Muhammed Ayaz İshakî, Hayâtı ve Faaliyeti — 100. Doğum Yılı dolayısıyle-, Tertib Edenler: Tâhir Çağatay, Ali Alkış, Saadet Çağatay İshakî, Haşan Agay. Ankara, 1979, Ayyıldız Matbaası A. Ş., xxıv + 351 sayfa.
Eserin, Tertib Hey’eti adına, Prof. Dr. Saadet Çağatay-İshakî tarafından yazılan, “Türkiye’yi yeni devreye muvaffakiyetle yönelten Büyük önder Atatürk, bütün dünya Türkleri’nin müşterek malı olan dil, edebiyat, tarih ve içtimâ’! durumlarının eskiden yeni devreye kadar araştırılmasını emir ve vasiyet etmiştir,, cümlesiyle başlayan Önsöz'de, böyle araştırmaları güçleştiren sebeplerden, bu yoldaki çalışmaların yeni devirler için ibret alınacak safhaları göstermeğe yardımcı olacağından, coğrafî bakımdan geniş sahalara yayılmış olan Türk kavinden arasında, kendilerini feda edercesine hizmet edip çalışmış şahsiyetleri tanımamızı da sağlayacağından bahsedilmiştir; eser, böyle bir şahsiyeti öğmek için değil, alçak-gönül- lülükle, onu yakından tanıtmak maksadıyla hazırlanmıştır.
‘Ayaz (عياض) İshakî, dörtyüz yılı aşan zamandan bu yana, yabancı bir halk boyunduruğu altında yaşayan bir Türk zümresinden, Yusuf Akçura’nın Şimal Türk- leri’nden, Abdullah Taymas’ın kullandığı adiyle Kazan Türkleri’nden, bu zümrenin yerleşmiş bulunduğu coğrafî sahaya göre Idil-Ural ülkesinden, başkaca bir deyişle Idil-Ural Türkleri’ndendir. Kendisinin kullandığı, bu coğrafî saha dolayısıyle Idil-Ural’dır; 1917 ihtilâli ardında kurulup, ömrü kısa süren Millî İdâre devrinde bu yurdun resmî adı olarak da Idil-Ural kullanılmıştır. Bura halkının temsilcisi olarak tarihî bakımdan, başkaca yönleriyle de mühim olan Ayaz tshakî’nin kendi hayât ve şahsiyetiyle ilgili ba’zı yazılarının bütünü, ba’zılarından parçalar alınacağı kaydedilen Önsöz'de, nekrolojilerin, hâtıraların da eserde yer aldığından bahsedilmiştir (S. ıx-x).
Eserde Öıuöz’ün ardından, Ayaz Ishaki'nin Kısa Terceme-i Hâli (23.II.1878—- 22 .VII .1954) başlıklı imzâsız yazı gelmektedir; bu hayât çizgisinin İngilizce, Fıran- sızca, Almanca’ya çevrilmiş metinlerine de yer verilmiştir (S. xı-xxı). Kısa, fakat özlü, dolayısıyle çok faydalı bu hayât çizgisinden kısacası şu bilgileri ediniyoruz: Tatar halkının Millî Kurtuluş hareketleri öncülerinden, bu uğurda çalışan yorulmaz mücâhidlerinden olan Ayaz (Gayaz) İshakî, gazeteciliği, edebî eserleriyle de ün kazanmıştır. 23 Şubat, 1878’de şimdiki Tataristân’m Yavşirme-köyü’nde doğmuş, Çistay ve Kazan medreselerinden sonra, 1898-1902 yıllarında Kazan Uçitelskaya Şkola’sında öğrenimini tamamlamış, o yıllarda ihtilâl hareketlerine fi’len katılmış, “1905’de, gizli siyâsî Tang’cılar teşkilâtı’nın kurucularından olmuştur,, ; aynı yılda Nijniynovgorod’da toplanan I. Bütün Rusya Müslümanları Kurultayında Tatar Radikal Milliyetçi Gurupu’nun yöneticisi olarak bulunmuştur.
İhtilâl hareketlerine bu katılmaları yüzünden yıllar boyu habs ve sürgün edilmiş, ancak sürgünden dönünce, 1913-18 yılları arasında Petrograd’da, Moskova’da İl ve Söz gazetelerini Tatarlar’ın maddî yardımıyle çıkarabilmiştir. Fi’len siyâsî çalışmaları, gazeteciliği yanında, 1897-1918 yılları arasında edebî bakımdan kıymetli yirmidokuz eser yazmış, bunlar Sovyetler Birliği’nce halktan gizli tutularak ortadan kaldırılmış bulunmaktadır.
Çarlık’ın devrilmesinden sonra, 1917 Mayıs’ında, Moskova I. Bütün Rusya Müslümanları ile Kazan’daki II. Kurultay’ı tertibleyenler arasında İshakî de bulunuyordu. “tç-Rusya ve Sibirya Türk-Tatarlan Millî-Medenî Muhtâri- yeti’nin Dışişleri Vekili olarak seçilmiş,,, bu vazifesi dolayısıyle Sulh Konferansı’na katılmak için Uzak-Doğu yoluyle giderken bir süre Japonya’da kaldıktan sonra Avrupa’ya geçmiştir. Bolşevikler’in Rusya’da yönetimi ele geçirmeleri yüzünden vatanına geri dönmeksizin mülteci olarak Paris, Berlin, Varşova’da kalmış, Türkiye’ye de gelmiştir. Fi’len siyâsî çalışmalarını bu sıralarda da sürdürdüğü görülür: tdil-Ural İstiklâli fikrini savunduğu, Türk-Tatarlar’ın millî organı olan .Mili! Yol, sonraki adiyle Yanga Milli Yol gazetelerini 1928’den II. Dünyâ Savaşı’nın başlangıcına kadar neşretmiş, bu arada, 1931’de Kudüs’teki Müslüman Kurul- tayı’na da katılmıştır. “1935 yılında Mukden şehrinde, Uzak-Doğu’da yaşayan Türk-Tatarlar’ın millî organı olarak da Milli Bayrak gazetesini,, yayımlamağa başlamış, bunu Japonlar’ın yenilgiye uğramasına, 1945 Ağustos’una değin devârn ettirebilmiştir. 22 Temmuz, 1954’de Ankara’da ölen İshakî, vasiyeti yerine getirilerek İstanbul'da Edirnekapı mezarlığı’na gömülmüştür (S. xı-xxn).
Eserin başında, yine Romen rakamlanyle sayfalan işâret edilen yazıların sonuncusunu Ayaz İshaki İdilli'nin Eserleri teşkil etmektedir. Bu bibliyografyada kaydedilen eserlerinin sayıca kırkaltıyı bulduğu görülür. Bunlardan çoğu Kazan'da İstanbul’da, Berlin’de, ba’zılan Orenburg, Moskova, Paris’te yayımlanmıştır. Bunlar arasında sayıca kabarık olanlar roman, hikâye, dram, komedi ve bu nevi’- deki başkaca tiyatro eserleridir. Bunlar dışında siyâsî, ictimâ’î eserleri de sayıca az değildir. Eserlerin bibliyografya künyeleri verilirken kısaca ba’zı notlar kaydedilmiştir: Derebeyleri, Gogol’dan terccmedir; Idil-Ural adlı eseri Fıransızca’ya (Paris, 1933, 40 s.), Rusça’ya, Polakça Lehcesi’ne de çevrilmiştir. Yine bu notlar dolayısıyle Çından adlı beş perdelik, altı manzaradan meydana gelen dramının (Kazan, 1907, Yermolov Matbaası, 80 s.) başında, hayât çizgisi ile bir resminin bulunduğunu da öğreniyoruz. 1896-1947 yıllarında basılan eserlerinin tesbit edilmiş olduğu bu bibliyografya listesinde, yer-yer, basılmamış bulunan eserleri de kaydedilmiştir; bunlar Yolsızlar (Yolsuzlar') ve iki Ut arasında (iki Ateş arasında) adlı dramları ile, Hâtıra Defteri, Şimâl Türkleri'nin Edebiyat Tarihi, Kudyakov’dan çevirdiği Kazan Tarihi'dir. Bunlardan sonuncusu dolayısıyle, “T. T. Kurumu için hazırlanmış olup orada muhâfaza edilmektedir,, notu verilmiştir. Eserlerini içine alan, üzerinde durduğumuz bibliyografya ardında yer alan Gazeteciliği başlıklı kısımda, yazdıklarının neşredildiği gazetelerin adı, yılı, yayımlandığı yer adları verilmiş bulunuyor; bu listeden, beşi Kazan, üçü Moskova, geri kalan üçü Sibirya, Berlin, Çin’de yayımlanan onbir gazetedeki muhtelif yazılarının 1901-45 yıllarında basılmış olduğunu öğreniyoruz (S. xxn-xxıv).
Buraya kadar, kitabın başında yer alan, sayfaları Romen rakamlanyle gösterilen Önsöz ile Ayaz İshaki'nin Kısa Terceme-i Hâli, Ayaz ishaki idilli'nin Eserleri, Gazeteciliği adlı yazıları tanıtmağa çalıştık; fakat onu, hayâtının hemen-hemen her yönü ile muhtelif eser ve husûsiyetleri ile geniş ölçüde tanıtıp canlandıran, eserin bundan sonrasını, bütününü meydana getiren ve kırkbeş yazıyı içine alan bölümüdür (S. 1-351).
Bu bölümdeki kırkbcş yazıyı ishaki Idilli’nin kızı Prof. Saadet Çağatay, damadı Prof. Tâhir Çağatay’ın, onu çok yakından tanıyan arkadaşlarının, kendisiyle tanışmış olanların hâtıra ve incelemeleri teşkil etmektedir; bu arada hakkındaki şiirlere kendisinin de hayâtını, eserlerini, şahsiyetini ve fikirlerini aydınlatıcı yazılarına yer-yer rastlamaktayız.
Eserde İshaki’nin hayâtını aydınlatıcı epeyi hâtıralar vardır. Kendisinin anlattığı yedi yaşında bulunduğu zamândan başlayarak otuzdört yaşına kadarki hayâtı (1885-1919), Ali Alkış tarafından kaleme alınan Antlar dolayısıyle epeyi aydınlatılmıştır (S. 295-305). Onun 1907’de yayımlanan Z*n<ian ac^' eserine Said Râmî, Abdurrahman Hüseyinov tarafından yazılan hâl tercemesinden ve İshakî’- nin Abdu’l-Kayyûm Nâstri adlı makalesinden nakledilen metinler medrese hayâtıyle ilgilidir (S. 195-202; 203-205). Esere, Zln^an ^an ba'zı Parçalar başlığıyle nakledilenlerden siyâsi yazıları ve fi'len çalışmaları yüzünden 13 Aralık, 1905’dcn i’tibâren tutuklanmak için nasıl ta’kıbcdildiği, o sıralardaki maddi ve ma’nevî sıkıntılarla, üzüntülerle geçen hayâtı, onbir ay sonra 29 Ekim, 1906’da nasıl tutuklandığı, Çistay habshânesine nasıl götürülüp tıkıldığı hakkında epeyi bilgi ediniyoruz (S. 206-15). Bu tutuklanması dolayısıyle, yine kendisi tarafından yazılan Gazetecilik İçinde lirmıbej Yıl adlı hâtıralarında iki ay süren habsinin sebepleri, daha sonra, 1907’de neden tutuklandığı, altı ay Kazan habshânesi’nde kaldığı, bu yılın sonlarında üç yıl müddetle Arhangil’e (Avrupa Sibiryası’na) sürgün edildiği, bundan sonraki hâdiseler, yedi yıl Kazan’a dönemeyip âilesinden nasıl uzak yaşadığı, 1906 -31 yıllan arasındaki hayâtı hakkında epeyi geniş bilgi verilmiştir (S. 226-52). Onun siyâsi hayâtını aydınlatan bir başka yazı, Günlük Notlardan önemli Parçalar başhkh hâtıralarıdır; 1920 Mart ve Nisan’ında Paris’te kimlerle, hangi mes’eleleri görüştüğü hakkındaki bu notlan (S. 216-25), yanılmıyorsak, kitabın başında yer alan eserlerinin listesinde basılmamış bulunduğu kaydedilen Hâtıra Defteri'nden nakledilmiştir.
İshak Idilli’yi hayâtı, şahsiyeti, eserleriyle tanıtan yazıların başlıcalanndan biri, kızı Saadet Çağatay’ın hâtıra ve incelemeleridir. Muhammed Ayaz ishaki başlıklı yazısında onun dedeleri, babası, eşi, öğrenimi, yakın arkadaşları hakkında, Zindan adh eserinden de faydalanılarak epeyi geniş bilgi verilmiştir. “Babam Ayaz Bey’i çok küçüklüğümden tanımıyorum. Onunla tanışmam ve ilk çocukluk hâtıralarım 1913 yılının ilkbaharında sürgünden döndüğü zamâna rastlar. Onunla olan anılarım da bundan sonrasına âittir,, diyen Saadet Çağatay, bu tarihten 1948’c kadarki hayâtı üzerinde durmuştur: 1913-17 yıllarında çok meşgûl olan babasını, ba’zı yaz aylarında köylerine birkaç günlüğüne uğradığı zamânlarda görebiliyordu; 1917 devriminden sonra, Kazan’a ilk def’a serbest olarak gelebilmiştir. Bir süre Kazan’da, Moskova’da, sığındığı Batı-Sibirya’da kaldıktan sonra 1919 sonlarında Avrupa’ya geçmiş, 10 Mart, 1920’de Sulh Hey’eti a’zâlığı dolayısıyle Prag ve Paris’e varmış, 1922’de Berlin’de yerleşmiş, Finlandiya’da az süre kalmış ve 1923’de Berlin’e dönmüştür, üyge Taba, Küz (Güz), Jan Bay eviç, Lokman Hekim, Uluğ Bayram adh edebî eserlerini, o siyâsî mücâdelelerle geçen yıllarında, 1922-24 arasında Berlin’de yazmıştır. 1925’de Ankara’ya göç etmiş ise de, geçimini sağlayacak bir iş bulamadığından İstanbul’a taşınmış, 1927 sonbaharında Varşova’ya gidip yerleşmiştir. 1931’de İstanbul’da bulunduğunu, bir-ara Ankara’ya da gidip-geldiğini öğreniyoruz; bundan sonraki hayâtının sekiz yılı aydınlatılmış değildir; 1939’da Türkiye’ye bir daha geldiği kaydedilmiştir (S. 255-88). Saadet Çağatay’ın, Ayaz İshaki’den Antlar ve Babam Ayaz İshaki’nin Son Günleri başlıklı iki yazısı daha vardır; bunlarda, İshakî’nin, “Rusya’da habsedilmesinin, sürgüne gönderilmesinin sebebi, 1913 ilkbaharında dönüşüne kadar hiçbir şekilde açık olarak,, belirtilmediğinden, Zindan' a dayanılarak asıl sebebinden bahsedilmekle beraber, esâs olarak 1954 yazında Ankara’da bulunduğu, hastalığı, son günleri ve ölümü üzerinde durulmuştur (S. 289-94; 337-43). Yine Saadet Çağatay’ın, Ayaz İshakt’nin Tiyatro Eserlerinden başlıklı bir incelemesi de bulunmaktadır; Züleyhâ ile Muallime’nin yer-yer metinler nakliyle özeti, yazılışı, basımı, v.b. hakkında gerekli bilgiler verilmiştir (S. 179-191). Üzerinde durduğu bir başka eseri, büyük hikâye nevi’nden üstad Bike'dir (S. 192-94).
Prof. Dr. Tâhir Çağatay’ın, Büyük Türklük Mücâhidi İshaki başlıklı yazısında, “Türk ülkelerinin Rusya tarafından istilâ edilişi,, mes’elesiyle ilgili girişten sonra, eserlerinin çoğunda, “Türk-Tatar halk topluluğunun içtimâ’î hayât problemlerini aydınlatmağa,, çalıştığından, onun eserlerinin, “san’atla ilgili taraflarmı inceleyip kıymetlendirmek erbâbını uzunca zamân uğraştıracak bir konu teşkil,, edeceğinden bahisle, Teallümde Saadet, Z^n‘hınt İkiyüz l ıldan sonra inkıraz eserlerinin dayandığı ana fikirleri, bunların içtimâ’î hayâtı ne ölçüde yansıttığı hususları ele alınmıştır. Yönettiği İl, Milli Yol gazeteleri, Berlin’de yayımlanan 2aş Türkistan dergisiyle işbirliği yaptığı, bu çok yönlü şahsiyetin savunduğu başlıca fikirler, ömür boyunca süren millî siyâsî mücâdeleleri yüzünden Türk-Tatar halkınca duyulan sevgi ve bağlılığın ölümünden sonra da canlılığını kaybetmediği, dolayısıyle kazandığı ün anlatılmıştır (S. 89-95).
Eserde, Ayaz tshakî’nin belli bir yönünün ele alındığı, konu bakımından sınırlanmış incelemeler sayıca az değildir: Ahmed Tâhir’in Ayaz ishakt’nin Milli Yol ve Milli Bayrak’tâki Yazılarının Konuları başlıklı yazısında 23 Aralık, 1928—Eylül, 1939 tarihlerinde yayımlanan Milli Yol mecmuasındaki yüziki makale ve musahabesinin basıldığı yıllar bildirilerek tesbit edildiği görülür; günlük muhtelif hâdiselerin, mes’elelerin işlendiği bu yazılar arasında yakın arkadaşı Abdullah Tokay’ın ölüm yıl dönümleri, Gâzî Mustafa Kemal Paşa, Ağaoğlu Ahmed Bey, v. b. şahsiyetlerin ölümleri dolayısıyle nekrolojiler de yer almaktadır. “Yırak-Şark’taki İdil -Ural Türk-Tatarları’nın adına 1934-35’de, Mukden-Çin’de,, yayımlanan Milli Bayrak'takı kırkbir yazısının yalnız başlıkları verilmiştir. Bu mecmua ve gazetedeki yazıları bir kitap hâlinde toplandığı takdirde 900-1000 sayfa teşkil edebileceği öne sürülmüştür (S. 112-20). Gustav Burbiel’in İngilizce’ye tercemesine de yer verilen Gayaz İshaki’nin Tatar Edebiyatı’ndaki Yeri (S. 133-49), Kırımlı Ca’fer Seyd Ahmed’in Kazan Edebiyatı ve Ayaz İshaki (S. 150-57), B. Musabay’ın A. İshaki Hizmetlerinde İnsan Hakları Mes'elesi (S. 121-31), Medine Şali Ahmed’in Ayaz İshaki’nin Eserlerinde Türk-Tatar Kadını (S. 162-66) başlıklı makalelerinde sınırlanmış, belli bir konu işlenmiştir.
1 Ekim 1948’de, İstanbul’da san’at hayâtları elli yılı dolduran gazeteci ve yazarları onuruna yapılmış olan jübileye dış Türklcr’den de bu yolda ün kazananlar, bu arada Ayaz İshakî de da’vet edilmiştir; bu toplantıdaki, Îdil-Ural Türk-Tatarları edebiyatı’nın kendine öz yanlarından kısaca bahsettiği, “Türkiye Türkleri meyânında kendi kendini aramak, özlüğünü bulmak cercyânlarının doğacağına ve bu ayrı ülkelerde yerli renklerde meydâna gelen Türk dalları edebiyatının yek-pârc bir Türk edebiyatı hâline,, getirileceğine inandığını söylediği konuşması da esere alınmıştır (S. 253-54). Bu da’vet edilişi gibi hakkında yazılan şiirler de, mücâdele ve eserleri dolayısıyle ona karşı duyulan bağlılık, sevgi ve minnet duygularının içli birer ifâdesidir: Bu şiirlerden tarih bakımından en eskisi, 1906’da Tavı} gazetesini Kazan’da yayımlamağa başlaması üzerine, yakın dostu Abdullah Tokay tarafından yazılmıştır; aynı arkadaşının 1913’de yazdığı Muhar- rirge başlıklı şiiri de onun hakkındadır (S. 322, 177 v.d.). Ayaz İshakî’ye, 1934’de, Uzak-Şark’ta yapılan sû’-i kasdden ötürü yazılan, on beyti içine alan Kara Küç’ke (Kara Güc'e) adlı şiirin yazanı Sâniye Hanım’dır; Ahmed Virgaz’ın yazdığı Millet Hâinlerine adlı şiiri de, Japonya’da tdil-Ural Türk-Tatar Cemiyeti’nin kuruluşunu kutlamak için Tokyo’da 11 Şubat, 1934’deki toplantıda, bu Cemiyet’i önlemek için yapılan cana-kıyma teşebbüsü üzerine yazılmıştır (S. 161, 65). Şahveli Kilevli’- nin Milyon Çeçekler, “Ayaz İshakî’nin kırk yıllık edlblik hizmetine sunulmuştur,,; Şarkî Türkistanlı Settar Mukbiloğlu’nun Ulu Üstâdın Ruhuna adlı şiiri ise, adından belli olduğu üzre ölümü dolayısıyle yazılmıştır (S. 178, 107).
22 Temmuz, 1954’de hayâta gözlerini yuman Ayaz Ishakî’nin vasiyeti gereğince, cenâzesi İstanbul’a nakledilmiştir; esere, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi’nden alınan Merhum Ayaz Ishaki'nin Cenâze Töreni başlıklı yazıda, Ankara-istasyonu’n- daki, İstanbul’da Edrinekapı mezarlığı’na gömülmesi sırasındaki ihtifâlle ilgili bilgi verilmiştir (S. 344-45). Ölümünden Sonraki Anma Töreni başlıklı yazıdan, 26 Ağustos, 1954’de Tatar-Başkurt muhâcirlerinin isteği üzerine Münih’teki Müze’dc yapılan merâsime katılan on siyâsî derneğin ve temsilcilerinin adlan verilmiştir; Mustafa Veli’nin Canlı Merâsim, Kadircan Kaflı’nın Yeni Sabah gazetesinden alınan Esir Türkler adlı yazılarında, bu ihtifalde kimlerin konuştuğu anlatılmış, söylenilenlerden ba’zı cümleler de nakledilmiştir (S. 346-51).
Eserde, ishakî için yazılmış olan nekrolojiler sayıca az değildir. Bunlara örnek olarak Tokyo eski Ataşemilitcri, İkinci Dünyâ Savaşı başlarında, 1940’da, İshakî’- nin Londra’dan Türkiye’ye dönebilmesini sağlayan Emekli General Rüştü Erdel- hun’un, Kadircan Kafh’nın, Arif Sultan’ın, Yusuf Uralgiray’ın, Abdullah Battal -Taymas’m, Alioğlu Fadliy’in, Hâfız Şıhmay’ın, Müstecib Ülküsal’ın, Mehmed Emin Resûl-zâde’nin, Said Şâmilî'nin, Hidâyet Yaşin’in, Hamîd Reşid’in yazılarını gösterebiliriz (Sırasıyle bk., s. 69-70, 79-80, 81-88, 96-103, 167-76, 306-309, 310-12, 313-15, 3*6-19, 320-23, 329-32, 333-36).
Buraya kadar, içindekileri tanıtmağa çalıştığımız eser hakkında, faydalı olabileceği düşüncesiyle tenkidlerimize yer vereceğiz:
Saadet Çağatay’in Ayaz Ishaki'den Anılar başlıklı yazısının, kitabın başındaki içindekiler kısmında unutulup kaydedilmediği görülmektedir (S. 289-94, krş., s. vn).
Ayaz Ishaki'nin Eserleri başlıklı, basılmış ve basılmamış eserlerini içme alan bibliyografya künyeleri ile incelemelerde verilen bilgilerin ba’zan biribirini tutmadığı görülür:
İlk eseri olarak, “Taallümde Saadet, Kazan, 1896-98,, kaydedilmiştir; hakkın- daki incelemelerden ikisinde, bu ilk eserinin 1898, bir başkasında 1899’da basıldığı bildiriliyor [1]. Cemiyet adlı eserinin verilen bibliyografya künyesi ile, bunun dış kapağının neşredilen fotokopisi karşılaştırılınca ba’zı eksik ve fazlalıkların bulunduğu görülür [2]. Ba’zı bibliyografya künyelerinde eserin adı dışında hemen-hemen hiçbir kayde raslanılmamaktadır: “£/Z, Eli Öylenmegen İdi! (O Daha Evlenmemiş İdi),, ; “Lokman Hekim, hikâye,,; Tatar'ın Kızı, roman, İstanbul,,; “Hayât Yolunda, dram,,; “Tövbekâr Hatun, hikâye,, şeklinde verilen bibliyografyalardan dördünde basılıp -basılmadığına, birinde ise basım yeri dışında gerekli bilgilere yer verilmemiştir[3]. Bir başka bibliyografya künyesinin, “Otuz Yıllığım, hâtıralar, 1927,, şeklinde kaydedilmiş olması yüzünden, 1927 tarihinin, eserin basıldığı veyâ yazıldığı yılı mı ifâde ettiği anlaşılamıyor. Ali Alkış’ın incelemesinde ise, “Otuz Yıllığım adlı eseri ile edîb, edebî faâliyetinin otuz yılını anılar şeklinde okuyucularına sunmak istemiştir,, bilgisi, “Bu elyazma eseri ma’alesef II. Dünyâ Savaşı sırasında ba’zı evrâkı ile birlikte kaybolmuştur,, dip-notu verilmiştir[4]. “İdel-Oural (Idil-Ural), Paris 1933, 40 s.,, (Not. Eser Fıransızca olup ayrıca Rusça’ya ve Polakça’ya (lehçe) ter- ceme edilmiştir.) kaydiyle tanıtılan eserin Türkçe olarak yazıldığını, Vassan Girey Cabagi’nin Hatırlıyorum başlıklı yazısındaki, “işte ben ıg2t’de üçüncü def’a olarak Ayaz tsakî ile Paris’te karşılaştım ve yazdığı Idil-Ural adındaki eserini Fıransız- ca’ya terceme ettim,, cümlesi dolayısıyle öğrenmiş oluyoruz[5].
Üzerinde durduğumuz Ayaz Ishaki'nin Eserleri adlı bibliyografyada ba’zı eserlerinin hiç kaydedilmediği anlaşılır: Said Şâmilî, Ishakî’nin bir köy imamı olan, halk uğruna yardım ve fedâkârlığıyle tanınmış babasının te’siriyle henüz onsekiz yaşında iken yazdığı hikâyeleri ile halkın iztırablarını anlatmağa başladığını, “ondokuz yaşında iken, üzerinde derin te’sir bırakan Cerrah Baba eserini Kazan Lehçesi’ne,, çevirdiğini, Çar sansürleri yüzünden bunun basımına izin verilmediğini yazmıştır. A. Battal’ın verdiği bilgiye göre, Yüzbaşı'nın Kızı adlı, Puşkin’den çevirme bir eseri de vardır[6]. Necib Asrî’nin eserinde, Puşkin’den 1899’da terceme ettiği bu eserinin adı Kapudan Kızı olarak kaydedilmiştir; aynı yazardan, 1902’de Kazan-Tatar Dârü’l-Muallimlni’ni bitiren Ishaki’nin Tesâdüf yâ ki Gül'izâr adlı eserini tamamladığı bilgisini de ediniyoruz [7]. Kitaptaki incelemelerde, dramlarından birinin adının yanına ma’nâsı da kaydedilerek Tartı şu (Mücâdele) şeklinde, Ishaki’nin bir makalesinde lügat olarak kullandığı tarşuvcı kelimesinin yanma, yine parantez işareti içerisinde mücâdeleci kelimesi yazılmıştır. Bu dramın adının Ayaz ishakî nin Eserleri listesinde Tartışu (Münâzara) şeklinde yazıldığı görülür[8]; bu eser adının, ma’nâca doğru olan karşılığı münazara değil, mücâdele olduğu anlaşılmaktadır.
Gazeteciliği başlıklı onbir gazeteyi içine alan listede kaydedilenlerden ba’zı- larınm adlarının, yayımlandığı yılları gösteren tarihlerin doğru olmadığına da dikkati çekmek istiyoruz; “Tang Yıldızı, 1905 Kazan.,,; “Tang Mecmuası, 1905, Kazan. „; “Tavtş, 1906, Kazan.,, şeklindeki kayidlerin yanlışlığı. Ishaki’nin 1931’- de yayımlanan Gazetecilik İşinde 25 Yıl adh makalesinde bu gazeteler hakkında verdiği bilgilerle karşılaştırılınca kendiliğinden ortaya çıkar: “Tam 25 yıl önce, 1906 yılının 18 Mayıs’ında ilk gazetemiz olan Tang'ın birinci sayısı çıkmıştı,, diyor. Mecmua değil, gazete olduğu anlaşılan Tang Yulduzu bundan az sonra neşredilmeğe başlanılmıştır. Tavuş (Ses) gazetesinin ilk sayısının çıkış tarihi de, yine kendisinin kaydine göre 23 Nisan, 1907’dir[9].
Üzerinde durulmağa değer bir başka mes’ele, Ishaki’nin, bahsettiğimiz Gazeteciliği başlıklı listede kaydedilenler dışında başka gazete ve mecmualarda da neşredilen yazılan bulunduğudur.
Yanılmıyorsak, onun Türk basınındaki ilk yazısı, İstanbul’da bulunduğu sırada, Sırât-ı Müstakim mecmuasında, 1909’da yayımlanan Lisân Mes'elesi—Tasvlr-i Efkâr Muharrirlerinden Süleyman Nazif Bey'e başlıklı makalesidir[10]. Bu yazısından, Süleyman Nazif’in fikirlerinden yana olmadığı, yabancı kelime ve kâ idelerin yerine Türkçeleri’nin kullanılması fikrinde olduğu anlaşılır; Süleyman Nazif in fikirlerinden yana olan Ali Nusret’in, Ishaki’nin bu makalesine cevâbı Servet-i Funûn mecmuasında neşredilmiştir[11]; İshakî’nin yine Sırât-ı Müstakim'de basılan Lisân Mes'eksine dâir adlı makalesi ona karşılık olmak üzre yayımlanmıştır[12]. Aynı mecmuada, Âlem-i İslâm—Rusya Müslümanları: 'Tatarlar başlıklı makale dizisinin basılmış bulunduğunu da bilmekteyiz[13].Bundan üç yıl kadar sonra, 1911’de Türk Demeği mecmuasında Tatar Edebiyâtı'nın Tarihçesi adlı incelemesi basılmıştır[14]. Bu tarihten sonra da tutuklamalar, habscdilmcler, sürgünlerle dolu dayanılması güç hayâtını sürdürmeğe çalışan İshakî’nin, Birinci Dünyâ ve İstiklâl Savaşı yılları da dâhil, I ürk basınında herhangibir yazısına rastlamış değiliz. Tevhld-i Efkâr'- da, 1924’de yayımlanan Berlin'de Hazin Bir Bayram—Müslümanlar Her Sene Bayramı Nastl Tes'id Ederlerdi adlı musâhabesinde, o bayram’ın yüreklere sinen acılığını duyurmağa çalışmıştır [15].
Prof. Saadet Çağatay, Ayaz İshakî’nin Berlin’de iken maddî sıkıntı içinde bulunduğundan, orada yayımlanan Vossische Zeitung'da birkaç makalesi neşrolunduğundan bahsediyor. Türkiye’ye 1925’de göç etmiş, Ankara’da iş bulamadığından İstanbul a taşınmıştır. “Yazarlık, onun anladığı şekilde Türkiye’de mümkün değildi. Onun için o, yalnız ba’zı tesâdüfî işlerle mcşgûl olabiliyordu. Ba’zı ahbâb ve dostların vâsıtasıyle gazetelere, mecmualara makaleler yazar, oradan eline üç-beş kuruş para geçer, onunla geçinip giderdi. Cumhuriyet gazetesinin sâhibi Yunus Nâdî de ona karşı iyi davranmıştır. Y unus Nâdî’yi, Paris’te bulunduğu zamândanberi tanıyordu. Her hafta bir makâle yazdırarak, haftalık bu makale karşılığında bir 1 ürk lirası verir, o zamânın hayâtı bu ayâra göre olduğundan, bununla aç kalmayacak kadar fakir bir hayât, muvakkat de olsa sürdürülebilmiştir,, deniliyor. Bu bilgilerden, Cumhuriyet gazetesinde de makaleleri bulunduğu anlaşımaktadır; fakat bunlara dâir bilgi verilmiş değildir [16]. Kırımlı Azmî’nin Şimâl Türkleri'nin Büyük Bir Edibi ve Âlimi—Şehrimizde Bulunan Ayaz İshaki Bey Kimdir başlıklı yazısından, 1925 Hazirân’ında İstanbul’da bulunduğu anlaşılır[17]. Cumhuriyet gazetesindeki yazılarına bir örnek olarak İnkılâbda Yeni Devir adlı makalesini verebiliriz[18]. Bu Günün Münâkaşaları—Türk Z'lmre^er,n‘ Birleştirmek başlıklı makale dizisi, “Ankara’dan Ali Haydar Bey’e cevâbı,, kaydiyle Vakit gazetesinde neşredilmiştir; sonunda, Ankara—Kânûmevvel (Aralık) tarihi bulunmaktadır[19].
Mecid Sakmar’ın yazısında, 1911’de İstanbul’da iken Türk Yurdu’nda yazılar yazardı,, deniliyorsa da [20], onun o tarihlerde kendi imzâsıyle neşredilmiş hiçbir yazısını görmüş değiliz. Ayaz İshaki’nin Berlin’den, ba’zı Türkçüler’in Avrupa’dan Türkiye’ye gelip yerleşmeleri, Hamdullah Subhî’nin Maârif Vekilliği sırasında sağlanmıştır [21]. İshaki’nin Türk Yurdu mecmuasındaki yazılarının Mayıs, 1925— Şubat, 1926 tarihleri arasında ncşredildiği görülür. Bunlar, Ruslar Arasında Yeni Bir Fikir Cereyanı [22], Abdü’l-Kayyûm Nâsıri—Yüzüncü Sene-i devriyye-i Velâdeti münâsebetiyle[23], Züleyhâ [24], Şimâl Türklerinde Tiyatro[25], Yüksek Türk Dili[26], Bütün Türkler'de Yüksek Bir Türk Dili'nin Vücûde Gelmesi Mümkün müdür[27], Türk Kadını[28], Arab ve Latin Elifbâlarınt Mukayese başlıklı makalelerdir [29]. Idil-Ural Şâiri Abdullah Tokay—Ölümünün 20. Yıllığı münâsebetiyle, onun Türkiye basınında bizim görebildiğimiz son yazısıdır [30].
Atatürk’ün işlenilen konuya uygun düşen, öne sürülen fikirleri destekleyici veciz cümlelerine bir yazının başlığından, veya bitiminden sonra yer verilmesi, Ishaki’nin eserlerinden alman parçaların ve mühim fikirlerini yansıtan cümlelerin nakli, hayâtının birçok safhalarını canlandıran, çoğu arkadaşları ile birlikte resimleri dolayısıyle eser, çekici ve ilgiyi artırıcı husûsiyet kazanmıştır.
Eserdeki yazılarda, Ishaki’nin hayâtı, eserleri türlü yönleri bakımından aydınlatılmış, Züleyhâ adlı dramının 1917’de Kazan’da, Bayeviç komedisinin henüz basıl- madığı sıralarda, 1934’de Tokyo’da temsili hakkında bile, bunları seyredenler tarafından bilgi verilmiştir (S. 271, 61 v.d.). Muhtelif hâtıra ve incelemelerde yer alan mühim devlet adamlarının, siyâsî parti, dernek, eser, gazete adlarının, hattâ sacı yapmak, hevil namazı kılmak gibi Türk folklorunu ilgilendiren malzemenin, esirlik, demokrasi, hürriyyet, v.b. ta’birlcrin taranmasıyle öz-adlar ve Ta'birler Dizisi hazırlanabilirdi; ne yazık ki eser, birçok sâhalardaki araştırmaları kolaylaştırmağa yarayacak böylesine zengin malzemeyi içine alan bir dizgiden yoksun bulunmaktadır.
Hıristiyanlaştırılma’ğa çalışılan Kırım Türkleri’ni İslâmlaştırma yolunda çalışan, Idil-Ural Türkleri’nin millî hürriyyet ve istiklâli uğrunda ömür boyu azimli mücâdeleleri dolayısıyle Ukrayna mücâhidlerince de örnek bir kurtuluş hareketi yol göstericisi sayılan Ayaz Ishaki’nin (S. 338, 348, 328 v.d.), bulunduğu çevrenin içtimâ’î, siyâsî hayâtını canlandıran edebî eserleriyle, gazeteciliğiyle de mühim bir şahsiyet olduğu anlaşılmaktadır. Türk-Tatar halkınca Ayaz Agay, Ayaz Abzî (Amca), Hazret ad ve sıfatlarıyle anılması, ona karşı beslenilen saygı ve sevginin ifâdesidir. Oralarda eserlerinin okunması önlenmeğe çalışılması, kütüphanelerden çıkarılması, hattâ adının yasaklanmış bulunması (S. 95), uyandırdığı te’sirin derinliğini, şöhretiyle kök saldığını açıkça göstermektedir. Bu yüzden, .Muhammcd Ayaz ishaki, Hayâtı ve Faâliyeti—100. Doğum Yılı dolayısıyle adlı eseri Tertib Edenler’in çalışmalarını minnet ve teşekkür duygularıyle kutluyoruz. Sayısı kırkbiri bulan hâtıra ve araştırmaları içine alan eserdeki muhtelif yazıların her- birinde, onun artık yok olan maddî hayâtı, şahsiyeti, eserleri hakkındaki zengin malzemeyi parça-parça önümüze serilmiş buluyoruz. Sözlerimize son verirken, bu kaynaklardan da faydalanılarak onu bir bütün hâlinde canlandırıp ayakta tutabilecek bir monografinin ı azırlanarak neşredilmesi dileğinde olduğumuzu da söyleyelim.
Ankara—10 Şubat, 1982
FEVZÎYE ABDULLAH TANSEL