ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

A. Fevziye Tansel

Anahtar Kelimeler: Dernek, Gazete, Dergi, Gençler, 1913-1920, Osmanlı İmparatorluğu

Gençlerimiz İçin, veya onlar taralından kurulan ilk dernekler hakkında henüz esaslı incelemeler yapılmamıştır; Türk milliyetçiliğine dair yazılanlarda da, böyle derneklerin üzerinde durulması bir yana, varlığından, adından bile bahsedilmediği görülür. Bu makalemizde, ma'nen ve ahlâk bakımından yüksek, vucûd ve sihhatce de kuvvetli, sağlam Türk gençliğinin yetiştirilmesi düşüncesiyle 1913-1920 arasında kurulan ilk derneklerimizle, gençlerle ilgili gazeteler, dergiler üzerinde duracağız.

I. Gençler İçin Kurulan İlk Dernekler

A —Türk Gücü

Gençlerimiz İçin kurulan derneklerden ilki Türk Gücü Derneği'dir; Tüzük metninin Birinci Maddesinden anlaşıldığı üzere, 1 Mart, 1329/14 Mart, 1913'de kurulmuştur.

8 Ekim, 1912'de Kara-dag Pirensliği'nin Osmanlı imparatorluğuna savaş i’lânı üzerine başlayan Balkan Harbi'ne, Bulgaristan ve Yunanistân, Sırbistan da dahil dört küçük devlete karşı girişmiştik. Bu yılın Ekinlinin 20'sinde Bozca-ada’yı, 21 'inde Limni'yi, 26'sında Üsküb ve İştib'i; Kasım'ın 2'sinde Yakova'yı, 8’inde Selânik'i kaybetmiştik. Balkanlarda böyle yer kayıplarımız sürüp gitmiş, 30 Mayıs, 1913'de, aleyhimize hükümleri İçine alan Londra Antlaşması ile Balkan Harbi'nin bu birinci devresi sona ermiş bulunuyordu. Türk Gücü Derneği, memleketimizin böyle buhrânlı zamanında, Londra Antlaşması’nın imzalanmasından ikibuçuk ay önce kurulmuş bulunuyordu.

Türk Yurdu dergisinin 20 Mart, 1913'de yayımlanan sayısındaki Türk Gücü başlıklı, epeyi uzun yazı, bu derneğin beyân-namesi sayılmaktadır. Gençler tarafından yazılmış gibi tertib edilen beyân-namenin birinci bölümünde, medeniyyetin, İnsânları, İnsânlık denilen hâle yükseltemediği, hak sesini kuvvetin boğduğu, v.b. fikirlerden sonra, Türk'ün eski gücünü kaybettiği, bunun sebebleri üzerinde durulmuştur: “Milleti bu kadar ezip hırpalayan, memleketi kasıp kavuran, devleti yıkan bu kara bela Türk’ün güçsüzlüğüdür„ ; “Biz gençlerde bu gün bir dilek, bir istek uyandı. Biz gençlere gökten bir kığılcım indi. Bağrımızdaki ateşe çarptı: Eski Türk çerâğını yeniden yaktı. İşte, gözlerimizde o çerâğın ışığı parlıyor; göğsümüzde hep bir duygu çarpıyor: Dileğimiz, isteğimiz, yine güçlü, kuvvetli bir millet görmektir„ deniliyor. Bizi yükseltecek olan, bir Hadıs'te de bildirildiği üzre vucûdce de kuvvetli olmaktır. Atalarımızın beden kuvveti dolayısıyle Firengistân’da, “Türk gibi kuvvetli ! ,, sözünün dillere destan olduğu, kuvvetin ötedenberi kazandığı ehemmiyyeti gösterir. Savaşlarda yenilgiye uğradığımız o sıralarda, milletimizi kuvvetten düşüren şeylerin başında zevk ve sefahatin geldiği, nasıl bir gençliğin özlenildiği anlatılmıştır: O ülkeler fetheden asker millet, kuvvetini kaybedip al sırtından inmiş, kahvelere düşmüş, kendi döğdüğü altun kakmalı yatağanını bırakıp eline bilardo sopasını almış, “kahvede, zarda, oyunda şanını, unvanını, gücünü, koca erkekliğini„ Garb’e âid zevklerle, Firenk sefahatiyle değiştirmiştir. İçki ve nitokin, milletimizi yakıp yıkmış, ‘Tütünden eller sararmış, bet-beniz uçuk; içkiden öz sönük, göz donuk, eller titrek.. „ ; Türk Gücü Derneği’nin istediği böyle gençler değil, elleri kılıçtan, ciridden, kürekten, yelkenden nasırlaşmış; yüzleri günden, güneşten, temiz havadan, keskin rüzgârdan kızarmış, benliğine güvenir, kartal bakışlı delikanlılardır. Gücümüzü kaybetmemize, gençlerin hayâl gücünü artırıp bir hasta hâline gelmelerine yol açan sebeblerden biri de, edebiyatımızda yurdumuzla, Türk’lükle ilgili şeylerin ele alınmayışıdır; “içimizde mariz, miskin kalmasın! Murâdımıza ermek için gidilecek yol, eskiden gidilmiş, güdülmüş, sonra bırakılıp sapılmış, unutulmuş izlerdir. Yine o eski izleri bulup çıkaralım ! „ deniliyordu.

Bu beyân-nâme’nin ikinci bölümünde, milletimizi yine, millî müdâfaa için silâhlanmış bir millet hâline getirmemiz gerekli bulunduğundan, “askerliği, biniciliği, topçuluğu, gemiciliği bizden dayak yiyerek öğrenen, bizim her usûlümüzü, kıyâfetimizi Yeniçeri Mehter-hâneleri’ne, miğferlere, şalvar ve binek takımlarına, tuğlarımıza, hattâ, hattâ Ay-١'ıldız’ımıza kadar her şeyimizi taklıd etmiş olan Avrupa, bi’l-hâssa askerlikte baş olan Almanya’nın„ bütün ma’nâsıyle millî savunma için uyguladığı usûllerden, memleketimizde de bunların tatbiki gerekli olduğundan, bunun önceleri bizde var olduğu için taklid sayılamayacağından, böyle bir usûlü uygulama ve adının belirtilmesi Harbiyye ve Maârif Nezâreti’ne âid olduğundan bahsedilmiştir. Bu yüzden, Prusyalılar’ın, Fıransız, İngiliz ve Almanları’ın Yalın (Yan), Eclaireur (Keşşâj), Boy Scouts (Keşşaf Çocuklar), Pfad Finder (İz Bulucu) adlı gençlik dernekleri, ne yolda çalıştıkları hakkında epeyi bilgi verilmiştir.

İçindekileri oldukça kısaltarak aydınlatmağa çalıştığımız bu uzun makalenin sonuna, yayımlandığı Türk Yurdu dergisi adına yazılan ilâvede, bütün bu fikirlere katıldıkları, gençlerin Türk Gücü Derneği'ne kaydedilmen tavsiye edilmiştir; Türk Gücü Derneği’nin beyân-nâmesi sayılabileceği öne sürülen bu makalenin, derneği kurmağa çalışan biri tarafından yazıldığı kaydedilmiş, adı gizli tutulmuştur.

Kâzım Nâmî Duru’nun, Türk Ocağı Hatıralarımdan başlığıyle, 1955’de neşrettiği yazısından, gizli tutulan bu adın kime âid olduğunu öğrenmiş oluyoruz; “Türk Ocağı’nda, Türk Gücü diye bir Beden Terbiyesi kısmı kurulmuştu. Bunu kuran, Tahsin adında bir gençti,, ; “Tahsin, Harb Okulu’nda iken bize Almanca öğretmenliği eden Hamdî Bey adında bir subayın kardeşi idi„ bilgisini vermiştir.

Türk Gücü adlı, Tahsin Bey tarafından yazıldığı anlaşılan makaleden, buna Türk Yurdu adına ilâve edilen yazıdan sonra yayımlanan, bu derneğin ondört maddeyi içine alan, Tüzük taslağı metni, kuruluş maksadını, ne yolda çalışılacağını daha iyi anlatacaktın

Adımız: Türk Gücü. Şiarımız: “Türk’ün gücü herşey’e yeter! „. Maksadımız: Soyumuzu, huyumuzu düzelterek âtiye tâm ma’nâsıyle bir er yetiştirmek, muhtâc-ı muavenet olanlara ve bi’l-hâssa hem٠cinsimize yardım etmektir.

Birinci Madde—Kuruluş: 1329 yılı Mart ayının birinde Türk Gücü Demeği kurulmuştur.

İkinci Madde— Yerimiz İstanbul’da, Dîvân-yolu’nda Türk Ocağı’nda dâire-i mahsûsadır.

Üçüncü Madde — Derneğimizin kapısı, milletine candan bağlı her gence açıktır. Dördüncü Madde —Onbeş yaşından aşağı olmamak şartıyle, yirmi yaşma kadar olanlar müteallim sıfatıyle kabul edilecek ve bunlar için ayrı bir sınıf teşkil olunacaktır.

Beşinci Madde — Girme parası bir Mecîdiyye, aylık beş guruştur.

Altıncı Madde — Girecek genç, oturduğu yeri ve anasının babasının isteğiyle geldiğini bir kâgadla bildirecek. Nüfûs Tezkiresi’ni gösterecek ve Dernek’in hekimine muayene olunacaktır.

Yedinci Madde — ilk yıl, Dernek’i kuranlar iş görür.

Sekizinci Madde — Cem’İyyet efradı kü’ûl ve mükeyyifâtın terkine teşvik olunur ve terkedenlere mükâfat verilir.

Dokuzuncu Madde —Girecek genç, söz birliğiyle kabûl olunur ve yemin ettirilir. Onuncu Madde—Idâre Hey’eti, Dernek’i kuranlardan bir Re’is ve Murahhas-ı Mes'ûl, bir fotogırafcı, bir tarihçi ve bir Müdîr-i Umûr’dan ibaret olup beş kişidir.

Onbirinci Madde—Yemin Usûlü: Tanrı’mıza and içerek Hakan’ımıza, bayrağımıza, nizâmlarımıza, âmirlerimize, ana ve babalarımıza sâdık kalacağımıza söz veririz.

Onikinci Madde — Dernek, soyumuza sağlam ve işe yarar vucûdler yetiştirmeğe çalışacak, Türk-oğlu’nu her zora göğüs germeğe, her mâni’i aşmağa alıştıracaktır. Bu maksada ermek için, mevcûd olan Terbiye-i Bedeniyye şu belerinde hizmet edilecektir. Onüçüncü Madde — Dernek’in, Hey'et-i tdâre’ce kabûl edilmiş bir kıyafeti vardır. Bütün efrâd, iş başında bu elbiseyi giyer; elbiselerin intizâmı muhafaza etmesi şarttır.

Ondördüncü Madde İnfiâlât٠ı şahsiyyeden tecerrüdle, maksadımız, olan gayeye varabilmek için kalbler bir olarak uğraşmak en yüce emelimizdir.

Tahsin Bey’in makalesinin, Tüzük taslağı sayabileceğimiz metninin neşrinden bir ay kadar sonra, 13 Nisan, 1913'de yine Türk Yurdu'nda Türk Gücü tarafından yayımlanan imzasız, Türk Gücü’nün ne Olduğunu Bildirmek için başlıklı yazıdan, bu derneğin, Avrupa'daki gençlik derneklerini taklid etmekle suçlandırıldığı anlaşılır. Bu suçlamalara karşı, taklîdci olmadıklarından, Avrupa’dakiler gibi orduya yardımcı gençlik derneklerini benimsemediklerinden, bu işi Harbiyye ve Maârif Nezâreti’nin millî terbiyemize, askerlik tarihimize uygun yolda tatbik edeceği düşüncesinde olduklarından Rehber, izci, Keşjâf, Keşif Kolu, Kılağuz, Gözcü v.b. adlar saydıklarından, ad vermenin Harbiyye Nezâreti’nin hak ve salâhiyyeti olduğundan bahsettikleri anlatılmıştır. Türk Gücü’nün ne maksadla kurulduğunu, ne yolda çalışacağını aydınlatmak için şu fikirlere de yer verilmiştir:

“Geçmiş zamânlarımız pek şânlı, Tarih’imiz, hâtıralarımız mefahirle dolu. Biz, yalancı ve bozuk bir medeniyyetin zehrini içmiştik. Temiz ve sâf bir kavmi böyle zehirler çabuk uyuşturur; fakat ma’neviyyâtım nûr-ı İslâm tenvir eden sağlam bir unsurun evlâdları olduğumuz için, işte silkindik ve ayıldık„ ; “Biricik kaygum, coşkun dileğim, yüce emelim olanca varlığımla, gücümle çalışıp savaşıp, Türk’lüğü yine yerine yükseltmektir. Bunun için yapılacak birçok işler var. îlki dilimizi, yazımızı düzeltmek; sonra, Türk'lükte benlik uyandırmak; sonra yeniden güçlü bir soyu Türk yetiştirmek; Türk malı yiyerek, Türk malı giyerek san'atimizi ileriletmek ! Daha çok var, daha çok.. Fakat El-hamdü li'llâh, çok Türk de var; yalnız Rusya’da otuz milyon ! Türk dili, dünyâda en çok söylenen dillerin üçüncüsüdür; İngilizce, Almanca, Türkçe, Fıransızca dördüncüsüdür, işte her Türk kendine düşen işi görürse muradımıza çabuk ereriz. „

Gençler ağzından yazılan bu makalenin altında, Türk Gücü Derneği’ni kuranların, “yurdumuzdaki ihtiyâcâtı ince-uzun düşünerek, terbiye-i bedeniyyeye ehemmiyyet vermek üzre Türk özü adiyle ve şu adın anlattığı bütün efkâra hizmet için evlâd yetiştirecek bir mektebin temellerini hazırlamakta„ oldukları da ilâve edilmiştir.

Edirne’nin 26 Mart, 1913’de elimizden çıktığı sıralarda, Nİsan’da yayımlanan bu makaleden, Türk Gücü Derneği’nin, yalnız vucûdce işlek, sağlam değil, ma’nen de kuvvetli, Türk’ü her bakımdan temsil edip yaşatacak gençler yetiştirmeğe çalışacağı anlaşılır.

Türk Gücü’nün Umûmi Nizâmı, 1913 (i329٢de İstanbul'da, Matbaa-i Hayriyye ve Şürekâsında basılmıştır. Oniki sayfalık bu Nizâm-Nâme’nin dış kapağında, şiarlarını temsil eden Türk’ün gücü herşey’e yeter cümlesinin bulunduğu görülür. Nizâm-Nâme’nin başlangıcında Türk’lüğe eski kuvvetini, eski rûhunu kaybettiren siyâsî, ictimâ’î sebebler üzerinde durulmuş, Kılaguzluk Teşkılâtı’nı da içine alan Terbiye-i Bedeniyye ile Hıfzı’s-Sihha adlı iki şu’beyi içine alan Türk Gücü’nün verimli olabilmesi için neler yapmağı tasarladıkları, hedeflerine erişmek için nasıl çalışacakları anlatılmıştır. Teşkilât, Duhûl Şartları olmak üzre iki bölüme ayrılan, yirmidokuz maddeyi içine alan bu Nizâm-Nâme’yı, ehemmiyyeti dolayısıyle aynen yayımlıyoruz:

TÜRK GÜCÜ’NÜN UMÛMÎ NİZÂMI

Türk ırkı bu gün kemiyyet ve kcyfiyyctec korkunç bir uçuruma doğru sürüklenmektedir. Bizde muntazam istatistikler olsaydı bu acı hakikati rakamların kat’i lisânıyle ifâde ve ihata edebilirdik; maca-mâ-fîh askere da’vet olunan bin Kurca neferinin şimdi ancak yüzünün vucûdleri sağlam olup, dokuzyüzünün hasta ve illetli çıktığı acı tecrübelerle sabit olmuştur. Bu hâl bir müddet daha böyle gidecek olur ise, bu güzel yurdumuzu düşmana karşı koruyacak değil, hattâ üzerinde yaşayacak bir adam bile bulunmayacaktır. Neden böyle oluyor? Bu ırk inhitatının sebeblerinden bitkisini siyâsi, diğeri İçtimaîdir.

Siyâsi Sebebi Avrupa, Asya ve Afrika kıt'alarına yayılmış vâsi، ülkenin muhafazasını Türk yalnız kendi kollarına yükletmiş ve bu mücâhadesi uğrunda tabiatiyle mecalsiz kalmıştır. Uzviyyet-i hayâtiyye gibi, uzviyyet-i ictimâ’iyycde her a’zâ kendi vazifesini görmek suretiyle hayât ve muvâzene-i umûmiyyeyi idâme ederler. Bir veya birkaç uzvun vazifesi yorgunluktan mahv ve helâk olur. Türk âteşin çöllerde, buzlu dağlarda yalnız başına vatanının bekçisi, müdâfi'i oldu. Bu suretle varlığından dinç, galabalık bir nesil değil, hattâ bir mezar bile kalmadı. O sağken caniyle, kaniyle, ölünce de kemikleriyle vatanına siper ve kalca oldu. Askerlik, vatan müdâfi'liği şimdi Türkler’le berâber diğer vatandaşlara da teşmil edilmiş olduğundan bu mahzurun önü alınmıştır.

Esbâb-ı ictimâ’iyyeyegelince: Cehalet, tarz-ı ma'işeti bilmemek, sıtma, verem, fırengi, tütün, ispirto hayâtımızı kemiren anâsır-ı muhribenin başlıcalarıdır. Anadolu’muzun baştan başa bir mezar, bir harâbezâr olduğunu istemiyor isek, bu derdlerimizin bütün fecâ’atini anlayarak izâlesinin çâresine çalışmalıyız. Yoksa, bir zamanlar, “Türk gibi güçlü,, darb ı meseliyle anılan, mazhar-ı tekrim olan bu kavi ve asil millet, Allah esirgesin pek yakın bir zamânda sessiz, sadâsız ğâ’ib olub gidecektir.

Bir yandan bu hastalıklar, sebebler, öte yandan hastalıkların en büyüğü olan oturganlık, gevşeklik, râhatı sevmeklik el-ele vermişler, bizi sürükleyip-duruyorlar, İşte ırkımıza, varlığımıza kasdeden bu marazların, bu hâllerin dehşeti karşısında yürekleri titreyen gençler bu millete taze hayât ve kuvvet vermek içün bir Terbiye-i bedeniyye ve Hıfzı’s-sihha cem’iyyeti teşkil etmişlerdir. Terbiye-i bedeniyye'den ise maksad, sağlam ve ayni zamanda kahraman bir nesil vucüdc getirmek ve sağlam vucüdlcr ile mukaddes vatanı ve mübarek, muazzez ulu milletimizin varlığını müdâfa’a etmek ve düşmana saldırmak olduğundan, Tebiye-i Bedeniyye şu’bemiz gençleri askerliğe hazırlayacak, ictimâ’î hayâta, mâ-fevka riâyete, başlı başına yaşamağa alıştıracak olan ve Avrupa’da muvaiTakıyyctle tatbik ve ta’mlm edilen Kılağuz Teşkılâtı’nı ihtivâ eder.

Madde 1 — Merkezi İstanbul'da olmak üzre Türk Gücü adiyle ve Türk’ün gücü herşey’eyeler şi’ârıyle bir Tcrbiyc-i bedeniyye ve Hıfzı s-sihha Cem’iyyeti kurulmuştur. Terbiye-i lıcdeniyycdcn maksad, Türklcr'in ahvâl-i sihlnyyclcrini İslah ve tcşekkülât-ı beden iyyelerini takviye ve tekâmül ettirerek, milleti ma’işcı-i haziranın icâb ettiği her dürlü mcsâ'i ve mubârezâta mütehammil ve çevik ve çâlâk kılmaktır. Bunun içün ma'kül ve fennî cimnastik ile sporların vâsi، mikyâsda memlekette neşr ve ta’mîminc çalışılacaktır. Kılağuzluk usüliyle gençler askerliğe hâzırlanacaktır ve terbiye-i askeriyye ile de millet yine o silâhşor ve o cündi millet hâline getirilecektir.

Hıfzı’s-sihha’ya gelince: Avam içün hıfzı’s-sihha kitâblan yazmak ve meccânen dağıtmak, sıtmaya karşı ahâliye kinin tevzi، etmek ve sivrisineklerden muhafaza esâslarını öğretmek, vereme karşı müteaddid yerlerde dispanserler yapmak, fi rengi hakkında halka telkinâtta bulunmak ve gezici doktorlar tedârikiyle bu derd mübteâlarının imdâdına koşmak ve bu âfetin intişârına mani، olmak ve Şark’ın eski bir illeti olan çiçeğe karşı aşı yurdları te’sîs etmek, bulaşık hastalık zuhurunda derhâl tahaffuz, çârelerine dâir neşriyyâtta ve telkinâtta bulunmak ve nevzat ve etfâlin himayesini düşünmek, üçten ziyâde çocuk babası olan muhtâclara yardım etmek, memlekette meydânlar, bağçeler ihdâsı zımnında lâzım gelen makâmât'nezdindc teşebbüsâtta bulunmak, ormanlar yetiştirmek içün ağaç bayramları yapmak, müskırât vc tülün aleyhinde müessir propagandalar icra etmektir. Caddelerin güneş ve hâşânın cereyanına ma’rüz olacak surette tevsi،¡ içün hükümet ve belediyyeler nezdinde teşebbüsâtta bulunmak vc belediyyelerin bu husustaki mesâ’isinc muzâhir olmak, maksadının te’mini içün yapacağı musâbakalarda ınuvalfak olanlara mükâfatlar sermek, hulâsa Türk’lüğün mesâil-i hayâtiyyesinc temâs eden umur ile iştigâl ederek hâlen Türk’lüğü mahv ve inktrâzdan kurtarmak vc istikbâlen ecdadımız gibi sağlam vc ğalabalık, feyyaz bir nesil, vatanım, hukukunu, nâmûsunu, mefahirini korumak içün ancak kendi kuvvetine istinâd eder bir Türk nesli vucûdc getirmektir. Ancak bu sayılan emeller bir gayedir ki Türkler’e mahsûs bir azm ve sebât İle çalışılarak elde edilecektir.

TEŞKİLÂT

Madde 2 — Güc’ün teşkilâtı İstanbul'da bir Merkez’le vilâyet, liva ve kazalardaki Tâli Merkezler'den ibarettir. Her Tâli Merkez doğrudan doğruya İstanbul Merkezi'ne merbuttur.

Madde 3 — Güc’ün bir Fahri, bir de Aslî Re’îs-i Umûmî’si vardır.

Madde 4 — İstanbul Merkezi, Asli Re’îs-i Umûmi’nin ta’yin edeceği bir Re’îs vekîli ile bir doktor, bir mühendis, bir kâtib vc üç a’zâdan mürekkebdir ve Cem’iyyet’in Hukûmet’c karşı mes’ûl bir Murahhas’ı vardır.

Madde 5—Gerek İstanbul Merkezi, gerek Tâli Merkezler bir sene müddetle iş görür.

Madde 6— Her merkez sene nihâyetinde Güc’ün bi’l-umûm fa’âl a’zâsını da’vetle kongıreyi içtimâ، ettirir. Merkezler, kongıreye karşı bir senelik muâmelâtından Izâhât vemasârifâtmdan da ale’l-infirâd hisâb verir. Kongıreler bu mu’âmclâtı ba’de’t-tedklk, Merkezler tarafından sene-i âtiyyc içün tanzim edilen budccyı tedkîk ve tasdik eder. İstanbul Kongıresi, Güc’ün büyük kongıresi olub Fahri Re’îs-i Umûmî bu kongırenin birinci ve Aslî Re’îs-i Umûmî de ikinci rc’ısidir. İstanbul Kongıresi, İstanbul’daki a’zây-ı fa’âle ile, Tâli Merkezleri’nin gönderecekleri veyâ tevkil edecekleri murahhaslardan teşekkül eder. Bu Kongıre, İstanbul Merkezi mu’âmelâtını tedkîk ile berâber, Nizâm -Name ahkâmını da istediği sûrene tebdil ve tağyire salâhiyyetdârdır. Kongıre, re’y-i hafi ile idare hey’etlerini intihâb ederek ictimâclarına nihayet verir.

Madde 7— İstanbul Merkezi, İstanbul dâhilinde .Mzâm-.\âme ahkâmını tatbik ile mükellef olduğu gibi, bi'l-umûm Tâli Mcrkezler’in umûr ve muâmelelerini teftiş ve oralarda .\'izâm-.\'âme ahkâmının tamâmi-i mer iyyetini te’mîn ve kendisine vuku، bulan murâca'atlara cevâb verir ve bi’l-umûm Güc a'zâsı miyânındaki mubâdenet ve uhuvveti istikrara ve âheng ve intizâm-ı umûmiyi te'mine çalışır.

Madde 8 —Tâli Merkezler bulundukları kasabalar dâhilinde Güc Nizâm-.X'âmesi ahkâmım tatbik ile beraber bulundukları mahall’e merbût karyelerde (nâhiye merkezleri karye hükmündedir) âtiyyü’z-zikr Sihhıyye ve Terbiye-i bedeniyye Tcşkılâtı’nı ierâ ile mükelleftir: Binicilik, ok, cirid, nişan ta’lımleri, güreş, kıhe kalkan gibi millî oyunları ihyâ etmek, köyde yapılacak yeni mahalleleri ve evleri İstanbul Merkczi’ndcn yapılub gönderilecek haritalar ve pilanlar mucibince inşâ etmek, köy ctrâfında orman yetiştirmek, içilecek suları kapalı mecrâlardan geçirtmek, âdî çiban ve hafif yaraları sarmak ve aşı me’mûrunun bulunmadığı mahallerde çiçek aşısı yapılmak gibi müdâvât-1 ibtidâ’iyyeyi icrâ edecek her köyde bir köy hekimi bulundurmak. Güc, medrese ve tnekâtib me’zûnlarından olan a'zâlarma ibtidâ'i tabâbeti öğrcdecck ve ibtidâ'i muallimi olmak üzre köylere gönderecektir. Bunlar mekteblerde çocukların ahvâl-i sihhıyyelcrinin İslahını nazar-ı ehemmiyyete alacaklar, mekteb zamanlan hâricinde köylüye hekimlik vazifesini yapacak ve köyün Sıhhî Teşkllâtı’na nezâret edecektir.

Madde 9 — Merkezler hey’ctlcri en aşağı haftada iki del'a ictimâca mecbûrdurlar.

Madde 10—Merkezler a’zâlan muntazaman ictinıâ'lara gelmeğe ve maczcret٠i ıncşrûcalan olduğu takdirde içtimâ، gününden mukaddem mazeretlerini tahriren bildirmeğe mecbûrdurlar. Bir haftada bilâ-maczeret iki del،a gelmeyenler islicfâ etmiş addolunurlar.

Madde 11 - Üçyüz guruşa kadar olan paralar, Idârc Hey’eti’nce ta’yın olunacak veznedar nezdinde kalır; üst tarafı Osmanlı Bankası'na Hisâb-ı câri sûretinde yatırılır.

Madde 12-—Güc'ün şimdilik İstanbul Merkezi terbiye-i bedeniyye ve hıfzı’s -sihhaya dâir aylık resimli hır risale çıkaracaktır.

Madde 13 — Güc, Osmanlılar’ın taclim ve idman mahalli olan Ok Meydânı'nı Evkâf Nezâret-i celllesi'nden isticar etmiş ve hâtırât-ı tanhiyyeyi ihyâ eyleyecek sûrette millî bir spor mahalli yapmağa teşebbüs eylemiştir. İcâbı hâlinde İstanbul'un sâ’ir yerlerinde de ayrıca oyun yerleri yapılacaktır.

Madde 14—Güc kıyafet içün eski Türk kıyafetleri ve ser-pûşlan hakkında tedkîkâtta bulumakta olduğundan bi’l-âhare takarrür edecek sûrette kararlaştırılmak üzre şimdilik muvakkaten, merbût numûnesi veçhile elbise ve ser-pûs kabûl edilmiştir.

Madde 15--Güc efrâdı miyâmnda en büyük mertebe-i fazilet vucûd-i milletin huceyrâtı olan köylere hayât verecek mekâtib-i ibtidâ’iyyc muallimliğidir. Güc'ün en büyük mesâ'isi, a’zâsı miyâmndan maksadım te'mın edecek mekteb hocası yetiştirmek ve bunlar vasıtasıyle köylünün vucûdünc ve rûhuna nufûz ederek huyumuzu ce soyumuzu düzeltmektir.

Madde 16— Güc. maksadının ifâsı içün vukûc bulacak icânât ve teberrucâtı kabul eder.

Madde 17- Güe’ün bir bayrağı olacaktır.

Madde 18- Güe’ün ayrıca bir !( A'i’،؛m’ı vardır.

DUHÛL ŞARTLARI

Madde 19—Güe’ün iki sınıf a’zâsı vardır; biri Facâl, diğeri Fahri..

Madde 20 __Fahri a’zâlar, ayda on guruştan aşağı olmamak üzre ta'ahhud ettikleri mikdârda aylık vermekle mükelleftir.

Madde 21 —Facâl a’zâlar jVii^m-.V،؛mr’nin üzerine tahmil ettiği vazâcifi ifâ ile beraber yirmi guruş duhûliyyc ve 1h٦ guruştan aşağı olmamak üzre tacahhud ellikleri mikdarda aylık vermeğe mecburdurlar. Bi’l-umûm mekâtib-i idâdivye ve ânın dûnundaki mekâtib talebesi duhûliyyeden müstesnadır; bunlar yalnız iki guruş aylık verirler.

Madde 22— Facâl a’zâ olmak içün Osmanlı olmak ve hüsn-i hâl ve civârıyle mütchalli bulunmak ve yirmi yaşını ikmâl etmiş bulunmak, harekât٠ı lıedeniyye icrâsına mânic hastalığı olmadığı tab’b raporuyle sâbil bulunmak lâzımdır. Yirmi yaşından dûn olanlar, müteallim sıfatıyle kabul olunurlar.

Madde 23—Facâl ve Fahri a’zâlar İdâre Hey’eti karârıyle kabul olunurlar.

Madde 24—Facâl a’zâlar jimnastik ve spor yapmağa mecbûrdurlar. Jimnastik içün Muller’in mon systeme'i kabul edilmiş olduğundan her a’zâ bu harekâtı tedricen ve muntazaman yapmağa ve muayyen zamanlarda imtihan vermeğe mecbûrdur. Haftada bir gün uzun yürüyüşlere ve bir gün de sporlara iştirâk ederler.

Madde 25 — Sporlar: Uzun yürüyüşler, jimnastik adımı ve âdi koşma, sıçrama, atlamak, yüzgeçtik ve gemicilik (kürek, yelken), alaturka, alafranga güreş, boks, meç, kılıç, kalkan, ok (kemân-keşlik, tîr-endâzlık), cirid, değnek, kargı, binicilik, nişan ta’limleri, disk, bisiklet, otomobil kullanmak, futbol, tenis, golf, hokey, polo, ilâh...

Madde 26 — Yürüyüşler, Kılağuzluk usûlüyle icra olunur. Gerek Kılağuzluk’un gerek oyunların herbiri içün ayn-ayrı ta’limâtı vardır; her a’zâ bunlara tabaciyyet etmeğe mecbûrdur.

Madde 27- Her a’zâ yaşına ve isteğine göre beğendiği bir spora intisâb eder. Gençler herbirine ayrı-ayrı münâvebeten iştirâk edecektir.

Madde 28 — Güe’ün nizâmlarına ve Kılağuzluk ve oyunlar hakkındaki ta’limât ve mukarrerâtına tabaSyyet etmeyen ve yapmağa mccbûr olduğu jimnastik hareketlerini yapmayanlar hakkında İdâre Hey’ct’i Facâl a’zâlardan intihâb edeceği beş kişiden mürekkeb bir Hakem Hey’eti marifetiyle mücâzât tertib ettirecektir. Cezalar derecesine göre Tenbîh, Ihtâr ve Tard’dan ibârettir. Hakem Hey’eti’nin mukarrerâtı, İdâre Hey’eti’nce kâbil-i istînâftır. Güç, terbiye-i bedeniyyesine iclinâeden venumûnc-i imtisâl olacak sûrette mükemmel vucûd yetiştirenleri de derccât-ı muhtelifede takdir ve taltif edecektir.

El-hâsıl Türk Gücü’nün nizâm ve intizâmını Türk terbiyesinin esâsı olan sıra, saygı te’mlu edecektir.

Madde 29—Güe’ün işlerinin çığırından çıkmaması ve temellerinin iyice sağlamlaştırılması içün müstesnâ olarak âtideki İdâre Hey’eti üç sene müddetle iş başında kalacaktır:

Fahri Re’is

Asil Re’Is-i Umûmi: İstanbul Muhafızı Miralay Cemâl Beyefendi

Reis Vekili: Âtıf Bey, Mekteb-؛ Mulkiyye me'zunlarmdan, Fenar-yolu'uda mukim

Doktor: Tevfik Rüşdî Bey, Meclis-i Umür-ı Baytariyye Hıfzı's-sihha Mildir Muavini

Mühendis: Salim Bey, Evkaf Nezareti mimarlarından

Katil: Fahh Rıfki Bey, Dârü'l-Funûn talebesinden, Cibâlî'de mukim

A’zâ: Edhem Nijad Bey, sâbık Manastır Dârü'1-Muallinlini Müdîri, Üsküdar'da mukim

A'zâ: Basri Bey, Nancy Zira'at Mektebinden me'zûn, Beşiktaş’ta mukîm Murahhas-ı Mes'ul: Makine Mühendisi Kuzucu-oğlu Tahsin Bey, Cihangir'de mukim

Yukarda kaydettiğimiz üzre, Türk Gücü'nün kurucularından, Mes'ûl Murahhas'i da olan Tahsin Kuzucu-oğlu’nun, Türk Yurdu'nun 20 Mart, 1913 tarihli II’inci sayısında basılan, Türk Gücü başlıklı makalesinde gençlerimizin rûh bakımından canlanmasında, ma’nen zenginleşmesinde, dolayısıyle milletimizin düştüğü seviyeden yükseltilmesinde şairlerimizin de te'sîri olacağından bahsedilmişti; ayni derginin Nisan, 1913 tarihli 13'uncü sayısındaki Türk Gücü’nün ne Olduğunu Bildirmek içün başlıklı, Türk Gücü adına yayımlanan yazıda ise, her Türk payına düşen İŞİ görürse, muradımıza çabuk ereriz ! „ deniliyordu. Bu yakınma ve isteklerin de te’siriyle Ziya Gökalp ile Mehmed Emin Yurdakul'un Türk Gücü'ne yardımcı olmağa çalıştıkları görülür.

Gökalp, 30 Mayıs, 1913'de İmzaladığımız Londra Muâhadesi'nden sonra, 5 Haziran, 1913'de neşrettiği Hayât Yolu’nda adil şiirini Türk Gücü'ne sunmuştur:

    Yüce Tanrı’m n’içün beni İçli yarattın?
    Yâhûd neden kaygısızlar İçine attım?
beytiyle başlayan,
    Cânân kim, 0, bir gözlere görünmez peri.
    Bir Ay’dır ki gönüllerde parlar izleri;
    Gökyüzünde arar iken ben 0 dilberi.
    Ona gökte değil, yerde: Turan’da buldum!
dörtlüğüyle sona eren bu şiirinde, kaygısız bir çevrede yaşayan içli, gücünü yitirmiş, Allah'ını vicdanında ve Kur'an'da, güvenini îmânda bulan, kendisine öz varlığını her yönü ile temsil eden Türk'lüğe, dolayısıyle Turan Mekfkûresi’ne bağlı bir gencin İztırabını, onu ferahlığa kavuşturacak yolu anlatmıştır.

Balkan Harbi'nin ikinci devresi, 29/30 Haziran'da, Bulgar ordusunun Sırb ve Yunan ordularına saldırısıyle patlak vermişti. Temmuz'un onikisinde Osmanlı ordusunun Çatalca’dan ilerilemesi Bulgarlar’ı telâşlandırmış, bu ayın yirmi ikisinde Edirne’yi, Kırk-Kilise’yi geri almıştık. Gökalp, )'eni Attila başlıklı, Türk Gücü Derneği gençlerine Marş olmak üzre yazdığı şiirini, Bulgarlar'ın kendi sınırlarına çekildiği sırada, Edirne’nin geri alınmasından beş gün önce, 17 Temmuz, 1913’de neşretmiştir; Balkanlar'daki topraklarımızı kaybetmemiz yüzünden duyulan acıyı, zafer sevinç ve ümidlerini anlattığı,

    Ey Avrupa bu belâdan
    Sen nereye kaçacaksın ?
    Bir İkinci Attila’dan
    Çok gözyaşı dökeceksin !
    Kaçışıyor düşman geri,
    Yürü Yürü ! Türk askeri !
kıt’asını da içine alan bu şiirinde Turancılık mefkuresine yer vermiştir. Sonraları, Diyârbekir’den Ankara’ya dönüşünde uğradığı Adana’da, Ocaklar’ın gayeleri, vazifeleri hakkında Türk Ocağı’nda verdiği konferansında, “Türk Ocağı birçok adlarda da teşekkül etmişti: Türk Gücü, Türk Derneği.. Birisi sporla, sihhatle, bedenle millî nokta-i nazardan uğraşmağı gaye edinmiş, diğeri İlmî tedkıklerle uğraşmağı.. Ocak bunları tevhıd ve meze etmiş, ayrıca îctimâciyât’la da uğraşmıştır„ demesi, bu derneği mühim saydığını gösterir.

Birinci Dünyâ Savaşı dolayısıyle, 2 Ağustos 1914'de, Rusya’ya karşı Almanya ile ittifakı imzalamış, seferberlik i’lân etmiştik. Mehıned Emin Yurdakul’un, bu yılın Kasım'ında basılan Türk Sazı’ndaki, “Herkim benim Türk rûhuma dokunursa: Ona ölüm !... „ mısrâ'ıyle sona eren, başlığı da Ona ölüm olan şiiri de Türk Gücü’ne sunulmuştur.

Birinci Dünyâ Harbi’nin başlamasından üç ay kadar önce, Türk Yurdu’nun 14 Mayıs, 1914 tarihli sayısındaki Turan Cem'ivyeli Re’îsi Kont Teleki başlıklı yazıda, Kont Teleki'nin Peşte’den İstanbul’a geldiği, Türk Ocağı ile Türk Yurdu îdâre-hânesi’ni ziyaret etliği, "Büyük Turan ırkının Türk gençliğinde, kaynayan ve taşan bir hayâl ve faâliyyet eseri,, gördüğü, buna, Turanîlik Emeli'ne yardımcı bir ırkdaş sıfatıyle sevindiği. Ocaklılar’) tebrik ettiği haberi verilmiştir. Aynı mecmuanın. 28 Mayıs tarihli sayısındaki Güccülük başlıklı yazıdan, Türk Ocağı’nda, Türk Gücü menfaatine verilen müsâmere dolayısıyle bu derneğin Mes’ûl Murahhası Kuzucu-oğlu T ahsin Bey'in konuşmasının metni neşredilmiştir:

"Büyük Turan’ı özleyen yeni, uyanık Türk dünyâsı, Turan’ın altun tâcını taşıyacak saltanat binasının dört direğini dikti: Türk Bilgi Derneği,

Türk Yurdu,Türk Ocağı ve Türk Gücü.. „ cümleleriyle başlayan bu hitâbede, bu derneklerden ilk ikisi hakkında kısaca bilgi verildikten sonra, Türk Gücü üzerinde durulmuştur; Türk Gücü: Tâ Karakurum’da fışkıran taşan, coşkun akınlarıyle bütün dünyâyı kaplayan, bükmedik bilek, kırmadık kılıç, vurmadık kala bırakmayan, fakat bu gün düşkün, dağınık Türk kuvvetini yeniden varedecek, yaşatacak, Türk’ün o açık alnını yeniden yükseltecek, o yılmaz keskin güzünü yine parlatacak, o geniş göğsünü yeniden kabartacak, Dernek'in meydancısı, Ocak'ın bekcisi, yurdun koruyucusu. Turan'ın akıncısı olacak ! „ ; “Gelelim maksada ermek, Turan'a varmak içün gidilecek yollara: Türk Gücü milli idmanlardan, milli kuvvet oyunlarından, kılıçtan, kalkandan, oktan, yaydan, kargıdan, ciriden, kerbiç gibi balçıktan kuvvet almak istiyor. ,, Talisin Kuzucu-oğlu bu hitâbesinde, derneğin şu'beleri, çalışmaları hakkında da bilgi vermiştir:

“Bu gün, 'Türk Gücü kurulalı tamâm ondört ay oluyor ki Rumeli'de Edirne, Tekfur-dağı, Gelibolu; Anadolu’da, o yaradlet, yoktan var edici Anadolu'da Bursa. Kütahya, Balıkesir, Çanakkal'a. Burdur, İzmir, .Mersin, Adana, Ankara, Konya, Samsun, Erzurum, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Zara. Tatay, Antalya, Kilis, Anteb, Urla, Ceyhan olmak üzre tam yirmialtı şubemiz var. Konyalılar İkiyüz lira sarfiyle mükemmel bir endaht yeri yaptırdılar; muntazam ateş ta’limleri yapıyorlar. Ankaralılar at yarışları yapıyor. Konya, Sivas, Erzurum cirid oynuyor. Ve’l-hâsıl Türk gücü, Anadolu'da tim ma’nasıyle uyanmıştır. Türk Gücü bu sene ilk büyük İçtimâini bütün kollarının iştirakiyle Söğüd-yaylası'îda yapacak,, bilgisi verilmiştir.

Ayni hitâbeye, hanımlar İçin olan müsâmerede de yer verilmiş, onlarla ilgili bir ilâvede, 'Türk Gücü’nün Hanımlar Şu’besi’nin açılması teklif edilmiş, Hanımlar, milleti kurtarınız, bize yardim ediniz; uzaktan yardim ediniz. Türk Gücü'ne bİr Kadınlar Şubesi açınız ve memlekete güçlü, kuvvetli valideler, vatan mudafi'lerine gürbüz, kahraman arkadaşlar, Turan’ın akıncılarına yılmaz, yorulmaz yoldaşlar veriniz ! ,, denilmiştir.

Kuzucu-oğlu Tahsin Bey, daha önceleri neşredilen makalelerinde olduğu gibi, bu konuşmasında da, 'Türk Gücü'nün bir cemiyet, bir cimnastik kulübü. Alman cinmastikinin müdâfi'i, İsvec, Muller metodlarını, İngiliz sporunu taklidden yana olmadığını tekrarlamıştır; Türk Gücü Avrupa'dakiler gibi, milli savunma bakımından mühim te’siri olan gençlik teşkilâtı da değildir. “Türk Gücü, bütün memleketi kavramak, memleketin bütün gençliğini, dinçliğini kucaklamak isteyen milli bir müessesedir. Cimnastik vâsıtadır; maksad değildir,, ; maksadımız, Türk gücü her şeye yeter düşüncesine, “bu kanaate, Kelime-i Tevhld’e olan imânımız kadar metin bir i'tikad ile sarılarak, dilimizde Kelime-i Tevhid, kafamızda şi’ârımız, gücü, kuvveti, varı, yoğu bir uğurda sarf etmek, güdüleri, silahşorları bir uğurda fedâ etmektir ki, o uğur da büyük ve mukaddes Turan’dır„ cümleleriyle konuşmasına son vermiştir.

Türk Gücü’nün, Türk’lüğü maddi, ma'nevi her varlığıyle canlandırıp, yaşatacak nesiller yetiştirmek, Türk birliğini sağlamak maksadıyle kurulan, Türklük-lslâmük milliyet anlayışım benimseyen spor kolu olduğu anlaşılır. Türk Ocağının çalışmalarına bu bakımdan yardımcı olan, memleketimizin Balkan Harbi yenilgisinden sonraki en sıkıntılı günlerinde. Turan Mef- kuresi'nin siyâsî ve edebî bakımdan kuvvetlendiği sıralarda kurulan bu gençlik derneği, acaba, varlığını ne zamana kadar sürdürebilmiştir? Bildiğimiz, Birinci Dünyâ Savaşı'na katılmak üzre olduğumuz 1914 yılı ortalarında, Rumeli ve Anadolu'daki yirmialtı şubesiyle, çalışmalarını şevkle yürütmekte bulunduğudur. Savaşların, siyâsî buhranların. Fırkalar arasında çekişmelerin sürüp gittiği yıllarda, varlığını ne zamâna kadar koruyabildiğini aydınlatabilecek malzemeyi henüz elde etmiş değiliz[1] .

B— İNEBOLU Gençler Mahfili

Osmanlı Devleti ile. Birinci Dünyâ Savaşının galib devletleri adına İngiltere ile, 30 Ekim, 191de Mondros Mütârekesinden sonra, Mayıs'ın onbeşinde İzmir, yirmibeşinde Manisa, yirmiyedisinde Aydın, Yunanlılar tarafından İşgal edilmişti. Dokuzuncu Ordu (sonradan üçüncü Ordu) Müfettişliğine getirilen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs'ta Samsun’a ayak basmış, 21/22 Haziran'da, yurdumuzun tehlikede olduğunu, istiklâlimizi milletimizin azim ve karârının kurtaracağım Amasya Tamimi ile i'lân etmiştir. 23 Temmuz—7 Ağustos, 1919 arasında toplanan Erzurum Kongıresi'nde, vatanimizin kurtarılmasıyle ilgili karârlar alınmıştır, İnebolu Gençler Mahfili'nin kurulduğu, bu kongırenin başladığı günlerde,Kastamonu’da yayımlanmakta olan Açık Söz gazetesinin 27 Temmuz, 1919 tarihli 7'nci sayısında bildirilmiştir:

"Rehâ ve İstihlâsımız için te'âfi-i efkâr eylemek ve vatan ve millete bir hizmet-i ma arif-perverânede bulunmak emeliyyesiyle, İnebolu'da Gençler Mahfili nâmıyle bir mahfil kuşâci edildiğini istihbar ediyoruz. Vilayetimizde, vatanin şu elemnak devresinde, ona rehâkâr ellerini en evvel uzatmak şerefini ihraz, eden genç kardeşlerimize beyânı tebnkât ile muvaffakıyyetlerini ez-dil u cân temenni ederiz,, denilmekte idi. Bu mahfilin kurulmasında, Çanakkala ve Irak savaşlarında kahramanligiyle ün kazanan Yüzbaşı Osman Nuri Bey'in, inebolu'daki görüşme ve uyarmalarıyle gençlere, halka verdiği cesâretin mühim te’siri olmuştur. Bu derneğin mühim bir kuruluş olduğunu, metnini aynen verdiğimiz İnebolu Gençler Mahfil'inin Nizam-ı -Name-i Esasisi aydınlatmaktadır:

CEMlYYETlN İSMİ VE TEŞEKKÜLÜ

Gençler Mahfili nâmı altında hir cem'iyyel teşekkül etmiştir, Gem'iyyetin merkezi İnebolu'dur. Muhit ve mücavir kaza ve nevâhidc de şuâbâtı olabilir.

CEM lYYETlN MAK.SADI

  1. Seviyye-i muhiti nazar dikkatten uzak tutmayarak ve halkın si'a ve kabiliyyet-i İrfanını göz önünde bulundurarak siyasiyyâttan ari olmak şartıyle memlekette terbiye-i milliyyeve tarihiyye ve ictimâ'iyyeyi te'mın etmek, kura ve nevahi ili- sıkı temas etmek
  2. Gem'iyyet, bu maksadım te’mtne suver-i âtiyye ile çalışacaktır. Risàie ve gazete neşretmek, konferanslar vermek, gece dersleri ve mektebleri açmak, kilablar yazmak, fukaraya, zu al ya itam ve evlâd-1 şühedâya, sanatkârlara mu avenet etmek, memlekete müstevli elan dilenciliği kaldırarak hakiki fukarayı ayırıp, bunlardan kabil-؛ istihdam olanlarına İş bulmak
  3. Terbiye-i esasiyyeden büyüklere hürmet, küçüklere mahabbet hissini yükseltmek. ecdadımıza aid büyüklükleri rıumûne-i imtisal olmak üzre halka anlatmak, unutulmağa yüz tutmuş milli san’atlari canlandırmak İçin tcşcbbüsât-1 lazımede bulunmak
  4. Fakir çocukları okutturmak, meliteli talebesinin muhtac olanları İçin kitab, defter, kalem, kâğad, elbise, ayakkabı tedarik etmek
  5. Halkı, eyyâm-1 mubârekeye liürmet etmece teşvik ve da'vet ve bu hususta mebâlâtsızhğı görülen zevati irşâd ve İkâza gayret etmek, herşeye tercihen dini mevbze ve içtimâlara lıalkı alıştırmak, cami', mt-scid ve kabristân gibi mahallerin hüsn-i muhafazası İçin teşvîkât-ı lazımede bulunmak
  6. İhtikar, ihtiras ve menfa'at-perestlik hislerini halktan gidermeğe çalışmak
  7. Düğünlerde mustahsen adeti mııhâfaz٠a ve luzumsuz i'tiyâdât ve masâriatt kaldırmağa çalışmak
  8. Müskiratın maddi ve ma’nevi zararlarım anlatarak halkı bundan vaz geçirmege çalışmak. Mahfilin esâs gayesi bi'1-hâssa avâm kitlesine dâlıil olan aksam-, milletin seviyye-i fikriyyesini esâsât-t dlniyycden hiçbir veellile a yolmayan asri kanâ'atlerle tenvir etmek olduğuna nazaran İcâbında hükimct-i mahalliyyeden muzaheret taleb eder.

SUVER-1 DEHÜL

  1. .Mahfile dâhil olmak isteyenlerin hüsn-i hâl ashâbındaıı olması meşruttur. A’zâ kaydolunurken 30 gııruş duhûliyye '"ermek lâz.ım olduğu gibi, mâhiyye ta'ahhııdâtı olan 20 guruşıı da muntazaman te'diye etmek şarttır. A'zây-i fahriyye ta'ahhudiyyesi asğari 20 guruştur.
  2. Mahfilin vâridâtı a'zây-i dâime ye fahriyyenin duhûliyye ve mâhiyye ta'ahhudiyyeler, ashâb-1 hayrın teberru'âtı ve usülü dâiresinde tertib edilerek müsamere ve i؛ânâttan mutahassıl meblağdan ibarettir.

TEŞKİLÂT

  1. Mahfilin bir Hey'et-i idariyye'si vardır. Bu da bir Reis. Kâtib ve Murahhas, Muhâsib-İ Mestli ve iki a’z.âdan i iril ret tir. Ayda bir daf'a Hey'et-i Umûmiyye içtimâ' eder. Bu İctimâ'da Hey'el-İ ümûmiyye tarafından ekseriyyetle intihab edilmiş üç zât hisâbâta bakabilir.
  2. Hey'et-İ İdâre’yi Re'lş’in her zamân İctimâ'a da'vet etmesi salâhiyyeti dâhilindedir. Hey'et-İ Umumiyye, Hey'et-İ İdâre kâriyle İctimâ'a da'vet olunabilir.
  3. Hey’et-İ İdâre’yi, Hey'et-İ Umûmiyyc intihâbeder. Müddeti hizmetleri, fahri olmak üzre üç aydır.
  4. Hey'et-İ İdâre, gerek muâmelât-1 câriyye ve husüsât-ı sâirede, ıcâb ederse Hey'et-İ L'mtmiyye'nin mu'âvenctini taleb eder.
  5. Hey'et-İ idare, la- kil haftada bir defa içtimâ' eder ve bu İctimâ'da Mahfile âid husüsâtı müzâkere eder.
  6. İleride görülerek luzum üzerine Hey’et-İ Umtımiyye'nin ekseriyyeti ile Nizam

-Name ta'dil edilebilir.

Gençleler Mahfili mensûbları, Cumhuriyetin İ’lânındtm sonraları, çalışmalarını yeniden sürdürmeğe başlayan Türk Ocağı çevresinde birleşmişlerdir. 1928'de tertipledikleri piyango dolayısıyle elde ettikleri epeyi para ile, oturdukları Ocak bilâsını ta'mir ettirip döşettikleri gibi, aletlerini, hocalarını da te’min ederek kurdukları Müzik Kolu'nda, spor dalında da verimli çalışmaları vardır[2].

C—Kastomonu Gençler Kulübü

İstiklâl Harbi'nde Millî Kuvvetlere bağlı olarak İnebolu’da askeri teşkilat kurulmuştur. Silâh, cebhane, erzak, .giyecek v.b. şeyler, İnebolu iskelesinden Çankırı’ya, oradan Ankara'ya, Cebhe'ye gönderiliyordu. Tırabzon'dan vapurlarla nakliyye İşleri başlayınca, inebolu yolu, dolayısiyle Kastamonu yolu, Ankara'nın bir üssü haline gelmişti. Burada pencere demirlerinden süngü, kasatura, kılıç yapan ustalar bulunduğu gibi.

bunlardan da birkısmı Ankara'ya gönderilmiştir[3]. Açıksöz'cü Hüsnü’nün kaydettiği gibi, “İş görebilecek yaştakiler Cebhe’de idi. Köy ihtiyarlar ve kadınları ki nakil işlerini onlar yapıyor; her gün, her saat, yüz, İkiyüz kağnılık, İki-üçyüz hayvanlık bir kafilenin Ankara’ya doğru geçtiğini görüyorduk ve bu kağnıları, hayvanları sevk edenlerin çoğu kadınlardı. Cebhe’de harb eden erkeğine köylü kadını, erzakını ve cebhanesini, İcâbına göre sırtı ile de götürüyordu[4].

Kastamonu'da, Mondros Mütârekesinden sonra ihtiyat Zabit Cemiyyeti kurulmuş, Tüzüklerine göre, geçimlerini yoluna koymağa. Birinci Dünyâ Savaşından sonra bozulan maddi hayatlarım düzeltmeğe çalışılacaktı[5]. istiklal Harbi başlayınca Kastamonu Milli Kuvvetlerle birleşmiş. Açık Söz tdârehânesi bu cem'iyyet mensublarının ve diğer gençlerin toplantı yeri halini almıştır. Kastamonu Gençler Cem'iyyeti, ihtiyat Zabit Cem’iyyeti ile ayni sıralarda doğmuştum. Kastamonu Havalisi Kumandam Osman Bey, bütün gençleri İçine alacak bir kulübün kurulmasını, kendilerine yardımcı olacağını söylemiştir, ilk toplantılarım Dâru’l-Kurâ Medresesi'nde yapmışlardır[6].

Nureddin Peker'in verdiği bilgiye göre bu toplantı 24 Ocak, 1920 Cumaertesi günü, aynı yerde. Mahir Efendi medresesinde yapılmıştır. Açık Söz’ün 25 Ocak tarihli, 31’inci sayısından Gençler Kulübü'nün teşekkül ettiği, o hafta İçinde Nizâm-Nâmesi'ni hükümete verdiği anlaşılır:

“Teşekkül etmek üzre olduğunu yazdığımız Gençler Kulübü, bu hafta Nizam-Name’sini hükümete takdim etmiştir. Çok söylemek ve çok va،ad etmekten ziyâde, az söyleyip çok iş yapmak gayesine doğru yürüyen müteşebbislerin muvaffak olmalarını temenni ederiz. Halkımızın vahdet ve tesânüdü, vatanımızın ،umrân ve terakkisi hususunda çalışacağını va،ad eden Kulüb’ün, ahâlîmizin mazhar-ı rağbet ve muaveneti olacağını ümid ediyoruz; fi'l-haklka bidâyet-i Meşrûtiyyet’ten beri yaldızlı cümlelerle, parlak va،adlerle meydâna getirilen cem،iyyetler, kulübler, derneklerin bir mevcûdiyyeti kalmamıştır ve bu ekserimize cem،iyyetlerin, kulüblerin, derneklerin menâfi،-i umümiyyeye hadim olmadığı fikrini verdi; fakat sırf içtimâ،¡ derdlcrimizle uğraşan ve yâhûd ،umrân ve tesânüd hususunda birleşen ve yâhûd bıkes ve mazlumlara mu،âvenet gibi bir gaye istihdâf eden cem،iyyetler yaşamış ve halka her hâlde faydası dokunmuştur, tddiâmızın en beliğ delilini Hilâl-i Ahmer cem،iyyet-i müşfikası teşkil edebilir. Balkan Herbi’nden evvel, ez-cümlc Harb-i L'mûnıî’de, milletin yaralı, bıkes ve muhacirevlâdlarına ettiği ve el-ân da edegelmekte olan şefkat ve insâniyyete bütün tslâmlar’ın, ez-cürnle yaralı insânların kalbinde en büyük, en mukaddes bir cem’iyyet olarak yaşıyor; binâ’en-aleyh muhitimizde teşekkül etmekte olan Kulüb’ün de böyle inşânı ve ahlâkî gayelere istihdâf ettiği görüldükten sonra onun yaşayacağına ve muvaffak olacağına eminiz. Allah muvaffak eylesin ! ,,. Kastamonu Gençler Kulubü’nün Nizam-Name’si, dört maddeyi içini almakta idi:

  1. Kastamonu’da Kânûnısânî’nin 24’üncü. Cuma،aertesi gününden i’tibâren Gençler Kulübü nâmı ile bir mahfil açılmıştır.
  2. Kulüb’ün maksad-ı teşekkül ve gayesi: Gençler arasında tesânüd ve uhuvveti te’sîs ve te’yîd ile terbiye-i ictimâ،iyyenin esâsât-ı dîniyye, ahlâkıyye, milliyye dâiresinde te،âli ve tekemmülüne ve memleketin maddî, ma'nevi her türlü asri ihtiyâcâtını te’mine çalışmaktır (Buradaki gençlerden maksad, ihtiyâeât-ı medeniyyeyi müdrik ve idrâke musta،id her ferdine şâmildir).
  3. Kulüb’ün hiçbir siyâsî fırka ve cem،iyyetle alâka ve irtibatı yoktur.
  4. Cinâyetle mahkûm, sû’-i hâl ile müştehir bulunmayanlar a’zâ olurlar[7].

Açık Söz’cü Hüsnî Bey’den edindiğimiz bilgiye göre, Gençler Kulübü, Nizâm-Name’sinin kabûlü üzerinde, Dâru’l-Kurâ Medresesi’nin üst katındaki büyük odada, 7 Şubat, 1336 /1920’de resmen açılmıştır. Müdürü, Kara Hüseyin-zâde Abidin Bey, Fahrî re’ısi Kastamonu Vâlisi Cemâl Bey’dir; bunlar ve Osman Bey, haftada iki-üç defa Kulüb’e gelmekte idiler.

Kulüb'ün bir Mûsikî Şubesi de vardır; 9 Mayıs, 1920'de î'eryâdî Hâfız îsmâil Hakki Efendi ile Ali Dede'nin verdiği konser, Kastamonuluların hâtıralarında yıllar boyunca yaşamış, Kulüb'ün müsıki tadını yayma, yaşatma bakımından mühim te'siri olmuştur. Heyecanla çalışıyorlar, i'âne topluyorlar. hâli-vakti yerinde olup da az i'âne verenleri Vâli’ye haber vererek yardim mikdârını artırıyorlar, asker çadırlarının iyi iple yayılıp, yapılmadığını gözden geçiriyorlar, askeri işlerde de çalışıp yardımcı olu- yorlardı. Birliği temsil eden a'zâları. filen de birer mücâhiddir[8].

Sivas Kongresi'nde seçilen Hey'et-i Temsiliyye ile bu kuruluşun Başkan'ı Mustafa Kemal Paşa'nın 29 Aralık, 1919'da Ankara’ya gelmelerinden bir ay kadar sonra, 24 Ocak. 1920’de kurulan. Nizâm-Nâme'si resmen kabul edilip 7 Şubatta açılmış olan Kastamonu Gençler Külübü'nün Gençlik adlı, biraz sonra üzerinde duracağımız mühim bir dergisi de yayımlanmakta idi.

II Gençler İÇİN Gazete ve Dergiler

Gençler İçin yayımlanmış olan gazete ve dergiler hakkında bilgi verirken, 1911’de Selanik'te neşredilmeğe başlanılan Genç kalemler, aynı yılda İzmir'de çıkarılan Gençlik, 1912-14'de İstanbul'da basılan Genç Mühendis ve Genç Kim- yâger, yine İstanbul'da 1918'de çıkarılan Genç San'a/kâr ile, 1919-20'de çıkarılan Genç Yolcular gibi edebi, ilmi, fenni gazeteleri, dergileri ele almış değiliz. Gençlerin olgunlaşması İçin iler sâhada yazılara yer veren, sayfalan onların yazdıklarına da açık olanlar üzerinde duracağız.

1 Gençlik Duygusu adıyle, onbeş günde-bir neşr olunan edebi, ictimâ’î, fenni Türk gazetesinin ilk sayısı, 15 Mart, 1914 de yayımlanmıştır; Mes'ûl Müdürü, Kaymakâm-zade Ahmed N'ecâtî, İdâre yeri ise, Çarşı Kapı'da,

Aziziyye Apartmanının 4 numaralı dâiresi idi. Başlığının altında, “Sahıfelerimiz gençliğin yazılarına açıktır,, cümlesi görülür. Ancak bu birinci sayısını görebildiğimiz Gençlik Duygusu'nun, ne maksadla neşredildiği Gençlik Vuruşu adlı İmzâsız baş-yazısında anlatılmıştır:

،،....Nur-ı istiklâlin sindesinde bir nur-1 f'a'âl vardır ki 'Türk ve İslâm gençliğin millî, dînî, vatani, içtimâ'i, İktisâdı mücâhedâtı ile mütevâzi ؛azm, sebât, irâdelerinin bi'1-fil sâha-i tatbikat ve ؛ameliyyâtta liem-âhenk olarak cereyanı, o mukaddes ruhun nişâne-i zî-şâm, vâlid-1 azamet-feşanı olmasıdır,

"İşte o ruh ki gençlik duygusu, gençlik kayğusudur. Onun mefkuresi ancak bu nura koşmak, nur ile yaşamaktır; çünki istikbâlin hazineleri, saadetleri, kâşaneleri hep bizimdir.

“Son acı hakikatlerin karşısında dimağlarımız oğuştu. Acz ve zillet İçinde kaldık; fakat bu gün o müdhiş öldürücü hakk derin iler bircileri bize bir ders, bir ders-i ibret verdiğine emin olduğumuz içün biz çalışmak, anlatmak isteriz.

“Gazetemizin mesleki, gençlik duygusunun ğâye-i ârnâli olan Türklük esâsâtına ve zavallı 'Türk gençliğinin terakki ve te'âli-i ruhiyyesine hizmet etmek niyyet-i halisânesiyle matbu âta atılarak bu bâbda tekmîl Türk gençlerini bizim ile teşri k-i mesa'iye da'vet eyleriz. ,,

Sayfa numaralan kaydedilmemiş olan, yanılmıyorsak orta sayfalan kaybolmuş dört sayfadan İlıârct Gençlik Duygusu'nun bu ilk sayısında Hasan Sabri imzâlı, Kara Cihan başlıklı, Rumeli İçün ilhâfı bulunan bir şiir ile, Cebbâr-zâde Halil Rüşdi'nin Genç Osman adlı, bu hususta kısaca tarih bilgisini İçine alan bir yazısı vardır.

Gençlik Duygusu’ndaki İ'lân dolayısıyle, bu gazetenin yayımlandığı günde, 15 Mart, 1914 de gündüz hanımlara, gece beylere, Maârif-İ Umumiyye Nâzırı Şükrü Bey himayesinde. Gençlik Duygusu menfaatine bir musâmere verileceğini de öğrenmiş oluyoruz. Genç Osman— Vak'a-ı Dilsûz-1 Şehââet adlı tarihi piyes temsil edileceği, kimin Bey tarafından, bu gece dolayısıyle yazılan şiirin okunacağı da bildirilmiştir[9].

2 —Gençler Defteri, 29 Mayıs, 1:5:0/11؛ Haziran, 1914—10 Temmuz, 133(1/23 Temmuz, 1914 arasında yayımlanmıştır; başlığının altında, "Gençler içün çalışır, yarim aylık mecmua„ kaydı görülür; ,Müessis ve Müdürü: Muallim Ahmed Halid'dir. İdâre yeri İstabul'da Gağal-oğlu'ndadır.

Gençler Defleri mecmûasının birinci sayısında Gençlerimize adlı, Ahmed Cevad İmzâsıyle olan baş-yazıda, derginin neşrine neden lüzûm görüldüğü ve maksadı anlatılmıştır:

“Birkaç ay evvel. Talebe Defleri'nin açtığı bir müsabakaya gelen yazılar bizi hayrette bırakmış idi.... Halid .Bey, bu yazılar İçin bir Gençler Defleri neşretmek tasavvurunda olduğunu söyleyince, bu muşib fikri nasıl takdir edeceğimi bilemiyordum. Cidden, Osmanlı gençliği İçin beyle bir mecmuaya şiddetle İhtiyâç vardı. Öyle bir mecmua ki, sırf onların eserleriyle, nesir ve nazımlarıyle tezeyyün ederek İntişâr etsin !,, ; Fıransa liselerinden birinde, İstikbale doğru—Pervâz ismiyle bir dergi neşredildiğinden. Gençler Defter'inin de Osmanlı gençlerinin pervâzı olacağından bahsedilmiştir.

Sözü edilen Tazı Müsabakası, Talebe Defleri'nin 29 Ocak, 1914 tarihli sayısında i’lân edildiğini gördük; biri, Lakir bir balıkçının hayâtını bütün sefaletleriyle canlandıran, öteki ise dârü'l-aceze bahçesinde güneşlenen hasta ve zâyı'f İhtiyârları gösteren ünlü tablolardan biri seçilerek edebi, hissi bir makale yazılması isteniliyordu. Kazananlardan birinciye Fikret'in Rebâb-1 Şiksle'si, İkinciye Haluk'un Defteri verilecek, bu yazıların bütünü Talebe Defleri’nde basılacak, başarılı görülen diğerlerinin adlan, yazılarından seçilen parçalar neşredileceliti[10].

Talebe Defteri’in 26 Mart, 1914 tarihli sayısındaki Türkçe Kitabet Dersi Mekteplerimizde ne Hâldedir—Müsabakamız vesilesiyle başlıklı yazıya göre, gençler tarafından ancak sekiz yazı gönderilmiş, bunların hepsi balıkçıyı tasvir eden tablo dolayısıyle yazılmıştır. Gönderilen sekiz müsvedde yazı kaideleri, müşâhede, kelime, gramer ve sintaks bakımından yanlışlarla dolu olduğu, örnekler de verilerek tenkid edilmiş, balıkçının acıklı hayâtıyle ilgili tablo tekrar yayımlanmıştır[11].

Gençler Defteri’nin ilk sayısı 11 Haziran, 1914’de çıktığına göre, bu makalenin neşrinden yaklaşık ikibucuk ay sonra, epeyi yazı gönderildiği anlaşılır. Ahmed Cevâd’ın, Gençler Defteri'nin başyazısındaki, “Birkaç ay evvel Talebe Defteri'nin açtığı bir müsabakaya gelen yazılar bizi hayrette bırakmış idi,, cümlesi, bunlar arasında çok başarılıların bulunduğunu. Gençler Defter'inin böyle yazılan neşretmek ihtiyacından doğduğunu ortaya koyar.

Gençler Defleri'nin birinci sayısı. Fethi ile Sâdık'ın, Şehid layyârecilerin ruhlarına ithaf edilmiştir„ , Talebe Defleri’ nin 23 Nisan, 1914 tarihli sayısında bildirilen yazı musâbakasının konusunu, vazife uğrunda şehid düşen üç tayyârecimiz hakkındaki duygularının, düşüncelerinin manzum, veya mensûr olarak yazılması teşkil ediyordu[12]. Gençler Defleri’nin birinci sayısında, M. Necât'ı Âsmân Fâtihleri’ne başlıklı, birinciliği kazanan şiirine de yer verilmiştir. Her sayısı sekiz sayfayı İçine alan Gençler Defter’inde tanınmış şahsiyetlerin yazıları da vardır. Bunlara örnek olarak, 1’inci sayısındaki ؛A (ö) Seyfeddin (Ömer Seyfeddin) imzâlı. Fen Sayfalarından— Mâyi’leri Soğutmak içün başlıklı nesri; 2'nci sayıdaki, Suad Fâhir (Ismâil Hikmet Ertaylan)'ın Sadef adlı şiirini, öğüdcü mahlasıyle Nâhid'in Kemani başlıklı nesri, 4’üncü sayıda yine Suad Fahir'in Gençliğin Sesi şiirini, Toplu İğne (Hamdullah Subhi)’nın imtihan başlıklı, bu husustaki heyecânları, düşünceleri anlatan mensûr yazısını verebiliriz. Gençler Defteri’nin bu 4’üncü son sayısında, gençlerin ayni dergide yayımlanan yazılan dolayısıyle, yine gençler tarafından yazılacak terkler de istenilmekte idi[13].

3-ilk sayısı 4 Kânûmsânî, 1335 (4 Ocak, 1920)'de yayımlanmağa başlayan Genç Kadın, “Şimdilik onbeş günde-bir çıkar ahlâkî, İçtimâi, edebî mecmuadır. ,. imtiyaz Sâhibi Kara-Hisarlı Fuad Şükrü, Müdiresi Fatma Fuad, Mes'ûl Müdîr’i Süleyman Tevfik olduğu kaydedilmiştir; îdâre-hânesi İstanbul'da Kütübhâne-i Sûdî üstündeki husûsî dâiredir. Mahmûd Bey Matbaasında basılmakta idi. Yalnız 1 ve 8'inci sayılarını girebildiğimiz bu derginin, ilk sayısındaki Mudiriyyet imzâlı. Meslekimiz adil baş yazıda ne maksadla neşredildiği kısaca arılatılmış, bu arada, “Bir milletin terakki ve te'âlişi içün en emin ve en kestirme yolu kadılarımızı yekseltmektir„ ; “Bir İslâm ve bi'1-hâssa bir Türk kadim, bir Fransız, bir İngiliz, bil- Alman, hele hiç de bir Amerika kadını değildir; çünki her kavim ve milletin kendine mahsûs irsi, İçtimâi, dînî, siyâsî, kânûnî birtakım kuyudu, an a lâtı vardır ki bunları İhmâl etmek pek büyük bir hatâdır,, denilmiş, bunlar bir yana bırakılarak yalnız taklidle İş görmeğe çalışmanın kadınlıkla ilgili meselelerde ilerilemeğe değil gerilemeğe yol açacağı belirtilmiştir. Derginin bir formalık bu birinci sayısında Kadın ve Kadınlık başlıklı imzasız, Fuad Şükrü’nün Düşüncelerim, ayrıca Mekteblerde Ehemmiyyet Verilecek Ahlâktır musahabelerine, Halide Nusret Kâzımi (Zorlutuna)’nin Zavallı Gençlerimiz başlıklı, Üsküdar Adliyye Dâiresi’nde çalışan genç, câhil bir me'mûrun Türk kadınlarını hor gördüğünü, Hıristiyan kadınları zeki kabul ettiğini anlattığı içtimâ’i hikâyesi ile, ServilerTine Babam içün başlıklı hissi yazısına, Tabıb’in Cinâyeti adiyle dilimize çevrilen bir tefrikaya yer serilmiştir. Genç kadınların seviyece yükseltilmesi için çıkarılan bu tek kadın dergisinin sekizinci sayısında yayımlananların da —Hâlide Nusret imzâh, Ahlâkî: Tesettür adlı musâhabe dışında— çoğunu hikâye, mensûr şiir, şiirler teşkil ettiğinden, hedefine pek ulaştığı söylenilemez[14].

4 — Gençlik için yayımlanan, çevresinde gençleri toplayan dergilerden önde geleni, Kastamonu Gençler Kulübü tarafından çıkarılan Gençlik mecmuasıdır.

“Kastamonu Gençler Kulübü tarafından onbeş günde-bir neşrolunur İlmî ve edebî mecmûa,, Gençlik, 3 Safer, 1339/17 Teşrinievvel, 1336 (1920)— 23 Şevvâl, 1339/30 Haziran, 1337 (1921) tarihleri arasında onsekiz sayı neşredilmiştir. îmtiyâz Sahibi, Mes’ûl Müdürü Fazlî-zâde Ahmed Hulusi’dir[15].

Derginin ilk sayısındaki Yolumuz ve Dileğimiz başlıklı, Kastamonu Gençler Kulübü imzâh baş-yazıda, ilim, san’at, ilerileme ve medeniyyetin gösterdiği yolda, gençleri ma’nen yükseltip olgunlaştırmağa çalışılacağı, onların düşünce, duygu, kanâat ve ihtiyâçlarını anlatabilmelerine sayfalarının açık bulunacağı kaydedilmiştir. Gençler Kulübü’nün, “dinini, milliyyetini tanır, din ve milleti uğrunda çalışır a’zâlarıyle„ , bunların yardımıyle er-geç bu mecmûada ta’kıb ettiği ve edeceği gayede başarıya ulaşacaklarına inandıklarını bildirmişlerdir[16].

Kastamonu Matbaasında yayımlanan Gençlik dergisindeki Neden Geri Kalmışız, İslâmıyyet'te Sa’y re Servet, Yeni Türkiya, Ren Bir Türk'üm, Memleket Suları Ma’â rif Siyâseti,Firengi hakkında, Anadolu Durü1-Fununu, İzdivâç, Milli Uyanıklık, San'tkârlarımız v.s makale, musâhabe başlıklar, gençleri de ilgilendiren muhtelif mes’ele ve konuların ele alındığını gösterir. Dergide, o sıralarda Kastamonu Sultânisi Müdürü olan Slehmed Behçet (Yazar) 'ın şiirleri, nesir şeklinde muhtelif nevi'deki yazıları, o çevrenin tanınmış sant'atkârları kalemiyle hemen iler nevi'deki edebi yazılar görülür. Gençlerden Rodoslu Bahri Vedad ile, H ( ح ). Şâik. Vehbi Şâik (Orhan Şâik) inzali, dikkati çeken şiirlere hemen her sayısında rastlarız.

Gençlik dergisindeki yazılardan ba'zılarında, kimlere âid olduğunu henüz tesbit edemediğimiz. İğreti adlar kullanılmıştır; 1908den sonra İstanbul’da neşredilen Davul, Eşref, Şehbâl mecmualarındaki gibi Fıkralar, Latayif başlığıyle. Handan İğreti adiyle, Gençlik dergisinde de epeyi yer aldığı görülür.

Dergi tarafından, gençler İçin, konu bakımından çok iyi, yerinde seçilmiş yazı musâbakası açılmıştır: Memleketimizin terakki ve te'alisi içün neler düşünüyorsunu?.Edebi bir hey'etce incelenecek yazılardan derece alanlar dergide yayımlanacak, diğerleri hakkındaki düşünceler kendilerine bildirilecekti[17]. Gençlerin bu konuda manzum, mensur, edebi muhtelif nevi'lerde çok başarılı yazıları da, bu derginin ilgi çekmesini sağlamıştır, ilk sayısı oniki, ötekileri sekiz sayfalık olan Gençlik dergisinin, Mes'ul Müdürü Ahmed Huh'ısî Bey’in Taşköprü’ye. Yaz, Hey'eti Müdürü Enver Kemal'in izinli olarak İstanbul’a gitmeleri dolayısıyle, derginin, bu haberin verildiği 30 Haziran, 1921 tarihli sayısından başlayarak neşrine son vermek zorunda kaldığı bildirilmiştir[18].

Gençlik dergisinin 17 Ekim, 1920 tarihli birinci sayısında gençlerin okuma zevkını artırmak, araştırma İhtiyâçlarını karşılamak İçin kulübte eski, yeni eserleri İçine alacak kütübhâne te'sisine karâr verildiği bildirilmişti (S. II) Son sayısında. Gençler Kulübünde herkes İçin olmak üzre açılan Istihbârât Salonunda İstanbul, Ankara ve Kastamonu'da yayımlanan .gazetelerin bulundurulmakta, kütübhanesi mevcud ve gençlerimize açık olduğu haber verilmiştir (s. 8), Mecmualarından yoksun kalan gençlerin, okuma, araştırma, haber alma İhtiyâçları bu kuruluşlarla sağlanmağa çalışılmakta idi.

Yurdumuzda gençler İçin kurulan ilk derneklerle, onlar İçin yayımlanan dergiler hakkında verdiğimiz bilgiyi ana hatlarıyle, çok kısaltarak goz önüne alınca, şu sonuca varmış oluruz:

Gençlik derneklerimizin ilki sayabileceğimiz 'Türk Gücü, Balkan Harbinin ilk devresinde, Rumeli’de birçok mühim vilâyetlerimizin elden çıktığı, 30 Mayıs, 1913'de İmzâlanıp aleyhimize hükümleri İçine alacak Londra Muâhadesi'nden birbuçuk ay kadar önce, Türk Ocağının bir kolu olarak, 14 Mart, 1913’de, mültendislerimizden Kuzucu-oğlu Tahsin Bey’in öncülüğüyle, desteğiyle kurulmuştur.

İnebölu Gençler Mahfili nin açıldığı, Anadolu'da ba’zı vilayetlerimizin Yunanlılarca işgâl edildiği, vatanimizin kurtarılmasıyle ilgili karârlar alınmak üzre 23 Temmuz, 1919'da çalışmalarına başlayan Erzurum Kongresinin ilk günlerinde, 27 Temmuz, 1919'da bildirilmiştir.

Kastamonu Gençler Kulübü'nün resmen kuruluşu, Fıransızlar tarafından da güneydeki illerimizin, Mar'aş’ın İşgali sıralarında, 7 Şubat, 1920'dedir; Çanakkala, Irak savaşlarında kahramanlığıyle ün salan Yüzbaşı Osman Nuri Bey’in uyanlarının, bu derneğin kurulmasında mühim te'siri olmuştur.

Gençler İçin neşredilen gazetelere, dergilere gelince, bunlardan Gençlik Duygusu, 15 Ocak, 1914de, Gençler Defleri bu yılın II Haziran’ında İstanbul’da yayımlanmağa başlanılmıştır. Bunların neşri, Balkan Harbi'nde uğradığımız bozgundan sonrasına. Birinci Dünyâ Harbi'ne katılmak üzre bulunduğumuz zamandan az önceki aylara, dolayısıyle. Büyük Duygu, Büyük Emel adı da verilen Turan Mefkuresinin bütün kuvvetiyle yaşamakta olduğu deVreye rastlar. 4 Ocak , 1920'de neşredilmeğe başlayan Genç Kadın,hedefine pek ulaşamamıştır. Kastamonu’da Gençler Kulubü tarafından (17 Ekim, 1920-30 Haziran, 1921) yayımlanan Gençlik adlı dergi, bunların en ömürlüsüdür.

Memleketimizin en buhrânlı yıllarında, 1913-1920 arasında gençler için kurulan derneklerimizin gaye, maksad yönünden esâs i tibariyle pek de farklı olmadığı, biribirini tamâmladığı da görülür: Ma'nen ahlâk bakımından yüksek. vucüdce, sihhatçe kuvvetli ve sağlam, Türk'lüğü her varlığıyle canlandırıp yaşatacak, Türk'lüğü yine eski yerine oturtacak, Türklük-lslâmlık Mefküresi'ni benimseyen gençler yetiştirmek zorunda olduğumuz dayandıkları başlıca esaslardır. Dernekler, dînî ve ahlâkî, milli esaslara bağlı kalmak şartiyle, maddi ve ma'nei'î İhtiyâçları te'mine çalışmak İçin, bunları İdrâk eden ve edecek gençleri çevresinde toplamak, yetiştirmek düşüncesiyle kurulmuştu. Yalnız gençler değil, halk arasında da birliği, kardeşliği sağlamağa, kuvvetlendirmeğe uğraşmakta idi. Türk'lüğü her yönüyle güçlendirip yaşatmağa, yükseltmeğe çalışan bu dernekler, yurdumuzun irer bakımdan buhranlı o yıllarında maddî, ma'nevî birer kuvvet kaynağı olmuştur[19].

Ankara—23 Mayıs 1985

Dipnotlar

  1. Türk Gücü hakkında buraya kadar verdiğimiz—Türk Gücü’nün Umûmi Nizâmı ve metni dışında kalan— bilgi, epeyi kısaltılarak, Türk Gürü Derneği adlı makalemizden alınmıştır. (Alr'ürk Üniversitesi—Edebiydi Fakültesi Araştırma Dergisi, Ahmed Caferoğlu özel Sayısı, Fasikül-ı, Sayı-ıo, Ankara, 1979, Sevinç Matbaası, s. 1-18. Bu basımda, tertip yanlışı olarak 29 Mart şeklinde dizilen tarih'in (S. 5, not-3), doğrusu 20 Mart olacaktır; düzeltiriz. O araştırmamızda, Türk Gücü Derneği taralından, izci teşkilâtının Harbiyyc ve Maârif Nezârcti'ncc yapılmasının öne sürüldüğünden bahsetmiş, 1914 Mayıs'ında, millileştirilerek memleketimizde de kurulmuş bulunduğu, yemin usûlleri. Başbuğu Enver Paşa olan İzci Ocağı’na alınmağa elverişli vatan evlâdı yetiştirmek bakımından Türk Gücü'nün yardımcı olacağı hakkında bilgi vermiştik (S. ıb v. d.). Bu bilgi, televizyonumuzdaki konuşmalarda izcilik Teşkilâtı’nın Cumhuriyet devrinde kurulduğuna dâir öne sürülen mesnedsiz hükümleri çürütmektedir.
  2. Nûreddin Peker. istiklâl Savaşı, Resim ve Vesikalarla İnebolu-Kaslamonu re Havalisi Deniz ve Kara Harekâtı, 1st., 1955, Gün Basımevi, s. 47,45 v.d. Çok faydalandığımız bu eserden metinleri nakl ederken epeyi imlâ, tertip yanlışlarını düzeltmeğe çalıştık.
  3. N. Peker, a.e., s. 205, 364.
  4. 4Açık Söz'cü Hüsnü, İstiklâl Savaşı'nda Kastamonu, 1933, Kastamonu Vilâyet Matbaası, s. 130 v.d.
  5. N. Peker, a.e., s. 127.
  6. A.Hüsnü, a.e., s. 66 v.d. Kastamonu’daki ihtiyat Zabit Cem’iyyeti'nden önce, İstanbul’da ayni maksadla kurulan İhtiyat Zabitleri Tecâvün Ccm’iyyeti de vardır. Hükümet me’mûrluğuyle yetinmek imkânsız olduğunu düşünen gençlerin, aldıkları ücretten artırabildikleri ufak sermâyeleri bir araya toplayarak ticari müesseseler kurmak, teşebbüslerini verimli hâle getirmek, haklarım korumak maksadıyle, siyâsetle kesinlikle uğraşmamak şartıylc Türk Ocağı’nda, ihtiyât Zabitleri Tc’âvün Cem'iyyeti teşkil edilmiştir. Kendilerine Ocak tarafından bu cemi’iyyetin Nizâm-Nâme’si gösterilmiş, fakat hiçbir değişiklik, ilâve yapma hakkı verilmemişti; bu yüzden ba’zıları kendi aralarında birleşerek, Osmanh ihtiyât Zâbitâm Ccm’iyyeti'ni kurmuşlar, Sultân Vahîde’d-Dîn'in himâyesini görmüşlerdir (Çil-oğlu, Osmanh İhtiyât ^âbilânı Cem’iyyeti nasıl Teşekkül Elli: Musavver Gençlik Vahdeti, nu. 1,8 Mayıs, 1335/1919)- Adı geçen dergi bu kuruluş tarafından yayımlanmıştır; onbeş gündc-bir neşredilen derginin idârehânesi Nûr-ı Osmâniyyc’dc, derneğin bulunduğu dâirede, Scr-muharriri Necati, Mes'ûl Müdürü Râif Halil Beylcr’di. Milli Kütübhâne’de (1962-88. 238) yalnız ı’inci sayısını görebildik. Bu dergi ve Rc’îsi Mehmed Necati, İkinci Re’îsi Çil-oğlu Hilmi olan bu dernek gençliğin bütün mes’eleleriylc değil, yalnız ihtiyât Zâbitleri’nin mcs'clelcriyle ilgilidir.
  7. N. Peker, a.e., s. 130 v.d. Eserde, Gençler Kulübü’nün teşkilâtından, kuranlar ve a zalarının otuz altı kişi olduğundan bahsedilmiştir; verilen listede, bunlardan hepsinin adı tesbit edilemediği görülür.
  8. Açık Söz'cü Hüsnü, a.e.. s. 66-74. N. Pckcr’in eserinde. Gençler Kulübü ilk Reis’inin Sihhıyye Müdürü I'errûlı N’yâzi Bey olduğu, onun hâtıralarına dayanılarak kaydedilmiştir. Beyoğlu eski Birinci Noter'i Âbidin Binkaya’nın verdiği bilgiye göre. "İzmir'in işgalinden sonra İstanbul Müdde’î-i Umûmi Muavinliğinden isti’lâ ederek gönüllü çalışmak üzre, memleketi olan Kastamonu’ya geldiği sırada, evvelce Ittihâd ve Terakki zamanında Tii.k Gücü Rcsisi olarak, bir hukukçu sıfatıylc çalışmasındaki tecrübe ve ihtisasını öğrenen Kumandan Mir-Alay Osman Bcy’in da’vetiyle Gençler Kulübü Kurulması arzu edilmesi üzerine, İhtiyat Zabiti ve diğer arkadaşları ile birleşerek bir .Nizam-Name hazırlayıp Yönetim Kurulu'nu,, Abidin Bev’i de Kulüb Reisi seçmişlerdir. Kara Hüseyin-zâdc Abdin Bey, Kastamonu Müdâfaa-i Hukût Ccnı'iyyeti İdare Hey’eti’ndeki vazifesi yüzünden Gençler Kulübü nde esaslı çalışamayacağından Reislik’ten ayrılmış, tekrar yapılan seçimde Dr. Ferruh Niyazi Reis seçilmiştir. N. Pckcr, "İlk Reislik hakkındaki bu değişik bilgileri birleştirecek ancak Gençler Birliği Kulübü’nün o zamanki karâr defteridir; bu defter hâlen bulunamamıştır,, bilgisini de vermiştir (S. 129 . Bu belgeler, Gençler Kulübü ilk Reisi'nin, Kastamonu Türk Gücü şu’besinin önceleri Reisi bulunan Kara Hüseyin-zâdc Abidin Bey olduğu fikrini kuvvetlendirmektedir.
  9. Gençlik Duygusu'nun görebildiğimiz yalnız bu ı'inci sayısı Milli Kütübhâne’de vardır (Eski Harfli / Türkçe Süreli ) açınlar Toplu katalogu. Ankara, 1963, Milli Kütüphane Cilt ve Basım Atölyesi, N’u. 462: 1962 SB/183)
  10. Nu. 18,16 Kânûnısânl, 1329. s. 303¬
  11. Nu. 22, 13 Man, 1330, s. 353.
  12. Nu. 24, 10 Nisan, 1330, s. 400.
  13. Gençler Dejleri'nin find sayısı, 1332—29 Mayıs, 1330 (11 Haziran, 1914) ; 2'ncisi, 12 Haziran, 1330 (25 Haziran, 1914) ; 3'üncüsü, 26 Haziran, 1330 (9 Temmuz, 1914); 4’üncüsü ise 10 Temmuz, 1330 (23 Temmuz, I914)'da yayımlanmıştır; dördünün de yayım tarihi Perşembe gününe rastlar.
  14. Milli Kütübhâne katalogunda, İstanbul’da, Hakkı Târik Us Kütübhâncsi’nde birer sayısı bulunan gazete ve dergiyi görmek mümkün olamadı; Sivas’ta neşredilen, baş-yazıcısı Mustafa Nusrct olan Gençlik Derneği, “Fenni, edebi, ictimâ’i, ahlâkî, gençlerin fâidesine çalışır,, aylık Türk gazetesidir; mevcûd ilk sayısı, 1330 Mart’ında (1914) yayımlanmıştır (Nu. 458). öteki, İstanbul’da, onbeş günde-bir yayımlanan, “Edebi, ilmi, ictimâ’i, fennî,, Genflik Âlemi’dir; İmtiyâz Sâhibi, Mes’ûl Müdürü Mehmed Hâlet, tdâre Müdürü Mehmed Kâmil Bey olduğu, mevcûd 6’ncı sayısının 1329 (1913)^3 neşrcdildiği kaydedilmiştir (Nu. 4G1).
  15. Milli Kütüphâne’de görebildiğimiz bu derginin (1962—SB, 180: 1335/1919), l’inci sayısının ay’ı göz önüne alınınca, basım yılının 1919 değil, 1920 olduğu anlaşılır.
  16. Gençler Defteri’nin 1-3’üncü sayılarının İstanbul'da Belediye Kütüphâncsi’nde bulunduğu kaydi Milli Kütübhâne Kataloğu'nda vardır (Yk. bk., not—9, Nu. 457). Ayni katalogun ek kısmında, bu derginin 1-4'üncü sayılarının Milli Kütüphâne'de bulunduğu kaydedilmiştir (Nu. 457, 1962—SA/112). Katalogun ikinci baskısında, bu iki bibliyografya künyesinin tek madde hâlinde birleştirileceği anlaşılır.
  17. Ahmed Hulusi Bcy'in hayâl çizgisi hakkında. Aziz Demircioğlu’nun 100 t ıllık Kastamonu Basımında Kim Kimdir adlı eserinde bilgi verilmiştir (Kastamonu, 1980, Doğru Söz Matbaası, Ahmrd Kıtal mad., s. 6 v.d.).
  18. Aziz Demircioğlu’nun bir önceki notta adı geçen eserinin sonunda, 1872-1972 Yılları Arasında Kastamonu'da Yayınlanan Gazetelerin Bulunduğu Yerler başlıklı bahsin Dergiler bölümünde Gençlik dergisinin tam kolleksiyonu Kastamonu Müzesi’nde bulunduğu kaydedilmiştir (S. 77). Tahsin Nâhid Uygur Beyefendi ye bu derginin kendilerinde bulunup-bulunmadığım sormamız üzerine, Aziz Demircioğlu'na gönderdiği mektupta bunun te’minini recâ etmişlerdi. Aziz Dcmircioğlu, 1 Nisan, 1985 tarihli mektubunda, "Gençlik dergisinin bende fotokopisi sardı. Onu gönderiyorum. Orijinal sayılan Ahmed Kıral tarafından Müze’ye hediye edilmiş, başka bir yerde de kolleksiyonu yok,, bilgisini vermiştir. Kendi kütübhânemizdeki, bu kolleksiyondan alınan fotokopidir. Bu fotokopiyi getirtmek, geri göndermek zahmetine katlanan, bundan, lütfen fotokopisini aldırdığı kolleksiyonu da bize hediye eden aziz ve değerli dostum Tahsin Nâhid Beyefendi’ye teRrâr minnet ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
  19. Nu. 2, 3 Teşrinisani, 1336 (1920), s. 8: Şu’ûn—Gençlerimiz Arasında Müsabaka. Bu müsabaka dolayısıyle derere alan gençlerin yazılarının, 3’üneü sayıdan başlayarak neşredildiği görülür.
  20. Mecmuamızın Ta’til-i Seşriyyâtı (Nu. 18, 30 Haziran, 1337/1921, s. 8). Gençlik adiyle İzmir’de, Köylü Matbaası'nda yayımlanan, Mes’ûl Müdıri Akıl Koyuncu, İmtiyaz Sahibi Mehmed Rifat olan, haftalık, ilmi, edebi bir risale de vardır; Milli Kütüphâne'dc yalnız, 17 Temmuz, 1327/30 Temmuz, 1911 tarihli üçüncü sayısını (1967—SB. 135) görebildiğimiz bu derginin gençlikle ne bakımdan ilgili bulunduğunu bu tek sayısına dayanarak tesbit edebilmiş değiliz.
  21. Bu araştırmamız, Fırat Cniversitcsi'nce tertiplenen Milletler .Arası Terörizmin Hedefi Olarak Türkiye ve Türk Gençlisi 30-31 Mayıs, 1985 Sempozyumu 'na çok kısaltılarak sunulmuştur.