NİGÂR. ANAFARTA, Osmanlı imparatorluğa ile Lehistan (Polonya) arasındaki münasebetlerle ilgili tarihi belgeler. Historical documents concerning relations between the Ottoman Empire and Lehistan (Poland),İstanbul 1979. Türkçe metin S. 1159 (dizin ile), İngilizce metin, 1-161 Sayfa (dizin ile). Ek 63 sayfa fotokopi, özel yayın: belgelerin derlenmesini ve baskısını temin eden Mehmet Kavala. Fiyatı yoktur.
Türkiye ile Polonya Cumhuriyetleri arasında altı yüzyıla yaklaşan bir ilişkiler dönemi bulunduğu için, tarih alanında olduğu kadar ekin, sanat, dilcilik yönünden pek çok yakınlaşmalar da meydana gelmiştir. Böyle derin bir geçmişe sahip ilişkilerin çeşitli alanlarda ortaya pek çok malzeme koyması doğaldır. Bugün elimize aldığımız bu kitap boşlukları gidermesi yönünden önemli olduğu için ele aldık. Tarihsel belgeleri bir araya getirme için yapılan bu girişimde şimdilik Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinin raflarında bulunan malzemenin yayını gerçekleştirilmiştir. Yanlız Türkçe değil fakat aynı zamanda yabancı dilde yazılmış belgeler arasında bulunan malzemenin de yayını hazırlanmış ve bunların tanınmış bir batı dilinde çevirileri de yapılmıştır ki, dilimizi bilmeyen araştırcıların yararlanması öngörülmüştür.
Yayının gerçekleşmesinde bilimsel yönden etkili olan Nigâr Anafarta belgelere bir sıra numarası verdikten sonra hicri ve miladi tarihlerini vermiş ve belgenin özelliğine değinmiştir. Belgenin içeriğinden sonra, belgelikten numarasını, yazı özelliği ve boyutları da konmuştur. Yayının parasal yönünü üstlenen Mehmet Kavala bey, İstanbul'un tanınmış iş adamlarından idi [yakın bir geçmişte vefat etti]. Uzun yıllar tecimse! ilişkilerde bulunduğu ülkenin belgeliklerimizde bulunan kalıntılarını yayınlatmak istemiştir. Böyle yararlı bir kitabın meydana çıkarılmasına ön ayak olmasını kutlamak gerekir.
Kitabın hazırlanış) sırasında leh dilinde yazılı belgeler hakkında güçlüklere çözüm getiren J. Reychman [1] Türk belgeleri üzerinde uzun yıllar başarıyla çalışmış ve bu konuda klasikleşmiş bir de kitap meydana getirmiştir, ülkemizde de seviyeli bilim dergilerinde araştırmalar yayınlayan Reychman, iki ülke arasındaki ilişkilerin 550. yılı dolayısıyla küçük fakat çok değerli bir kitap yayınlamıştı[2]. Fakat esas başarısını Türk belge bilimi üzerindeki araştırmasında buluyoruz. Daha leh dilinde yazıldığı zaman bile büyük bir ilgi ile karşılanan bu kitap[3] dan sonra Ençyclopaedia of İdamın yeni yayınından diplomatie maddesinin yazılmasını gene değerli bir Türk bilimci olan A. Zajaczkowski ile beraber gerçekleştirdi ve daha sonra Columbia Üniversitesi’nin yeni eklerle genişletilmiş bir İngilizce çevirisini yapmasına razı olmuştu[4].
Bunları sıralamaktan maksadımız, belge yayını yapılmasında görülen aksaklıkların, olanaklar sının içinde giderilmesidir. Bilimsel çalışmaların çok ileri gittiği ve bu konularda pek çok yayının yapıldığı bir dönemde bu aksaklıkların devam ettiğini görmek kıvancımızı azaltmaktadır. Polonyalı araştırıcılar bu belge yayınında çok ileri gitmişler ve Fatih Sultan II. Mehmed devrine kadar uzanan belgeler üzerinde değerli araştırmalar yapmışlardır (A. N. Kurat, n. 3 deki makale S. 449). Bu konuda yapılan araştırmalar elimizdeki kitapta görülmediği gibi ülkemizde bilimsel dergilerin bile görülmemesi ve harcıâlem bazı kitapların kaynakçaya doldurulmasını yadırgadık. Bu tarz kaynak belge yayınlarında tarihsel konuların çerçevesi çok iyi çizilmelidir ki böyle bir çabayı göremiyoruz. Belgelerin tarihlenmesinde ve adlan geçen kişilerin saptanmasında hangi kaynakların kullanıldığının gösterilmemesi büyük bir boşluktur. Bir tek satır için bazen bir tam sayfalık açıklayıcı bilgi veren batılı araştırıcıların yayınlarını gördükçe, böyle bir geleneğin ülkemizde neden hâlâ kurulmadığına merak ediyoruz. Fatih Sultan Mehmed devrine ve İstanbul’un fethine dair kişisel gözlemlerde bulunanlar arasında Polonyalı bir yeniçerinin bulunduğunu yazabilirim.
Yayını yapılan belgelerin en eskisi Boğdan Voyvodası Stefan Mare’den gelen mektuplardır. n. 3 deki belge, 1503 tarihli Türk-Macar antlaşmasının metnidir ki daha önce incelenmiştir[5]. Belgeliklerimizde bulunan en eski antlaşma metinlerinden sayılan bu belgenin içeriği burada ilk kez aydınlatılmıştır. Aynı yıl Venedik Cumhuriyeti ile bir antlaşmayı yürürlüğe koyan Osmanlı Devleti'nin o sıralarda karşılaştığı sorunların neler olduğunun muhakak açıklanması gerekliydi. Bu tarihten yirmi iki yıl sonra yapılan antlaşma da, Venedik- Osmanlı ilişkilerinde yer aldığı için dikkati çekmişti[6]. Zira iki ülke arasındaki ilişkilere Kırım, Eflâk, Boğdan gibi tabi devletlerin katılması yanında bazı sorunlar daha geniş boyutlar kazanmağa başlamıştı. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’ndeki boşluklar, Başbakanlık Arşivinde bulunan belgelerle tamamlanabilir. Başta “Mühimine Defterleri" olmak üzere muhtelif tasniflerdeki belgelerin taranması ve işlenmesi bu yayım tamamlayacaktır. Zira bir tek konuda çeşitli kaynak ve belgelerin taranması sonucu çok cepheli araştırmaların ortaya çıktığını biliyoruz[ 7]. Polonya’da bulunan Türk-tslam etkilerin yanında Hıristiyan zümre olan Ermeniler üzerinde Türkçenin yaptığı etkiyi biliyoruz. Ayrıca Karaim Türklerinin bu ülkede bilimsel yayınlan büyük ölçüde omuzladıkları yaygın bir bilgidir. Bu yayınlar dururken "araştırına ve soruşturma” (S. 22 n. 1) ile değil, gerçek bilimsel yöntemlerin uygulanması ile olasıdır. Kaldı ki Topkapı Sarayı Müzesi’nde önemli bir görevi bulunan N. Anafarta, belgeliğin bugünkü durumu hakkında bilgi verebilirdi[8]. Belge özetleri kendisi tarafından mı yoksa bu işi üstlenen ve aralarında İsmail Hakkı Uzunçarşılı[9]merhumun bulunduğu kurul tarafından hazırlanan özetlere göre mi olduğu aydınlığa kavuşturulmalıydı. Diplomatique kurallarına uyulmaması yayına büyük ölçüde gölge düşürmüştür. Dizin hazırlanırken ne için öyle sonuçlara varıldığı ve hangi yayınlardan yararlanıldığı açıklanabilirdi [10]. Başka bir yayın sırasında bu boşlukların giderileceğine inanıyoruz. Böyle yararlı bir yayının gerçekleşmesi için çaba harcayanları kutlarken parasal olanakları esirgemeyen Mehmet Kavala bey’i rahmetle anarken, bu tarz, yayınların çoğalmasını diliyoruz. Fakat bilimsel çalışmaların bir kenara bırakılmaması koşulunu da unutmuyoruz. Belgeliklerimizde bulunan malzemeyi büyük bir merakla bekleyen tarihçilere karşı çağdaş yöntemlerin uygulandığı kitapların ve derlemelerin sunulması zamanı gelmiştir. Daha az süreli bir dönemi kapsayan belgeleri en geniş bilgilerle yayınlama çabası bu yayını daha güzel süsleyebilirdi.
Yrd. Doç. Dr. MAHMUT H. ŞaKİROĞI.U