıgırdıç’ı bazı mesâlihi içün Üsküdar’dan Sivas ve Eğin ve Arabgir ve havalilerine göndermek murad” etmiştir. Fakat “bazı mesâlihi”n ne olduğu açıklanmamıştır. Bununla birlikte durumu sultana yukarıdakine benzer bir dilekçeyle bildiren İngiltere elçisi, seyahat edecek kişilerin seyahatleri sırasında rahatsız edilmemeleri için hükm-i hümayun rica etmiş, elçinin talebi kabul edilmiştir.[205]
Elçi tercümanı Avanis veled-i Hanem ile ilgili 1760 yılına ait kayıt da yukarıdakine benzemektedir. Buna göre tercüman Avanis veled-i Hanem “bazı husûs için Üsküdar’dan” Halep, Erzurum, Kars ve Kudüs’e gidip gelmek istemiştir. Buradaki “bazı husus” ifadesi de açık değildir. Elçi konuyla ilgili dilekçesinde, “tercüman-ı mesfûr ve yanında olan bir nefer oğlu ve iki nefer hidmetkârlarıyla” bahsi geçen yerlere varıp gelinceye kadar, gerek yolculuğu sırasında gerekse konakladığı yerlerde cizyedarlar ve başkaları tarafından hiçbir bahane ile rahatsız edilmemesi, tercüman ile davası olup dört bin akçeyi geçen davaların yerel mahkemede görülmeyerek İstanbul’a havale edilmesi ve bahsi geçen kişilerin korunması için hükm-i hümâyûn rica ettiğini belirtmiştir. Elçinin talebi kabul edilmiştir.[206]
Yukarıdaki kayıtlardan tercümanların, oğullarının veya hizmetkârlarının “bazı hususlar” için seyahat ettikleri belirtilmiş ise de söz konusu hususların ne olduğu açıklanmamıştır. Bununla birlikte elçi tercümanı Avanis veled-i Hanem ile ilgili birkaç kayıt ve Selanik İngiltere konsolosu tercümanları Dimitri veled-i Bekla ve Yorgi veled-i Nikola Lazari ile ilgili kayıtlar “fahrî tercümanların” hangi işlerle uğraştıklarını oldukça iyi açıklamaktadır.
Dimitri veled-i Manol Bekla, İngiltere Selanik konsolos tercümanı olarak 1765 yılında atanmış ve kendisine tercümanlık beratı verilmişti.[207] Tercüman Dimitri’ye verilen tercümanlık beratı kadrosu 28 Mart 1720 tarihinde ihdas edilmiş ve aynı tarihte bu kadroya Selanik, Yenişehir, Aynaroz, Golos, Ezdin ve Eğriboz İngiltere konsolosu tercümanı olarak Manoş veled-i Temli atanmıştı. Bu şekilde oluşturulan tercümanlık kadrosuna 16 Şubat 1734 tarihinde Şehpoz veled-i Minas (elçi yanında),[208] 4 Nisan 1754 yılında Haçador veled-i Şehpoz (elçi yanında),[209] 3 Mart 1765 tarihinde Dimitri veled-i Manol Bekla (Selanik konsolosu yanında)[210] ve 29 Ağustos 1798 tarihinde Musa veled-i Danyel Borla (Selanik konsolosu yanında)[211] atanmıştır. Tercüman Musa veled-i Danyel Borla 1806 yılında ölünce tercümanlık beratı başka birisine verilmemiş ve tercümanlık kaydı silinmiştir.[212]
Bahsi geçen tercümanlık kadrosuna Selanik İngiltere konsolos tercümanı atanan Dimitri veled-i (Manol) Bekla, 1780 yılında hizmetkârlarından birisini “bazı emtia ile medine- Siroz’a” (Serez) göndermiştir. Hizmetkâr, bahsi geçen malları Serez’de satmış ve 1.300 kuruş gelir elde etmiştir. Sattığı mallardan elde ettiği 1.300 kuruşla Serez’den Selanik’e dönerken hizmetkâr yolda 8 kişilik bir eşkıya grubunun saldırısına uğramış ve parası, elbiseleri ve silahları gasp edilmiştir. Tercümanın olayı İngiltere elçisine bildirmesi üzerine elçi “mahall-i merkumda bulunan kurânın ayan ve kocabaşıları Selanik’e ihzâr ve baʻdel-istintak eşkıya-yı merkum kimler ise” ortaya çıkarılması ve gasp edilen malların tamamen geri alınarak tercümana verilmesi konusunda emr-i şerif ricasında bulunmuştur. Bu rica üzerine Selanik mütesellimine bir emr-i şerif gönderilmiş ve bölgenin “zabitân ve ayanı” ile işbirliği yapılarak gasp edilen malların kurtarılması ve eşkıyaların da hapsedilmesi için gerekenin yapılması emredilmiştir.[213]
Elçi tercümanı Anavis veled-i Hanem’in başına da yukarıdakine benzer bir olay gelmiştir. Tercüman Avanis “bazı umûr ve husûsunu rü’yet zımnında” oğluyla birlikte bir hizmetkârını 1781 yılında Serez’e göndermiştir. Tercüman, oğlu ve hizmetkârı ile “Uzunca-abad panayırına emtia-i mütenevvia” göndermiş ve bahsi geçen kişiler panayırda satılan mallardan 8.859 kuruşluk gelir elde etmişlerdir. Kazandıkları parayı hayvanlara yükleyerek bir kervan ile birlikte Serez’e doğru yola çıkan tercümanın oğlu ve hizmetkârı 27 Eylül 1781 tarihinde, 16 kişilik bir eşkıya grubunun saldırısına uğramış, 1 Müslüman ve 2 Rum eşkıyalarca öldürülmüş ve 8.859 kuruş da eşkıyalar tarafından gasp edilmiştir. Tercümanın, olayı İngiltere elçisine bildirmesi üzerine elçi sultana bir dilekçe göndererek özel bir görevli tayin edilmesini ve olayın soruşturulması, gasp edilen 8.859 kuruş nakit paranın “ayan-ı vilayetden taleb” edilmesini, eğer bölge ayanı olayın aydınlatılmasına muhalefet ederlerse Selanik’e getirilerek mahkemeye çıkarılmalarını ve bu amaçla Selanik mutasarrıfı ile Vize ve Selanik kadılarına hitaben birer emr-i şerif gönderilmesini rica etmiştir. İlgililere gönderilen 28 Ekim-6 Kasım 1781 tarihli emr-i şerife göre İstanbul’dan gönderilecek özel görevli ve bölge idarecileri tarafından “eşkıya-yı mezbûr ayan ve söz sahiplerine buldurulub Selanik’e” gönderilecek ve gasp edilen tercümanın parasının tercümana iadesi sağlanacaktı.[214]
Bu iki olayda şu dört hususa dikkat edilmesi yerinde olur. Birincisi tercümanların açık ve net olarak ticaretle uğraşıyor olmasıdır. İkincisi ticaretten elde edilen meblağın yüksekliğidir. Üçüncüsü tercümanların hizmetkârının ve oğlunun tercümanlık beratının koruması altında seyahat ediyor olmasıdır. Dördüncüsü ise tercümanın faaliyetlerinin serbestçe ve sorunsuzca yürütülmesinin temini konusunda İngiltere elçisi gibi güçlü bir müttefike sahip olmasıdır. Elçi, olayı doğrudan sultana yansıtabildiği için, bir başka deyişle tercüman özel bir koruma altında bulunuyor demektir. Normal bir tüccarın bu tür imtiyazlara sahip olmadığı unutulmamalıdır.
Tercümanlarla ilgili olan ve kayıtlara geçen başka birkaç olay ise “fahri tercümanların” ticaret dışında para getirici işlerle de (bankerlik/sarraflık) uğraştıklarını göstermektedir.[215] 1702[216]-1753[217] yılları arasında 51 yıl İngiltere elçi tercümanı olarak hizmet! eden Luka Kir(i)ko Halep Beylerbeyi Abdurrahman Paşa’nın Halep’te yaşayan Kapıkethüdası İbrahim Ağa bin Ahmet Ağa’ya H. 1120 (M.1708-9) yılında “cihet-i karz-ı şer’iden temessükü mucibince”, yani borç olarak ve senet karşılığı 270 kuruş borç vermiştir. Tercüman birkaç kez borcun ödenmesini talep etmiş ise de 1720 yılına gelindiğinde borç hâlâ ödenmemişti ve tercüman alacağının tahsili için İngiliz elçisine müracaat etmiştir. Elçi, sultana sunduğu ilgili yazısında, tercüman Luka Kir(i)ko’nun Halep konsolos tercümanı Yozeb Pizani’yi kendisine vekil tayin ettiğini belirterek tercümanın alacağının Halep mahkemesi aracılığıyla tahsili konusunda tercüman Pizani’ye yardımcı olunması için Halep yetkililerine emr-i şerif gönderilmesini rica etmiştir.[218] Halep’e bu yolda bir emr-i şerif gönderilmiş ise de 1723 yılı sonlarına gelindiğinde borcun hâlâ ödenmemiş olduğu anlaşılıyor. Çünkü bu kez de borcu ödemediği ve emr-i şerife itaat etmediği için Halepli İbrahim Ağa bin Ahmet Ağa’nın İstanbul’a gönderilerek borcun tahsilinin sağlanması amacıyla yeni bir emri şerif yazılarak Halep’e gönderilmiştir.[219]
Elçi tercümanı Luka Kir(i)ko ile ilgili ilginç bir kayıt da 1725 yılına aittir. İlginçtir, çünkü bu kayıt açıkça tercümanların iltizam işlerine de karıştıkları ve mültezimlik yaptıklarını belgelemektedir. Evâil-i Cemaziyelahir 1137 (15-24 Şubat 1725) tarihli kayda göre Elçi tercümanı Luka Kir(i)ko, 1 Mart 1136 (12 Mart 1724) tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Narda iskelesi Duhan Gümrüğü Mukataasını Selanikli Androniko ile birlikte işletmeye başlamıştır. Mukataanın iltizam bedeli belirtilmemiş olsa da hatırı sayılır bir miktarın varlığını düşünmek yanlış olmaz.[220]
Alacağının tahsili konusunda aracı olması için İngiltere elçisine başvuran tercümanlardan birisi de 4 Ağustos 1750 yılında[221] Selanik İngiltere konsolos tercümanı olan Yorgi veled-i Nikola Lazari’dir. İşbu tercüman Yorgi Selanik’e bağlı Zaçeste köyünde yaşayan bazı kimselerden, elinde bulunan senet karşılığı olarak H.1160 (M.1747) yılından beri toplam 5.500 kuruş alacağı vardı. Tercüman birkaç kez alacağının ödenmesini talep etmiş ise de borçlular borcu ödemeye yanaşmamışlardır. İngiltere elçisi 1752 tarihli dilekçesinde durumu bu şekilde bildirdikten sonra, tercümanın alacağının Selanik mahkemesi aracılığıyla tahsilini emreden bir emr-i şerif ricasında bulunmuş, ricası kabul edilmiştir.[222] Tercüman Yorgi’nin Selanik’e bağlı Kozan köyünde sakin Mihali Gavanoş’dan da elindeki senet karşılığı H.1160 (M.1747) yılından beri 1.153 “filorin tabir olunur nemçe guruşu” alacağı vardı. Tercüman, alacağının ödenmesini istediği zaman borçlu hile yoluna sapmış ve borcunu ödememiştir. İngiltere elçisi 1752 tarihli dilekçesinde durumu böylece açıkladıktan sonra tercümanın alacağının Selanik mahkemesi aracılığıyla tahsilini emreden bir emr-i şerif ricasında bulunmuş ve ricası kabul edilmiştir.[223]
Tercüman Yorgi ile ilgili kayıtlar 2 önemli ve ilginç durumu ortaya koymaktadır. Birincisi tercüman Yorgi’nin Selanik’teki İngiltere konsolos tercümanı olmasına rağmen “bâ-emr-i âli” Selanik’e bağlı Zaçeste Köyü’nde yaşıyor olmasıdır. Tercümanın hizmet ettiği konsolos yanında bulunması gerekmez mi?[224] İkincisi tercümanın alacaklarının başlangıç tarihinin tercüman atanmasından 5 yıl önceye dayanıyor olmasıdır. Dolayısıyla tercüman Yorgi’nin tercüman atanmadan önce de bankerlik gibi bazı işlerle meşgul olduğu, tercüman beratının işlerini kolaylaştırdığı yani İngiltere elçisi himayesine girdiği ve bu amaçla berat sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Elçi tercümanı Atnaş (Tanaş) veled-i Dimitraki ile ilgili kayıtlar da ilginçtir. Çünkü bu kayıtlardan bankerlik işine sadece tercümanların değil, tercüman beratı koruması altında olan tercüman oğullarının da dahil olduğu anlaşılmaktadır. 29 Mart 1741-10 Ağustos 1747[225] döneminde elçi tercümanı olanı Atnaş (Tanaş) veled-i Dimitraki’nin H. 1150 (M.1737-38) yılından beri Pınarhisar kazasına bağlı Yeniköy’de yaşayan 7 kişiden “361 gün vade ile 1.200 kuruş alacağı” vardı. 1742 yılına gelindiği zaman borç hâlâ ödenmediği için tercüman borcun tahsili için İngiltere elçisine başvurmuş ve elçi borcun tahsili için Edirne Mollasına, Edirne Bostancıbaşına ve Pınarhisar naibine hükm-i hümayun yazılmasını sağlamıştır.[226] Bahsi geçen tercümanın Yanaki adlı bir oğlu vardı. Yanaki’nin Pınarhisar kazası köylerinden Tepe Köyü’nde ikamet etmekte olan 10 kişiden imzalı senet ve borçluların birbirine kefaleti gereğince H.1150 (M.1737-38) yılından beri 635 kuruş alacağı bulunuyordu. 1742 yılına gelindiğinde borç hâlâ ödenmediği için Yanaki, babası aracılığıyla İngiltere elçisine müracaat etmiştir. Elçinin talebi ile Pınarhisar naibi huzurunda davanın görülmesi, “sübut” bulan borcun tahsil edilmesi, borçluların borcu ödememekte ısrar etmeleri durumunda ise Edine Bostancıbaşı’nın borçluları Edirne’ye getirmesi ve Edirne mahkemesi aracılığıyla borcun ödenmesinin sağlanması konusunda Edirne Mollasına, Edirne Bostancıbaşına ve Pınarhisar naibine hitaben bir hükm-i hümayun yazılmıştır.[227] Bu örnekte ilgili borcun tercüman atanma tarihinden yaklaşık 5 yıl önce olduğuna ve tercümanlık beratının gücünün borcun tahsili amacıyla kullanıldığına dikkat edilmesi yerinde olur.
Sonuç
1758 tercüman reformunun temel prensibi, iddia edildiği gibi beratların nerelerde yoğunlaştığının tespiti değil, 1730/1731-1758 yılları arasında ihdas edilmiş olan tercümanlık beratlarının/kadrolarının –ölüm, azil, terk durumlarında- başka kimselere verilmeyerek kadronun iptali düşüncesidir. Bu reformun yine iddia edildiği gibi İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi devletleri kapsamadığı da doğru değildir. Reform, ahidname sahibi bütün devletlerin tercümanlarını kapsam dahiline almıştır.
1758 tercüman reformuna İngiltere açısından bakıldığında ilk fahri dragoman atamasındaki kapsamlı girişimin 1694 yılında yapıldığı ve 7 adet yeni (fahri) dragoman atandığı anlaşılmaktadır. 1694-1758 yılları arasında bu şekilde 31 yeni İngiltere tercümanlığı kadrosu ihdas edilmiştir. Reformun kapsadığı yıllar arasında, yani 1730/31- 1758 yılları arasında yeni oluşturulan tercümanlık kadrosu sayısı ise daha önceki çalışmalarda iddia edildiği gibi 9 değil, 12’dir. Dolayısıyla bazı durumlarda Osmanlı kalemiyye memurlarının bazı kayıtları görmezden gelebildikleri de anlaşılmaktadır. Bu nedenle bazı belge, kronik ve araştırmalarda verilen rakamların orijinal defter kayıtları dikkate alınarak yeniden oluşturulması gerekmektedir.
1694-1730/31 yılları arasında 19, 1730/31-1758 yılları arasında 12 ve reformun yapıldığı 1758 yılından sonra (1758-1800 yılları arasında) sadece yeni 2 tercümanlık kadrosunun oluşturulmuş olması reformun hedefine ulaşmış olduğunu göstermektedir. Ayrıca reform kapsamına alınan 1730/31-1758 yılları arasında ihdas edilmiş olunan tercümanlık kadrolarının hemen tamamı XIX. yüzyıl başlarında iptal edilmiştir. Bu iki sonuç, İngiltere tercümanları söz konusu olduğunda, Osmanlılar açısından reformun başarısını gösterir.
Esasında “tercüme” işleriyle uğraşmayan ve tercümanlık beratının sağladığı imtiyazları kendi özel işlerinde kullanan tercümanların özellikle ticaret, bankerlik ve iltizam işleriyle de uğraştıkları anlaşılmaktadır. Hatta bazı tercümanlar tercümanlık beratına sahip olmadan önceki alacaklarının tahsilinde beratın sağladığı imtiyazı kullanmışlar ve alacaklarının İngiltere elçisi aracılığıyla tahsilini sağlamışlardır.
EKLER
1694 YILINDA İHDAS VE 1806 YILINDA İPTAL OLUNAN İNGİLTERE ELÇİ TERCÜMANLIKLARI