ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Zygmunt Abrahamowıcz

Polonya Bilimler Akademisi, Varşova

Anahtar Kelimeler: Polonya, Türkoloji, Türkiye, Türkler, Osmanlı

Giriş:

Polonya’da, Türkiye ve Türkler ile ilgili olarak yapılan çalışmaların tarihi eski devirlere kadar uzanmaktadır. Bu çalışmalar, Doğuya, Dinyeper ötesindeki alanlara doğru ilerleyen Polonyalılar ilk kez karşılaştıkları Türk soyundan çeşitli halklarla temas kurma çabaları sonucu başlamıştır. Daha XI. yüzyılda Polonyalılar, Peçenegler arasında misyonerlik çalışmalarıyla uğraşıyorlardı. XIII. Yüzyılın ortalarına doğru Polonya, ,Moğollar tarafından yeniden İstilâ edildi ve Pole Benedict, Moğolistan'a geziye çıkan Giovatmi da Pian del Carpine'ye eşlik etti. 1287'de, muhtemelen Polonyalı olan Ladislaus adında birisi Kırım'a görevle gitti. Altın Ordu imparatorluğunun çöküşü, Lehistan-Litvanya devletinin bu ülke halkının meselelerine müdahale etmesine yol açtı ve bunu. Tatarlar ile uzun süren bir İlişki dönemi izledi. Lehistan-Litvanya devletinin, Osmanlı sarayı ile ilk diplomatik teması, 1414 yılına rastlar. Polonyalılar'ın 1444’de Varna Meydan Savaşında uğradığı yenilgiden ve Türkler’in 1484 yılında kazandığı zaferlerden sonra, iki devlet, 1489'da barışçı bir çözüm yolu aradılar.

Osmanlı imparatorluğu ile Lehistan-Litvanya devleti arasındaki resmi temaslar sırasında görev yapan ilk tercümanlar (dragomanlar), anayurtlarında Türkçe konuşan Polonya ya da Litvanya uyruklu Tatarlar ve Ermeniler idi. XVII. Yüzyılda bu görev, Arapça alfabeyle birlikte gerekli dilleri öğrenmiş olan aydın bir Polonyalı grubu tarafından devr alındı. Bunlar arasında en seçkin olanı, Sa'di'nin Gülistan’ ını (şiirin Türkçe yorumlamasından) çeviren Samuel Otwonowski'dir (Otvonovski) (ölümü

1642’den sonra). Ayrıca, Polonya’da Meninski adını alarak Türk dilinin mükemmel Büyük Sözlüğü’ne (1683) Lehçe açıklayıcı notlar yazmış olan François Mesgnien, kısa bir süre içinde Polonya Kraliyet kaleminde görev yaptı. Türkçe o zamanlar, Polonya’da rağbette olan ve Veliaht Jan Sobieski (Yan Sobyeski) tarafından da konuşulan bir dildi. XVIII. Yüzyılın sonlarında, Polonya’nın son Kralı ve Doğu hayranı olan Stanislaus Augustus’un teşvikiyle İstanbul’da Dil Oğlanları (Jeunes de Langues) adlı Polonya okulu açıldı. Aydın ve soylu Prens Czartoryski (Çartonski) Türkçe (ve Farsça’yı) öğrenmeye çalışmıştı.

Bununla beraber Polonya’da Türk dili ve tarihi ile ilgili çalışmalar, gerçek anlamda XIX. yüzyılda başlamıştır. Antoni Muchlihski (Muhlinski) (1808-1878) (ilerde tartışılacak olan) tarih eserleri yanı sıra, Rusya’da “Türk Antolojisi”ni yayınladı ve Polonya dilinde kullanılan Doğu sözcüklerinin etimolojisi üzerine çalışmalar yaptı. Ignacy Pietraszewski (Ignatsı Petraşevski) (1797-1869) ve Józef J.S. Sekowski (Yozef J.S. Sekovski) (1800-1858), özellikle tarih konuları üzerinde çalışmalar yaptılar. Bu üç kişi ülkelerinden sürgün edilmişlerdi ve yurt dışında; A. Muchlihski Rusya’da, Ignacy Pietraszevvski Prusya’da ve JózefJ.S. Sekowski Fransa’da faaliyette bulunmak ihtiyacını duymuşlardı. XIX. Yüzyılın başından itibaren Çarlar imparatorluğu, bu gibi Polonyalı aydınların, genç siyasi sürgünlerin istilâsına uğramaya başladı. Çeşitli kısa fakat ilginç metinleri, örneğin, bir Başkurt şarkısını, bazı Azerbaycan şarkılarını ve Polonya Doğubilimi araştırmalarının seçkin tarihçisi ve aynı zamanda Türkolog olan Jan Reychman (Yan Reyhman) (1900-1975) tarafından yayınlanan Çuvaşça lügatçeyi bu kişilere borçluyuz.

Sürgünde bulunan Türkologlar’ın sonuncusu, Yakut dili ve folklorünün ünlü araştırıcısı Edward Piekarski’dir (1858-1934). Kendisi ölümüne kadar Rusya’da kaldı ve opus magnum’unu (en büyük eserini) bu ülkede yayınladı; bununla beraber Polonya’daki bilim adamlarıyla yakın bir ilişki içindeydi ve Rocznik Orientalistyczny (Roçnik Oryentalistıçnı: Doğubilimi Yıllığı) dergisinde bir dizi makale yayınladı; ilk makalesi bu derginin birinci cildinde çıktı (1914-1915). Yakut dili ve folklorü alanındaki çalışmalar, Polonyalı bilim adamlarının Türk dili ve tarihi ile ilgili olarak yapmış oldukları araştırmaların iki ana dalından birini oluşturmaktadır. Yakut dili ve folklorü, 1924’de Rusya’dan gelen ve Polonyalı Türkologlar arasında en seçkin yere gelmiş olan Wladyslaw Kotwicz’in de (Vladıslav Kotviç) (1872-1944) araştırma alanını oluşturmuştur. Çok değerli bir Altayist olan Kotwicz, engin bilgi, dürüstlük, dikkatli ve isabetli araştırıcılık gibi önemli meziyetlerini, Moğolca ve Türk dilleri uzmanı olan öğrencisi Marian Lewicki’ye (Maryan Levitski) (1908-1955) aşılamıştır. Onun çalışmaları, Yakut dilinin etimolojisini inceleyen Stanislaw Kaluzyrski (Stanislav Kalujinski) tarafından günümüzde kısmen sürdürülmektedir.

Çağdaş Polonya Türkolojisi'nin ikinci kuşak faaliyeti, Krakovda Jagiellon (Yagellon) üniversitesi Profesörlerinden Tadeusz Kowalski'nin (Tadeuş Kovalski) ( 1889-1948) çalışmalarıyla başlamıştır. Türkolog ve aynı zamanda Arap ve İran'lıların dil, edebiyat, kültür ve tarihi uzmanı olan Tadeusz, Viyana'da ve Almanya'da öğrenim görmüştür. Türk soyundan halklarla ilgili erken dönem Arapça ve Farsça kaynakların derlemesi, ayrıca Türk lehçe bilimi, hem Türkiye ve hem de Balkan folkloru ve Polonya'daki Karayim Türkleri'nin dil ve etnografyası üzerine çalışmaları-başlıca eserlerini oluşturmaktadır. Varşova üniversitesi Profesörü ve Troki’li Karayim Türklerinden olan öğrencisi Ananiasz Zajalczkowski (Ananyaş Zayonçkovski) ( 1903-1970), Karayim Türkleri ile ilgili olarak Kowalski'nin başlattığı araştırmaları sürdürmüştür. Bir dizi eski Osmanlı metinleri, Kıpçak dilinin sözlüğünü inceleyen çalışmalar ve Mısır Memlûk edebiyatım yayınladı; Slav dillerinde ve özellikle Polonya dilinde kullanılan Türkçe sözcükler üzerine değerli çalışmalar yaptı. Zajalczkowski'nin çok sayıda öğrencilerinden bazıları. Osmanlı ve Yeni Türk edebiyatı alanında faaliyet göstermiştir ve halen göstermektedir: bunlar arasında, inceleme yazan, metin hazırlayıcısı, yayıncısı ve çevirmen olarak faaliyet gösteren Stanislawa Plaskowicka-Rymkiewicz (Stanislava Plaskovitska-Rımkeviç), Malgorzata Labelcka-Koecherowa (Malgojata Labentska-Koherova), Antoni M. Wasilewsık (Vasilevsık), Tadeusz Majda (Tadeuş Mayda) ve Lucyna Bauer'i (Lutsma Bauer) sayabiliriz. Majda'nın en yeni ve en önemli çalışması, XVII. yüzyıl Osmanlı metinlerinin tıpkıbasımlarım yayma hazırlamaktır. Aleksander Dubihski, dikkatini Karayim Türkleri'nin dili üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu okulun en genç üyelerinden olan Reychman ve Wojciech Hensel (Voysieh Hensel) kendilerini, tarih meselelerinin incelemesine adamışlardır, s. Kaluzynski ve Edward Tryjarski de (Edvard Tnyarski) A. Zajalczkowski'nin eski öğrencilerdendir.

Krakov'da Türkoloji Kürsüsü'nde halen Profesör Wlodzimierz Zajalczkowski (Vlodimej Zayonçkovski) bulunmaktadır. Kendisi, ana dili Karayimce üzerinde araştırma yapmakla birlikte, Makedonya Türkleri’nin ve en çok Gagavuz Türkleri ile Dobruca'daki Tatarlar'ın dil ve folklorü ve bazen de Kırım ve Azerbaycan metinleri üzerinde inceleme ve araştırmalar yaparak Kowalski'nin izinde yürümektedir. Öğrencisi olan Jan Ciepinski (Yan Çepinski), çalışmalarını edebi metinler üzerinde yoğunlaştırmıştır; son olarak Yusuf Nabi’nin Hayriye'sini baskıya hazırlamaktadır. Jerzy Lisowski (Yeji Lisovski), tarih konusunda bazı kısa makalelerin ve Çuvaş diliyle ilgili araştırmaların yazarıdır. Ciecierska-Chlapowa (Çeçerska-Hlapova), tarih konusunda bazı araştırmalar yaptıktan sonra, çağdaş Türk yazarı Orhan Asena'ınn oyunlarındaki sosyal sorunları incelemeye yönelmiştir. Türk dilini araştıran grubtan Slavist Stanislaw Stachowski (Stahovski), Slav dillerindeki Türkçe sözcükler ve Osmanlı Türkçesi’ndeki Arapça sözcükler konusunu işleyen bir dizi yazı ve kitap meydana getirmiştir; son çalışması, 1615 yılında Polonyalı Marcin Paszkowski (Marçin Paşkovski) tarafından hazırlanmış olan Türkçe lügatçe üzerinedir. Araştırmalarına Varşova'da başlayan, fakat diplomalarını Krakov'da alan bu satırların yazarı, Polonya'nın tarihini incelerken dikkatini en çok Osmanlı ve Kırım kaynaklarına çevirmiştir.

Polonya'da Türkoloji'den söz ederken Profesör Tadeusz Lewicki’yi anmadan geçemeyiz. Slav halklarının tarihini incelemek amacıyla tarih kaynakları ve Arap coğrafyası konusunda uzmanlaşan Lewicki, Arap dili ve edebiyatı bilgini olarak birçok yıl Jagiellon Üniversitesi’nde Doğu Dilleri Kürsü (daha sonra Enstitü haline gelen) Başkanlığı makamını İşgal etmiştir, Türk dili, edebiyatı ve tarihi üzerine yapılan çalışmaların kendine özgü bir tarzda gelişmesine büyük önem vermiştir ve eserleri çoğunlukla. Güneydoğu Avrupa'da yaşayan Türk soyundan halkların tarih alanım kapsamaktadır.

Polonya Türkolojisi, diğer ülkelerdeki birçok merkezle sıkı temas halinde bulunarak gelişmektedir. Polonya'da çıkan Roczrnik Orienlalistyczny, Przeglad Orienlalistyczny(Pşeglond Oryentalistiçni: Doğubilimi Dergisi) ve Folio Orienlalia gibi dergilerde hem Doğulu ve hem de Batılı yazarların yazılan yayınlanmaktadır. Türk soyundan halkların tarihi üzerine yabancı dilde yazılmış eserlerin bir takım çevirileri Polonya’da yayınlanmıştır.

Bu tanıtma yazısının maksadı, Polonyalı Türkologların tüm çalışmalarını incelemek değildir. Bu yapılması güç bir çalışmadır ve zaten gereksizdir. Polonya Doğubilimi Araştırmaları'nin Tarihi Üzerine Denemeler (hepsi Lehçe) [1] başlıklı kitabin üç cildi içinde ve ayrıca yukarıda anılan dergilerde Bohdan Baronowski (Boldan Baranovski), Reychman tarafından Polonya Türkolojisi üzerine yapılmış oldukça hacimli yayınlar vardır. Ayrıca birçok yazarın ölümünden sonra bibliyografyalar yayınlanmıştır. Bu sebeple bu makalenin kapsamını, Polonya'da Türkler ile ilgili olarak yapılan araştırmaların sadece üç daimin değerlendirilmesiyle sınırlı tutacağım: ı) Polonya'daki Türk soyundan toplulukların dil ve folklorü; 2) sanatı ve 3) tarihi. Bu araştırma alanları, Polonya’nın tarihsel- kültürel iklimine özgüdür ve Türk soyundan halkların, Polonya ile geçmişte ve günümüzdeki ilişkileri hakkındaki bilginin Polonyalılar arasında yayılması ve daha iyi bir karşılıklı anlaşmanın elde edilmesi bakımından önem taşımaktadır.

Türk dilinin dilbilimi ve Türk soyundan toplulukların ırkı üzerine yapılan araştırmalar

Farklı inanca sahip olan ancak, en azından başlangıçta, Türk dili ile ve çok büyük bir ihtimalle Türk ırkıyla da bütünleşmiş olan üç azınlık topluluğu uzun zamandır eski Lehistan-Litvanya devletinin doğu bölgelerinde yaşamaktadır. Bunlar Tatarlar, Karayimler ve (sözde) Ermenilerdir. Polonyalı Türkologlar, bu toplulukların dil, folklor, kültür ve tarihini inceleme ve araştırmaya büyük katkılarda bulunmuşlardır.

Müslüman Tatarlar Lipka olarak bilinir; eskiden Kırımlılar'ın Litvanya’ya verdikleri Lipka adından gelmektedir [2]. Litvanya, önce, XIV. yüzyılın sonunda ve XV. yüzyılın başında, Litvanya ve Lehistan'ın Kırım olaylarına karışmasından ve daha geç dönemde, savaş tutsağı alındıktan sonra Müslüman Tatarlar'ın yerleştikleri bir bölge olmuştur. Zaten daha önceleri, anayurtlarındaki zor ve şiddetten kurtulmak İçin Litvanya’ya kaçmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Lehistan-Litvanya devletinde kralların ve büyük düklerin güvenini kazanan Müslüman Tatarlar orduda hizmet etmişler (örneğin, Jan Sobieski’nin Viyana seferine katılmışlar) ve krallar ile Tatar hanları ve Babiali arasında tercümanlık ve kuryelik görevlerinde bulunmuşlardır. Osmanlılar Polonya Tatarları'na bundan dolayı ilgi göstermiş olabilirler. Bu ilgi, diğer şeylerin yani sıra, yazan bilinmeyen Risale-i Tatar-i Leh'de (1558) ve II. Sultan Murat in bu topluluğa daha geniş dinî özgürlük verilmesi ricasıyla Kral III. Sigismund Vasa'ya ,597'de gönderdiği mektupta açıkça görülmektedir[3]. XVIII.Yüzyılda Lipkalar, Türk yetkilileri ile Kamieniec Podolski'nin (Kamenets Podolski) kumandan-subayları arasında teati edilen ve Polonya koleksiyonlarında muhafaza edilen mektuplarda görüldüğü gibi, Hotin Paşa'nın divan’ında Polonyalı sekreter ve tercüman olarak hizmet etmişlerdir[4].

XVII. Yüzyıl Türk-Polonya savaşları, Polonya Tatarlar'ının durumunda olumsuz yönde bazı değişikliklere yol açtı. Bucaş Antlaşması (1672), Tatarlara, İslam ülkelerine göç etme hakkını verdi, ancak çoğunluk Polonya toplumuna iyice uyum sağladığından sadece az sayıda kimse göç etti. Tatarların Türkiye ile olan temasları, XVIII. yüzyılda bile oldukça canlı bir biçimde sürmüştür (Krakov’da muhafaza edilen bir Türk belgesi bu hususu kanıtlamaktadır, öte yandan, Daha XVII. yüzyılda Polonya Tatarları, diğer topluluklar ile yapılan sık evlilikler sonunda konuştukları Türk dilini tamamiyle unuttular. Bununla beraber, dini metinler de dahil olmak üzere Polonya ve Beyaz Rus dillerindeki bazı metinleri kaydetmede kullandıklar Arap alfabesini korudular [5].

Risale-i Talar-i Leh, Lehçe çevirisiyle ve Muchliski’nin kapsamlı tarih açıklamasıyla birlikte 125 yıl önce Türkçe olarak yayınlandı[6]. Bu tarih yayını, iki dünya savaşı arasında kalan dönemde görülen ulusal ve kültürel canlanmanın, Polonya Tatarları tarafından tam anlamıyla değerlendirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Lehçe ve Fransızca olduğu gibi ,Türkçe'de de Türk Yılı. Lehistan Türkleri’nin Tarih. Hars ve Hayatına Dair ilmi, Edebi ve İçtimaî Mecmua başlığını taşıyan ve üç ciltten oluşan hacimli Rocznik Tataski’nin (Tatar Yıllığı) yayınlanması, bu canlanmanın en başarılı bir ürünüdür, ilk iki cilt (1932, 1935), Tatar ve Tatar olmayan bilim adamları ve gazeteciler tarafından kaleme alınmış bir takım yazılan kapsıyordu. Bunlar arasında üç seçkin Türkolog yer alıyordu: Kowalski (İstanbul yakınında Polenezköy'deki Polonyalılar hakkında), Seraja Szapszal (SerayaŞapşal) (Lipkalar'ın anadillerini kaybetmeleri üzerine) ve

A. Zajalczkovvski (Polonya'da Türk soyundan toplulukları ırk bakımından inceleyen yazılar yazmıştır). Bu eserler, bir takım genç Tatarları, kendi dil ve tarihlerini araştırma hususunda teşvik etmiştir. Rocznik’in üçüncü cildi, Lipkalar konusunda Stanislaw Kryczyriski (Krıçınski) tarafından hazırlanan büyük bir tarih monografisinin birinci kısmını içermektedir[7]. (Monografinin ikinci bölümü Nazi istilâcılar tarafından imha edilmiştir). Kryczyriski, Polonyalaşmış ve Hıristiyanlığı kabul etmiş bir Tatar ailesinden gelmekteydi ve Profesör A. Zajalczkowski’nin öğrencisiydi.

İkinci Dünya Savaşından önce, Lipkalar tarafından Lipkalar üzerine yapılmış bilimsel yayınların yukarıda verilen kısa listesi, hiç eksiği bulunmayan tam bir liste değildir, ancak yayınlanmış olan her yazıyı bu listede vermek pek mümkün değildir. Eleştiri konusu yapılanlar, zamanın Polonya Tatar topluluğu üzerinde belli bir etkisi olan, gerçekten büyük eserlerdir.

Günümüzde, savaştan sonra değişen sınırlar içerisinde, Polonya'da iki Müslüman Tatar topluluğu vardır. Bu Müslümanlar arasında din duygularım canlandırmak İçin tekrar tekrar girişimlerde bulunulmuştur. Kültürleri hususunda, ulusunun geçmişini seven Maciej Konopacki'nin (Maçey Konopatski) şahsında ateşli bir destekçi bulmuştur[8]. Polonya'da, Tatar genci Ali Miskiewicz (Mişkeviç), Tatarlar'ın XIX. yüzyıl tarihini doktora tez konusu olarak seçmiştir. Bununla beraber, Türk diline geri dönüş, önemli güçlükleri de beraberinde getirecektir.

Şimdi bu alanda, Türk dilinde yazılmış anıtsal eserler artık yoktur. İstanbul arşivlerinde zengin malzeme bulunmaktadır, ancak bu konu, mükemmel bir inceleme yazısında Cengiz Orhonlu tarafından etraflıca ele alınmıştır[9]. (Bu yazının Lehçe'ye çevrilmesi tavsiye edilebilir),

Karayim Türkleri Tevrat’a inanırlar, Litvanya’ya ve şimdi Batı Ukrayna olarak bilinen topraklara yerleştikleri zaman ve buranın ordusunda hizmet verirlerken ve Doğu ülkeleriyle ticaret yaparlarken (günümüze kadar olduğu gibi) bile ana dilleri olan Kıpçak Türkçe'sini muhafaza etmişlerdir, zira ayinlerinde bu dil, İbranice'nin yanında önemli bir yer tutmaktaydı“lingua... materna... Tartarica sive polius Turcica”sına, Litvanya’daki Karayim folklorünü inceleyen İsveçli araştırıcı Gustaf Peringer tarafından ilk kez 1690’da İşaret edilmiştir[10]. Araştırma, Wilhelm Radloff'un, Karayim Türklerinin yaşadığı Kırım ve Troki bölgesine (Litvanya) yaptığı geziyle başladı.Luck-ve-Lalicz (Lutsk-ve-Laliç) lehçesini konu alan eserler, K. Foy (1898),Jan Grzegorzewski (Yan Gjegojevski) (1903, 1909) ve B. Munkacsi (Munkaçi) (1909) tarafından yazılmıştır.

Grzegorzewski, bu alanda inceleme yapan ilk Polonyalı araştırıcıdır ve eserleri, dil ve etnografya konusunda İlginç malzemeler İçeren iki makaleden oluşmaktadır. Bununla beraber en onurlu yere sahip olan kişi Kowalski’dir. Kendisi, Halicz (Haliç), Troki ve Vilno'daki Karayim Türkleri'ni birkaç kez ziyaret etmiş ve çok sayıda makalenin yani sira Karaimische Text im Dialekl von Troki (1929) başlıklı büyük bir cilt yayınlamış ve Karayim Türklerinin tarih, dil ve kültürü üzerine gelecekte yapılacak olan araştırma ve incelemelerin kabataslak bir programını çizmiştir[11]. Bu program, Karayim gençliğince çoşkuyla karşılanmış ve büyük bir bölümü, Kowalski’nin yönetimi altında çalışmış ilk Karayim Türkü olan A. Zajalczkowski tarafından gerçekleştirilmiştir. Zajalczkowski, Karayim Türklerinin folkloru, tarihi ve kültürü üzerine bir takım yazılar yazdı. Hazar sorununu ele alan kitabi. Hazarlar ve onların kültür mirasçılarını işleyen makaleleri de Karayim Türkleri'nin tarihiyle ilgilidir. Onun eserleri arasında Türkologların en iyi bildikleri şunlardır: Les suffixes nominaux et verbaux dans la langue des Karaims occidentaux (1932) Die karaimische literatür (PhTF, II) [12]

Kowalski’nin idaresi altında çalışan ikinci Karayim Türkü, W. Zajalczkowski'dir. Troki yerel lehçesini ve Karayim etnografyası ve sözlüğü üzerine bir takım makaleler yazmıştır. Yazılan çoğunlukla Folio Orientalia’da yayınlandı. İslam Ansiklopedisi’nin yeni baskısında, Doğu Avrupalı Karayimler maddesini yazan yine kendisidir. Halicz’de Karayim Türkü olarak dünyaya gelen ve A. Zajalczkowski’nin öğrencisi olan Jözef Sulimovricz (Sulimoviç), dil üzerine XVIII. yüzyılda yazılmış bir eseri baskıya hazırladı [13]. O ayrıca Kırım’dan, değişik içerikli pek çok Karayim elyazması topladı; bu malzeme, Karayim Türkleri’nin ve Kırım’daki diğer toplulukların kültürü hakkında ilginç bilgi sağlayabilir[14].Troki’li Karayim Türkü olan Dubinski, dikkatini Luck-ve-Halicz lehçesine çevirmiştir; onun 1978 yılında basılan makalesi, bu iki merkezden toplanmış olan metinler cildinin bir habercisidir[15].

Sözlük üzerine birkaç sözcük daha ekleyelim: Türk lehçelerinin Radloff tarafından hazırlanmış olan büyük sözlüğünde, Kırım ve Troki lehçelerinden alınmış belli sayıda sözcükten ve Kowalski’nin hazırladığı ve yukarıda sözü edilen Texte’nin içinde yer alan lügatçeden başka, Luck’lu Karayim yazan Aleksander Mardkowicz (Mardkoviç) tarafından hazırlanmış olan Luck-ve-Halicz lehçe sözlüğü de vardır[16]. Polonyalı ve Sovyet Türkologları’nın ortak çabası ve en çok Profesör N.A. Baskakov’un gayretleri sayesinde bu üç lehçeyi kapsayan Karayımce-Rusça-Lehçe Sözlük birkaç yıl önce Moskova’da yayınlanmıştır[17]. (Polonyalı ve Sovyet bilim adamlarının bu çalışmada gösterdiği başarılı işbirliği, Karayim Türkleri’nin tarihinin daha mükemmel bir biçimde incelenebilmesi için, Sovyet tarihçileriyle bu tür işbirliğini geliştirme imkânı, daha doğrusu, zorunluğu bulunduğunu düşündürmektedir).

Karayim Türkleri’nin dilinden farklı olarak, Polonya Ermenileri’nin (“ırk bakımından tamamen ya da büyük çoğunlukla Kıpçak olan” ve sadece sonradan Monophysite (Hıristiyan) dinini kabul etmiş olan topluluk) [18] dili olan Kıpçak Türkçesi, hiçbir zaman dualarda ve kilise ayinlerinde kullanılmazdı. Bu “Ermeniler’in”, XVII. yüzyılın ortalarında Katolik Kilisesi’ne bağlanmasından sonra geçerli olan ana dilin yerini kısa sürede Polonya dili aldı. Jan Hanusz’un (Yan Hanuş), Kuty’de (Romanya sınırındaki Galiçya’da) yaşayan Ermeni topluluğu üzerine XIX. yüzyıl sonlarında yaptığı incelemelere göre, bu topluluk şaşılacak şekilde hakikî bir Ermeni dili konuşmaktaydı[19] gerçi bu dil, ilerde göreceğimiz gibi, Kıpçakça unsurlardan tamamiyle arındırılmış bir dil değildi.

Ermeniler’in ölü Kıpçak Türkçesi ilk kez 1912’de Friedrich von Kraelitz-Greifenhorst tarafından araştırılıp incelenmiştir[20]. Bununla beraber Polonyalı araştırıcılar uzun bir süre çalışmalarını, Polonya Ermenileri’nin sadece tarihi, kilisesi ve hukukî durumları üzerinde yoğunlaştırdılar. Bu yayınları burada tartışmayacağım. Hanusz tarafından toplanan malzemeyle ilgili olarak Kowalski 1939’da eleştiri mahiyetinde bir inceleme yazısı yayınladı[21]. Toplam 1,500 kayıtlı sözcükten, Polonyalı Türkologlar (Osmanlıca, Farsça ve Arapça sözcükler dahil edilmeden) kırktan fazla Kıpçak kökenli sözcük ortaya çıkardılar.

Ancak ikinci Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde Polonya’da, Ermeniler’in Kıpçak Türkçesi üzerine ayrı ayrı araştırmalar yaygın olarak yapılmaya başladı: 1519’da Kral I. Sigismund’un Polonya Ermenileri ile ilgili olarak kabul ettiği Kanunlar Kitabı’nın Kıpçak Türkçesi ile yazılmış metnini M. Lewicki ve R. Kohnowa (Kohnova) birlikte yayınladılar[22]. Lewicki, Polonya Ermenileri’nin Polonyalılar’a verdikleri adını da inceledi; mantığa aykırı ve yanlış olan bu ad, Slav dilinde Almanlar’a verilen addan alınmıştır [23]. Lewicki’nin zamansız ve feci şekilde ölümünden sonra Ermeniler’in Kıpçak Türkçesi ile ilgili çalışmalar, Zofia Dubinska (Zofya Dubinska) ve Edward Tryjarski tarafından Varşova’da sürdürüldü. Zofia Dubinska, I. Mezmur’un Kıpçakça iki varyasyonunu içeren “Kıpçak Türkçesi ile Yazılmış Ermeni Mezmurlar Kitabı Üzerine Araştırmalar” başlıklı sadece bir makale yayınladı [24]. Edward Tryjarski, kısa sürede. Polonya’da bu konunun tek olmasa da önde gelen bir uzmanı durumuna geldi.

Tryjarski, esasen, Ermeniler'in büyük Kıpçak Türkçesi sözlüğünün hazırlayıcısı olarak bilinir[25]. Polonya Ermenileri’nin Elyazmaları ve Kıpçak Lehçesi Üzerine Araştırmalar” başlıklı çalışması da esasen önemlidir. Bundan başka, bir takım ders kitapları yayınladı; Doğu ülkelerinde revaçta olan, bilge Hikar hakkındaki öykünün Kıpçak Türkçesi’ndeki varyasyonunu Jean Deny ile birlikte baskıya hazırladı; Ukraynalı tarihçi Lvoviu Jaroslav Daskevic (Yaroslav Daşkeviç) ile birlikte, Lvov arşivlerinden Ermeniler’e ait olup Kıpçak Türkçesi ile yazılmış bir dizi belge yayınladı (bu belgeler, bu insanların sosyo-ekonomik faaliyetlerine ve hatta manevî kültürünün bazı yönlerine ışık tutmaktadır); Ermeniler’in Kıpçak Türkçesi ile yazılmış bir hutbesini yayınladı ve Ermeniler’in Kıpçak Türkçesi üzerine kısa inceleme yazıları ile 1620-21 Türk-Polonya savaşı tarihinin bir varyasyonunu yazdı. Bu makaleler Polonya dergilerinde yayınlanmıştır. Tryjarski büyük ve çok sayıda eser yazdığından etkisi yaygın olan bir kişidir.

Daskevic, Reychman, Tryjarski, Kasimierz Roszko (Kazimej Roşko) ve Eugeniusz Sluszkiewicz (Eugenuş Sluşkeviç) tarafından yazılan makaleler, Polonya’da Doğubilimi araştırma dergilerinde yayınlanmıştır. Bu makalelerde, Ermeniler’in Kıpçak Türkçesi ile yazılmış malzemesine dayalı olmadan, Polonya Ermenileri ile ilgili konular ele alınmıştır. Polonya Koleksiyonlarındaki Ermeni Elyazmalan Katalogu (Ermeniler’in Kıpçak dilindeki yazmaları da dahil) (Roszko tarafından yayınlandı) gibi bu makaleler de kolaylıkla elde edilebilir olduğundan alıntıların sayısını çoğaltmaya gerek yoktur. Bununla beraber tarihçi Jadwiga Zakrzewska- Dubasowa (Yadviga Zakşevska Dubasova) tarafından yazılmış olan özellikle değerli bir kitaba işaret edeyim: famose (^amoşç) Ermenileri, Polonya ile Doğu Arasındaki Ticaret ve Kültür Mübadelesindeki Rolleri[26].Zengin Polonya kaynak malzemesine dayalı olarak, Polonya topraklarında kalmış tek Ermeni topluluğunun tarihinin eleştirisini vermekte ve Ermeniler’in eski Polonya'da oynadıkları role ilişkin bilgimizi büyük ölçüde zenginleştirmektedir.

Bu konuda yapılan birkaç yabancı yayında büyük önem taşımaktadır. Sovyet (Ukraynalı) Türkolog T.I. Grunin, 1967'de yayınlanmış olan (fakat daha 1953 de yazdığı eserde aynı konuya değinmişti) XVI. Yüzyıla Ait Kıpçakça Belgeler’de (Kamieniec Podolski' deki Ermeni Topluluğu’nun Mahkeme Dosyaları) (1559 yılına ait) en eski malzemeyi vermiştir [27]. Deny, Kamieniec vakayinamesinin 1604-1613 dönemini kapsayan “Ephemerides”ini yayınladı [28]. Bu alanda Macaristan’da da çok çalışmalar yapılmıştır: tanınmış Türkolog ve Ermenist olan E. Schütz, 1620-21 yıllarında Osmanlılar ile Polonyalılar arasındaki savaşları anlatan ve Kıpçak Türkçesi ile yazılmış Ermeni vakayinamesini, öğrencisi s. Vâsâry ise Ermeni Kamieniec Vakayinamesinin Kıpçak Tükçesi ile yazılmış olan geri kalan kısımlarını yayınladı [29].

Bu alandaki Türkologlar çoğunlukla tarihçi değildiler. Çalışmalarında çeşitli güçlüklerle karşılaştıklarında ve dili de yetersiz ölçüde bildiklerinden tarih ve coğrafya konularında (ve genellikle gerçekler hakkında) bir takını önemli yanlışlıklar yapmışlardır. Nitekim, örneğin Deny, Papa XIII. Gregory’nin 158'2 takvim reformundan önceki tarihleri “yeni şekle göre değiştirmiştir;dahası “Ephemerides”deki “Korol llowiung tamgalarin bosatti Ermenilarga”şeklindeki ifadesi ''le roi... accorda les sceaux aux Armeniens de Leopol”değil, fakat Kral Ermeniler'i Lvov'daki gümrük resminden muaf tuttu” anlamını ifade eder. Grimin en başından beri “Nemic" adim Almanlar'a vermiştir: bu biraz yanlış bir ifadedir, zira Kamieniec'de hiçbir zaman herhangi bir Alman topluluğu, mübaşiri ya da mahkemesi olmamıştır ve bu ad daima Polonyalılar'a verilmiştir. Coğrafi ad Trabol, Grunin tarafından Tripolis (muhtemelen Suriye'de ?) olarak yorumlanırken, pretivic (küçük harf!) ise anlaşılamayan bir sözcük olarak ifade edilmektedir. Oysa Trabol,Kamienicc’den too km. ötede Trebovvla adında bir kasabayı, pretıvicise bu kasabanın muhtarı olan Bernard Pretwic’i ifade ettiği açıkça görülmektedir [30].

Bu kısa inceleme yazısı, elbette Polonya Ermenileri ile ilgili kaynakların tam listesini ayrıntılı olarak vermemektedir. Bu konuda pek çok eser Sovyetler Birliği’nde yayınlanmıştır. Ermeniler’ın Kıpçak Türkçesi ile yazılmış kaynaklarının son savaş sırasındaki akıbeti ile ilgili endişelerin yersiz olduğunun anlaşılması sevindiricidir[31]. Bunların çoğu Sovyet Ermenistanı’nda yayınlanacaktır. Polonya’da bu konuyla ilgili malzeme oldukça azdır, ancak bazı değerli malzeme parçalarına rastlıyoruz; örneğin, XVII. yüzyılın ortalarından (Roma Papalığı ile birleşmenin lehinde ve aleyhinde şiddetli kışkırtıların yapıldığı çalkantılı dönemden) itibaren Lvov kayıtları. Gelecekteki işbirliğine büyük ümit bağlandığını tekrar ifade etmek isterim, ancak Türkologlar tarihe yüzeysel bir yaklaşımın getireceği tehlikelere karşı uyanık olmalıdırlar.

Güzel ve Uygulamalı İslam Sanatları Üzerine Araştırmalar

Polonya’da iç dekorasyon, kıyafet, silahlar ve hatta müzik yüzyıllar boyunca İslam Doğu’nun, yani Türkiye, Iran, Kırım ve Kuzey Kafkasya bölgesinin güçlü etkisinde kalmıştır. Polonyalı araştırıcıların İslam sanatına karşı büyük ilgi duymaları bundan kaynaklanmaktadır.

Avrupa ve özellikle Polonya sanatı uzmanı olan sanat tarihçisi Tadeusz Mankowski (Mankovski), bu araştırma alanında özel ve onurlu bir yere lâyıktır. Bu alandaki sorunlar ve Polonyalı bilim adamları tarafından yapılan çalışmalar, Batılı okur için İngilizce yazdığı iki makalede ayrıntılı olarak incelenmiştir[32]. Lehçe yazdığı iki kitap daha kapsamlı bir tartışmayı içerir: birincisi, XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Polonya’da İslam Sanatı (Kowalski’nin hazırladığı Doğu sözcüklerinin lügatçesi eklenmiştir) gerçekten alanında öncü bir eserdir; İkincisi ise, bazı erken bulguların yanı sıra bazı yeni malzemeyi de içeren Polonya Sanal Kültüründe Doğu başlığını taşıyan eserdir. [33] Zengin kaynak malzemesi kullanan yazar, artistik el sanatlarının Polonya’ya nasıl önce Türkiye’den, İran’dan, v.s. geldiğini, ancak sonradan Doğu eşyalarına karşı zevkin geniş ölçüde yaygınlık kazandığını ve yerel fabrikatörler tarafından üretilmeye başladığını, Doğu ile ilgili konuların nasıl eski Polonya görüntüsünün bir parçası haline geldiğini ve bu etkilerin Polonya sözlüğünde nasıl günümüze kadar canlılığını koruduğunu örnekler getirerek açıklamıştır. Mankovvski’nin tezi, Polonya koleksiyonlarındaki Doğu tipi çadırlar üzerineydi. Diğer bir sanat tarihçisi olan S.J. Gasioro'vski de (Gonşorovski) bu özel alanda araştırma yapmıştır[34].

Yukarıda anılan iki bilim adamına göre daha yeni kuşaktan olan sanat tarihçisi Zdzislaw Zygulski, Jr (Jislav Jıgulski) ordu ve savaşla ilgili Türk sanat anıtları alanında çalışmalar yaptı. “Hetman (Ukrayna Kazakları Başbuğu) Asalarının Kaynağı ve Çeşitleri” başlıklı eseri, Polonya’nın eski günlerindeki en yüksek rütbeli askerî komutanların nişanlarını-ya Müslümanlar’a karşı yapılan savaş yadigârlarının asıllarını ya da Doğu tipi asaları model alarak yapılmış olanları tartışmaktadır[35]. Bu asaların Türk kaynaklı oluşu, eski Lehçe’de aldıkları bulama (bulava) ve buzdygan (buzdıgan) adları ile de kanıtlanmaktadır; bu iki sözcük Türk dillerinden alınmıştır[36]. Zygulski ayrıca “Konuyla ilgili Genel Bilgilerin Temelinde Polonya'da Türk Bayrakları” üzerine yazdı (bu satırların yazarı tarafından Arap harfleriyle kopye edilmiş ve çevrilmiş yazıları da içermektedir) [37]. Elde yapılan Türk askeri sanat eserlerine uygulanan sanat, benim de ilgilendiğim bir alandır. Wawel koleksiyonunda (Krakov) bulunan Türk ateşli silahları üzerindeki yazıları okumayı başardım ve Polonya müzelerinde genel olarak bu alanda çalışmalar yaptım.

Bazı bilim adamlar çalışmalarım yazıtların incelemesinde yoğunlaştırmışlardır; gerçi Polonya'da bulunan yazıtların sayısı azdır. “Bulgaristan'daki Osmanlı-Türk Yazıtları ile ilgili Malzemeler (Çeşme, Casma üzerindeki yazılar)'' başlıklı uzun makale A. Zajalczkowski tarafından 1963’de yayınlanmıştır[38]. Altmış yılı aşkın bir sure önce Kowalski “Zator'daki Türk Yazıtını yayınladı[39].Zator, Krakov bölgesinde bulunan bir kasabadır; bu yazıt H. 1128'de (M.S. 1716) Sadrazam Ali Paşa tarafından ortaya çıkarılan bir camiden alınmıştır. Yeni, nadir ve İlginç Türk eserlerini büyük bir istek ve çabayla toplayan Czartoryski prens sülalesinin merkezi olan Pulawy'ya (Pulavi), XVIII. yüzyılda nakledilen Türk mezar taşı üzerindeki bu yazıtı incelemek güzel bir araştırma konusu olurdu.

Türk minyatürleri de Polonya'da yok denecek kadar azdır. A. Zajalczkowski, Türk kıyafetini tanımlayan bir koleksiyon hakkında yazdı[40]; bu koleksiyon. Sultan İbrahim devrinin (1640-1648) tarihini taşımakta olup halen Varşova’daki Millî Kütüphane'de bulunmaktadır. Varşova üniversitesi kütüphanesinde, XVIII. yüzyılın ikinci yarışına ait olan ve göze çarpacak derecede daha zengin portre ve Istanbul manzaralarım İçeren bir koleksiyon vardır. Alina Mrozowska (Mrozovska) ve Tadeusz Majda bu koleksiyonun kıyafetle ilgili kısmını yayınlamıştır; [41] geriye kalan malzemenin yayınlanması düşünülmektedir. Varşova kütüphanesindeki koleksiyon, çoğunlukla (1966'da Klaus Tuchelt tarafından yayınlanmış olan) İstanbul Kanunu'ndan alınmış minyatürlerin kopyelerinden oluşmaktadır; Kanun, gösterebildiğim kadarıyla varlığını, Boğaz'ı yorumlayan Polonyalılar'ın çabalarına borçludur [42]. Bu Kanun ile Varşova koleksiyonu arasındaki ilişkiler hakkında Mrozowska ve Majda tararından geliştirilen düşünceler bazı düzeltmelere ihtiyaç .göstermektedir.

1865-1876 döneminde Sultan Abdülâziz’în saray ressamı olan ve Dolmabahçe Sarayı’nda bazı savaş tabloları yapan Stanislaw Chlebowski'* nin (Hlebovski) albümünü gözden kaçırmamak gerekir. Albüm, Sultan'ın kendi eliyle yaptığı 68 karakalem resmi-ki bunlar Daha sonra Polonyalı ressam tarafından geliştirilmiş olan ilk kabataslak resimlerdir-ve Pâdişâhın, üzerine Türkçe notlar yazdığı üç yaprağı içermektedir. Bu kabataslak resimlerden. Sultan Abdülâziz’în birinci sınıf bir sanatçı olduğu anlaşılmaktadır. Bu karakalem resimlerden bazıları, 1909'da Polonya'da yayınlanmıştır[43]; bunlar şimdi Türkiye'de bilinmektedir. Karakalem resimlerin (şimdiye kadar incelenmemiş) olan geri kalan )cismini Türkçe metinlerle birlikte yayma hazırlamak gerekmektedir; bu projeyi kendim üstlenmeyi umuyorum.

Polonya'da, Kırım ile ilgili çok sayıda belge sanat tarihi bakımından çok ilginçtir. Hanların tuğra’ları ile birlikte kalga ve nureddin’lere (özellikle XVII. yüzyılın ortalarında süs türünden olanlara) ilâveten, damgası, oğlu Mengli'nin (1514 !) İmzaladığı barış antlaşmasında bulunan, hanlığın kurucusu Hact Giray'ın (ölümü: 1466) mührü ile birlikte hanların mühürleri, özellikle kare şeklinde olanlar [tamga) özel incelemeyi gerektirir ve ben bu konuyu gelecekte incelemeyi tasarlamaktayım.

Osmanlı-Polonya ilişkileri üzerine Tarih Araştırıları

Polonyalılar, bir zamanlar komşusu olan Kırım'a ve Osmanlı Türkiyesi'ne karşı daima çok büyük bir ilgi duymuşlardır. Bu sebeple, bu iki ülke ile Polonya arasındaki ilişkiler hakkında çok sayıda araştırma yapılmıştır. Büyük Historia Polonica'nın (Polonya Tarihi) yazarı olan Ortaçağ'ın ünlü yazarlarından .Jan Dlugosz'u (Yan Dlugoş) (1415-1480) anmak gerekir. Türkiye'ye gönderilen ilk Polonyalı, elçilere (1414) dair ayrıntılı bilgileri kendisine borçluyuz, Türk zaferini kaydetmekte. Kırım olaylarını tartışmaktadır; Jagiellon sülâlesinden Kral Kazimir'in oğullarının özel öğretmeni olduğundan (1467’den sonra) Kral'ın, Fatih Sultan Mehmet zamanındaki “Şark Meselesine karşı gösterdiği oldukça açık ve seçik tutum ve davranışını anlatmaktadır. Doğu ülkelerine gönderilen

Polonyalı elçilerin seyahat raporlar, da değerli birer tarih kaynağıdır. Bunlar arasında en dikkate değer olanı, Andrzej Taranowski'nin (Andjey Taranovski) 1569'da İstanbul'a ve oradan, Astrahan’a gitmekte olan Osmanlı ve Kırım askeri birliklerine katılarak daha Doğu'ya yaptığı seyahatin notlandır[44]; ve Marcin Broniowski'nin (Marçin Bronyovski) yazdığı Tartariae deseriptio'dur (Kolonya, 1595).

Osmanlı vakanüvislerin çalışmaları, nispeten erken bir tarihte Polonyalılar'ın dikkatini çekmiştir. Mathias Stryjkowski (Mathyas Stnykovski), 1574'de İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Divan-ı Hümayunun eski tercümanlarından elan Macardan dönme Murat Bey vasıtasıyla bu yazarların eserlerinden, Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilere dair bilgi edinmiş ve bu malzemeyi Polonya Vakayinamesi[45] başlıklı eserinde kullanmıştır. Bununla beraber Osmanlı kaynaklarım doğrudan kullanan ilk kişi, XVII. yüzyılda Kraliyet kaleminde tercüman olarak görev yapan Samuel Otwinowski idi. Kırım ve İran'a ait pek çok belgeye ilaveten, 1489 ve izleyen yıllara ait Türk-Polonya resmi yazışmalarının tamamım çevirmiş ve bu çevirileri, XIX. ve XX. yüzyıl Polonyalı tarihçilere çok yararlı olmuştur. Aynı Ali'nin eserlerini de çevirdi ve Türk tarihinden bizzat kendisinin hazırladığı bir derlemeyi bu eserlerin sonuna ekledi. Bununla beraber eserin müsveddesi hiçbir zaman yayınlanmadı (burada aklıma gelmişken belirteyim, tarihi gerçeklik söz konusu olduğunda, gerçek bir değere sahip değildir).

Bu alanda gerçek canlanma XX. yüzyılda görülmektedir. 1824-25yıllarında J. J.S Sekowski, Polonya Tarihi ile ilgili Olarak Türk Tarihçilerinden Alınan Konular Koleksiyonu [46] başlıklı eserini yayınladı. Yirmi yıl sonra Ignacy Pietraszewski bu eseri bir eleştiri yazışında inceledi [47]. Ancak Pietraszewski'nin kendi çevirileri yayınlanmadı. Muchlinski’nin Risale-i Tatar-i Leh (1858) baskısı yukarıda tartışılmıştı. Polonya Kraliyet Arşivinde bulunan ve Polonya'nın parçalanmasından sonra Moskova'ya götürülen bazı Tatar belgeleri, Rus bilim adamları tarafından yayınlanmıştır. Veliaminolf- ZernofTun büyük koleksiyonu, Polonya krallarına ve önde gelen kimselere hitaben yazılmış Altmışı aşkın Kırım belgesini içermektedir[48]; Wilhelm Radloff, Toktamış Han’ın Kral Ladislas Jagiello'ya gönderdiği, Uygur alfabesiyle yazılmış olan 1839 tarihli yarlığını yayınladı [49]. Polonya tarihi ile ilgili Türk belgeleri (Moskova’da bulunanlar dışında), Polonya’nın Galiçya olarak bilinen Avusturya bölgesinde, Türkiye ve Türkler ile ilgili çalışmaların gelişmesini hararetle destekleyen Grzegorzewski tarafından incelenmiştir. Sofya'da hadi dosyalarında bulunmuş olan ve 1680-1685 yıllarına ait belgenin lehçe çevirileri ve yorumlarıyla birlikte, bu metinlerin 1911'de İstanbul'da yayınlanmış olan Türkçe cildinden oluşan Viyana Seferi Dönemine Ait Rumeli Sicillerinden. Türkçe Kayıtlar (Türkçe ve Lehçe metinler) başlıklı büyük bir kitabi 1912'de yayınladı. Grzegorzewski’- nın daha sonraki eserleri, Sultan I. Abdulhamıd'in Hıristiyan Savaş Tutsaklarının Salıverilmelerine Dair 1775 Tarihli Fermam ve''XVIII. Yüzyıla Ait iki Padişah Fermam. Türkiye ile Polonya Arasındaki Ticari Antlaşmalar üzerine bir Tarih Denemesi” başlıklarını taşımaktadır [50]. Bu sırada Kowalski, Polonya dilbilimi uzmani J. Los tarafından baskıya hazırlanan “Yeniçerinin Anıları ya da Ostrowica'li (Ostrovitsa) Konstantin Tarafından Yazılmış Türkçe Vakayiname” İçin Doğu dillerinden deyimleri kapsayan küçük bir lügatçe hazırladı[51].

İç savaş döneminde Doğubilimi ve Tarih araştırmalarını birleştirip bütünlemek ihtiyacı en iyi biçimde Wladyslaw Kotwicz tarafından dile getirilmiştir. “Krakov'da Czartoryski Kütüphanesinde Bulunan Türk Belgeleri Koleksiyonunu” inceleyen Ukraynalı Eugeniusz Zawalihski (Eugenuş Zavalinski), onun öğrencisiydi; Zawaliaski'nin doktora tezi “XV. ve XVI. Yüzyıl Türk Vakayinamelerinde Polonya” leonusu üzerinedir[52]. Kotwicz’in diğer bir öğrencisi olan S. Aleksandrowicz (Aleksandroviç), “Evliya Çelebi'den Sonra Kırım Tarihi'nden bir Parça” konulu teziyle Yüksek Lisans (M.A.) diplomasi aidi. Bu Türk seyyahının Kırım'daki gezileri,Karayim Türkleri’nden bilim adamı Seraja Szapszal'ın dikkatini çekti [53]. Bu dönemde Kowalski, Türkiye, Kırım ve bu devletlerin eski Polonya ile ilişkileri konusunda gençlik ansiklopedisinde bazı maddeler yazdı ve tarihçi JozefDutkiewicz (YozefDutkeviç) ile birlikte “H. 1177 (M.S. 1763) Tarihli Tatar Yarlığı”başlıklı bir makale yayınladı. Kowalski’nin öğrencisi olan Wladyslaw Zimnicki (Zimnitski), benzer bir belge yayınladı: “Maksud ben Selamet Giray Han’ın 1767 Tarihli Yarlığı” [54]. A. Zajalczkowski, "Türkiye” başlıklı makalesinde, sadece Polonyalı tarihçilerin bildiği malzemeye dayalı olarak eski Polonya ilişkilerini incelemiştir [55].

Ekim ihtilali'nden sonra, Polonya'ya geri verilmiş olan belgeler üzerindeki araştırmalar, yine bu dönemde, Varşova Merkez Arşivlerinde hararetli bir şekilde yapılmaktaydı. A. Zajalczkowski'nin öğrencisi olmakla birlikte hocasından daha çok tarihçi olan B. Baranowski, XVII. yüzyılda Polonya’nın İslam Doğu ve özellikle Tatarlar ile olan ilişkileri konusunda pek çok malzeme topladı. Varşova ve Krakov'daki Kırım belgeleri. Kırımlı göçmenlerin torunlarından ve Kowalski’nin öğrencilerinden olan İstanbullu Abdullah Zihni-Soysal tarafından incelenmiştir; Jan Kazimierz (Yan Kazimej-Polonya Kralı, 1648-1668) Zamanında Kırım Yarlıkları[56] başlıklı kitabi, ne yazık ki hak ettiğinden daha az değer taşımasına sebep olan kusurları içermektedir.

Son savaş yılları, doğal olarak, bu araştırmalarda yavaşlamaya sebep oldu. Bununla beraber, Kowalski, Şah-name’deki Türkler üzerine ünlü eserini ve Krakov arşivlerinde bulunan bazı Türk belgelerinin kısa bir tanımlamasını yayınladı.

Savaş sonrası yıllar, Polonya], Türkologlar'ın tarihe karşı olan ilgisinin belirgin bir biçimde yeniden canlanmasına tanık oldu.

Baranowski, Polonya'nın İslam Doğu ile ilişkileri üzerine yazdığı birkaç eserden sonra, Doğubilimi konusundaki araştırmaları tamamen terk etti. Bununla beraber, öğrenimi bakımından aynı şekilde tarihçi olan Reychman, çoğunlukla XVIII. ve XIX. yüzyıldaki Türk-Polonya ilişkilerini ele alarak, dikkatini Türkiye ile ilgili sorunlara-bazen siyasî nitelikli olmakla beraber esasen kültür ve sanat alanına çevirdi. Polonyalı seyyahların Doğu ülkelerine yaptıkları gezilerin notları ve o yüzyıllardaki Polonya Doğubilimi incelemeleri, Reychman’ın araştırma konusunu oluşturmaktadır. Bulgulan üç kitapta toplanmıştır: XVIII. Yüzyılda İstanbul’daki Polonyalılar’ın Hayatı. Polonya’nın Aydınlanma Çağı Kültüründe Doğu ve XIX. Yüzyılda Yakın Doğu’daki Polonyalı Seyyahlar[57].

Bilimin yeniden canlanmasında, Reychman’ın etkisi belirgin olarak görülmektedir. Tarih meselelerini incelemesi için Türkoloji alanında hocası olan A. Zajalczkowski’yi bile teşvik etmiştir. Osmanlı-Türk diplomasisi üzerine birlikte bir kitap yayınladılar[58]ve daha sonra Encyclopedia of İslam’da. (İslam Ansiklopedisi) bu konuyla ilgili bir madde yazdı. Ayrıca A. Zajalczkowski, bir Osmanlı yazarının Kırım’ı ele alan eserini bizzat kendisi yayınladı[59]. Varşovalı Türkoloji öğrencilerinin, tarih konularına olan ilgisini yeniden canlandırmak amacıyla yaptığı hizmetten ötürü Reychman yine onurlu bir yere layıktır. Bu ilginin uyanması sonunda, Polonya ile ilgili Osmanlı sefaretnameleri’ni konu alan iki araştırma yayınlanmıştır[60]. A. Zajalczkowski ve Reychman’ın öğrencisi olan Wojciech Hensel, Reychman’ın yönetiminde, Türkiye ve Kırım’daki Polonyalı tutsaklar konusunda doktora tezi yazdı[61].

Krakov Üniversitesi’nde, özellikle Polonya ile Doğu ülkeleri arasındaki ticarî ilişkiler hakkında yazan T. Ciecierska-Chlapowa'ınn ilgisini esasen tarih konuları çekiyordu. Tomasz Habraszevvski (Tonıaş Habraşevski) ile birlikte Evliya Çelebi’nin Afrika hakkında anlattıklarını ele alan makaleler yayınladılar; J. Lisowski de (Lisovski) XVIII. yüzyılda Türkiye-Polonya ile ilgili olaylar üzerine yazdı[62].

Son olarak, kendime ait bir çalışmadan söz etmek isterim. Türk Belgeleri Katalogunun (yukarıda 3 numaralı dipnotta zikredilen Polonya arşiv ve kütüphanelerinde) birinci bölümü (1ÎS72 yılına kadar), 381 belgeyi içermektedir; Tatar belgeleri hakkında da bilgi verilmektedir. Polonya ile Türkiye ve Kırım arasında yapılan antlaşmalar konusunda Polonya Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü adına Stockholm’de, arşivlerde yaptığım çalışma sayesinde, 1655’de Polonya’ya gönderilmiş olan Türkçe mektupların varlığının sebep olduğu meseleyi çözmek imkânı buldum; 'Türk haritacılığının gerçek bir şaheseri olan ve Ukrayna’nın erken XVI. yüzyıldan kalma casus haritası hakkında bir rapor yayınladım; Çar I. Nikola’nın ilginç olan Osmanlı tuğrası'ın halkın görüşüne sundum [63]. Evliya Çelebi’den seçme parçaları içeren ortak eserde (tarafımdan baskıya hazırlanmıştır), onun Kırım İle İlgili seyahat notlarını (1666) ve Tatarlar ile birlikte çıktığı seferlerin öyküsünü çevirdim; yorum kısmında 40,000 Tatar ile birlikte 1664 tarihinde İsveç’e ve Kral adı verilen uzak kuzey ve batı ülkelerine yaptığı yolculuğun öyküsüyle ilgili meseleye çözüm getirdim[64]٠ Türkiye’de padişahlara verilen kayser-i rum unvanının, 1683 tarihine kadar uzanan tarihini araştırdım. Ayrıca, şimdiye kadar Türkçe sözcük olarak kabul edilen kalga unvanının Moğolca kökenli olduğunu ispatladım[65]. British Museum'da bulunan dosyalardan (No: 7870), 1971 yılında Türkçe bir el yazma yayınladım. Bu yazma. III. İslam Giray Han'ın 1651 yılına kadar uzanan saltana( döneminin, münşi, Bahçesaraylı Hacı Mehmed Senai tarafından yazılmış öyküsüdür; Kırım, bozkırlar ve Ukrayna’ya verilen ve daha önce bilinmeyen eski Türkçe yer adlarının bol bol geçtiği ve Kırım Tatarlarının kültür anıtı olarak değerli bir eserdir. Dört Osmanlı yazarının düşüncesiyle birlikte, Tatar Mehmed Giray Han'ın 1683 yılının tarih olaylarına ilişkin düşüncelerini de İçeren Kara Mustafa Viyana’da tarafımdan çevrilmiş ve yorumlanmış halde 1974de basılmıştır[66].

Türkiye ile Kırım tarihinin ve Polonya’nın bu iki ülke ile olan ilişkilerinin incelenmesine, Polonyalı Türkologların yaptığı katkıları özetlersek, şimdiye kadar pek fazla bir çalışmanın yapılmadığını üzüntüyle kabul etmek gerekir. Osmanlı Türkiye'si konusuna gelince, yapısının, kaynaklarının ve siyasî eğilimlerinin etraflı bir tablosu Polonyalı okurlara ya da bizzat tarihçilere henüz sunulmamıştır. Polonyalı Türkologlar araştırma ve incelemelerini tek başlarına yapmak zorundaydılar. Türkiye'nin siyasî yapısı, Kırım ile ilgili terminoloji hususunda yapılan bazı aptalca hatalara karşın, önyargıdan ya da Polonya'nın bu eski komşularının-maksatlı olarak kınamaksızın-tarafsız bir tablosunu sunmayı başarmaları, Polonyalı Türkologların hakli olarak onur duymalarım gerektiren bir durumdur. Bu önyargısız yaklaşımın en değerli örneği olarak, aynen genç Kral Ladislas'ın 1444 yılında Varna'da öldürüldüğü gibi, yaşlı hetman ve Şansölye Stanislaw Zolkiewski'nin (,Julkevski) öldürüldüğü ve Polonya'nın yenilgisiyle sonuçlanan, 1620 tarihinde Cecora kasabası civarında yapılan savaşı konu alan yayını anmalıyım. Bu eserin yazarı olan Ryszard Majewski (Rışard Mayevski), Polonya'nın yenilgisine, esasen, bizzat hetman'ın davranışının, yani Babiâli ile imzalanan barış anlaşmasına rağmen, onun Buğdan'daki olaylara aşırı derecede karışmasının sebep olduğundan emindir[67] Bununla beraber Türkologlar, hem tarihçilerle İşbirliği yapmayı ve hem de tarihî gerçeği kavrama yeteneğini geliştirmeyi görev edinmelidirler. Viyana savaşının 300. yıldönümünün kutlandığı 1983 yılı, tarihçilerle Türkologlar arasındaki bağların yavaş ve devamlı olarak geliştirilmesi İçin özellikle iyi bir fırsat yaratmıştır.

Sonuç olarak, Polonya'da tarih ve Türkoloji alanındaki araştırmaların gelecekle alması gereken yon hususunda bazı önerilerde bulunacağım. İlk önce, Polonya'nın Osmanlı tarihinde oynadığı rolün aydınlatılması gerekir. Kemal Beydilli, nasıl önce 1572'de ve daha sonra 1576'da, Babiâli'nin, Polonya ve Habsburglar arasındaki uzlaşmayı, Osmanlı devletine karşı tehlike oluşturduğu gerekçesiyle önlemeye çalıştığını göstermiştir[68]. Nitekim benzer durum, Kanuni'nin yönetiminde de etkili oldu; daha sonraki yıllarda da Babiali, bu alanlarda kuvvet dengesini korumak hususunda endişe duymuştu, Türk politikası, Polonya'nın çıkarına genellikle oldukça uygundu. Ancak 1672 yılı Türk-Polonya ilişkilerinde dönüm noktasıdır. Polonya yönetimindeki zengin Podolya toprakları da, Osmanlı imparatorluğunun yoksul eyaletlerinden biri haline geldi; Polonya üzerinde kolayca kazanılan “zaferin” etkileri Viyana'da Türkler tarafından hissedilecekti. Sonuç olarak, 1683'de Polonya ile Avusturya arasında ittifak kuran kişinin Kara Mustafa Paşa değil, fakat onun öncülü olduğunu söyleyebiliriz. Kara Mustafa Paşa, gerçekte, Türk siyasi sahnesinde Polonya'nın ne kadar önemli olduğunu en azından babasından bilmesi gereken Köprülüzade'nin hayret verici siyasi duygusuzluğunun kurbanı olarak gösterilmelidir. Birçok Avrupalı tarihçi ülkelerinin, Osmanlı saldırılarından dolayı zararlara uğradığını ifade etmişlerdir. Polonya bu tür zararların dışında kalamazdı. Bununla beraber 1683 savaşını tartışan bir Türkolog, Osmanlıların sonunda, saldırgan tutumları yüzünden ne kadar büyük bir bedel ödemek zorunda kaldıklarım özellikle belirtmelidir.

Son olarak, bu savaşın başlama sebeplerine göz atmalıyız. Kara Mustafa Paşa’nın esasen, Babialinin İçinde bulunduğu son derece kötü ekonomik durumun baskısı altında hareket ettiği anlaşılmaktadır. Bundan başka Polonya Kralı, Avusturya imparatoru ile birleşerek Babiali ile yaptığı antlaşmayı ihlâl etmiştir. Kral, 1672 yılında olduğu gibi, Osmanlılar'ın saldırma ihtimalinden korktuğundan böyle davranmıştır. Sadrazam'ın Polonya'ya karşı yeni bir saldın tasarlamadığım şimdi, Türkçe kayıtlardan biliyoruz: o aslında Venedik'in zenginliğine göz dikmişti. Kara Mustafa Paşa'nın Viyana saldırısı yine de, bir şiddet hareketiydi ve Sobieski'nin karşı saldırısını-özellikle son savaşın korkunç tecrübelerinin ışığında-ortak Avrupa kültürünün büyük merkezinin, son derece haklı görülen, savunma hareketi olarak kabul etmek zorundayız.

Bu dönemin olayları, uygun bir perspektive yerleştirilmelidir ve bu görevin, Polonyalı Türkologlar’ın üstlenmek zorunda oldukları en önemli bir görev olduğuna inanıyorum. Ancak bu, tarihin hizmetinde bulunan Türkologlar tarafından uygulanması gereken zengin programda yer alan sadece bir ayrıntıdır. Fikrimce, birkaç bilim dalıyla ilgili bu çeşit araştırma, en acil ve önemli bir görevdir. Ayrıca, Polonyalı bilim adamlarının bu programı, diğer ülkelerin, özellikle Türk bilim adamlarıyla birlikte çalışarak uygulamalarının iyi olacağı düşüncesindeyim; bu hususta onlardan da yardım sağlayacak doğrultuda çaba göstermeliyiz.

* International journal of Turkish Studies III, I (1984-85), ss. 123-138.

Dipnotlar

  1. Baranowski, Znajornös` Wschodu w dawnej Polsce do XVIII wieku ( La connaissance de l'Orient en Pologne avant le XVIII' sicle (Loc1±, 195o); Reychman, Znajomo.te. inauczanie jeykdw orientalynch w Polsce XVIII wieku [XVIJI. rikyılda Polonyada Doğu Dilleri Bilgisi ve ö~retimi] (Wroclaw, 1950); Szkice z dziej6w polskiej orientalistyki [Polonya Do~ubilimi Tarihine Dair Taslaklar], 3 cilt (Varşova, 1957-1972). Yazımda, Lehçe olan makaleleri bundan böyle kaydetmeyece~im. Başloklaron çoğu çevrilmiştir ve notlar bu hususu belirtmektedir.
  2. Bk. V.V. Veliaminoff-Zernoff, Mat6riaux pour servir t Phistoire da Khanat de Crimie (St. Peterburg, 1864), no. I.
  3. Bk. benim: Katalog dokumentdw tureckich (Catalogue des documents turcs) [Türk Belgeleri Kataloğu] (Varşova, 1959), no. 236, S. 1.
  4. Bu tür bir mektup benim şu eserimde verilmiştir: "François II Râköczi et la Pologne", "Türk-Macar Kültür ilişkileri'nin şığı Altında Rdkdczi Ferenc ve Macar Mültecileri" Sempozyumu kitabında (31 Mayıs-3 Haziran 1976) (Istanbul: Istanbul üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, 1976), S. 67.
  5. Bk. Jan Reychman, "Nowe prace o zabytkach pismiennictwa polsko-bialoruskiego pismem arabskim" [Arap Alfabesiyle Yazılmış Polonya ve Beyaz Rus Dillerindeki Eserler Üzerine Yeni Yayınlar], Przeglad Orientalistyczny no. 3 [53] (1950).
  6. Zdanie sprawy o Tatarach litewskich... Z zalazeniem tekstu tureckiego [Litvanya Tatarları Üzerine Rapor... Türkçe Metin ile Birlikte] (Vilno, 1858). Bk. ayrıca M. Tayyib Gökbilgin, "Lehistan Tatarları Hakkında bir Risale: Risale-i Tatar-i Leh", Tarih Enstitüsü Dergisi, no. 2 (1971), ss. 121-13o.
  7. "Tatarzy litewscy" (Lityanyalt Tatarlar), Rocznik Tatarski 3 (1938).
  8. Bk. "Les musulmans en Pologne", Revue des Etudes Islamiques, No. t (1968): 115-30.
  9. "Lipkalar", Türkiyat Mecmuası, .No. t6 (1971).
  10. Bk. S. Szyszman (şışman) , "Die Karaer in Ost-Mitteleuropa", Zeitschnfifur Ostforschung 6 No. ı (1957): 24-25 ve "Gustaf Peringers Mission bei den Karern", Zeitschnft der Deutschen Morgenlandischen Gesellschaft 102 No. 2 (1952): 227. (Sonuncu eserin 228. sayfasındaki Karayimce üç cümle, Incirden yapılmış ve Ibranl alfabesiyle yazılmış alıntıdır; ne yazık ki bu cümlelerde baskı hatası bulunmaktadır).
  11. Bk, Aleksander Dubitiski, “Poczatki zainteeswowanjezykiem i literalura karaimska w nauce europejskiej do konca XIX wieku"[XIX. Yüzyılın Sonuna Kadar Avrupa'da Karayim Dili ve Edebiyat! üzerine Yapılan ilk Araştırma), Przeglad Onenlaiutytznjı, No. 30 (1959): 135-44 ve “Z dziejów badat'! nad jezykiem i literatura karaimska (od konca XIX wieku) [XIX. Yüzyılın Sonundan itibaren, Karayim Dili ve Edebiyat! üzerine Baz! incelemeler], a.jj.r. No. 34 (1960): 145-56.
  12. PhTF, “Türkoloji Incil¡” olarak düşünülür. Bu eserin I. cildi, o. Pritsak tarafından hazırlanmış olan yararlı bir ؟alrşmayr-Karayim gramerinin ana hatlannr İçerir.
  13. “Material leksykalny k ryms kokara؛ m skiego zabytku jezykowego (druk z 1734 ٢•) [Kırım’ın Karayimcc Anıtı’nın Sözlük Malzemesi] (1734 yayını), Rocznik Orıentalislyczny 25, No. 1 (19/2): 37-76 ve 26, No. ı (1973): 47-107.
  14. Kırım’ın ortak I’atar-Karayinı folkloru örneği, Ananiasz Zajalczkovvski’de verilmekte-dir: “Tatarsko-karaimskie piosenki ludowe z Krymu (tzw.cyn)” [Kırım’ın Tatar-Karayim Folk Şarkıları (ftn olarak adlandırılan)], Rocznik Orientalistyczny, 14 (1939): 38-65.
  15. Phonetische Merkmaledes Luck-Halicz Dialektcsder Karaimischen Sprache”. Rocznik Orientalistyczny 39 No. 2 (1978): 33-44.
  16. Karaj sez bitiği. Sloıenik karaimski. Karaimisches Wörterbuch. [Karayim Sözlüğü], ؛Luck, 1935)
  17. Hazırlayanlar: N.A. Baskakov, Ananiasz Zajalezkotvski ve Seraja Szapszal: Sloıınik karaimsko-rosyjsko-polski. Karaımsko-russko-pol'skıj slovar' (Moskova, 1974). Bu notlarda Kiril başlıkların transkripsiyonu Polonya fonetiğine uygundur.
  18. Gerard Clauson, “Armeno-Qipca٩”, Rocznik Orientalistyczny 34, No. 2 (1971): 9.
  19. Bk. Jan Hanusz, “Ojezyku Ormian polskich” [Polonya Ermenileri’nin Dili Üzerine], Rozprauy Akademi¡ Umiejelnosci. Wydg. Filologiczny 11 (1886): 350-481 ve 13 (1889): 214-96.
  20. “Sprachprobe eines armeniseh-tatarisehen Dialekles in Polen”, Wiener Zeitschrift fur die Kunde des Morgenlandes 26 (1912): 307-324.
  21. “VVyrazy kipczackie w jezyku Ormian polskieh”, [Polonya Ermenileri’nin Dilindeki Kıpçakça Sözcükler], Mydl Karaimska, Cilt 12 (1937-38) (Vilno, 1939), ss. 27-40.
  22. “La version turque-kiptehak du ‘Code des lois des Arméniens polonais’ d’apres le Ms. no 1916 de la Bibliothèque Ossolineum”, Rocznik Orientalistyczny 21 (1957): 153-300.
  23. “Le terme Nemic. ‘Polonais, Latin, Européen’ dans la langue kiptehak des Arméniens polonais”, Onomastica, 2 No. 2, ss. 249-57.
  24. “Z badali nad psalterzami ormianskimi wjezyku kipczackim”, Przıglad Orienlalıslyczny, No. 38 (1961/62): 203-214.
  25. Slownik ormıansko-kipczackı na podstawie Irzech rekopisów zi zbioróiv ııiıdeAıkıch ( Dictionnaırı arméno-kiptehak d’aprii trois manuscrils des collections lünnoises), cilt I, ٢as. i -4 (Varşova, 1968-1972).
  26. Ormiani' zamojscy i ich rota iv wymianie handlouiej 1 kulturainej miedzy Polika a IVschodem (Lublin, 1965).
  27. Dokummty na ¡ıo(o؛’«k٠m Jii١vkr XVI. V. (Sudebyrrye akty Kamen،c-Podoi'skoj annjansko, obsany؛, Transkripcija, perevod. predislovie, wedenie, grammaticeskij kommentarij i glossrij [Transkripsi- yon, çeviri, önsöz, içiriş, gramer bakımından yorumlanması ve lügatçe] Tl. Grunin tarafından yazılmıştır. Pod redakciej [yayma hazırlayan]: E.v. Sevortjan. Stat'ja [Yorum:] Ja. R. DaCkevic (Moskova, 15,67؛ ve Bk. “Pam a niki poloveekogojazyka XVı veka", Akademiku Vladimiru Aleksandru Gordlevskomu k ego semidesjatipjatiletiju. Sbornik statej (Moskova, 1953), ss. 90-97.
  28. L' armhzo-coman et tes "Ephiln&ides" de Kamieniec ( 1604-1613) (Wiesbaden, I957).
  29. E. Schütz, An Armeno-Kipchak Chronicle on the Polish-Turkish Wars in 1620-1621 (Budape~ te 1968); S. Vâsâry, "Armeno-Kipchak Parts from the Kamenets Chronicle", Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 22, No. 2 (1969): 139-89.
  30. Bk. benim: "Drei Veröffentlichungen der armenisch-kiptschakischen Denkmaler aus Kamieniec Podolski", Asian and African Studies, Cilt 8 (Bratislava, 1972), ss. 165-77.
  31. Bk. V.R. Grigorjan, "Ob aktovykh knigakh armjanskogo suda g. Kamenec-Podol'ska (XVI-XVII vv.) [Kamieniec Podolski'deki Ermeni Mahkeme Dosyaları Hakkında (XVI. ve XVII. Yüzyıllar)]; içinde (hazırlayan:) A.S. Tveritinova, Fontes orientales ad historiam populorum Europae Meridie-Orientalis atque Centralis pertinentes-istoçniki po istorii narodov Jugo-Vostoçnoj i Central'noj Evropy, Cilt I (Moskova, 1964), ss. 276-96.
  32. "Influence of Islamic Art in Poland" [Polonya'da Islam Sanatı'nın Etkisi], Ars Islamica 2, No. 1 (1935): 94-11 7 ve "A Review of Polish Publications on Islamic Art" [Islam Sanatı Üzerine Polonya'da Yapılan Yayınlar~ n Incelemesi], a.gy. 3, No. 1 (1936): 111-15.
  33. Sztuka islamu w Polsce w XVII i XVIII wieku (Krakov, 1935) ve Orient w polskiej kulturze artystycznej (Wroclaw, 1 959)•
  34. Mankowski, "Les tentes orientales et les tentes polanaises", Rocznik Orientalistyczny 22 (1957): 77-112; Gasiorowski, "La tente orientale du Muse Czartoryski â Cracovie", Folia Orientalia ı No. 2 (1959): 303-321 ve "Histoire des formes d&oratives de quelques tissus orientaux de Cracovie", a.gy. 21 (1960): 103-152.
  35. "Geneza i typologia bulaw hetmanskich", Muzealnictwo wojskowe 2 (1964): 239-88.
  36. Bk. Ananiasz Zajalczkowski, Zwialzki jezykowe polowiecko-slowianskie [Kuman-Slav Dil Temaslar~] (Wroclaw, 1949), ss. 19-20 (bulawa hakk~nda: içinde: Cod. Cum. bu/oy) ve Studia orientalistyczne z dziejöw slownictwa polskiego [Polonya Lütgatçesi Tarihinde Doğu bilimi Araştırmaları ] (Wroclaw 1953), s. 48 (buzdygan hakkında).
  37. Choragwie tureckie w Polsce na Ile ogölnej problematyki matyki przedmiotu, Studia do dziejöw Wawelu, Cilt 3 (Krakov, 1968), ss. 363-453.
  38. "Materialy do eipigrafiki Osmansko-tureckiej z Bulgarii (Inskrypcje nad studnia camsa Rocznik Orientalistyczny, 26 No. 2 (1963): 7-48.
  39. "Napis budowlany turecki z Zatora", Rocznik Orientalistyczny ı , No. ı (1914-15): 249-51.
  40. Bk. "Les costumes turcs' du XVIIe sicle d'apr6 un album de la collection polonaise (conserv a la Bibliot6que Nationale de Varsovie)", Atti del Secondo Congresso Internazionale di Arte Turca (Napoli, 1965), ss. 287-93 ve "Un album des costumes turcs du XVIIe Rocznik Orientalistyczny 3o, No. 1 (1966): 77- 1o8.
  41. Rysunki kostium6w tureckich z kolekcji kr6la Stanislawa Augusta w Gabinecie Rycin Biblioteki Uniwersyteckiej w Warszawie, Cilt I, Katalog ( Les dessins des costumes turques [aynen alınmıştır] de la collection du Roi Stanislas Auguste du Cabinet des Estampes de la Bibliothlque de l'Universitl de Varsovie) (Varşova, 1973).
  42. Bk. Tuchelt, Türkische Gewiinder und osmanische Gesellschaft im achtzehnten jahrhundert. Facsimile-Ausgabe des Codex "Les portraits des differens habillements qui sont en usage a Constantinople et dans but la Turquie" aus dem Besitz des Deutschen Archüologisches Institutes in Istanbul (Graz, 1966) ve benim: "Ein Spiegelbild der Türkei im achtzehnten Jahrhundert. Ein Istanbuler Codex mit türkischen Kostümbildern, seine Ausgabe und seine Zusammenhânge mit Polen", Der Islam, 52, No. ı (1975): 132-40.
  43. Bk. M. Treter, "Rysunki sultana Abdul-Azisa" [Sultan Abdülâziz'in Karakalem Resimleri], Lamus ı (1909): 555-63).
  44. Bk. L. Tardy ve I. Vâsâry, "Andrzej Taranowskis Bericht über seine Gesandschaftsreise in der Tartarei ( 569)", Ada Orientalia Acad. Sc. !lung. 28, No. 2 (1974): 213-52.
  45. Kronika polska, litewska, Zmodzka i wszystkiey Rusi (Krakov, 1582).
  46. Collectanea z dziejopisow tureckich rzeczy do historyi polskiey slulalcych... 3 cilt (Var~ova, 1824- 1825).
  47. Nowy przeklad dziejopisdw tureckich dotyczalcych historii polskiej a szczeganie Tarychy Wasyf Efendiego [Türk Vakanivüslerin, Polonya Tarihi ve Özellikle Tarih Vasıf Efendi ile Ilgili Yeni bir Çevirisi] (Berlin, 1846).
  48. Mat6riaux pour servir l l'histoire du Khanat de Crimde.
  49. "Jarlyki Tokhtamysa i Timur Kutluga" [Toktamış ve Timur Kutlug Hanların Yarlıkları], Zapiski Vostoinogo Otdelenija Imp. Rossijskogo Arkheologiceskogo ObRestva, Cilt 3 (1889).
  50. Z sydZillat6w rumelijskich epoki wyprawy wiedeüskiej. Akla tureckie ( Tekst turecki polski) ( Lvov, 1912); Ferman Sultana Abdülhamida i z r. 1775. W sprawie wykupu jericbtv chrzelcijanskich (Krakov, 1913); ve "Dwa fermany sultanskie z w XVIII-go. Zarys historyczny traktatöw handlowych Polski z Turcya", Rocznik Orientalistyczny 1, No. 2 (1917).
  51. Pamietniki janczara czyli kronika turecka Konstantego z Ostrowicy (Krakov, 1912).
  52. "Zbiory tureckich dokumentöw w Bibliotece Czartoryskich w Krakowie", Rocznik Orientalistyczny 14 (1939) ve Polska w kronikach tureckich XV i XVI w (Stryy, 1938).
  53. "Znaczenie opisu podröiy Ewlija Czelebiego dla dziejöw Chanatu Krymskiego" (Fransızca özet: "Ewliya Tchelebi sur le Khanat de Crimee"), Rocznik Orientalisyczny 8 (1934): 167-80.
  54. Kowalski-Dutkiewicz, "Jarlyk tatarski z r. 1117H ( = 1763 D.), Racznik Orientalisyczny 2 (1925): 213-19; Zimnicki, "Jarlyk Maksud ben Selamet Girej chana z r. 1767", a.gy., 8 (1934): 161-66.
  55. "Turcja", Polska i Polacy w cywilizacjach .l.wiata [Dünya Kültürlerinde Polonya ve Polonyalıar] (Var~ova, 1939), ss. 155-69.
  56. jarlyki krymskie z czasdw jana K azimierza (Varşova, 1939).
  57. Zycie polski e w Stantbide w XVIII wieku (Varşova, 1959); Oreati w kalbine polskiego 01wiecatia (Wroclaw-Varşova-Krakov, 1964); Podrknig pols9, na Bliskim Wschodzie w XIX w (Varşova, 1972). Daha sonra Reychman'ın kitab~, Historia Tw4i [Türkiye Tarihi] (Wroclaw-Varşova- Krakov-Gdansk, 1973), ne yazık ki, özellikle 1699 yı lına kadar uzanan dönemin ele alıntı tarzı bakımından eleştiriye açıktır.
  58. toys (Olomatyki osmakko-tureckiej [Osmanl~-Türk Siyasi Muhaberat Esastan], (Varşova, 1955). Andrew S. Ehrenkreutz bu eserin yeniden gözden geçirilmiş ve genişletilmiş çevirisini 1968'de çıkardı: Handbook of Ottoman-Turkish Diplomatics (The Hague, 1968).
  59. La chronique des Steppes Kiptchak-Tevarih-i-DeIt-i Qfplaq du XVIIf sikte (Varşova, 1966). (Türk yazarının adı Abdullah ibn Rızvan'dır).
  60. B. Kucharska (Kuharska), "Polska XVIII wieku w oczach tureckiego dyplomaty Haci Ali Agi" [Türk diplomatı Hacı Ali Aga'nın gözünde XVIII. yüzyıl Polonyası], Przeglad Orientalisczny, no. 41 (1962): 31-46; A. Kriemifiski (Kşeminski), "Relacja Sejjida Mehmeda Emina Wahida Efendiego z podrözy do Polski w 1807 g." [Seyyid Mehmed Emin Vahdi Efendi'nin 1807'de Polonya'ya yaptığı gezinin raporu], a.gy. no. 77 (1970: 23-37.
  61. "Some Notes Conceming the Apprehension of Runaway Slaves in the Ottoman Empire", [Osmanlı Imparatorluğu'nda kaçan esirlerin tutuklanmasına dair bazı notlar] Rocznik Orientalistyczny 38 (1976): 161-68.
  62. Bk. Folio Orientalia, cilt. 9-15.
  63. "Polonya Kralına ve şansölyesine yazılmış olan ve Stokholm'de Svenska Fiksarkivet'te bulunan dört Türkçe mektup", Ada Orientalia Acad. Sc. Hung. 13, no: 1-2 (1961): 63-70; "Staraja tureckaja karta Ukrainy s planom vzryva dneprovskikh porogov i ataki tureckogo flota na Kiev" (Fransızca özet: "Une ancienne carte turque de l'Ukraine avec le plan de l'explosion des rapides du Dnieper et de l'attaque de la flotte turque contre Kiev"), (Haz.: A.S. Tveritinova) Fontes orientales, cilt 2 (Moskova, 1969), ss. 76-97; "La tughra ottomane de L'Empereur de Russie", Turcica, 7, no. 1 (1976): 231-45.
  64. Bk. Ksiega podrOy Ewliji Czelebiego (Wybör ), [Evliya Çelebi'nin Seyahat Kitabı (seçme parçalar)] (Var~ova, 1969). Bu eserde, Reychman'ın Türk yazarı ve eseri üzerine yazdığı bir önsöz ve Dubinski, Stanislawa Plaskowicka-Rymkiewicz ve tarafımdan yapılmış çeviriler yer almaktadır.
  65. "Sultan osmanski jako cezarz rzymski (kajser-i Rum)" [Roma Imparatoru olarak Osmanlı Padişahı ( kayser-i rum)], Sprawozdania posiedzerl Komisji .Naukowych Oddz. PAJV w Krakowie 13, no. 2 (1971): 409-410; "Kalga. Tytul mongolski w chanatach tureckich" [Kalga. Türk hanlıklarında Moğol unvanı], a.gy. 21, no. 2 (1977).
  66. Historia chana Islam Gereja 111. Tekst turecki wydal, przeloyl i opracowal... [II!. Islam Giray Han'ın Tarihi. Türkçe metin baskıya hazırlanmış, çevrilmiş ve yorumlanmış...] (Varşova, 1971); Kara Mustafa pod Wiedniem. Zrödla muzulmarıskie do dziejöw wyprawy wiedenskiej 1683 roku. Z tureckiego przel64yl i opıacowal...[ 1683 Viyana Seferi'nin Tarihi ile Nili Islam Kaynakları. Türkçe'den çevrilmiş ve yorumlanmış ...] (Krakov, 1973).
  67. Bk. Onun Cecora'sına. Rok 1620 (Cecora, 1620) (Varşova, 1970)
  68. Die polnischen Königswahlen und Interregnen von 1572 und 1576 im Lichte osmanischer Archivalien. Ein Beitrag zor Geschichte der Osmanischen Machtpolitik. (Münih, 1975)