ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

İzzet Öztoprak

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi.

Anahtar Kelimeler: Kıbrıs, 1931 İsyanı, Lozan Barış Antlaşması, Türkiye, İngiltere

Lozan Barış Antlaşmasının Kıbrıs ile ilgili üç maddesi vardır. Bunlar 16, 20 ve 21. maddelerdir. 16. madde de özet olarak "Türkiye'nin antlaşmada açıklıkla belirtilen sınırlar dışında bulunan bütün arazi üzerinde ve bu araziye bağlı adalardan ayrı cezireler üzerinde her ne mahiyette olursa olsun sahip olduğu bütün hukuk ve dayanaklarından vazgeçtiğini "denilmekte 20. madde de ise: "Türkiye, Britanya Hükümeti tarafından Kıbrıs'ın 5 Teşrinisani I914'te İlân olunan İlhakı tanıdığını beyan eder" ifadesi yer almaktadır. Bundan önce Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı’na Almanya ve müttefikleri safında katılmış olması üzerine de İngiltere adayı tek taraflı olarak ilhak etmiştir. 26. maddede ise, özet olarak" 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs adasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı koşullar İçinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdir..." denilmektedir[1].

Bu maddelerin ışığında, özellikle de 20. madde ile 24 Temmuz I923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşmasıyla Kıbrıs'ta İngiliz egemenliği resmileşmiş oluyordu. Bu antlaşma 6 Ağustos I924'te İngiltere tarafından onaylandı. Bu gelişmeyi takip eden önemli bir husus, 1925 yılında Kıbrıs anayasasında yapılan değişiklik idi. İngiltere'de 1924 Kasım'ında yapılan seçimlerde İsçi Partisi'nin Kıbrıs'ın statüsünde yaptığı değişiklik Kıbrıslı Rumlar'ın isteğinin çok gerisinde kaldı ve Kıbrıs'ı sadece bir "Taç Kolonisi"ne (Crown-Colony) dönüştürdü. 10 Mart 1925 tarihinde Kıbrıs'ın bir "Taç Kolonisi" durumuna getirilmesi, Kıbrıs anayasasında yapılan değişikliğin sonucuydu. 6 Şubat talihli bir "Order in Council" ile anayasada yapılan değişiklikler 1 Mayıs 1925 tarihli Kıbrıs Resmi Gazetesi'nde (Cyprus Gazette) yayınlanmıştı ve şunları içeriyordu[2]: 18 üyeden oluşan Teşriî Meclis'in üye sayısı 24'e yükseltiliyordu. Fakat bu artış sadece Rumların ve İngilizlerin ,elline idi. Meclisteki Rum üye sayısı 9'dan 12'ye ve hükümetin tayin ettiği resmi (Official) üyelerin adedi de 6'dan 9'a yükseltildi. Vali Meclis'in başkanıydı. Türk üye adedi hiçbir değişikliğe uğramamış, 1882 anayasasında olduğu gibi 3 kişi olarak kalmıştı. Bu durum Türk topluluğu için haksizlikti[3]. Fakat Rum üyelerin sayısındaki artış ta "resmi üyelerin" sayısı artırılarak dengelenmiş oluyordu: "resmi üyeler" ile Türk üyelerin toplamı, Rum üyelerin toplamına eşitleniyordu. Bu durumda karar meclis başkam olan İngiliz valiye kalıyordu. Aslında 10 Mart 1925 tarihinden itibaren Yüksek Komiserlik de kaldırılmış, yerine valilik makamı oluşturularak 1 Mayıs 1925'ten geçerli olmak üzere Kıbrıs'ın ilk valisi olarak Sir Malcolm Stevenson atanmıştı. Vali aynı zamanda Kıbrıs'ın başkomutanı rütbesine sahipti[4]. Bu önemli değişikliklerden önce, 1920'lerden başlayan birçok Rum istek ve önerilerinin yazılı, gerektiğinde sözlü olarak İngiltere Sömürgeler Bakanı'na iletilerek ısrarlı olunduğunu görmekteyiz. 22 Aralık I922'de Başpiskopos Kyrillos, Sömürgeler Bakanı'na gönderdiği bir muhtıra ile adada tam anlamıyla özerk bir yönetim kurulmasını, ada halkının temsil edildiği Yasama Meclis'i dışında Yürütme Konseyi'nin yaııısıra, yönetim mekanizmalarında da nüfusları oranında katılmalarım istiyordu. Bu durumda nüfus oranlan esas olacağından Rumların çoğunluğu oluşturmaları nedeniyle her türlü idari ve siyasi yetki ellerine geçmiş olacaktı.

6 Şubat I923'te Kyrillos'un muhtırasına Sömürgeler Bakanlığı'nca verilen yanıtta, Kıbrıs halkının istenildiği ölçüde geniş siyasal özgürlüklerden yararlanabilecek siyasal olgunluğa sahip bulunmadığı, bildirilmiştir[5]. Bu gelişmeyi Araoquzos adil birinin Sömürgeler Bakanlığı'na başvurusu izledi. Amaç, 6 Şubat 1923 tarihli İngiliz gülüşünün geçersizliğini kanıtlamaktı. Araoquzos, mektubunda Rumların yetenek ve olgunluğundan sözediyor, Kıbrıs halkının kendilerine serbesti verilen diğer birçok İngiliz sömürge halkından daha uygar bir topluluk olduğunu ve azınlık haklarının Türklere mecliste nüfus oranına uygun temsilcilik verilerek tanınmış olacağını bildiriyordu[6].

Araoquzos'un bu mektubuna Sömürgeler Bakanlığı'nın 14 Ağustos 1923'te verdiği yanıtta, Yasama Meclisi'ndeki Rum üye adedinin çoğaltılmasının, memur üyelerin sayısının artırılarak dengelenmesini gerektireceğini, bunun yapılmamasının ise Türkleri güvenlik endişesine düşüreceği, bildiriliyordu. Ayrıca idari işlerde yüksek makamlara alınacak olanların hem yeterli derecede ehliyetli hem de ırki tarafgirlikten uzak kalmalarının şart olduğu da yer almıştı[7].

Rumların İngiliz Hükümeti katındaki girişimleri bunlarla kalmadı. Bu doğrultudaki bir başka girişim 20 Temmuz 1929 seçimi sonucunda iktidara gelen İşçi Partisi'ne verilen muhtıra idi. Londra'ya giden heyette Kitium piskoposu, Stavrinakis ve Zenon Rossidis bulunmakta idi. Heyetin 18 Ekim 1929'da Sir John Shuckburgh'a takdim ettiği muhtıranın özeti Avam Kamarası üyelerine de dağıtılmıştı. Rum muhtırasında istemler olarak, Yasama Meclisi'yle İcra Meclisi'nde çoğunluğu Rumların oluşturması, Kıbrıs Valisi'nin yetkilerinin sadece yasaların onaylanmasını kabul etmemek hakkıyla sınırlandırılması hususları yer almıştı[8]. Dönemin Sömürgeler Bakanı Lord Passfıeld 25 Ekim'de Rum heyetini kabul etmişti. Bu görüşmelerin tutanağından anlaşıldığı üzere Rum kurulu, Passfield'den muhtırada anayasa değişikliklerinin de ötesinde "enosis" isteğinde bulunmuş; Passfıeld ise "enosis"in mümkün olamayacağını, öteki isteklerin ise ancak hükümetine danıştıktan sonra yanıtlanabilmesinin mümkün olduğunu Rum kuruluna bildirmiştir[9]. Bu sözlü yanıtı Passfield'in Rumlara verdiği resmi yazılı cevap izlemiştir. 28 Kasım 1929 tarihli bu yanıtta, Rum isteklerine olumlu cevap vermenin olanaksızlığı dile getiriliyor, böyle bir deney için zamanın çok erken olduğu kayd ediliyor, Kıbrıs'ın gereksiniminin daha az siyasal tartışma ve daha çok iş olduğu vurgulanıyordu[10].

Kıbrıslı Rumlar, İngiliz İşçi Partisi'nin bu olumsuz tutumuna karşın 1930 ve 1931 yılları boyunca da "enosis" ve anayasal değişiklik isteklerini sürdürmekten geri kalmadılar. Önemli bir gelişme ise Temmuz 1930'da yaşandı. Rumlar, 1930 Mayısı'nda Yunanistan'ın bağımsızlığının 100. yıl dönümünü Kıbrıs'ta kutlarken, bu olay dolayısıyla beşyüze yakın imzalı dilekçenin[11] İngiliz Kralı'nın doğum gününde Vali Henniker Heaton'a verildiğini ve valinin bu dilekçeye Başpiskopos'un bir mektubunu da ekleyerek 2 Temmuz 1930'da Londra'ya gönderdiğini görüyoruz. Bu dilekçenin özü "Kıbrıs'ın tüm Rum nüfusunun Yunanistan ile birleşme kararı" diye kışkırtıcılar tarafından parlak bir fikir olarak ortaya konan hikaye idi[12]. Bu arada Yunan ve Kıbrıs basınında "enosis" ya da bu olmazsa "anayasal değişiklik" doğrultusunda yoğun bir kampanya sürdürüldü. 23 Temmuz 1931 tarihli bir yazıyla Rumların bu toplu dilekçesini yanıtlayan Lord Passfield, validen şu mesajının Kıbrıslı Rumlara iletilmesini istiyordu: "Daha önce söylediklerime ilave edecek bir şey yoktur. Majestelerinin hükümeti Kıbrıs'ın Yunanistan’a bırakılması isteğine boyun eğemez...[13].

Ekim 15'te (1930) yapılan seçimlerde Kıbrıs'ta sonluların çözümünde tek çare Yunanistan ile birleşmektir diyenler önemli bir başarı kazandılar. Bu sırada Sömürgeler Bakan yardımcısı Drummond Shields Kıbrıs'a gelmiş, ilk yaptığı açıklama Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşme konusunda kendisinin yetkili olmadığı biçiminde idi. Metropolitan Nikodemos Mylonas'a ada nüfusunun % 80’ini oluşturan Yunan asıllıların tek arzularının Yunanistan'la birleşmek olduğu konusunu ısrarla vurgulamasının yanısıra belediyenin İslâm üyesi Zekai Bey'in Türk görüşü olarak böyle bir birleşmeyi şiddetle protesto ettiği, bu durumda ne hayat hakkının ne de adaletin var olamayacağını belirttiği ve hiçbir uluslararası yasanın, bir ülkenin benzerlik içeriyor diye bir başka ülke ile birleşmesine izin vermeyeceğini açıkladığı görüldü[14]. Bu iddialar karşısında Drummond Shields cevap olarak kısaca şunları belirtti; Hiçbir İngiliz Hükümeti böyle bir birleşme için Parlemento'nun desteğini alamaz, öneremez. Biz Kıbrıslıların kendi ilişkileri içinde toplumlaşmalarını arzu ediyoruz. Yasaların yapılmasında ve yönetimlerin oluşturulmasında, sorumlulukların paylaşılmasında birliktelik olmalıdır. Sömürgeler Bakanı'nın kimi sözleri açık bir tehditin ifadesiydi. Çünkü o, konuşmasının bir yerinde Başpiskopos’un yüzüne, "İngiliz idaresine karşı özellikle bazı kilise çevrelerince çok acı ve hoş olmayan şeyler söylenmiştir. Başka güçlere ait kolonilerde bu tür konuşmalara hiçbir zaman izin verilmez. Çok fazla tolerans gösterilmiş ise de bunun bir sının vardır..." demiştir. Bu açıklamalara büyük bir olasılıkla içinde bulunulan koşulların bunlar başta ekonomik krizin etkisi olmak üzere Yunanistan'a bel bağlamış olmanın verdiği güven ve cesaret idi - etkisiyle olmalıdır ki Başpiskopos, Drummond Shields’e bir yazı yazarak (10 Kasım 1930) Yunanistan ile birleşmenin Kıbrıs halkının vazgeçilmez arzusu olduğunu ifade etti[15]. Rumların Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi konusunda giderek artan oranda girişimlerinin yoğunlaştığı 1930'lu yıllarda Kıbrıs Valisi Storrs Londra'ya gizli mesajlar gönderiyordu. Bunlardan biri 1931 Şubat'ında yollandı ve Kıbrıs adasındaki "enosis" eylemleriyle Yunanistan'ın ve bu devletin Kıbrıs'taki konsolosunun organik bağı bulunduğunu içeriyordu. Nisan sonunda İngiliz Dışişleri Bakanlığından Sömürgeler Bakanlığı'na gönderilen bir yazıda, Storrs'un Kıbrıs'taki Yunan konsolosu Kyrou ile ilgili kaygılarını doğrular nitelikteydi. Bu yazıda, Atina'daki büyükelçi Ramsey'den alınan bilgiler aktarılıyor ve Kyrou'nun Yunanistan'da yayınlanan ve "enosis" destekçiliği ile bilinen Hestia gazetesiyle olan bağlan açıklanıyordu[16]. İngiliz vali Londra ile yaptığı resmi yazışmalarda M. Aleksander Kyrou konusuna ilişkin olarak vermiş olduğu dikkat çekici bilgileri kendi anı kitabında da uzun uzadıya belirtmektedir. Buna göre Kyrou, Atina'da yayınlanmakta olan "Ocak" dergisinin sahibi aileye mensuptu. Bir ara Yunan Dışişleri Bakanı'nın özel sekreterliğini de yapmış olan Kyrou, Kıbrıs'a gelir gelmez ilk iş olarak Yunan Konsolosluğu'nu Larnaka'dan politik merkez olan Lefkoşa'ya taşıdı. Bunun arkasından da çeşidi kışkırtmacılarla (dini, milli vs alanlarda) yakın temaslarda bulunmaya başlayarak Haziran 1931'de açık toplantılara "Yunan milli marşını çalarak ve enosis haykırışlarında bulunarak katılma cüretini''gösterdi[17]. Gelişmeler, Kıbrıs Valisi Ronald Storrs'un Londra'ya çeşidi kez başvurmasına neden olur; amaç Kyrou'nun her geçen gün yoğunlaşan Kıbrıs adasındaki İngiliz düşmanlığı yönündeki faaliyetlerinin önüne geçebilmek için O'nun görevinden alınmasını yani Yunanistan'a dönmesini sağlamaktı[18].

Kyrou'nun Yunanistan'la açık bağlantısının yanısıra, Yunanistan'ın Kıbrıs ile ilgili girişimlerine hız verdiğini, bazı görevli ve emekli subaylardan kurulu bir örgütün "enosis" için çalışmalara başladığını, üç Yunanlı subayın 1931 Ağustosunda Kıbrıs'a giderek Yunan konsolosu (Kyrou) ve Kıbrıs Başpiskoposu ile görüşmeler yaptıklarını, birlikte getirdikleri bazı yayınları da dağıttıklarını görüyoruz[19]. Bu tür çalışmaları destekler nitelikli olması bakımından, Kıbrıslı Rumların Yunanistan ile olan organik bağlarını saptamak hususunda son bir örneği de Kıbrıs'taki eğitimle kilisenin tutumuna değinerek veriyoruz. Kıbrıs'taki eğitimin içeriği ve niteliği konusunda İngiliz valisi şunları anlatıyor: "...okullarda açık bir İngiliz düşmanlığı değil fakat etkin bir Helenleştirme faaliyeti mevcuttu... tüm Rum ilkokullarında, Analitik Program denilen Yunanistan'da hazırlanan bir sistem kullanılıyordu. Atina’daki seçim encümeninin onayladığı kitaplar hariç hiçbir yardımcı kitap kullanımına izin verilemezdi. Cimnasiumlar ve öğretmen koleji Yunan Eğitim Bakanlığının kural ve talimatları altında, faaliyet gösterirler. Sınıfları Yunan Kralı Konstantin ve Kraliçe Sofhie'nin Venizelos'un resimleri süsler. Her tarafta Yunanistan'ın büyük detaylı ve modem haritaları göze çarpar..."[20].

Öte yandan Yunanistan ile Kıbrıs Rumları'nın bu çok yakın ve sıkı ilişkilerinde önemli bir rol oynayan kurum da, kilise idi. Kıbrıslı Rumlar'ın sportif faaliyetlere karışıp karışmamaları konusuna değin çok çeşidi ve yönlü konulan tartışan kilise, bazı konularda gizlice Venizelos'a ve Yunanistan kilisesine danışma ihtiyacını duymuştu[21]. Bu durumda, yukarıda işaret edilen eğitim programlarının yapısıyla kilisenin konumu birlikte düşünüldüğünde Kıbrıslı Rumların Yunanistan ile birleşme konusunda isyandan çok daha önce bir çeşit alt yapı hazırlığı içerisinde oldukları sonucunu çıkarmak herhalde bir gerçeği ifade etmekteydi.

Kıbrıs isyanı öncesinde ekonomik koşulların toplum üzerinde yarattığı etkiler konusuna değinmek gerekiyor. İngiltere, "Kıbrıs gelir fazlasına" 1855 yılında Osmanlı Devletinin İngiltere ve Fransa'dan almış bulunduğu borçlara karşılık olarak el koymaktaydı. Bu konu, özellikle Kıbrıslı Rumlar arasında tepki yaratmaktaydı. 1927 yılı bütçesinin Yasama Konseyinde reddedilmesi, yeni bir düzenlemeyi getirdi. İngiliz hükümetinin yeni kararıyla Kıbrıs kolonisine verilmekte olan yıllık yardım 50.000 sterlinden 92.800 sterline çıkarılmış, böylece net artış 42.800 sterlin olmuştu. Fakat bu net artış Osmanlı borcuna karşılık olarak el konulmakta olan gelire eşit olduğu için, bu karar uygulamada Kıbrıs adasının gelirine el konulmayacağı anlamına geliyordu. Ancak İngiliz hükümeti bunu, İngiliz bütçesine "İmparatorluğun savunmasına yıllık katkı" adı altında yeni bir ödentiyi Kıbrıs'ın yüklenmesi koşuluyla yapıyordu ki, bu da 10.000 sterlin tutmaktaydı[22]. "Gelir fazlası" ya da "Kıbrıs Geliri" sorunu uzun süre İngiltere'nin Kıbrıs politikasında önemli bir konu olarak yer almıştır. Çünkü, sorun 1927, 1930 ve 1931 yıllarında Kıbrıs isyanının çıkmasına değin sürüp gitmiştir. Söz konusu düzenlemenin Kıbrıs halkı üzerinde yarattığı hoşnutsuzluk çeşidi tepkilerle kendini gösterdi. Bu hususla ilgili olarak Kıbrıslı delegeler 1914'ten 1928'e kadar ödedikleri 588.000 sterlinin iadesi gerektiğini ileri sürünce, Sömürgeler Bakanı Lord Passfield şu cevabı vermiştir: "Kıbrıs Osmanlı İmparatorluğu'ndan tevarüs edilmiş bir ülke olarak Osmanlı borçlarının nisbi bir kısmının ödenmesiyle mükellef kılınmak iktiza eder"[23].

1929 yılında başlayıp 1930 ve 1931'de de süren büyük ekonomik bunalımın olumsuz etkileri altında önemli sıkıntılara düşen Kıbrıs halkı sonuçta İngiliz hükümetinden "Kıbrıs Geliri" konusunda kesin bir olumsuz yanıt alırken, bir yandan da Kıbrıslıların güçlüklerini artıran yeni bir vergi daha ortaya çıkmıştı. 1931 yılında İngiltere, yeni bir gümrük vergisi koymak için girişimde bulununca Kıbrıslıların konseydeki temsilcileri ki bunların içinde bir Türk üye olarak Necati Bey de bulunuyordu, bu vergiyi reddettiler. 11 Ağustos 1931 tarihinde Yasama Konseyince kabul edilmeyen Gümrük Vergisi Yasası, bir "Order in Council" ile yürürlüğe sokulmuştu[24]. Bu kararın Kıbrıs'taki etkileri hemen kendisini gösterdi; ada yönetimine karşı oluşan direnişi daha da keskinleştirdi.

11 Eylül'de Limasol'de konuşan Kition Piskoposu Nicodemos, Kıbrıs halkını İngiliz yönetimine vergi ödemekten kaçınmaya ve kokuşmuş İngilizleri adadan çıkarmaya çağırdı. Bir gün sonra Yasama Konseyinin Rum üyeleri manifesto hazırlayarak, yayınlamaya karar verdiler. 3 Ekim’de de Rum Ulusal Örgütü ve Yasama Konseyi üyeleri Başpiskoposlukta toplanarak, manifestoyu hazırlamaya koyuldular ve vergilerin ödenmemesiyle Gümrük vergisi yasası dolayısıyla sağlanacak hükümet gelirini azaltmak üzere ithal malı satın alınmamasının halktan istenmesini görüştüler[25]. 17 Ekim 1931 tarihi Kıbrıs isyanıyla ilgili önemli bir gündür. Çünkü, o gün ok yaydan çıkacak ve 21 Ekim günü isyanın başlamasında eylemsel en önemli adımı ve kıvılcımı oluşturacaktır. Bu tarihte Nicodemos, Rum ileri gelenlerine kendisinin kaleme aldığı manifestoyu okudu, manifesto genellikle kabul edildi. Ancak bir hafta içinde yeniden gözden geçirilmesine ve kararlaştırılacak tarihte hep birlikte istifa edilmesine karar verildi. Fakat, Nicodemos buna uymayarak hemen ertesi günü, önceki günün tarihiyle ve kendi imzasıyla manifestoyu dağıttı. Piskopos Nicodemos manifestoya ilişkin bir mektupla Yasama Meclis'i üyeliğinden istifa ettiğini de duyurdu. Nicodemos'un bu girişimi kendisiyle Yasama Meclisi'nin diğer sekiz üyesi arasında önemli bir kırgınlık yarattı. Buna karşın bu üyeler de 18 ile 21 Ekim günleri arasında Yasama Meclisi'nden istifa ettiklerini duyurmuşlardı. Kıbrıs İsyanının patlak vermesinde çok önemli bir aşamayı oluşturan bu manifestonun içeriğine gelince; Tek kurtuluşun ulusal özgürlük ile gerçek eşebileceği bunun da ancak anavatan Yunanistan ile birleşmek suretiyle garanti altına alınabileceği yer alırken, ayrıca hiç kimsenin yabancı yöneticilere ve onların yasalarına uymak zorunda olmadığı, kendi benliklerini koruyabilmek için bu iğrenç İngiliz işgalinin ve yönetiminin Kıbrıs'tan atılması gerektiği, görüşlerine de yer verilmişti. Bu manifestoda bir başkaldırı nitelikli cümleler de bulunuyordu: yabancı tiranlar canavarca güç ve şiddet kurallarına başvursalar dahi[26].

20 Ekim 1931 günü Limasol'da Kitiom Piskoposu Nicodemos o güne kadar görülmemiş bir kalabalığa "enosis" İçin seslenirken, polis müdürünün bir raporuna göre anavatan Yunanistan ile birleşmeyi deklare etmiş ve İngiliz rejimini adi, adaletsiz, ablaksız ve sorumsuz olarak nitelemiş, onun yasalarına uyulmamasını isteyerek konuşmasında şu cümlelere de yer vermişti: "artık yabancı yöneticilere bizlerin ulusal değerlerimizin olduğunu, eğitimli bir toplum olduğumuzu ve Helen bayrağı altında özgür yaşamamız gerektiğini göstermenin zamam gelmiştir. Kahrolsun iğrenç ve aş ağlık rejim"[27]. Limasol toplantısı ayni kentin Yasama Meclis'i üyesi olan Lanites tarafından organize edilmişti ve kentteki gelişmeler 21 Ekim günü onun tarafından abartılı bir biçimde telgrafla Lelkoşa'ya bildirilmiş, akşam da isyan patlak vermiş, hükümet binasına saldırılmıştı[28].

Kitium Piskoposu "enosis" için Limasol'da konuşurken, kilise çanlarının ve Rum ileri gelenlerinin etkisiyle kısa sürede beş bin kişilik bir topluluk Lekoşa'da hükümet konağı önünde toplanmış, gösterilerini polisin uyarısına ve coplu müdahalesine rağmen sürdürmüş. Yunan bayrağı altında ilerliyerek önce binanın önündeki polis arabasını dalla sonra da binayı ateşe vermek isteyince, kurallar gereği kontrol ve denetimi üstlenmiş olan Lefkoşa Komiseri Türk polis baş müfettişinin ateş açmak için istediği emri, kalabalığın on sıralarında okul çocuklarının bulunması ve silahsız polislerle biraz daha çaba sarfedilmesi gerektiğine İnandığından, kabul etmez ise de, polis arabasının yakılması, konağa yanan deyneklerin atılması üzerine komiser piyade atışının gerekliliğine karar verir[29]. Boru çalınıp Rumca isyan kanunu okunur, on iki kişilik polis kuvvetinin piyade atışının ardından, paniğe kapılan kalabalık kaçmaya başlar, fakat hükümet konağı on dakika içinde alevlerle sarılmıştır. isyan çok dalla kısa bir süre İçinde diğer kent ve kasabalara, köylere yayılmıştır. Limasol'da isyancılar komiserin evini, içinde karısı, çocuğu ve iki hizmetkârı olduğu halde İşgal ederek ateşe vermişlerdir.

Kıbrıs'ta o donemde çıkmakta olan gazeteler içinde Türkçe yayınlanan "Söz" önemli bir yer tutar. Bu gazetenin verdiği ayrıntılı bilgiye göre, isyanın başladığı gün valinin yanında bulunan Lefkoşa komiseri Hart Davis, dışarıda toplanmış olan dört - beş bin civarındaki kalabalıktan temsilci olarak üç kişilik bir heyet seçmelerini istemiş ve taleplerinin bu heyetçe valiye aktarılması" nın sağlanacağı önerisinde bulunmuş ise de, bu kabul edilmemiştir, öte yandan isyancılar dört İngiliz otomobilini ateşe vererek, hükümet binasındaki İngiliz bayrağı yerine Yunan bayrağını çekmişler, bu durumda vali çok güç koşullar altında binayı terk ederek geceyi Baf kapısı kışlasında geçirmiştir. Bu sırada polise "vur" emri verilmiş, bunun üzerine güvenlik kuvvetleriye halk arasında küçük bir çarpışma meydana gelmiştir [30].Kıbrıs'taki bil Türk gazetesinin isyanın ilk günü için vermiş olduğu, gözlemlere dayalı bu bilginin yanısıra, söz konusu olaylarla ilgili olarak Türkiye'nin Kıbrıs Konsolosu'nun 26.10.1931 ve 5.11.1931 tarihli raporlarında şu hususların yer almış olduğu gerilmektedir.

"21 Teşrinievvel 1931 tarihinde gümrük tarifesi bahane edilerek Lefkoşa'da vali konağı önünde büyük nümayişler yapılmış ve bu taşkınlıklar konağın yıkılmasına, polis otomobillerinin tahribine, kasabanın telgraf ve telefon hatlarının kesilmesine kadar ileri götürülmüştür... adada derhal idarei örfiye İlân edilmiştir, ilk imdat kuvveti olarak 22 Teşrinievvelde Malta'dan altı tayyare ile doksan İngiliz askeri gelmiş... Ayni günde geceleyin ahali ile polis kuvvetleri arasında vuku bulan müsademede yaralanarak vefat etmiş olan bir Rum genci için onbin kişinin iştirak ettiği muazzam ve mutantan bir cenaze merasimi yapılmış... Rumlar Limasol'de ve diğer kasabalarda da büyük nümayişler yapmışlardır. 23 Teşrinievvelde imdada gelen İngiliz harp gemileri adaya muvasalat etmiş ve Londra kruvazörü Larnaka'ya, bir torpito Magosa'ya bir gambot da Limasol limanına derhal asker çıkararak... Aynı günde Lefkoşa’ya yüz İngiliz askeri sevk edilmiş ve İngiliz memurin aileleri de, Belkis vapuruna yerleştirilmiştir... Hükümet ertesi günü bir beyanname neşrederek posta ve telgrafa sansür vazetmiş... müstafi kavanin meclisi azasından Hacı Parafolu, Teodor Faneromoni kilisesi piskoposu ile Dr. Kolokosidis, Hacı Çankaris, Larnaka despotu Gityo ile Kerine despotu Makarios'u tevkif ederek Londra kruvazörü ne sevk eylemiştir... Beş kişinin bir arada toplanması ve bayrak asılması idarei örfiyece men edilmiştir. Mamafih Rumlar kilisede, sokaklarda toplanmış ve her yere Yunan bayrakları asmıştır.

5 Teşrinisani 1931 tarihinde alınan tedbirler sayesinde adada sükûnet ve hâli tabiî avdet etmiş... Larnaka'dan maada diğer kasabalarda gece saat altıdan sonra dışarı çıkmak memnudur... Hükümet tarafından neşr olunan 5.11.1931 tarihli beyannamede isyandan mütevellit zarar ve ziyanın tazmini için memurlar müstesna olmak üzere, Rumlardan cizye tarh edileceği ve tarz- ı tahsilin de bilâhare yapılarak bir kanun ile tavzih ve tayin kılınacağı ilân edilmiştir[31].

Kıbrıs Türk konsolosunun vermiş olduğu yukarıdaki bilgileri, isyana ilişkin diğer kaynaklar da doğrulamaktadır. Örneğin, adanın İngiliz valisinin anılarında yer alan kimi cümleler isyan konusunda Kıbrıs'ta o dönemde çıkmakta olan Söz gazetesinin yayınlarını ve Türk konsolosunun raporunda yer alan bilgileri doğrulamaktadır. Vali anılarında, London ve Shropshire gemileri ile üç destroyer vardıkları zaman limanlar emniyete alınmıştı. Uçakla gelen bir başka taburla da ...Neticede bunları (isyanın ele başları kast ediliyor) savunma kanunuyla adadan sürmeyi kararlaştırdım... Küçük gruplar halinde polis ve askerler piskopos ve diğer politikacıların evlerini kuşaup sabaha karşı teker teker hepsini tutuklayıp, Limasol ve Larnaka limanlarında demirli London ve Shropshire gemilerine götürmüşlerdi... Yaralanan polis sayısı sivillerden çoktu. Hükümet konağını basıp imha eden, Limasol komiserinin evini kasten ateşleyip yakan ve yaklaşık yetmiş köyde zararlara sebep olan isyancıların kayıpları altı ölü ve otuz yaralı iken, polisin otuzsekiz yaralısı vardı[32].

İsyan hareketinin plânlı bir başkaldırı olduğunu, İngiliz Akdeniz Filosu'nun yıllık doğal Kıbrıs ziyaretini yapıp 15 Ekim'de adadan ayrılmasından önce Rumların herhangi bir harekette bulunmamalarına bağlayan George Hill, vali Storrs un dediği gibi Nicosia hastanelerinde yedi değil onbeş yaralının bulunduğunu yazmaktadır[33].

İsyanın oluşumunun Türk kamuoyunda karşılanışı ve değerlendirilişi konusuna gelince; 20 Ekim 1931 tarihli Cumhuriyet'te Atina çıkışlı yer alan haber, Lefkoşa Kitium metropolitinin kamuoyuna tercüman olarak Yunanistan'a Kıbrıs'ın ilhakını ilân ederek mebusluktan istifa ettiğini bildiriyordu. Bu kısa haberi, 23-24 Ekim 1931 tarihli Türk gazetelerinde yer alan 22 Ekim tarihli Kahire kaynaklı bir haber izledi. Bu haber, Lefkoşa'daki vali konağının yakılıp kül edildiğini, Eastern telgraf kumpanyasının Larnaka dışındaki bürolarını kapamaya mecbur kaldığını, Kıbrıs hükümetinin istemi olan tayyare ve kruvazörlerin adaya gönderilmesini takiben isyanın başarılmasının mümkün olabileceğini içeriyordu. Bu ara da Suda limanında toplanmış olan İngiliz Akdeniz Filosu'ndan iki kruvazör ile bin dörtyüz asker ve subayın Kıbrıs a sevk edildiği de eklenmişti[34]. Mısır ile Malta'dan getirilen kuvvetlerin Kıbrıs adasına ulaştığı, bunların bir kısmının tayyarelerle sevk edildiği, Lefkoşa'da isyanı tahrik edenlerden beş kişinin tutuklandığı; Limasol, Larnaka, Famagus'ta ve Paphos'a asker çıkarıldığı ve giderek hükümetin duruma hakim olmaya başladığı biçimindeki haberler Kudüs, Atina ve Lefkoşa kaynaklı olarak 25 Ekim 1931 tarihli kimi Türk gazetelerinde yer almıştı. Yine aynı tarihli bir başka gazetede Londra'dan 23 Ekim tarihiyle bildirilen Kıbrıs valisinin Sömürgeler Bakanlığı'na gönderdiği önemli bir yazı yayınlandı. Buna göre; Limasol'da çıkan çatışmalarda mahalli idare müdürünün evi yakılmış, Acasta ve Shropshir savaş gemilerinin gelmesiyle sükunet hasıl olmuştu. Vali'nin yazısında isyanın nedeni olarak, "Yunanistan'a ilhak arzusunda bulunan bazı siyasi rüesanın tahrikâtı" gösterilmiş ve bu kişilerin halkı hükümetle her türlü ilişkiden vazgeçirmek için umutsuz bir çaba sarfettikleri de yer almıştı[35].

"Kıbrıs'ta Kargaşalıklar Arasında" başlıklı önemli bir yazı 24 Kasım 1931 tarihli Hâkimiyet-i Milliye'de yayınlandı. Bu yazıda 1878'den itibaren Kıbrıs adasındaki değişim ve gelişmeler çok kısa olarak anımsatılıyor, Türkiye'nin bu adadan yararının vergi karşılığı olarak her sene İngiltere'nin Türkiye hazinesine ödediği maktu bir paradan ibaret olduğu kaydediliyor, Yunan İhtilâlinden beri Rumlarla meskûn adalarda bir sari hastalık halini alan Yunanıstan'a iltihak hevesi Kıbrıs Rumlarında da ara sıra nükseden bir maraz şeklini aldığı, ileri sürülüyordu. Bu cümlelerin açık anlamı Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleşmesi düşüncesinin söz konusu isyandan çok önce var olduğu idi ve bu düşüncenin ilk eylemsel uygulaması da bu isyan hareketi olmaktaydı. Söz konusu yazıda, İsyanının nasıl bir ortamda meydana getirilmiş olduğuna ilişkin son derece tutarlı ve realist bir yaklaşımın ifadesi olarak şu cümlelere yer verilmişti: "Kıbrıs Rumları İngiltere'nin para buhranı ve İngiliz bahriye- sinde heyecanlı hadiseler vukuu esnasında bunu fırsat addederek ayaklandı- lar. İngiltere'nin yüksek deniz hakimliğini, büyük siyasi nüfuzunu ve Yunanıstan'ın İngiltere'ye karşı takip ettiği siyasetin nezaketini düşünmeden yapılan bir iğtişaş hareketi..."

Lefkoşa dışındaki yerleşim yerlerinde isyan hareketinin yaygın ve şiddetli bir biçimde devam ettiğine ilişkin haberler Türk basınında örneğin 5 Kasım 1931 tarihli Akşam gazetesinde yer almıştı. Londra'dan 4 Kasım tarihi itibariyle bildirilen bu haberlerde, Magosa'daki hükümete ait tuz ve hububat depolarının asilerce yakıldığı gümrük ambarlarının yağmalandığı ve telefon hatlarının kesilmiş olduğu bildirilirken, Salamis civarındaki ormanların yakılmış olduğu da ekleniyordu. Kıbrıs adaşının adeta volkanik bir hal aldığı, Lefkoşa'ya girip çıkanların sıkı bir aramaya tabi tutulduğu, İngiliz uçaklarının devamlı uçtuğu, bu arada Magosa ve diğer kentlerde belediye binalarıyla resmi kuruluşlara Yunan bayraklarının çekildiği biçimindeki haberleri aktaran yayınlara da taşlanmaktaydı[36].Öte yandan "Son isyanın Sebebi ve Bugünki Vaziyet" başlığını taşıyan "Kıbrıs Mektupları" biçiminde Akşam gazetesinde yayınlanan bir yazı, daha çok Kıbrıs'taki isyanın çıkış nedenlerine ayrılmıştı. Kıbrıslı Rumların Osmanlı yönetiminden çıkıp İngiliz yönetimine bağlanmaya hiç de olumlu bakmamış olmalarına karşın, onların esas itibariyle Yunanistan'a katılmayı özellikle Birinci Dünya Savaşından sonra arzu et- tiklerinin belirtildiği yazıda, mütareke senelerinde ve sonrasında Londra'ya çeşitli kez heyetler göndererek İngiltere'den Yunanistan'a bağlanmayı isteyen Rumların bu istemleriyle Yunanistan'ında ilgilenmesini arzu ettikleri ileri sürülüyordu. Bu arada isyanın nasıl bir ortamda oluştuğuna ve ne tür bir dış faktörün etkilediğine ilişkin olarak, "İngiltere'nin iktisadi ve mali vaziyetinin sarsılması ve Hindistan vakaları, Yunanistan ile birleşmek isteyenlere cesaret verdi; Hindistan'ın ne derece misal olduğuna isyana iştirak eden halkın, Gandi gibi denizden serbest tuz çıkarması gösterir..." şeklindeki cümleler yazıda yer almışa[37].

Türk basınında isyan ile ilgili olarak yer alan haber ve yorumlar konusunda son bir örneğe daha yer vereceğiz. 13 Kasım 1931 tarihli Cumhuriyet (No. 2701 s. 2) gazetesinde "Kıbrıs İsyanı" başlıklı ve Muharrem Fevzi imzalı yazıda isyanın başarılmasına ilişkin olarak İngiliz hükümetinin siyasi önlem ve etkilemelere başvurmaksızın, zor ve şiddet kullanma yolunu yeğlediği ileri sürülüyor, "müsamaha siyasetinin” yerini "süngü ve bombaya" terk ederek "kuvvet politikasının "öne geçtiği savunuluyordu. Bu şiddet politikasının ki buna örnek olarak isyan esnasında oluşan hasarın ahaliye ödettirilmeye kalkışılması, binlerce rahibin tutuklanması gösteriliyor, isyanı "teskin" değil özellikle bir kat daha "teşdit" ettiği belirtilerek, buna neden olarak da şunlar gösteriliyordu; Birincisi, Kıbrıs adasının Yunanistan'a ilhakını önerenin vaktiyle İngiltere devleti olmasıydı. Bu öneri Rum kesimi üzerinde önemli etki bırakmışa. Yine İngiltere, diğer sömürgelerinin imar ve ilerlemesine büyük önem vermiş, külliyetli para harcamış, fakat Kıbrıs'ı ihmal etmişti. Ayrıca adalı Rumların İngiltere'ye kültürel ve manevi yönden bağlanmalarına önem verilmezken özellikle Yunanistan'a meyletmeleri hususunda son derece toleranslı davranılmıştı. Yazara göre, İngiltere'nin Kıbrıs adasına önem vermemesinin bir başka nedeni de, son yıllarda Akdeniz'deki siyasi ve stratejik durumların çok değişmiş olmasıydı[38].

Kıbrıs Türkleri'nin isyan sırasındaki tutum ve davranışları konusuna gelince; Bu hususla ilgili önemli bir bilgiyi 26 Ekim ve 5 Kasım 1931 tarihlerinde Kıbrıs Türk konsolosluğunca gönderilen raporlarda görmekteyiz. İsyan sırasında İslâm ahalinin "seyirci kaldığının" vurgulandığına işaret edilerek, Rumların ellerinde Türk bayrakları olduğu halde "Gazi Mustafa Kemal Hazretleri de bizimle beraberdir" diye bağırıp bu suretle birlik ve beraberlik mesajları vermeye çalıştıkları belirtiliyor, fakat Türklerin bu çağrılara iltifat etmeyerek "hükümet-i mahalliyeye itaattan "ayrılmadıkları bildiriliyordu. Ayrıca, bu hususla ilgili olarak Yasama Meclisi'ndeki tek Türk temsilcisi Necati Bey tarafından İslâmlara hitaben bir beyanname yayınlandığı ekleniyordu[39].

Söz konusu raporda belirtilen bir başka nokta da İslâmların sükûnet ve tarafsızlığının İngilizlerin dikkatinden kaçmadığı, bunun sonucu olarak öteden beri onların reddedilen dini ve kültürel işlerine ait bazı istemlerinin "isaf edileceğinin hükümetçe ihsas edildiği "konusu idi.

Yine aynı konuyla ilgili olarak 17 Kasım 1931 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, "Kıbrıs Türkleri Adanın Yunanistan'a ilhakını istemiyorlar" başlıklı yayınlanan haberde The Times gazetesinin Lefkoşa muhabirince 12 Kasım 1931 tarihinde gönderilen bir telgrafa yer verilmişti. Kıbrıs Maarif İdaresi azası Mehmet Münir Bey'in beyanatının söz konusu edildiği bu yazıda isyanın" hükümetin elli seneden beri gösterdiği müsaadekârlık ve mülayemetin” neticesi olduğu savunuluyor, ilginç olan şu cümlelere yer veriliyordu; "...son zamanlarda Kıbrıs iptidai muallimlerinin maaşları yüzde onbeş ilâ yüzde kırk derecesinde tezyit edilmiş ve bu zam senevi yirmi bin İngiliz lirasına mal olmuştu. Buna rağmen karışıklıkların başlıca âmili gene mektep muallimleri olmuştur. Kıbrıs'ta yetmişbeşbin Türk sekene vardır. Bunlar Yunanistan ile birleşmeye şiddetle muhaliftir"[40].

Ankara Hükümetinin yarı resmi yayın organı durumunda olan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 24 Kasım 1931 tarihli "Kıbrıs'taki Kargaşalıklar Arasında" başlıklı yazısının bir yerinde Kıbrıslı Türklerin isyanla ilgili tutum ve davranışlarından bahsedilirken, onların "sükûn ve itidallerini muhafaza ettikleri" belirtiliyor, böylece yukarıda söz konusu ettiğimiz diğer kaynaklarda aynı konuyla ilgili olarak verilen bilgilerin doğruluğu âdeta onaylanıyordu. Adadaki hükümetin kararlarına, güvenlik kuvvetlerinin önlemlerine uydukları ekleniyor, onların ne karışıklıklara katıldıklarının ne de karşı bir harekete kalkıştıklarının görülmediği ayrıca vurgulanıyordu.

Kıbrıs'taki isyan sırasında Türk kesiminin tutumuna ilişkin son bir örneği "Kıbrıs Mektupları" başlıklı bir yazı dizisinde yer alan "Kıbrıs Türklerinin vaziyeti" konulu, 16 Kasım tarihli ve Lefkoşa çıkışlı habere değinerek veriyoruz. İsyan sırasında Türklerin "çok mutedil ve sâkin" davrandıkları, onların çoğu kez âsilerle İngiliz yönetimi arasında "mutavassıdık" yapakları üzerinde durularak, Türk ve Rum halkları ile İngilizler katında itibarlı ve etkili şahsiyetlerin kan dökülmesini önlemek için çok çaba sarfettikleri vurgulanıyor, yargıç Fuat Bey'in özellikle bu tür çabalar İçinde yer aldığı belirtiliyor, onun kardeşi zabıta kumandam Ahmet Faiz Bey'in kendi yaşamını ortaya koyarak ingilizler için çok önemli bir şahsiyeti kurtardığı, örnek bir davranış olarak gösteriliyordu[41].

Bütün bu açıklamalar Kıbrıs İsyanı sırasında Türk kesiminin kendilerine Rumlarca çok açık ve belirgin iltifatlar yapılmasına karşın, tarafsızlıklarım koruyarak, ne Rumlardan ne de İngiliz yönetiminden yana hiçbir tavır ve davranış sergilemedikleri, aksine isyanın yaygınlaşmaması ve kanlı cereyan etmemesi hususunda önemli çaba ve gayret gösterdikleri, bunların da zaman zaman Kıbrıs'taki İngiliz yönetimince takdirle karşılanarak, bunun belirgin bir hayranlığa dönüştüğü gözlenmektedir.

Kıbrıs'taki isyanın İngiltere’deki yankı ve tepkilerini saptamak için dönemin Sömürgeler Bakanı'nca Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storrs'a gönderilen, Kıbrıs Resmi Gazetesi'nin 30.10.1931 tarihli "nüsha-i fevkalâdesinde" yayınlanan telgraf ile ayni bakanın isyana ilişkin demeçleri üzerinde durmak gerekmektedir. Kıbrıs Türk Konsolosluğu'nca Türk Dışişleri Bakanlığı'na gönderilen söz konusu telgrafın Türkçe çevirisine göre. İngiliz Sömürgeler Bakanı M. Thomas, ilk olarak Kıbrıs Valisi'nin iler ne durum ve koşullar altında olursa olsun saldın ve kişisel tehlikeye uğramış olmasının "önemli bir keyfiyet ve ciddi bir mesele" olarak addedildiğine dikkat çekiyor, isyanı bastırmak ve karışıklığa ne şimdi ne de gelecekte, katlanılmayacağım, yanlış yola sapan kimselere açık bir biçimde göstermek için tam bir yetkiye sahip olduğunu Kıbrıs valisine iletiyor, var olan anayasa gereğince verilmiş olan hürriyet ve ayrıcalıkların sadık olmayan siyasi liderlerce kötüye kullanıldığını ekliyor ve İngiliz Hükümetinin Kıbrıs adasının gelecekteki bütün sorunlarını valiye danışarak incelemek zorunda olduğunu vurguluyordu[42]. Aslında Sömürgeler Bakanı Thomas'ın telgrafı dönemin İngiliz gazetelerinde de yayınlandı ve yorumlandı. Bunlardan Manchester Guardian, 30 Ekim 1931 tarihli sayısında söz konusu telgrafın içeriğinden bahsederek, Kıbrıslı Rumların beşte dördünün özgürlükten yana olup Yunanlılarla birleşmek istediklerini belirtiyor, bu isteğin 1878'den beri var olduğunu hatırlatıyor ve otokrat bir hükümetten sınırlı yetkilerin dereceli bir biçimde genişletilmesi konumuna geçilmesini öneriyordu[43]. Öte yandan Daily Herald, Thomas'ın telgrafına değindikten sonra Kıbrıs isyanının, kışkırtıcıların ve politikacıların yönlendirmelerinin basit bir sonucu olarak değerlendirilemeyeceğini savunarak, düzeninin yeniden kurulmasından sonra, sorunun baskıcı ve sert bir anlayış yerine sempatik bir biçimde ele alınmasının önemli olacağını ileri sürüyordu[44]. Sömürgeler bakanının telgrafını yorumlayan Daily Telegraph Gazetesi 31 Ekim 1931 tarihli sayısında Kıbrıs anayasasının askıya alınacağını, adanın yasal temsilcilerinin ve din adamlarının anayasayı yürürlüğe koymak kabiliyetinden mahrum olduklarının çoktan beri kanıtlamış olduğunu ifade ediyordu[45] ki, bu yaklaşım Daily Herald'ın yaklaşımıyla bir paralellik göstermiyordu.

Sömürgeler Bakanının Kıbrıs isyanına ilişkin ilk demeçleri Türk basınında isyanından hemen sonra birkaç gün içinde yer almıştı. Bu tür açıklamalardan birisine 25 Ekim 1931 tarihli Akşam gazetesinde rastlıyoruz. 23 Ekim tarihli ve Londra çıkışlı olan bu haber oldukça kısaydı. Bu, Kıbrıs'ta vahim bir takım kargaşalıkların olduğu, endişe edilecek bir durumun bulunmadığı ve hükümetin duruma hâkim olduğu biçimindeydi; dolayısıyla bu açıklama tam bir diplomatik özellik taşımaktaydı. Sömürgeler bakanı isyana ilişkin ayrıntılı gelişmeleri öğrendikten sonra verdiği bir başka demeçte daha açık ve anlaşılır bir anlatımı yeğlemiş görünmekteydi. Oldukça kısa olan bu açıklama, isyanının bir takım zalim kuvvetlerin faaliyette olduğu ve İngiliz İmparatorluğu'nun düşmanları ile şiddetli biçimde mücadele etmesi gerektiğini kanıtlamıştı, biçiminde bir içerik taşıyordu[46]. Öte yandan Sömürgeler Bakanı Avam Kamarası'nda bir soruyu yanıtlarken Kıbrıs'ta hükümetin duruma hâkim olduğunu, isyan sırasında sivil ahaliden altı kişinin öldüğünü, otuz kadarının yaralandığını ve polislerin uğradığı zaiyatın ise otuzdokuz yaralıdan ibaret bulunduğunu, açıklamıştır[47].

Kıbrıs'taki isyanla ilgili olarak Yunan hükümetinin ve kamuoyunun tutum, davranış ve tepkilerini saptamak, üzerinde durduğumuz konunun yankılarıyla -daha önce değindiğimiz hususlarla birlikte - dış dünyadaki boyutlarına ilişkin önemli bilgiler kazandıracaktır. Yunanistan'ın isyana ilişkin resmi görüşü yani Atina hükümetinin açıklamaları konusunu belirlerken Başbakan Venizelos ile Dışişleri Bakanı'nın demeçleri önem kazanmaktadır. İsyanın patlak vermesinden kısa bir süre sonra Venizelos'un vermiş olduğu demeçler 25 Ekim'den itibaren Türk basınında yer almaya başladı. 24 Ekim tarihli ve Atina çıkışlı bir habere göre Venizelos, "İngiliz ve Yunan hükümetleri arasında Kıbrıs meselesi namıyla bir mesele yoktur. Mesele İngiltere Hükümeti'yle Kıbrıs ahalisi arasındadır" biçimindeki açıklamasıyla Atina Hükümeti'nin isyanla ilgisiz bulunduğunu belirtirken, Dışişleri Bakanı da daha açık bir anlatımla aynı hususa şu cümleler ile işaret ediyordu: "Yunan Hükümeti'nin Kıbrıs meselesi muvacehesindeki vaziyeti beynelmilel uhut ve şeraite ve İngiliz - Yunan münasebatı arasındaki ananevi samimiyete göredir. Yunan Hükümeti hiçbir zaman Kıbrıs ahalisini teşvik etmemiştir. Gayri kanuni tezahürleri takbih ediyorum"[48]. Venizelos'un yukarıdaki demecini çeşidi kez daha ayrıntılı ve açık bir ifadeyle yinelediği görülmektedir. Cumhuriyet gazetesinin 26 Ekim 1931 tarihli sayısında yayınlandığı biçimiyle Yunan Başbakanı Kıbrıs meselesini İngiltere'nin bir meselesi telakki etmenin yanı sıra, şu cümlelere de yer vermişti: "Aklı başında hiç kimse meydana gelen bu tür olayların İngiliz Hükümeti'ni Kıbrıslı Rumların ulusal arzularının gerçekleşmesi yönünde tavır almasını sağlayacağını düşünemez. Adadaki bu son hareketler, İngiltere'deki bazı basın organlarının yazılarından da cesaret almış olabilirler..."[49]. Venizelos'un bu demecini, ileride söz konusu edeceğiz, Yunan basınında Kıbrıs'taki ayaklanmanın tamamıyla desteklendiği sırada veriyor ve Yunan Başbakanı'nın yatıştırıcı nitelikli bu tutumuna Dışişleri Bakanı'da kanlıyor, daha da ileri giderek, "Yunanistan'ın enosisi hiçbir zaman doğrudan ya da dolaylı desteklemediğini" söylüyordu[50].

Yunan Hükümeti'nin isyana ilişkin açıklamaları Yunan kamuoyunun yaklaşımı ve değerlendirmeleriyle pek uyumlu ve tutarlı görünmüyordu. Çünkü Yunan kamuoyunda isyanın haklılığı ve desteklenmesi konusunda duyarlılık en üst dereceye ulaşmıştı. Bu doğrultudaki çalışma ve yayınlar konusunda dikkati çeken bir gelişme de kırkbeş kişiden[51] oluşan ve üyelerinin aralarında eski Yunan Cumhurbaşkanı Amiral Kondouriotos'unda bulunduğu asker ve politikacılarca kurulmuş komitenin bir beyanname yayınlamış olmasıydı. 31 Ekim tarihli hemen hemen bütün Yunan gazetelerinde yayınlanmış olan bu beyannamede, "Kıbrıslıların haklı davasını müdafaa etmek ve cihan efkârı- umumiyesini bu davalarına imale ve tenvir etmek için propaganda da bulunacağı" açıklanmak ta ve Yunan halkının destek ve yardımı istenmekteydi. Ayrıca, bütün Yunanlılığın İsyanı takdir ve muhabbetle takip etmekte olduğu belirtilerek şu cümleler de yer almıştı: "özgür Yunanlılar İngiltere ve Yuna- nistan'ı birbirine bağlayan samimi dostluk ve minnet bağlarını unutmadılar. İngiliz ulusunun, esas itibariyle Yunanlı olan bir adanın özlemlerini tatmin edeceğine İnamyoruz”[52].

Öte yandan 1 Kasım 1931 tarihli Akşam'da yayınlanan 31 Ekim tarihli ve Atina çıkışlı haberde Kıbrıs isyanında ölen Rumların istirahati için büyük bir ayini ruhani yapılacağı fakat hükümetin ayinin metropolithane kilisesinde yapılmasına izin vermediği için Atina civarında Amorousion köyü kilisesinde yerine getirileceği yer almıştı. Başta üniversite, papazlar, Kıbrıs cemaati. Atina'daki Onikiadalılar, Şimali Epirliler ve çok sayıda insanin katılımıyla gerçekleşen ayiniruhani yapıldı. Ya ölüm ya Kıbrıs, silahlanalım, gidelim kardeşlerimizi kurtaralım türünden sloganlar atıldı. Sonuç olarak İngiliz Hükümeti'nin hareket biçiminin kınanmasına ve İngilizlerin adadan çekilmesinin istenmesine karar verilmişti[53]. Yunanistan'daki gösteri ve mitingler devam etti. 12 Kasım 1931 günü yapılan mitinge katılanların İngiliz büyükelçiliğinin geçmesine Atina Hükümetince izin verilmemişti. Bu sırada Kıbrıslı Profesör Simos Menardos, Kondouriotos'u Kıbrıs Merkez Komitesi'nin başkanı olarak takdim etti. Amiral Kondouriotos, Kıbrıslıların arzularının gerçekleşeceğini ümit ettiğini belirtti. Öğrenciler, Üniversite'nin dışında bir geçit töreni düzenlediler. Bazı göstericiler yararlandı. Venizelos, bir gün önce basın aracılığı ile dost bir ülke aleyhine olan bu gösterilerin durdurulmasını istemişti. Pire'de gizli bir komite kurulmuştu ve Kıbrıs'a gitmek üzere bin kişilik gönüllü grubu oluşturulmuştu[54].

Yunanistan'da Kıbrıs isyanıyla ilgili olarak yapılan toplantılar ve alınan kararlar konusunda son derece hareketli ve aktif tutum ve davranışın sergilendiği kentlerin başında Atina’yla birlikte Selanik gelmekteydi. Bu kentte 1 Kasım 1931 tarihinde gerçekleştirilen bir mitingde Kıbrıslı Rumların vermekte olduğu mücadelenin desteklenmesine ve bu amaç doğrultusunda olmak üzere genel bir yardım kampanyasının başlatılmasına karar verilmiş, ayrıca Kıbrıs adasının Yunanistan'a bağlanması da başka bir istem olarak yer almıştı. Bu karar İngiliz konsolosluğuna, Cemiyet-i Akvam'a ve yabancı basına gönderilecekti[55]. Öte yandan ulusal derneklerin savaş gazileri birliği, kilise mensupları, muharip gaziler, Yahudi demekleri ve parlamenterler gibi çok sayıda teşkilâtın delegasyonlarının yer aldığı kilisedeki dinsel törende Kıbrıs'ta ölen Rumlar için İlâhiler söyleniyor, savaş gazileri birliği adına yapılan konuşmada Kıbrıs isyanının niteliği şöylece belirtiliyordu: "Özgürlük ve yirminci yüzyılın ortasında eski Greklerin saf torunları olan Kıbrıslı kardeşlerimiz ülkelerini zapt eden güce karşı benzersiz bir savaş veriyorlar". Yapılan bu konuşmada isyanın nedenine ilişkin olarak ta "adanın çeşidi valileri düne kadar Kıbrıslı kardeşlerimizi barbarlar olarak ve özgürlüğe layık olmayanlar olarak takdim ediyorlardı. İngiltere’ye yakışmayan bu insanlık dışı tutum, Kıbrıs halkının sesini yükseltmesine sebep oldu" biçiminde bir açıklama getiriliyordu. Mitingde Yahudi teşkilatı adına yapılan konuşma Kıbrıs isyanına katıksız tam bir desteği ifade etmekteydi. Çünkü, Yahudiler kendilerini Yunanistan'da yaşayan Yunanlılardan tamamiyle farksız bir konumda görmekteydi. İşte Yahudiler adına yapılan konuşmadan bir kaç cümle: "Yunanistan halkı dünya kamuoyuna hitap ederken ve heyecanına ortak ederken Selanikli Yahudiler tam olarak bu heyecana katılırlar. Kıbrıs adasında oturan Yunanlı üçyüzbin evladının böyle bir kahramanlık uğruna savaş verdiği amaçlarının tam olarak gerçekleşmesini bütün yönleriyle temenni ederler".

Yukarıda anılan çeşitli toplumsal örgütler adına yapılan, kimi örneklerini verdiğimiz konuşmalardan sonra mitingde alman kararlar beş noktada toplanmış ve Selanik halkı adına kamuoyuna duyrulmuştu. Bu kararda şu hususlar yer almıştı:

  1. Anavatan ile birleşmek ve özgürlüğü adına savaşan Kıbrıs adası halkına bütün Yunanlıların sempati ve acılarını ifade eder.
  2. Küçük halkların özgürlüğü düşüncesi için savaşmış olan İngiliz halkına mağdur Kıbrıs halkının sesine kulak vermesi ve Kahraman adayı anavatana bağışlaması için ateşli istekte bulunur.
  3. En değerli şeyi, özgürlüğü elde etmek amacıyla Kıbrıslıların haklı baş kaldırmasını bastırmak için alınmış olan zalim önlemlerden vazgeçilmesini İngilizlerden adalet ve uygarlık adına rica eder ve uygar ülkelerin en büyüğü ve en güçlüsü olan İngiliz ulusunun, Kıbrıs halkının başına geçtiği için adadan sürülen siyasal şefleri ve papazları serbest bırakarak özgürlükçü tarihsel geleneklerine layık olduğunu göstereceğini ümit eder.
  4. Kıbrıslıların mücadelesi ve savaşı lehinde bütün uygar dünyaya dayanışma çağrısında bulunur.
  5. Baro, meslek federasyonları, savaş gazileri başkanlıklarından ve halk komisyonunun temsilcilerinden oluşan bir kurulun Kıbrıslıların savaşı lehine bu öneriyi (yukarıdaki kararlar kastediliyor) aşağıdaki yerlere göndermeye karar verir:
    1. Bütün konsolosluklara
    2. Konsey Başkanlığına, Bakanlar Kuruluna-Dışişleri Bakanına
    3. Parti başkanlarına
    4. Senatoya ve Millet Meclisine
    5. Uluslararası Basın Bürosuna[56]

Görüldüğü üzere yukarıda söz konusu edilen mitingle alınan kararlarda bir yandan Kıbrıs'taki isyan ve sonrası önlemler konusunda İngiltere'nin tutum ve davranışı açık ve sert bir biçimde kınanırken, bir yandan da, İngiltere'nin özgürlük ve bağımsızlık konularına verdiği önem anımsatılmakla kalınmıyor, övgü ve methiye derecesinde bir söylev biçimi yeğleniyordu. Bu arada dış dünyanın ilgi ve alakasını çekebilmek için hem kamuoyu ve hem de en yüksek resmi makamlar katında girişimde bulunmaktan vazgeçmiyorlardı. Kararlardaki anlatım biçimine baktığımızda, özgürlük ve bağımsızlık kavramlarına uygar dünyanın gösterdiği ilgi ve duyarlılık konularına da özellikle önem verildiği dikkati çekmekteydi.

Öte yandan, Yunanistan'da ayrıcalıklı bir yer tutan ve ikinci başkent özelliğini taşıyan Selanik kentinin Belediye Meclisi'nce kabul edilen kararların Belediye Başkanı Charissios Vamvacas'ca İngiliz Başbakan'ı R. Mac Donald'a Başbakan Yardımcısı Sir S. Baldwin'e ve Dışişleri Bakanı Sir J. Simon'a gönderildiğini görmekteyiz. Bu kararda İngiliz ulusunun özgürlüğe, bağımsızlığa olan sınırsız bağlılığı övgülü bir anlatımla dile getiriliyor, İngiliz ordularının yüksek vasıflarının Selanik halkını ricada bulunmaya sevk ettiği ileri sürülüyor, "Kıbrıs halkının ulusal hareketi için yapılan savaşın, onların (İngilizler kast ediliyor) manevi desteği sayesinde durabileceği" belirtiliyordu[57].

Yunanistan'ın isyanla ilgili resmi görüşü ile onun kamuoyunun ilgi ve davranışları konularını yukarıda açıklamaya çalıştık. Aynı ülkenin Kıbrıs isyanına olan maddi desteği konusuyla ilgili hususa gelince; yukarıda alt not 54'te verdiğimiz bilgi bize Pire'de kurulan gizli bir komitenin Kıbrıs'a gitmek üzere bin kişilik bir grup oluşturduğu biçimindeydi. Öte yandan açıklanmayan İngiliz belgelerinin kayıt defterlerinde yer alan çok kısa içerikli özetlere bakıldığında bunlardan birisinde "ayaklanmanın Mısır'dan yönetilmiş bulunduğuna ilişkin bilginin yer aldığı, bir başka belgede de "Yunanistan'ın olayları başlatanlara destek olduğu; olaylar sırasında Yunanistan'da yoğun bir İngiliz karşın propagandanın[58] yapıldığı ve Kasım başında Venizelos'un Kıbrıs'a gitmek üzere olan bir silâhlı grubu son anda durdurabildiği" görülmektedir[59]. İsyanın Mısır'dan yürütüldüğüne ilişkin İngiliz belgesinde yer alan bilgiye paralellik gösteren bir başka haberin dönemin basınında da yayınlandığı dikkati çekmektedir. Buna göre, 25 Ekim 1931 tarihli Cumhuriyet gazetesinde 23 Ekim itibariyle Kahire çıkışlı olarak yayınlanan haber aynen şöy- ledir: "Kahire (23) AA-Resmen bildirildiğine göre bir takım yelkenliler kaçak olarak Yunan adalarından Kıbrıs'a mitralyözler ve silahlar getirmişlerdi. Maamafih, asilerin iyi müsellah olmadıkları ve ellerinde kafi miktarda para ve mühimmat bulunmadığı zannedilmektedir. Fazla olarak teşkilatlan da yoktur". Kıbrıs isyanına Yunanistan'ın verdiği maddi destek konusunda elde edilebilen bilgilerin, yukarıda belirtilmeye çalışıldığı gibi çok fazla olmaması, bunların konunun açıklığa kavuşturulması hususunda yetersiz olduğu anlamına gelmez. Bilakis ileride İngiliz belgelerinin bir kısmının kullanıma açılmasına değin önemli, somut kanıtlar olarak algılanması gerektiği kanısındayız.

İsyanın bastırılmasını takiben alman önlemler ve Kıbrıs'taki yeni yönetimsel yapılanma konusuna gelince; Alman ilk önlem, daha önce belirttiğimiz, Rum ileri gelenleri ile kimi din görevlilerinin sürgüne gönderilmeleri oldu. Bunu, Kıbrıs anayasasının askıya alınması ve 9 Kasım I931'de yürürlüğe giren Order in Council ile Yasama Konseyi'nin kaldırılarak valiye "yasa koymayla ilgili tüm yetkilerin'' verilmesi izledi[60]. Kıbrıs valisi geniş yetkilerine dayanarak Bayrak, Koy Yöneticileri ve Kilise çanları ile ilgili üç yasayı kaldırarak yenilerini yayınlıyordu. Konsolosluklar dışında yabancı bayrakların kullanımı yasaklanıyor, koy muhtarlarının atanması yetkisi valiye bırakılıyor ve kilise çanlarının topluma heyecan getirmesi amacıyla kullanılmasına izin verilmiyordu, isyan başlar başlamaz basın sansürü uygulanıyor, posta-telgraf valiliğin denetimine bırakılıyordu. 1931 Kasımında yürürlüğe konulan yeni eğitim yasası ile programların belirlenmesi tümüyle İngiliz yönetimine terk ediliyor, Yunan tarihi. Yunan ulusal şarkılarının öğretimi yasaklanıyordu. Bu girişimin amacı kilisenin eğitim kurumlarındaki etkinliğini kaldırmaya yönelikti. Tazminat Vergisi Yasası zarar görmüş mal ve mülkün suçlu köy ve kasabalardan karşılanmasını öngörüyordu. Bu arada Kıbrıs'ta siyasi partiler dağıtıldı ve yeniden kurulmaları yasaklandı. Bu baskıcı tutum ve uygulamaları başka girişimler izledi; Kilisenin mal varlığının denetimi, 1932 Ceza Yasası değişikliği, ayrıca Usul Yasası'nda yapılan bir değişiklik ile Ceza Yargılama

Usulü’nün değiştirilmesi[61] gibi. İsyanı takiben alman önlemler konusunda önemli gördüğümüz iki yazı üzerinde duracağız. Çünkü, bu yazılar yukarıda sıraladığımız değişikliklerden önce yayınlanmıştı ve adeta yapılacak değişikliklerin nelerden ibaret olduğunu haber veriyordu. Bunlardan birisi 31 Ekim 1931 tarihli Moming Post gazetesinde "Kıbrıs'ta Kararlı Eylem" başlığı ile yayınlanmış olan dr. Yazıda, İngiliz Sömürgeler Bakanı'nın Kıbrıs Valisine gönderdiği telgrafta Kıbrıs anayasasında yapılmasını öngördüğü değişiklikler içinde Yasama Konseyine seçilen temsilcilerin toplantılarının iptali hususunun başlıca değişikliği oluşturacağı ileri sürülürken, yürürlükteki anayasaya göre Yasama Konseyi üyelerinin kaç kişiden oluştuğu ve nasıl seçildiği anımsatılıyor, bu oluşumun yarattığı valinin yetkilerini kullanımındaki sıkıntının, ancak tek otoritenin valiye ve onun resmi temsilcilerine verilerek sağlanabilecek etkili bir hükümet sayesinde aşılabileceği belirtiliyordu[62]. Diğer yazı ise, İngiltere’nin en etkili ve önemli bir gazetesi olan The Timesde yer almıştı. Burada, daha önce üzerinde durduğumuz, kilisenin konumu ve piskoposların eğitilmesi hususuna değinilmekte, isyan sırasında oluşan zarar ve ziyanın Kıbrıs Ortodoks Kilisesi'ne ödettirilmesi gerektiği ileri sürülmekteydi. Kilise ayni zamanda okullardaki öğretmenleri kendisine hizmet etmek İçin atamaktaydı. Anglikan ve Ortodoks Kiliseleri arasındaki ilişkilerin dostane olduğu, bundan yararlanılarak kaba Ortodoks Kilisesi'nin yetkililerini ikna etmenin Rodos ve Kıbrıs piskoposları arasında yapılacak değişimle olanaklı olabileceği kaydediliyordu. Kıbrıslı piskoposlar Rodos'a gönderildiğinde çok yararlanabilecekleri bir disiplin anlayışını ve hükümeti (Kıbrıs hükümeti kast ediliyor) tanıma fırsatını yakalayabileceklerdi. Çünkü, piskoposlar bu sayede Yunanistan’da ve adalarda tartışmasız egemen olan İngiltere ve İngilizlere duyulan dostluğu yararlı bir biçimde Kıbrıs'tada ifade edebileceklerdi. Vali Storrs, ayni zamanda müftülerin de piskoposlar gibi İngiltere ve İngilizlere karşı duydukları düşünceleri değiştirebilecekleri kanısını taşımaktaydı[63].

Kıbrıs İsyanı ile ilgili bu çalışmayı bitirmeden önce, isyan öncesi Doğu Akdeniz'in uluslararası ilişkiler bakımından görüntüsünü çok kısa da olsa belirlemek gerekiyor. Bu yapılırken, Kıbrıs'ta 1931 Ekimi'nde patlak veren Rum İsyanı öncesinde Yunanistan'ın Türkiye ile ve bu iki devletin İtalya ile ikilerine değinip, aralarındaki sorunları ne biçimde çözümlediklerine atıfta bu- lunulacak: bu arada uluslararası ortamın özellikle Doğu Akdeniz bakımından belirlenmesi, üzerinde durulan bir başka husus olacaktır. Burada yine deği- nilmesi gerekli bir nokta olarak Kıbrıs Rum İsyanını etkilemesi açısından İn- giltere'nin 1930 sularındaki Mısır politikasına çok kısa gönderme yapıla- çaktır.

Lozan Antlaşması'nın ilgili maddeleri uyarınca Türkiye'de kalan Rumlarla Yunanistan'da kalan Müslümanların değişimi meselesini çözüme kavuşturmak için yapılan sözleşme ve protokol gereği kurulan uluslararası komisyonun Ekim 1923'ten itibaren başlayan çalışmaları sırasında "yerleşmiş" deyiminin kapsamı konusunda Türk ve Yunan temsilcileri arasında deyimin yorumlanması bakımından çıkan görüş ayrılığının giderilmesi pek kolay olmamıştır. Milletlerarası Daimi Adalet Divanı'nın 1925 Şubatı'nda yaptığı yorum, anlaşmazlığı çözümleyemedi. Uyuşmazlık konusu giderek büyümeye başlamış. Aralık I926'da Atina'da Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan anlaşma ile siyasi bir çözüme kavuşturulabilmiş ise de 1930 yılına değin her iki ülke arasındaki ilişkiler dostane olmaktan uzak kalmıştı, iki ülke arasındaki ilişkilerin yavaş yavaş gelişmesinde iki unsur etkili olmuş görünmektedir. Bunlardan biri İtalya'nın Akdeniz bölgesinde Türkiye ve Yunanistan'ı içine alan bir dostluk ve ittifak sistemi kurmak çabası, diğeri ise Mustafa Kemal ile Venizelos'un ilişkilerin geliştirilmesinde gösterdikleri çabalardır. Venizelos'un Yunanistan'ın uğrayabileceği ekonomik ve siyasi zararlar göz önünde tutması Türk Yunan ilişkilerinde önemli bir yumuşamayı gündeme getirmiş, bunun sonucu olarak ta 10 Haziran 193O'da Ankara'da imzalanan antlaşma ile sürüncemede kalan mübadele sorunu tamamiyle çözüm yoluna girmiştir. Bu gelişmeyi Türk-Yunan ilişkilerinin 1954 yılına değin dostluk ve barış içinde seyretmesini sağlayacak 30 Ekim 1930 tarihinde iki devlet arasında üç antlaşmanın imzalanması izlemiştir. Bu antlaşmalar, 1830'dan beri her iki ülke arasında giderek artan, zaman zaman çatışmalara dönüşen ilişkileri barışa dönüştürüyordu. Görüldüğü üzere Kıbrıs'ta 1931 Ekimi'nde Rum İsyanının başladığı sıralarda Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler, sorunların çözümlendiği yeni bir donemi başlatmış durumdaydı. Bu durum Kıbrıs'taki Rum isyanına Türk hükümetinin tamamiyle kayıtsız kalmasını ya- tatmıştır denilemez. Çünkü daha önce Ankara Hükümeti'nin Kıbrıs'taki konsolosluğu ile Londra ve Atina elçiliklerince gönderilen raporlar sayesinde Rum isyanıyla ilgili olarak bilgilendirildiğini belirtmiştik. Türk Hükümeti'nin isyan sırasında Yunanistan katında diplomatik girişimlerde bulunmamasının nedenleri olarak, Türk-Yunan ilişkilerinde yukarıda kısaca açıklanan dostluk ve barış havasının etkin ve egemen olmasının yanısıra, daha önce belirttiğimiz gibi Lozan Antlaşması’nın Kıbrıs ile ilgili maddelerinin biçimlendirdiği hukuksal yapı, gösterilebilinir. Aynı zamanda Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanmakta olan dostluk ve barış dönemiyle Balkan Birliği konusundaki düşünce ve yaklaşımların Atina Hükümeti'ni Kıbrıs'taki Rum isyanıyla ilgilenmek hususunda yansız kalmak konumuna ittiği, en azından diplomatik alanda ona bu tür bir tavır sergilemek ihtiyacını hissettirdiği söylenebilir.

Öte yandan İtalya, diğer devletlerle ilişkilerinde kuvvetli olabilmek için Doğu Akdeniz devletleri ile bir ittifak sistemi kurmak istiyordu. Türkiye'de Batılı devletlerle ilişkilerini düzenlemek ihtiyacını duyuyordu. Aslında bu devletin Türkiye'nin üzerinde emelleri söz konusuydu. Fakat Yugoslavya Fransa ile ittifak imzalayınca, İtalya Yunanistan ve Türkiye'ye karşı davranışını yumuşatmıştı. Bu doğrultudaki bir antlaşma Mayıs 1928'de Roma'da Türkiye- İtalya arasında imzalanmıştı. Bunu Eylül 1928'de Yunanistan ile İtalya arasında imzalanan aynı nitelikli bir başka antlaşma izlemişti. Bu gelişmelere karşın, İtalya Doğu Akdeniz devletlerini etkisi altına almayı amaçlayan saldırgan bir politika izlemeye devam etmiştir.

Kıbrıs'taki Rum isyanı öncesinde bu hareketi etkileyen bir dış gelişme olarak İngiltere'nin Mısır ile olan ilişkilerinde özellikle 1927-1930 arasındaki yaşananları görmekteyiz. Mısır halkının daha önceki yıllardaki tutumu nedeniyle İngiltere 1927-1930 evresinde Kral Fuad yerine Vafd partisi ile tam bağımsızlık konusunu görüşmek zorunda kalmıştı. Görüşmeler 1930'da kesilmiş ise de, İngiltere Mısır ulusçularına ödünler verebileceğini, bunun aslında kaçınılmaz olduğunu belli etmişti. Bu gelişmelerin Yunanistan ve Kıbrıs'taki Rumlar arasında, Kıbrıs'ın statüsüne ilişkin yankılan olmuştur[64].




Dipnotlar

  1. Bu maddelerle ilgili olarak; M. Cemil (Bilsel), Lozan, İstanbul 1933. c. II, s. 589
  2. Hill. George F; A Histoıy of Cyprus, c. 4, s. 427429; Ayca, Royal Instuute of International AffairsThe Middle East, A. Polıtıcal and Economıc Survey. London 1950, s. 132.
  3. Ahmet Gazioglu; Ingiliz idaresinde Kıbrıs. 18781960,1. İstanbul, s. 59.
  4. Ahmet Gazioglu: a.g.e., s. 33; Dr. Şükrü, Tomn; Türkiye, Ingiltere ve Yunanistan arasmda Kıbrıs'ın Politik durumu, İstanbul, 1956. s. 5960. Aynca; Ronald, Storrs; Orentations, Taçgey, Debe؛ (Çev.) Ronald Storrs'un Kıbrıs Anılan, 1926-1932, KKTC. 1993, s. 22 ve 37. Şükrü, s. Gürel; Kıbrıs Tarihi (1878-1960) 1, Kaynak Yayınlan, Kasım 1984 Ankara, s. 122-123. Yapılan değişiklik ¡çinde aynca şunlarda bulunuyordu: Kavanin Meclisi'nin şu kayıtlarla yetkileri kısıldı; 1- Kavaninin Meclis'i ada gelirlerini ilgilendiren bir konunun projesini hazırlayıp vazgedemiyordu. 2- Daha once hükümetin muvafakatini almadan vergi tayin edemiyordu. 3 Bütçede gösterilen masrafların büyük kısmı meclisin kontrolü dışında bırakılıyor ve bjylece Kavanin Meclis'i bütçede kayıtlı giderlerin tümü üzerinde kontol yetkisine sahip olamıyordu. 4- Meclis bütçesinin hazırlanmasında da bir rol almıyordu
  5. Hill. George; a.g.e.. s. 426; Şükrü Gürel, a.g.e., s. 120 ve Ahmet, Gazioglu; a.g.e., s. 57
  6. Ahmet Gazi oğlu; a.g.e., s. 57-58 Hill, George; a.g.e., s. 427.
  7. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 120-121
  8. Ahmet Gazioglu; a.g.e.. s. 61-62; Bundan once 1 Ağustos I928’de Sömürgeler Bakam Amery bir muhtıraya verdiği yamtta Yunan isteklerinin önünü almak İçin "ilhak meselesi kati olarak kapanmişur" dedi. Ayni gün Times gazetesi ؟u hükme varan bir makale yayınladı"... Kıbrıs ve Rodos'un Yunanistanla birleşmesi fikri kaybolmaya mahkumdur "Şûklü. Torun; a.g.e.. s. 97.
  9. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 128
  10. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 128.
  11. Söz konusu dilekçenin imzalanmasıyla ilgil olarak George, Hill; şu son derece ilginç ve önemli cümlelere yer veriyor, "Kilisenin tüm ağırlığı ile desteklediği bu karar imza için 496 köy, kasaba ve şehrin yönetim komisyonlarına gönderildi. Bunlardan 378'inde tüm komisyon üyeleri imzaladı. 66’ında tüm komisyon üyeleri reddetti. 52'inde genellikle muhtarlar olmak üzere bir kısım üyeler imzalamadılar. İmzalayanların bir çoğu bunu baskı alunda yaptılar. 102 köye ise nedense imza için gönderilmedi. İki önemli köyün muhtarı "Biz birliği onaylamıyoruz biz Yunanistan'ı istemiyoruz, biz İngiltere'nin bizi yönetmesini istiyoruz. Kim Yunanistan'ı istiyorsa bizi burada bırakıp, kendileri oraya gitsinler... "Hill, George; a.g.e., s. 544
  12. Hill, George; a.g.e., s. 544.
  13. Hill, George; a.g.e., s. 544; Şükrü, Gürel, a.g.e., s. 129
  14. Hill, George, a.g.e., s. 545.
  15. Bu tür görüşme ve yazışmalar bir iki kez daha devam etti. Her seferinde Rurnlar ısrarlı oldular. İngilizler de açık bir biçimde bu ısrarlı talepleri geri çevirdiler; Hill, George, a.g.e., s. 545-546
  16. Şükrü Gürel, a.g.e., s. 119.
  17. Taçgey, Debeş (Çevr.); Ronald Storrs'un Kıbrıs Anıları, s. 101-102.
  18. Taçgey, Debeş (Çevr); a.g.e., s. 102. Ronald Storrs'un bu çabalarına ve Venizelos'tan söz almış olmasına karşın Kyrou ancak 1931 isyanı sırasında 22 Ekim'de Kıbrıs'ı terk edecektir. Vali Storrs, anılarında Kyrou ile ilgili olarak 1931 yazında Londra'da Venizelos'a şunları söylediğini aktarıyor" ”...(Venizelos) açık sözlü ve dostça konuşuyordu... Kyrou'nun derhal Kıbrıs'tan alınacağına dair bana söz verdi. Derhalden ne kast ettiğini sorunca Ağustos sonu olarak cevapladı..." a.g.e., s. 102.
  19. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 119
  20. Taçgev, Debeş; (Çev.) a.g.e., s. 30.
  21. Taçgev, Debeş; (Çev.) a.g.e., s. 77.
  22. Şükrü Torun; a.g.e., s. 99; Şükrü Gürel; a.g.e., s. 131; Royal Institute of International Affairs The Middle East, A Political and Economic Survey, London 1950, s. 133.
  23. Şükrü Torun; a.g.e., s. 57-58. Konunun aynnusı için; Şükrü Gürel; a.g.e., s. 131-134.
  24. Hill, Georg; a.g.e., s. 547 İngiltere'nin Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storrs anılarında bu vergi konusuyla ilgili olarak şunları belirtiyor; "...1931 bütçesini dengelemek için çok kısıtlı olan Rezerve Fonuna dokunulmak istenmiyorsa ilave gelir bulmak zorunda kalınılmıştı. Resmi görevlilerden üç Rum ve bir Türk'ten oluşan karma bir komisyonu bu soruna bir çözüm bulmak için atadım. Bu komisyon devlet maaşçılarının gelirlerine vergi ve bazı gümrük değişiklikleri yapılmasını önerdi. Gümrük tarifelerindeki bu değişiklik, kanun tasarısı halinde meclise sunuldu. Tasan Rum çoğunluk tarafından reddedildi... Türk üye de maalesef ırkının ezeli düşmanlanyla birlikte oy kullanmıştı "Taçgey, Debeş; (Çevr.) a.g.e., s. 100
  25. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 126 Bu toplantılarla ilgili olarak Ronald Storrs, anılannda, şunları yazıyor. "Eylül ortalarında Piskopos Rum meclis üyelerini İngiliz parlementosunda yapılan bir konuşmayı ve son Order in Council'i değerlendirmek için gizli toplantıya çağmr. Rum üyeler Milli Komite'ninde onaylaması halinde topluma, fazla vergi ödememeyi ve İngiliz mallarım protesto etmeyi resmen çağrıda bulunma kararı almıştır... İki hafta sonra Meclis ve bu Milli Komite üyeleri Lefkoşa'da Başpiskoposluk'ta toplanıp bu karar üzerinde kesin bir hükme varmayı amaçlıyordu... neticede toplantı fiyasko ile kapandı" Taçgey, Debes (çevr); a.g.e., s. 105.
  26. Nicodemos'un bu 17 Ekim 1931 talihli manifestosu İçin; Hill. George; a.g.e., s. 546; Taçgey, De beş (çevr.); a.g.e.. s. 107.
  27. Hill. George; a.g.e., s. 547 ve ayni sayfada 1 nolu dipnot.
  28. Hill. George; a.g.e.. s. 548 ve alt not 1. 7 Kasım 1931 tarihli Emerisios Typos'da lanites ile yapılan mülakatta, ”Bu isyanla yükseleceğiz, ben de Yunanistan'ın Dantonu (Kral ?) olacağım" demişti.
  29. Tagey. De beş; (şer), a.g.e.. s. 109-112.
  30. Cumhuriyet. 4 Kasım 1931. No 2692. s. 3.
  31. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer no 23457711.
  32. Taçgev, Debeş; (çevr). a.g.e., s. 112.
  33. Hill, George; a.g.e., s. 548 alt not 2
  34. 24 Ekim 1931 tarihli Cumhuriyet (No 2682, s. 1) ve aynı tarihli Hâkimiyet-i Milliye (s.l), Aynca; 23 Ekim 1931 tarihli Akşam (no. 4682, s. 2).
  35. Cumhuriyet, 25 Ekim 1931, No. 2683, s. 1; Akşam, 25 Ekim 1931, no. 4685, s. 2 İlginç bir haber olarak ada nüfusunun 350.000 kişi, bunların 70.000 nin Müslüman ve isyana katılan 15.000 Rum'un ise 1913 te Yunan ordusunda Balkan Harbi'ne katılmış Kıbrıslılar olduğu yer almıştı.
  36. Akşam. 5 Kasım 1931. no. 4695, s. 1.
  37. Akşam, 9 Kasım 1931, no. 4699, s. 8.
  38. Cumhuriyet, 13 Kasım 1931. No. 2701, s. 2.
  39. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457711.
  40. Cumhuriyet, 17 Kasım 1931, No. 2705, s. 3.
  41. Akşam, 22 Kasım 1931, No. 4712. s. 8 Söz konusu yazının son cümleleri şöyle: Denilebilirki Kıbrıs İsyanı esnasında Kıbrıs Turkleri milletlerinin nasıl metin, dürüst ve sulhperver bir seciyeye malik olduklarım göstermektedir, ingilizler bu isyan esasında Türklerin gösterdikleri insaniyete hayran olmuşlardır".
  42. Başbakanlık Cumhutiyet Arşivi, Yer No. 23457711. Aynca telgrafın The Times'te yayınlanan metninin çevirisi İçin; Ayni arşiv. Yer no 23457714.
  43. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer no 23457714
  44. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer no 23457714
  45. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer no 23457714 Telgraph'da yer alan bir yorumda, şu cümleler yer almıştı; "Bu karışıklığın güçlü olan tarafı İngiliz idaresine karşı bazı sınıflann düşmanlığından ibarettir. Bizim kısmi adalet bayrağımız altında güvencede olan müslüman azınlıklarla Rumların arasında dinsel ve ırk rekabeti söz konusudur". Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer no 23457714.
  46. Cumhuriyet, 29 Ekim 1931, No. 2687, s. 1. Sömürgeler Bakan'ı Thomas'ın Kıbns valisine gönderdiği telgraf konusunda şu gazetelere bakılabilir; 1 Kasım 1931 tarihli Hakimiyet-i Milliye, s. 3 ve aynı tarihli Cumhuriyet, s. 3
  47. Cumhuriyet. 14 Kasım 1931, No. 2702, s. 1
  48. Cumhuriyet. 25 Ekim 1931. No. 2683. s. 3.
  49. Venizelos'un bu demeciyle ilgili olarak ayrrca ؛uraya bakılabilir; Hill, George; a.g.e., s. 549.
  50. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457714 Aynca; Şükrü Gürel; a.g.e.. s. 40'dan 24 Ekim 1931 tarihli The Times
  51. Çeşitli kaynaklarda komitenin üye sayısı 45 gösterilmekte iken. 2 Kasım 1931 tarihli Akşam da (No. 4682. s. 2) üye sayısı 53 olarak verilmekte ve komite üyelerini "Yunan istiklal mücadelesinde yararlık göstermiş olan bütün Yunan ailelerinin efradının" oluşturduğu kaydedilmekte idi.
  52. Bu beyanname konusunda; Baş t» kaillik Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457714. Aynca: 1 ve 2 Kasım 1931 tarihli Cumhuriyet gazetesi ile 2 Kasım 1931 tarihli Akşam gazetesine bakılabilir. Bunların dışında. Hill. George; a.g.e.. s. 549. 8 Kasım 1931 tarihli Cumhuriyet te (No. 2695. s. 3) 6 Kasım tarilıli ve Atina çıkışlı şöyle bir haber bulunmaktadır; "Amiral Kondouriotos'a milli bir kitap verilecelt, bu kitapta Kıbrıs kasabalılarıyla köyleri ahalisinin Yunanistan'a iltihak İçin verdikleri kararlar münderic bulunacaktır".
  53. Amorousion mitingi ile ilgili olarak şunlara bakılabilir; Akşam, 2 Kasım 1931. (No. 4692, s. 2), Cumhuriyet. 6 Kasun 1931. (No. 2694, s. 2) ve Hill, George; a.g.e.. s. 549.
  54. Hill, George; a.g.e., s. 549 ve Cumhuriyet, 16 Kasım 1931, No. 2704 s. 1.
  55. Cumhuriyet, 3 Kasım 1931, No. 2691, s. 3.
  56. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457712.
  57. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457712.
  58. Yunan propagandasına ilişkin daha önce ayrıntılı bilgi verilmişti.
  59. Şükrü Gürel; a.g.e., s. 138 ve alt not 202 ve 203.
  60. Şükrü Gürel: a.g.e.. s. 142 alt ot 214. Şükrü Gürel, Ya ama Konseyinin 9 Kastm I931'de kaldırıldığını belirtiyor ise de Kıbrıs Türk Koıısolosluğu'ııca Dışişleri Bakaiılığı'ııa gönderilen bir yanda Yasama Konseyi'nin 13.11.1931 tarihinde kaldırıldığı yer almaktadır. Bakiniz: Başbakanlık Cumhuriyet Arşi'i. Yer No. 23457715. Bu yazınııı ekinde Kıbrıs Resmi Gazetesi'ııiıı 13 Kasım 1931 tarilıli ve 2176 numaralı nushai fevkaladesinde Ingiliz Kralı'ııca çıkarılan ferman ve bunların gereği olarak hazırlanan nizamnamenin Türkçesi yer almaktadır
  61. Bu değişiklik konusuyla ilgili olarak yukanda anılanların dışında ؛unlara bakılabilir; Şükrü. Torun; a.g.e.. s. 6364; Ahmet. Gazioglu; a.g.e.. s. 36-37; Royal insutute of International Affairs The Middle East, A Pohucal and Economrc Survey London 1950, s. 133. Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storrs anılarında ؛unlan ifade ediyor; "1927 de önerdiğim askeri birliğin Lefkoşa’ya nakli, 1929 ve 1930 da önerdiğim anayasa değişikliği ve isyandan alt! ay once istediğim Yunan konsolosunun çekilmesi maalesef gerçekleşmemişti...", Taçgey Debes; (Çevr.), a.g.e., s. 121
  62. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457714
  63. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Yer No. 23457714.
  64. Şükrü Gürel, a.g.e., s. 118

Şekil ve Tablolar