GEORGIOS SALAKIDES, Sultansurkunden des Athos-Klosters Vatopedi aus der Zeit Bayezid II. und Selim I.,Thessaloniki 1995, 152 sahife, Institute for Balkan Studies yayınlarından no.263.
ismini "Athos'taki Vatopedi Manastırında bulunan II.Bayezid ve I.Selim devrinden kalma hük- ümder belgeleri" şeklinde Türkçe'ye çevirebileceğimiz bu eser. Ekim I993'te Münih Üniversitesinde Prof.Dr.Hans Geoig MAJER'in yönetiminde tamamlanan bir yüksek lisans çalışmasıdır. Küçük düzeltmelerden sonra iki sene sonra yayımlanmıştır.
Athos, Selanik'in güneyinde Ege Denizi'ne uzanan Halkidikya yarımadasının üç çıkıntısından en doğusundaki üzerinde olan bir dağın adıdır. Grekçe'de buna Ayos Oros (Kutsal Dağ) ismi verilir. Osmanlıların Balkanlara geçişinden ve 1371'deki Sırp Sındığı muharebesinin kaybedilmesinden sonra Bizanslılar Athos'taki manastıra çevrelerindeki arazilerin yarısını timar (pronoia)olarak vermişler, Osmanlılara karşı, onların savunmalarım kuvvetlendirmeyi düşünmüşlerdir. I383'te Makedonya Osmanlı hakimiyetine girer ve Athos da doğal olarak sulhen Osmanlılara geçerse de, 1402'den sonra durum değişir. Emir Süleyman Çelebi Fetret derinde Rumeli'nin hakimi olarak 14O3'te Bizanslılar ile anlayarak Makedonya'yı, Athos'u ve adaları Bizans'a geri verir. Artık Kutsal Dağ'daki manastırlar Bizans denetimindedir. VII.Johannes Paleologos haracın 2/3'ünü manastır rahiplerine bırakır, 1/3'de devlet kasasına girecektir. 143O'da Osmanlılar nihai olarak Makedonya'yı elegeçirirler. Atlios'taki manastırlar da hemen hemen tam beşyüzyıl Osmanlı yönetiminde kalır. Bu nedenle bu kutsal dağdaki manastır rahipleri Serez, Drama, Selanik. Siderokarsia (Sedrekapsi) kadılıkları ile doğrudan doğruya Babı Ali ve İstanbul'daki Patrikhane ile yazışma ilahidedirler. Bu bakımdan buradaki manastırlar Türkçe, Grekçe . Slavca belgelerle doludur (S.12).
SAIAKIDES Yunanistan Krallığı'nın kuruluşundan sonra, Perikles ve Platon devirleri üzerinde durulmaya başlandığını, buna mukabil Bizans döneminin karanlıkta kaldığını, araştırılmadığını, Yunanistan'da Osmanlı hakimiyeti zamanının (Turkokratia) barbarlık ve baskı çağı olarak hiç hatırlanmak istenmediğini, bu nedenle araştırılmadığını yazmaktadır. Ancak ikinci Dünya Harbi sonrasında bilimsel olarak Turkokratia ile uğraşılmaya başlandığını da söylemektedir. Bu arada iki önemli çalışmaya da değinilmektedir. Hans Rollert ROEMER bir makalesinde İslâm Dünyâsı İçin Hıristiyan manastır arşivlerinin ehemmiyetine İşaret etmiş[1], Pavlou CHIDIROGLU da Kıbrıs'taki Kykkos Manastırı'ndaki Osmanlı belgeleri üzerinde çalışıp bunlardan bazılarını yayınladığı gibi. Yunan Tarihi için Osmanlı Belgeleri'nin önemine de değilimiş [2] Evangelia BALTA'yi da anmayı unutmamıştır[3] .
Bununla beraber Athos ve çevresindeki manastırlardaki Osmanlı belgeleri üzerinde çalışanlar ve bu alanda öncülük yapanlar Paul LEMERLE ve Paul WITTEK[4], Elizabeth ZACHARIADOU[5] , Vanço BOSKOV[6] ve Heath, W.LOWRY[7]olmuşlardır.
Batı Dünyası’na Athos'u ilk tanıtanlar da XVI.yüzyılın ikinci yarısı başlarında iki Fransız olmuştur. Fransisken keşişi André TH EVET 1549-1552 arasında İstanbul'a ve Kutsal Topraklara yaptığı bir gezi sonunda 1554'te Lyon'da yayınlanan Cosmographie de Levant adlı eserinde[8] uzaktan gördüğü Athos'ta pek çok güzel ve eski manastırlar bulunduğundan, rahiplere caloeres, rahibelere de calogrees denildiğinden bahs eder[9].
Şövalye D'ARAMON'un sefaret heyetine katılarak 1546'da Fransa'dan yola çıkarak İstanbul'a, sonra da Ege adalarına, Athos'a, Selânik'e, Anadolu'ya, nihayet Kutsal Topraklara (Kudüs ve çevresi) giden Pierre BELON Les observations de plusieurs singularitez et choses mémorables trouvées en Grèce, Asia, ludée, Egypte, Arabie et autres pays estianges (Paris 1553) [10]1adlı eserinde Athos'a 23 sahife ayırır. Orada 5-6.000 keşişin 23 veya 24 eski manastırda yaşadığını, bunların günlük meşguliyetlerini,manastırlar içerisinde en önemlilerinin, her birinde üç yüz keşişin yaşadığı Vatopedi ve Lavra manastırları olduğunu belirtir[11].
Osmanlı Tahrir Defterleri’nde Athos Dağı (Mount Athos) Aynaros olarak tanımlanmaktadır. Kanuni Süleyman'ın hemen hemen saltanatının başlangıç yıllarına tarihlenen bir Tahrir Defteri'ndeki manastırları, bunların Batı âlemindeki karşılıklarını ve içlerindeki keşiş (ruhban) miktarlarını Heath W.LOWRYnin tanımlaması ile okuyalım[12] :
1. Manastir-i Hilandar (Chilandari Monastery) | 132 keşiş. |
2. " Mesimano (Esphigmenou Monastery) | 30 keşiş. |
3. ” Vatopedi (Vatopedi Monastery) | 271 keşiş. |
4. ’’ Ozgurafo (Zographou Monastery) | 114 keşiş. |
5. " Ivaron (Iveron Monastery) | 151 keşiş. |
6. ” Pandokratiya(Pantokratoros Mon.) | 91 keşiş. |
7. Manastir (La١Ta Monastery) | 200 keşiş. |
8٠Manastir٠i Gregoriyan (Gregoriou Monastery) | 39 keşiş. |
9. " Kastamonit (Kastamonitou Monastery) | 41 keşiş. |
10. ” Filofi (Philotheou Monastery) | 18 keşiş. |
11. ” isved Pavli (Ayiou Pavlou Monastery) | 34 keşiş. |
12. " Doionias (Dionysiou Monastery) | 118 keşiş. |
13. " Purotoniya (Protation Monastery) | 33 keşiş. |
14. " Rus (Russiko/ Panteleimon Mon.) | 25 keşiş. |
15. " Simeno Petrani (Simeno-Petra Mon.) | 4 keşiş. |
16. ” Eksiropotam (Xeropotamou Mon.) | 27 keşiş. |
17. " Doiokhari (Docheiariou Mon.) | 20 keşiş. |
18. ٠٠ Karakalu (Karakallou Mon.) | 4 keşiş. |
19. " Ku du mu § (Koudoumousiou Man.) [13] | 39 keşiş. |
20. " Eksenofoniu (Xenophontos Mon.) | 51 keşiş. |
Athos'un korsanların tecavüzüne karşı mahfuz bir konumda oluşu burada çeşitli milletlerden keşişlerin gelip yerleşmelerini kolaylaştırmış, bu nedenle de yukarıda da görüldüğü gibi, Sırp (8 ve 17) ve Rus (14 no.lu) manastırları da tesis edilmiştir[14].
ŞALAKIDES Osmanlı hükümdarlarının yalnız kilise düzenini muhafaza etmekle kalmayıp, aksine onları desteklediklerini, Hıristiyan uyruklulara böylelikle nüfuz ettiklerini, sergilerini de kolaylıkla alma imkânına kavuştuklarını belirtir. İstanbul Patrikliği önde gelmekle beraber, İskenderiye, Kudüs ve Antakya Patriklikleri de sardır. İpek ve Ohri Patriklikleri ise muhtardır. 1766/67'de İstanbul Patrikliğine bağlanmışlardır (s. 18).
Patriklik medenî hukuk alanında hıristiyanların evlenmelerini, boşanmalarını, papazların cezalandırılmalarını, kendi kiliselerine vermekle yükümlü oldukları vergileri tahsil hakkını düzenleyen haklara sahipti. Bu son yönü ile SALAKIDES, halkın gözünde metropolitlerin ağa'dan farksız olduğunu da belirtmektedir (S.21).
SALAKIDES'in çalışmasında Vatopedi manastırı'nda bulunan H.Bayezid devrine ait 10, I.Selim zamanına ait 5 belgenin incelendiği görülmektedir. Bunlar 4 gruba ayrılmaktadır. Birinci gruptakiler (5, 7,8, 12, 15 numaralılar) Ortodoks Kilisesi'nin kendi içindeki malî düzenlemesi ile ilgilidir. İkinci gruptakiler (6, 9, 10, 13, 14,16) keşişlerin devletle veya onun temsilcileri ile veya halkla ilişkileri ile alâkalıdır. II ve 17 numaralı belgeler üçüncü guruptadır. No.ll, II.Bayezid zamanına ait olup (H.912/M.1506/1507) Erkekler Adası'ndaki bazı keşişlerin Anadolu'dan ve Rumeli'den kaçıp kendi adalarına gelen oğlanların ve esirlerin sahiplerinin Sidrekapsi kadısına yaptıkları şikâyetler hakkındadır. Keşişler İstanbul'a Dergâh-ı muallâ'ya gelmişlerdir. 17 no.lusu ise H.921/M.1516 tarihlidir, Edirne'den sâdır olmuştur, Pantokrator Manastırı'ndan gelip şikâyette bulunan iki keşişe aittir. İki sipahi kendilerine ait tarlaları ve çayırları zorla ellerinden alıp yürüklere vermişlerdir. Bunun önlenmesini talep etmektedirler. 4 ve 18 numaralı belgeler ise doğrudan doğruya Athos ile ilgili değildir.
Semavi EYİCE'de 1953’te ziyaret ettiği Vatopedi Manastır Kütüphanesi'nde duvarda camlı ve çerçeveli olarak asılı sekiz Osmanlı fermanı gördüğünü yazarsa da, bunların hangi hükümdar zamanına ait olduğunu belirtmez[15].
Eserde bu belgelerin daktilo edilmiş eski yazılı metinleri. Almanca çevirileri, tıpkıbasımları verilmiş, grupların ve belgelerin açıklamaları da yapılmıştır. Eserde belgeler ve haklarındaki açıklamalar da gruplandırmalara göre yapılmıştır.
Çok zengin bir kaynakçanın, Athos'a ait bir haritanın, Vatopedi Manastırı'nın bir de resminin sunulduğu bu nefis eser Osmanlı Diplomatik Bilgisi dalındaki çalışmalara çok önemli bir katkıdır. Kıymetli Tez yöneticisi Prof.Dr. Hans Gerg MAJER de, GEORGIOS SALAKIDES kadar takdire lâyıktır.
NEJAT GÖYÜNÇ