ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

İhsan Satış, Muhammed Ceyhan

Anahtar Kelimeler: Kudüs, Rum, Patrik, Patrikhane

GİRİŞ

Rum milletinin başpapazlarına patrik, patriğin oturduğu yere de patrikhane denir. Patrik kelimesi Rumca aile manasına gelen patria ile hükmetmek manasında olan archein kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Patrikhane, patrikliğin kurulmasıyla ortaya çıkmış olup, 381 yılında toplanan İstanbul Konsili’nden sonra kurulmuştur[1] . Konstantiniye Piskoposluğu, Büyük Theodosios (D.347-Ö.395) zamanına kadar yönetsel olarak Hareclea Metropolitliği’ne bağlı bulunmaktaydı. 325 yılında İznik Konsili’nde üç metropolitlik saptanmasına ve Kudüs’e şeref payesi verilmesine rağmen Konstantiniye’den söz edilmemişti[2] . İmparator Theodosios ülkede dini idarenin denetlenmesi ve faydalanılması için önce Konstantiniye’yi Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti ilan etmiş, ardından belli başlı piskoposlar arasında ismi dahi geçmeyen Kostantiniye’yi patriklik statüsüne yükseltmiştir. Böylece Kosntantiniye Piskoposluğu, Hareclea Metropolitliği’nin denetiminden çıkmış olup, bağımsız olmuştur[3] . Ayrıca Konstantiniye Patrikliği, kilise hiyerarşisinde Roma’dan hemen sonra ikinci sırada yerini almıştır. Bu dönemde toplam dört tane patrikhane bulunmaktaydı. Bunlar sırasıyla: Roma, Konstantiniye, İskenderiye ve Antakya patrikhaneleridir. Bu patrikhanelere 451 yılından sonra Kudüs Patrikliği ve 1589 yılından sonra da Moskova Patrikliği eklenmiştir[4] . Yeni düzende patrikhanelerin sırası şöyle olmuştur: Roma, Konstantiniye, İskenderiye, Antakya ve Kudüs[5] .

Umumi patrik unvanını almış olan bu dönemdeki patriklik, imparator tarafından piskoposluk halinde kurulmuş ve Konstantiniye başrahibi unvanını almıştır. Daha sonraki zamanlarda patrik unvanına Konstantiniye Başpiskoposu unvanının önüne geçmesi, ilk kuruluşunda patrikhanenin piskoposluk halinde kurulmasından ileri gelmektedir[6] . Honigmann, bu dönemde patrikliğin gerçek manada dinî derecesinin belirlenmediğini belirtmektedir[7] . Kaldı ki Hristiyanlık tarihinde Konstantiniye Patriği kendisini Havariyyun makamında bulunan patriklerden sayamaz. Çünkü Kudüs, Antakya, İskenderiye ve Roma, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde Aziz Paulus’un ve Aziz Petrus’un kiliseler kurduğu, ilk cemaatleri oluşturduğu, apostolik piskoposluklardır, yani birer resulün kürsüsü üzerinde oturduklarına inanılır. Konstantiniye’ye de havariyyundan kimse gelmediği için, Konstantiniye Piskoposu bir resulün yani havarinin sandalyesi üzerine oturduğunu gerçekte hakkıyla iddia edemez[8] .

Osmanlı Devleti’nde Rum Patrikliği olarak İstanbul, İskenderiye Antakya ve Kudüs olmak üzere toplam dört Rum Patrikhanesi bulunmaktadır. Bu patrikhanelere bağlı olarak da 88 metropolit vardır. Bu rakamlar devletin genişlemesine paralel olarak arttığı gibi devlet içerisinde Rum Patriklerinden birinin diğerine bağlanmasıyla da değişebilmektedir. Nitekim 1804/5 yılında Kudüs, Antakya, İskenderiye ve İstanbul Rum Patrikleri, Kıbrıs ve Tur-ı Sina Serpiskoposlukları ve 33 piskoposluk ile 96 metropolit varken; 1832/3 yılında 33 piskoposluk ve 84 metropolit olmak üzere toplam 117 ruhani bölge bulunmaktadır[9] .

Osmanlı topraklarında en eski dört bağımsız Rum Ortodoks Patrikhanesinden biri olan Kudüs Rum Patrikhanesi, Filistin’in en eski ve en büyük kilisesi olarak Kudüs Patrikleri arasında en yüksek statüye sahiptir. Bu patrikhane hakkında ülkemizde özgün bir çalışma olmayıp, Rum Patrikhaneleri hakkında yapılan birkaç çalışma da İstanbul Rum Patrikhanesi’nin Fatih Sultan Mehmet tarafından ihya edilmesi ve patrikhanenin siyasî faaliyetleri üzerinde yoğunlaşmıştır[10]. Literatürde Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslimlerin sosyal, ekonomik ve hukukî durumları üzerinde yapılan çalışmalarda da patrikhane hakkında kısmî bilgiler bulunmaktadır[11]. Bu amaçla çalışmamızda; Osmanlı arşiv vesikalarına ve patrikhaneyle ilgili bir kısım yerli ve yabancı literatürdeki çalışmalara dayanarak, Kudüs Rum Patrikhanesi’nin kuruluşu, patrikhanenin genel yapısı hakkında bilgi verilmiş ve ek olarak 1875 yılında patrikhane hakkında çıkarılan nizamnamenin transkripsiyonu yapılmıştır. Ayrıca buna ilaveten kuruluşundan günümüze kadar Kudüs Rum Patriklerinin tam listesi, patriklik dönemleriyle birlikte verilmiştir. Bilindiği gibi Osmanlı arşiv vesikalarında Osmanlıca imla ile yazılmış olan yabancı şahıs isimlerinin Latin alfabesiyle nasıl yazılabileceği önemli bir sorundur[12]. Bu amaçla çalışmamızın Osmanlı dönemi Kudüs Rum Patrikleri hakkında araştırma yapan araştırmacılara katkı sağlaması için patrik isimleri üç dilde hazırlanmıştır.

1. PATRİKHANENİN TARİHSEL GELİŞİMİ

M.S. 55 yılında Aziz İakovas tarafından Kudüs Kilisesi’nin kurulmasıyla, patrikhanenin temeli atılmıştır[13]. Kudüs Piskoposu idarî yönden Filistin Kayseriyesi Metropolitliği’ne bağlı, Filistin Kayseriyesi Metropolitliği de Antakya Kilisesi’ne bağlıydı[14]. Kudüs Kilisesi, 422 yılında yönetim bakımından Roma’dan ayrılarak İstanbul Rum Patrikhanesi’ne bağlanmış ve kısa bir zaman sonra da İstanbul’dan ayrılarak tamamen bağımsız olmuştur[15]. Bağımsız olan Kudüs Kilisesi, Eski Kudüs’te asla etkili siyasî bir alana sahip büyük bir kilise olmamıştır. Fakat her zaman İsa’nın öğrenildiği, onun acı çektiği ve göğe yükseldiği kutsal yer olarak kabul edildiğinden evrensel Hristiyan imajında farklı bir sembolik etkiye ve öneme sahip olmuştur. Kilise en önemli patristic evresinde İsa’nın çarmıha gerildiği, gömüldüğü ve yeniden dirileceği yer üzerinde İmparator Konstantin tarafından inşa edilen Kamame Kilisesiyle (The Lord Sepulchre ve Holy Sepulchre) milletlerarası etkili dinî canlanma merkezi olmuştur[16].

II. yüzyılın başından itibaren ortaya çıkan İsa’nın tabiatıyla ilgili kristolojik tartışmalar[17] neticesinde 451 yılında toplanan Kadıköy Konsili Monofizit doktrinin taraftarlarını lanetleyince Doğu Roma, Kudüs’teki kutsal yerlerdeki bağını ileri sürerek Doğu Kilisesi’nin yerel hiyerarşisinde Kudüs Piskoposluğu’nu müstakil bir patriklik statüsüne getirdi[18]. Böylece Kudüs Rum Patrikhanesi kurulmuş ve ilk patrik olarak Juvenalios ya da Juvenal (Patrikliği 451-458) atanmıştır. Esasen Juvenal, 431 Efes Konsili’nde Kudüs’ü patriklik statüsüne getirmek için çok uğraşmış, konsilden sonra bizzat İmparator II. Theodosios’la (408-450) görüşmesine rağmen bu amacını gerçekleştirememiştir[19].

Modern çalışmalar Kudüs Rum Patrikhanesi’nin ilk patriği olarak Juvenal’i kabul etmesine rağmen gerçek manada Kudüs başpiskoposlarının ilk kez resmî olarak ne zaman patriklik unvanını aldığı tespit edilememiştir. Çünkü giriş bölümünde de belirtildiği gibi patriklik ilk başta piskoposluk gibi teşekkül ettiğinden dolayı bu unvan farklı şekillerde kullanılmasına rağmen açıkça dinî derecesi belirlenememişti[20].

Patrik Juvenal’dan Patrik Sophronios (P.634–638)’a kadar Kudüs Rum Patrikhanesi’nde toplam 13 patrik görev yapmıştır. Ancak bu 13 patriğin döneminde patrikhane ile ilgili bilgiler çok sınırlıdır. Tek bildiğimiz 614 yılında Kudüs İranlılar tarafından işgal edilince patrikhanenin merkez olarak kullandığı Kamame Kilisesi’nin yakıldığıdır. Yıkılan kilise Patrik Modestus (632–634) önderliğinde yeniden inşa edilmiştir[21].

Kudüs, yaklaşık yedi asır Roma hâkimiyetinde (M.Ö. 63- M.S. 638) kaldıktan sonra 638 yılında İslam hâkimiyetine girmiştir. Müslümanların Kudüs’e hâkim olmasıyla birlikte gerek Kudüs Rum Patrikhanesi gerekse Hristiyanlıkta önemli bir yere sahip olan Kutsal Yerler’de Bizans yönetimi ortadan kalkmış ve Müslüman hâkimiyeti başlamıştır[22]. 638 yılının Şubat ayında beyaz bir deve üstünde Kudüs’e gelen Halife Hz. Ömer’i karşılayanlar arasında Kudüs Rum Patriği Sophronios da bulunmaktaydı. Patrik Sophronios her ne kadar şehrin Müslümanların eline geçmesine engel olmaya çalışmışsa da bunu başaramamıştı. Buna rağmen Hz. Ömer şehirdeki Hristiyanların canlarına dokunulmayacağını, ibadetlerinde serbest olacaklarını, kilise ve ibadethanelerinin korunacağını ifade eden meşhur fermanını Patrik Sophronios’a vermiştir[23]. Bu fermanla birlikte İslam tarihinde patrikhanenin ilk resmi statüsü belirlenmiştir. Fermana göre, Kudüs bölgesindeki ve Tur-ı Zeytun(Zeytin Dağı)’daki rahiplerin patrikhaneye bağlı olduğu, Hristiyanların cizye vermek koşuluyla himaye edilecekleri bildirilmiştir. Ayrıca patrikhaneye bağlı patrik de cizye ve benzeri vergilerden muaf tutulmuştur[24].

638 yılında Patrik Sophronios’un ölümünden sonra patriklik makamı belli bir süre boş kalmıştır. Bu boşluk sırasında patrikhanenin işlerini Heshbon Piskopusu Theodore yürütmüş ve 680-681 yılları arasındaki III. İstanbul Konsili’ne (The Trullanum Council) katılmıştır. Ancak Theodore gerçek manada patrik değil piskopostu ve bir kaynağa göre Müslümanlar tarafından 680 yılında Kudüs’ten 2000 mil uzak bir yere sürgün edilmişti. Nihayetinde Sophronios’dan sonra gerçek manada Kudüs Patrikhanesine II. Anastasios (?–706) patrik olmuştur[25].

Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere Müslümanların Kudüs’e hâkim olmasıyla Kudüs Rum Patrikhanesi ve İstanbul Rum Patrikhanesi arasındaki bağlantı kopmamış ve Kudüs’ten konsillere temsilci gönderilmiştir. 692 yılındaki İstanbul Konsili’ne de Patrik Johannes’in temsilcisi olarak Anastasios katılmıştır[26].

İslam hâkimiyetinde Kudüs’te patrikhaneye ve Hristiyanlara hoşgörülü davranılmış olup, serbestçe ibadet etmeleri sağlanmıştır. Nitekim Kudüs Rum Patriği Theodosios (862- 878), Konstantiniye Patriği Ignatius’a bir mektup gönderip, Müslüman yetkililerinin adil olduklarını, kendilerine hiçbir fenalık yapmadıklarını ve zorbalıkta bulunmadıklarını ifade eder. Ancak Hristiyanlar Fatımiler döneminde zaman zaman bazı hücumlara maruz kalmışlardır. Bunun sebebi Runciman’ın ifadesiyle onların iktisadi bakımdan çok iyi durumda bulunmaları, kibirlenmeleri ve kendileri hakkında çıkarılan düzenlemelere uymak istememeleriydi. Mesela, Kudüs Patriği John (964-966), İmparator Nicephorus’u Filistin üzerine yürümeye teşvik etmiştir. Fakat bu şekilde bir ihanet Müslümanların hoşgörüsünü aşmış ve patrik tutuklanarak, öldürülmüştür[27]. Yine Fatımi Halifesi Hâkim (996-1020), 28 Eylül 1009 tarihinde Paskalya Yortusu’nda patrikhane için çok önemli olan Kamame Kilisesi’nin tahrip edilmesi emrini vermiştir[28]. Bu tahriple birlikte kilisedeki dinî değer taşıyan eşyalar, döşemeler yağmalanmıştır. Bu olay hem Doğu’da hem de Batı’da oldukça büyük akislere sebep oldu. Ancak Hâkim’in halifeliğinin sonunda Hristiyanların maruz kaldığı durumlardan vazgeçildiği gibi, halefleri hanedanlığın sonuna kadar evvelce mevcut olan son derece geniş hoşgörü geleneğini yeniden kurmuşlardır[29]. Nitekim 1036’da Halife Mustansır Billâh, Kamame Kilise’nin yeniden inşası için Doğu Roma İmparatoru IX. Monomachus’a izin vermiştir[30].

1099 yılında Godfrey de Bouillon ve Raymond de Toulouse yönetimindeki Haçlılar, Kudüs’ü aldılar ve Kamame Kilisesi’nde zaferlerini kutladılar[31]. Haçlılar, başlangıçta Doğu Hristiyanlarının ibadet usullerini kaldırarak, Latinler dışındaki tüm Hristiyan ruhanîleri aforoz etmişlerdir. Bunların Kutsal Yerler’e girmelerini ve ibadet etmelerini de yasaklamışlardır[32]. Kudüs’te Latin krallığı kurulunca Kudüs Rum Patriği sürgün edilmiş ve onun koltuğuna Arnoul ya da Arnulf (1112-1118) adında bir papaz ilk Latin Patriği olarak atanmıştır[33]. Bundan dolayı pek çok Ortodoks Hristiyan, Katolik olmak zorunda kalmıştır[34]. Rum Patriği’nin sürgün edilmesiyle birlikte Kudüs Rum Patrikhanesi’nin sürgün yılları başlamıştır. Bu yıllar içinde patrik atamaları devam etmiş olup, patrikler Konstantiniye’de ikamet etmişlerdir.

Kudüs Rum Patrikhanesi’nin sürgün yılları, Salahaddin Eyyubi’nin Kudüs’te Haçlı hâkimiyetine son vermesine kadar sürdü. Eyyubiler’in Hittin Savaşı’nda Latin kuvvetlerini bozguna uğratmasıyla Kudüs ve Filistin’in kapıları açılmış olup, 2 Ekim 1187’de şehir fethedilmiştir[35]. Kudüs’ü alan Salahaddin’in ilk hareketi, Hristiyanlar için dünyada en kutsal yer kabul edilen ve patrikhanenin eski merkezi olan Kamame Kilisesi’nin üç gün süreyle kapatılması emri oldu. Bu karar patrikhanenin ve Hristiyanların kaderinin görüşüleceği üç günün izniydi. Bu üç gün zarfında Salahaddin ve danışmanları Hristiyanların ve Kamame Kilisesi’nin durumunu görüştüler. Danışmalarından bazıları Kudüs’e hac ve ziyaret amacıyla gelen Hristiyanları engellemek için kilisenin yıkılmasını istedi. Ancak Salahaddin, Hz. Ömer’in yolundan giderek kilisenin yıkılması yolundaki tekliflere kulak asmayarak, kiliseye zarar verilmesini yasakladı[36]. Ayrıca Abü’l-Farac, Salahaddin’in önce kilisede dört Frank rahibini bırakarak kilisenin idaresini onlara verdiyse de kısa bir zaman sonra kilisenin idaresini Rum Patrikliği’ne verdiğini belirtmektedir[37].

Salahaddin Eyyubi, Hz. Ömer’in yolundan gidip Sophronios’a verilen teminatın bir benzerini o zamanki Rum patriğine vermiştir. Araştırmalarımız sonucunda Rum patriğine verilen bu teminatın bir nüshası Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde tespit edilmiştir. Esasen Osmanlı padişahlarının Kudüs kadısına gönderdikleri hüküm ve fermanlarda, muhtevasına girilmeden böyle bir teminattan bahsedilmektedir[38]. Fermanın içeriğinde hangi Rum patriğine verildiği belirtilmemişse de kanaatimizce ferman patrikhanenin sürgün yıllarından sonraki ilk patriklerinden birine verilmiştir. Patrikhanenin sürgün yıllarından sonra atanan ilk patrik 1190-1191 yılları arasında görev yapmış olan Dositheos’dur. Dolayısıyla bu ferman sürgün yıllarından sonraki ilk patrik olan ya Dositheos’a ya da aynı yılda patriklik yapmış olan Marcus’a (Mark) verilmiştir. Nitekim Patrik Marcus’tan sonra patrikhaneye 1223 yılına kadar patrik ataması yapılmamıştır.

Salahaddin’in Kudüs Patriğine verdiği fermana göre, Kamame Kilisesi Rum patriğinin huzurunda açılacak ve ziyarete gelen Efrenç rahiplerinin yanında belli bir kimse olmadıkça kiliseye girilmeyecektir[39].

Kudüs’te Hristiyanlığın en kutsal mabetleri olan Sitt-i Meryem Makberi, Beytüllahm Kilisesi ve Kamame Kilisesi’nde Rum cemaatinin koruyucusu ve muhafızı, Kudüs Rum Patrikhanesi’dir[40]. Kudüs’te Eyyubilerin hâkimiyetinden sonra başlayan Memluk hâkimiyetinde Patrikhane, kutsal mekânlardaki haklarını korumak için Latinlerle mücadele etmiştir. Haçlı Seferlerinin bitmesiyle Latinler Kudüs’ü terk etmişlerdi. Memluk hâkimiyetinde Hristiyan cemaatleri olarak Rum, Ermeni, Süryani, Kıpti, Habeş, Gürcü ve Sırplar bulunmaktaydı[41]. Sultan II.Baybars döneminde (1309-1310) 1309 tarihli bir fermanda Fransiskenlerden başka hiçbir Frenk rahibinin, gerek Sion (Zion) Dağı’nda gerek Kamame ve Beytüllahm Kiliselerinde ikamet edemeyecekleri belirtilmekteydi[42]. Batı Hristiyan âlemi tabiî olarak bu dışlanmayı kabul etmediler ve Kudüs’e yeniden geri dönmek için uğraşlar başlattılar. Nihayet 1333’te Kudüs’e geri gelmeyi başardılar[43].

Kudüs’e geri dönen Latinler kısa zaman sonra Rumların konumuyla kendi konumlarını eşit hale getirdiler ve olağanüstü bir şekilde pozisyonlarını genişlettiler. 1341’de Latinler, Kamame Kilisesi’ne geri dönmeyi başardılar. Beş yıl sonra da konumlarını Beytüllahm Kilisesi’ne ve Gethsemane’ye kadar genişlettiler[44]. Ayrıca 24 Kasım 1427 tarihli Sultan Barsbay(1422-1438) tarafından verilen ve 17 Nisan 1472 tarihli Sultan Kayıtbay (1468-1496) tarafından verilen fermanlarda Kamame Kilisesi’ni ziyaret etmek için alınan bir dirhemden Frenklerin muaf tutuldukları belirtilmektedir[45]. Bu durumdan anlaşılacağı üzere Memluklar döneminde Rum Patrikhanesi, Salahaddin Eyyubi zamanında kazandığı imtiyazları ve tasarruflarındaki Kutsal Yerleri Latinlere kaptırmaktaydılar.

Yavuz Sultan Selim, Mercidâbık’ta Memluklara karşı kazandığı zaferden sonra Aralık 1516 tarihinde bir kısım devlet ricali ile birlikte Kudüs’e gelmiştir[46]. Böylece Kudüs fethedilmiş ve Kudüs Rum Patrikhanesi Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Ancak Kudüs daha fethedilmeden Kudüs Rum Patriği Athanasios bir gurup rahiple İstanbul’a gelerek, Hz. Ömer’in kendilerine verdiği fermanı Fatih Sultan Mehmet’e göstererek eski imtiyazlarının yenilenmesini istemişlerdir[47]. Fatih de Hz. Muhammed tarafından sadaka ve ihsan olunan, mübarek pençesiyle imzalı hat[48] ve Hz. Ömer’in verdiği kûfi hattıyla yazılmış ferman ve selâtîn-i mâziyyeden sadaka ve ihsan olunan hatt-ı hümâyûnlar gereğince imtiyazlarını yenilemiştir. Osmanlı Devleti’nde Kudüs Rum Patrikhanesi her ne kadar Yavuz döneminde Osmanlı hâkimiyetine alınmışsa da, patrikhanenin statüsünün bu fermanla, Hz. Ömer tarafından Rum Patriği Sophronios’a verilen ferman esas alınarak Fatih tarafından belirlendiği anlaşılmaktadır[49]. Patrikhanenin statüsünün belirlendiği 1458 tarihli bu fermanda, Kudüs’teki Rumlara ait olan Kutsal Yerler bir bir sayılarak, patrikhaneye bir takım imtiyazlar verilmiştir. Buna göre; patrikhane ve yamaklarının bac, haraç ve sair vergilerden muaf oldukları, evvelki Müslüman sultanların, Hz. Ömer’in ve kendisinin verdiği imtiyazların kendisinden sonra da geçerli olacağı belirtilmiştir[50].

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiği zaman Patrik Greguvar’ın İtalya’ya kaçması dolayısıyla Rum Patrikliği’nin başında kimse yoktu. Doğu ve Batı kiliselerinin birleştirilmesi hakkındaki ihtilaflar sebebiyle bu makam epey zamandan beri boş bulunmaktaydı. Sultan Mehmet, fetihten sonra Ortodoks Kilisesini bir millet olarak organize ederek Georgios Scolarüs’ü, Gennedios unvanıyla Rum Milletinin başına yani İstanbul Rum Patrikhanesi’nin başına getirdi[51]. Seçime müteakip Gennadios’u yemeğe davet eden Fatih, yemin edilmesi şartıyla Gennadios’a ruhani hâkimiyeti temsil eden gümüş patriklik asası, bin altın, bir at ve hilat vererek, onu sarayın kapısına kadar uğurladı[52]. Ayrıca Ercan, Mısır, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Rusya Ortodokslarının yönetimi İstanbul Rum Patrikhanesi’ne verildiğini belirtmektedir[53]. Ancak bu dönemde bu yerlerin Osmanlı toprakları dışında olmasından dolayı, burada yaşayan Ortodoksların İstanbul Rum Patrikliği’ne bağlanması zayıf görünmekle birlikte, Kudüs Rum Patrikliği’nin de İstanbul’a bağlı olduğunu gösteren bir bilgiye sahip değiliz. Patrik Athanasios’a verilen fermanda da buna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Esasen gerçek manada Yavuz’un Mısır ve Suriye’yi Osmanlı hâkimiyetine katmasından sonra Ortodoks Kilisesi’nin üç büyük patrikliği olan İskenderiye, Antakya ve Kudüs Patrikleri Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı’nın İstanbul merkezli merkezileştirme politikası neticesinde de Doğu Patriklerine İstanbul Rum Patriği altında bir statü verilmiştir[54]. İstanbul Rum Patriği Babıâli tarafından millet-i Rum’un başı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca İskenderiye, Antakya ve Kudüs Patriklerinin her biri kendi yetki alanındaki işler üzerinde tam yetkiye sahiptiler[55].

Yavuz, Aralık 1516 tarihinde Kudüs’e geldiği zaman, kendisini karşılayanlar arasında Kudüs Rum Patriği Dorotheos da bulunmaktaydı. 1506-1537 yılları arasında patriklik görevinde bulunan Dorotheos, gerek Arapça’da gerekse Yavuz tarafından kendisine verilen fermanda ismi Attalia olarak geçmektedir. Yavuz’un Dorotheos’a verdiği fermanda, Rumların tasarruflarındaki Kutsal Yerler tek tek belirlenerek, Fatih’in patrikhaneye tanıdığı bir kısım yetki ve muafiyetler yenilenmiştir[56]. Bu ferman, Kanuni Sultan Süleyman zamanında da patrik değişikliği dolayısıyla aynen yenilenmiş olup, ferman yeni patrik Germanos’a (1537-1579) verilmiştir[57].

Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra her saltanat değişikliğinde Kudüs Rum Patriklerine verilen hak ve imtiyazlar yenilenmiştir[58].

2. PATRİKHANENİN YETKİ ALANI, YETKİLERİ VE İMTİYAZLARI

Osmanlı Devleti’nde her patrikhanenin yetki alanları belirlenerek, yetkilerinin kapsadığı sınırlar çizilmiştir. Devlet bu yolla patriklerin kendi yetki alanlarının dışında kalan yerlere müdahale etmelerini engellemiştir. Örneğin, Kahire Metropolitliği’nin Akka Metropolitliği’ne müdahale etmesi üzerine İstanbul ve Antakya Rum Patrikleri durumu merkeze bildirerek, Akka Metropolitliği’nin Kudüs Rum Patriği’nin yetki alanı içinde olduğunu ve bundan dolayı atama ve azil yetkisinin Kudüs Rum Patriği’ne düştüğünü bildirmiştir[59].

Patrikhanelerin yetki alanları konusunda İstanbul Rum Patrikhanesi özel bir yere sahip olup, Osmanlı sınırlarındaki tüm Rumlar üzerinde bir nezaret yani gözetim yetkisine sahiptir[60]. İstanbul Rum Patrikhanesi’nin İstanbul’da bulunması ve Babıâli’ye yakın olmasından dolayı İskenderiye, Antakya ve Kudüs Patriklerini de temsil etmekteydi[61]. Bilhassa patrikhane Kanuni Sultan Süleyman zamanında, gücünü Ortodoks dünyasının diğer patrikleri üzerinde de hissettirmeye başladı[62]. Dolayısıyla her ne kadar Kudüs Rum Patrikhanesi doğrudan merkezle yazışma yaparak, kendi görev alanında bağımsız yetkiye sahip olsa da, İstanbul Rum Patrikhanesi, Kudüs Rum Patrikhanesi üzerinde nezaret yetkisine sahipti[63]. Nitekim 1834/5 tarihli bir belgede geçen, “…İstanbul patriği bulunanlar Kuds-ı Şerif, Tur-i Sina ve Aynaroz ve sa’ir büyük manastırlara dahî nezâret-i şâmile ve umûmiyyesi olmak hasebiyle anların hüsn-ı idâreleri husûsuna patrik-i mersûm kulları tarafından kemâ yenbaği dikkat ve nezâret-birle zikr olunan mahallerin patrik ve metropolitlerin hilâf-ı rızâ ve mugâyir-i âyin bir güne hâl ü hareketleri vukûʻ bulur ise patrik-i mersûm mes’ul olmak ve herhalde millet-i mersûmenin emn ü âsâyişleri emn ü ehemmine kemâliyle ihtimâm ve dikkât kılınmak üzere mukaddemce virilen buyuruldunun…” ibaresinden bu durum açıkça anlaşılmaktadır[64]. Yine 1865 tarihli İstanbul Rum Patriği Nizamnamesi’nin girişinde “İstanbul Patriği bulunan zatın İstanbul Patrikliği’ne tâbiʻ ve merbût olan kâffe-i sunûf-ı rehâbînin re’îsi rûhâniyyesi olduğu cihetle” diye geçmektedir[65].

XIX. yüzyılda İstanbul Rum Patrikhanesi ile benzer yetkilere sahip olan Kudüs Rum Patrikhanesi’nin yetki alanı[66] patrik beratlerine göre Kudüs, Tur-i Sina, Gazze, Remle, Cebel-i Aclûn, Akka, Safed ve bunlara tabi kazalardır[67].

Osmanlı topraklarında patrikhanenin yetki alanlarının çizilmesi, o bölgedeki tüm Rum kiliselerinin patrikhaneye bağlı olduğu manasına gelmemelidir. Çünkü arşiv vesikalarında Heybeli Ada’daki Ayayorki Manastırı’nın Kudüs Rum Patrikhanesi’ne bağlı olduğu belirtilmektedir[68]. Yine İstanbul’daki 94 Rum Kilisesi’nden 84’ü İstanbul Rum Patrikhanesine, 3’ü Kudüs Rum Patrikhanesine ve 1’i Sina Başpiskoposluğuna bağlıdır[69].

Kudüs Rum Patrikhanesi’nin merkezi Kudüs olmasına rağmen patrikler 1645-1845 yılları arasında İstanbul’da ikamet ederek Kudüs’e vekillerini göndermişlerdir[70]. Bu konuda 1834/5 (H. 1250) tarihli bir hatt-ı hümâyûnda Der-sa’âdetde mukîm Kuds-ı Şerif Patriği diye bir tabir geçmektedir[71]. Dowling’a göre, Patrik Theophanes (1608-1641) Fener’de Prens Cantacuzene’ye ait olan bir mülkü satın almış ama 1649 yılında bu mülk yanmıştı. Yanan bu mülk İstanbul tüccarları tarafından yeniden inşa edilmiş ve bir süre sonra olağan olarak Kudüs Rum Patrikleri burada ikamet etmeye başlamış[72]. Mazza, Kudüs Rum Patriği’nin Osmanlı Devleti ile bağını sağlamlaştırmak için ikametini Kudüs’ten İstanbul’a taşıdığını belirtmektedir[73].

Bu konuda kaynaklarda farklılıklar bulunmaktadır. Kömürcüyan, Hagios Georgios Kilisesi’nin[74] (Ayios Yeoryios ya da Aya Yorgi) Eflak beylerinden Kantakuzenos’a ait küçük bir kilise iken Kudüs Patriği Theophanes tarafından satın alındığını ve 1728 yılında kilisenin yandığını belirtmektedir[75]. Bu konuda Göktürk, Kudüs Rum Patrikliğine bağlı olan bu kilisenin 1132 yılında inşa edildiğini ve 1730 yılında yandığını belirtmektedir[76]. Hovhannesyan ise, Aya Yorgi kilisesinin Kudüs Rum Patrikhanesine bağlı ve mahsus olduğunu belirterek, birkaç yıldan bu yana Kudüs’e gitmeyen patrik burada kalır ve orada sadece vekili bulunur demektedir[77].

Ancak burada bir tezatlık bulunmaktadır. Zira III. Murat zamanında 1601 ya da 1602 yılında İstanbul Rum Patrikhanesi, Aya Dimitri kilisesinden, Fener’deki Aya Yorgi kilisesine yani kaynakların ifadesiyle Hagios Georgios Kilisesine nakledilmiştir[78]. Bugün İstanbul Rum Patrikhanesi olarak kullanılan bu kilise ile Kudüs Rum Patrikhanesi’ne bağlı olan bir kilise birbirine çok yakındırlar. Temmuz 2013 tarihinde İstanbul Rum Patrikhanesine yaptığımız ziyarette, patrikhane merkezinin Hagios Georgios Kilisesi olduğunu, kendilerinin Kudüs Rum Patrikhanesi’ne bağlı olan kiliseye de sadece Kudüs Kilisesi dediklerini öğrendik. Kanaatimizce ya İstanbul ve Kudüs patrikleri belli bir süre boyunca aynı kilisede ikamet etmişler ya da bugün de olduğu gibi aynı ismi taşıyan iki farklı yerlerden bahsedilmektedir.

Kudüs Rum Patrikhanesi ikametgâhını neden İstanbul’dan Kudüs’e tekrar taşıdı? XIX. yüzyılın ortalarında Filistin Avrupalı güçler için özel bir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu dönemde İngiltere ve Prusya tıpkı Fransa’nın Katolikleri himaye etmesi gibi Protestanlığın hamisi olarak ortaya çıktılar. Kudüs’te dini himaye politikalarının önemini kavramış bulunan bu devletler ve özellikle Fransa ile Rusya kentte bir yandan patriklik ya da piskoposluklar gibi ruhani kurumlarını kurarken veya yeniden tesis ederken bir yandan da kent ve çevresinde yoğun misyonerlik faaliyetlerine girişmişlerdir. Özellikle 1831-1840 yılları arasında Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Filistin ve Suriye’ye hâkim olduğu bu zamanda başlatılan açık kapı politikası sayesinde Avrupalı devletler faaliyetlerini rahatça yapabilmekteydiler[79]. 1841 yılında Prusya ve İngiltere’nin ortak girişimleriyle Kudüs Protestan Piskoposluğu açıldı[80]. Bunun üzerine 1847 yılında Papa IX. Pius Kutsal Topraklarda Rumlara karşı etkinliğini daha da artırmak için 1187’den beri ilk kez Kudüs’e bir Latin patriği olarak Joseph Valerga’yı atadı. Böylece Kudüs’te Latin Patrikliği kurulmuş ve başına da ilk patrik olarak çok enerjik bir kişiliğe sahip biri atanmıştı. Valerga, Kutsal Topraklarda Latin haklarını korumak için aktif bir misyonerdi ve bu zamana kadar Musul’da görev yapmış olup, birçok Doğu dilini biliyordu. İşte böyle bir ortamda Kudüs Rum Patriği artık İstanbul’da ikamet ederek Kudüs’teki nüfuzunun azalmasını izleyemezdi. Rusya’nın da teşvikleriyle 1845 ya da 1847 yılında patrik II. Kyrillos(Cyril) ikametini Kudüs’e taşıdı[81].

Dowling’a göre, II. Kyrillos 1845 yılında Kudüs’te patrik seçilmesine rağmen 1867 yılına kadar Kudüs’te ikamet etmedi[82]. Ancak belgelerden anlaşıldığı kadarıyla 1847 yılında II. Kyrillos Kudüs’teydi. Çünkü bu tarihte patrik bazı hususi işlerini görmek için Kudüs’ten İstanbul’a gelmek için merkezden izin istemiştir[83]. Buradan iki yargıya varılabilir. Birincisi, Dawling’in ifade ettiği bilginin doğru olmadığı, ikincisi ise, patriklerin merkezden izin almadan görev alanlarını terk edemeyecekleridir. Nitekim 1890 yılında Patrik Nicodemos hastalığı nedeniyle görevini yürütemeyeceğini anlayınca, İstanbul’a gelmek için merkezden izin istemiştir[84].

Osmanlı Devleti’nde patriklerin idarî, malî, adlî ve cezaî yetkileri bulunmaktadır[85]. Bu yetkilerin açıklanması ya da ele alınması çalışmamızın boyutlarını aştığından dolayı bu bölümde sadece Osmanlı padişahlarının Kudüs Rum Patriklerine verdiği ferman ve beratlar ışığında patriklerin bir kısım yetkilerini açıklamaya çalışacağız.

Kudüs Rum Patrikleri yetki alanına giren yerlerde ayinleri üzere metropolit, piskopos, papaz ve keşişlerin tayin ve azletme yetkilerine sahiptirler[86]. Ancak yapılan tayin ve azletmeleri Kudüs mutasarrıfı aracılığıyla merkeze bildirmeleri gerekiyordu[87]. Patrikhaneye bağlı olan metropolitler şunlardır: Akka, Gazze, Yafa, Nablus, Beytüllahm, Nasıra, Bethsan, Taberya, Philadelplia, Petra ve Lydda’dır[88].

Ayrıca metropolitler patrikler gibi göreve atandıklarında devlete pişkeş ödemekteydiler. Kelime manası hediye, armağan olan pişkeş[89], patriklerin veya metropolitlerin göreve geldiklerinde devlete belli bir oranda yaptıkları ödeme olup[90], İnalcık’a göre Osmanlı açısından bu bir rüşvet değildi. Ayrıca patriklerin Babıâli’den beratlarını alırken ödedikleri para, berat pişkeşi olarak da adlandırılmakta olup, pişkeşin miktarı her rütbeden ruhani reisler için XVI. yüzyılda kanunnamelerle tespit edilmiştir[91]. Örneğin Patrik Dositheos öldükten sonra yerine geçen Chrysanthos(1707-1731) patriklik beratı için 9900 akçe pişkeş ödemiştir[92].

Yavuz Sultan Selim’in Kudüs Rum Patriği II. Dorotheos’a, Kanuni Sultan Süleyman’nın da Patrik Germanos’a verdiği fermanlarda ölen metropolit, piskopos, papaz, bunların yamakları ve diğer kendilerine tâbi cemaatlerinin geri bıraktıkları mallara patriklerin el koyma hakkına sahip oldukları belirtilmektedir. Bu hak üç asır sonra Patrik Nicodemos ve Patrik Hierotheos’a verilen beratlarda da geçerliliğini aynen korumaktadır[93]. Şüphesiz patriğin mirasa el koyma hakkı bu mirasın kendisine geçtiği manasında olmayıp, varis bırakmadan ölen din adamlarının miras ve defin gibi işlerinin yapılıp, terekesinden geri kalanların patrikhaneye aktarıldığı manasına gelmektedir[94]. Nitekim 13 Ağustos 1872 tarihli Şam Valisi, Kudüs Mutasarrıfı ve naibine gönderilen bir emr-i âlide, Kudüs’te Rum milleti rahiplerinden Gesariyos’un (کساريوس (ölmesi üzerine patrikhane mallarına el koymuştur. Bunun üzerine rahibin varisleri duruma itiraz ederek, malların kendilerine verilmesini istemişlerdir. Ancak varisin itirazı kabul edilmemiş olup, mallar patrikhaneye bırakılmıştır[95]. Patrikhanenin ölen rahiplerin mallarına el koyma yetkisi, 1873 yılında patrikhane ve varisler arasında tekrar çekişme konusu olmuştur. Bunun üzerine bilâ varis ölen rahiplerin terekeleri hakkında bir buyruldu hazırlanmıştır. Buyrulduya göre patrikhane; Kudüs Rum rahiplerinden Gesariyos Hacı Yuvakim’in ölmesi üzerine kendisinin Atina Bankası’ndaki parasına, ellerindeki patrikhanenin ölen rahiplerin mallarına el koyma yetkisine sahip olduğunu gösteren birçok berata dayanarak el koymak istemiştir. Ayrıca yine Şarköylü Yani nam kimesnenin biraderi olan Kudüs Rum papazlarından Bartaniyos’un emval-i metrûkasına Kudüs Rum Patrik vekili Yakudos tarafından el koyulmuştur. Ancak varislerin buna itiraz etmeleri üzerine mesele Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’ye sevk edilmiştir. Bunun üzerine yapılan incelemede 1591/2 (H. 1000) tarihinden itibaren beratların bir kısmında bila-vâris lafzının atlandığı için bu hususun sorun yarattığı anlaşılmış ve varis bırakmayan ya da ortada varisi bulunmayan rahiplerin mallarına patrikhanenin el koyabileceği kararına varılmıştır. Ayrıca ölen rahibin varisleri var ise, kiliseye ait eşya ve malların mensup oldukları patrikhane memurlarına, diğer eşya ya da malların ise varislere teslim edilmesi kararlaştırılmıştır[96].

Hz. Ömer’in ve Osmanlı padişahlarının Kudüs Rum patriklerine verdiği fermanlarda patrikhanenin muafiyetleri konusunda; onlar cizye, ğafr, bac ve diğer mevâcib denilen vergilerden muaftırlar denilmektedir[97]. İslâm hukukunda zimmet statüsündekiler cizye vergisi vermek zorunda olup, verginin şekil ve miktarı Hz. Ömer tarafından tespit edilmiştir[98]. Ancak patrikhanenin patrikleri gerek fermanlarda belirtildiği gibi gerekse ‘Salisü’l-haremeyn’ olarak kabul edilen Kudüs şehri, Mekke ve Medine ahalisi gibi eskiden beri vergi muafiyetine tâbi olduklarından dolayı patrikten de vergi alınmamaktaydı[99].

Rum patriklerine verilen fermanlarda onlar cizye, ğafr, bac ve diğer mevâcib denilen vergilerden muaftırlar tabiri Kudüs Rum Patrikhanesi’ne bağlı tüm piskopos, keşiş ve rahipleri kapsar mı?

Öncelikle bu tabir çok genel bir tabir olduğundan, bunun patrikhaneye bağlı tüm piskopos, keşiş ve rahipleri kapsadığını söyle biliriz. Bu konuda patriklerden tekâlif-i örfiye talep edilmemesi gerektiğine dair Kudüs kadısına gönderilen hükümler de bulunmaktadır[100]. Ancak XIX. yüzyılın sonunda patriklik beratlarında böyle bir muafiyetin belirtilmeden sadece gümrük ve limanlardan geçerken vergi talebiyle patriklerin rencide edilmemesinin belirtilmesi[101] ve patrikhanenin devlete bir kısım borçlarının olması[102] fermanlardaki tabirden kastedilenin Kudüs’te Hristiyanlığın Kutsal Yerler’inde bütün din adamlarını değil, dini elbiseleriyle dolaşan, tamamen kendini ibadete vermiş ve başka hiçbir işle meşgul olmayan ruhban sınıfından kimseler olduğunu düşündürmektedir. Nitekim Ercan, önceleri bütün din adamlarının vergiden muaf iken, sonradan çalışan ve para kazananların vergiye tabi tutulduğunu belirterek, hastalar, sakatlar, yaşlılar ve kendini tamamen ibadete vermiş, hiçbir işle uğraşmayan gerçek din adamlarının vergiden muaf tutulduğunu söylemektedir[103]. Yine bu konuda Kenanoğlu, Osmanlı Devleti içerisindeki manastır ve kiliselerde bulunan rahiplerin iki sınıfa ayrıldığını belirtmektedir. Bunlardan birincisi, münzevi yani târik-i dünya takımı olup, hiçbir işle meşgul olmayan ve manastırlarda ikamet edenler, ikincisi ise kiliselerde sadece bulunanlardır[104].

Fermanlarda ve beratlarda Kudüs Rum Patrikhanesi’nin yamakları olarak da Gürcü, Süryani, Kıpti ve Habeş cemaatleri belirtilmektedir[105]. Kudüs’te Hristiyanlığın en eski Kutsal Yerler’inde Rum Patrikhanesi ile Ermeni Patrikhanesini karşı karşıya getiren en önemli mesele, Hristiyan teolojisinde İsa’daki insanî ve ilahî tabiatın katışma ve değişme olmaksızın tek bir tabiatta birleştiğini savunan Monofizit Kiliselerin tabiiyeti meselesidir. Monofizit akideyi benimseyen kiliseler Süryani, Kıpti ve Habeş Kiliseleridir[106]. Esasen XVII. yüzyılın ikinci yarısında gün yüzüne çıkan bu mesele Kutsal Yerler üzerinde Rum ve Ermeni Patrikhaneleri’nin nüfuz mücadelesini yansıtmakta olup, XIX. yüzyılda da devam etmiştir[107].

3. PATRİKHANEDEKİ GÖREVLİLERİN TERFİ, TAYİN VE HİYERARŞİSİ

Ortodoks kilise hiyerarşisinde en başta patrik gelmekte olup, diğerleri sırasıyla piskopos, papaz, diyakoz ve rahip ile rahibelerdir[108]. Bizans’ta mahalle papazı cemaatin resmi olarak isteği üzerine bölgedeki yetkili piskoposlar tarafından seçiliyordu. Piskoposluğa bağlı rahipler de piskoposu seçiyordu. I. Justinian tarafından yasalaştırılmış bir geleneğe göre bir piskoposlukta boşalma olduğu zaman, papazlar bir araya gelip üç isim belirliyor ve bunu eyaletin başpiskoposuna sunuyordu. Eyaletin başpiskoposu da bu üç isim arasında bir piskopos seçiyordu[109].

Piskoposlar terfi edince metropolit olurlardı. Metropolitler de piskoposlar gibi bir şehre veya bölgeye ait kiliselerin başıdır ve bu kiliseler aracılığıyla Hristiyan halk ile patrikhane arasında bağlantı sağlarlardı[110].

Kudüs patriklerinin gerek seçimlerinde gerekse yetkilerini kullanmada İstanbul Rum patriği ile yüzyıllar boyunca sorunlar yaşanmıştır. Bunun sebebi daha önce de belirtildiği üzere Kudüs patriklerinin Kudüs’te değil de İstanbul’da ikamet etmeleriydi. İstanbul’da ikamet eden Kudüs patriği, Kudüs işleriyle uğraşmak yerine sık sık seyahate çıkar ve fırsat buldukça İstanbul Rum Patriği’nin Sinod Meclisi’ne[111] katılırdı. 1844 yılına kadar Kudüs Patrikleri, İstanbul Rum Patrikhanesi’nin Sinod Meclisi tarafından seçilmiştir. Mesela, 1661’de Patrik Nektarios’un seçiminde Sinod Meclisi; İstanbul Rum Patriği, Eflak-Boğdan beyleri, İstanbul Rum Patrikhanesi’ne bağlı metropolitler ve Osmanlı temsilcilerinden oluşmaktaydı. Uzun tartışmalar ve görüşmelerden sonra Nektarios patrik seçilmiş ve akabinde Kudüs’e bir mektup yollanarak, yeni patrik duyurulmuştur. Benzer uygulamalar 1770’de Sophronios’un, 1739’da Parthenios’un, 1775’te Abhraim’in, 1787’de Prokopios’un, 1788’de Polykarpos’un, 1808’de Polykarpos’un ve son olarak 1826’da Athanasios’un patriklik seçiminde de uygulandı[112].

Kudüs patrikleri ikametlerini Kudüs’e taşıdıktan sonra patriklik seçimleri artık Kudüs Rum Patrikhanesi’nin Sinod Meclisi tarafından yapılmaya başlandı. Böylece patriklik seçimlerinde iki patrikhane arasında görünen rekabet bir nebze de olsa giderilmişti[113]. 1845 yılında Patrik V. Athanasios’un ölümü üzerine Kudüs’te yapılan seçimle Lydda Piskoposu II. Kyrillos patrik seçilmiştir[114].

Patriklik seçiminde patrik olacak şahsın belirli bazı şartları taşıması gerekmekteydi. Ayrıca patrikhane seçimi belli bir düzen ve usul (âliyü’l-usûl ve usûl-i kadîme) çerçevesinde yapmalıydı. Örneğin V. Athanasios ölmeden önce kendi yerine Kudüs papazlarından birini halef tayin etmiş ve bunun patrikliğinin onaylanması için iltimaslarda bulunmuştu. V. Athanasios’un ölümü üzerine halef olan papaz patrikliğinin onaylanmasını istemesi üzerine İstanbul Rum Patriği meseleye müdahale ederek, gerekli olan kurallara uyulmadığını yani seçim yapılmadan bir papazın patrikliğe getirilmeyeceğini Babıâli’ye bildirmiştir. Neticede Babıâli de bunun uygun olmadığını belirterek, halefin patrikliğini onaylamamış ve seçim yapılmasını istemiştir[115].

Mehmet Emin Âli Paşa (D.1815-Ö.1871) tarafından Ermeni Katoliklerin kendi aralarındaki anlaşmazlığına dair yazılmış tarihsiz bir layihada, Osmanlı Devleti’nde gayrimüslim milletlerin patrik seçimlerine ve patriklerin görevden alınmalarına dair önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu layihada Âli Paşa, patriklerin doğrudan doğruya devlet tarafından seçilmediğini, mezhep usulü gereğince kendi aralarından seçilmekte olduğunu ve kendilerine verilen beratın ise memuriyetlerinin tasdiki amacıyla olduğunu belirtmektedir. Ayrıca layihada patriklerin devletin rızasına ve menfaatine aykırı hareket ettiklerinde milletin iradesiyle azledileceklerini ve gerekli durumlarda cezalandırılacağı söylenmektedir[116].

1875 yılında patrikhane hakkında yapılan düzenlemeye göre; patriklik makamının boşalmasıyla meclis bir vekil tayin ederek, merkeze mutasarrıf aracılığıyla patriklik makamının boşaldığını, seçim yapılması gerektiğini ve bu iş için bir vekil tayin edildiğini bildirir. Örneğin 1882 yılında Patrik Hierotheos’ün ölümü üzerine patrik vekili olarak Nicodemos seçilmiş ve Kudüs mutasarrıfı aracılığıyla merkeze bildirilmiştir[117]. Patrik vekili tayin eden bu meclis altı piskopos ve dokuz arşimandritten oluşmaktadır. Patriğin riyaseti altında bulunan bu meclis, lüzumu halinde patrik tarafından piskopos ve arşimandrit sayısını artırabiliyordu[118]. Ancak bu sayının eksik olması patriklik seçiminde karışıklığa ve seçimin aksamasına sebep olmaktaydı. 1891 yılındaki patriklik seçiminde üç arşimandritin eksik olmasından dolayı karışıklık çıkmış olup, patriklik seçimi sekteye uğramıştır. Kudüs mutasarrıfı durumu merkeze bildirerek, patrikhane nizamnamesinin üçüncü maddesi hükmünce meclis-i ruhanide altı piskopos ve dokuz arşimandrit olması gerekirken üç arşimandritin eksik olmasının müşkülatlara sebep olduğunu, ancak arşimandrit atamanısın patrik tarafından yapılabilmesinden dolayı arşimandrit atamasının yapılamadığını ve ortaya çıkan karışıklıktan ötürü patriklik makamının uzun süre boş olmasının uygun olmadığını söylemiştir. Bunun üzerine mezkûr meclisin hâl-i hazırı ile patriklik seçiminin yapılması mutasarrıfa bildirilmiştir[119].

Patrik vekilinin belirlenmesinden sonra her metropolit ve piskoposa haber verilerek 21 gün zarfında Kudüs’te olması bildirilir. Kudüs’te toplanan metropolit ve piskoposlar gerek Kudüs içinde gerek dışında metropolit, piskopos ve arşimandrit mertebelerine sahip olanlardan patrikliğe müstahak bildikleri bir zatın isimlerini ayrı ayrı varakalara yazıp imzaladıktan sonra patrik vekiline verirlerdi. Daha sonra kimin fazla oy alıp almadığına bakılmaksızın oy alan bütün metropolit, piskopos ve arşimandritler bir deftere yazılarak ve meclis tarafından imzalanarak Kudüs mutasarrıfı aracılığıyla merkeze bildirilir. Oy alan dinî reisler merkezde incelenerek uygun olup olmadığı, seçimin devam edip etmeyeceği patrikhaneye bildirilirdi[120]. Mesela 1897 yılındaki patriklik seçiminde oy alan dinî reisler içinde Babıâli, aday gösterilen Beytüllahm Matranının babasının tebaa-i devlet-i âliyye’den olmaması, Akka arşimandritin 1883 yılında arşimandrit mertebesinden çıkarılması ve patrikhane manastırının başkâtibi olan arşimandritin lüzumu vakıadan anlaşıldığından dolayı patriklik listesinden çıkarılmasını bildirmiştir[121].

Patrik olacak şahısta aranacak şartlara gelince; birincisi, patrik olacak şahıs kırk yaşında, piskopos ya da arşimandrit rütbesinde, on sene boyunca metropolit görevinde bulunmuş olup hiçbir şekilde bir olayla itham edilmemiş ve son olarak babası ve kendisinin Osmanlı tebaasından olması gerekirdi. İkincisi, patrik olacak kişinin edepli, ahlâklı, eğitimli, Ortodoks itikadını iyi bilen, devlete sadık, devletin kanunlarını iyi bilen ve itaat eden bir şahıs olması gerekir. Ayrıca patrik olacak kişinin Rumca’dan başka Arapça ve mümkünse Türkçe bilmesi lazımdır[122].

Merkez, patrikhaneye hangi isimlerin uygun olduğunu bildirdikten sonra, arşimandrit, piskopos, Kudüs haricinden çağrılmış iki yerli papaz ve Kudüs’ün Hristiyan ahalisi tarafından seçilmiş iki yerli papazdan müteşekkil bir meclis kurularak patriklik seçimine geçilir[123]. Esasen patriklik seçimine yerli papazların da dâhil edilmesi patrikhanenin Hellenizm ve Arabizm arasında kalmasından dolayı olup, 1875 yılındaki patrikhane hakkında yapılan düzenlemenin bir sonucudur[124]. Daha önce patrikhanede hep Rum ve Yunan yani Hellenizm vurgusu yapılmış ve yerli Arap rahipler patrikhanedeki kutsal kabir kardeşliği[125] adlı topluluğa dâhil edilmemeye çalışılmıştır[126]. Kutsal Kabir Kardeşliği sadece Elen keşişlerden oluşan, kiliseyi yerel seviyede ele alarak patriğe kutsal topraklardaki bağışların yönetiminde, ibadethanelerin, manastırların, okulların, kurumların, arazilerin yönetilmelerinde ve tapınakların korunmalarında yardımcı olur. Bu teşkilatın kuruluşu, Kamame Kilisesi’nin inşasına kadar gitmekte olup, şimdiki şekilde örgütlenmesi ise XVI. yüzyılda meydana gelmiştir[127].

1872 yılında Kutsal Kabir Kardeşliği ve İstanbul’daki Rumlar, Arap Ortodokslara düşmanlıklarını açıkça göstermişlerdir. Rumlar ve Arap Ortodokslar arasındaki çatışma yıllarca devam etti. Ayrıca Idinopulas’a göre, 1908 yılında kilise hiyerarşi tarafından patrik seçilen Damianos, Ortodoks Araplar tarafına eğilim gösterince patriklikten alınmıştır[128].

Piskopos, metropolit ve papazlardan oluşan karma meclis kurulduktan sonra patriklik seçimine geçilerek patrik adaylarının arasından üç isim belirlenir. Bu üç isim daha sonra Sinod Meclisi ile birlikte Kamame Kilisesi’ne geçerek burada yeni bir seçime gidilir ve üç adaydan biri patrik seçilir. Patriklik seçiminin Sinod tarafından bitmesinden sonra patrik adayı merkeze bildirilir. Merkez de seçilen patriği tasdik ederse patriklik seçimi tamamlanmış olurdu[129]. Patriklik seçiminin tamamlanmasıyla yeni patriğe Kamame Kilisesi’nde tören yaptırılarak, patriklik beratı mutasarrıf tarafından takdim edilirdi. Mesela 1875 yılında patriklik makamına getirilen İzmir’deki arşimandrit rütbesine haiz Hierotheos’un[130] patriklik beratını Kamame Kilisesi’nde yapılan törende Kudüs Mutasarrıfı Ali Bey (Mutasarrıflığı 1874-1876) takdim etmiştir[131]. Ayrıca Patrikler padişahın kendilerine sağladığı bu lütuf ve kendilerinin Kutsal Yerler’de özgürce ve huzur içinde icra eyledikleri ayinleri için zaman zaman kilisede topluca padişaha dua ettikleri, teşekkür ve şükranlarını sunan mektuplar gönderdikleri de bilinmektedir[132].

Patriklik seçiminden sonra patrikhane hakkında önemli bir husus da patrik makamının ne şekilde boş kalabildiği ve seçimlere dış müdahalelerin olup olmadığıdır. Öncelikle patriklik makamı, patriğin ölümünde, azledilmesinde ve görevini yapamayacak kadar hastalığında boş kalabilmekteydi. Mesela, 1872 yılında Patrik II. Kyrillos görevinden azledilmiş ve ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar için 8-10 kadar askerle güvenliği sağlanarak, Yafa’ya gönderilmiştir[133]. Yine 1890 yılında Patrik Nicodemos’un hastalığını fırsat bilen Rus papazlar patriğe karşı propagandalar yapmışlardır[134]. Bunun üzerine Patrik Nicodemos hastalığı nedeniyle görevini yerine getiremediğini, kendi yerine bir vekil seçerek patriklik seçiminin yapılması için istifa etmek istediğini ve hayatının geri kalanını Heybeliada’daki patrikhaneye bağlı Ayayorgi Manastırı’nda geçirmek istediğini merkeze bildirmiştir[135]. Neticede Patrik Nicodemos’un istifası kabul edilmiş ve patriklik seçimlerinin yapılabilmesi için Tur Matranı Nikeforus (نيکفورس (patrik vekili seçilmiştir[136].

Bazı hususi hallerde bir patrik, başka bir patrikhaneye patrik seçilebilmekteydi. Mesela Patrik Hierotheos öldüğü vakit patrik olabilecek üç aday vardı: Nikodemos, Gerasimos ve Photios. Yapılan seçimden Photios patrik seçildi ama Babıâli, Photios’un patrikliğini onaylamadı. Bunun üzerine Rusya, Osmanlı Devleti üzerindeki nüfuzunu kullanarak patrikliğe Photios yerine Nicodemos’un seçilmesini sağladı. Ancak Nicodemos’un hastalığı dolayısıyla Rusya papazları onun aleyhinde propaganda yapıyorlardı. Çünkü yine kendi istedikleri bir patrik adayının seçilmesini istiyorlardı. Rusya’nın bu dönemde istediği aday ise Kamame Kilisesi başkanı ya da arşimandiriti Euthymios’tu. Rum cemaatinin adayı ise Philadelphia Metropoliti Damianos idi[137]. Ancak yapılan seçimde Antakya Patriği Gerasimos (1891-1896) patrik seçilmiştir. Gerasimos’tan sonra da Damianos (1897-1931) patrikliğe getirilmiştir[138]. Buradan anlaşılacağı üzere iki kanıya varılabilir. Birincisi Babıâli, cemaatin seçtiği bir patriği kabul etmeyip beratını onaylamayabilir. İkincisi ise, bir patrik başka bir patrikhaneye patrik seçilebilir.

Osmanlı Devleti’nde Kudüs Rum patrikleri ve patrikhaneye bağlı metropolitler zaman zaman muhtelif nişanlarla taltif edilmişlerdir. İncelenen belgelerden anlaşıldığı kadarıyla nişanlar verilirken Hariciye Nezareti’nin onayı gerekmekte ve emsallerine verilen nişanlarla taltif edilmekteydiler. Mesela 1872 yılında Gazze Piskoposluğu’ndan patriklik makamına getirilen II. Procopios’a (1872-1875)[139] emsâl-i veçhile kendusune birinci rütbeden bir kıt’a mecidi nişân-ı zişânı ihsân muvafık-ı şânı âli olacağı Hâriciye Nezâreti celîlesiyle münâsib gibi tezkir olunmuş olduğu belirtilmektedir[140]. Yine 1875 yılında patriklik makamına getirilen Hierotheos’a da aynı usul çerçevesinde bir adet Mecidi nişanı verilmiştir[141].

Dış devletler de bazen Kudüs Rum patriklerine ve metropolitlerine nişan takabiliyordu. Ancak bunda devletin izni gerekmekteydi. Uygulamada, patrikhane müracaatları Hariciye Nezareti tarafından değerlendirilerek nişan itası hakkında İrâde çıkarılıyordu. İrâde’nin çıkmasıyla birlikte patrikler ya da metropolitler nişanla taltif edilmekteydi[142]. 1882 yılında Yunan Devleti’nin Kudüs Rum Patriği Hierotheos’ü birinci rütbeden Büyük Salib Satiros nişanı ile taltif etmesine izin verilmiştir[143]. Yine 1888 yılında Rusya’nın Kudüs Rum Patrikhanesi’ne bağlı Nasıra Metropoliti Niko Efendi’yi birinci rütbeden murahhas Aleksandr Nefski (Александра Невского) nişanı ile taltif etmesine izin verilmiştir[144].

SONUÇ

Osmanlı Devleti’nde en eski ve bağımsız olan dört Rum Patrikhanesi içinde Kudüs Rum Patrikhanesi, Filistin’deki en eski patrikhanelerden biri olup, en yüksek statüye sahiptir. 1516 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Kudüs Rum Patrikhanesi, kendi yetki alanında bağımsız olup, patrikhaneye İstanbul Rum Patriği’nin altında bir statü verilerek, bir takım muafiyetler ve imtiyazlar tanınmıştır. Bu imtiyazlar ve muafiyetler Osmanlı Devleti’nde patrikhanenin yasal statüsünü belirlemiştir. Bu statü belirlenirken Hz. Ömer’in Patrik Sophronios’a ve Fatih Sultan Mehmet’in Patrik Athanasios’a verdiği fermanlar esas alınmıştır.

Kudüs Patrikleri 1645-1845 yılları arasında İstanbul’da ikamet etmişlerdir. Bundan dolayı Kudüs patrikleri İstanbul Rum patriğinin Sinod Meclisi tarafından seçilmişlerdir. Bu durum bağımsız olan patrikhanenin yapısına aykırı olduğundan, Kudüs Rum Patrikhanesi’nin İstanbul Rum Patrikhanesi’yle çekişmesine sebep olmuştur. Ayrıca devletin İstanbul merkezli merkezîleştirme politikası neticesinde Doğu patriklerine İstanbul Rum patriğinin altında bir statü verilmesi, İstanbul patriğinin Doğu Patrikhanelerine müdahale etmesine sebep olmuştur. Kudüs patriği ikametini İstanbul’dan Kudüs’e tekrar taşıyınca bu çekişme bir bakıma giderilmiştir. Kudüs patriğinin ikametini Kudüs’e taşımasıyla birlikte patrikler Kudüs Rum patriğinin Sinod Meclisi tarafından seçilmeye başlanmıştır.

1856 Islahat Fermanı’nın getirdiği yeniliklerle birlikte Rum, Ermeni, Protestan milletlerinin nizamnamelerinin hazırlanmasından sonra 1875 yılında Kudüs Rum Patrikhanesi’nin nizamnamesi de hazırlanmıştır. Hazırlanan bu nizamname toplam 4 bölümden ve 17 maddeden oluşmaktadır. Nizamnamenin birinci bölümünde patrik ve maiyetinde bulunan Sinod Meclisi’nin vazifeleri, ikinci bölümünde patriklik seçiminin nasıl olacağı, üçüncü bölümünde patrik olacak şahısta bulunması gereken vasıflar ve son bölümde ise piskopos olarak atanacak şahısta bulunması gereken vasıflar ve piskoposluk seçiminde uyulacak usuller açıklanmaktadır. Patrikhane hakkında yapılan bu düzenlemeye Kudüs’teki yerli Rumlar Kanun-ı Esasi’nin getirdiği yeniliklere dayanarak karşı çıkıp, patrikhane içinde kurulacak karma meclise dâhil olmak ve terfilerde Rum rahipleriyle eşit tutulmak istemişlerdir.

Bu çalışmada Kudüs Rum Patrikhanesi hakkında kesin hükümler vermek yerine, patrikhanenin tarihsel gelişimi, genel yapısı ve 1875 yılındaki düzenlemeler üzerinde durulmuştur. Bu çalışma, Osmanlı Rum patrikleri hakkında araştırma yapan araştırmacılara katkı sağlamakla birlikte, ortaya çıkan hataların ve eksiklerin ileride yeni çalışmalarla giderilebileceği umulmaktadır.

EK 1: Kuds-i Şerîf Rum Patrikhânesi Nizâmnâmesi[145]

Fasl-ı Evvel

Birinci Mâdde:Kuds-i Şerîf Rum Patrikʹi Kamâmeʹde patriklik dâ’iresi dâhilinde kâ’in ve Rum Milletiʹne gerek müstakillen ve gerek milel-i sâ’ire ile müştereken ʻâid ve mahsûs olan biʹl-cümle ziyâretgâhlarla kilise ve manastırların ve patriklik kürsüsüne tâbiʻ metropolidân ve piskoposlarla rehâbîn ve papasların re’isi ve nâzırı ve mezkûr manastırlara mensûb mekâtib ve hastahânelerin müdiri olub vazîfesi mârruʹz-zikr Kamâme ile sâ’ir ziyâretgâhlarda mineʹl-kadîm merʻiyyüʹl-icrâ olan ʻâdât-ı kadîme-i mezhebiyyelerinde evkât-ı muʻayyenede îfâsına ve mekâtib-i mevcûde ile hastahânenin hüsn-ı idâresiyle berâber kiliselerle manastır varidâtının müsâʻadesine göre millet-i fukarâsına bakmak ve beher sene Kuds-ı Şerîfʹe gelmekde olan züvvârı münâsibi vechle yerleşdirüb esbâb-ı râhatlarının istihsâline mevcûd maʻiyyeti olan rehâbînin inzimâm-ı muʻâvenetiyle alâkadriʹl-imkân bezl-i himmet itmekdir.

İkinci Mâdde: ʻAvâm tarafından mevâdd-ı mezhebiyye ve rûhâniyyeye dâ’ir veyâhûd rü’esâ-yı rûhâniyyenin vezâ’if-i rûhâniyyelerine müteʻallik bir gûne müstedʻiyât vukûʻında patrik-i mûmâ ileyhin riyâseti tahtında meclis-i mezkûr biʹl-ictimâʻ rü’yet ve ittifâk veyâhûd akseriyyet-i ârâ ile fasl-ı mâdde ve tesviye-i maslahat iderler.

Üçüncü Mâdde: Meclis-i rûhânî altı piskopos ve dokuz arkimendidden [arşimandrit] mürekkeb olub aʻzâsının hey’et-i dâ’imesi bozulmamak üzere îcâbına göre ʻilâve ve tenkîh veya tebdîl-i patrikin re’y-i rûhâniyyesine muhavveldir. Bu meclis dâ’imâ patrikin riyâseti tahtında tecemmuʻ idüb ziyâretgâhlarla kilise ve manastırların cihât-ı rûhâniyyeye müteʻallik idâre-i umûrına ve bunlara mensûb ve müteʻallik olan rehâbîn ve hademenin vezâ’if-i mertebe ve husûsât-ı rûhâniyyelerine ve hayrât ve meberrâtın îcâr ve istîcâr ve ferâğ ve intikâl ve beyʻ ve şirâ gibi muʻâmelâtı ile bunlardan tahaddüs idecek nizâmât-ı mahsûsasına tevfîkân ʻâid oldığı devâ’ir-i şerʻiyye ve nizâmiyyede tesviye olınacağından bunların vâridâtının hüsn-ı sûretle irbâh ve tenmiyesine ve muhtâcîn-i milletin hayrına ve mevâdd-ı rûhâniyye-i sâ’ireye dâ’ir müzâkere iderler. Meclisin karar ve müzâkerâtı patrik tarafından icrâ olunur. Patrikin gaybûbet veyâ hastalık gibi maʻzeret-i şerʻiyyesi vukûʻında tarafından tevkîl ideceği metropolid veyâhûd piskopos ve arkimendit [arşimandrit] yerine kâ’im olur.

Fasl-ı Sânî

Patrik intihâbına dâ’irdir

Dördüncü Mâdde: Kudüs patrikliği mesnedinde hall vukûʻında meclis-i rûhâni biʹl-ictimâʻ Kudüsʹde bulunan metropolidân ve piskoposlardan evsâf-ı matlûbeyi câmiʻ ve zâtı kâ’immakâm olmak üzre intihâb idüb keyfiyet-i hâli ve kâ’immakâm olacak zâtı bâmazbata cânib-i mutasarrıfîye beyân ve takdîm idüb mutasarrıflık cânibinden dahî derhâl makâm-ı muʻallâ-yı sadâret-ʻuzmâya îcâbına göre telgrâf veyâhûd tahrîrât ile ʻarz-ı keyfiyet olunarak gerek kâ’immakâm-ı mûmâ ileyhin me’mûriyetinin tanınmasını ve gerek patrik intihâbının ber-mûceb-i nizâm icrâ olunmasını âmir cevâben tastîr buyurulacak telgrafnâme ve emirnâme-i sâmî mûcebince hareket olınacaktır.

Beşinci Mâdde: Mâdde-i sâbıkanın ahkâmı icrâ olundıkdan sonra kâ’immakâm tarafından patriklik kürsüsüne tâbiʻ ve mukırrı olan metropolitliklere ve piskoposlara mektûblar yazılub me’âlinde patrik intihâbı içün metropolidlerle piskoposların nihâyet yiğirmi bir gün zarfında Kuds-ı Şerîfʹde bulunmaları bildirilecek ve ahâli tarafından meclis-i intihâbda bulunmak üzre her metropolidlikden ve piskoposlukdan birer müte’ehhil papasın kezâlik müddet-i muʻayyene zarfında Kudüsʹe gelmeleri ahâlisine mahsûsen işʻâr kılınacaktır.

Altıncı Mâdde: Müddet-i mezkûre hulûlünde medʻûvlar Kuds-ı Şerîf manastırında tecemmuʻ itmiş olacağından biʹl-cümle metropolidlerle piskoposları câmiʻ olmak üzere meclis-i mezkûrı rûhâni biʹl-ictimâʻ her birerleri işbu patriklik kürsüsüne mensûb ve tâbiʻ olarak gerek Kudüsʹde bulunsun ve gerek hâricde olsun metropolid ve piskopos ve arşimandrit mertebelerini hâ’iz bulunanlardan patrikliğe müstahakk bildikleri zevâtın isimlerini ayrı ayrı bir varakaya tahrîr ve imzâ-birle kâ’immakâma vireceklerdir.

Yedinci Mâdde: İşbu zevâtın kimine ziyâde ve kimine az re’y isâbet itdiğine bakılmayub cümlesi mütesâviyen kâbil-i intihâb ʻadd olınarak huzûr-ı meclisde esâmisi bir deftere yazılub zîri kâ’immakâm ve aʻzâ-yı meclis tarafından imzâ kılınacaktır.

Sekizinci Mâdde: Patrik olacak zât kilisece re’is-i rûhânî oldığından mâdde-i sâbıkada beyân olundığı vechle kâbil-i intihâb olanların yapılacak defteri makâm-ı mutasarrıfiyeye gönderilecek ve işbu defterde muharrer zevâtın esâmîsi makâm-ı mezkûrdan derhâl tahrîrât veya telgrâf ile Bâb-ı ʻÂlîʹye ʻarz u işʻâr olınacak ve şâyed bunlardan devletçe istisnâ olınacakları olur ise Bâb-ı ʻÂlî cânib-i sâmîsinden biʹt-tenkîh diğerleri beyninde intihâbın icrâ olunması zımnında cevâben vukûʻ bulacak emr ü işʻâr-ı mutasarrıfîden kâ’immakâm ile sinodosa bildirilecektir.

Dokuzuncu Mâdde: Mâdde-i sâbıkda beyân olundığı üzre Bâb-ı ʻÂlîʹnin emri mutasarrıflık cânibinden teblîğ olundıkda sinodos ile Kudüs manastırında bulunan sâ’ir arşimandritlerden ve brodosenclüslerden? ve hâricden medʻuvv olarak gelmiş olan yerlü papaslar ile bunlar misüllü nefs-i Kudüs ahâli-i Hristiyânı tarafından müntahib bulunacak iki yerlü papasdan mürekkeb bir meclis-i ʻumûmî ʻakd olınarak ber-mûceb-i emr usûl-ı intihâbiyyenin icrâsına mübâderet kılınacakdır. Şöyle ki, intihâba dâhil olan zevâtın üç neferi kâffe-i huzzâr-ı meclisin yaʻni gerek rehâbînin ve gerek medʻuvv bulunan papasların hafiyyen iʻtâ-yı re’y itmesiyle hâsıl olacak akseriyyet-i ârâ ile nâmzed taʻyîn olacak ve işbu üç nefer nâmzedlerin taʻyîn olundıkları ʻakîbinde bunların isimlerini hâvî varakayı meclisin aʻzâ-yı ruhbâniyyesi biʹl-istishâb Kamâme Kilisesiʹne varub aʻzâ-yı sâ’ire dahî kilisede hâzır oldıkları hâlde ötedenberü icrâsı muʻtâd olan rüsûm-ı ebniyyeye tevfîkan mezkûr üç nefer nâmzedlerin biri patrik olmak üzre sinodos hey’et-i rûhâniyyesi tarafından re’y-i hafî ve ekseriyet-i ârâ ile intihâb olınacak kilisece rüsûm-ı mezhebiyye icrâ olunacak ve tesâvî-i ârâ vukûʻında kâ’immakâmın inzimâm-ı re’yiyle keyfiyeti netice virilecektir.

Onuncu Mâdde: Metropolidlik ve piskoposlardan meclis-i intihâbda bulunmağa daʻvet olanlardan gelüb isbât-ı vücûd idemeyenler ʻumûmen re’yine ittibâʻ eylemiş olacakları misüllü meclis-i intihâba dâhil olanlardan her biri gerek râhib ve gerek papas olsun fakat bir re’y iʻtâsına sâlih olacakdır.

On Birinci Mâdde: Ber-minvâl-i muharrer intihâb mâddesi icrâ olundığı anda usûl-ı kadîme üzere bir kıtʻa mahzar tertîb ve terkîm ve mutasarrıflık vesâtetiyle makâm-ı celîl-i sadâret-ʻuzmâya takdîm olunarak intihâb kılınan zâtın kabûl ve taʻyîni hakkında şerefrîz-i sunûh ve sudûr buyurulacak berât-ı ʻâlîşânı şeref-vürûdunda mahallince patrikliği iʻlân ve icrâ kılınacakdır.

Fasl-ı Sâlis

Patrikliğe intihâb olunacak zâtın evsâf-ı lâzımesi beyanındadır.

On İkinci Mâdde: Patrikliğe intihâb olınacak zâtın sinni kırkı mütecâviz ve piskopos yâhûd arkimandrit rütbesini hâ’iz bulunan zümre-i rehâbînden olması ve bir metropolidlikde hiçbir sûretle lekedâr olmayarak on sene mütemâdiyen hüsn-ı idâre ve îfâ eylemiş bulunması ve lâ-akall pederi ve kendüsü tebeʻa-i saltanat-ı seniyyeden bulunması lâzımedendir.

On Üçüncü Mâdde: Patrik olacak zâtın âdâb ve ahlâkı şâ’ibe-i taʻrîfden sâlim olmağla berâber ʻalâ-kadriʹl-imkân fünûn ve maʻârif ve kavânîn-i kiliseye vukûf ve muʻâmelâtı mükemmel ve ahkâm-ı mezhebiyye ve umûr-ı dîniyyelerine riʻâyeti meslek-i sâbıkından sâbit ve müstedill olması lâzımeden oldıkdan başka ve çünkü kendüsü Kamâme ve Kuds-ı Şerîf ve tevâbîʻi patriki ve nefs-i Kudüsʹün piskoposu olacağından re’isi bulunacağı biʹl-cümle kiliseler ve manastırlar ki, peder-i rûhâniyyesi olacağı Ortodoksları ve mezheblerini herhalde ve her vakit vikâyeye muktedir olması kilisenin umûr-ı rûhâniyyesi muktezâsındandır.

On Dördüncü Mâdde: Patrik bulunan zât vezâ’if-i mertebe-i rûhâniyyesinden mâʻadâ hazret-i Ömerüʹl-Faruk radiyaʹllâhi teʻâlâ ʻanh efendimiz hazretleri tarafından iʻtâ ve Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri tarafından dahî biʹl-ihsân sâ’ir selâtîn-i ʻizâm-ı mâziyye taraflarından takrîr ve ibkâ ve zât-ı şevket-semât-ı hazret-i pâdîşâhî cânib-i ʻâlîsinden te’kîd buyurulmuş olan imtiyâzâtı hâvî berât-ı ʻâlîşânda muharrer kâffe-i husûsâtın icrâsına me’mûr oldığına binâ’en patrikliğe intihâb olınacak zât bend-i sâbıkda beyân olınan sıfâtı câmiʻ olmağla berâber intihâbını tasdîk buyuracak olan saltanat-ı seniyyenin emniyet-i kâmilesine şâyân ve kavânîn ve nizâmât-ı Devlet-i ʻAliyyeʹye vâkıf ve milletin emniyet ve iʻtibârına lâyık bulunması elzemdir.

Fasl-ı Râbiʻ

Piskoposluğa müstehakk olacak rehâbînin sıfât-ı lâzımeleriyle usûl-ı intihâbiyyeleri beyanındadır.

On Beşinci Mâdde: Piskopos intihâb ve taʻyîn olınacak zâtın evvelâ ʻan-asl tebeʻa-i Devlet-i ʻAliyyeʹden oldığı hâlde devletce ve milletce bir vakitde lekedâr olmamış olması sâniyyen Kudüs Patrikhânesiʹnde yâhûd manastırında terbiye görüb hüsn-ı hâl ashâbından arkimandrit yâhûd brodosenclüs? rütbelerini hâ’iz olmasa bile emekdârân ruhbândan olması sâlisen kavânîn-i kilisenin ahkâmı iktizâsınca sinn-i kemâl sâhibi ve tâmmüʹl-aʻzâ olarak umûr-ı kilisede maʻlûmât-ı kâfiye ve piskoposluğun hüsn-ı idâresince tecrübe-i matlûba ashâbından olması râbiʻân Rum lisânından başka lisân-ı ʻArabîʹye ve mümkün oldığı hâlde Türkçeʹye dahî âşinâ bulunması muktezîdir.

On Altıncı Mâdde: Münhal olacak piskoposluk mesnedlerine yeni piskopos intihâb ve taʻyîni sinodosun meclis-i rûhâniyyenin re’y ve tensîbiyle icrâ olınacağından meclis-i mezkûr patrikin sevk ruhsatıyla piskoposluk içün sıfât-ı matlûbeyi zâtlarında cemʻ iden rehâbînin defterini tertîb idüb bunların liyâkat-ı mütesâviye ashâbı olanlarından kiliseye en ziyâde sâdıkâne hidmetleri sebkat itmiş bulunanların tercîh iderek içlerinden üç neferini açık bulunan piskoposluğa nâmzed taʻyîn idecek ve ʻakabinde kiliseye varub usûl-ı merʻiyyenin icrâsı ve yine re’y-i hafî ile zikr olınan üç nâmzedlerden birini katʻiyyen intihâb ve taʻyîn eyleyecek ve tesâvî-i ârâ vukûʻında patrikin re’yiyle ekseriyet-i ârâ hâsıl idilecekdir.

On Yedinci Mâdde: Piskoposlardan birinin vefâtı vukûʻında müteveffânın ikâmetgâhı olan kasabanın muʻteberân ruhbân ve ʻavâmı tarafından mümzâ mektûb vürûdundan sonra usûl-ı intihâbiyyenin icrâsına mübâderet olınacakdır.

Fî 5 Safer sene 292 ve fî 1 Mart sene 291

KAYNAKLAR

1. Arşiv Vesikaları

a. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)

Bâb-ı Asafi Divân-ı Hümâyûn Sicilleri Kilise Defterleri
Defter No:2; 8; 9; 10.

Âmedî Kalemi Defterleri (A. AMD)
Dosya ve Gömlek No: 9/100, 6 Şevvâl 1265/25 Ağustos 1849.

Bâb-ı Âlî Evrak Odası (BEO)
Dosya ve Gömlek No: 4025/301812, 19 Rebiyü’l-âhir 1330/7 Nisan 1912; 925/69342, 23 Şevvâl 1314/27 Mart 1897.

Dâhiliye Mektubu Kalemi (DH. MKT)
Dosya ve Gömlek No: 1342/102, 24 Safer 1301/25 Aralık 1883.

Hatt-ı Hümâyûn (HAT)
Dosya ve Gömlek No: 1516/47, 29 Cemâziye’l-evvel 1226/21 Haziran 1811; 778/36478-C, 29 Zilhicce 1250/28 Nisan 1835; 778/36478-B, 29 Zilhicce 1250/28 Nisan 1835; 526/25754, 29 Zilhicce 1225/28 Nisan 1835; 778/36478, 29 Zilhicce 1250/28 Nisan 1835; 3/88, 15 Rebiyü’l-evvel 1152/22 Haziran 1739; 36471.

Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi (HR. MKT)
Dosya ve Gömlek No: 109/52, 20 Ramazan 1271/6 Haziran 1855.

Dâhiliye Nezareti İradeleri (İ. DH)
Dosya ve Gömlek No: 1237/96911, 11 Zilhicce 1308/18 Temmuz 1891; 1189/93063, 21 Zilhicce 1307/7 Ağustos 1890; 905/71935, 4 Kanun-i Sani 1284/16 Ocak 1869; 853/68403, 16 Mart 1298/28 Mart 1882; 1111/86958, 11 Teşrin-i Evvel 1304/23 Ekim 1888; 660/45945, 22 Şevvâl 1289/23 Aralık 1872; 857/68661, 22 Şaban 1299/9 Temmuz 1882.

Hariciye Nezareti İradeleri (İ. HR)
Dosya ve Gömlek No: 28/1320, 29 Muharrem 1261/7 Şubat 1845; 266/15969, 5 Safer 1292/13 Mart 1875; 267/16056, 8 Cemâziye’l-evvel 1292/12 Haziran 1875; 268/16089, 30 Haziran 1291/12 Temmuz 1875; 258/15398, 28 Şevvâl 1289/29 Aralık 1872; 258/15399, 13 Haziran 1289/25 Haziran 1873; 268/16093, 18 Cemâziye’l-âhir 1292/22 Temmuz 1875; 267/16056, 8 Cemâziyeʹl-evvel 1292/12 Haziran 1875; 57/2681, 7 Şevvâl 1265/26 Ağustos 1849.

İrade Meclis-i Mahsus (İ. MMS)
Dosya ve Gömlek No: 104/4411, Gurre Receb 1306/3 Mart 1889.

Meclis-i Vükela (MV)
Dosya ve Gömlek No: 63/46, 4 Şevval 1308/15 Mart 1891; 91/53, 20 Şevvâl 1314/24 Mart 1897; 61/62, 7 Cemâziye’l-âhir 1308/18 Ocak 1891; 62/87, 13 Receb 1308/22 Şubat 1891; 63/19, 23 Receb 1308/4 Mart 1891; 57/19, 22 Muharrem 1307/7 Eylül 1890.

Kâmil Kepeci Tasnifi Piskopos Mukâtaası
2539.

Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y. MTV)
Dosya ve Gömlek No: 140/14, 1 Zilka’de 1313/14 Nisan 1896.

Sadaret Hususî Maruzat Evrakı (Y. A. HUS)
Dosya ve Gömlek No: 367/85, 23 Receb 1314/28 Aralık 1896.

Yıldız Perakende Adliye ve Mezâhib Nezareti Maruzatı (Y. PRK. AZN)
Dosya ve Gömlek No: 17/20, 20 Receb 1314/25 Aralık 1896.

Yıldız Esas ve Sadrazam Kâmil Paşa Evrakı (Y. EE)
Dosya ve Gömlek No: 91/9.

b. Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi
Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 2606, 22 Cemâziye’l-âhir 1171/3 Mart 1758; 2506, 25 Zilk’ade 1295/20 Kasım 1878; 3403, 27 Safer 1301/28 Aralık 1883; 2516, 8 Cemâziye’lâhir 1289/13 Ağustos 1872; 4013, 16 Ramazan 1234/9 Temmuz 1819; 4191, 28 Muharrem 1209/25 Ağustos 1794; 2599, 923; 2937, Evâil Muharrem 1227/Ocak 1812; 5310, 5 Safer 1292/13 Mart 1875.

c. TDV. İSAM Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü Arşivi
Hüseyin Hilmi Paşa Evrakı, 22/1433.

2. Resmi Yayınlar

Düstur

I. Tertip, Cilt II.
I. Tertip, Cilt III.

3. Araştırma - İnceleme Eserleri

Arif el-Arif, El-Mufassal fî Tarihü’l-Kudüs ( القدس تاريخ في المفصل( ّ Kudüs 1999.

Arnakis, G. Georgiades, “The Greek Church of Constantinople and the Ottoman Empire”, The Journal of Modern History, XXIV/3, Eylül 1952, s. 235-250.

Atalay, Bülent, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923), İstanbul 2001.

Avcı, Yasemin, Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs (1890-1914), Ankara 2004.

Aydın, Mehmet, “Hıristiyanlık”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XVII., İstanbul 1998, s. 328-372.

Çolak, Hasan, Relations Between the Ottoman Central Administration and the Greek Orthodox Patriarchates of Antioch, Jerusalem And Alexandria: 16th-18th Centuries, The University of Birmingham, Ph.D., Birmingham 2012.

Benlisoy, Yorgo ve Macar, Elçin, Fener Patrikhanesi, Ankara 1996.

Bertram, Anton ve Luke, Harry, Report of the Commission Appointed by the Government of Palestine to Inquire Into the Afairs of the Orthodox Patriarchate of Jerusalem, Oxford University Press 1921.

Buzpınar, Ş. Tufan, “Suriye ve Filistin’de Avrupa Nüfuz Mücadelesinde Yeni Bir Unsur: İngiliz Misyonerleri (19. Yüzyıl)”, İslam Araştırmaları Dergisi, S. 10, 2003, s. 107-120.

Büssow, Johann, Hamidian Palestine-Politics and Society in the District of Jerusalem 1872-1908, University Berlin Institute for Islamic Studies, Ph. D, Berlin 2008.

Nicault, Catherine, “Osmanlı Kudüs’üne Dönüş”, Kudüs 1850-1948, Çev. Estreya Seval Vali, İstanbul 2001, s. 37-94.

“Christians”, Palestine Royal Commission Report, Londra 1946.

CL. Cahen, “Zimme”, MEB. İslam Ansiklopedisi, XIII., İstanbul 1986, s. 566-571.

Cobham, Claude Delaval, The Patriarchs of Constantinople, Cambridge University Press 1911.

Çelik, Mehmet, Süryani Kilisesi Tarihi, İstanbul 1987.

__________, Türkiye’nin Fener Patrikhanesi Meselesi, İzmir 1998.

Demirkent, Işın ve El-ASELÎ Kâmil Cemîl, vd. “Kudüs”, TDV. İA., XXVI., Ankara 2002, s. 323-338.

__________, “Hıttin Zaferi ve Kudüs’ün Müslümanlarca Fethinin Batı’daki Akisleri”, Belleten, LII/205, Ankara 1989, s. 1547-1555.

Develioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2009.

Dowling, Archdeacon, The Patriarchate of Jerusalem, Londra 1909.

Ercan, Yavuz, “Osmanlı Devleti’nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi), Yeni Türkiye, VI/32, Ankara 2000, s. 336-406.

__________, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Ödedikleri Vergiler ve Bu Vergilerin Doğurduğu Sosyal Sonuçlar”, Belleten, LV/213, Ankara 1991, s. 271-391.

__________, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, Ankara 1988.

F. V. Verdy Du Vernois, Die Frage Der Heiligen Stätten (Ein Beitrag Zur Geschicte Der Völkerrechtlichen Beziehungen Der Ottomanischen Pforte), Berlin 1901.

F. van den Steen de Jehay, De La Situation Legale Des Sujets Ottomans Non-Musulmians, Brüksel 1906.

Fortescue, Adrian, The Orthodox Eastern Church, Londra 1908.

Frazee, Charles A., Catholics and Sultans-The Church and the Ottoman Empire, Cambridge University Press 1983.

Gil, Moshe, A History of Palestine 634-1099, İbranice’den Çev. Ethel Broido, New York 1997.

Göktürk, Hakkı, “Ayios Yeoryios Metodi Rum Ortodoks Kilisesi”, İstanbul Ansiklopedisi, III., İstanbul 1960, s. 1591.

Greaves, R. W., “The Jerusalem Bishopric, 1841”, The English Historical Review, LXIV/252, Temmuz 1949, s. 328-352.

Gregory Abü’l-Farac, Abü’l-Farac Tarihi, II., Haz. Ömer Rıza Doğrul, Ankara 1999.

Güler, Ali, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Azınlıklar, Ankara 2007.

Gündüz, Şinasi, Din ve İnanç Sözlüğü, Konya 1998.

Harman, Ömer Faruk, “Konsil”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XXVI., Ankara 2002, s. 175-178.

Hattox, Ralph S., “Mehmed the Conqueror, the Patriarch of Jerusalem, and Mamluk Authority”, Studia Islamica, S. 90, 2000, s. 105-123.

Honigmann, Ernest, “Juvenal of Jerusalem”, Dumbarton Oaks Papers, V., 1950, s. 209-279.

Hovhannesyan, Sarkis S., Payitaht İstanbul’un Tarihçesi, Çev. Elmon Hançer, İstanbul 1996.

Hussey, J. M., The Orthodox Church in the Byzantine Empire, Oxford University Press1990.

Idinopulos, Thomas A., A History of the Holiest City As Seen Through the Struggles of Jews, Christians and Muslims-Jerusalem, Chicago 1994.

İksel, Settar F., “İstanbul Rum Patrikhanesi”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, XI/62, Kasım 1972, s. 23-29.

İnalcık, Halil, “Ottoman Archival Materials on Millets”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of A Plural Society, Edr. Benjamín Braude- Bernard Lewis, New York 1982, s. 437- 449.

John A. McGuckin, “Jerusalem, Patriarchate of ”, The Encyclopedia of Eastern Orthodox Christianity, I., Sussex 2011, s. 348-352.

Karaca, M. Zafer, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, İstanbul 2006.

__________, “İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri”, Tarih ve Toplum, XVIII/105, Eylül 1992, s. 25-31.

Kenanoğlu, M. Macit, Osmanlı Millet Sistemi-Mit ve Gerçek, İstanbul 2007.

Kömürciyan, Eremya Çelebi, İstanbul Tarihi 17. Asırda İstanbul, Çev. Hrand D. Andreasyan, İstanbul 1952.

Krey, August C., The First Crusade-The Accounts of Eye-Winesses and Participants, Londra 1921.

Kuneralp, Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839-1922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999.

Kuruvilla, Samuel J.,“The Politics of Mainstream Christianity in Jerusalem”, History Studies, Middle East Special Issue 2010, s. 199-225.

Linder, Amnon, “Christian Communities in Jerusalem”, The History of Jerusalem-The Early Muslim Perod 638-1099, Edr. Joshua Prawer-Haggai Ben-Shammai, New York University Press 1996, s. 121-162.

Lundquist, John M., The Temple of Jerusalem-Past, Present, and Future, 2008.

Lyyons, Malcolm Cameron ve JACKSON, D. E. P., Selahaddin-Kutsal Savaşın Politikaları, Çev. Zehra Savan, İstanbul 2006.

Macpherson, J. R., “The Church of the Resurrection, or of the Holy Sepulchre”, The English Historical Review, VII/27, Temmuz 1892, s. 417-436.

Maher Y. Abu-Munshar, Islamıc Jerusalem and its Chrıstıans-A History of Tolerance and Tensions, Tauris Academic Studies, Londra-New York 2007.

Mazza, Roberto, “Churches at War: The Impact of the First World War on the Christian Institutions of Jerusalem, 1914–20”, Middle Eastern Studies, XLV/2, Mart 2009, s. 207-227.

Mouradian, Claire, “Batılı Güçler Nezdindeki Önemli Bir Koz: Hıristiyanlar”, Kudüs 1850-1948, Haz. Catherine Nicault-Çev. Estreya Seval Vali, İstanbul 2001, s. 159-185.

Nedkoff, Boris Christoff, “Osmanlı İmparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi)”, Çev. Şinasi Altundağ, Belleten, S. 32, Ankara 1944, s. 599-652.

Ortaylı, İlber, “Ortodoks Kilisesi”, Osmanlı’da Milletler ve Diplomasi, İstanbul 2010, s. 3-24.

Ousterhout, Robert, “Rebuilding the Temple Constantine Monomachus and the Holy Sepulchre”, Journal of the Society of Architectural Historians, XLVIII/1, Mart 1989, s. 66-78.

Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II., İstanbul 1983.

Papastathis, Charalambos K., “New Status for Jerusalum? An Eastern Orthodox Viewpoint”, Catholic University Law Review, XLV., Yaz 1996, s. 723-731.

Peri, Oded, Christianity under Islam in Jerusalem: The Question of the Holy Sites in Eearly Ottoman Times, Boston 2001.

Roussos, Sotiris, “The Orthodox Patriarchate and Community of Jerusalem”, The Christian Heritage in the Holy Land, Edr. Anthony O’Mahony vd., Scorpion Cavendish 1995, s. 211-224.

Runciman, Steven, A History of the Crusades-The First Crusade and the Foundation of the Kingdom of Jerusalem, I., New York 1951.

__________, The Great Church in Captivity, Cambridge University Press 1968.

Sanjian, Avedis K., The Armenian Communities in Syria under Ottoman Dominion, Harvard Universty Press 1965.

Schölch, Alexander, “Jerusalem in the 19th Century (1831-1917)”, Jerusalem in History, Edr. K. J. Asalı, Essex 1989, s. 228-248.

Sonyel, Salâhi R., Minorities and the Destruction of the Ottoman Empire, Ankara 1993.

Stavrou, Theofanis George, “Russian Interest in the Levant 1843-1848: Porfirii Uspenskii and Establishment of the First Russian Ecclesiastical Mission in Jerusalem”, Middle East Journal, XVII/1-2, Kış-Bahar 1963, s. 91-103.

Şahin, M. Süreyya, Türkiye’deki Patrikhaneler, İstanbul 2003.

Tibawi, A. L., “Jerusalem under Islamic Rule”, Jerusalem The Key to World Peace, Islamic Council of Europe 1980, s.141-153.

Tritton, A.S., The Caliphs and Their Non-Muslim Subjects-A Critical Study of the Covenant of ‘Umar, Oxford University Press 1930.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi-İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar, II., Ankara 1975.

Vatikiotis, P. J., “The Greek Orthodox Patriarchate of Jerusalem Between Hellenism and Arabism”, Middle Eastern Studies, XXX/4, Ekim 1994, s. 916-929.

Vucinich, Wayne S., “The Nature of Balkan Society under Ottoman Rule”, Slavic Review, XXI/4, Aralık 1962, s. 597-616.

Wardi, Chaim, “The Question of the Holy Places in Ottoman Times”, Studies on Palestine During the Ottoman Period, Edr. M. Ma’oz, Jerusalem 1975, s. 385-393.

Warren, Charles, The Temple or the Tomb, Londra 1880.

Yalduz, Alparslan, “Konsillerin Hıristiyanlık Tarihindeki Yeri ve İznik Konsili”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII/2, 2003, s. 258-296.

4. Elektronik Kaynaklar

http://www.jerusalem-patriarchate.info/en/patriarx_iero.htm, Erişim Tarihi 2013.

Dipnotlar

  1. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II., İstanbul 1983, s. 758, 760.
  2. Mehmet Çelik, Türkiye’nin Fener Patrikhanesi Meselesi, İzmir 1998, s. 54; Alparslan Yalduz, “Konsillerin Hıristiyanlık Tarihindeki Yeri ve İznik Konsili”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII/2, 2003, s. 290.
  3. Settar F. İksel, “İstanbul Rum Patrikhanesi”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, XI/62, Kasım 1972, s. 23.
  4. F. van den Steen de Jehay, De La Situation Legale Des Sujets Ottomans Non-Musulmians, Brüksel 1906, s. 82.
  5. Claude Delaval Cobham, The Patriarchs of Constantinople, Cambridge University Press 1911, s. 8.
  6. Mehmet Zeki Pakalın, a.g.e., s. 758-759.
  7. Ernest Honigmann, “ Juvenal of Jerusalem”, Dumbarton Oaks Papers, V., 1950, s. 271-272.
  8. İlber Ortaylı, “Ortodoks Kilisesi”, Osmanlı’da Milletler ve Diplomasi, İstanbul 2010, s. 14; Mehmet Zeki Pakalın, a.g.e., s. 758-760.
  9. M. Macit Kenanoğlu, Osmanlı Millet Sistemi-Mit ve Gerçek, İstanbul 2007, s. 151.
  10. Bkz. Cavide Isıksal, “Osmanlı İmparatorluğu İdaresinde İstanbul Rum Patriklerinin Tam Listesi ve Siyasi Faaliyetlerinden Örnekler”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, S. 18, Nisan 1969, s. 39-47; Şahabettin Tekindağ, “Osmanlı İdaresinde Patrik ve Patrikhane”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, S. 1, Kasım 1967, 52- 55; M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhânesi ve Türkiye, İstanbul 1996; Bülent Atalay, Fener Rum Patrikhanesinin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923), İstanbul 2001; Adnan Sofuoğlu, Fener Patrikhanesi ve Siyasî Faaliyetleri, İstanbul 1996; Seyfi Yıldırım ve Adnan Sofuoğlu, Siyasi Faaliyetleriyle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ankara 2010; Ahmed Refik, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Fener Patrikhanesi ve Bulgar Kilisesi”, Türk Tarihi Encümeni Mecmuası, No: 8 (85), İstanbul 1341, s. 73-84; Emruhan Yalçın, “II. Meşrutiyet Döneminde Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Siyasî Faaliyetleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 45, Bahar 2010, s. 157-176.
  11. Bkz. Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Teb’anın Yönetimi, İstanbul 1990; Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler-Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara 2001; Gülnihal Bozkurt, Alman-İngiliz Belgelerinin Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), Ankara 1996; Gazi Erdem, Osmanlı İmparatorluğu’nda Hıristiyanların Sosyal ve Dini Hayatları (1856-1876), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2005.
  12. Yabancı şahıs isimleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İskender Türe, Yabancı Şahıs İsimleri, İstanbul 2003.
  13. Yorgo Benlisoy-Elçin Macar, Fener Patrikhanesi, Ankara 1996, s. 10.
  14. Mehmet Çelik, Süryani Kilisesi Tarihi, İstanbul 1987, s. 136.
  15. Yavuz Ercan, “Osmanlı Devleti’nde Müslüman Olmayan Topluluklar (Millet Sistemi)”, Yeni Türkiye, VI/32, Ankara 2000, s. 402.
  16. John A. McGuckin, “Jerusalem, Patriarchate of ”, The Encyclopedia of Eastern Orthodox Christianity, I., Sussex 2011, s. 349. Kilise hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. M. A. Willis Robert ve F. R. S., The Architectural History of Church of the Holy Sepulchre at Jerusalem, New York 1918.
  17. Mehmet Aydın, “Hıristiyanlık”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XVII., İstanbul 1998, s. 354.
  18. Oded Peri, Christianity under Islam in Jerusalem: The Question of the Holy Sites in Eearly Ottoman Times, Boston 2001, s. 41.
  19. Adrian Fortescue, The Orthodox Eastern Church, Londra 1908, s. 26-27.
  20. Ernest Honigmann, a.g.m., s. 271-275.
  21. J. R. Macpherson, “The Church of the Resurrection, or of the Holy Sepulchre”, The English Historical Review, VII/27, Temmuz 1892, s. 418.
  22. Moshe Gil, A History of Palestine 634-1099, İbranice’den Çev. Ethel Broido, New York 1997, s. 53.
  23. Steven Runciman, A History of the Crusades-The First Crusade and the Foundation of the Kingdom of Jerusalem, I., New York 1951, s. 3; Arif el-Arif, El-Mufassal fî Tarihü’l-Kudüs ( القدس تاريخ في المفصل ,( ّ Kudüs 1999, s. 97; A.S. Tritton, The Caliphs and Their Non-Muslim Subjects-A Critical Study of the Covenant of ‘Umar, Oxford University Press 1930, s. 39.
  24. BOA, Bâb-ı Asafi Divân-ı Hümâyûn Sicilleri Kilise Defterleri (A.DVNS. KLS. d), No: 8, s. 7; BOA, A.DVNS. KLS. d, No:9, s. 5; BOA, A.DVNS. KLS. d, No:10, s. 5; BOA, HAT, 1516/47.
  25. Moshe Gil, a.g.e., s. 456.
  26. Amnon Linder, “Christian Communities in Jerusalem”, The History of Jerusalem-The Early Muslim Perod 638-1099, Edr. Joshua Prawer-Haggai Ben-Shammai, New York University Press 1996, s. 130.
  27. Steven Runciman, a.g.e., s. 27, 30.
  28. Charles Warren, The Temple or the Tomb, Londra 1880, s. 30-31; J. R. Macpherson, a.g.m., s. 419, 436; Steven Runciman, a.g.e., s. 35.
  29. CL. Cahen, “Zimme”, MEB. İslam Ansiklopedisi, XIII., İstanbul 1986, s. 569.
  30. Robert Ousterhout, “Rebuilding the Temple Constantine Monomachus and the Holy Sepulchre”, Journal of the Society of Architectural Historians, XLVIII/1, Mart 1989, s. 68.
  31. John M. Lundquist, The Temple of Jerusalem-Past, Present, and Future, 2008, s. 160.
  32. Işın Demirkent, “Kudüs”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XXVI., Ankara 2002, s. 330.
  33. Samuel J. Kuruvilla, “The Politics of Mainstream Christianity in Jerusalem”, History Studies, Middle East Special Issue 2010, s. 201; August C. Krey, The First Crusade-The Accounts of Eye-Winesses And Participants, Londra 1921, s. 12.
  34. A. L. Tibawi, “Jerusalem under Islamic Rule”, Jerusalem The Key to World Peace, Islamic Council of Europe 1980, s.145.
  35. Işın Demirkent, “Hıttin Zaferi ve Kudüs’ün Müslümanlarca Fethinin Batı’daki Akisleri”, Belleten, LII/205, Ankara 1989, s. 1547.
  36. Malcolm Cameron Lyyons ve D. E. P. Jackson, Selahaddin-Kutsal Savaşın Politikaları, Çev. Zehra Savan, İstanbul 2006, s. 335; Maher Y. Abu-Munshar, Islamıc Jerusalem and its Christians-A History of Tolerance and Tensions, Tauris Academic Studies, Londra-New York 2007, s. 155.
  37. Gregory Abü’l-Farac, Abü’l-Farac Tarihi, II., Haz. Ömer Rıza Doğrul, Ankara 1999, s.446.
  38. “…Hz. Ömer radiyu’l-lahu teʻâla ‘anhu hazretlerinden olan ahidnâme-i hümâyûn ve merhûm melik Salahaddin zamanından berû virilen evâmir-i şerîfeleri mucibince…”. Bkz. BOA, Kâmil Kepeci Tasnifi Piskopos Mukâtaası, No: 2539, s. 2; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 2606.
  39. BOA, HAT, 1516/47.
  40. Charalambos K. Papastathis, “New Status for Jerusalum? An Eastern Orthodox Viewpoint”, Catholic University Law Review, XLV., Yaz 1996, s. 725.
  41. Chaim Wardi, “The Question of the Holy Places in Ottoman Times”, Studies on Palestine During the Ottoman Period, Edr. M. Ma’oz, Jerusalem 1975, s. 387.
  42. F. V. Verdy Du Vernois, Die Frage Der Heiligen Stätten (Ein Beitrag Zur Geschicte Der Völkerrechtlichen Beziehungen Der Ottomanischen Pforte), Berlin 1901, s. 18.
  43. Chaim Wardi, a.g.m., s. 387.
  44. Charles A. Frazee, Catholics and Sultans-The Church and the Ottoman Empire, Cambridge University Press 1983, s. 59.
  45. F. V. Verdy Du Vernois, a.g.e., s. 18-23.
  46. Kâmil Cemîl El-Aselî, “Kudüs (Osmanlı Dönemi ve Sonrası)”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XXVI., Ankara 2002, s. 334.
  47. Ralph S. Hattox, “Mehmed the Conqueror, The Patriarch of Jerusalem, And Mamluk Authority”, Studia Islamica, S. 90, 2000, s. 107-108.
  48. Hz. Resûl-i Ekrem tarafından sadaka ve ihsan olunan mübarek pençesiyle imzalı hattan kasıt, Hz. Muhammed’in İslam Ülkeleri’nde gayrimüslimlere ne şekilde muamele edileceğine dair bilgi veren belgedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bu belgeye istinat edilen birkaç Arapça yazılmış hatt-ı hümâyûn bulunmaktadır. Bkz. BOA, HAT, 1516/47.
  49. Bu konuya dair 1875 tarihli bir İrâde’de, “Hazret-i Ömerüʹl-Faruk radiyaʹllâhu taʻâlâ ʻanh efendimiz tarafından ve cennet-mekân Fatih Sultan Mehmed Hân hazretleri cânibinden ihsân ve iʻtâ ve sâ’ir sâkinîn-i cinân-ı selâtîn-i ʻizâm-ı mâziyye taraflarından takdîr ve ibkâ buyurulmuş olan kâffe-i hukûk ve imtiyâzât-ı kadîme-i ʻâcizânemiz lutfen ve merhâmeten zât-ı şevket-simât-ı hazret-i veli-niʻmet-i bi-minnetimiz pâdîşâhımız efendimiz cânib-i ʻâlîsinden temâmıyla te’kîd tesbît buyurulmuş” demektedir. Yine tarihsiz bir hatt-ı hümâyûnda, “fâtih-i İstanbul olan merhûm ve mağfûrunleh Sultân Mehmed-i Sânî hazretlerinin maʻlûm ve meczûmı olmak hasebiyle fâtih-i merhûm muşârun ileyh hazretleri marruʹz-zikr Rum reʻâyâsı kullarına kemâ fiʹs-sâbık ʻalâ-vechiʹl-ʻalâniyye icrâ-yı merâsim-i âyîn ve diyânetleri içün istiklâl ve ruhsat-ı kâmile ʻinâyet ve ihsân ve gerek umûr-ı dîniyyelerinde ve gerek millel-i sâ’ireye tehavvüf ? merâsim-i iʻtibâriyyede nice müsâʻadât-ı imtiyâziyye-i celîlenin tesvîg ve ʻilâvesiyle mersûmunı mustagrık-ı ferâvân buyurmuş olub” demektedir. Bkz. BOA, İrade-i Hariciye (İ.HR), 267/16056; BOA, HAT, 778/36478-B.
  50. BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 6.
  51. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi-İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar, II., Ankara 1975, s. 157-158; G. Georgiades Arnakis, “The Greek Church of Constantinople and the Ottoman Empire”, The Journal of Modern History, XXIV/3, Eylül 1952, s. 235-236.
  52. BOA, HAT, 778/36478-B. Fatih Sultan Mehmet’in Rum Patriği’nin patriklik merasiminde yaptığı bu taltifler ve ihsanlar Gennedios’tan sonra bir kaide haline gelerek Sultan IV. Mehmet zamanına kadar devam etmiştir. Sultan IV. Mehmet zamanında bir kısım taltifler ve ihsanlar feshedilerek Rum Patriklerine sadrazam huzurunda sadece hilat giydirilmiştir. Bkz. BOA, HAT, 778/36478-B.
  53. Yavuz Ercan, a.g.m., s. 403.
  54. Salâhi R. Sonyel, Minorities and the Destruction of the Ottoman Empire, Ankara 1993, s. 31; Sotiris Roussos, “The Orthodox Patriarchate and Community of Jerusalem”, The Christian Heritage in the Holy Land, Edr. Anthony O’Mahony vd., Scorpion Cavendish 1995, s. 211.
  55. Wayne S. Vucinich, “The Nature of Balkan Society Under Ottoman Rule”, Slavic Review, XXI/4, Aralık 1962, s. 605.
  56. BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 7.
  57. BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 8.
  58. BOA, HAT, 3/88; BOA, Dâhiliye Nezareti İradeleri( İ. DH), 1237/96911.
  59. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 158.
  60. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 156-157.
  61. G. Georgiades Arnakis, a.g.m., s. 243.
  62. Bülent Atalay, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923), İstanbul 2001, s. 7.
  63. Kudüs Patrikhanesi’nin kendi görev alanında bağımsız yetkiye sahip olduğu konusu, Patriklerinin İstanbul’a gelmek için doğrudan merkezle yazışıp izin almalarından da anlayabilmekteyiz. Mesela 1849 yılında Kudüs Rum Patriği II. Cyril, bazı hususi işlerini görmek için Kudüs’ten İstanbul’a gelmek için merkezden izin istemiştir. Ayrıca 1845 tarihli bir iradede, “Kudüs Patrikliği pek kadîm olmasından ve Rum Patrikhânesine dahâlet ve ilticâya kendülerince mecbûriyyet görünememesinden dolayı mahzarlarını doğrudan doğruya kapuya takdîm kılınması imtiyâzları îcâbından olacağı ve kabul buyurulmaz ise tekrâr Kudüsʹe işʻâra mecbûr bulunacakları îrâdıyla bu bâbda taʻannüd olunmuş” denmektedir. Bkz. BOA, A. AMD, 9/100; BOA, İ. HR, 57/2681; BOA, İ. HR, 28/1320.
  64. BOA, HAT, 778/36471; M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 156.
  65. Düstur, I. Tertip, II. Cilt, s. 916. Nizamname hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Cenk Reyhan, “Osmanlı’da Millet Nizamnameleri: Avrupa İle Uyum Sürecinde Rum-Ermeni-Yahudi Cemaat Düzenlemeleri”, Belgeler, XXVII/31, Ankara 2006, s. 33-90.
  66. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 118.
  67. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 2506; 3403.
  68. BOA, İ. DH, 1189/93063, s. 1; BOA, A.DVNS. KLS. d, No:2, s. 148.
  69. M. Zafer Karaca, “İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri”, Tarih ve Toplum, XVIII/105, Eylül 1992, s. 27.
  70. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 118. Patriklerin patrikhane merkezinde değil de İstanbul’da ya da başka bir yerde ikamet etmeleri sadece Kudüs Rum Patriklerine özgü bir durum değildir. 1891 tarihli bir belgede Antakya Rum Patriği’nin Şam’da ikamet ettiği belirtilmektedir. Ayrıca Sanjian, Kudüs Ermeni Patriklerinin İstanbul’da Ermeni Patrikhanesi’nin kurulmasından kısa bir süre sonra, patrikhanenin menfaatlerini korumak ve Babıâli’ye karşısında patrikhaneyi temsil etmek için İstanbul’da bir temsilci bulundurduklarını belirtmektedir. Bkz. BOA, Meclis-i Vükela (MV), 63/46; Avedis K. Sanjian, The Armenian Communities in Syria under Ottoman Dominion, Harvard Universty Press 1965, s. 113.
  71. BOA, HAT, 778/36478-C.
  72. Archdeacon Dowling, The Patriarchate of Jerusalem, Londra 1909, s. 16.
  73. Roberto Mazza, “Churches At War: The Impact of The First World War On The Christian Institutions of Jerusalem, 1914–20”, Middle Eastern Studies, XLV/2, Mart 2009, s. 209.
  74. Bu kilise hakkında detaylı bilgi için bkz. Zafer Karaca, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, İstanbul 2006, s. 154-161.
  75. Eremya Çelebi Kömürciyan, İstanbul Tarihi 17. Asırda İstanbul, Çev. Hrand D. Andreasyan, İstanbul 1952, s. 178.
  76. Hakkı Göktürk, “Ayios Yeoryios Metodi Rum Ortodoks Kilisesi”, İstanbul Ansiklopedisi, III., İstanbul 1960, s. 1591.
  77. Sarkis S. Hovhannesyan, Payitaht İstanbul’un Tarihçesi, Çev. Elmon Hançer, İstanbul 1996, s. 23.
  78. Settar F. İksel, a.g.m., s. 27; M. Süreyya Şahin, Türkiye’deki Patrikhaneler, İstanbul 2003, s. 21.
  79. Schölch, Alexander, “Jerusalem in the 19th Century (1831-1917)”, Jerusalem in History, Edr. K. J. Asalı, Essex 1989, s. 229; Catherine Nicault, “Osmanlı Kudüs’üne Dönüş”, Kudüs 1850-1948, Çev. Estreya Seval Vali, İstanbul 2001, s. 47.
  80. Ş. Tufan Buzpınar, “Suriye ve Filistin’de Avrupa Nüfuz Mücadelesinde Yeni Bir Unsur: İngiliz Misyonerleri (19. Yüzyıl)”, İslam Araştırmaları Dergisi, S. 10, 2003, s. 113. Ayrıntılı bilgi için bkz. R. W. Greaves, “The Jerusalem Bishopric, 1841”, The English Historical Review, LXIV/252, Temmuz 1949, s. 328- 352.
  81. Theofanis George Stavrou, “Russian Interest in the Levant 1843-1848: Porfirii Uspenskii and Establishment of the First Russian Ecclesiastical Mission in Jerusalem”, Middle East Journal, XVII/1-2, KışBahar 1963, s. 94-95.
  82. Archdeacon Dowling, a.g.e., s. 16.
  83. BOA, A. AMD, 9/100; BOA, İ. HR, 57/2681.
  84. BOA, İ. DH, 1189/93063.
  85. Ayrıntılı bilgi için bkz. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 149-277.
  86. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No:2506; 3403.
  87. BOA, İ. HR, 266/15969.
  88. BOA, MV, 91/53; Arcadeacon Dowling, a.g.e., s. 30-31.
  89. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2009, s. 867.
  90. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 187.
  91. Halil İnalcık, “Ottoman Archival Materials on Millets”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of A Plural Society, Edr. Benjamín Braude- Bernard Lewis, New York 1982, s. 447-448.
  92. Hasan Çolak, Relations Between the Ottoman Central Administration and the Greek Orthodox Patriarchates of Antioch, Jerusalem and Alexandria: 16th-18th Centuries, The University of Birmingham, Ph.D., Birmingham 2012, s. 106.
  93. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No:2506; 3403.
  94. Yavuz Ercan, a.g.e., s. 207.
  95. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No:2516.
  96. Düstur, I. Tertip, III. Cilt, s. 568-570.
  97. BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 5-8. BOA, HAT, 1516/47.
  98. Boris Christoff Nedkoff, “Osmanlı İmparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi)”, Çev. Şinasi Altundağ, Belleten, S. 32, Ankara 1944, s. 606, 608-609.
  99. Yasemin Avcı, Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs(1890-1914), Ankara 2004, s. 118.
  100. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No:4013; 4191.
  101. Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No:2506; 3403.
  102. BOA, İrade Meclis-i Mahsus (İ. MMS), 104/4411.
  103. Yavuz Ercan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Ödedikleri Vergiler ve Bu Vergilerin Doğurduğu Sosyal Sonuçlar”, Belleten, LV/213, Ankara 1991, s. 379.
  104. M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 261.
  105. BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 7-8; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 2599; 2506; 3403.
  106. Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Konya 1998, s. 266.
  107. BOA, HAT, 526/25754; BOA, A.DVNS. KLS. d, No: 9, s. 76; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 2937; Rum ve Ermeni Patriklerinin arasındaki Monofizit kiliselerin tabiiyeti meselesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Sami Kılıç ve İhsan Satış, “Osmanlı Arşiv Vesikalarına Göre Hıristiyan Cemaatlerin Kamame Kilisesi İle İlgili Tartışmaları”, History Studies-International Journal of History, 3/3, Kasım 2011, s. 226-244; Bilgehan Pamuk, “Osmanlılar Zamanında Rum-Ermeni Kiliseleri Arasındaki İlişkiler (Kudüs Örneği)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 16, 2001, s. 233-257; Yavuz Ercan, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, Ankara 1988, s. 20-25; M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 113-117.
  108. Adrian Fortescue, a.g.e., s. 338.
  109. Steven Runciman, The Great Church in Captivity, Cambridge University Press 1968, s. 26; M. Macit Kenanoğlu, a.g.e., s. 91.
  110. Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, s. 114-115.
  111. Grekçe sunodos, Latince synodus’tan gelen sinod, piskopos veya başpiskopos tarafından piskoposluk bölgesinin sorunlarını çözmek için din adamlarının oluşturduğu yerel kurulu ifade etmektedir. Bkz. Ömer Faruk Harman, “Konsil”, TDV. İslam Ansiklopedisi, XXVI., Ankara 2002, s. 175.
  112. Anton Bertram ve Harry Luke, Report of the Commission Appointed by the Government of Palestine to Inquire Into the Afairs of the Orthodox Patriarchate of Jerusalem, Oxford Unıversity Press 1921, s. 167-169.
  113. Anton Bertram ve Harry Luke, a.g.e., s. 171.
  114. BOA, İ. HR, 28/1320.
  115. BOA, İ. HR, 28/1320.
  116. BOA, Yıldız Esas ve Sadrazam Kâmil Paşa Evrakı (Y. EE), 91/9, s. 2. Layihanın patrik seçilmesiyle ilgili kısmı aynen şöyledir: “…Hristiyan milletlerinin ru’esâ-yı ruhâniyyeleri öteden berû doğrudan doğruya taraf- Devlet-i ʻAliyyemden intihâb ve nasb olunmayub usûl-i mezheb iktizâsınca milletleri beyninde intihâb ve nasb ile taraf-ı Devlet-i ʻAliyyeden dahî baʻzılarına berât itâsıyla ve ba’zılarına yalnız izhâr-ı muvaffakat ve kabûl ile me’mûriyetleri tasdîk buyrula gelmiş ise de zaten millel-i merkûme tebaʻa-i meşrûʻa-i cenâb-ı mülkdârîden olarak ez-hercihet Devlet-i ʻAliyyenin hükm ve nüfûzu altında ve rü’esâ-yı mensûbe dahî fiʻlen milletlerinin kefâleti tahtında olmasıyla bunlardan birinin rızâ ve menâfiʻ-i saltanat-ı seniyyeye mugâyir hareketi vukûʻında millet tarafına vâkiʻ olacak emr u irâde üzerine derhal ʻazl ve tebdîl veyahud îcâbına göre te’dîb ve tenkîlleri icrâ olunduğu dergâr olmağın…”.
  117. BOA, İ. DH, 857/68661.
  118. BOA, İ. HR, 266/15969, s. 2; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 5310, s. 349.
  119. BOA, MV, 61/62; BOA, MV, 62/87.
  120. BOA, İ. HR, 266/15969, s. 2; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 5310, s. 350.
  121. BOA, MV, 91/53; BOA, MV, 63/19.
  122. BOA, İ. HR, 266/15969, s. 2; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 5310, s. 351-353.
  123. BOA, İ. HR, 266/15969, s. 2.
  124. 875 yılında Kudüs Rum Patrikhanesi nizamnamesinin yayınlanmasından sonra Kudüs’teki yerli Rumlar nizamnamenin bazı maddelerine karşı çıkarak patrikhane içinde kurulacak karma meclislere ve Sinod Meclisine dâhil olmak, yerli Ortodoksların rehabin-i saire ile eşit tutularak terfi olunmak, her piskoposun memur olduğu yerde ikamet etmesi gerektiğini ve son olarak kilise kanunu gereğince rahiplerin dünya işleriyle uğraşmamalarını istemişlerdir. Bunun üzerine Babıâli, Nasır Bey başkanlığında bir komisyon kurup, meseleyi tetkik ettirmiştir. Nasır Bey, hem yerli Rumların iddialarını hem de patrikhanenin bu iddialara karşı savunmaları dinleyerek ayrıntılı bir rapor hazırlamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. TDV. İSAM Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü Arşivi, Hüseyin Hilmi Paşa Evrakı, 22/1433.
  125. Brotherhood of the Holy Sepulchre ya da The Holy Community of the All-Holy Sepulchre.
  126. P. J. Vatikiotis, “The Greek Orthodox Patriarchate of Jerusalem Between Hellenism and Arabism”, Middle Eastern Studies, XXX/4, Ekim 1994, s. 924.
  127. Claire Mouradian, “Batılı Güçler Nezdindeki Önemli Bir Koz: Hıristiyanlar”, Kudüs 1850-1948, Haz. Catherine Nicault-Çev. Estreya Seval Vali, İstanbul 2001, s. 165.
  128. Thomas A. Idinopulos, A History of the Holiest City As Seen Through the Struggles of Jews, Christians and Muslims-Jerusalem, Chicago 1994, s. 200. Kudüs İngiliz Mandası yönetimindeyken iki ayrı komisyon kurularak, biri patrik ve Sinod Meclisi arasındaki anlaşmazlıkları, diğeri ise patrikhane ve Arap Ortodoks Cemaati arasındaki anlaşmazlıkları incelemeye çalışmıştır. Ancak alınan bir kısım tedbirler ve tavsiyelere rağmen bir netice alınamamış ve 1931 yılında Patrik Damianos’un ölümü ardından yapılan seçimde anlaşmazlıklar açıkça bir daha görülmüştür. Bkz. “Christians”, Palestine Royal Commission Report, Londra 1946, s. 242.
  129. BOA, İ. HR, 266/15969, s. 2.
  130. BOA, İ. HR, 267/16056, s. 3.
  131. BOA, İ. HR, 268/16089; BOA, İ. DH, 905/71935.
  132. Ayrıntılı bilgi için bkz. BOA, HAT, 778/36478; BOA, Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi (HR. MKT), 109/52; BOA, Dâhiliye Mektubu Kalemi (DH. MKT), 1342/102; BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y. MTV), 140/14; BOA, Bâb-ı Âlî Evrak Odası (BEO), 4025/301812.
  133. BOA, İ. DH, 660/45945.
  134. BOA, İ. DH, 1189/93063.
  135. BOA, İ. DH, 1189/93063, s. 3.
  136. BOA, İ. DH, 1189/93063, s. 1; BOA, MV, 57/19.
  137. Adrian Fortescue, a.g.e., s. 289-290.
  138. BOA, MV, 63/46; Sotiris Roussos, a.g.m., s. 217. 1897 yılında Damianos’un patrik olarak atanmasına dair bkz. BOA, Yıldız Perakende Adliye ve Mezâhib Nezareti Maruzatı (Y. PRK. AZN), 17/20; BOA, Sadaret Hususî Maruzat Evrakı (Y. A. HUS), 367/85; BOA, BEO, 925/69342.
  139. BOA, İ. HR, 258/15398.
  140. BOA, İ. HR, 258/15399.
  141. BOA, İ. HR, 268/16093.
  142. Ali Güler, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Azınlıklar, Ankara 2007, s. 34.
  143. BOA, İ. DH, 853/68403.
  144. BOA, İ. DH, 1111/86958.
  145. BOA, İ. HR, 266/15969; Karakoç Sarkis, Külliyât-ı Kavânîn, Belge No: 5310; Düstur, I. Tertip, Cilt III., s. 562.
  146. Bu liste Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki muhtelif vesikalardan, Patrikhane ile ilgili araştırmainceleme eserlerden ve son olarak Kudüs Rum Patrikhanesi’nin internet adresindeki bilgiler neticesinde hazırlanmıştır. Bkz. BOA, İ. HR, 258/15398; BOA, İ. HR, 268/16089; BOA, İ. HR, 268/16093; BOA, İ. HR, 258/15399; BOA, İ. HR, 28/1320; BOA, İ. DH, 1189/93063; BOA, İ. DH, 660/45945; BOA, MV, 63/46; Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839-1922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999, s. 32; Johann Büssow, Hamidian Palestine-Politics and Society in the District of Jerusalem 1872-1908, University Berlin Institute for Islamic Studies, Ph. D, Berlin 2008, s. 595; Amnon Linder, a.g.m., s. 160; Moshe Gil, a.g.e., s. 455; Archdeacon Dowling, a.g.e., s. 16-17, 59; Anton Bertram ve Harry Luke, a.g.e., s. 167-175; http://www. jerusalem-patriarchate.info/en/patriarx_iero.htm, Erişim Tarihi 2013.