Miken çağının bugüne dek kanıtlanabilen tarihsel sürecini, belirli sınırlar içinde, kazı ve araştırmaların ortaya koyduğu olanaklarla sağlayabilmekteyiz. Miken kültürünün aydınlanması, büyük ölçüde genelleşmiş yerleşim öyküleri [1], yeni kentlerin kurulması- yıkılması ile, gömüt ve yerleşim katmanlarından gelen çanak-çömleğin ve diğer buluntuların hangi koşullar altında üretildiği, bünyelerinde taşıdıkları yöresel buluşlar ve dış etkileşimin saptanması ve söz konusu kalıtsal - arkeolojik bulguların gelişim süreci içinde, zamansal sıralaması ile olmaktadır [2]. Hellas’ta çizgisel-linear B yazısının sahipleri ve ilk Yunan uygarlığını Argolis [3] bölgesinde 16. yüzyıldan itibaren etkin bir biçimde oluşturan ve daha sonra Girit- Minos’lu ataları gibi, deniz aşırı yerleşmelere, ticaretine ilgi duyan Miken kültürü üzerine [4], bugüne değin yapılan araştırma ve yayınlar ile birçok bilgilere sahibiz [5].
Zamanımızda yapılan kazı ve araştırmalar, Miken deniz yolu ticaretinin boyutlarını, özellikle Levantin ülkeleri ile olan ilişkilerini bize sağlam belgelerle sunmuştur [6] Ancak Anadolu toprakları üzerinde karşımıza çıkan Miken etkinlikleri ve özellikle ticaret yollarının ve yerleşmelerin saptanması, başlangıçtaki araştırma ve kazıların yetersizliği yüzünden, Hellas’taki gibi bilgilere olanak vermemiştir[7].
Homeros destanlarında Achaioi adı ile tanımlanan ve bizlerin ise, “Akha” sözcüğü ile andığımız bu kavim[8], bugünkü bulguların ışığı altında, özellikle Batı Anadolu kıyılarında ve içerlerinde Minos ve Miken etkinlikleri ile karşımıza çıkar[9]. 16. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’nun kuzey kıyılarından güneyine dek, örneğin Troia, Milet ve Iasos gibi ticaretin ön planda rol oynadığı yerleşim merkezlerinde etkinliğini sürdürmüştür[10]. Bu yayılış ve Emporio çalışmaları[11], diğer merkezleri de içine alarak, 12. yüzyıl sonuna dek sürer.
Anadolu toprakları üzerinde gün ışığına çıkarılan Miken - Akha uygarlığının baş kanıtları olan çanak - çömlek, çoğunlukla Batı Anadolu kıyı kentlerinde ele geçmiştir. İç kesimlerde ise kısmen zayıf olan bu ilişkinin, ticaret ile oluştuğu görülmektedir. Girit- Minos uygarlığının deniz aşırı ilgilerini düşünürsek, 16. yüzyıldan itibaren Hellas’ın da başlangıçta Batı Anadolu kıyılarına ilgi kurması, ataları gibi ekonomik yönden olmuştur. Diğer taraftan 6o’lı yıllardan bu yana yapılan kazı ve araştırmalar, Anadolu - Hellas ilişkilerine söz konusu çıkarlardan dolayı yeni boyutlar kazandırmıştır.
Anadolu’daki Miken - Akha ilişkilerinin kanıtlanması, Homeros un deyişlerinden yola çıkarak, 1870 yılında Troia’da başlattığı kazılar ile, Schliemann tarafından oluşturulmuştur[12]. Daha sonra Blegen yönetimindeki kazılar ise, bu ilişkilerin boyutlarına doğru ve yeni görüşler getirmiştir[13]. Anadolu bu evreler içinde yalnızca Hellas’tan ve Ege’den etkileşimler almış olmasına karşın, birtakım Anadolulu etkilerini ve öğelerini de kimi Ege kültürlerine vererek karşı ilişkiler içinde bulunduğunu ortaya çıkan buluntular ile kanıtlamış bulunmaktadır[14]. Bu ilişkileri ise, Hitit İmparatorluğu karşı deniz aşırı Ege alış - verişleri içinde gerçekleştirmiştir. W. Helck, bu ilişkilerin arkeolojik belgelerle açık seçik görüldüğüne değinir[15] .
Troia (Hisarlık)
Kuzey - Batı Anadolu’da Miken ilişkilerinin ortaya çıktığı merkez Çanakkale ili sınırları içinde, Hisarlık - Teşvikiye’de yer alan Troia kentidir. Troia höyüğünün VI. tabakasının VI d yapı katında Miken seramiği, Geç Hellas (GH) I örnekleri ile Miken (M) I evresinde karşımıza çıkar. Daha sonra, M III A ile az miktarda M III B evresinde görülür. Bu arada Kıbrıs beyaz astarlı - süt kaplarının da (White -Slip II) gün ışığına çıkarılmış olması, ilişkilerin Ak Deniz’e dek uzamasını açık seçik ortaya koyar[16]. Diğer taraftan Miken-Akha Anadolu ilişkilerinin somut bir biçimde ele geçen Miken seramiği ile saptandığı Troia’da, Miken seramiği ile birlikte ele geçen özgün Gri Minyas seramiğinin de Orta Hellas benzerleri biçiminde karşımıza çıkması[17] nedeniyle, Blegen’in bu tür seramiğin çevrede öncülerinin bulunmasına bakarak, Troia VI yaşayanları ile Hellas kavimlerinin akraba olabileceği savını ilgi çekici bir biçimde ortaya attığını görürüz [18]. Akurgal da Blegen’in önerilerinden Troia VI sakinlerinin belki de Hellaslılar ile aynı kökenden olabileceğine değinir[19]. D. French ise daha sonra Troia VI Gri Minyan seramiğinin kökeninin, Troia V’de temsil edilen Kuzey - Batı Anadolu İnegöl III. bin seramiğinde aranması gerektiğini ortaya atar[20]. Diğer taraftan, Akurgal’ın belirttiği gibi, onlar Ilion’da özgün bir uygarlık geliştirmişlerdir[21]. Miken öncesi Hellas kökenli Gri-Minyan seramiğinin Troia’da ele geçmesi, hiç kuşkusuz Anadolu’ya olan ilginin ve akrabalığın yanında salt ticari ilişkilerin varlığının kanıtı olarak ileri sürülebilinir. Bu olasılıklar Troia’nın yıkılışına dek süregelmiştir. Daha önce de vurguladığımız gibi, Miken seramiğinin Troia’da açık seçik görülmesi VI d yapı katında ortaya çıkar[22]. Çok sayıdaki buluntular ise, VI e yapı katında ele geçmiştir [23]. Mcc, yayınladığı araştırmada Troia VI d yapı katında gün ışığına çıkarılan Miken seramiğini oluşturan 40’a yakın kimi parçayı GH II-III A: I evresine koyarak, ele geçen malzemenin tümünün % 18’inin GH II evresinden olduğuna değinir[24]. Ancak Blegen VI d yapı katında az miktarda GH I veya M I seramiğinin bulunduğundan söz etmektedir [25]. Diğer taraftan Troia’da ele geçen ve Furumark F 7 T 20 kümesine yakın gördüğümüz env. no. 35. 1062 [26] ve 36. 1069[27]
amphoraları Minos geleneğini sürdüren Miken örnekleri olarak karşımıza çıkarlar [28]. Kanımızca Troia’da ele geçen her iki örneğin de M I zamanından olmaları ile[29], Miken etkinliklerinin Mee’nin belirttiği gibi GH H'de başlamayıp, onun yerine Minos etkisini yaşayan Miken benzerlerinin GH I veya M I zamanında başlamış ve Argos çevresinden olması bizce de uygun olacaktır[30]. Anadolu erken amphora örneklerinin Troia buluntuları ile tanınması, GH II zamanında da yerini korur. Bunlar VI e evresine ait ve Blegen’in de belirttiği gibi, Miken stilinde biçimlendirilmiş ve bezenmiş olan env. no. 35.1068 [31] ve 37.954 [32] amphoralarıdır. Troia buluntuları, erken Anadolu bulunuşlu amphoralarının yanında, yine erken ala- bastron biçimi ile de, bu formun ilk kez Troia’da karşımıza çıktığını kanıtlar. Furumark kümelerinden F 16 T 82’ye env. no. 35.1061 [33], F 16 I 85’e ise env. no. 34.281 ve 38.1224 örneklerini yerleştirebiliriz [34]. Söz konusu alabastronlar, GH II veya M II B zamanı ile GH III-M III B evresi arasında yer alabilirler [35].
Anadolu bulunuşlu Miken kap dizileri içinde, kimi GH II evresi biçimlerine çok az rastlanılmaktadır. Troia’da VI e yapı katında ele geçen ve Furumark F 17 T 87 [36] kümesine konan tek kulplu- bodur alabastron benzeri örnek (env. no. 35.624), olasılıkla Argolis kökenli olan bu kap, Anadolu’da yalnız Troia’da görülmektedir[37].
Diğer taraftan Troia’da ele geçen büyük üzengi kulplu kanneler (F46 T 164) [38], Anadolu Girit - Miken dizileri içinde azınlıktadır [39] .
Kuşkusuz ithal olarak Troia’ya ulaşan bu biçim, Blegen tarafından ''oatmeal fabric” olarak adlandırılmış ve daha çok Minos örneklerinden kaynaklandığı belirtilmiştir [40]. Ancak kökeni üzerine çeşitli öneriler ileri sürülmüştür. Furumark bu biçimi anavatan ve Miken biçimi olarak sınıflandırmıştır[41] . Troia örnekleri üzerine, Mee bu kümenin bir homojenlik gösterdiğinden söz ederek, tek bir merkez veya bölgeden gelmiş olabileceklerini ileri sürer. Miken dışından ayrı tutulamayacağını, GM III A: 1-2 evresine tarihleyerek, bezeme stilinin ise Minos kökenli olduğunu ileri sürer [42]. Ancak T. L. Benson'un C 501 tanımı altında topladığı söz konusu kapların [43], Girit, Rodos üretimleri yanında, Miken üretimlerinin anavatan da olabileceğine değinerek [44], Troia örnekleri İçinde yer alan env. no. 36.1063 ile 36.1067 örneklerinin Minos üretimi olabileceğine değinir[45]. Troia kümesini oluşturan diğer üç örnek ise biçimsel ve bezeme (env. no. 34.719, 37.1064 ve 35.1065) yönünden bizce anavatandan ithal edilmiş olmalıdırlar [46].
Troia’da ele geçen Miken örneklerinin çoğunu, anavatandan ithal edilmiş çanak-çömlek oluşturur. Ancak yine de bir kargaşanın varlığı söz konusudur, örneğin Troia VII b yerleşim katında ele geçen ithal parçaların yanında[47], Mee’nin de belirttiği gibi[48], belirgin olmayan kimi örneklerin Miken parçaları ile çağdaş olması söylenebilinir. Diğer bir sorun da, kimi biçim ve bezeklerin Miken etkisinde veya olmaksızın üretilmiş olmalarıdır. Biçimsel yönden kimi örnekler, “gri ve Tan” kapları ile temsil edilmiş olmalıdırlar. Diğer taraftan yöresel üretim olarak, Furumark F 79 T 264 kümesinde yer alan kylix (env. no. 34.713) ile az da olsa, M II B evresini önermek olasıdır[49]. Troia’da anavatan - Argolis kökenli çanak- çömleğin en etkin olduğu evre III A: 2 içinde görülür. Ancak etkinlik III C: 1 zamanına dek sürer. Argolis dışı etkinliklerin Troia’da, III C: 1 evresinde Attika alış - verişleri ile karşımıza çıktığını söylemek olanaklıdır, örneğin, Troia env. no. 37.913 (F 19 T 93) pyxisi, biçimsel yönü ile Attika etkileri için olasılıkla güzel bir belgedir[50].
Blegen, Troia - Ege ilişkilerinin, seramik dışında ele geçen kimi küçük buluntulardan, kaya kristalinden yapılmış arslan başı, pendant, sabun taşı, akik ve cam boncukları ile fildişi örnekler ve bronz bıçak gibi eserler aracılığı ile Minos veya Mikenden gelebileceğine değinir[51]. Troia’da M I evresinde başlayan ilişkiler III C: 1 zamanına dek süregelmiş, ancak belirli evrelerde ilişkiler zayıflamış ve protogeometrik evre başında ise bronz çağı yerleşmesi terk edilmiştir. Bu da, protogeometrik buluntuların yokluğu ile gözlenmektedir. Troia yakınlarında batıda, Çanakkale Boğazı çıkışında kıyıda yer alan “Beşiğe höyük yakınlarında 1983 yılı çalışmaları sırasında M. Korfmann tarafından bir Miken seramik parçası bulunduğu, yaptığımız ziyaret sırasında söylenmiştir.
Pitane (Çandarlı)
Kuzey Bati Anadolu kıyılarında, Acolya'da Troia I’e çağdaş yerleşmeleri ve Miken etkinlikleri ile karşımıza çıkan merkez Kaikos ovası ağzında yer alan bugünkü Çandarlı (Pitane) köyü ve sınırları içindeki Kocabağlar [52], Üvecik[53] ve Çıraklı[54] gibi yörelerdir. Pitane nekropolünde 19. yüzyılda o. Hamdi Bey tarafından gerçekleştirilen kazılar sırasında, Pitlios biçimli mezarlarla birlikte, yerli monochrom seramikle beraber Miken üretimi, ahtapot bezemeli üzengi kulplu bir kannenin ele geçtiğini, Perrot - Chipiez'in yayınlarından öğrenmekteyiz[55]. Aeol nekropolü olarak tanımlanan bu yer, daha sonra 1958-65 yılları arasında E. Akurgal başkanlığında kazılmış[56], en erken kültür kalıntısı olarak protogeometrik evreye ait seramik parçaları gün ışığına çıkarılmıştır. Pitane kannesi, bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde korunmaktadır (lev. I-V)[57]. Biçimsel yönden Furumark F 46 T 176 doğu biçimleri kümesinde yer alan bu örnek[58], Dodekanese benzerleri ile yakın ilişkiler kurar[59]. Bezemede çarpıcı öğe olarak, ahtapot (FM 21:28) betimlemesi[60], kabın etrafını kolları aracılığı ile çevreler. Sekiz kolu arasında ise, çeşitli hayvan bezekleri betimlenmiştir[ 61].
Miken III C: i e evresine tarihlenmesi biçimsel ve bezeme stili ile olanaklı olan Pitane kannesi, olasılıkla Dodekanese üretimi olup [62], Simpson ve Lazenby’nin daha önce belirttikleri gibi, M III C evresinde Dodekanese’den kuzeye doğru akan etkilerin güzel delilleri olarak, saptayıcı bir rol oynamaktadır [63].
Elaia (Kazıkbağları)
Çandarlı yakınlarındaki Elaia’da, Mellaart Miken seramiğinin ele geçtiğinden söz etmektedir. Ancak sözü edilen örneğin ne zaman bulunduğu ve nerede saklandığı üzerine açık - seçik bilgi vermemektedir [64]. Elaia daha çok arkaik yerleşmesi ile Pitane ye çağdaş bir merkezdir.
Myrina (Aliağa)
Aeolya bölgesinde kıyıda, Aliağa ile Çaltıdere köyü arasında yer alan Doğu Yunan stilindeki çömlek evleri ve pişmiş toprak figürin üretimi ile önemli merkez olarak Myrina karşımıza çıkar. Fr. Winter tarafından sağlam korunmuş bir Miken kabına rastlanıldığı belirtilmektedir[65]. Ancak bugüne değin Türkiye müzelerinde Myrina bulunuşlu Miken seramiğine rastlanılmamıştır. Kesin kanıtların olmayışı, bu merkeze soru ile bakmamıza neden olmaktadır.
Kyme (Nemrut - Çakmaklı Köyü)
Aeolya bölgesinde tartışmalı merkezlerden bir diğeri ise, Kyme (Çakmaklı Köyü yakını) antik kentidir. Buchholz, Lorimer’den aktararak, Kyme'de bir Miken yerleşmesi olabileceğine değinmektedir[66]. Ancak Lorimer savlarını, Kyme yakınlarında olasılıkla denizde ele geçen ingotlar aracılığı ile açıklamaktadır [67]. Kyme’de bugüne değin yapılan kazı ve araştırmaları anımsarsak. Eski Yunan yerleşmesinin protogcometrik evreye dek uzandığını görürüz [68].
Pliokaia (Eski Foça)
Aeolya bölgesinde tartışmalı ikinci merkez olarak karşımıza Phokaia çıkar. Eski bir kaynağa dayandırılarak, Phokaia’da 1920 yıllarında F. Sartiaux tarafından yapılan kazıda Mikcn parçalarına rastlanıldığı duyurulmuştur [69]. Söz konusu kaynağa dayanarak, Stubbings, Hanfmann, Buchholz, Gotze, Nilsson, Bitte, ve son olarak da Mee, Phokaia’da Miken seramiği olabileceğinde birleşirler[70]. Ancak 50'li yıllarda E. Akurgal başkanlığında Phokaia’da yapılan kazılarda, Yunan yerleşmesinin en eski kültür kanıtı olarak protogeo-
metrik seramik gün ışığına çıkarılmıştır. Kazılardan sonra yapılan kimi gözlemler, söz konusu olasılığın şimdiki buluntular aracılığı ile olamayacağını ortaya koymuştur[71].
Larisa (Buruncuk)
Hermos (Gediz) Nehri yanındaki Larisa kentinde II. bin tabakalarında ele geçen Anadolu üretimi çanak - çömleğin yanında, tabakaya bağlı olmaksızın Miken üretimi kapalı bir kabın omuz parçası gün ışığına çıkarılmıştır[72]. M III C: I evresine ait bu parçanın üzerinde antithetic FM 50 spiral bezeği yer almaktadır[73].
Panaz Tepe (Menemen) .
Son yıllarda Manisa Müzesi’nce satın alınan bir toplu buluntu, özellikle Aeolya bölgesinin Hermos nehri civarı ve Kuzey Ege kıyılarının yeni boyutlar kazanmasına aracı olacak niteliktedir. Menemen’in batısında, yeni Gediz nehri yatağının yanındaki Kesik Köyü merası, Panaz Tepe eteğinde ele geçen “Tholos” tipi mezarlar ve buluntuları, çevrede kesin bir Miken etkinliğini, ticaretini kanıtlar niteliktedir. 28 parçadan oluşan ve içinde maden, ağırşak, Argolis kökenli Miken kapları ve yerli Anadolu taklitleri ile, daha önce buluntuları üzerine şüphe ile bakılan yakın merkezlerden Phokaia ve Kyme gibi kentlerin durumlarının aydınlanmasına olanak sağlayabilir[74]. R. Meriç’in haberlerine göre Menemen’in 3 km. doğusunda, Hermos’un güneyindeki Kum Tepe yerleşmesinde iki parça Miken seramiği bulunmuştur.
Smyrna-Eski İzmir (Bayraklı)
Ionia bölgesinde, Troia I evresi çağdaş yerleşmesi ile, İzmir körfezinde yer alan Eski İzmir - Bayraklı (Tismurna - Smyrna)[75]
kenti, Batı Anadolu kültürleri içinde 4. yüzyıla dek süreklilik gösteren yerleşmeleri ile önemli bir merkez olarak karşımıza çıkar, önceleri Aeol kenti olarak görülen yerleşme, daha sonra lon Birliği içinde yerini alır[76]. Eski İzmir - Bayraklı kentinde 1948-51 ve 1966’dan beri süregelen kazılar sırasında, Ege prehistoryasına ışık tutacak II. bin seramiği yanında, Miken - Batı Anadolu ilişkilerini gösteren az miktarda Miken seramiği de ele geçmiştir[77]. 1948-51 Bayraklı kazılarında ele geçen beş parça Miken seramiğinin, özellikle bezeme stillerindeki ayrıcalıklar ile III A:2-B Miken evresinden oldukları görülmektedir. Parçalardan görüleceği gibi: (lev. VI a-e), a, b parçaları üzengi kulplu bir kannenin omuz ve yalancı boyun parçaları, olasılıkla Furumark F 46 T 173 biçiminde ve FM 18:103 çiçek bezemeli örnek olup, M III B evresinden olmalıdır[78]. Üçüncü parça, lev. VI c örneği, bir kylix kaide sap parçasıdır. Bezeme stili ile olasılıkla Furumark F 79 T 258-259 kümelerinden olmalıdır[79]. J. Cook tarafından yayınlanan parçalardan son ikisi ise, lev. VI d, e olasılıkla koşan spiral bezemesi ile FM 46:54-55 betimlenmiş[80] kylix parçaları olmalıdırlar.
Mee, Akurgal’ın Bayraklı ön raporunda yer alan bir parçayı büyük bir şanssızlık eseri olarak, Miken örneği olarak tanımlamaktadır[81]. Ancak daha sonra bu yanılgı, Akurgal tarafından düzeltilmiştir[82]. Söz konusu parça Akurgal’ın daha önce belirttiği gibi, Yunan seramiğine yabancı olan ve Anadolu yerli bezeme öğeleri ile de ilgisi olmayan, çengelli, iç içe çizilmiş dairesel biçimli bir bezek örneğidir, örneklerine Akurgal’ın belirttiklerinin dışında [83], Kıbrıs kökenli kimi kaplar üzerinde de rastlanılmaktadır[ 84]. Mee büyük bir bir olasılıkla, söz konusu parça üzerindeki bezemeyi, Furumark bezek dizileri içinde yer alan FM 19:55, 56 örnekleri ile karıştırmış olmalıdır[85].
1970 yılı Bayraklı kazılarında eski “H” açmasında yapılan çalışmalar sırasında geç bronz çağı tabakalarında Troia VI mezarları yakınında[86] Miken çanak -çömlek parçaları ele geçirilmiştir. Söz konusu parçalar, eski “H” açması, XLI nolu odada tekrar yapılan kazılar sırasında 7.47-7.37 m. tabakalarında[87] altı adet olarak gün ışığına çıkarılmıştır. Bunlar, lev. VII a, olasılıkla kapalı kap omuz parçası - kulp yanından olmalıdır. Parça üzerinde yer alan bezemeye Furumark bezek dizileri içinde rastlama olanağımız yoktur. Geliş tabakası ile, parça olasılıkla M III C: 2 (11251100/50) yıllarından olmalıdır[88]. Lev. VII b, kapalı kap boyun parçası üzerinde bezeme görülmez, olasılıkla amphora biçiminde bir örneğe ait olmalıdır[89]. Lev. VIII a, amphora veya oinochoe boyun - kulp parçası, üzerinde fırça ile çizilmiş bant benzeri betimleme görülmektedir [90].Lev. VIII b, olasılıkla kapalı kap karın parçası [91] ve Lev. VIII c kapalı kap karın parçası olmalıdır [92]. Bayraklı’da 1970 yılında ele geçen örnekler, 1948-51 örnekleri gibi, bezeme stilleri ile belirleyici buluntular değillerdir, ancak bulunuş tabakası ile bu örneklerin, Miken III C: 2 evresinden olmaları ve hala Miken etkisini sürdüren Bayraklı dışı bir üretim evinden gelmeleri olasıdır. Bayraklı’da Miken etkinliklerinin yok denecek kadar az olması, geç bronz çağda olasılıkla Bayraklı’nın önemli bir merkez olmamasından ileri gelmektedir. Bizce İzmir Körfezi’nin ağzında yer alan Klazomenai, geç bronz çağda Miken etkinlikleri - ticareti yönünden İzmir Körfezi’nde lider kent olarak yer alıyordu. Nitekim daha önce “Oikonomos” kazılarında çıkan Miken seramiğine ek olarak, 1979’dan beri süregelen kazılarda çıkan Miken seramiğini de eklersek, durumun, Klazomenai’a ödün verdiğini görürüz. Ancak yine de protogeometrik evreye geçişte başlangıçta Attika’ya bağımlı olmaksızın bir takım çalışmaların olduğunu söylememiz olasıdır[ 93]. Bunun yanında, Bayraklı’da eski kazılarda gün ışığına çıkarılan bir skyphos ise, sub mikenden - protogeometrik evreye geçişi sağlaması ile önemli bir buluntu olarak karşımıza çıkar[ 94].
Bayraklı höyüğü dışında, İzmir kentinde kimi Miken buluntularının ele geçmesi ilgi çekicidir. İzmir’in Namazgah semtinde yer alan Roma Agorası kazıları[95] sırasında ele geçen bir bronz kılıç, Bittel tarafından tabakaya bağlı olmaksızın, bir mezara ait buluntu olarak tanımlanmak istenir[ 96].
İzmir Müzesi’nde geliş yöreleri ve ne zaman müzeye geldikleri belli olmayan iki kap bulunmaktadır. Birinci örnek, küçük köşeli- konik, armut biçimli amphoradır (lev. IX) [97]. Biçimsel yönden Furumark F 7 T 47 örnekleri ile benzerlik kurar [98]. Ancak söz konusu kümeden zamansal ve köşeli kenar profili ile ayrıcalıklar gösterir. Söz konusu örnekler Anadolu’da azınlıktadır. İzmir örneği dışında iki benzeri Müskebi’den gelmektedir [99]. Biçim, hamur, dış astar ve boyama yönünden İzmir küçük amphorası, Müskebi env. no. 60 ile çok yakın benzerdir [100]. Söz konusu amphoralara Anadolu dışında çoğunluk olarak Kıbrıs’ta rastlanmakta ve kaidelermiş gibi, spiral FM 49 bezekleri ile betimlenmişlerdir[101]. İzmir amphorası kulplar arasında, omuz bantında 4'lü çizgilerden oluşan yatay “ehevron” FM 58:24 bezemesi ile betimlenmiştir[ 102]. Bezeme yönünden en yakın örnek Rodos - Apollakia buluntusudur [103]. Kalite yönünden anavatan ve Dodekanese benzer ve çağdaşlarından ayrılan İzmir küçük amphorası, kanımızca Miken III c: I evresinde Batı Anadolu'da yöresel bir çömlek evinin üretimi olarak tanımlanabilir.
İzmir Arkeoloji Müzesi’nde saklanan ikinci ornek, Anadolu Miken buluntuları arasında Furumark kümelerine yerleştiremediğimiz kimi kaplar gibidir. Bu örneklerin bazıları ünik biçimleri ile karşımıza çıkar [104]. İzmir ünik örneği (lev. X), küçük bir matracık olup, hangi yollardan müzeye geldiği bilinmemektedir [105]. Biçimsel yönden matracık çeşitli etkiler gösterir. Miken örnekleri İçinde benzerlerine rastlanmaz. Ancak Anadolu kökenli kimi matralarla yakınlık kurar [106]. Tarihlendirmede biçimsel yönden bir yakınlık kurma olanağı yoktur. Anavatanda rastlamadığımız bu biçim, Anadolu dışında Kıbrıs’tan kimi matralar ile, özellikle boyundan birleşen kulp yapılışları dışında, İzmir örneğini anımsatır [107]. Söz konusu biçim, olasılıkla Hitit ve Kıbrıs - Levantin çevrelerinde çok sevilen örnekler olarak tanımlanabilir [108]. İzmir matrası kanımızca, Anadolu- Kıbrıs etkisinde yapılmış, yöresel (Batı Anadolu) bir üretim için olasıdır. Bezeme dış yüzde iç içe çizilmiş çember dizileri ile oluşturulmuştur. Aynı bezeme stiline yoğun şekilde Kıbrıs benzerlerinde rastlarız [109]. İzmir matrası, büyük olasılıkla daha önce gördüğümüz İzmir env. no. 8043 amphoriskosu ile hamur, dış astar ve boyama yönünden çok yakındır. Kanımızca aynı üretim evinden olan matra, olasılıkla Miken III C: I evresindendir.
Klazomenai (Urla İskelesi - İzmir)
İzmir Körfezi’nin batı kıyısında, 30 km. uzaklıktaki Urla İskelesi, ve bir berzahla bağlanan Karantina Adası, eski Klazomenai kentinin yerleşme alanlarını oluşturur. Antik kentte ilk kazılar 1921-22 yıllarında G. P. Oikonomos tarafından gerçekleştirilmiştir [110]. A. Erkanal’ın da belirttiği gibi, kazı haberlerinde Klazomenai kentinin 3. ve 2. bin prehistorik kültürleri hakkında bize bilgiler verilmemektedir [111].
Ancak E. Akurgal, ilk olarak Troia I ve II ile çağdaş III. bin çanak çömleğine Klazomenai’da rastlandığını bilim dünyasına duyurur [112]. Diğer taraftan Atina Milli Müzesi’nde II. bine ait 25 parça Miken seramiğinin Klazomenai’dan geldiği bilinmektedir [113]. Uzun bir aradan sonra, 1979 yılında Klazomenai kazılarına tekrar başlanmış olup, çok ilgi çekici sonuçlar ortaya çıkmaktadır[114]. 1979 yılı çalışmaları sırasında Liman Tepe’de yapılan kazılarda, höyüğün Troia I, VI ile çağdaş yapı katlarına ait çanak - çömleğin yanında miken, protogcometrik ve arkaik dönemlere ait seramikler, parçalar halinde ele geçmiştir[115]. 1980 yılı çalışmaları Liman Tepe’nin Troia I dönemine çağdaş bir yerleşime uğradığını açık seçik ortaya koymuştur [116]. Erken bronz çağa konan seramik, A. H. Erkanal tarafından 3 küme altında toplanmış, 3. kümede yer alan örneklerin Troia V ile paralellikler kurduğu gözlenmiştir. Orta bronz çağ seramiği de yine 3 kümede toplanmıştır. Söz konusu seramiğin çarkta yapıldığı saptanmış; özellikle 3. kümede yer alan örnekler, Minyas kapları olarak tanımlanmıştır[117].
Klazomenai’da eski ve yeni kazılar sırasında ele geçen Miken seramiği, bugünkü araştırmaların ortaya koyduğu verilerle, kesin bir yerleşme katmanlarından gelmediğini açıklamaktadır. Ancak eski 25 parçanın üzerine, bugün aşağı yukarı dört katı daha eklenmiş bulunmaktadır. Sağlam yakalanacak bir tabaka, hiç kuşkusuz Miken etkinliklerine ışık tutacaktır. 1981 yılında Atina Milli Müzesi’nde gördüğümüz Klazomenai Miken parçaları arasında [118], Mee’nin daha önce saptadığı gibi, en erken örnek GH veya Miken II B evresinden bir Ephyrean kylix parçasıdır [119]. Bu parça üzerinde yer alan süsleme ise Furumark FM 17:14 rozet bezeği ile betimlenmiştir [120]. Söz konusu biçim ve bezek Furumark tarafından Miken I B evresi olarak tarihlenmektedir[ 121]. Atina Milli Müzesi’nde sergilenen parçaları biçim ve bezeme yönünden Furumark kümelerine yerleştirme olanağımız vardır. Zamansal olarak bu parçaları Miken II B-III C: I evreleri arasına koymamız olanaklıdır. Parçalar arasında yer alan bir örnek, Anadolu için çok ilgi çekicidir. Bugüne değin pişmiş toprak figürin benzeri eserler bulunamamıştır. Ancak Klazomenai parçaları arasında yer alan FM 27:14 bezeğine benzer biçimde plastik kadın göğsü örneği [122], Mykenai’da ele geçen boyalı toprak figürinlere çok yakındır [123]. Mee'nin daha önce belirttiği gibi, parçaların çoğunluğunu kapalı kaplar oluşturmaktadır. Ancak adlandırılabilen biçimler açık kaplardır [124]. FM 46:47 veya 48 koşan spiral bezeği ile betimlenmiş parça, Furumark derin iki kulplu krater örneklerinden [125] ve FM 46-59 koşan spiral bezeği ile süslendirilmiş parça, III C:I evresinden bir skyphosa ait olabilir [126]. Olasılıkla FM 46:15 bezeği ile betimlenmiş fincan parçası, Mykenai örneği ile hem zaman IIIA:2-HIB:i, hem de biçim ve bezeme yönü ile yakın İlişki kurar [127]. FM 46:58 koşan spiral bezeği ile basit bir biçimde [128] veya antithetik spiral - triglyph düzeni ile süslendirilmiş parça [129], olasılıkla daha önce de gördüğümüz F 80 T 285 kümesinden ve III C:I evresinden bir skyphos olmalıdır. Klazomenai parçalan İçinde yer alan iki parça, olasılıkla kapalı amphora biçimlerini anımsatmaktadır. Her iki parça da FM 70:1 veya 7 pul bezekleri ile -betimlenmiştir [130]. Olasılıkla Miken III B-C:I evresinden olan iki skyplios, triglyph FM 75:2 ve 15 bezekleri ile süslendirilmiştir [131]. Miken IIIB-IIIC evresine koyabileceğimiz iki parça, Tricurved Arch FM 62: 19 bezekli parça [132], olasılıkla F 9 T 58 ve ikinci örnek ise Mee’nin de belirttiği gibi, F 9 T 63 amphoralarından olmalıdırlar [133]. “U” bezeği ile süslü parça (FM
45:6) [134] M III B evresine konan iki kulplu derin çanaklardan F 80 T 281 biçimine yakındır [135]. FM 25:5 istiridye bezeği ile süslendirilmiş örnek, olasılıkla M III A: 2 evresinden olup, açık veya kapalı kap omuz parçasıdır [136]. Açık bir kap parçası F 80 T 284 [137] üzerinde köşelerde yaylarla süslü baklava bezeği olan (FM 73:14) örnek, III B evresindendir. Eski kazıdan bezeme biçimini tanıyabileceğimiz son parçalar üzerinde ahtapot (FM 21) bezeği betimlenmiştir [138].
1979 yılında tekrar başlanan Klazomenai kazıları sırasında, sondajlardan ve yüzey araştırmaları aracılığı ile, az miktarda Miken seramiği toplanmıştır, çoğunluk MIIIB-IIIC:I evresine koyabileceğimiz skyphos biçimindeki parçalardır. Kenar profillerine göre, skyphoslar Furumark F 80 T 284, 285 kümelerine yakındırlar [139] . Parçalar üzerinde FM 62 “tricurved arch” [140], FM 19:52, 53, 54, dil [141], dil bezeği ile birlikte ayırıcı triglyplı (FM 74:37), tricurved arch ile doldurma süsü olarak istiridye FM 25:8 betimlemeleri görülmektedir [142].
Ele geçen skyphoslarda ortak özellik İçte bir monokrom boyamanın olmayışıdır. Dudak İçinde 4 veya 5 mm. kalınlığında bezek renginde boyalı bir İç - ağız bantının yer aldığı görülür. 1979 yılı yüzey buluntuları arasında yer alan üzengi kulplu kanne omuz parçası, tipik Miken hamuru ile karşımıza çıkar. Miken III C:1 evresinden olan bu parçanın, Schachermeyr'in ''Nobel Keramik” kümesi örneklerinden olması akla gelebilir [143].
1980 yılında ele geçen Miken seramiği içinde kylix biçimindeki kaplar çoğunluktadır. Monokrom bir kylix kaidesi (F 79 T 263) büyük olasılıkla Miken II B evresinden olan en erken örnektir[144]. Fincan örneklerinin yanında, III B evresine dek inebilen kapalı kap omuz parçaları ile armut biçimli büyük saray stili amphora kaideleri, büyük halka kaideli krater kenar parçaları ile olasılıkla tabak - çanak parçaları ele geçmiştir [145]. Bezeme olarak, özellikle kylix parçalarında: FM 23:6 şeytan minaresi, FM 51:10 saplı spiral, FM 53:19 dalga ile FM 46:52 koşan spiral bezekleri karşımıza çıkar [146]. Klazomenai 1979-80 yıllarında ele geçen Miken seramiği, zamansal olarak Miken II-III C: 1 evresinden olan ve çoğunluğu Argolis bölgesinden ithal edilmiş örneklerdir [147]. 1981—83 yılı çalışmaları sırasında tekrar Miken çanak - çömleği, parçalar halinde gün ışığına çıkarılmıştır.
Erythrai (Çeşme - Ildırı)
Ionia’da İzmir, Çeşme yakınlarındaki Erythrai - Ildırı köyünde E. Akurgal yönetimindeki kazılar 1965 yılından bu yana sürdürülmektedir. 1966 yılında kazılar sırasında C. Bayburtluoğlu’nun ildin çevresinde yaptığı geziler, ilgi çekici buluntuların ele geçmesine olanak sağlamıştır. Bayburtluoğlu, bugün için yerleşmeye bağlı olmaksızın, Şifne ile Reisdere köyü arasında aşağı yukarı Erythrai’ın batısında ve 8 km. uzaklıkta Kalem Burnu’nda dört Miken seramiğini yüzeyden bulmuştur [148]. Bunlar kylix kaide (lev. XI a), küçük çanak (lev. XI b) ve olasılıkla iki fincan (lev. XII a,b) parçalarıdır. Kylix kaide parçasının olasılıkla derin gövdeli bir kylixe ait F 79 T 263 olması akla gelebilir[149]. Fincan parçaları kanımızca, Furumark biçim dizilerinden F 58 T 219 veya 220 biçimlerine yakındır[150].
Söz konusu parçaların rastlantı sonucu ele geçmesi ve tarihleme için kesin belirleyici noktaların olmaması, genel bir senteze gitmemizi engellemektedir. Ancak kylix kaide parçası için verebileceğimiz olası II B evresi, Erythrai kıyılarında Miken alış verişlerinin erken bir zamanda görülebileceğini aklımıza getirebilir. Bu da Mikenli kolonistlerin veya tüccarların bu kıyılarda dolaştığını söylememize olanak tanır. En geç zaman olarak ise, fincan parçalarının III B evresine kadar inmesi ile oluşur. Ancak küçük çanak olarak tanımladığımız parça üzerinde eğer bir dalga betimlenmiş ise, bu zaman III C: I evresine dek gidebilir.
Kolophon (Değirmendere)
lonia bölgesinde, Klazomenai'den sonra önemli merkez olarak, İzmir, Cumaovası yakınındaki bugünkü Değirmendere Köyü sınırlan İçinde yer alan eski Koloplion kenti karşımıza çıkar. 1922 yılında çok kısa yapılan araştırmalarla, bu kent olasılıkla Geç Hellas III evresinden başlayarak Protogeometrik, Geometrik ve Hellenistik çağlara değin tarihlenen yerleşmelere ait mezar ve diğer arkeolojik kalıntılar ile belgelenmiştir [151]. Kazı notlarından elde edilen bilgilerin ışığı altında, köyün batışında, şimdi köyün bulunduğu alanda, olasılıkla daha önce köylüler tarafından tahrip edilen, dairesel mezar odalı ve kısa dromoslu bir “Tholos” mezar saptanarak temizlenmiş (lev. XIII) ve o günkü durumu ile kağıt üzerine aktarılmıştır [152]. Mezar hakkında, özellikle tarihlemede iki öneri görülmektedir. A. j. B. Wace, GM (geç minos) III olarak [153]; Huxley ise, H. Goldman'ın anlattıklarına göre Koloplion'da bulunan Miken tliolos mezarının, M III B veya III C evresinden ve bu mezarın geç. 13 yüzyılda Kolophon'a yerleşen Akha'lara ait olabileceğini önerir [154]. Ancak somut buluntular ile tarihlenemeyen bu mezar, yörede yapılacak daha geniş kazılar sonunda sağlıklı bir biçimde zamansal yerleşmeye oturtulabilinir. Mee, biçimsel yönden Kolophon Miken tholos mezarını, Karia bölgesinde, Çömlekçi köyünde ele geçen üç örnekle karşılaştırır. Mee’nin söz konusu yaklaşımına, herhalde Çömlekçi mezarlarının çap olarak 3 m. ye yakın olması neden olmuştur [155]. Diğer taraftan, Çömlekçi mezarlarında dairesel planın yanında bir dromos olayı söz konusu değildir. Bridges, Kolophon mezarını tanımlarken, onun yöresel yapıcılar tarafından yapıldığını ileri sürer. Anıtsal bir yapı olarak düşünüldüğünü ve gelenek dışı bir tasarımı içerdiğini belirtir. Böylece Çömlekçi mezarlarının da aynı biçimde yöresel düşünceden kaynaklanmış olması aklımıza gelmektedir [156]. Mezarın bulunuşundan önce ele geçirilen bronz bıçak, gümüş iğne ile mavi camdan pendant parçası, hiç kuşkusuz, yöredeki Miken etkinliklerinin kanıtlaması yönünden önemli buluntulardır [157]. Söz konusu buluntular, Greenvvell’in anlattıklarına göre, çevresi iri taşlarla çevrili bir mezardan gelmektedir. Mezar Kolophon yakınındaki bir tepenin eteklerinde yer almaktaydı [158]. Batı Anadolu’da çok yakın zamanda ele geçen Menemen Tholos mezarı ile Müskebi oda mezarlarından gelen seramik, bıçak, kılıç, ok ucu, mızrak ucu ve takı gibi buluntular, Miken etkinliklerinin yalnızca çanak - çömlekle temsil edilmediğini kanıtlamaktadır. Menemen, İzmir, Kolophon maden örnekleri, yakın yörelerde ele geçmeleri yönünden ilgi çekici sonuçlar doğurabilir[159]. Kolophon metal örneklerinden bronz bıçağın Sandars tarafından “Class II swords: Siana Group Bronzes ’ kümesi içinde görülmesi ilgi çekicidir [160]. Benzer örnek olarak Sandars, Rodos - Ialysos’dan GH III B-C evresine konan mezar toplu buluntuları içindeki bıçak ile karşılaştırır. Sandars’ın karşılaştırması, Huxley’in Kolophon Tholos mezarı için verdiği zamanla eşitlik kurması, Miken etkinliğinin Kolophon’daki başlangıç tarihi önerisini doğrular gözükmektedir. Müskebi mezarlarından gelen toplu buluntular arasında yer alan cam pendant örnekleri [161], Kolophon tek parçası ile yakınlık göstermektedir[162]. Bizce, ilişkilerin Batı Anadolu kıyılarında Miken III B-C evresinde özellikle Pitane’ye dek, daha çok Dodakanes üzerinden aktığı izlenimini vermektedir. Ancak, yine de kesin bilgilere, yörede yapılacak kazılar ışık tutacaktır. Kolophon’ daki Miken etkinliklerinin, eldeki tüm verilere dayanarak, M III B evresinde başlamış olması olasıdır.
Selçuk (St. Jean Basilika) - Ephesus
1963 yılında Selçuk’ta Bizans evresine konan Ayasoluk tepesinde yer alan St. Jean Basilikası’nı oluşturan hisarda yapılan çalışmalar sırasında “Takip Kapısının” güney, güney - doğusunda keşfedilen mezarda sağlam korunmuş Miken kapları bulunmuştur [163]. Söz konusu mezarda sağlam korunmuş altı kap ile birlikte bir kratere ait parçaların da ele geçtiği bildirilmektedir [164]. Biçimsel ve bezeme yönü ile kaplar, Miken III A: 1-2 evresinden olduğunu ortaya koyar niteliktedir. Ancak Y. Boysal’ın daha önce de belirttiği gibi[165], Gültekin ve Baran’ın yayınlarında, Mellink’in [166], daha sonra da Mee’nin [167]sözünü ettikleri hayvan ve insan kemiklerinden hiç söz edilmemektedir. Hayvan kemikleri bir kabın çevresinde dağınık olarak, insan kemikleri ise, buluntular içinde yer alan kraterin içinde gün ışığına çıkarılmıştır. Eğer Mellink’in gözlemleri ışığı altında bir sonuca gidecek olursak, Müskebi’de ele geçen mezarlarda da söz konusu gömmenin olduğunu ve geleneğin Karia’dan lonia’ya dek uzanmış olabileceğini varsayabiliriz.
Sağlam olarak korunan en güzel örnek, hiç kuşkusuz, insan kemiklerinin bulunduğu kraterdir (lev. XIV-XVIII). Selçuk Arkeoloji Müzesi’nde korunan env. no. 2100 krateri, biçimsel yönden, derin kase şekilli, konikal - armut vücutlu ve torus kaide yapılışı ile, Fu- rumark F 3 T 7 dizilerindeki benzerlerine çok yakındır [168]. Biçimsel yönden Selçuk env. no. 2100 krateri, Kıbrıs[169], lalysos [170] ve anavatan [171] örnekleri ile yakın ilişki kurar. Ancak biçimsel yapısı bizce anavatan örneklerine daha yakındır. Bezeme, kulplar arasında kalan geniş alanda, her iki yüzde argonaut (FM 22-7 ve 11, 13) bezekleri ile betimlenmiştir[ 172]. Argonaut bezemesi, bir kökten çıkan üç kollu spirallerle oluşur. Köke eklenen dördüncü kol, kırık bir biçimde spiral bezeklerini tamamlar. Miken argonaut dizileri içinde kollu örneği karşımıza çıkmaz [173]. Kraterler üzerinde argonaut betimlemelerine Argolis ve Attika örneklerinde rastlarız[174]. Selçuk kraterinde argonaut bezemesinin kolları arasında Argolis benzerlerinde olduğu gibi, kimi doldurma bezekleri yer alır. Argonaut bezeğini oluşturan kök, tenis raketi biçimindedir. Tarama, kafes ve paralel çizgi kümelerinden oluşur. Söz konusu bezeme yöntemi, Selçuk kraterinde özgündür [175]. Argonaut kolları arasına doldurma bezekleri yerleştirilmiştir. Bunlar üçgenler, ortalarında yay biçimi rozet ve köşelerden çıkan paralel taramalarla doldurulmuştur. Söz konusu düzenlemeye kraterler üzerinde Selçuk örneği dışında rastlamak olanaksızdır. Rodos amphoralarında yakın yöntem görülür[176]. Doldurma bezeği olarak, argonaut kümeleri arasında çarpıcı süs olarak Papyrus (FM II) benzeri bir betimleme B yüzünde (lev. XVI-XVII) yer almaktadır [177]. Ancak Furumark kümelerinde söz konusu düzenlemeye rastlanmaz. Olasılıkla bu oluşum, kabı bezendiren ustanın bir özgünlüğüdür. A yüzünde, argonaut kollarının spiral dış çemberleri arasında, iç içe çizilmiş, özensiz yarım çember kümeleri (FM 19:30) (lev. XIV-XV) betimlenmiştir. Diğer bir doldurma bezeği olarak, sağ kulp yanında ise, yine FM 19:29 dil betimlemesi yer almaktadır[178]. Bezeme ve biçimsel yönden anavatan örneklerine yakınlığı söz konusu olan Selçuk env. no. 2100 kraterinin, ancak Rodos örneklerine olan yakınlıkları da göz önüne alınarak, aynı yörede üretilmiş olması ve en geç M III A: 2g evresinde yapılmış olması olasıdır.
Anadolu Miken seramik dizileri içinde az rastlanan biçimlerden biri de, özellikle dinsel törenlerde libasyon kabı olarak kullanılan konik biçimli, nokta kaideli rhytonlardır [179]. Selçuk buluntuları içinde, Anadolu sağlam korunmuş örneği, Furumark F 54 T 199 dizileri içine koyabileceğimiz env .no. 2101 (lev. XIX-XX) rhytonudur. Furumark dizileri içindeki ilerlemiş örneklerle yakın benzerlik gösterir[180]. Biçimsel yönden Selçuk rhytonu, Rodos ve kimi anavatan benzerleri ile yakın ilişkiler içindedir [181]. Rodos örnekleri ile biçimsel yöndeki yakın ilişki, aynı çevreden geldiğini akla getirmektedir. Bezeme friz sisteminde oluşmuştur. Dudak altından başlayan bezeme, ince-geniş paralel on frize bölünmüştür. I, III, V, VII, IX dar frizlerde nokta bezeği (FM 41:6) betimlenmiştir [182]. II ve VI. frizlerde horizontal biçimde düzenlenmiş Chevron (FM 58:33) bezekleri yer alır[183]. IV. frizde, içleri dolu horizontal üçgen zinciri[184] ve VIII ve X. frizlerde ise parantez veya virgül (FM 64:19) bezekleri betimlenmiştir [185]. Söz konusu bezeklerden yalnızca nokta dizilerine rhytonlar üzerinde rastlamaktayız [186]. Selçuk rhytonu bizce olasılıkla Rodos - Kameiros örneklerine yakınlığı ile, aynı çevreden gelmiş, zamansal olarak da, M III A: 2g evresinden olmalıdır.
Anadolu Miken çanak - çömlek dizileri içinde kimi kapları, Furumark biçim kümeleri içine yerleştirme olanağımız yoktur. Daha önce gördüğümüz İzmir Müzesi’nde saklanan küçük matra biçimli kaba Selçuk örneği ile, Müskebi buluntularını incelerken göreceğimiz makara gövdeli, düdük biçimli oyuncağı da ekleyebiliriz. Ünik olarak tanımladığımız bu örneklerin, olasılıkla yöresel çömlek evlerince kimi dış etkiler sonunda üretilmiş olmaları akla gelmektedir. Selçuk env. no. 2102 (lev. XXI-XXII) örneği, ince, uzun boynu, nokta - delik kaidesi ve topaç biçimli gövdesi ile, Anadolu ve Miken kap biçimleri içinde ünik bir örnektir. Biçimsel yönden yakın bir benzerine rastlamadığımız Selçuk libasyon (rhyton) kabı, topaç biçimli gövde yapılışı ile, deve kuşu biçimli rhytonlardan etkilenmiş olmalıdır [187 ].
Selçuk ikinci libasyon kabında bezeme, omuz alanında birbirlerini izleyen kırık kollu spiral bezeklerinden oluşan karışık bir stilde (FM 49:10) karşımıza çıkar [188]. Spiral kollarının altında ve spiral aralarında yer alan ikinci bir sap betimlenmiştir. Çengel spiral bezemesinin bir düzenlemesi olarak düşünebileceğimiz bu doldurucu bezeğin çengel bolümü, Lily - zambak bezeğinin çiçek borusunun üzerinde görülen kısa - paralel çubuklarla (FM 9) bezendirilmiştir [189]. Kabı süslendiren usta, bizce her iki bezeği (lily ve spiral) görmüş ve karışık bir düzenleme ortaya çıkarmıştır. Spiral bezeğine eklediği süs, çoğunlukla anavatan ve Rodos - lalysos kaplan üzerinde görülmektedir. Kıbrıs örneklerinde ise söz konusu düzenleme azınlıktadır [190]. Ancak bu çıkış noktası ile bir köken saptama yeterli değildir. Betimleme stili ile Selçuk kümesiz kabı, bizce Miken III A: 2 zamanından olmalıdır. Beraber buluntularım göz önüne alarak, üretim evinin Anadolu dışında aranması bizce uygundur. Çünkü bu çağda, Anadolu’da bu özende üretim yapan bir çömlek evi henüz yoktur.
Selçuk mezar kümesi İçinde sağlam olarak ele geçen örneklerden küresel vücutlu, vertikal çift kulplu, küçük, env. no. 2103 (lev. XXIII-XXIV) amphoriskos, Muskebi örneğinden sonra. Bati Anadolu’da ele geçen ikinci biçim olarak karşımıza çıkar. Miken dünyasına M III A: I evresinde Girit etkisinde girmiştir[191], özellikle Kıbrıs ve diğer Levantin ülkelerinde sevilen bu biçim, anavatan ve Dodekanes’de de karşımıza çıkar [192]. Furumark F 48 T 188 kümesine koyabileceğimiz Selçuk amphoriskosu [193], biçimsel yönden Dode- kanese çevresinden gelen, Istanköy - Langada [194], Rodos - lalysos mezar 62 [195] ve mezar 51’den [196] tanıdığımız amphoriskoslarla yakın benzerlikler kurar [197]. Bezeme her iki yüzde gövdede, iç içe çizilmiş bir merkezden çıkan spiral çemberlerle oluşur. Yanlarda ise, omuzdan kaideye kadar, linear bezeklerle süslendirilmiştir. Bu bezekler, açı - chevron biçiminde düzenlenmiştir. A kenarında, Furumark FM 64:27 bezeğine yakın iç içe çizilmiş açı veya vertikal chevron dizisi (lev. XXIIIb) görülür[198]. Benzer amphoriskoslarda, bu biçim betimlemeye örnek verme olanaksızdır. Ancak, düşünce ve düzenleme yöntemi ile lalysos amphoriskosunu anımsayabiliriz[199]. B yüzünde (lev. XXIVb), ağızları birbirlerine ters, vertikal biçimde betimlenen iki sıra chevron (FM 61:12) bezeği vardır [200]. Biçimsel ve bezeme düzenlemesi ile Rodos örneklerine yakın ilişki kuran Selçuk env. no. 2103 amphoriskosu, Miken III A: 2 e zamanından olup, olasılıkla da Rodos benzerleri gibi, aynı çevreden gelmektedir.
Bugün Selçuk Arkeoloji Müzesi’nde saklanan oldukça kötü bir biçimde ele geçen armut biçimli apmhora, Mee’nin de belirttiği gibi, olasılıkla biçimsel yönden Furumark F 7 T 23 kümesine yakındır[ 201]. Kulplar arasında kalan omuz - karın geniş alanında, daha önce Selçuk kraterinde ana bezek olarak karşımıza çıkan argonaut betimlemesi yer alır. Parçalar halinde ele geçen ve müze deposunda saklanan krater dışında, sağlam olarak aynı mezardan gelen sonuncu örnek, monokrom, küçük, tek kulplu bir testiciktir[ 202]. Biçimsel olarak Furumark F 25 T 112 küçük küresel oinochoe biçimi ile benzerlik gösterir [203].
Selçuk Arkeoloji Müzesi’nde, St. Jean Basilikası buluntuları dışında, Kuşadalı bir kişi tarafından hediye edilen, üzengi kulplu kannenin (lev. XXV) geliş yeri kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kuşkusuz söz konusu mezar ile ilişkili bir buluntu değildir [204]. Biçimsel yönden Furumark F 46 T 171 kümesi ile benzerlik kurar[205].
Selçuk üzengi kulplu kannesi, biçim olarak Atina[206] ve Kilindra’dan [207] gelen örneklerle yakın benzerlik kurar. Bezeme, yalancı boynun ve emzik ile kulpların yer aldığı omuz alanında betimlenmiştir. Bezek olarak çeyrek, iç içe çizilmiş çember ile köşeli dil (FM 19:31 ve 21) motifleri omuzda görülür[208]. Betimlemede yakın benzerlere Tiryns örneklerinde rastlamaktayız [209]. Anavatan örnekleri ile biçimsel ve bezemede yakın ilişkiler kurması, Selçuk üzengi kulplu kannesinin olasılıkla Miken III A: 2g evresinde, aynı yöreden ithal edilmiş olmasını aklımıza getirmektedir.
Kuşadası (Yılancıburnu)
Selçuk’dan kıyı boyunca güneye doğru inersek, olası Miken seramiği ile Kuşadası - Yılancıburnu karşımıza çıkar. Mellaart Yılancıburnu yarım adasında çevrede yaptığı geziler sırasında Miken seramiğine rastladığını duyurmuştur [210]. Parçalar hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Ancak Selçuk Arkeoloji Müzesi'ne Kuşadalı kişi tarafından armağan edilen (env. no. 1776) üzengi kulplu kanne, eğer Kuşadası sınırları İçinde bulunmuş ise, Mellaart’ın haberleri üzerindeki tartışmalar durabilir. Fakat bizce bir mezar buluntusu olması, başka bir çevreden de gelmiş olabileceği varsayımım akla getirmektedir. 1974. yılında Selçuk Arkeoloji Müzesi'ne Tire’den gelen pyxis biçimli kap, daha sonra C. İçten tarafından Tire-Ahmetler, Halkaköy'den bir pithos mezarda bulunduğu saptanmış ve 1984 yılında sergilenmiştir. Argolis ithali olan bu örnek olasılıkla Miken III A: 2g evresindendir.
Milet (Balat Köyü)
Batı Anadolu lonia kıyılarında Miken ve öncesi yerleşmeleri ile karşımıza çıkan en önemli merkez İliç kuşkusuz Milet'tir. Yerleşme, prehistorik çağlardan zamanımıza dek kesintisiz sürmesi ile de çok ilgi çekicidir. Milet’te prehistorik tabakalara, Wiegand yönetimindeki kazılar sırasında rastlanılmıştır [211]. Daha sonraki yıllarda ise, değişik yöre ve alanlarda prehistorik kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır. Miken etkinliklerinin kanıtlan ise, von Gerkan tarafından Athena tapmağında yapılan kazılar sırasında, güney - batısında ele geçen çanak - çömlek parçalan ile saptanmış bulunmaktadır [212]. Yerleşik kalıntıların yanında “Değirmen Tepe”nin 1,5 km. güneybatı eteklerinde oda mezar biçimini içeren bir nekropol bulunmuştur [213].
II. Dünya Savaşı sırasında ara verilen Milet kazılarına1955 [214],yılında tekrar başlanılmış, zamanımızda da sürdürülmektedir. Bugüne değin elde edilen sonuçlar sonunda Milet'te Miken I evresinden başlayan ve Miken III C: 2 evresini de İçine alan bir yerleşmenin olduğu ele geçen malzeme aracılığı ile kanıtlanmıştır [215]. Diğer taraftan eldeki bulguların ışığı altında Milet Miken malzemesinin, Argolis ve Dodekanes üzerinden geldiği ve geç evrelerde özellikle yöresel üretimin varlığı söylenebilir.-Milet malzemesinin tümü üzerine yayın hazırlıkları sürdürülmekte olduğu İçin, bu satırlarda daha ayrıntılı incelemeye girme zorunluluğunu duymadık [216].
Didyma (Didim, Yenihisar)
Didyma’da R. Naumann yönetimindeki eski kazılar sırasında Hellenistik Çağ Didymaion'un güney - bati kesinde Minos evresi çanak - çömlek parçalarım İçeren seramiğin gün Işığına çıkarıldığını haberlerden öğrenmekteyiz [217].
Iasos (Küren)
Kara bölgesinde denize açık limam ile Milet'ten sonra diğer önemli Miken yerleşmesi olan kent Iasos’tur. Iasos’ta 60'lı yıllarda Atina İtalyan Arkeoloji Okulu tarafından başlanan kazılar, yörede bir prehistorik yerleşmenin varlığını kanıtlamıştır[ 218]. Özellikle 3. bin malzemesi, kentin Anadolu’ya Ege kültürlerinin açılmasında bir kapı görevi yaptığını ortaya koyması ile önemli bulguları içermiştir [219].
2. bin tabakalarını içeren Iasos devlet agorasında yapılan kazılarda Orta Bronz çağına ait malzemenin ele geçmesi, Iasos’ta yerleşmenin aralıksız devam ettiğini göstermiştir. Ele geçen çanak- çömlek, orta Minos II evresini içermekte, Anadolu kökenli malzeme yanında yerli üretim ile, çok renkli Girit - Kamares stilindeki çanak- çömleği de vermesi ile ilgi çekicidir [220]. Geç Minos I-II evresini içeren çanak - çömleğin ithal olduğu ve bu arada Minos seramiğinin bir bölümünün Iasos’ta üretildiği Laviosa tarafından ileri sürülmektedir[221]. Bu arada Orta Minos III evresini tamamlayan parçalar da gün ışığına çıkarılmıştır[ 222].
Miken çanak - çömleğine, Basilika ve Artemis Astias kutsal alanında rastlanılmıştır [223]. Iasos’ta gün ışığına çıkarılan Miken seramiği, stil yönünden Argolis yöresinden ithal edilmiş olmalıdır. Ancak ilerlemiş örnekler içinde Argolis dışından gelmiş veya yöresel çalışmalar da olabilir. Zamansal olarak Iasos buluntuları, Geç Hellas I (Miken I) evresinden Geç Hellas III C (Miken III C) evresine dek süreklilik gösterirler [224].
Bugün İzmir Arkeoloji Müzesi’nde saklanan ve Iasos’tan geldiği söylenen krater (lev. XXVI, XXVII a), biçimsel yönden Furumark F 8 T 54 ve 57 kümeleri ile yakınlık kurar [225]. Iasos krateri geniş boyunlu, küresel omuz - karın geçişli ve kaideye geçişte görülen sert konik biçimlendirilmesi ile tanımlanabilir. Rodos krateri, armut - sap biçimi dışında Iasos örneğine çok yakındır [226]. Miken dizileri içinde yakın bir benzerine rastlamadığımız Iasos krateri, bizce Miken boyunlu kraterlerini tanıyan bir çömlek evi üretimidir. Bezeme, kulplar arasında kalan geniş kuşakta, “Tricurved Arch” (FM 62:19) ile betimlenmiştir[ 227]. Bezeme yönünden Nauplion [228] ve lalysos’dân[229] gelen örneklerle ve Milet’te ele geçen bir boyunsuz krater parçası ile yakın ilişki kurar [230]. Iasos kraterinde bezemenin yerleştirildiği alan, kulplar arasında eğri bantlarla sınırlandırılmıştır. Aynı sınırlandırılma düzenine, Nauplion, lalysos ve Attika-Kopreza[231] ile Agina [232] kraterlerinde rastlamaktayız. Bezeme düzenlemesi ile Iasos krateri Dodckanes ve anavatan örneklerine yakındır. Olasılıkla Miken III B evresinden olup [233], Karia dışı bir çömlek evinin üretimi olmalıdır.
M ü s k e b i (Bodrum - Ortakent)
Batı Anadolu’da bulunan Miken kapları, sayısal bir düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, daha çok Karia bölgesinden gelmektedir. Sayısal üstünlük, hiç kuşkusuz, bugüne değin rastlanılan ve en iyi biçimde korunan Müskebi nekropolü ile oluşmaktadır. Anadolu’da sağlam korunmuş tüm Miken vazolarının sayısı 300’ü geçmez. Müskebi buluntuları bu sayının çoğunluğunu oluşturur. 1962 yılında Bodrum’un Müskebi köyünde gün ışığına çıkarılan Miken çanak- çömleği, Karia bölgesinde yoğun araştırmaların başlamasına olanak sağlamıştır. Bu arada buluntuları Bodrum Müzesi’ne kazandıran devecileri de unutmamak gerekir. Müskebi köyünde deveciler tarafından yapı işlerinde kullanılan “Ak Toprak” ocaklarında mezarların bulunması, araştırmaların başlamasına aracı olmuştur, ilk buluntular, Bass tarafından yayınlanan ve müzeye deveciler tarafından kazandırılan eserlerdir [234]. 1963 yılında yörede Boysal’ın başkanlığında kazılara başlanılmış, 50’ye yakın mezar açılmış, oda mezarlardan gelen armağanlar olarak 250’ye yakın çanak - çömlek, bronz kılıç, kama, bıçak benzeri kesici aletler ve cam, pişmiş toprak pendant dizileri ile boncuk biçimindeki kolyeler, Bodrum Müzesi’ne getirilmiştir[ 235].
Batı Anadolu’daki Miken deniz aşırı yerleşmelerinde Müskebi, Karia bölgesinde Iasos’dan sonra erken malzeme veren yöredir. Müskebi’de anavatan - Argolis ilişkilerinin, zayıfta olsa, Miken II B çağında başlamış olması olanaklıdır, örneğin, Müskebi mezar 34 (Env. no. 992, F 79 T 254) ile mezar 18’den (Env. no. 617, F 79 T 254) gelen kylixler, Miken II B evresinden olup Argolis kökenli olmalıdırlar [236]. Bizce Miken etkinliği, söz konusu buluntular aracılığı ile önce anavatan üzerinden Müskebi’ye ulaşmıştır. Argolis kökenli örnekler, Müskebi buluntularının 1/3’ünü oluşturur. Argolis- anavatan üzerinden akış, daha çok Miken III A:2-B evresinde olmuştur. II B’de başlayan ilişkiler, III A: 1 evresinde etkinliğini sürdürmemiştir. Eldeki buluntular aracılığı ile, kesin bir III A: 1 evresini saptama olanağımız yoktur. Ancak kimi Rodos kökenli (Env. no. 988 F 7 T 35) ve geliş yöresini saptayamadığımız (Env. no. 1863, F 19 T 94) ile, olasılıkla Anadolu etkisinde mikenleşmiş yerli bir kapla (Env. no. 719) Müskebi’de Miken III A: 1-2 arasında bir yaşamın varlığı ileri sürülebilinir[ 237].
Anavatan’dan sonra Müskebi’de etken olan çevre Dodekanese’ dir. Rodos, erken zamanlar için en önde gelen etkinlik alanıdır. Argolis’ten sonra, Rodos üzerinden ve Miken III A: 2 evresinden başlayarak III C: I evresine dek süren çok yönlü alış verişler olmuştur. Dodekanese adaları içinde etkili diğer yöre ise İstanköy- Kos’tur. Özellikle Miken III C: I zamanında Müskebi’de İstanköy kökenli çok sayıda çanak ٠ çömlek ele geçmiştir. Bunun yanında Rodos ve Istanköy üzerinden gelen etkilerle, yöresel diyebileceğimiz kimi benzer kaplar, Müskebi veya çevresinde üretilmiş olmalıdırlar. Anavatan ve Dodekanese dışında Müskcbi’dc, deniz aşırı Miken yerleşmelerinden ithal edilmiş olabilecek kimi buluntular da söz konusudur. Bunlar içinde Furumark F 7 T 46, env. no. 970, F 46 T 172, env. no. 1000 ile F 48 T 189, env. no. 721 dizilerinde yer alan kapları göstermemiz olanaklıdır [238]. Diğer yönden Kıbrıs ile ilişkili olarak gösterdiğimiz env. no. 970, 1000 ve 721 örnekleri dışında, kimi ilişkilerin biçimsel ve bezeme yönünden diğer levantin ülkelerine de ulaştığı söylenebilir. Örneğin Müskebi env. no. 2339 (F 46 T 166) üzengi kulplu kabı, Gezer benzerine çok yakındır [239].
Müskebi buluntuları içinde az da olsa Girit ve Attika etkilerini bünyelerinde taşıyan kimi kaplar da ele geçmiştir. Bunlardan Müskebi env. no. 49 F 21 T 102; 697 F 46 T 185 gaga ağızlı kap ile, üzengi kulplu kanne Girit veya Girit - Rodos etkilerini, env. no. 660 F 80 T 284 çanağı ise Attika etkilerini ortaya koyacak niteliktedir. Müs- kebi’de yöresel üretim olarak tanımladığımız kimi kaplar, Miken III C: I evresindendir. Ancak erken evrelere koyabileceğimiz örnekler de görülür. Bunlardan env. no. 645 (kümesiz kapalı kap) pithosu ile Anadolu kökenli makara - düdük ٢env. no. 719) biçimli kaplar, olasılıkla Miken III A: 2 zamanında da çok zayıf bir yöresel üretiminin kanıtlayıcısıdır. Müskebi mezarları, Miken geleneğinde yapılmış oda mezarlar olarak karşımıza çıkar. Inhumatıon gömünün yanında, kremasyon gömünün de olduğu, kazı haberlerinden anlaşılmaktadır [240].
Asarlık
19. yüzyılda Bodrum yarımadasında yapılan araştırmalardan öğrendiğimize göre, Müskebi dışında Asarlık’ta da sub - Miken çağına tarihlenen bir oda mezar ile mezar armağanı olarak aynı evreye konan kapların ele geçtiğini görmekteyiz [241].
Myndos (Gümüşlük)
Bodrum yarımadasının batı kıyısında yer alan antik Myndos (Gümüşlük) kentinden birkaç Miken kabının ele geçtiği bilinmektedir. Ancak söz konusu kapların bugün yurdumuzdaki kimi özel koleksiyonlarda saklandığı söylenmektedir [242].
Knidos (Datça ٠ Kinidos)
Love’ın bildirdiklerine göre, 1968 yılı kazılarında ele geçen parçalar içinde, E. Akurgal’ın tanımlamasına göre Miken seramiğinin olabileceği ileri sürülmektedir [243].
İç Karia kentlerinde Miken etkinlikleri, kıyı yerleşmelerinde olduğu gibi, çoğunlukla erken buluntuları içermezler. Sağlam olarak korunmuş kimi kaplar, yerleşmelere bağlı olmaksızın mezar armağanları olarak ele geçmiştir. Çömlekçiköy ile Stratonikeia, olası Miken etkinliğinin izlerini ortaya koyan kimi buluntuları ile karşımıza çıkarlar.
Çömlekçiköy (Milas - Bodrum)
Eski Milas - Bodrum yolu ortasında, yoldan 2 km. doğuda yer alan Çömlekçiköy’de 1968 yılında Y. Boysal tarafından kazılara başlanılmıştır. Eski yerleşmeye ait nekropolde, Submiken evresine konan çanak - çömlek ile birlikte mezarlar gün ışığına çıkarılmıştır [244]. Söz konusu mezarlar, toprak içine yapılmış dikdörtgen ve dairesel biçimi içeren taş örgü ile oluşturulmuştur [245]. Ele geçen seramik buluntuların, Miken IIIC: 2 evresinden olması[246], Çömlekçiköy’ün Submiken zamanında iç Karia’da Stratonikeia ile birlikte yerleşime uğradığım ortaya koyar. Ancak her iki merkezde de henüz yerleşme saptanamamıştır. Çömlekçiköy, mezar 10’dan gelen oınochoe üzerine kimi öneriler vardır [247]. özellikle V. R. d’A. Dcsborough, söz konusu oinochoenin submiken olmayacağını, protogeometrik
evrenin geç zamanından olması gerektiğine değinir [248]. Ancak aynı mezardan gelen buluntuları göz önüne alırsak, zamansal sıralamada yüzyıllık bir boşluğun olduğunu görürüz [249]. Kazı ile ilgili yayınlardan da görüleceği gibi, 10’nolu mezarın iki kez kullanılmadığı anlaşılmaktadır[ 250].
Stratonikeia (Eskihisar)
Milas - Yatağan yolu üzerinde, Yatağan’ın 5 km. batısında yer alan Stratonikeia kentinde rastlantı olarak ele geçen, bugün Eskihisar müze deposunda saklanan submikcn evresinden bir çanak ile, üzengi kulplu çok tahrip olmuş kanne bulunmaktadır. Söz konusu kaplar, Stratonikeia antik tiyatrosu yanında gün ışığına çıkarılan mezar veya mezarlardan ele geçmiştir [251]. Üzengi kulplu kanne (env. no. 316), biçimsel olarak Furumark dizilerinden F46T176 kümesi ile yakın benzerlik gösterir[ 252]. Küresel görünümü, kaideye geçişte konik bir profil ve halka kaide ile son bulur[ 253]. Diğer taraftan Hanfmann - Waldbaum’un verdikleri benzer örneklere ek olarak, İstanköy’den gelen kimi F46T176 üzengi kulplu kanneleri de gösterebiliriz [254]. Bezeme omuz alanında, yalancı boyundan çıkan ve omuz çapına vertikal biçimde süslendirilen beş çizgi - dalga FM 53: 39 bezeği ile oluşur [255]. Hanfmann - Waldbaum’un bezeme için verdikleri karşılaştırma örneklerine [256]ek olarak yine Dodekanese, Istan- köy’den gelen kimi kanneleri gösterebiliriz [257]. Olasılıkla Dodcka- nese’den gelmiş olan Stratonikeia env. no. 316 kannesi [258]Miken IIIC: 2 evresinden olmalıdır [259]. Karia bölgesi özellikle, Miken IIIC: 2 evresinde ilişkilerini daha çok Dodekanes - İstanköy ile geliştirmiştir. Müskebi geç buluntuları da bu savımızı destekler niteliktedir (lev. XXVII b, XXVIII a).
İkinci olarak göreceğimiz Eskihisar env. no. 315, (lev. XXVIII b) iki horizontal kulplu çanağı, daha önce Hanfmann - Waldbaum tarafından ayrıntılı olarak incelenmiştir [260]. Biçimsel yönden ayrıca Furumark tarafından “Hellado - Rhodo - Mycenaean” olarak kümelendirilen F85T295 dizisi, daha çok Rodos örnekleri ile yakınlık kurar [261]. Bezeme kulplar arasında, dudak altında dar bir bant arasındaki tekli ince dalga FM 53: 15 bezeği ile oluşmuştur [262]. Olasılıkla yerli, yöresi bilinmeyen Karia üretimi olan Stratonikeia çanağı, submiken (IIIC: 2) zamanından olmalıdır.
Mylasa (Milas)
19. yüzyılda Fr. Winter tarafından Kana bölgesinde yapılan geziler sırasında, Milas’ta görülen ve çizimi yapılan Miken kabı, daha sonra İzmir’de 1922 yılında çıkan yangın sırasında Protestan Okulu’nda kaybolmuştur [263]. Söz konusu .kap, Mee’nin daha önce ileri sürdüğü biçim ve Rodos örneğine bizce yakın - benzer değildir [264]. Milas vazosu, daha önce Furumark tarafından F12 T72 kümesine konan ve dizi içinde yer alan tek örnektir [265]. Milas piriform biçimli amphorası, omuz üzerinde yer alan saplı spiral FM 49: 14 bezeği ile betimlenmiştir [266]. Olasılıkla Miken IIIA: 2 evresinden olan Milas amphorası, iç Karia’da bugüne dek ortaya çıkan en eski örnek olarak tanımlanabilir. Ancak geliş yeri bugün için bir gizdir. Diğer taraftan Milas yakınındaki Gencik Tepe’den de
Miken seramiğinin ele geçtiği söylenmektedir [267]. Milas’da İsveç kazılarında kimi GH II-III evresine konan parçaların gün ışığına çıkarıldığı bilinmektedir [268].
Aphrodisias (Geyre -Karacasu)
Karia bölgesi iç kesiminde yer alan Aphrodisias’ta 6o’lı yıllardan beri sürdürülen kazılar sırasında, prehistorik yerleşmelere ait tabakalar kazılmış ve bu arada yöresel üretim olan Miken “psi” biçimi bir idol ele geçmiştir. Beraber buluntuları ile orta bronz çağından olması gerekir [269].
Sardes (Şart Mustafa - Manisa)
Batı Anadolu içerlerinde, Lidya bölgesinde kazı, araştırma ve rastlantı sonucu, Miken izlerini belirleyen çanak - çömlek çeşitli zamanlarda gün ışığına çıkarılmıştır. Lidya başkenti Sardes’te yapılan kazılar sırasında II. bin kültür tabakalarına bağlı olarak “Bronz Evin güneyinde submiken evresine koyabileceğimiz seramik parçaları bulunmuştur [270].
Gavurtepe (Philadelphia - Alaşehir)
Alaşehir’in i km. güney - doğusunda 1968 yılında Gavurtepe höyüğünde araştırmalar yapan R. Meriç, yörede iki parça Miken seramiği[271] bulmuştur. Söz konusu parçalar Miken IHA: 2 evresinden olmalıdır.
Çerkeş Sultaniye (Bağyolu - Manisa)
Manisa Arkeoloji Müzesi’nde saklanan env. no. 639, (lev. XXIX) Çerkeş Sultaniye armut - biçimli küçük Miken amphorası, biçimsel yönden Furumark F7T46 dizileri İçinde yer alır [272]. Gediz vadisinde ve denizden 35 km. İçerde yer alan bu yörede yerli monochrom seramik ile, bir pithos mezarda ele geçen Miken amphorası, Mee tarafìndan Furumark F7T44 dizisine konmak istenmiştir. Ancak kanımızca Boysal tarafından yayınlanan fotoğraf, Mee’i biçim yönünden yanıltmış olmalıdır [273]. Biçimsel yönden Çerkeş Sultaniye amphorası, Kıbrıs’tan gelen Kourion, Klavdhia, Dhekelia[274] ve Muskebi env. no. 970 örnekleri ile yakın benzerlik gösterir [275]. Kıbrıs benzerleri ile biçimsel yönden yakm olmasına karşın, Hanfmann-Waldbaum söz konusu Miken amphorasmın Rodos kökenli olduğuna değinirler [276]. Ancak Rodos'ta bu çağda küçük amphora biçimindeki kaplar azınlıktadır. Diğer taraftan Dodekanes örnekleri ile' bir İlişki kurmak gerekirse, Istanköy'den gelen bir amphora, biçimsel yönden yakınlıklar kurabilir [277]. Bezeme, kulplar arasında ve altında kalan karin alanında kafese taranmış FM 57: 2 biçiminde karşımıza çıkar [278]. Söz konusu bezeme anavatan ve dışında çok sevilmiştir. Yakın örnekler, Prosymna[279], Tiryns [280] ve Achaia' dan [281] gelen küçük amphoralardır. Biçim ve bezeme stili ile Miken IHA: 2 evresinden olan Çerkes Sultaniye amphorası, Kıbrıs a dek İhraç yapan bir anavatan çömlek evinin üretimi olmalıdır.
Düver-Yaraşlı Gölü (Burdur)
Batı Anadolu’nun İç kesimlerinden gelen kimi buluntular, özellikle ithal Miken seramiğinin yanında, yöresel üretimin olması nedeni ile de çok ilgi çekicidir. Burdur çevresinde ele geçen kimi örnekler, olasılıkla bu yöreye uzanan Miken etkinliklerinin Argolis üzerinden.
Kanımızca Karia yolu ile ulaştığıdır. Levantin üzerinden de alışverişler olmuş; ancak, Pamphilya bölgesinin ara istasyon görevini ne biçimde yürüttüğü ortaya konamamıştır. Çünkü bugüne dek, özellikle, Pamphilya’nın kıyı kesiminde Miken ve öncesine ait açık belirtiler yoktur. Çevrede yapılan araştırmalar, bu yörede ele geçen örneklerin hangi koşullar altında buralara ulaştığını açıklayamamıştır.
1975 yılında Burdur Müzesi’nde yaptığımız çalışmalar sırasında çevreden ele geçmiş Miken kaplarım gördük [282]. Müze Müdürü K. Dörtlük’ün verdiği bilgilere göre, Miken kaplarının, Düver yakınında, Yaraşlı gölünün kuzey ucunda olasılıkla bir prehistorik nekro- polden - pithos gömütlerdcn geldiğini öğrenmekteyiz. Burdur Arkeoloji Müzesi’nde korunan örnekler, dört pyxis ile iki küçük oinochoeden oluşur.
Burdur env. no. 6399 ve 7026 pyxisleri, biçimsel yönden Furumark F19T94 kümeleri ile benzerlik kurarlar[ 283]. Ağız ve omuz üzerinde yer alan kulpları ele geçmeyen Burdur env. no. 6399 (lev. XXX) pyxisi, hafif içe konkav karınlı bir örnek olarak karşımıza çıkar [284]. Burdur örneği biçimlendirilmesi ile Agina’dan gelen pyxisle ilişki kurar [285]. Bezeme, kulplar arasında yer alan omuz alanında bugün için hiçbir pyxis üzerinde görmediğimiz daire ve nokta dizilerinin oluşturduğu rozet (FM 41: 9) bezekleri ile betimlenmiştir [286]. Kulplar arasındaki üç küme bezeme, merkezi nokta ile belirlenmiş, dış çevresi nokta dizileri ile çevrelenmiş çember ile oluşur. Furumark dizilerinde aynı bezeğe rastlamak olanaksızdır. Anavatan pyxis örnekleri üzerinde aynı düzenleme görülmemektedir. Ancak Kıbrıs bulunuşlu kimi pyxislerde yakın betimleme izlenmektedir[287]. Stubbings Kıbrıs örneklerini F19T93 kümesinde incelemiş ve söz konusu bezemenin çok az kullanıldığını ve Miken III A zamanından bölgesel okul üretimi olabileceklerini ileri sürmüştür [288]. Burdur env. no. 6339 pyxisi, kaba işçiliği ve daire - rozet betimlemesi ile anavatan dışı ,olasılıkla Anadolu kökenli bir çömlek evinin üretimi olup, Miken IIIA: 2-B evresinden olmalıdır.
F19T94 kümesinde yer alan ikinci örnek, konkav karin profili (env. no. 7026, lev. XXXI), özenli yapılışı ve tipik anavatan hamuru ile, daha önce belirttiğimiz Argolis kökenli örnektir. Biçimsel yönden çeşitli yörelerde ele geçen örneklerin yanında [289], Argolis’de g n Işığına çıkarılan kimi pyxislere de çok yakındır [290]. Bezeme kulplar arasında kalan omuz alanında kafese taranmış (FM 57: 2) panellerden oluşur [291]. Benzer betimlemeye F19T94 kümesinde yer alan Argos - Schoinochori, Atina, Ain Shems ve Enkomi pyxislerinde rastlamaktayız [292]. Zamansal olarak Burdur env. no. 7026 pyxisibiçim ve bezeme yönü ile yakın İlişki kurduğu Ras Shamra (Ugarit) pyxisi gibi, Miken IHA: 2 evresinden olmalıdır.
Furumark F19T95 kümesine koyabileceğimiz Anadolu bulunuşlu Levantin - Miken örnekleri azınlıktadır. Ancak Burdur çevresin den gelen env. no. 535, 6398 pyxislcri, F19T95 örnekleri ile kimi benzerlikler kurar [293]. Env. no. 535 pyxisi (lev. XXXII), konkav karın profili, dışa doğru açılan boynu, karşılıklı iki kulpu ve konvenks - tümsekli tabanı ile, Levantin - Kıbrıs Kourion benzerliklerine çok yakındır [294]. Bezeme omuz alanında, kulplar arasında kalan dar panel İçinde vertikal çizgi kümelerinden FM 64: 21 oluşan betimleme ile karşımıza çıkar [295]. Enkomi'den gelen iki pyxis üzerindeki bezeme, yakın örneklerdir [296]. Olasılıkla biçimsel ve bezeme yöntemi ile
Burdur env. no. 535 pyxisi Miken IHA: 2g evresinden olup, Anadolu’ya Levantin - Kıbrıs çevresinden gelmiş olabilir.
Burdur env. no. 6398 pyxisi de (lev. XXXIII) genel biçimi ile Levantin örneklerine benzer. Ancak, omuz ٠ boyun geçişinde görülen yukarı doğru çekilme, geniş boyun ve ağzı oluşturur. Omuz - karın kenarından çıkan iki kaba kulp ve çok sert belirlenen karın - kaide geçişi, olasılıkla Levantin - Kıbrıs örneklerinden etkilenen yöresel bir üretim evinin yapımı olduğunu aklımıza getirmektedir. Burdur env. no. 535 pyxisi için önerdiğimiz benzer örnekler, env. no. 6398 pyxisi için de geçerlidir. Kıbrıs’da özel bir koleksiyonda saklanan örnek, en yakın benzerdir[ 297]. Bezeme, benzeri pyxisin kötü bir kopyasıdır. Miken III B evresinden olan Burdur env. no. 6398 pyxisi, olasılıkla üretim evi bilinmeyen bir Anadolu yapımıdır. Aynı yörede iki adet küçük küresel görünümlü oinochoeler de ele geçmiştir. Furumark, F25T114 kümesinde topladığı benzer örnekleri, kendi içinde beş alt kümede inceler [298]. Burdur env. no 7863 (lev. XXXIV) ve 4703 oinochoeleri (lev. XXXV), “sarkık torba biçimli” dizide yer alır. Söz konusu oinochoeler birinci derecede, Argolis örneklerinden üretilmişlerdir. Burdur oinochoeleri biçimsel yönden Agina [299], Deiras [300], Tiryns [301], Eleusis [302] ve Mykenai [303] örnekleri ile çok yakın ilişkiler kurar. Ancak bezeme yönü ile her iki oinochoe farklıdırlar. Burdur env. no. 7863 (lev. XXXIV) oinochoesinde bezeme, omuz alanında yer alan yatay “S” FM 53: 7 sıraları ile betimlenmiştir [304]. Anadolu küçük amphora dizileri içinde Müskebi env. no. 659 örneğinde aynı bezemeye rastlarız [305]. Anavatan örneklerinden, Prosymna [306]Agina [307] ve Berbati’den [308] gelen küçük oinochoe ve diğer biçimlerde ayni düzenleme izlenmektedir. Biçimsel ve bezeme düzenlemesi ile Argolis örnekleri ile yakınlık kuran Burdur env. no. 7863 küçük oinochoesi, olasılıkla ayni yöreden gelmiştir. Zamansal sıralamada, Miken IIIA: 2g evresinden olmalıdır.
Burdur env. no. 4073 (lev. XXXV) oinochoesinde bezeme, omuz alanını çevreleyen kalın basit dalga FM 53: 20 bezeği ile oluşturulmuştur [309]. Asine'den gelen yonca ağızlı oinochoe, bezeme için, yakın benzerdir [310]. Biçimsel yönden erken örnekler arasında yer alan env. no. 4073 oinochoesi, bezeme stilindeki Asine yakınlığı ile Miken III C: I evresinden olup, olasılıkla Argolis çevresinden ithal edilmiştir [311].
Söz konusu pyxis ve oinochoeler aracılığı ile Burdur - Düver yöresinin Miken etkinliklerinin Miken III A: 2e'den III c: Ig evresine dek sürdüğü, ilişkilerin Argolis ile Levantin ülkelerine kadar uzandığı ileri sürülebilir. Diğer taraftan yöresel üretimin olması, çevrede bugüne dek rastlanmayan önemli bir merkezi kanıtlamaktadır [312].