ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Semih Tezcan

Anahtar Kelimeler: Türk Filolojisi, Kutadgu Bilig, Reşid Rahmeti Arat, Willy Bang Kaup

Reşid Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig III İndeks. indeksi neşre hazırlayanlar: Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları: 47. Seri: IV-Sayı: A 12. İstanbul 1979, XV-|-565 s.

Arat’ın çalışmaları arasında Kutadgu Bilig’in üç nüshasına dayanan karşılaştırmalı metin yayını ve çevirisi sanırım onu en uzun süre uğraştıran çalışmalar olmuştur. Kendisi bu çalışmalarına daha hccası Willy Bang Kaup hayattayken (yani 1934’ten önce) başladığını yazıyor[1]. Çeviri cildi ilk kez 1959’da basıldığına göre[2] Arat’ın KB[3] üzerinde 25 yıla yakın çalıştığı anlaşılıyor. Ölümünden 15 yıl sonra kendi öğrencisi olan meslektaşlarımızın yayınladığı dizinin önsözünde Muharrem Ergin, Arat’ın sağlığında metnin fişlerini hazır-ladığını, alfabe sırasına koyduğunu, ancak maddelerin düzenlenmesi ve maddebaşlarına anlam verilmesi işinin birkaç denemeden ibaret kalmış olduğunu bildiriyor. Bu fişler üzerinde dizini yayınlayanla! m denetiminde yaptırılan öğrenci mezuniyet tezlerinin sonradan bir kez daha gözden geçirilip denetlenmesi ve düzeltilmesi sonucu ortaya Arat’ın adıyla yayınlanan dizin cildi çıkmıştır.

Bu dizini Arat kendisi bitirebilse, hele Uygurca metinlerde ve Atebetü’l-hakayık’ta yaptığı gibi notlarını ve açıklamalarını da yazıp yayınlayabilseydi, Türk filolojisi pek yararlı bir çalışma daha kazan-mış olurdu. KB metni yaklaşık 68.000 sözcükten oluşmaktadır. Bunca sözcüğü 2861 maddebaşında[4] toplayarak belli bir düzene göre sıraya koymak ve anlam vermek kolay bir iş değildir. Bu güç işi üzerlerine alan meslektaşlarımıza teşekkür borçluyuz. Gerçekte Arat’ın yalnız teknik hazırlıkların bir kısmını yaptığı bu dizini kitap durumuna getirdikten sonra, hocalarına saygılarını dile getirmek üzere yazar adı olarak onun adını göstermeleri, kendilerini ise “neşre hazırlayanlar” diye alçakgönüllülükle geriye çekmiş olmaları da takdire değer bir davranıştır. Kuşkusuz, yaşamı boyunca titiz çalışmanın pek güzel örneklerini vermiş olan hocalarının adıyla bu kitabı yayınlarken gerekli özeni yeterince göstermiş olsalardı, kazanacakları takdir daha da büyük olacaktı. Aşağıda gösterileceği gibi KB dizininde düzeltilmesi gereken epeyce nokta bulunmaktadır. Yine de bu dizin, özellikle ileride KB’in söz varlığı üzerine yapılacak başka çalışmalar için yararlı olacaktır. Ayrıca verilerin bulunmasında büyük ölçüde kolaylık sağlamaktadır, ancak dikkatle kullanılması gerekir.

Eski Türk dillerini çok iyi bilen Arat, KB’in en güç beyitlerini bile kolayca anlayabilmişti. Ne var ki n. yy.da Karahanlı lehçesinde ve şiir olarak yazıldığı için kendine özgü sözdizimiyle kurulmuş bir metni yazılışından 800 yıl kadar sonra yeniden - düzyazıyla dahi olsa - Türkiye Türkçcsiyle ve her okuyanın anlayacağı biçimde söylemek, bu arada metne de sadık kalmak güç bir işti. Arat bu güç işi de büyük başarıyla gerçekleştirmiş, ancak ara sıra metinden biraz ayrılmak, serbest çeviri vermek gereğini duymuştur[5]. Dizinin hazırlamşı sırasında bu serbest çeviriler biraz daha dikkatle süzülseydi, kimi sözcüklere verilen ve yalnız serbest çeviri içerisinde geçerli olan karşılıkların dizine girmesi önlenmiş olurdu. (Örn. aşağıda kuyuğ, küçed-, singim, telmir-, turğur-, jiged- üzerine notlara bkz.)

Arat’ın çözülemeyen, eski kaynaklarda ve yeni dillerde buluna-mayan birkaç sözcüğü çevirisinde metinde geçtiği gibi bıraktığı görülüyor. Böyle sözcüklerin sayısı pek az olsa da bunları dizinde açıkça göstermek, bir anlam verme önerisinde bulunmak istenmiş olsa bile, bunun Arat’ın çevirisinde bulunmadığını, dizini hazırla- yanlarca önerilen anlam olduğunu belirtmek uygun olurdu. (Aşağıda simiş, yişin, yon üzerine notlara bkz.)

Arat KB üzerinde öyle geniş bir yetkiyle çalışmıştır ki, onun ölümünden sonra Eski ve Orta Türkçe üzerine yayınlanmış büyük sözlükler ve öteki eserler[6] yardımıyla ancak az sayıda sözcük için yeni değerlendirmeler yapılabilmektedir[7]. Bu eserlerden DTS ve Clauson’un kökenbilgisi sözlüğü KB araştırmaları için özellikle önemlidir. DTS’da KB’den pek çok örnek gösterilmiş, ayrıca KB’de geçen deyimlerin büyük bir kısmına da yer verilmiştir. (Buna karşılık aşağıda yer yer değinileceği gibi “îndcks”tc deyimlerin önemli bir kısmı eksiktir.) Ancak DTS’da genellikle Arat’ın, kimi kez de Radloff’un yorumlarına bağlı kalınmış, yeni yorumlar verilmemiştir. Clauson’un sözlüğünde ise durum daha değişiktir. O, deyimler üzerinde pek az durmuştur, fakat sözcükler açısından KB’i iyice taradığı anlaşılmaktadır. Sözlüğüne almadığı az sayıda sözcük bulunmaktadır, ancak bunları ya söyleyecek bir şeyi olmadığı (örn. Arat’ın çevirmediği simif, yişin, yon sözcüklerini Clauson da almamıştır), ya da kendince başka türlü yorumlayıp ayrı bir sözcük saymadığı için almamış olduğu anlaşılmaktadır (örn. ozun'u uzun'\a. aynı sözcük saymıştır, yür ‘darı’yı yör- eyleminden buyruk saymıştır, aşağıya bkz.). Öte yandan Eski ve Orta Türkçcnin tüm söz varlığını yeni dillerle de karşılaştırarak ve köken açıklaması denemeleri vererek işlediği için kimi sözcükler için yeni yorumlar getirebilmiştir. Onun yorumlarının hepsini kabul etmesek bile bunlardan yararlanmak, esinlenmek, kuşkusunu belirttiği ya da bir ipucu verdiği noktalardan daha ileriye gidebilmek olanağı vardır. Bu yüzden dizin üzerindeki eleştirilerimde sık sık onun sözlüğündeki yorumlarla karşılaştırmalar yapmak, kimi kez yeni bir yorum vermesem bile, onun yorumunu anımsatmak gereğini duydum.

KB’in Türk dili tarihi açısından önemini ve Türk yazını içerisindeki eşsiz yerini göz önünde bulundurarak yayınlanmış olan bu “îndeks”i titizlikle düzeltmeyi bir görev bildim. Dizinde düzeltilmesi gereken noktaları belirtirken birkaç yerde, özellikle anlaşılması güç beyitlerde Arat’ın okuyuş ve anlamlandırmalarından uzaklaşıp yeni yorumlar getirmeye çalışmış olmam, büyük üstad Arat’ın engin bilgisiyle bilim dünyasına armağan ettiği bu çalışmaya katkıda bulunmak amacına yöneliktir. Kuşkusuz, bu yorumlarım ancak metnin biraz daha düzeltilmesi, biraz daha iyi anlaşılması için bilimsel tartışmaya sunulan önerilerdir.

Dizinin düzenlenmesinde şu aksaklıkların bulunduğu görülüyor:

1. Eksik ya da birbirine karıştırılmış maddeler.

2. Arat’ın çevirisinin yanlış anlaşılması sonucu yanlış anlamlandırılmış maddeler.

3. “îndeks sırasf’na göre bir kısım yapım eklerinin “geçici ekli isim şekilleri” sayılarak maddebaşı yapılmamış olması. (Bunların hepsini tek tek göstermek pek çok yer alacağı için ancak birkaç maddede bu sorun üzerinde durulmuştur. Yapım ekleri arasında böyle bir ayrım söz konusu edilecekse, daha önce bunun ayrıntılı olarak açıklanmış olması gerekirdi. Kaldı ki, IX. s. da “Buradaki eklerle yapılan kalıcı isimler alfabetik sıraya girecek” dendiği halde, örn. kögüzlüg ‘gururlu; mert’ gibi mecazi anlam kazanmış bir türetme bile ayrı maddcbaşı yapılmamış, köğüz maddesine sokulmuştur). Bunun gibi -GU ile eylemden türemiş adların çoğu yerde ortaç sayılarak maddebaşı yapılmamış olması.

4. “İndeks sırası”nda “eksiz genitif” ve “eksiz akkuzatif”in ayrıca gösterileceği belirtilmişken (bkz. X. s.) bunun uygulanmamış olması. (Sanırım bu deyimler casus indefinitus yerine kullanılmıştır. Hemen belirteyim ki, dizinde bunu göstermek hem güç bir iştir, hem de pek gerekli değildir. Ama uygulanmamış olduğuna göre “İndeks sırası”nda da yer almamalıydı.)

5. “İndeks sırası”nda -f-ı/-|-z belirtme durumu (akkuzatif) ekinin ayrıca gösterileceği belirtilmişken bunun yeterince titizlikle yapılmamış olması. (Örn. 5336b ı7ı kapğı atı bu ol itgüçi dizesinde, il, kapığ, at sözcükleri -f-ı/H-i belirtme durumu eki almıştır, dizinde ise bunlar iyelik eki sayılarak iyelik ekli örnekler arasına katılmıştır.)

6. “indeks sırası”nda “dize sonu önlcmesi”ne («//«/) yer verilmediği için bu durumdaki sözcüklerin sık sık yanlışlığa yol açmış olması.

Aşağıda 1 ve 2 kısmen de 3 ve 6 ile ilgili düzeltmeler yapıldı. Bunun dışında metin ve çeviride kimi değişiklikler önerildi. Fakat ünlülerin okunuşu (o yerine u, ö yerine ü, e yerine i vb.) ile ilgili sorunlar üzerinde - bunlar düzeltme ve değişiklik önerileriyle doğrudan doğruya ilgili olmadıkça- genellikle durulmadı.

*

* *

4. s. açu ‘(Tanrıya hitap olarak) ey baba, peder’. Bu. anlam roa’ya uyuyor, fakat 5147 ve 5249’da Arat açu mengülük’ü eşanlamlı sayarak ‘ebedi’ ile karşılamıştır. Radloff bu sözcüğü acu, Clauson 20 ise yazıtlardaki eçüm apam, eçümiz apamız ile birleştirerek eçü okumuştur. Bence Yakut. Pekarskiy I 307 ese ‘dede’ de bununla birleş- tirilmelidir. Metin ve dizinde bütün verilerin eçü olarak düzeltilmesi, dizinde ‘sonsuz, ebedi’ karşılıklarının da eklenmesi gerekir.

5. s. adaş- ‘arkadaş olmak, ahbab olmak’, adaştı 501. Bu beyit B’de yoktur, C’deki adaştı’nın yerine A’da adaş tuttı bulunmaktadır; adaş tut- deyimi KB’de birçok kez geçer, buna karşılık adaş- başka hiçbir kaynakta bulunmamaktadır. Yeterince güvenilir olmayan C nüshasındaki bu tek veriye dayanarak adaş- eyleminin varlığını kabul etmek sakıncalı olduğundan 5oıb’nin metinde A’ya göre adaş luttı anda bir atlığ kişi olarak düzeltilmesi, dizinde de buna göre gerekli değişikliğin yapılması uygun olur.

6. s. adığla- ‘ayılaşmak, ayı gibi olmak' eyleminin yerine yalnız adığlayu ‘ayı gibi’nin kalması yeterlidir. Çünkü +layu)-\-leyü ‘gibi’ anlamını veren bir birleşik ektir ve -\-le- ile türemiş bir eylem bulunmasa dahi adlara eklenebilir, bkz. Brockelmann OTG ııq. s. § 78.

9. s. ağına- ‘debelenmek’. Maddebaşında, orta hece düşmesiyle 79’da geçen ağna- biçiminin de gösterilmesi, yani maddcbaşının ağ{ı)na- olması gerekir.

9. s. ağır ‘ağır, güç’ verileri arasında gösterilen ağır kıl- yalnız 3139’da birleşik eylemdir, 900 ve 906’da ise ağır ve &/- sözcükleri birleşik eylem oluşturmamaktadır, Arat’ın çevirilerine bkz.

12. s. ajun (F.) ‘dünya’. Sözcüğün F. (= Farsça) olarak gösterilmiş olması doğru değildir, bilindiği üzere bu sözcük Sogutçadan ödünçlemedir.

14. s. akur ‘ahır’ sözcüğünün Fa. atoar’dan ödünçleme olduğunun belirtilmesi gerekir, bkz. Clauson 89.

15. s. al ‘al renk’. Bu karşılığa ‘pembe, soluk kırmızı’nın da eklenmesi gerekir. Bugün Türkiye Türkçesinde ve bazı öteki Türk dillerinde kırmızının daha koyu tonlarını gösteren al sözcüğünün eski anlamının ‘pembe’ olduğu özellikle KB 6229’dan anlaşılmaktadır.

17. s. alğal- ‘almak’, alğal-ır 1472. Bu verinin al-ğalır biçiminde al- maddesine aktarılması ve alğal- maddcbaşının çıkarılması gerekir. Çünkü -ğalır/-gelir ‘yapmak üzere olmak’ anlamını veren bir ek biçimbirimidir, bkz. ATG § 259 ve 395. s. Nachtrag 41, BTT III 29. s. 77. not {-kalırj-kel ir).

17. s. alık ‘boş arzu, geçici arzu, heves; tâviz’. Bu sözcüğü Arat 1490’da ‘meziyet’, 3629’da ‘taviz’, 4757’de ‘fenalık’, ile karşılamıştır. 4757 için Clauson 136’da haklı olarak ‘alışkanlık’ anlamı verilmiş, fakat soru işaretiyle bırakılmıştır. 4757’de A nüshasında satır altında Arap harfleriyle nihâdeşân (Fa. nihâde ‘alışkanlık’) yazılmış olduğuna göre bu anlam kesindir, 1490’da ahusu alık “alışkanlık edinsin”, 3629’da et özke alık birme eğme boyun “vücuda alışkanlık yerleştirme, ona boyun eğme” olarak anlamak mümkündür. Clauson’un belirttiği gibi alık, al- kökünden türemiş olmalıdır, Türkiye Tü. alış-, ahşkan sözcüklerinin de aynı kökten olduğuna dikkat edilmelidir.

17. s. alış- ‘beraber etmek, beraberce yapmak, beraber paylaşmak’. Verilerden 4111, 5032 ve 5684’te elig alış- ‘el sıkışmak’ söz konusudur. 4111b elig alşu tutşuyime turmağıl Aral’ın çevirisinde “fazla lâübâli hareketlerde bulunma” olarak verilmiştir. Bunu “(uzun uzadıya) el sıkışarak, el tutuşarak da durma” biçiminde metne biraz daha yaklaştırabiliriz. 4305 ve 4421’de ‘karşılıklı almak vermek, ticaret yapmak’ anlamları uymaktadır, nitekim Arat 4421’de “alış verişte bulun” diye çevirmiştir.

18. s. alsık- ‘bir şeyden kurtulmak, kaybetmek’. Burada ‘bir şeyden kurtulmak’ yerine ‘soyulmak, elindekini kaptırmak’ karşılığı uygundur, bkz. Clauson 152.

20. s. anğa ‘değersizce, kıymetsizce (metinde ‘şaşkın şaşkın’ şeklinde mânâlandırılmıştır)’ anğa yon— 4008. Maddebaşı ang ‘şaşkın’ olarak düzeltilmelidir, a! KB’dc çok sık bulunan dize sonu Önlemesidir.

20. s. ang- ‘anmak, anlamak, dikkat etmek’. Karşılığın ‘anmak, hatırlamak’ olarak düzeltilmesi gerekir, bkz. Clauson 168.

22. s. ara ‘bâzan’ verileri arasındaki 6617 ara, ar- ‘aldatmak’ eyleminden ulaçtır.

22. s. ara ‘bâzan’ ve ara ‘ara, arasında’ verileri arasında bulunan arala ayrı maddcbaşı yapılmalıdır. Çünkü burada -\-la yapım ekidir, nitekim ikile, özele gibi biçimler ayrı maddebaşı yapılmıştır.

22. s. arbuz ‘karpuz (mecazî olarak ‘ahmak’ mânasında)’, Aıp arbuzı 1900. Arat herhangi bir yorum vermeksizin “ey insanların karpuzu” diye çevirmiştir. Bang da Ungarische Jahrbücher 6 (1926) 158. s. (Fitret’in KB üzerine yazısının Almanca çevirisi) dipnot ı’de KB’deki bu sözcüğün kurbuz, harbuz'da.n başka bir şey olamayacağını yazıyor ve A 144/17 neçe körklüg erse kuğun teg yüzi dizesiyle karşılaştırıyor, (B ve C’de kuğun taş yüzi “kavunun dış yüzü, dış görünüşü” bulunduğuna göre bu karşılaştırma geçersizdir). Ayrıca Schinke- vvitseh’in dikkatini RabğuzI’nin Londra yazması 2.|9v’dcki uş bitidim bu kilâbnı ey erenler arbuzı dizesine çektiğini bildiriyor. Gerçekten de Rabğuzl’deki deyiş KB’dekine tam bir benzerlik göstermektedir. (Dizinde yakıştırılan ‘ahmak’ anlamı ise büsbütün olanaksızdır. Söz konusu beyitte ögdülmiş hükümdara seslenmektedir, ona “insanların ahmağı” demesi düşünülemez). Bang ve Arat’ın uygun gördükleri ‘karpuz’ anlamının doğru olduğunu sanmıyorum. Çünkü arbuz, gerçekte doğu kökenli olan fcarbuz ~ harbuz sözcüğünün yalnız Rusça- daki (ve son zamanlarda bu sözcüğü Rusçadan ödünçleyen bazı dillerdeki) biçimidir, bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. TMEN III, Nr. 1382. Eski Türk dillerinde sözcüğün yalnız k- ve h-’h biçimleri bulunmaktadır. KB ve Rabğuzl’deki arbuz (okunuş ?) için kesin bir çözüme varmak şimdilik olanaksız görünmektedir. Ancak bence arbuz yerine erbüz okunması ve bunun Uygur, irbiz (irbiz?) ‘Sibirya parsı’ için bir yan biçim olarak kabul edilmesi daha uygun olabilir. (Clauson 199’da bu sözcük irbiş okunmakta, —ç ya da -z ile okunmasının pek muhtemel olmayacağı belirtilmektedir. Fakat Altun Yaruk’ta hep -z ile, Uigurica IV’te ise -ç ile yazılmış olması bunun bir yabancı sözcük olması ve aslının *irbij gibi bir biçim olması olasılığını ortaya koymaktadır, i’nin yanındaki ünlüyü yuvarlaklaştırmış olması da olağandır, irbiz > trbüz ~ erbüz ?). Ögdülmiş’in hükümdara kişi erbüzi “insanların parsı” diye seslenmesi metne daha iyi uymaktadır, örn. 5378’de hükümdara kök böri “boz kurt” diye seslenilmektedir. Ayrıca krş. K I 91 envüz ‘erkek adlarından’.

24. s. arka ‘arka, sırt’ verilerinden ar kasındın 1387’dc bu sözcük ‘meni, sperma’ anlamındadır ve düşüm (Ellipse) ile arka suwı yerine kullanıldığı anlaşılmaktadır, nitekim Arat da ‘sulbünden’ diye çevirmiştir. Krş. Fa. âb—e poşt ‘arka suyu = meni’, Türkiye Tü. bel suyu yerine düşümle bel ‘meni’, Halaç. biel suvı ‘a.a.’. J. Eckmann, Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran Translation’da (Budapest 1976) aynı anlama gelen omurga suwı, arqa suwı, uça suwı deyimleri bulunmaktadır.

24. s. arşık- ‘aldanmak’, tabii bir dizgi yanlışıdır, arsık- olarak düzeltilmelidir.

25. s. arslanla- ‘arslanlaşmak, arslan gibi olmak’ yerine yalnız arslanlayu ‘arslan gibi’nin kalması ycterlidir, yukarıda adığla- üzerine düzeltmeye bkz.

25. s. art ‘dağ, tepe’. Karşılık ‘dağ geçidi, boğaz’ olarak düzeltilmelidir.

26. s. artut ‘hediye’. Okunuşun Uygurcadaki yazılışa göre ertüt olarak düzeltilmesi uygun olacaktır, bkz. Clauson 204.

29. s. asıl- ‘asılmak’, aslur 221. Bence eslür okunmalı ve dizinde «(»)/- ‘azalmak, eksilmek’ olarak düzeltilmelidir. Yalnız B’de bulunan beyit 221: ukuş birle aslur kişi ar takı / bil ig birle süzlür budun bulğakı, Arat: İnsanların kötüsü anlayış yolu ile asılır, halk arasında çıkan fitne bilgi ile bastırılır” biçiminde çevirmiştir. Ben, eslür okuyuşuyla “İnsandaki bozukluk anlayış ile azaltılır, halk arasındaki kargaşalık bilgi ile durultulur” biçiminde yorumlamayı öneriyorum. Bu okuyuşla dizeler arasındaki koşutluk da belirginleşmektedir. Krş. K I 270 esil- ‘eksilmek’, Clauson 117 bunu eysil- okuyarak eksil- maddesinde veriyor, bu eylemin kökü KB 5280’de ıs- (oku is-) biçiminde geçer. DS 1785 es- ‘bir şeyi eksiltmek, azaltmak’, 1782 esil- ‘eksilmek, azalmak, Halaçça ies— ‘(sıvılar için) dökmek’, belki krş. Türkm. egis- ‘ azaltmak’.

30. s. asun- ‘asılmak, asılı olmak’, asunğıl 595. Yalnız A ve B’de bulunan C’de eksik olan 595b kapuğda asunğıl manga bol yakın dizesini Arat “daima kapıda bulunarak bana yakın ol” diye çevirmiştir. Bu biçimin as- eyleminden türemiş olması (niçin asın- değil de asun- ?) ve dizinde verilen anlam bana uygun görünmüyor. Belki B’de sin harfi üzerindeki noktaların eksik olduğunu kabul ederek aşunğıl okumak ve “kapıda (hizmet ederek) ileri geç, bana yakın ol” diye yorumlamak daha doğru olacaktır.

31. s. aş ‘kenet, bağ’. Maddebaşı aşlığ ‘düzenli, birbirine sıkı sıkıya bağlı’ olarak değiştirilmelidir. Clauson 253 aış, 261 aşlığ, 262 aşla—, 263 aşlal- maddelerinde Türkiye Tü., Azerbaycan Tü. aşı v;c öteki Türk dillerinde biçimler (bunlar için bkz. Sevortyan ES I 216) eksiktir, krş. özellikle DS 348 aş ‘aşı’, 353 aşı ‘yama’, 354 aşıla- ‘tamir etmek’, 360 aşla- ‘yamamak; aşı yapmak’ vb. Sözcüğün aşı biçiminde iyelik ekinin kökle kaynaşması olayı vardır.

31. s. aşnı ‘konu - komşu’, koşnı aşnı. Başka kaynaklarda bulunmayan bu sözcüğün yalnız koşnı ile birlikte kullanılan bir uyak sözcüğü olduğu anlaşılıyor, Clauson’da eksiktir.

32. s. aşu- ‘örtmek’ ve aşun- ‘örtünmek’. Bu iki eyleme ait veriler metinde eşüdüm 6530, eşündi 4848 olarak düzeltilip dizin 162. s. daki eşü-, eşün- maddelerinin verileri arasına katılmalıdır.

32. s. aşundur- ‘(selâm kelimesiyle beraber) selâma cevap vermek’. Bu karşılığın yerine ‘önceden davranmak’ alınmalıdır.

32. s. at ‘at (hayvan)’ verileri arasındaki 5336 atı'yı Arat ‘hizmetkârı’ ile karşılamıştır. Bu dizeyi “... atları vezir hazırlar” biçiminde anlamak mantıklı olmayacağından Arat’ın başka bir yorum aramış olması haklıdır. Bence burada at'ı er at yerine bir kısaltma saymak ve “saray avlusunu, saray kapısını ve orduyu vezir düzenler” diye anlamak daha uygun olabilir. Ayrıca bu maddede er at maddesine gönderme yapılması ve oradaki bütün afların da aynı sözcük olduğunun belirtilmesi gereklidir. Bilindiği gibi Çincedcn bir ödünçleme çeviri olan er at ‘adam ve at’, ‘ordu’ anlamına gelmektedir, bunun için bkz. TMEN II, 638.

33. s. at ‘ad, isim’ maddesinin verileri arasına atı 1528 de katılmalıdır, aşağıda et üzerine düzeltmeye bkz. Yine bu maddede toplanmış olan atlığ biçimlerinden bir kısmının ‘paye sahibi, ulusun ileri geleni’ anlamında olduğuna dikkat edilmelidir, ila atlığı gibi. Sözcüğün bu anlamını Kâşgarh Mahmut da vermiştir: K II 79 “ulusun büyüğüne atlığ denir”. Uygurcada da atlığ yüzlüg ‘ileri gelenler’ deyimi bulunmaktadır. (Gerçekte atlığ ‘adlı, adlandırılan’ ve atlığ ‘ileri gelen’ gibi yapım ekleriyle türemiş sözcüklerin aftan ayrılması, ayrı maddcbaşları olarak değişik anlamlarıyla verilmesi gerekirdi).

36. s. atçı ‘süvari’ maddesinin Clauson 43 ve devamında gösterildiği gibi «Zfi ‘kasap’ (daha doğrusu ‘celep’) olarak düzeltilmesi gerektiği ve burada e/p’nin mecazi olarak ‘Azrail’ anlamına kullanılmış olduğu görüşüne katılıyorum. Ayrıca Ş. Tekin, “Bilinen En Eski Islami Türkçe Metinler: Uygur Harfleriyle Yazılmış Karahanlılar Devrine Ait Tarla Satış Senetleri (473, 483 = 1080, 1090)”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi 4 (1975), 157-186. s.larda atçı okunan bütün sözcüklerin etçi okunması gerekir. Bu belgelerde geçen ve Tekin’in çalap okuyarak Türkçe saydığı sözcük de Arapça cellâb ‘celep’tir. Bir kez (belge V, satır 8’de) etçi ile eşanlamlı olarak kullanıldığı da görülüyor. Ayrıca krş. M. Barthold, “The Bughra Khan mentioned in the Qudatqu Bilik” BSOS 3 (1923), 154. s. 8. satır (Arapça metinde)

36. s. atağ ‘lakab, unvan’, (bk. ayağ), atağ bol- 3357. A’da yoktur, B’de ayağ bulunmaktadır, atağ yalnız C’dc bulunan biçimdir, buna karşılık ayağ ‘unvan’ KB’dc üç kez geçmektedir. Buna göre 3357 C’dcki biçimi de ayağ olarak düzeltmek gerekir. Sanırım Arat, tağ ile uyaklı oluşunu göz önünde tutarak atağ okumayı yeğlemiştir. Kuramsal olarak ata- eyleminden ata-ğ biçiminde bir türetme olabilir, ancak ne Divan’da ne de öteki kaynaklarda böyle bir sözcük bulunmadığı için ayağı kabul etmek daha doğru olacaktır.

45. s. ayak, ‘çanak, kâse, kadeh’ maddesindeki ayak başla- (‘sofra yönetmek’, aşağıda başla- maddesi üzerine düzeltmeye bkz.) verileri arasında gösterilen 4645’tc bu deyim bulunmamaktadır.

46. s. ayıngla- ‘kötülemek, küçük düşürmek, mahçup etmek’. Clauson 275’tc ‘iftira etmek’ ile karşılanmıştır, bu doğrudur.

49. s. azğan ‘yaban çiçeği’ 2573. Beytin bütünü dikkate alınınca bunun K I 439’da ağaçların en kötüsü, en yararsızı olarak tanımlanan azğan ‘kuşburnu, yabangülü’ olduğu anlaşılmaktadır.

57. s. bar- ‘varmak, gitmek’ maddesinde baru arta- için gösterilen verilerden 736, 4708, 6486 ve 6490’da baru ‘gittikçe’ anlamındadır ve arta- ile birleşik eylem kurmamaktadır, kaldı ki 736’da arta- ‘bozulmak’ değil, art- ‘çoğalmak’ eylemi bulunmaktadır.

59. s. barğal- ‘gitmek üzere olmak’, barğal-ır 5976. Bu madde çıkarılarak bar-ğalır biçiminde bar- maddesine eklenmelidir, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.)

60. s. barkın ‘yolcu, gidişat’. Bu karşılıklardan ‘gidişat’ bütünüyle gereksizdir.

62. s. baş ‘baş’ maddesinde b.-a kötür- ve b.-a yasta- biçiminde verilen deyimlerdeki başa biçimleri dize sonu ünlcmesi olduğu için bu deyimler baş kötür- ve baş yasta- olarak düzeltilmelidir. Aynı maddede dizgi yanlışı olduğu anlaşılan b.-a bar- deyimi b —1 bar— olarak düzeltilmelidir.

64. s. başla- ‘başlamak’. Oysa bu eyleme ait verilerden çoğu ‘yönetmek’ anlamına gelmektedir. Örn. başlar için verilen 26 veriden yalnız 1967 ‘başlar’ anlamında öteki 25 veri ‘yönetir’ anlamındadır.

65. s. bat- ‘batmak, sinmek... ’ maddesinde verilen batur 4835 metindeyatur olarak düzeltilmeli ve dizinde_ya/- maddesine geçirilmelidir. (Bu beyitteyatur rediftir, uyak tolup: küdezip arasındadır). Çünkü A ve C’dc yatur bulunmaktadır, B’dc ise ilk harf noktasızdır. Kara- hanlıca bat- eyleminin geniş zamanı bat-ar olduğu için burada yat-ur okumak gerekir, bu metne de daha iyi uymaktadır: 4835a neçe ming tirig öldi tolup yatur “nice bin diri öldü, (toprağın altına) dolup yatar”, (Arat lulup okumuştur, aşağıda tul- üzerine düzeltmeye bkz.).

65. s. bata ‘derhal, çabuk’, 3293. Bu madde çıkartılarak buna ait veri aynı anlamdaki bat maddesine aktarılmalıdır. Çünkü buradaki a! dize sonu ünlemesidir.

65. s. batğal- ‘batmak üzere olmak’, batğal-ır 1072. Bu madde çıkarılarak veri bat-ğalır biçiminde bat- maddesine eklenmelidir, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

65. s. batığ ‘derin’ karşılığı yanına ‘çukur’ karşılığının da eklenmesi gerekir.

68. s. baz ‘yat, yabancı, garip’. Clauson 388 KB’de hep yat ile birlikte kullanılan bu sözcüğün başka kaynaklarda yalnız kullanıldığında ‘barış’ anlamına geldiğine dikkati çekiyor. Buna göre yat baz'ı ‘düşman olmayan yabancı’, yat yağı'yı ise (bkz. DTS 247) ‘yabancı düşman’ olarak anlamak daha uygun olabilir.

68. s. bedizçi ‘ressam’. Arat’ın ‘boyacı’, Clauson’un ise ‘ressam, süslcmcci’ (painter, decorator) olarak anlamlandırdıkları bu sözcük, sanatkâr esnafın sayıldığı bir beyitte geçtiğine göre ‘nakkaş’ anlamını vermek daha doğru olacaktır.

71. s. beg ‘bey’ maddesine alınmış olan begsig 809, aynı beyitte geçen kulsığ gibi ayrı bir maddebaşı yapılmalı ‘bey soylu, asil’ anlamı verilmeliydi.

72. s. bek ‘pek, sağlam...’ maddesindeki bekim 686 bence metinde de begim olarak düzeltilip beg ‘bey’ maddesine geçirilmelidir. KB’de hükümdara seslenirken, ya da hükümdardan söz edilirken begim dendiğini 4 veride daha görmekteyiz, bkz. dizin 70. s.

73. s. beklen- ‘kilitlemek, kapatmak’ maddesinde karşılık ‘korunmak, koruma altına alınmak’ biçiminde düzeltilmelidir.

75. s. bert- ‘berelenmek, yaralanmak’ karşılıkları ‘berelemek, yaralamak’ biçiminde düzeltilmeli, köngül bert- ‘kendi gönlünü incitmek’, elig bert- ‘kendi elini incitmek’ olarak anlaşılmalıdır.

77. s. bıçış ‘hediye’. Anlamların böyle çok kısa verilmesi bu dizinden bir sözlük olarak yararlanmak isteyecek olanlar için sakıncalı, hatta yanıltıcı olabilir. Bu sözcük 4661’dc K I 366’da verilen tanımına bütünüyle uygun olarak ‘büyüklerin konukluğuna, düğününe, davetine gidenlere verilen ipekli kumaş’ anlamında kullanılmıştır.

s. bııvalık. ‘kabalık, terbiyesizlik, küstahlık’ 931, (bu biçim yalnız B’de vardır, C’de eksiktir, A’da ise yıvalık biçimindedir) ve bifa ‘kaba, terbiyesiz, küstah’ 6603 (yalnız C’de) okunuşları ve kökenleri açısından kuşku yaratan sözcüklerdir. 931’de yamalık, ile birlikte kullanılmış olduğu için bunun yerine yazılmış olması olasılığı yoktur. 6603’te ise bifa, yama yerine yanlış yazılmış olabilir. Kesin bir çözüme ulaşmak güçtür. Fa. bıvafâ ‘vefasız’dan hece yutumu (Haplologie) ile ortaya çıkmış bir biçim olduğu akla gelmektedir. Bu Fa. sözcük bivefa biçiminde KB’de iki kez geçiyor, bkz. dizin 95. s.

78. s. bil- ‘bilmek’ verileri arasındaki bilse 337, metinde de kılsa olarak düzeltilip kıl- maddesine geçirilmelidir, (aşağıda ılık- üzerine düzeltmeye bkz.).

85. s. bir ‘bir’ maddesi verilerinden bir 23, metinde yir ‘yer, yemektedir’ için dizgi yanlışıdır. 1532’dc de bir'in yir olarak düzeltilmesi gerektiği kanısındayım, (bunun için aşağıda ıç- üzerine düzeltmeye bkz.). Bu iki veri yi- ‘yemek’ maddesine aktarılmalıdır.

92. s. biriktür- ‘biriktirmek’ karşılığı ‘birleştirmek, birbirine uygun duruma getirmek’ olarak düzeltilmelidir.

101. s. bol- ‘olmak’ maddesi verileri arasında yer alan bolu bir- deyimini Arat çoğu kez ‘yardım etmek, destek olmak, müsamaha etmek’ ile karşılamıştır. Burada bolu, bol- eyleminden ulaç değil, ‘yardım, destek’ anlamında -a ile bir türetmedir. Yalnız KB’e özgü olduğu anlaşılan bu sözcük Clauson’da eksiktir, DTS m’de tam anlaşılmamış ve bol- maddesi içinde bolu ber— ‘takip etmek, razı olmak’ diye anlamlandırılmışım Fakat krş. Clauson 345 boluş ‘yardım’, boluş- ‘yardım etmek’, bu sözcükler yeni Türk dillerinde de bulunmaktadır: R IV 1279 Sagay. Koybal. polis, Altay., Telcüt., Lebcd., Şor. polış ‘yardım’, Sagay., Koybal. polis-, Altay., Teleüt., Lcbed., Şor., Küerik., Kaç. polış- ‘yardım etmek’, 1671 Kazak, boluş, bolus-, 1672 Karaim., Kuman., Doğu Tü., Çag., Tarancı boluş- ‘a.a.’ vb.

bolup kal- 4739 bence metinde de bulup kal— olarak düzeltilmelidir, krş. 3927. beyit. Bence 4739a bulup kalğu erse nerek bu ajun “ele geçirilip (sonra) kalacak olduktan sonra bu dünyanın ne gereği var?” diye anlaşılmalıdır.

bolup 1197 metinde de yulup ‘kurtulup’ olarak düzeltilmelidir, (C’de gerçekten yulup yazılmıştır), çünkü bu beyte çok benzeyen 1114’te yulup bulunmaktadır.

bolup 1451 metinde de yulıp ‘yağma edip’ olarak düzeltilmelidir, (nitekim B’de yulıp -ilk harf noktasız- yazılmış, Arat bunu öteki nüshalara göre bolup okumayı yeğlemiştir. Oysa burada yuh- ‘yağma etmek’ metne çok daha iyi uymaktadır, (bu eylem için bkz. Clauson 919). 2161a ve 4275b’deki bolup biçimlerinin de belki yulıp yerine istinsah yanlışı olduğunu belirtmek isterim.

103. s. bolun- ‘olmak’. Clauson böyle bir eylem kabul etmemiş, Türkiye Tü. bulun.- eyleminin ‘olmak’ anlamında da kullanılmasını göz önüne alarak KB’dcki biçimleri de bulun- ‘bulunmak, olmak’ okumuştur, (bkz. Clauson 344).

104. s. botu ‘çocuk, yavru, bebek’ ile.118. s. butu ‘deve yavrusu, potuk’ birleştirilmcli, metinde hepsi botu olarak düzeltilmelidir. Sözcük KB’de yalnız ‘oğul’ anlamıyla erkeklere hitap olarak kullanılmıştır, (bkz. Clauson 299, özellikle Sanglah’tan aktarılan açıklamaya).

105. s. böz ‘bez’ maddesindeki bütün verilerin ıTi böz ‘kefen’ deyimi içinde geçtiğini belirtmek gerekir. Islamiyette erkek kefeni üç, kadın kefeni ise beş parçadan yapıldığına göre bu iki böz deyimi iki parçadan oluşan kefeni gösteriyorsa halkbilgisi açısından önemlidir. Fakat bu, bir kefen yapmak için gerekli bez miktarını (2 top?) gösteren bir deyim de olabilir.

113. s. buğday ‘buğday’ 140. Maddcbaşı buğday başı ‘Başak burcu, (Sünbüle, Virto)’ olarak düzeltilmelidir.

113. s. buğrağu ‘erkek deve gibi’ karşılığını ‘saldırgan, vahşi’ olarak düzeltmek gerekir, çünkü burada ‘gibi’ anlamını veren bir biçimbirim yoktur, yapı bakımından krş. oğlağu (bkz. Clauson 319).

116. s. burhan ‘burkan, put’. Sözcüğün ilk kısmının Çinccden ödünçleme olduğu belirtilmeliydi.

117. s. burun ‘burun, burç’. Buradaki ‘burç’ karşılığı çıkarılmalıdır. 66. beyitte burçların adları kullanılarak bir tür tasvir yapılmıştır, ancak buna dayanılarak burun sözcüğüne ‘burç’ anlamı verilemez.

117. s. burunduk ‘yular’ karşılığı yerine ‘burunsalık, deveyi sürmek için burnuna geçirilen halka’ karşılığı alınmalıdır, bkz. özellikle 206a burundukluğ ol söz tiıve burnı leg.

118. s. butu ‘deve yavrusu, potuk’ için yukarıda botu üzerine düzeltmeye bkz.

119. s. da Arat’ın çevirisine göre büg- ‘seddetınek, engel olmak’ büg-ü 4294 eyleminin bulunması gerekirdi, eksiktir, (bu eylem için bkz. Clauson 324 bög-). Ben 4294’teki biçimin okunuşunda ve anlamında Arat’tan ayrılıyorum. 4294b’nin kötürgil tama'nı tirilgil bökü “tamahkârlığı ortadan kaldır, kanaat ederek (= gözün doyarak) yaşa” biçiminde anlaşılmasının daha uygun olduğu kanısındayım, {bökii ile uyaklanan üstikü [Arat üstigü] için aşağıda üstik— üzerine nota bkz. bök- ‘doymak’ için bkz. DTS 117, fakat orada KB i772b=A nüshası 68/19’dan gösterilen örnek doğru değildir, öteki nüshalardaki bekip metne çok daha iyi uymaktadır. Clauson 324’te ise bök- ‘doymak’ ve bük- ‘bükmek’ eylemleri birbirine karıştırılmış, bök- eyle-mine ait verilerden Ycnisey ve Eski Kırgız yazıtlarında geçen biçimlerin hepsi belli bir neden gösterilmeksizin evük- okunarak Clauson 9’da verilmiştir. Radloff da R IV 1876’da bük- okumuş ancak “gewiss ebük- zu lesen” diye bir not vermiştir. Oysa Tıva. pök- ‘doymak’[8] sözcüğün okunuşunu, Kâşgarh’nın verdiği - yazıtlara da uyan — anlamı kesinleştirmektedir). Aynı eylem için KB’de Arat’ın pek serbest biçimde çevirdiği, dizinde ise büsbütün yanlış olarak bük ‘köşe, bucak’ (bkz. 120 s.) maddesine alınmış olan bir veri daha bulmaktayız: 1286 sanga kaldı malım manga baldı yük / erej birle yip yat setoinç birle bük, Arat’ın çevirisinde: “Malım sana kaldı, bana ancak yük oldu; huzûr içinde yemekte devam et, güle-güle kullan”. Bence beytin son sözcüğü bök okunmalı, buna göre “...sevinçle doy” olarak anlaşılmalıdır.

119. s. bügür ‘böğür’ bügri 6157. Arat’ın çevirisinden bu sözcüğü nasıl anladığı belli olmuyor: kayası örüm kedti bügri uça “biri çullara bürünmüş”. Bence bunu ‘büğrü’ kambur, olarak yorumlamak daha uygun olacaktır, bu takdirde maddebaşı bükri olarak düzeltilmelidir, (bkz. Clauson 328).

121. s.da yanlışlıkla bütünlük maddesinde verilen bütünrek'c ait verilerin hepsi bütün maddesine aktarılmalı, ya da ayrı bir madde- başında toplanmalıdır.

124. s. cebir (A.) ‘cebir’. Maddebaşı cebr olarak düzeltilmelidir.

128. s. çelile- ‘karartmak’, çeliledim 6534. Yalnız C’de bulunan (= G 387/3) ve pjj biçiminde yazılmış olan bu sözcüğü Arat’ın niçin çeliledim okuduğu ve ‘karartmak’ anlamını neye dayanarak verdiği anlaşılmıyor. Clauson’da eksiktir. Krş. belki K’deki çalpak, çelpek, çelpeş- vb.

128. s. çergüçi ‘kurtarıcı (?)’ 373, çergüle- ‘kurtarmak (?)’ çergüle!

373. Arat bu sözcükleri çevirmeden bırakmıştır. Clauson 429’da belki ‘yas tutan’, ‘yas tutmak’ anlamında olabilecekleri düşünülmüştür. Bu beyit C’de yoktur, B’de ise bu sözcükler açıkça çezgüçi, çezgüle y f ı olarak okunmaktadır. Nedense Arat bu

nüsha farkını belirtmemiştir. Kesin olmamakla birlikte bu okunuşlarla Clauson 400 çöj- ‘çözmek’ ile birleştirilebilir, krş. yeni dillerin çoğunda çöz-, R III 1987 Altay., Tcleüt., Lebed., Çag. Tarancı çeç- ‘çözmek, kurtarmak, açıklamak, çözümlemek’, R III 1991 Kırım Tü. çez- ‘çözmek, açmak’, K. Yavuz, “Ermenek Kazasının Başderc Köyleri Ağzı” (Atatürk Üniv. Edebiyat Fak. Araştırma Dergisi, Ahmet Cafcroğlu Özel Sayısı, sayı 11, fasikül 2, 1979) 499. s. çez- ‘çözmek’. Bu birleştirme doğruysa dizinde verilen anlam uygundur, fakat maddcbaşları çezgüçi, çezgüle- olarak değiştirilmelidir.

129. s. çığ ‘memnuniyetsizlik, yüz ekşitme’, 2807. Sözlüklerde . böyle (ya da benzer) bir sözcük bulunamıyor. Arat’m metin 292. s. dipnotta gösterdiği gibi C’de yüz açığ okunabilmektedir, bu daha uygundur. Dolayısıyla bu verinin açığ ‘acı’ maddesine aktarılması uygun olur. (KB’de açığ mecazi anlamda da kullanılmıştır, krş. örn. 2577a açığ söz ‘kırıcı, acı söz’).

130. s. çıkış ‘menfaat, çıkar’. Verileri Arat’ın çevirisine göre anlamlandırdığımızda 1316a ve b, 6289, 5277’de ‘son, bitiş, çıkış’, 2774, 5913, 4538, 1325, 4538a ve b’de ise ‘gider, masraf’ karşılıklarının uygun olduğunu görüyoruz. Madde buna göre düzeltilmelidir.

133. s. çumğuk ‘ayağı ve başı kızıl, kanadında ak tüy olan karga, ala karga’. Bu K’dc verilen anlamdır, ancak KB 77a’ya göre kara ve ötücü, sesi beğenilen bir kuş olması gerekiyor. BTT IH’te iki kez geçen çı çımğuk ‘flüt (?)’ deyimi bulunmaktadır. Benzetme yoluyla bununla bir ilgisi olduğu düşünülebilir.

133. s. çurnı ‘müshil ilacı’. Sanskrit cürna'dan ödünçleme olduğu belirtilmelidir, (bkz. Clauson 430).

132. Çİgen ‘yular’, bk. yügetı, 6110. Doğruluğu pek kuşkuludur, Clauson 289’da (üzerfl: maddesinde) çiggen okunmuş ve çig- ‘düğümü sıkıştırmak, bağlamak’ eyleminden açıklanmak istenmiştir, fakat bu da pek inandırıcı değildir.

134. s. dal ‘dal, kol, şube’, 53u. KB’de bunun dışında hiçbir yerde t->d- ötümlüleşmesi bulunmadığı için, Arat’ın ustaca çevirisine karşın ‘dal’ anlamını yine de kuşkuyla karşılamaktayım. Ayrıca tal ‘dal’ için iki veri de bulunmaktadır, (bkz. dizin 419. s.). 5311 bu din dalı dünya dalı karşı ol /yağuşmaz ikigünyolıyarşı ol, Arat “Din dalı ile dünya dalı birbirine karşıdır; ikisi birbirine yaklaşmaz, bunların yolu birbirini keser”, bence buradaki Ja/’lar için din ve dünyâ sözcüklerinin başında bulunan a dâl harfinin adının söz konusu edilmesi daha uygun düşer. (Beyit 1953’te de J lâm harfiyle bir oyun yapılmıştır) .

144. s. ekçek ‘damar açma kabı, kanı biriktirmek için kullanılan kap’ 1058. Sanırım bu tanım, bu sözcüğe DTS 167’de verilen Rusça ‘vena, krovenosnıy sosud’ karşılığının yanlış anlaşılmasıyla ortaya çıkmıştır. Rusça sosud sözcüğünün ‘kap’ anlamından başka ‘kan damarı, toplardamar’ anlamı da vardır, Arat’ın çevirisinde verilen de bu anlamdır ve dizinde ‘damar’ olarak düzeltilmelidir. Clau- son’da eksiktir.

145. s. elig ‘el’ maddesinde dizine alınması gereken birçok deyime örnek olarak ı673b’dc geçen el tüg- ‘el düğümlemek = cimrilik etmek’ deyimini gösterebiliriz.

155. s. erdeş ‘arkadaş’. Clauson 207’de bu sözcük K’deki yirdeş ‘hemşehri’nin değişikliğe uğramış biçimi olarak gösterilmişse de bu olanaksızdır. Bence Radloff’un verdiği ardaş<art-\-daş açıklaması (bkz.RI 322) daha iyidir, krş. örn. Türkiye Tü. arkadaş <arka-\-daş. Buna göre sözcüğün okunuşu metinde ve dizinde ardaş olarak düzeltilmelidir.

157. s. erentir ‘terazi burcu, müşteri (jüpiter) yıldızı’. Terazi, 140. beyitte ülgü olarak geçtiğine göre bu olamaz. Jüpiter’in KB’deki adı da (dizine bu anlamıyla girmemiş olan) ovjfl/dır, (bkz. 132. beyit). Arat erentir'i yalnız 139’da ‘Cevza’ (İkizler burcu) ile karşılamıştır, dizinde verilmesi gereken doğru anlam da budur. Sözcüğün okunuşuna gelince, G. Clauson “Early Turkish Astronomical Terms” UAJb 35 (*964)) 364. s. ve devamında eren tü:z okumayı benimsemektedir, L. Bazin, L'ber die Sternkunde in altlürkischer .£eit, VViesbaden 1963, 13. s.da eren-tü :z ya da eren-di :z okunabileceğini göstermiştir.

157- s. erk ‘kudret, güç’ maddesinde erk-ini 4752 olarak gösterilen veri erkin, ‘yüksek bir san’ olarak ayrı maddebaşı yapılmalıdır. Bu san için bkz. Clauson 225 {irkin), TMEN III Nr. 1683 kül {köl ?) erkin. Doerfer ve Clauson, Arat’ın KB beyit 4068’de nüshalardan epeyce ayrılarak metne tigin beg biçiminde aldığı, nüsha farkı olarak kök erken, kök irken biçimlerini gösterdiği deyimin de kül irkin olması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu sorun TMEN III 648. s. ve devamında ayrıntılarıyla ele alınmıştır.

159. s. erli ‘erte, erken, sabah’, 6254. Arat böyle bir anlam vermiş değildir, ancak metinde bir düzeltme de yapmamıştır. (Gerçekte irte’nin er ti’yc dönüşmesi sesbilgisi bakımından olanaksızdır.) Bence yalnız A’da bulunan erli biçimi erki yerine basit istinsah yanlışıdır, 6254b ne erki tiriglik ne erki tigü olarak düzeltilmelidir, Arat’ın çevirisi buna uygundur.

163. s. et ‘et’ maddesi verilerinden eti kesil- 1528 doğru değildir. 1528 ne mungluğ turur körse yalnguk özi /yorırda yatar eti keslür sözi, Arat: “Dikkat edersen, insan ne kadar âciz bir mahlûktur; yürürken yere serilir ve sesi kesilir”. Bu çeviriden anlaşıldığı gibi kesil-, et'e değil, söz'e bağlıdır. Öte yandan ben ikinci dizeyi yorırda yiter atı keslür sözi okuyarak “yaşarken adı yiter, sözü edilmez olur” diye yorumlamak gerektiği kanısındayım. Çünkü A’da yatar yerine iter bulunmaktadır, {it- Çagataycada yit- yerinedir), B’de jh yazılmıştır, yat- eyleminin geniş zamanı Karahanhcada yat-ur olmalıydı, yit- eyleminin geniş zamanı ise yit-er'dir.

164. s. e w ‘ev’ maddesi verileri arasına eıvin ‘tane’ (2877, 3522a, 5365a) verileri karışmıştır, bunlar ayrı bir maddebaşında toplanmalıdır.

176. s. haşmet (A.) ‘haşmet’. Bu sözcük 2303’te ‘hiddet, kızgınlık’ anlamındadır (ve belki hışmet okunması daha doğrudur, bkz. Steingass 421), 2460’ta ise ‘heybet’ anlamındadır.

181. s. ıç— ‘kaybolmak, saklanmak, gizlenmek’, ıçar 1532. Bence x bu sözcük metinde içer olarak düzeltilmeli ve veri iç- ‘içmek’ maddesine aktarılmalıdır. ıç- eylemi yoktur, Arat, ıçğın- ‘kaybolmak’ eyleminin etkisi altında böyle okumuş olmalı. 1532 ara bir ıçar kör yorır belgüsüz/ ara köz körürde bolur belgüsüz, Arat “Bâzan kaybolur, kendisini göstermeden dolaşır; bâzan daha göz önünde iken, silinip gider”. Ben ilk dizede bir ıçar yerine yir içer okumak gerektiği kanısındayım, buna

göre çeviriyi şöyle değiştirebiliriz: “Bir zaman yer içer, kendini belli etmeden yaşar, bir zaman da göz önünde yok olur gider”. (Arat’ın bir okuyuşu B’ye dayanmaktadır, beyit C’de eksik, A’da ise büsbütün bozuktur. B’deki biçimin yalnız bir nokta yanlışı olduğu anlaşılıyor).

182. s. ılık- ‘korumak’, ılıkar 337. Clauson 138’de alık- ‘iltihaplanmak, mikrop kapmak’ maddesinde 337b’yi mum kılsa yalnguk alıkar et öz “insan bunu yaparsa vücut tahrip olur” biçiminde düzeltmiştir, haklıdır.

183. s. ısın- ‘ısınmak, sevmek’, ısın! 106. Bu okunuş, isingil, isig (bkz. dizin 201. s.) biçimleriyle karşılaştırılıp isin olarak düzeltilmelidir. (Sanırım Arat, uyak için ısın okumayı yeğlemiştir, fakat örn. 105. beyitte kutun ile bütün uyak kurabildiğine göre uyakta arka ve ön sıra ayrımı her zaman gerekli değildir).

185. s. iç ‘iç’ maddesinde toplanan verilerde şu düzeltmeler ya-pılmalıdır: 1) iç—i olarak gösterilen verilerden 3784, 4215, 4425’te içi (oku içi) ‘ağabey’ söz konusudur, tik iki veriyi Arat da ‘büyük kardeş’ ile karşılamış 4425’i çevirmemiştir, ancak burada da Ögdülmiş, Odgurmış’a içi diye seslenmektedir, (krş. örn. 4330a ay kadaşj 2) Araç durumu (instrumentalis) sırasında yer alan verilerden iç—in 4340, 5602, 5932 iç + 3. kişi iyelik eki J- belirtme durumu ekidir. 3) Yine araç durumu olarak verilen iç-in 145, 1053, 2336, 6481 gerçekten iç sözcüğünün araç durumu olmakla birlikte ‘bir arada, karşılıklı’ anlamıyla kalıplaşmış bir biçimdir, (bkz. Clauson 28 için) dolayısıyla ayrı maddebaşı yapılmalıydı. (Arat bu ıpn’i şöyle karşılamıştır: 145 ‘kendi aralarında’, 1053 ‘arasında’, 2336 ‘içinden’, 6481 ‘birbirlerinin’). 4) iç—imke 6005 biçiminin iç ile ilgisi yoktur. Bu içim ‘içiş, içme’ sözcüğünün yönelme durumu eki almış biçimidir (içim-ke).

186. s. iç- ‘içmek’ maddesinde iç-gü verilerinin hepsi (“İndeks sırası”na göre, bkz. XI. s.) ortaç olarak gösterilmiştir. Oysa bu verilerin çoğunda —GU yapım ekiyle türemiş içgü ‘içki’ söz konusudur, ayrı maddebaşı yapılması gerekirdi, (örn. 317. s.da mingü ‘binilecek, binek’ ayrı maddebaşı yapılmıştır).

191. s. il ‘il, memleket, ülke, halk, saltanat’ maddesinde şu düzeltmeler gereklidir: 1) Şu verilerde il ‘aşağılık, alçak, değersiz’ sözcüğü söz konusudur: il 2295, 2622, 4672, il—i 1669, 2203, 2724, 4073, 4589, (bu sözcük için bkz. Clauson 123, yeni dillerde bulunmadığı anlaşılıyor, fakat bence ilen- K ‘azarlamak, tekdir etmek’ Türkiye Tü. ‘kötü dua etmek’ eyleminin köküdür). 2) Şu verilerde il ‘eşik, avlu, kapı önü’ sözcüğü söz konusudur: il 264 (il kapuğ), 2555 (kapuğ il başı, daha sonraki Işik ağası unvanıyla krş., bkz. TMEN II, Nr. 646; K I 49’da il başı için verilen ‘seyis’ anlamı biraz şaşırtıcıdır), 4064, 4143 (il başı), 2196 (il tör başı), il-ke 262, 614, 844, 6213, il—de 263, 1605, 2731, il-ingdin 1455, 5505 (bu beyitte Arat ‘memleket’ anlamını vermiştir, fakat 1455. beyitle karşılaştırıldığında isizlerni barça ilingdin arıt “kötüleri tümüyle kapıdan uzaklaştır” diye yorumlamanın daha uygun olduğu anlaşılmaktadır), il—i 5336 (belirtme durumu), il—i 2135 (3. kişi iyelik eki), il-inde 2553. Clauson ‘kapı önü’ anlamına gelen ve kendisinin /:Z okuduğu bu sözcüğü (bkz. K I 49) ‘il, memleket’ sözcüğünden ayırmakta çekingenlik göstermiştir, 121. s.da şöyle demektedir: “It is an öpen question whether ‘courtyard’, one of the meanings’ given by Kaşgarî, belongs to this vvord, but it is probably merely a metaphorical use meaning litcrally ‘the realm of the owner of the house’”. Docrfcr’in de bu iki sözcüğü birbirinden ayırmadığı görülüyor, (bkz. örn. TMEN III, 607. s.da KB’den 262. beytin çevirisine). Bence e:l ‘il, memleket’ ve il ‘kapı önü’ kesinlikle birbirinden ayrılmalıdır. Bang’ın “Vom Köktürkischen zum Osma- nisehen I” 41. s.da açıkladığı gibi bu il sözcüğü, ilgerü ‘ileri, doğu’, Eski Osm. iley ‘huzur, yan, ön, karşı taraf’ ve ilki<-—> ilk ‘birinci’ sözcüklerinin kökünü oluşturmaktadır. Bütünüyle katıldığım bu köken açıklamalarına birkaç noktada eklemede bulunmak istiyorum: il, ilgerü ilişkisini etnolojik olarak da temellendirebiliriz. Eski Türklcrdc çadır kapısının daima doğu yönüne açıldığı bilinmektedir, (bu konuda bkz. örn. B. Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş I, Ankara 1978, 430. s. ve dev.) dolayısıyla ilfgerü ‘kapı önüne doğru, kapının baktığı yön = doğu’ anlammadır; iley il-]-ey için yapı bakımından krş. kuzey <kuz-\-ey, güney <kiin-\-ey, belki Halaç. ğoley, Türkm., Horasan Tü. ğolay ‘yakın’ (kolfay ?), oryıy ‘kolay’ (<ot} ‘sağ’ -f-ay) Osm., Türkiye Tü. dolay ‘çevre’ (<tol-\-ay ? DS 1541 dol ‘bir kısım yer, vatan parçası, 3952 tol başka anlamlarının yanısıra ‘tarla sınırı’, ‘küçük köy’); ilki ~ ilk ‘birinci’ < ‘en önce karşılaşılan’ < ‘kapı önündeki’ için anlamca krş. Türkiye Tü. kapı ağzında (deyim), Almanca vor der Tür (deyim) ‘pek yakında’. Clauson ı’Zi’in asıl biçim olduğunu, ilk-\-ki> ilki değişimiyle sonradan ilki biçiminin ortaya çıktığını yazıyor. A. Tcmir ise ı'ZÂri biçimini ilk-\-i (iyelik eki) olarak açıklıyor, (bkz. vjrıcns 9, 1950, 249. s.j. nence en CSKİ oıçım uy-Kİ cıır, UK VO. sonracıan -i’nin iyelik eki sanılıp düşürülmesi (yanlış ayırma, falsche Trcnnung) ile ortaya çıkmıştır. Daha eski kaynaklarda sözcük ilki biçiminde bulunmakta, ilk Karahanhcada ortaya çıkmaktadır, (bu sözcük için Sevortyan ES 348. s. ve devamına da bkz.) 3) il bol- verilerinden 2363 ‘barışmak, sulh olmak’ anlammadır, Arat da böyle çevirmiştir, öteki verilerden 2622 ve 4672 ‘aşağılamak, itibardan düşmek’ anlamına- dır, 143’te ise il ve bol- birleşik eylem oluşturmamaktadır.

193. s. il- ‘ilişmek, düşmek, inmek, bağlamak, kurmak, indirmek”. Burada iki ayrı eyleme ait verilerin aynı maddede toplandığı görülüyor, bkz. K I 169 ve Clauson 125 tl/il- (Preliminary note). Kâşgarh ‘inmek’ anlamında olan eylemin ıl— olduğunu göstermişse de Clauson’un da değindiği gibi KB’de geçen ilgü, ilmek biçimleri KB’de bu sözcüğün ön sıradan olduğunu ortaya koyuyor. KB’de il- ‘bağlamak, iliştirmek’ eylemi yalnız il-er 6116, il—e 5536, il-me 4114 verilerinde söz konusudur, öteki verilerin hepsi il- ‘düşmek, aşağı inmek’ eylemine aittir[9].

193. s. ildür- ‘iliştirmek, indirmek’. Gösterilen iki veride de ‘indirmek’ anlamı bulunmaktadır, dolayısıyla ‘iliştirmek’ karşılığı çıkarılmalıdır. Clauson 133 ıldur- okumuşsa da bu KB için geçerli değildir, (yukarıda il- üzerine düzeltmeye bkz.).

197. s. imin (A. emin) ‘emin’. Clauson 155, KB 5546’daki imin yont- biçimini ‘parola {im) ile yürütmek’ biçiminde yorumlamışsa da bu doğru olamaz.

199. s. irig ‘sert, kaba; haşin, gayretli’. Burada da iki ayrı sözcüğe ait veriler bir maddede toplanmıştır. Bunlardan biri irig ‘kaba, sert’, öteki irig (oku irig) ‘gayretli’ sözcüğüdür, İkincisi için krş. özellikle Codex Cumanicus erüv ‘çalışkan, gayretli, bkz. Clauson 222 ^(5). KB’de, 1329, 1380, 2499, 2543, 4039, 4040, 5590 irig (oku irig) ve 2868 iriglig (oku iriglig) ‘gayretli, çalışkan’, öteki veriler ise irig ‘kaba, sert’ {— Türkiye Tü. iri ‘büyük’) sözcüklerine aittir. Arat i ile f yi ayırmadığından kendisi de bir iki yerde bu sözcükleri karıştırmıştır : 2499 mezalim ödinde ötügçilerig / körü alsa yol kılsa bolsa irig, Arat “Haksızlığa uğrayarak, hak talebinde bulunanları kabul etmeli, yol göstermeli ve onlara karşı haşin davranmamalıdır” biçiminde çevirmiştir. Oysa burada ‘davranmamalı’ anlamını verecek bir olumsuzluk biçimbirimi yoktur, dolayısıyla ikinci dizedeki birleşik eylemi irig bol- ‘gayret etmek’ olarak anlamamız ve bu dizeyi “onları kabul etmeli, yol göstermeli ve (onlar için) gayret etmeli” diye yorumlamamız gerekir. 2586 sü başçı tüze tursa yortuğ kurın / iriglerni yığsa yetürse sangın, Arat “Kumandan beyin muhafız alayını tanzim ederken, kimsenin ileri gitmemesine ve geri de kalmamasına dikkat etmelidir” biçiminde çevirmiştir. Bence bu beyti şöyle anlamak gerekir: “Kumandan muhafız alayını düzenlemeli, gayretlileri (irig- lerni) toplamalı, işi sonuna (amacına) ulaştırmahdır”.

199. s. irik- ‘toplamak, yalnız kalmak, sıkılmak’. Arat bu eylemi ‘canı sıkılmak, bıkmak, yalnızlık duymak’ ile karşılamıştır. Anlaşıldığına göre ‘toplamak’ karşılığı 2278 irkmese için verilmiştir. Fakat buradaki eylem irik- değil, irk-lir, (bkz. Clauson 221, irik- ise Clauson

226. ) Dizinde irk- ‘toplamak’ ayrı bir maddebaşı olmalıydı. Çünkü bu eylemin irik- ‘canı sıkılmak’ ile kökence ve anlamca hiçbir ilişkisi yoktur.

200. s. iril- ‘kaygıdan titremek, hiddetlenmek, kendi kendini

- yormak, küçülmek’. Yine /’nin çeviriyazıda gösterilmemiş olması yüzünden iki ayrı eylemin (iril- ve eril-) bir araya getirildiğini görüyoruz. KB’dc ‘üzülmek’ anlamına olan eril- yalnız erildi 5629 ve erilme 5773 biçimlerinde bulunmaktadır, (bkz. Clauson 229). Öteki verilerin hepsi iril- ‘küçülmek, gedilmek, boşalmak eylemine aittir.

201. s. is- ‘inmek, azalmak, hafiflemek, eksik etmek, bırakmak’ karşılıklarının yerine ‘azalmak, eksilmek’ girmelidir, (yukarıda asıl- üzerinde düzeltmeye de bkz.), doğru okunuşu /j-’tir.

201. s. iris ‘kötü, fena,’ maddesinde verilen isizim sözcüğü her yerde ‘ne yazık!’ anlamına gelmektedir. Bunun isiz (oku isiz, belki <is-iz, is- ‘azaltmak’tan, isiz ‘azaltılmış, eksikli’> ‘kötü’) ile ilgisi kesin değildir. Bence bu, K’de bulunan essiz esiz ‘yazık’ sözcüğünün +°m ile genişletilmiş biçimidir, (tabii bu -|-om 1. kişi iyelik eki değildir!). Bu esiz sözcüğünü esirge- eyleminin kökünde de bulmaktayız: esiz + addan eylem türeten -|-orC/l-eki (releşme, Rothasismus ile)> esirge— ‘yazık saymak’> ‘acımak’.

205. s. iş ‘eş, arkadaş’ maddesinde verilen iş okı- birleşik eylem değildir, bkz. 4581. beyit.

210. s. iıvit ‘evet’, iıvit kıl- ‘karar vermek’ 5872. Bu madde çıkartılarak iıvit! 5872 (2. kişiye buyruk) ‘koşmak, acele etmek’ maddesine eklenmelidir, krş. 1551 ve 5218. beyitler. Arat’ın çevirisi de düzeltilmelidir: 5872b negü belgürer erse kılğıl iıvit “ortaya ne çıkarsa (ona göre) davran, acele et” olarak anlaşılmalıdır.

211. s. kaç- ‘kaçmak, kaçınmak, sakınmak’ maddesi verileri arasında yer alan kaçar 3390 metinde bir dizgi yanlışıdır, kaçan olarak düzeltilmeli, dizinde de bu veri kaçan ‘ne zaman’ maddesine aktarılmalıdır.

215. s. kak ‘kaz’. Arat 4198’dc çevirmemiş, 5377’de ‘kaz’ ile karşılamıştır. Clauson 608’dc yapıldığı gibi ‘bir kuş adı’ olarak vermek daha uygun olurdu. Çünkü KB’dc kaz ayrıca bulunmaktadır.

215. s. kal ‘yaşlı adam, yaşlılık’ 4636. Arat, 4636b tıka bar mum sen turu kalma kal dizesini “bunu anlamağa çalış ve ihtiyarlığında şaşırma” diye çevirmiştir, bunun doğru olmadığı açıktır. K I 409’da bir atasözünde geçen kal ‘yaşlı adam’ kuşku uyandıran bir veridir. Nitekim Clauson 614’te bunun kul olarak düzeltilmesi önerilmiştir. Öte yandan /hzZ’ın Uygurcadaki anlamı ‘vahşi, yabani, kuduz, deli’dir, telve ‘deli’ ile eşanlamlı olarak da kullanılır, bkz. DTS 410. Dolayısıyla KB 4Ö36b’ye “bunu anlamaya çalış, deli olup kalma” anlamını vermek gerekir.

217- s. kala- ‘tutmak, saklamak’ karşılığı ‘gark etmek’ olarak düzeltilmelidir. 3127 bağırsak kuluğ bulsa begler tilep / anı tutğu al tun kümüşke kalap, Arat “Beyler arayıp sâdık bir kul bulurlarsa, onu altın ve gümüş mahfaza içinde tutmalıdırlar”. Arat’ın K’deki ka: ‘kap’ tan kaı-fla- ‘mahfaza içine koymak’ biçiminde bir eylem düşündüğü anlaşılıyor, ancak böyle bir eylem başka hiçbir kaynakta karşımıza çıkmıyor. Clauson, K’nin verdiği kaz sözcüğünü kuşkuyla karşılıyor, bunun yalnız K’de bulunduğunu ve böyle bir sözcük bulunsa bile bunun Çince bir ödünçleme olması gerektiğini yazıyor. Oysa aynı sözcük KB 2552’de de geçmektedir ve xa-, ‘kap’ olarak Yakut- çada yaşamaktadır. Bu konuda benim “Einigc türkisehe Etymologien” qa: dal), Altaica, Proceedings of the 22nd Annual P. I. A. C. Mceting, Chicago 1980 (basılmakta) yazıma bkz. KB 3127’deki eylem ise K III 249’da verilen kazla- ‘yığmak’ olmalıdır, (bkz. Clauson 617).

217. s. kalğal- ‘bırakmak’, kalğal-ır 1074. Bu maddebaşı çıkarılarak veri kal-ğalır biçiminde kal- maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

218. s. kama- ‘kamaşmak’, kama-r 464. Bu sözcük yanlış ayırma sonucu dizine girmiştir, kam-ar olarak aynı anlamdaki kam- maddesine aktarılmalıdır.

221. s. kapuğ ‘kapı’. Verilerin çoğunda ‘saray, padişah kapısı’ anlamı söz konusudur, (krş. Osm. bâb-ı {âlı, Alm. Hohe Pforte, Fransızca La Sublime-Porte).

222. s. kara ‘kara’. 2715’te doğrudan doğruya ‘mürekkep’ an-lamında kullanılmıştır.

223. s. karağur- ‘karartmak’, karağurma 6092. Bence karağu ‘kör’ den 4-°r— ile türemiş bir eylemdir ve ‘körleşmek’ anlamınadır. 6092a dizesi karağurma dünyaka sukluk kılıp “dünyaya tamah edip körleşme” diye anlaşılmalıdır.

223. s. karangku ‘karanlık’ verileri arasına, metinde dizgi yanlışlığı sonucu kurangku olarak bulunan ve dizine alınmamış olan 2530 da katılmalıdır.

224. s. karığ ‘yaşlı’, bk. karı, 2855, 4505. Türkçede karı sözcüğü hiçbir dönemde ve hiçbir lehçede karığ biçiminde görülmez, bu ses- bilgisi bakımından da olanaksızdır. Verilen anlamın değiştirilmesi, karı ile yapılan karşılaştırmanın da çıkarılması gerekiyor. 2855b’de karığ ‘engel’ anlamınadır, (krş. Hakasça xarıy ‘engel’), Arat’ın çevirisi de buna yakındır. 2855b arığ bolmasa aş boğuzka karığ, Arat “yemek temiz olmazsa insanın boğazında kalır”, (bu çeviriye göre karığ ‘yaşlı’ anlamı nasıl verilebilir?). Bu sözcüğün kökü olan kar— K III 182’dc er suvka kardı “adamın boğazında su durdu” örneğiyle KB’dcki kullanılışına en uygun biçimde açıklanmıştır. 4505b’deki £arığ’ın ise metinde Ar. fariğ ‘rahat, huzurlu’ olarak düzeltilmesi gerekir. Nitekim B ve C’de fariğ, A’da ise arığ bulunmaktadır. Arat’ın niçin karığ okuduğu anlaşılamıyor. 4.505 aıvurlası edgü kişi tut arığ/oğul ktZ arığ kopğa turğa fariğ “Süt ninesi olarak iyi ve temiz bir kadın tut; oğlun kızın temiz büyür ve huzurlu olur” diye düzeltilmelidir.

226. s. kaş ‘kaş’ verileri arasında yer alan kaşığ 2217, 2298, 2299 ayrı maddebaşı yapılmalıdır, bu ‘korku verici, görkemli, azametli’ anlamınadır ve kaş ile hiçbir ilgisi yoktur, (bu sözcük için bkz. TMEN III, Nr. 1498, Clauson 671).

226. s. kaş ‘ön, yamaç, tepe’. Gerçekte burada kaş ‘kaş’ sözcüğünün bir mecazi anlamı söz konusudur, (bkz. TMEN, Nr. 1391, Clauson 669). Ancak dizinde ayrı bir maddebaşı olarak alındığına göre burada yer alan kaş-a 5668, 6340 verileri kaş ‘kaş’ maddesine geçirilmelidir. Çünkü bu verilerde kaş yaz- 5668, kaş yazıl- 6340 ‘(öfkenin geçmesi ve memnunluk belirtisi olarak) çatdmış kaşlarını gevşetmek’ deyimleri söz konusudur, (krş. aynı anlamda Türkm. ğaşı yazıl-). Bunun karşıtı olarak KB’de kaş tüg- ‘(öfke, can sıkıntısı belirtisi olarak) kaş çatmak’ deyimi de bulunmaktadır, bkz. örn. 80, 1586, 4756, bu deyime de kaş maddesinde yer verilmesi gerekirdi.

227. s. kat- ‘katmak, karıştırmak' verileri arasında yer alan katmış 1059’da büsbütün başka bir eylem olan kat— ‘sertleşmek, katılaşmak, kabız olmak’ söz konusudur, (bu eylem için bkz. Clauson 595 kat- 2). Ayrı bir. maddebaşı yapılmalıdır.

229. s. kararıl- ‘kavrulmak’, kawrılu 119. Arat 119. beyti biraz serbest çevirmişse de kavrıl- eylemine ‘kavrulmak’ anlamını vermemiştir. Clauson 585’te bu eylemin ‘sıkıştırılmak’ anlamına geldiği gösterilmiştir.

230. s. kayan ‘kayalar’ 2281. angar tirlür ötrü kör ersig eren / seıvüg can yuluğlap yatur tağ kayan, Arat “Böyle olursa, onun etrafına mert yiğitler toplanır ve tatlı canlarını feda ederek cesetlerinden dağlar ve kayalar meydana getirirler”. Bu çeviriden Arat’ın kayan’ı nasıl anladığı açıkça belli olmuyor. Çünkü tekil olan tağ da çoğul olarak çevrilmiştir. Arat’ın çevirisine ve eren gibi 4-°« eki almış birkaç sözcüğün çoğul anlamı taşıdığına bakılarak dizinde ‘kayalar’ karşılığı verilmiş olsa gerek. Oysa bu büsbütün,olanaksızdır, -|-on çoğul eki almış pek az sözcük vardır ve bu ekin daha Eski Tü. döneminde işlevini yitirmiş olduğu bilinmektedir. KB 228ıb’yi “tatlı canlarını feda edip dağda kayada yatarlar” (yani “savaş alanlarında gömülürler”) diye anlamak gerekir. Bang “Vom Köktürkischcn zum Os- manisehen I” 39. s. ve devamında (§§ 43-45) +°n ile genişletilmiş benzer biçimlerin eski bir yön durumu (Allativ) olabileceğini belirtmiş, ancak söz konusu ekin araç durumu ekiyle cşsesli oluşu nedeniyle fazlaca örnek ‘bulunamayacağını da eklemişti. Bang’ın gösterdiği örneklerden bazıları: töben ‘aşağı, tepeüstü’, Kazan Tatar, arkan ‘arkaüstü’, KB 4059 solun ‘sola’, ongun ‘sağa’. Brockelmann, OTG 366. s., § 247’de bunlara başka örnekler de ekleyerek bu ekin mekân içinde durumu belirten araç durumu eki olduğunu ileri sürmüştür. Özellikle K III ıı’den gösterdiği süvlinyazın ederme “kırda sülün izleme”, Rabğuzl’den verdiği adakın turur “ayak üste durur, ayakta durur”, yüzin itişmiş “yüz üste düşmüş” örnekleri KB 2281 yatur tağ kayan “dağda kayada yatar” biçimini daha iyi anlamamız için önemlidir. S. Çağatay, “Uygurca ve Eski Osmanhcada instruınental —°n” (yeni baskısı: Türk Lehçeleri Üzerine Denemeler, Ankara 1978 içerisinde) 71. s. ve devamında araç durumu ekinin bu görevi üzerinde durulmuş ve bir Uygur yazıtında geçen Ölüken irin kışladım “Ötüken kuzeyinde kışladım” örneği verilmiştir. Gerçekte, Kül Tcgin yazıtı, kuzey yanı 8. satır amğa karığın kışlap, Bilge Kağan yazıtı, doğu yanı 31. satır amğı karığın kışladukda “Amga korusunda kışlayıp (-kışladığımda)” ve Taryat yazıtı III a 4. satır olyerimin subımın konar köçer ben “o ülkemde (= yerimde suyumda) konar göçerim” biçimlerinde de aynı kullanılışı buluyoruz, (bkz. M. Şincxüü, Tariatın Orxon Biçgiyn Şine Dursgal, Ulaan-Baatar 1975; yazıtı yayınlayan Şinexüü bu cümleyi çok değişik okumuştur). Bang’ın yön durumu (Allativ) öteki yazarların ise araç durumu (Instrumcntal) olarak kabul ettikleri bu ek için KB’dcn bir örnek daha gösterebiliriz: 1371 o'Ziitn kelse tutsa ökünç aşğı yok / neçe me ulısa kara yer katın “Ölüm gelip çatınca pişmanlık yarar sağlamaz, kara toprak altında istediğin kadar ulu”.

230. s. kayşan ‘kayser’le ilgili kayseri (bir kuş çeşidi)’ 94, aynı beyitte geçen ray-i hindi de dizinde ‘bir kuş adı’ olarak verilmiştir. Oysa bu beyitte kuşlar, imparatorlara ve Hint racalarına benzetilmektedir, bunların ‘bir kuş adı’ olması gerekmez.

231. s. kaznak ‘hazine’, TMEN III, Nr. 1485 ve Clauson 684’te gösterildiği üzre Arapça hazlna'nvn. Orta Iran dillerinden birinin aracılığıyla ödünçlenmiş biçimidir.

232. s. kebit ‘dükkân’. Sogutçadan ödünçleme olduğu belirtil-melidir, bkz. Râsâncn EW 244.

232. s. keç- ‘geçmek, ölmek’ verilerinden keçgüde 4517’de ortaç değil, keçgü ‘ölçü, sınır’ türetmesi söz konusudur. Ayrı maddebaşı yapılması gerekirdi, Clauson’da eksiktir.

235. s. keg ‘kin, öç, hınç’ (bk. kek). Arat 2312’dc uyak için keg okumayı yeğlemiş olsa gerek. Oysa burada göz uyağı söz konusudur ve kek okunmalıdır, çünkü sözcük yeni dillerde kek biçimindedir. Ayrıca kek verileri arasına metinde öçke okunmuş, dizine de bu biçimde girmiş olan öç kek 369’un da alınması gerekir, (aşağıda öçke üzerine düzeltmeye bkz.).

238. s. kelgel- ‘gelmek üzere olmak’, kelgel-ir 1074. Maddebaşı çıkartılarak veri kel-gelir biçiminde kel- maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

238. s. kend ‘kent, şehir’. Sogutçadan ödünçlcme olduğu belirtilmeliydi.

242. s. kese ‘kesin’ karşılığına ‘açık ve kısa’ karşılığının da eklenmesi uygun olur, bkz. örn. 4106, 4511.

243. s. kıl ‘kılkuyruk kuşu’, 72. Bunun K I 337’de verilen kıl kuş, kıl kudruk için bir düşüm (Ellipsc) olduğu açıktır. Yakutçada bir de fa:/ ‘yabani hayvan, yabani kuş’ vardır, ancak bu başka bir sözcüktür. Çünkü kıl kuş deyimindeki fa/ ‘kıl, saç’ Yakutçada kısa ünlü iledir.

251. s. kır ‘kır, sahra; mezar’ maddesinde şu düzeltmeler gereklidir: 1) 3396’daki kır yağı K I 324’te ‘gizli düşman’ olarak açıklanmıştır. Clauson 641 bu far’ı ayrı bir sözcük sayıyor, (belki bu renk adı olan far’la birleştirilerek ‘boz düşman, boz yılan gibi hemen fark edilemeyen düşman’ olarak yorumlanabilir). 2) 6063’te Arat’ın kırım okuduğu sözcük Clauson 659’da gösterildiği üzre karım ‘hendek’tir, burada ‘mezar’ anlamına kullanılmıştır.

251. s. kırmaçı ‘deri’. Arat’ın çevirisine göre ‘derici’ olarak düzel-tilmelidir. Clauson 660 bu veriyi ‘marangoz’ olarak anlamlandırıyor. Yalnızca DS’de kırma, ğırma sözcüğünün anlamlarına bakılarak ‘terzi, bakırcı, değirmenci’ anlamlarını da vermek olanağı vardır. Fakat bence, dil coğrafyası göz önünde tutularak verilecek en uygun anlam Kırgızcadaki (Yudahin 496) gibi kırmaçı ‘çömlekçi’dir.

253. s. ‘kıymak, dönmek, süzmek’. Sonuncu karşılık sanırım kıya bak- 4059, 4095 için verilmiştir. Clauson 675 bunu kaya bak- olarak düzeltiyor.

254. s. kız- ‘kızarmak, gülmek’ maddesinde kızğu verilerinin hepsi kızğu et] (~ me-rpz) deyiminde bulunmaktadır ve ‘pembe yanaklı’, mecazi olarak ‘mutlu’ anlamındadır.

255. s. kiçe ‘gece’. Sözcüğün en eski anlamı ‘akşam’dır ve KB’de de ara sıra bu anlamda kullanılmıştır. Verileri arasına 5995 kiçe de katılmalıdır, Arat bunu kiç—e ‘geciktirerek’ diye yorumlamıştır. 5995 (düş yorumlama üzerine) biligsizke ayma tüşüngni aça / bilirke ayıt tüş ayılma kiçe, Arat “Bilgisize rüyanı açma ve anlatma, rüyânı bilene sor ve bunu geciktirme”. Oysa burada halk inanışına göre gece anlatılan düşün çıkmayacağı, gerçekleşmeyeceği gerekçesiyle “düşünü geceleyin anlatma” denmektedir.

258. s. kinge ‘geniş’. Bütün veriler dize sonu ünlcmesiyle king e! dir ve hepsi king ‘geniş’ maddesine aktarılmalıdır.

260. s. kişçi ‘avcı’ karşılığı ‘samur avcısı’ olarak düzeltilmelidir.

268. s. kol ‘kol, vadi’. İki ayrı maddebaşı yapılmalıdır, (krş. Türkm. ğol ‘kol’, ğo-.l ‘vadi’). 766, 4896’da ‘kol’, 69, 4968’de ‘vadi’ anlamına gelen sözcükler bulunmaktadır. Türkmenccden gerektiğince yararlanmamış olan Clauson da aynı yanılgıya düşerek ‘vadi’ anlamını kol ‘kol’ sözcüğünün mecazi anlamı saymıştır, (bkz. Clauson 614 ve dev.).

269. s. koltğuçı ‘muhtaç’ karşılığı ‘dilenci’ olarak düzeltilmelidir. Arat 2613’te ‘dilenci’, 2093’te ‘muhtaç’ ile karşılamıştır. Orada da boldı özi koltğuçı “kendisi dilenci oldu” diye anlaşılmalıdır.

270. s. konum ‘konak, yurt’, 1347. Bu karşılık yerine ‘birlikte yaşayan insanlar, akrabalar’ alınmalıdır, (bkz. Clauson 639). Ata- lay’ın K dizisinde yanlıştır, krş. Türkiye Tü. konu komşu.

270. s. konut ‘konut’, 4471. Bu sözcük de ‘birlikte yaşayan in-sanlar’ anlamınadır, (bkz. Clauson 635 konat).

269. s. kon ‘koyun, bağır’, konınga 1500. B’de üçüncü harf noktasızdır, C’de konınga, A’da ise koyın-ka yazılmıştır. KB’de koy ‘koyun, bağır’ ayrıca 3 veriyle bilinmektedir, (bkz. dizin 273. s., orada verilen ‘alt, dip’ karşılığı yerine ‘koyun, bağır’ alınmalıdır) bu durumda 1500 de koyınga olarak düzeltilmeli, kon maddesi çıkartılmalıdır.

271. s. kora ‘zarar’, 6627. Dize sonu ünlemesi (kor a!) söz konusu olduğundan bu veri de kor ‘zarar’ maddesine geçirilmelidir.

271. s. korday ‘kuğu kuşu’, 5377. Aynı dizede kuğu da bulun-duğuna göre korday'm başka bir kuş olması gerekir. K’de de vardır (Ar. al-havâşil), Brockelmann ‘karabatak’, Atalay ise ‘kuğu kuşu, kuğu cinsinden bir kuş’ diye çevirmiştir. Clauson 649’da ‘pelikan’ olabileceği belirtilmiştir.

274. s. köğüz ‘göğüs’ verileri arasında yer alan kögüzlüg 2282’de ‘mert,’ 4845, 5212’dc‘kibirli, gururlu’ anlamınadır. Ayrı maddebaşı yapılmalıydı.

275. s. kök ‘mavi, yeşil’. 3 veride kök böri 5375, 5378, 6194 ‘boz kurt’ bulunduğuna göre ‘boz’ karşılığı da eklenmelidir.

275- s. kök ayuk ‘Türkmen büyüklerine verilen ad’. K’nin verdiği bu açıklama dışında Kırgız, kök başı ‘sudan yararlanma işlerini düzenleyen kişi’ de bu deyimin açıklanmasında yararlı olabilir.

275. s. kökiş ‘kökiş (bir kuş çeşidi)’. Clauson 714, Doğu Tü. kökiş ve Kırgız, kögüş ile birleştirip ‘mavimsi boz’ anlamını veriyor. Fakat krş. S. Arazkulıyev ve başk., Türkmen Dilinit] Gısgaça Dialek- tologik Sözlügi, Aşgabat 1977, 101. s. yektayköküş ‘hindi’.

275. s. kökle— ‘bir işin esasına vâkıf olmak’, köklemiş 1492. Bu karşılığın yerine, Clauson 711 kökle- (2)’dc önerildiği gibi ‘saçı ağarmak’ alınmalıdır. Beyit 1492’dc köklemiş'm karı ‘yaşlı’ ile birlikte kullanıldığı, ayrıca KB’de kökçin ve kökçin sakal deyimlerinin de ‘yaşlanmış, sakalı ağarmış’ anlamına geldiği göz önünde tutulmalıdır.

275. s. köksegüçi ‘göğe yükselmek isteyen’ 4830. Arat’ın köık-\-se- biçiminde bir eylem kabul ettiği anlaşılıyor. Bence bunu kögüz-\-e-> kögse- ‘kibirlenmek’ olarak yorumlamak daha uygundur, (ses bakımından krş. kögüz-\-i> kögsi vb., anlam bakımından krş. kögüzlüg ‘kibirli’ yukarıya bkz.).

275. s. köksün ‘öfke, gazap’, köksün yon- 133. Bence kögüz-\-ün (araç durumu) > kögsün ‘göğüs ile = kibirle’diye yorumlamak daha iyi olacaktır, krş. örn. 1535 kerdi kögsin ‘göğsünü kabarttı, kibirlendi’ (yukarıda köğüz ve köksegüçi üzerine düzeltmelere de bkz.).

276. s. köngel- ‘görünmek, belirmek’, köngel-ir 5976. Madde- başı çıkartılarak veri kön-gelir biçiminde kön— ‘doğrulmak’ maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

280. s. kör- ‘görmek, bakmak’ verilerinden körer 3391 şaşırtıcıdır. Çünkü bu eylemin geniş zamanı Karahanlıcada körür'dür. B ve C’deki körer, (A’da yoktur) küder yerine istinsah yanlışı olabilir, yüder ile uyaklı olması da bunu desteklemektedir, (Krş. Atebctü’l- Hakayık 349 ve 350. dizeler ferahka küd-) O takdirde 3391a oğul kız atası tü emgek küder “oğul, kız babası her türlü sıkıntı peşindedir” diye anlaşılmalıdır.

Aynı maddede ulaç olarak gösterilen köre verilerinin hepsi dize sonu önlemesiyle kör e/’dir. Arat, yalnız 6640’ta Âörr’yi ulaç gibi çevirmiştir, bu da düzeltilmelidir: 6640b Z: oy ufal tayandıng körür köz kör e! “gören göz, kime dayandın, görsenel”.

290. s. kulavuz ‘kılavuz’. TMEN III, Nr. 1504 ve Clauson 617 ve devamında gösterildiği üzre Iranca (Harezmce ?) bir sözcük olduğu belirtilmeliydi.

291. s. kulsığ ‘kul’ karşılığı ‘kul soylu, kul soyamdan’ biçiminde düzeltilmelidir.

291. s. kur ‘rütbe, derece; toy; maya’. Burada ‘toy’ çıkarılmalıdır. Arat 2373’tc kiçig kur yiğitler'i “genç ve toy yiğitler” biçiminde serbest çevirmiştir, tam çevirisi “küçük rütbc(de) yiğitler” olduğundan bu dizeye bakarak ‘toy’ anlamı verilemez. 723b’de ‘maya’ anlamıyla geçen sözcük ise kor okunmalı ve ayrı bir maddebaşı yapılmalıdır, bkz. K III 122, Clauson 642, Türkmen, ğor ‘kalıntı, maya’, R II 549 kor Baraba, Kazak., Tara lehçesi ‘hamur mayası’, Kazak, ‘kımız mayası’.

293. s. kuruğ ‘kuru, boş, asılsız’ verileri arasında yer alan ku- ruğluğ 4926 ‘kurulmuş’ anlamındadır, (yani kuru- eyleminden değil, kur— eyleminden). Bu sözcük K’de de bulunmaktadır, bkz. Clauson 657. Ayrı maddebaşı yapılmalıdır.

293. s. kuruğsak ‘gönül’, 375 Tabii burada, ‘mide, karın’ anlamına gelen sözcüğün (= Türkiye Tü. kursak) mecazlı kullanılışı söz konusudur, bkz. Clauson 657. Osmanlıcada da kursak ‘mide’ yanında ‘idrak, zekâ’ ve ‘göğüs’ anlamlarında kullanılmıştır, bkz. TS. 2741.

295. s. kutu ‘sürü, zümre, nesil’. Clauson yalnız KB’de bulunduğunu, kutı > kutu ‘kutu’ ile aynı sözcük olabileceğini belirtmiştir. Bence başka bir sözcüktür ve Kırgız. Yudahin 409 kotolo- ‘yığılışmak, kalabalık halinde toplanmak, pek çok olmak’ eylemi de bundan türemiş olabilir. O takdirde KB’deki sözcüğün de kotu okunması gerekir.

295. s. kuyuğ ‘titiz’, 2900. Metinde de koyuğ olarak düzeltilip dizin 273. s. daki koyuğ ‘derin’ ile birlcştirilmcli, orada verilen anlam da ‘koyu, yoğun’ olarak değiştirilmelidir, (‘derin’ ve ‘titiz’ yalnız serbest çeviride geçerli olan karşılıklardır).

297. s. kilçed- ‘çoğalmak’. Bu ancak 6590’da Arat’ın serbest çevirisi içinde geçerli karşılıktır, Clauson 696’da gösterildiği gibi ‘(hastalık) acı vermek, eziyet etmek’ olarak düzeltilmelidir.

306. s. liw ‘tepsi, sofra’ karşılıkları ‘yemek, aş’ olarak düzeltilmelidir. Clauson 763’tc büyük bir olasılıkla Çinceden ödünçleme olduğu belirtilmiştir.

308. S. mangıt- ‘adım atmak’ karşılığı ‘adım attırmak’ olarak düzeltilmelidir.

315. s. met (A.) ‘böyle, öyle, artık’ 1795, 6578. Arapça olarak gösterilmesi yanlıştır. 33b’deki senmel biçiminin de burada gösterilmesi gerekirdi. Clauson’da eksiktir, bkz. OTG 191. s., § 144b.

315. s. da mın’in maddebaşı yapılarak ‘ben’ anlamının verilmesi doğru değildir. Söz konusu biçim yalnızca men adılının çekim köküdür (Obliquus). Burada yer alan 6580 minçe'yi Arat ‘kendime’ diye çevirmiştir. Bence bunu mınça okumak ve ‘itibaren, ... başlayarak’ diye anlamak daha doğru olacaktır, munda mınça ‘bundan sonra’, krş. L. Yu. Tuguşcva “Thrce Letters of Uighur Princes” AOH 24, 1971, 177. s. bökünte mınça (benim yorumuma göre:) ‘bugünden itibaren’.

321. s. muyan ‘sevap’. Sanskrit ^«nya’dan ödünçlemc olduğu belirtilmelidir. Müslümanlara budist Uygurlardan geçmiş bir terimdir.

322. s. muyğak ‘dağ keçisi, geyik’. Clauson 772’ye göre ‘dişi geyik’ olarak düzeltilmelidir.

322. s. mün ‘kusur, sermaye’. Burada iki ayrı sözcük bir maddede toplanmıştır, mün ‘sermaye’ (mun da okunabilir) 232, 1255, 2756, 2995, 3313’te geçmektedir, Uygurca’da bu sözcük bin biçimindedir (bin de okunabilir) ve Çince peıdden ödünçlemedir, bkz. Sir G. Clauson, “A Latc Uyğur Family Archive”, Iran and İslam, Edinburg 1971, 172. s. (Uygurca biçim Clauson’un sözlüğünde eksiktir.) Clauson 347 bü-.n ı’de KB’dcki mün ‘sermaye’ ve mün ‘kusur’ birbirine karıştırılmıştır. Ayrıca Osm. bön ile ‘kusur’ anlamındaki mün birleştirilmek istenmiştir. Türkmencede müyn ‘kusur’ ile mö-.n ‘bön’ ayrı sözcükler olduğuna göre bu birleştirme doğru olamaz. DTS 352’de mün ‘sermaye’ ile mün ‘kusur’ ayrı sözcükler olarak yer almıştır.

Aynı madde verileri arasında müne ‘kusurlu, mâyup’ 5276 olarak yer alan biçim müne- ‘kendi kusurunu bilmek, kendi ayıbından utanmak’ eyleminden 2. kişiye buyruktur. Ayrı maddebaşı yapılması gerekir. (Bkz. Clauson 767 müne-.-, krş. Kazak, mine-, Türkm. müy- nürgen-). Arat’ın çevirisi de buna göre düzeltilmelidir.

334. s. ağrın ‘gizlice’, 2192. Bu maddebaşı çıkartılarak veri, oğur ‘zaman, uygun zaman, sıra’ maddesine aktarılmalıdır. Arat da böyle çevirmiştir, oğur-\-ı-\-n > oğrın (3. kişi iyelik eki-{-belirtme durumu eki; doğrusu uğur, uğrın okumaktır).

335- s- oAp. ‘okçu’, iki veriden 2370’te sözcük ‘ok atıcısı’, 4458’ de ise ‘ok yapan usta’ anlamına gelmektedir.

344. s. ong ‘sağ, sağ taraf; doğru’ maddesindeki ongı 4080, 4417, 5288, 6044, ongın 5909 verilerinde ong ‘pay, nasip, hak’ anlamındadır, Arat da böyle çevirmiştir. Bu sözcük için bkz. Atabetü' l-hakayık, 103. s. not 2, krş. Eckmann, Middle Turkic Glosses 200. s. ong ‘portion, share’, DTS 367 07) ‘hisse, pay, kısmet’. Clauson 167 ve Sevortyan, Etimologiçeskiy slovar' 456 ve devamında Arat’ın görüşü benimsenerek bu sözcüğün ör; ‘sağ’ ile aynı olduğu kabul edilmiştir. Oysa o ile ö’yü ayıran Uygur yazısıyla yazılmış Uygurca bir parçada öng ülüg ‘hisse, pay’ eşanlamlı çiftini buluyoruz (bkz. P. Zieme, “Materialien zum uigurisehen Onomasticon II”, TDAYB 1978/79, 82. s., A metni 3. satır; Zieme bunu eşanlamlı çift olarak yorumlamamış, “ilk pay” olarak anlamıştır). Buna göre Arap harfleriyle yazılmış metinlerde de öng (veya üngl) okunabilir, bu takdirde tabii OT; ‘sağ’ ile ilgisi olmayan ayrı bir sözcüktür. (Birkaç Uygurca belgede geçen öng bitig deyimi de bununla ilgili olabilir mi? Bu deyim genellikle “önceki belge” diye anlaşılmıştır; öng bitig ve bununla karşılaştırabileceğimiz ülüş bitig üzerine L. V. Clark, Introduction to the Uyghur Civil Documents of East Turkestan (ygth-rşth cc.), Indiana University, 1975, basılmamış doktora çalışmasında bilgi bulunmaktadır).

344. s. ongay ‘yumuşak’ karşılığı ‘yumuşak huylu, munis’ ile genişletilmeli, 1907’de görülen ‘kolay’ anlamı da eklenmelidir. 132’de ise ongay ‘Jüpiter’ (Müşteri) gezegeninin adıdır, bu ayrı bir maddebaşı yapılmalıydı. Clauson 191’de bunun yabancı bir sözcük olabileceği belirtilmiştir.

348. s. otun ‘değersiz, alçak, küstah’ verileri arasında bulunan otun 121’i Arat ‘ateşte’ diye çevirmiştir, (buna göre ot ‘ateş’ maddesine girmeliydi). Bence bu ‘ilaçla’ anlamındadır, (bu yorumum için TDAYB 1978/79’da yayınlanmış olan J. Eckmann, Middle Turkic Glossesof the RylandsInterlinear Koran Translation tanıtması 292. s.ya bkz.).

349. s. oyuğ ‘gölge, hayal’, 3382. Arat, K’deki oyuk sözcüğüne göre anlam vermiştir. Oysa KB’dc -ğ iledir, verilen anlam da beyte pek uymamaktadır. Bence oyuğ için ‘oyuntu, kazıntı, oyularak yapılan işaret’ anlamım kabul etmek daha uygun olur, krş. Kırgız., Nogay. oyuıv, Kazak, oyu, Türkiye Tü. oya ‘süsleme, oya’, SD 3303 oyu ‘hah ve seccade üzerindeki işleme’.

349- s- °Zun ‘iftira’ 4213 ve ozunçı ‘iftira eden, müfteri’. Clauson ozun'ı almamış, ozunçı'y\ ise uzunçı okuyarak u^un’dan türediğini kabul etmiştir, bkz. Clauson 289. Azerbaycan Tü. uzunçu ‘geveze’, uzun- çuluğ it- ‘durup dinlenmeden konuşmak’ Clauson’un haklı olabileceğini düşündürmekteyse de Arat’ın verdiği anlamı biraz yumuşatarak sözcüğü Osm. o^an’a yaklaştırmak bence daha doğru olacaktır, yani KB’de Okan’a ‘çok konuşma, gevezelik’, ozunçı'ya. ‘laf taşıyan, geveze, boşboğaz’ anlamları verilebilir, böylece TS. 3044 ozan (2) ‘çok sözlü, çenesi düşük, durmadan söyler, hikâyeci’ ile bağlantı kurulabilir. TS’de verilen ilk anlam ‘halk şairi, saz şairi’ sanırım sözcüğün sonradan kazandığı anlamdır.

350. s. ö— ‘düşünmek’ verilerinden ögü 3142 ‘çare, önlem, tedbir’ anlamıyla ayrı bir maddebaşı yapılmalıdır. Metinde ögü kıl- birleşik eylemi içinde geçiyor.

350. s. öçe- ‘yatışmak, sükûn bulmak’. Bu madde çıkartılarak üç veriden ikisi 3609, 5314 öç-er biçiminde öç- ‘sönmek’ (mecazi anlamıyla ‘yatışmak’) maddesine aktarılmalı, 4651’deki öçep ise öçe- ‘öç, kin bağlamak’ anlamıyla yeni bir maddebaşına sokulmalıdır, {<öç+e~).

350. s. öçke ‘kin bağlama’, 369. Yalnız B’de bulunan bu biçim (C’de eksik, A’da oçlük) Uygurca, K ve KB 3428’den bildiğimiz öç kek yerine istinsah yanlışıdır. Dolayısıyla bu madde çıkartılarak veri öç ve kek maddelerine aktarılmalıdır.

356. s. öğür- ‘oyalamak’, ögrir 5266. Maddebaşı ögir- olarak dü-zeltilmeli, karşılığa da ‘sevindirmek’eklenmelidir, bkz. Clauson 113.

362. s. ön- ‘bitmek, yetişmek’ verilerinden önür 1680, 2451, 4022 (hepsinde kamuğ iş unur) bence unur (<un~ırr) ‘mümkün olur’ biçi-minde düzeltilmelidir. (Clauson ve başkalarının on- okuyuşuna karşı Eckmann’ın Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran Translation'daki un-, u- ‘muktedir olmak’tan dönüşlülük okuyuşunu yeğliyorum). Arat da önür okuduğu halde 1680’de “muvaffak olur”, 2451’de “başarır”, 4022’de “yoluna girer” diye çevirmiştir. Belki 3667’de de önmezi yerine unmazı okumak daha uygun olacaktır.

362. s. öng- ‘kasdetmek’. Clauson’da eksiktir, yalnız Clauson 168’de (on- Preliminary note) Orta Tü. döneminde bulunduğu gösterilmiştir. Krş. Kırgız. ÖT\- ‘sessizce yaklaşmak, gafil avlamak’, DS 3341 ört- ‘beklemek’, ‘gözetlemek, pusuya düşürmeye çalışmak’ vb., R I 1203 Teleüt., Şor. ÖJJ- ‘gizlice yaklaşmak, saklanmak, pusuya yatmak’, bkz. Sevortyan ES 535.

362. s. öngdür- ‘kurmak’, öngdürdi ya 5971. Arat “yayını kurdu” diye çevirmiş, Clauson 181’dc ise ongdurdı a “soldurdu ya!” diye yo-rumlanmıştır, bu daha iyidir, buna göre bu veri ongdur- ‘soldurmak’ anlamında yeni bir maddebaşı yapılmalıdır.

363. s. örk ‘yular’ karşılığı ‘köstek, ayak bağı’ olarak düzeltil-melidir.

363. s. örlem ‘mesafe’ 3706. Arat “bir tepe aşılınca ulaşılacak kadar yakın bir mesafe” diye çevirmiş, böylecc örle- ‘yükselmek’ ey-leminden türemiş olduğunu kabul etmiştir. Clauson 229’da da aynı açıklama yer alıyor. Ben, Çag. çağırtım, Kazan Tatar., Teleüt. çakırım, Kazak, şakırım, Çuvaş. s’uxrdm ‘verst, kilometre’ gibi biçimlerle karşılaştırıp bunların çağır- ~ çakır- eyleminden türediği gibi bunun da orıla-> orla- ‘bağırmak’ eyleminden türediğini kabul ediyorum ve orlam okumayı öneriyorum.

365. s. örüng ‘ak, beyaz’ verilerinden 1319, 3010, 3011, 4199’da örüng kuş ‘akdoğan’ deyimi bulunmaktadır, (krş. kara kuş ‘kartal’). Bunun ayrı maddebaşı yapılması gerekirdi. Ayrıca 1319. beyit ile K II 12. s.da verilen buşmasar boz kuş tutar / evmeser ürüy kuş tutar atasözü arasındaki benzerliğe dikkati çekmek istiyorum. Böyle benzerliklerin ortaya konulması Yusuf’un halk yazınından yararlanma derecesini belli edebilir.

367. s. ötül- ‘geçilmek’, ötülgen 249. (C’dc yok, B’de ötülgen, A’da eyilgen). Clauson ötül- biçiminde bir eylemin başka kaynaklarda bu-lunmadığını belirterek ütül- ‘alazlanmak, kavrulmak’ eylemiyle açıklamak istemiştir. Bu iyi bir yorum değildir ve beyte uyan bir anlam vermemektedir. Bence *öyülgen ‘bataklık’ yerine istinsah yanlışı olabilir. Bunun az bilinen ve müstensihlcrcc de anlaşılmamış bir sözcük olduğu görülüyor, (aşağıda üyül- üzerine eklemeye bkz.). Bence 249b “(kötülük) yolunda geçit yoktur, o bir bataklıktır” biçiminde anlaşılmalıdır.

370. s. öz ‘öz, kendi, nefis, can, ruh, gönül’ verilerinden öz-i 1059’da sözcük ‘bağırsak, karın’ anlamındadır. Nitekim özi katmış' 1 Arat “kabız olmuş” diye çevirmiştir, (krş. K I 46 özüm ağrıdı “karnım ağrıdı”, Clauson 278’de de ‘the interior part of an organism, pith, marrow’ ve ‘the intcrnal organs’ karşılıkları veriliyor, krş. ayrıca DS 3368 özağrısı ‘ishal, sürgün’).

Aynı madde verilerinden 4968’de (özin) sözcük ‘vadi, ırmak’ anlamındadır, ayrı maddebaşı yapılması gerekir, (bkz. Clauson 278 ö:z 2).

371. s. özel- ‘ızdırap çekmek’. Clauson 287 bunu uza-tan kuraldışı bir türetmeyle uzal- ‘uzun sürmek’ olarak yorumlamıştır. 4906’da bu anlamda uzal- eylemi vardır, fakat öteki verilerde Arat’ın okuyuşu ve yorumu daha uygundur. Bence DS 4086 üzül- (II) 1. ‘hastalık yinelenmek’, 2. ‘yorulmak, ezilmek’, 3. ‘zayıflamak’, 4. ‘inme inmek’ eylemi ile birleştirilerek üzel— okunması daha uygun olacaktır. Türkiye Tü. ve Azerbaycan Tü. yazı dillerindeki üzül- ‘dertlenmek’ eylemi de aynı sözcük olabilir, (üzel->üzül-, buradan yanlış ayırma ile üz- ‘dertlendirmek’ ?).

375- s- rum<- (A.) ‘Rûmî’ verilerinden 5368’deki rumi bir tür kumaşın adıdır, belki Clauson “A Late Uygur Family Archive”, 177. s. satır 76-77’deki urum böz ile aynı kumaştır (Anadolu bezi, Bizans bezi ?).

375. s. rüstemle- ‘Rüstem’e benzemek, Rüstem gibi olmak’ çıkartılmalı, yalnız rüstemleyü ‘Rüstem gibi’ kalmalıdır, (yukarıda adığla- üzerine düzeltmeye bkz.).

377. s. saç- ‘uzaklaşmak’, saça 1313. Madde çıkartılarak buradaki veri ‘fark etmek, sezmek’ anlamıyla seç- ‘ayırmak, seçmek’ maddesine aktarılmalıdır.

377. s. saçu ‘istisna’, 10. Başka hiçbir kaynakta bulamadığımız bu sözcüğü Arat metnin gelişine göre anlamlandırmış. Clauson’da eksiktir. Bence seçü okumak daha uygun olabilir, (yukarıda açu üzerine düzeltmeye bkz.).

378. s. sakal ‘sakal’ verileri arasında dizinde belirtilmemiş iki deyim gösterebiliriz: 667, 4636 kökçin sakal ‘orta yaşh, sakalına kır düşmüş (kişi)’, 4277 sakal lul- ‘birisini kendine bağlı kılmak, ele geçirmek’, (krş. Türkiye Tü. sakalı ele ver- ‘başkasının buyruğuna girmek’).

381. s. sal— ‘atmak, bırakmak’ verilerinden 4111’de (elging sala kirmegil) bu eylem ‘sallamak’ anlamındadır.

382. s. sap- ‘sarmak’. İki veriden 1858’de ‘birleştirmek’, 4158’de ‘katılmak’ anlamındadır. Aynı eylem Uygurcada sep- biçiminde ve teçhiz etmek, katmak, genişletmek’ anlamında bulunur.

382. s. sarig ‘sarı’ verilerinden 6oıo’da sözcük ‘öd, safra’ anla-mındadır ve sarig suw yerine düşüm (Ellipse) ile kullanılmıştır, bkz. DTS 488, K I 374.

383. s. sasıt- ‘berbat etmek’ karşılığı ‘azarlamak’ olarak düzel-tilmelidir. Nitekim KB’deki tek veri 4756’da sög- ‘sövmek’ ile birlikte kullanılmıştır. Uygurcadan bildiğimiz sarsı— biçiminden r düşmesi ile ortaya çıkmıştır, K’dc sarsıt— ‘sert ve kaba muamele yaptırmak’ olarak açıklanmıştır.

383. s. satğağ ‘müfteri’ karşılığı ‘mağdur, düşkün, incitilmiş’ olarak düzeltilmelidir. Arat da böyle çevirmiştir.

383. s. satğağuçı ‘iftira eden’ 6441. Bu karşılığı ‘inciten, gaddar’ olarak düzeltmek gerekir, (önceki düzeltmeye bkz.). Arat’ın çevirisi doğru değildir.

384. s. saw ‘som’. Ar. raf’tan ödünçleme olduğu belirtilmelidir.

385. s. seçim ‘saçma tanesi’ 2787. Arat’ın bu anlamı nereden bul-duğu belirlenemiyor, sözlüklerde yok. Yalnız B’dc bulunan bu sözcüğü biçim ‘dilim’ olarak düzeltmek doğru olabilir. Nitekim Arat seçim okuyuşunu soru işaretiyle vermiştir, biçim okunuşu doğru ise 2787b’yi “(hendese), yeri ve tepeleri dilim gibi böler” diye anlamamız gerekir.

385. s. sekerçi ‘haydut’. Clauson 822 haklı olarak K’deki serker ‘haydut’ ile birleştiriyor, kökeni için de bazı görüşler belirtiyor. Bence Fa. serkerde ‘elebaşı, çetcbaşı’dan bozulmuş bir biçim olmalı.

386. s. semürgük ‘serçe’. K’ye göre ‘serçe’ değildir, ‘bülbüle benzer bir kuş’ olarak tanımlanmıştır. Türkçede serçe için çıpçık, çıp- çak (bkz. TMEN III, Nr. 1146) ve seçe (K) ~ serçe (bkz. TMEN III Nr. 1234) sözcükleri bulunmaktadır. DTS 495’tc ise Altım Yaruk 694/12’de bulunan semirgük ‘simurg’ (?) ile karşılaştırılıyor.

391. s. Ser- ‘kızmak, çıkışmak’. Clauson 843’te K’ye göre sar- okunması gerektiği bildiriliyor, bu yanlıştır. Türkiye Tü., Azerbaycan Tü. sert, ve Kırgız, sert ‘çirkin, biçimsiz’ de aynı kökten olmalı.

391 • s- seril~ ‘sarsılmak; gücenmek, hiddetlenmek; tahammül etmek’. Verilerin hiçbirinde (başka bir eylem olan ser— ‘sabretmek’ eyleminin edilgen biçimine ait olan) ‘tahammül etmek’ anlamı yoktur, hepsi ‘gücenmek’ vb. anlamındadır.

396. s. sığun ‘yaban sığırı, dağ keçisi’. Clauson 811 sözcüğün anlamını ‘erkek geyik’ olarak belirlemiştir.

397. s. sır ‘sır, kalıp’. Burada ‘kalıp’ karşılığı yanıltıcıdır. Arat 2452 ve 2798’de “bir şekil ve kalıptan ibarettir” biçiminde serbest çeviri vermiştir. Oysa sır bediz “cila ve süs” anlamındadır. Sözcüğün Çincedcn ödünçleme olduğunu da belirtmek gerekirdi, bkz. Clauson 842.

397. s.da sır maddesinden sonra sırçı ‘cilacı’ 4458 eklenmelidir.

398. s. sıla ‘mızrak’. Clauson, UAJb 35 (1964) 365. s.da Arat’ın bu anlamı nereden bulduğunu belirleyemediğini yazıyor. Bence Arat, R IV 656 Sagay. sıda ‘Lanze’ ile birleştirip bu anlamı vermiş olmalı. Tabii bu, gerek Clauson’un gösterdiği gibi metne uymadığından, gerekse Mongolca bir sözcük olması bakımından KB’deki sözcük değildir. Yine Clauson’un gösterdiği gibi KB’de sata okumak daha doğrudur. Ancak Clauson’un yaptığı birleştirme de (Ar. sati') inandırıcı değildir. Clauson 79g’da K sata, Uyg. sıla ‘mercan’ ile birleştirilmesi daha iyidir. Bence anlam gelişmesi ‘mercan’> ‘tan kızıllığı’ yönündedir.

398. s. sikert- ‘saptırmak’, sikertse 2508. Maddebaşı sikirt-, an-lam da ‘kendini düzdürmek’ olarak düzeltilmelidir. Arat kapalıca bir çeviri vermiştir.

398. s.da siler* ‘siz, sizler’ maddesinin yer alması gerekirdi, (bkz. dizin 400. s. siz (sizlerke ~ silerke).

399. s. simiş ‘simiş, çekirdek’. Arat bu sözcüğü çevirmemiştir. Dizindeki ‘çekirdek’ karşılığının Anadolu ağızlarındaki simişka^ sımışka'ya. göre verildiği akla geliyor. Fakat bu indocermen kökenli Rusça bir sözcükten (semeçko) ödünçlemedir ve KB’deki biçimle kesinlikle ilgisi yoktur. KB’deki simiş (ya da oku: sımış ?) için krş. belki Türkm. sımışla— ‘atıştırmak, tıkıştırmak, açgözlülükle sürekli yemek’. KB’deki sözcüğün ‘çerez’ anlamına geldiği anlaşılıyor.

399. s. singim ‘kabul’ maddesi yerine singimlig ‘uyumlu, uyum sağlayabilir’ alınmalıdır, (“kabul görürler” 2661 yalnız serbest çeviride geçerli bir karşılıktır). Clauson’da eksiktir.

400. s. song ‘son’ verilerinden 1302’de song yi- iç- deyimini buluyoruz: 1302a kişig tepsemegil yime içme song, Arat “Başkasını kıs-kanma, çok fazla yiyip-içme” diye çevirmiştir. Anlam bütünlüğü açısından bu deyimi songda- ‘çekiştirmek’ ile ilgili görmek ve dizeyi “başkasını kıskanma ve çekiştirme” diye yorumlamak daha uygun olacaktır, {songda- için bkz. Clauson 836).

401. s. sök- ‘söğmek’. Arat’ın niçin -k ile okuduğu anlaşılmıyor, sög- okunması gerekir.

402. s. söki ‘eski’. Dizinde uygulanan yönteme göre maddeba- şının sö ‘geçmiş zaman, önce’ olarak alınması, verinin sö-ki olarak gösterilmesi gerekirdi.

402. s. sön- ‘sönmek, bitmek, tükenmek’ verilerinden 4711 söndi metinde de sundı olarak düzeltilmeli ve sun- ‘uzanmak’ maddesine aktarılmalıdır. 4711b kökke sundı “göğe yükseldi” anlamındadır, (Arat’ın çevirisi de buna uygundur).

410. s. suıv ‘su’ maddesinde şu noktalara dikkat edilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalıdır: 1) 2639, 4332, 5436, 6628’dc suıv düşüm (Ellipse) ileyiiz suıvı yerine ‘saygınlık, itibar’ anlamında kullanılmıştır; Arat da böyle çevirmiş, yalnız 6628’de ‘tazelik’ ile karşılamıştır, bu da düzeltilmelidir: 6628 “Çok söyledin, sözün saygınlığı gitmesin, insanoğlu çok sözden bıkarak bezer” olarak anlaşılmalıdır. (Aşağıda yüz maddesinde değinilen yüz suıvı, yüzi suıvluğ, yüz suıvluğ tut- deyimleriyle ve Osm. yüzi sulu,yüz suyı vb. deyimlerle krş., Fa. airü’dan ödünçlemc çeviridir.) 2) 2007’de Arat’ın ‘izan’ ile karşıladığı köz suıvı deyimi geçmektedir. 3) 5768’de suıv düşüm (Ellipse) ile arka suıvı vb. (yukarıda arka üzerine düzeltmeye bkz.) yerine ‘meni’ anlamında kullanılmıştır. Arat’ın kapalıca çevirdiği 5768. beyti şöyle yorumlamalıyız: “Ana zina ederse, ondan doğacak çocuk memlekete felâket getirir”. 4) 2085’te suıv bir— ‘parlatmak’ deyimi vardır. 5) 2467’de suıv iç- ‘parlamak’ deyimi bulunmaktadır.

411. s. sükiç ‘kuş”, 5677. Arat’ın ‘seher kuşu’ anlamını verdiği bu sözcüğü Clauson sügiç okumuştur. Krş. belki DS 3676 sökeşe ‘uzun gagalı, keklik büyüklüğünde bir çeşit kuş’.

411. s. sülük ‘orduya ait’, 4441. Arat’ın çevirisine göre ‘ordunun binek atı’ karşılığı alınmalıydı. Clauson 827’dc de kuşkuyla aynı anlam kabul edilmiştir.

412. s. süründi ‘sürünen’, 5327. Bunun yerine ‘serseri’ karşılığı alınmalıdır, (bkz. Clauson 854, Arat ise süründike kod- ‘bırakmak, atmak’ diye bir deyim kabul etmiş olmalı).

414. s. şaştır- ‘karıştırmak’, şaşurdum 6616. K. II 79’da “mücevheratı dizerken arasını ayırmak” anlamında bir terim olarak açıklanmıştır. KB 66ı6b’de sözüg sözke tizdim şaşurdum ura “sözü söze dizdim, sıralayarak arasını ayırdım” denmekte, yani sözcüklerin şiir içinde ölçülü olarak sıralanması mücevher dizmeye benzetilmektedir. Dolayısıyla buradaki şaştır- eylemine de K’deki anlamı vermeliyiz.

414. s. şaşut ‘kır, alaca’. Clauson 868 şeşüt okumuş, seş- ‘çözmek’ eyleminden türediğini kabul ederek ‘dağınık, çözük’ anlamını vermiştir, haklı olabilir.

414. s. şatu (F.) ‘merdiven’. Türkçede ödünçlcmc olduğu kesin olmakla birlikte Fa. değildir, hangi dilden geldiği daha belirlenmemiştir, (bkz. TMEN III Nr. 1320, Clauson 867).

416. s. ‘şiş’, şişi 295. Bu karşılık çıkartılarak yerine ‘kan akçası’ alınmalıdır, (Eski Osm. kan bahası, kan ödeği, Alm. Wergeld, Blutgeld, Sühnegeld", Arat tabii doğru anlamış, fakat bu terimi tam karşılamayan ‘kısas’ ile çevirmiştir), K’dc se :ş, bkz. Clauson 856. Clauson’da gösterilmemiş olan Yakut. Pek. 898 ies (<se:ş) ‘borç’ aynı sözcüktür.

417. s. tadu ‘unsur, tıynet, tabiat’. Sanskrit dhâtu'dan ödünçleme olduğu belirtilmelidir, bkz. Clauson 451, eski dönem Uygur metinlerinde bulunmuyor, yalnız geç Uygur metinlerinde ve Karahanlıcada vardır.

418. s. tağı ‘yabani’ karşılığı yerine Clauson 466’da gösterildiği gibi ‘dişi yabaneşeği’ alınmalıdır. Türkçeden ödünçleme olarak takı ‘yabani at, yabaneşeği’ Mongolcada da bulunmaktadır.

420. s. tam:ız~ ‘damlamak’ karşılığı ‘damlatmak’ olarak düzel-tilmelidir.

421. s. tangıl- ‘şaşırmak’ tanglur başı 4595. B’deki yazılışına ve 478’dcki başıyangıl- deyimine göre bu veri yanglur başı biçiminde dü-zeltilmeli yangıl- ‘yanılmak’ maddesine aktarılmalıdır, (‘şaşırmak’ anlamına gelen bir tangıl- eylemi yoktur).

424. s. tapsula- ‘haset etmek’ tapsula! 4250. Gerçekte okunuşu ve anlamı kesin olmayan (B’de yok, A’da tap-sulap) bu biçim kesinlikle emir değildir, (Arat’ın serbest çevirisinde “haset ederler”). Olsa olsa ★tapsul- (ya da C’deki yazılışa göre * kapsül-?) eyleminden ulaç olabilir. Belki de anlaşılamayan bir istinsah yanlışıyla karşı karşıya bulunuyoruz.

429. s. laıvıg ‘alış-veriş’. Clauson’da yalnız K’de geçen tav- ve tavış- bulunmaktadır. KB’deki taunğ eksiktir. Öteki kaynaklarda ve yeni dillerde tav- eylemi ve bundan türemiş biçimler bulunamıyor. Kökeni daha açıklanmamış olan tavar ‘mal, varlık, ticari mal, davar’ sözcüğünün bu kökten olduğu düşünülebilir.

430. s. tedük ‘temiz, saf’, 58. Gerçekte A’da tesük, B’de bedük, C’de tödük okunacak biçimde yazılmıştır. Arat’ın okuyuşu ve yorumu kesin olmadığı gibi Clauson 455’tc te :tik yerine (bediik ile uyağa sokmak için) bozulmuş bir biçim olduğu görüşü de inandırıcı değildir.

432. s. tegim ‘lâyık’, 3001. Bu karşılık doğru değildir, Arat’ın çevirisine de uymamaktadır, (‘layık’ anlamındaki sözcük bu madde içinde gösterilen tegimliğdir). Arat, Radloff’a uyarak (bkz. R III 1037 tegim ‘das, was man erlangt, erreicht, der Erwerb’ -bu anlam KB 1043 A’daki sözcüğe göre verilmiş-) ‘kazanç, gelir’ olarak yorumlamıştır. Ancak bu da kesin değildir, çünkü bu anlam için yalnız 2 veri bulunmaktadır, bunlar da pek açık değildir, (söz konusu 3001’de tegim A’da yok, B’de b- ile, C’de noktasız yazılmıştır, 1043’te ise yalnız A’da tegim, B ve C’de telim). Bununla birlikte teg- eyleminin ‘payına düşmek, (birisine) ait olmak’ anlamına da geldiğine dikkat edilmelidir, (bkz. örn. N. Yamada, “Uigur Documents of Sale and Loan Contracts Brought by Otani Expeditions”, Memoirs of the Rescarch Departmcnt of the Toyo Bunko 23, 1964, 94. s. ve dev.).

433. s. teke ‘geyik”. Clauson 477’ye göre ‘erkek dağ keçisi’ olarak düzeltilmelidir.

434. s. telgü ‘gelişigüzel’, telgülüg 1777. Oysa Arat bu biçimi “gelişigüzel kesilir” diye çevirmiş, yani tel- ‘delmek’ eylemini düşünmüştür. Tabii bu serbest bir çeviridir. Gerçekte telgülüg bir istinsah yanlışı olabilir.

434. s. telmir- ‘dilenmek’, telmire 6634. Bu yalnızca benzetmeli kul-lanılışın Arat’ın çevirisinde aldığı karşılıktır. Sözcüğün anlamı ‘çevreye bakmak, dört yanma bakmak’tır, nitekim metinde kögi telmire biçiminde geçer. 6Ö34b’yi Arat’ın “gözleri ile etrafından dua dilenerek gittiler” çevirisinden biraz ayrılarak “gözleri arkada kalarak gittiler, istemiyerek gittiler” diye yorumlamak daha uygun olacaktır.

435- s- ^enS ‘denk, benzer, akran’ verileri arasında yer alan teng 215, teng- ‘yükselmek’ eyleminden 2. kişiye buyruktur.

Aynı madde verilerinden tengsiz 4069, Doerfer’in TMEN Nr. 912’de gösterdiği üzre A’ya göre metinde teksin olarak düzeltilmelidir. K’de yanlış harekelenmiş {tüksiri) olan bu sözcük “halktan olup handan üç kat aşağı bulunan kişi” diye açıklanmıştır. Docıfer’in okuyuşu şimdi Ş. Tekin’in yayınladığı Karahanhca arsa satış senetlerinde (Selçuklu Araştırmaları Dergisi 4, 1975, 162. s., I. belge, 6. satırda) geçen teksin biçimiyle kesinleşmiştir. (Ş. Tekin tigin okumuştur, fakat fotoğrafta açıkça teksin okunuyor).

436. s. tengi- ‘havaya yükselmek, gözden kaybolmak’. Üç veriden ikisi (tengip 6036, 6064) teng-ip biçiminde bölünerek aynı anlamdaki teng- maddesine aktarılmalıdır. Öteki veri (tengise 1526) B’de L.biçiminde yazılmıştır, C’de eksiktir, A’da bunun yerine töngetse bulunmaktadır. Metnin gelişine ve yanında bulunan kodı inse'ye göre (A’daki yazılışı da göz önünde alarak) bunu töngitse ‘eğilse, aşağı meylctse’ diye okumak, bu veriyi töngit- maddesine aktarmak gerekir.

437. s. tengrilik ‘Tanrılık’ karşılığı ‘Allah rızası için, Allah için’ (4202, 4204) karşılıklarıyla açıklığa kavuşturulmalıdır.

438. s. terk ‘tez, çabuk’ maddesine alınmış olan terkin ‘çabucak’ (kalıplaşmış araç durumu ekiyle) ayrı bir maddebaşı olmalıydı.

439. s. tetik ‘zeki, akıllı’ verileri arasında yer alan tetig 297 (belki oku: tetik ?) ‘balçık’ anlamınadır ve ayrı bir maddebaşı yapılmalıdır, (krş. dizin 454. s. titigsig, belki oku: tetiksig ?). DS 3899 tetik (VII) ‘duvara yapıştırılarak kurutulan tezek’ kuşkusuz aynı sözcüktür, fakat [k ile jj’yi ayıran runik yazıyla yazılmış) Irk Bitig’de titig yazılmıştır, Clauson 455’tc de buna göre titig okunmuştur.

454. s. titür— ‘söyletmek, dedirtmek’, titür 1368a: esenlik ödinde sen edgü titür, Arat “Sağlığında her şeyi iyilikle karşıla”. Bu çeviriye göre Arat, bu biçimi ‘direnmek, karşı koymak’tan ettirgen olarak yorumlamıştır, ‘dedirtmek’ söz konusu değildir. Fakat bence bu dizedeki titür B ve C'dc yetür yerine istinsah yanlışıdır, nitekim Arat’ın da belirttiği gibi C’de t— sonradan eklenmiştir, sözcüğün yazımında bozukluk vardır. Bu düzeltmeye göre yettir ile yitür uyağa sokulmuştur, aynı uyakları 2053 ve 2320’de de buluyoruz. Sonuç olarak titür 1368 metinde olarak düzeltilmeli, dizinde deyetür- ‘yetirmek, yetiştirmek’ verileri arasına katılmalıdır.

456. s. loğ ‘toz, duman’. Burada ‘duman’ karşılığı gereksizdir. Sözcük yalnız ‘toz’ anlamına gelir.

457. s. tok ‘tok’ verilerinden tok-ı 801, 2690, 3057, 3872’de könglüm tokı deyişini bulmaktayız. Arat bu deyişi “ey gönlümü doyuran insan” vb. biçimde çevirmiştir. Dizin 458. s.da tokum ‘dayanak, destek’ 3466, 4794, 5093 bulunmaktadır. 5093’tc Arat yine “ey gönlümü doyuran insan” diye çevirmiştir. 3466 ve 4794’tekiyölekim tokum biçiminden -f-am’un 1. kişi iyelik eki olduğu açıkça görülmektedir. Buna göre tokum maddesi çıkarılarak yerine tok ‘dayanak, destek’ alınmalı, yukarıda gösterilen tok-\-ı ve tok-\~um verilerinin hepsi bu maddeye geçirilmelidir, yani könglüm tokı “gönlümün desteği” olarak anlaşılmalıdır. Bu sözcük için krş. DS 3946 tok 1. ‘sabanı oka bağlayan ağaç’, 2. ‘sabanın uç demirini tahta bölümüne bağlayan demir bilezik’, ayrıca bkz. DS 3946 toka ‘çember’ vb. KB’deki tok sözcüğünün öteki kaynaklardan bilinen toku ‘halka, toka’ sözcüğünün (bunun için bkz. TMEN II, Nr. 910, Clauson 466) bir yan biçimi olduğu açıktır.

458. s. tolu ‘dolu’, ikinci karşılık olarak ‘dolunay’ın alınması gerekir.

461. s. tozı ‘kasap, hayvan kesicisi’ 5368 karşılığı çıkarılarak yerine ‘bir tür kumaş, Toz kumaşı’ girecektir, (Arat’ın ‘tûzi’ ile karşıladığı bu sözcük için bkz. Steingass 335 tozî ‘a light summer garment, manufactured at Toz’. Sözcük 5368’dc kaş ab ‘Hint kumaşı’ ile birlikte geçtiği için bu anlamlandırma yanlışı yapılmış olmalı).

463. s. töri- ‘yaratılmak, türemek’, törimiş 15. (buna karşı 13 veride törü-l). Bu veri kesin değildir: A’da toremiş, C’de eksik, B’de ise törütmiş de okunabileceğini Arat belirtmiştir. Dolayısıyla başka hiçbir kaynakta bulunmayan töri- yerine törüt-, törütmiş okumak gerekir. (i5a’da olduğu gibi ışb’dc de törütmiş ‘(Tanrı’nın) yarattığı = yaratılmış olan’ anlamındadır.)

465. s. tu- ‘kapatmak, tıkamak, kaplamak’ verileri arasına alınmış olan turna 3288 olumsuz buyruk olarak anlaşılmış, bu yorum bütünüyle olanaksızdır. Arat’ın “yüzünü örten” biçiminde çevirmesi de kabul edilemez. Belki tüme okunmalı ve tüm- ‘kabarmak, şişmek’ eyleminden ulaç olarak anlaşılmalıdır, (krş. DS 4011 tüm- 1. ‘sivilce kabarıp şişmek’, 2. ‘bitki tohumu toprak altından çıkıp yükselmek’, bunun yanında krş. DS 1601 duma ‘tümsek, çıkıntı’, DS 3981 töme ‘sivri, çıkıntılı, tümsek’, töm- ‘deride kabarıklık, şişkinlik oluşmak’, Türkm. tommak, tümmi ‘şiş, kabarcık’, tommar—, tümmer— ‘şişmek, kabarmak’). Buna göre 3288a “kabararak ipek kalkan (= güneş) omuz kaldırdı, yükseldi” diye anlaşılabilir.

465. s. tudaş ‘eş, birbirine benzeyen’. Clauson 461’de gösterildiği gibi tüdeş olarak düzeltilmelidir.

465. s. tul- ‘tıkanmak, kapanmak’. Öteki eski kaynaklarda bulun-mayan bu eyleme ait üç veri de başka yorumlara elverişlidir: tutmadım 171, Clauson 491’dc gösterildiği gibi bulmadım okunmalıdır, (C’de yok, B’de noktasız, A’da körmedim). tulur 3611 bence tolur ‘dolar’ olarak düzeltilmelidir, tolur kirgü yol “gireceği yol (= boğaz) dolar”. tulup 4835 bence tolup olarak düzeltilmelidir, neçe miııg tirig öldi tolup yatur “binlerce diri öldü, (yerin altına) dolup yatar”, (yukarıda bat- üzcrinc düzeltmeye bkz.).

466. s. tun- ‘kapanmak, bulutlanmak, sönmek’ verilerinden tunup 3472’yi Arat ‘düşünceli olmak’ ile karşılamıştır, bu uygundur, krş. R III 1439 Çag. tun- ‘nachsinnen, nachdcnken’, DS 1604 dun- ‘kederlenmek, düşünmek’, dungun ‘üzgün, düşünceli’, DS 1632 diinüp düşün- ‘etraflıca düşünmek’. Öteki veri tunar 1049 da ‘donuklaşır’ anlamındadır.

467. s. tur- ‘durmak’ verileri arasında yer alan turur 6073 metinde de törür olarak düzeltilip törü- ‘türemek’ maddesine geçirilmelidir.

Aynı maddede ulaçlar sırasında bulunan tura 1296, 3937, 4323, 6643 ulaç değil, dize sonu ünlemesidir (tur a!).

Aynı madde verilerinden turu 4770 (ve belki 2035, 6335) tor- ‘zayıflamak’ eyleminden ulaçtır: 4770a toru ölmegüçe yigil ay kadaş “zayıflayarak ölmeyecek kadar ye, ey kardeş”, krş. Kül Tcgin yazıtı, güney yüzü 9. satır toru ölü yorıyur ertig.

469. s. tura ‘kalkan’ karşılığı yerine ‘kale, sığmak’ alınmalıdır. Arat da 1736, 4710, 5263 ve 6434’te ‘kale’ ile karşılamıştır, öteki verilerde de (256, 6605) bu anlam daha uygundur.

Aynı madde verilerinden tura 6625 kesinlikle ‘kalkan’ veya ‘kale’ değildir, (lur-a ulaç da olamaz, çünkü tur- eyleminin ulacı tur-u'dur, yukarıya bkz.). Bence bu türe ‘dürerek’ olarak anlaşılmalı, metin ve dizinde düzeltilmelidir, krş. 1496a tüketti bitig türdi badı türe, 3811a tüketti sSzin. türdi badı bitig, 3941a tüketti bitig türdi badı katığ. Bunlara benzer biçimde 6625b’de yazar, kitabı bitirirken ötündüm men itnü tükettim türe demektedir.

469. s. turğur- ‘durdurmak, esirgememek’. İkinci karşılık yalnız Arat’ın serbest çevirisi içinde geçcrlidir, dizine alınması yanıltıcıdır.

469. s. tılruğ ‘yer’. Bu karşılık çıkartılıp şu düzeltmeler yapılmalıdır: 1) 1521’dc turuğ ‘duru, durulmuş, teiniz’ anlamındadır, Arat da böyle çevirmiştir. 2) 2547, 2588, 3998 ve 4585’te oldruğ turuğ ‘oturuş kalkış’ yani ‘davranış, davranış adabı’ anlamına bir deyimdir.

471. s. tuşur- ‘kavuşturmak’, tuşrup 2370. Bence bu madde tüşür- ‘indirmek, attan indirmek’ olarak düzeltilmeli, veri tüşrüp okunmalıdır. 2370b j’arfoğ okçı tüşrüp sen öngdün yügür “yaya okçu indirip sen önden koş”. Krş. 2347, 2349 toy tüşür— ‘karargâh kurmak’, yani ‘atlıları indirip yerleştirmek’.

474. s. turğuçı ‘durucu, duran’, yanlışlıkla maddebaşı yapılmış ve yanlış anlam verilmiştir, tutğuçı biçiminde tut- maddesinde yer alması gerekirdi.

475. s. tutğun ‘esir’ maddesinde tulğun-ı 373 eksiktir.

476. s. tuyu- ‘bitmek’, tuyumaz 5362. Bu madde çıkartılmalı, veri yetümez okunarak maddesine aktarılmalıdır. Arat’ın burada tıkmaz okuyup “arkası kesilmez” biçiminde çevirmesi belki tu- ‘kapatmak’ eylemi ile ilgili görmesinden ileri gelmiştir. Ancak dizedeki sözdizimine göre böyle bir anlam çıkarmaya olanak yoktur. C’yi esas alarak beyti tengizdeki gevher tükemez sanga / löpütdeki yakut yetümez sanga biçiminde düzeltmemiz gerekir, “Denizdeki cevherler sana yeterli değildir, Tibet’teki yakutlar sana yeterli değildir”, {lüke- ‘yeterli olmak’ için aşağıya bkz.). C’deki töpütdeki biçimini yeğlerken Tibet yakutlarının ünlü olduğunu da göz önünde tutuyorum.

477. s. tügük ‘çatık’ karşılığı ‘kaşı çatık, üzüntülü, keyifsiz’ kar-şılıklarıyla biraz daha açıklanabilir.

477. s. tüke- ‘tükenmek, bitmek’ verilerinden tükemez 5362’de bu eylem kesinlikle ‘yeterli olmak, kâfi gelmek’ anlamındadır, (yukarıda tuyu- üzerine düzeltmeye bkz.; aynı anlam 5381 ve 6598 için de düşünülebilir). Hamilton, Le Conte bouddhique, not XXXIV. 3’te tüke- eyleminin bu anlamının K III 270’te bulunduğunu göstermiş, Uygurca metinlerden de örnekler vermiştir.

480. s. tüpül- ‘dibine inmek’, tüplür 1734. Maddebaşı topul- ‘del-mek’, veri de toplur olarak düzeltilmelidir. Bu eylem hem etken (‘delmek’), hem edilgen (‘delinmek’) anlama gelmektedir, krş. K I 519 bo er ol çerig topulğan “bu savaş sıralarını yarıp yırtan kişidir”. (Eski Tü.dcki öteki verileri için TDAYB 1975/76’da “Tonyukuk Yazıtında Birkaç Düzeltme” başlıklı yazımız 175. s. ve devamına bkz.).

481. s. His ‘renk, güzel, koku, rayiha’ maddesi tümüyle çıkartılıp bu maddedeki veriler şu biçimde düzenlenmelidir: tüsig 829 ‘renkli’ (<tü+sig) ayrı maddebaşı yapılmalıdır. tâ-|-jı (3. kişi iyelik eki) 365, 5639, 5643, 5697 verileri tü ‘tüy’ maddesine aktarılmalıdır.

482. s. tüş ‘düş, rüya’ verileri arasında yer alan tüşte 5177’de tüş ‘konak yeri, menzil’ anlamındadır, Arat da böyle çevirmiştir, ayrı maddebaşı yapılmalıdır, bkz. Clauson 559 tuş (3). Clauson, KB 630 ve 3605’tcki tâ/leri de ‘menzil’ olarak yorumlamıştır.

Aynı madde verilerinden tüş 3571 ‘karşılık, ürün, meyve’ anlamındadır, Arat da böyle çevirmiştir, bkz. Clauson 558 tüş (1), fakat Clauson, Uygurcaya özgü bir sözcük olduğunu yazmakta, KB’dcn örnek göstermemektedir.

486. s. u ‘uyku’ verilerinden u teg 1424 metinde B’ye göre ot teg olarak düzeltilmelidir. 1424b atvınçıng küıvençing udınğay ot teg “Avuncun, güvencin ateş gibi sönecektir” diye anlaşılmalıdır. Arat udıtğay u teg okuyup bu dizeyi “bu avunman ve güvenmen seni gaflet uykusuna düşürür” biçiminde çevirmiştir, sözdizimi bakımından böyle yorumlamak olanaksızdır. Benim önerim için krş. 4412 udunmış ot “sönmüş ateş”, 4694 udınur bu ot “söner bu ateş”.

488. s. udıt- ‘uyutmak’ karşılığı yanında 2373, 3107, 2396’da mecazlı olarak ‘söndürmek, ateşi suyla söndürmek’ anlamları da vardır, udıtğay 1424 yukarıda gösterildiği üzre udınğay olarak düzeltilmeli, udin- maddesine aktarılmalıdır.

489. s. udla- ‘sığırlaşmak, sığır gibi olmak’ yerine yalnız udlayu ‘sığır gibi’ kalmalıdır, (yukarıda adığla- üzerine düzeltmeye bkz.).

492. s. ula- ‘bağlamak, eklemek, toplamak’ verileri arasında bulunan ular 75 ‘keklik’ anlamında olup tabii ayrı bir maddebaşı yapılması gerekirdi.

492. s. ulam ‘saygı’ karşılığı yerine ‘sürekli, kesiksiz, ebediyen’ karşılıkları girmelidir. (Arat yalnız B-7’de ‘ihtiram’ ile karşılamış, orada da ‘sürekli’ anlamındadır, krş. benzer beyitler: 61, 6520). Sadece 293, 3273 ve 37i4’tc ‘sürekli’ anlamı da metne tam uymuyor, DTS’de Atabetü'l-hakayık için verilen ‘destek, dayanak’ anlamı da kesin değildir, sözcüğün bilemediğimiz başka bir anlamı da olsa gerek.

493. s. ulvi- ‘usanmak’. Arat 6602’de uhndım “usandım”, 1510’da ulındı “ah - vah etti”, 5243’tc uhnmış “kıvranmış” olarak çevirmiştir. Clauson 149’da 5243’tcki biçimin K’deki aZı— (oku: oh-) ‘kıvranmak’ eylemine bağlanabileceği belirtilmiştir, (krş. Halaç. holün- ‘dönmek’). Bence KB’deki üç veri de olın— ‘kıvranmak’ olarak yorumlanabilir.

494. s. uluğad- ‘yükselmek’, ulğadu 4708. Maddebaşı ulğad- olmalıdır, çünkü orta hece düşmesi yalnız çekimli biçimlere özgü değildir, bkz. Clauson 138.

496. s. unur ‘insan, kudretli insan’ verilerinden unur 2612’yi Arat ‘muvaffak olur’ ile karşılamıştır, (<u-n-, Arat’ın Atabetü'l-hakayık 106. s.daki notuna ve yukarıda ön- üzerine düzeltmeye de bkz.).

497. s. uruğ ‘tohum, nesil, soy, sop’ verileri arasında yer alan uruğluğ 6033 ‘vurulmuş, konmuş’ anlamındadır, ayrı maddebaşı ya-pılmalıydı.

499. s. uşun ‘omuz başı’. Maddebaşının öjün olarak düzeltilmesi gerekir, bkz. Clauson 263. KB’dc yalnız öşiin kötür- ‘doğrulmak, omuzlarını kaldırmak’ deyimi içinde bulunmaktadır, krş. aynı anlamda 4966 eğin kötür-,

504. s. üg- ‘yığmak’. Bence ük- okunmalıdır, Krş. Uyg. yükmek ‘yığın’, K ükme ve bunun Türkiye Tü.nde atlama (Metathese) ile ortaya çıkan küme biçimi. Buna göre ügük ‘dolu, yığılı’ da ükük olarak düzeltilmelidir.

504. s. üle- ‘paylaştırmak’ verileri arasındaki ülep 2322, üle olarak düzeltilmelidir. Aynı maddedeki öz ülep 1485 metinde öz ulap olarak düzeltilmelidir, çünkü öz ula- ‘bağlanmak, gönül bağlamak, yürekten bağlanmak’ anlamında bir deyimdir. Arat da bazı verileri böyle çevirmiştir (krş, 460, 676, 3557, 4489, Atabetü'l-hakayık 82, 506). Sadece KB 136’da “dilek ve arzularına kavuşur”, Atabetü'l-hakayık 506’da “kendilerini üzerler” diye çevirmiştir, bunlar da düzeltilmelidir.

506. s. üme ‘misafir’ Burada belirtmek istediğim DTS’de bu sözcüğün yanlış olarak ümeg biçiminde alınmış olduğudur. KB’deki bütün verilerde belirtme durumu eki (üme-\-g) bulunduğundan DTS’da bu yanılgıya düşülmüş olmalıdır. Clauson 156’da belli bir neden gösterilmeksizin öme okunmuştur.

507. s. üstik- ‘istemek’. 4294’tc Arat üstigü okumuş, ‘artan’ diye çevirmiştir. Arat’ın okuyuşu metinde de üstikü {<üstik-ü ulaç) olarak dü-zeltilmelidir. Bu biçim bökü (Arat bügü) ile uyaklıdır, (yukarıda 119. s. üzerine düzeltmeye bkz.). Kâşgarh’nın öz tik-X.cn bitişme ile ortaya çıktığını bildirdiği bu eylem için bkz. Clauson 243, Clauson, Kâşgarlı’- nın açıklamasını kabul ettiği için ö- ile okumuştur, oysa kendisinin gösterdiği gibi çağdaş dillerde ü- iledir. Bence üst-\-ik- ‘üstüne düşmek’, ‘istemek’ biçiminde açıklanması gerekir, (bkz. ATG § 91 iç-}-ik- ‘girmek’ vb.).

507. s. üyül- ‘batmak’. Yalnız KB’de bulunan bir eylemdir. Bunu KB üyük ‘bataklık’, K üyük- ‘saplanmak, batmak’, DS 4084 üyük (II) ‘cıvık çamur’, Tıva. öyitg ‘bataklık’ (A. A. Pal’mbax, Orus- Tıva Slovar', Moskva 1954, 47 s. ‘boloto’) ile birleştirebiliriz. Bu biçimlerin *öy— ‘batmak’ kökünden türediği görülüyor, (ayrıca yukarıda ötülgen üzerine düzeltmeye bkz.).

507. s. üyür ‘darı’ maddesinin aynı anlamdaki yür ile karşılaştırılması gerekir, aşağıya bkz.

511. s. (F.) ‘veya’ verileri arasında yer alanja 140 ‘Yay burcu, Sagittarius’ anlamındadır. Öteki burç, gezegen ve yıldız adları gibi ayrı maddebaşı yapılması gerekirdi.

511. s. ya ‘yay’ verileri arasına yafsı 4926a da katılmalıdır, (4926b’deki yas-J-ı doğru olarak yas ‘zarar’ maddesinde yer almıştır).

511. s. ya fi ‘yaycı’ maddesine ait üç veriden ikisinde sözcük ‘iyi yay kullanan, iyi ok atan’ (2558, 4026), öteki veride ise ‘yay yapan usta’ (4458) anlamındadır.

516. s. yakın ‘yakın’. Sözcüğün kimi kez ‘akraba, dost’ anlamında kullanılmış olduğuna dikkat edilmelidir, (örn. 3433, 4576). Bu maddede yakmrak için gösterilen verilerden 2610 dışında hepsi yakınlık biçimine aittir. ,

517. s. yalın- ‘yanmak’, yalınsunı 121. Benim yorumuma göre bu eylem ‘ışıklanmak, parlamak’ anlamına gelmektedir. 121b yalınsam körmez karakı otun “(hükümdarın) görmeyen gözü ilaç sayesinde ışıklansın”, (bu yorumu J. Eckmann, Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran Translation tanıtması, TDAYB 1978/79 291-292. s.larda genişçe açıkladım).

518. s. yalngu- ‘tutuşmak’, yalngudı 5972. Bence metinde de B’yc göre yilgüdi olarak düzeltilip yilgü- ‘çırpınmak’ maddesinde verilmelidir, (aşağıda yilkit-, yilkür- üzerine düzeltmelere bkz.).

519. s. jwı- ‘dönmek, geri dönmek, geri tepmek; tehdit etmek’. Burada iki ayrı eyleme ait veriler bir araya getirilmiştir, (bkz. Clauson 941 yan- (1) ‘dönmek’, 942 jan-(3) ‘korkutmak, tehdit etmek’). KB’de yan- ‘tehdit etmek’ yalnız 967 ve 6168’de geçiyor. Arat’ın 1624’te A’ya göre aldığı yanur yerine C’deki harur yeğlenmelidir. Çünkü yöneyleminin geniş zamanı Karahanlıcada yan-ur değil, yan-ar'dır.

520. s. yang ‘merkez, âdet, kaide, tarz’. Çinccdcn ödünçleme olduğu belirtilmeliydi, bkz. Clauson 940. Bu madde verileri arasında yer alanyang-}-ı 414, 1635, 3581, 6oı6janığ-H “karşılığı” biçiminden orta hece düşmesiyle ortaya çıkmıştır, bu verilerin yanığ ‘cevap, karşılık’ maddesine aktarılması gerekir. Yine 3. kişi iyelik eki almış olarak gösterilen yang+ı 5289, yangı ‘yeni’dir.

521. s. yangı ‘yeni’ verileri arasındaki 6388 yang J-1 “yöntemi” olupjanş maddesine aktarılmalıdır. 740’ta yangı ay ‘hilal’ deyiminin bulunduğu belirtilmekteydi.

521. s. jangıZ-‘yanılmak’verileri arasına yanglur 4599 eklenmelidir, (Arat tanglur okumuştur, yukarıda tangıl— üzerine düzeltmeye bkz.).

521. s. yangsağuçı ‘kıskanan, kıskanç’, 5799. Clauson 952’de tangsağuçı olarak düzeltilmesi öneriliyor, bunu uygun bulmuyorum.

522. s.yangza- ‘ikrar etmek, beyan etmek, kabul ve ifade etmek’. Bu karşılıklar yerine Clauson 953’te verilen ‘yansılanmak’ alınmalıdır.

522. s. yangzat- ‘kastetmek, ikrar ettirmek, söyletmek’. Aral'ın çevirisine ve Clauson 953’ e göre ‘yansılamak, benzetmek, yakıştırmak’ karşılıkları verilmelidir. Bu maddede yangzat-u için verilen 460, 485 yanlıştır (bulunamıyor), buna karşılık yangzat-ur 273, 613 dizinde eksiktir.

523. s. yap yaşıl ‘yemyeşil’ 2385, Arat’ın çevirisine göre ‘mosmor’ olarak düzeltilmelidir. Aşağıda gösterildiği gibi yaşıl ‘mavi’ anlamına da gelmektedir, Arat bilinçli olarak ‘mosmor’ ile karşılamıştır.

523. s. yapçu- ‘yapışmak’, yapçur 401, 1409. Maddebaşı yapuş- olmalıydı; yapıış-ur>yapşur>yapçur gelişmesiyle ortaya çıkan çekimli biçime dayanarak *yapçu- eyleminin varlığı kabul edilemez. Benzer pş> ^değişimleri için krş. Clauson 880-81 yapış-,yapşur-, 447 tapşur- (~ tapçur-), OTG 34. s. ve dev.

524. s. yarağçı ‘usta, ehil’ karşılıkları ‘silahtan anlayan, iyi silah kullanan’ olarak düzeltilmelidir. Daha sonra Çagataycada yarağın ‘silah’ anlamı yaygınlaşmıştır.

525. s. yarı ‘yardım’. Farsça jârfden ödünçleme olduğu belir-tilmeliydi. Dolayısıyla KB’de yari ve yariçi ‘yardımcı’ da okunabilir.

527. s. yarşı ‘keser’, 5311. Bu yanıltıcı karşılık yerine Clauson 972’dc önerildiği gibi ‘ayrılmış, birbirine karşı’ alınmalıdır.

528. s. yas ‘zarar’ verileri arasında yas-fı biçiminde yer alan 6033 yası ‘cnli’dir ve ayrı bir maddebaşı yapılmalıdır, (krş. Türkiye Tü. yassı). Yine aynı maddede yas-\-t olarak verilen 4926 yafsı “ya- yı”dır veya ‘yay’ maddesine aktarılmalıdır.

529. s. yas- ‘dağıtıp yaymak, ifrata gitmek’, yasmağu 3674. Bu karşılıklar yerine ‘gevşetmek, azaltmak’ (bkz. Clauson 973) alınmalı, Arat’ın çevirisi de buna göre düzeltilmelidir: 3674b “(önceki) ibadete güvenip ibadeti azaltmamahdır”, yani yeterince ibadet ettim deyip gevşek davranmak olmaz, denmek istenmiştir.

530. s.yaşıl ‘yeşil’ karşılığı yeterli değildir. Sözcük yalnız 67, 68 ve belki i2o’de gerçekten ‘yeşil’ anlamına gelmektedir. Öteki 23 veride hep ‘mavi’ anlamındadır; yaşıl suv ‘mavi su’, yaşıl kök ‘mavi gök’. Buna göre Arat 2385’te haklı olarak yam yaşıl’ı ‘mosmor’ ile karşılamıştır.

531. s. yat- ‘yatmak’ verilerinden yatar 1528 metinde deyiter ola-rak düzeltilmeli, bu veri yit- ‘kaybolmak’ maddesine geçirilmelidir. Çünkü Karahanlıcada yat- eyleminin geniş zamanı yat-ar değildir, yat-ur'dur. 1528b yortrda yiter atı keslür sözi “yaşarken adı kaybolur, ondan söz edilmez olur” diye anlaşılmalıdır, (yukarıda et üzerine düzeltmeye de bkz.).

532. s.yatğal- ‘uyumak üzere olmak’,yatğal-ır 5953. Bu maddebaşı çıkartılarak veri yat-ğalır biçiminde j’flZ— maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

532. s.yaw- ‘yaklaştırmak, yakınlaştırmak, getirmek’, yaw-ar 2409. Öteki kaynaklarda böyle bir eyleme rastlanmaz, (Atebetul-hakayık 379- satırdaki yawu- <yağu- ‘yaklaşmak’ ile tabii karşılaştıranlayız). Bu sözcük B’ye göre metne alınmıştır, ancak B’de dize bozuktur, A ve C’de bunun yerine yığar bulunmaktadır, fakat bu dizenin 2408 ile uyaklı olması gerektiğinden yığar’1 metne almak pek uygun olmaz, belki yawa-r “yumuşatır, uysallaştırır” olarak yorumlamak daha iyi olacaktır. Ne var ki, yava- şimdiye değin başka metinlerde görülmemiştir, ancak krş. yava-ş, ‘sakin, uysal’, yava-l— ‘sakinleşmek’, bkz. Clauson 877, 880.

532. s. yawa ‘heder, boşu boşuna, lüzumsuz’. Clauson 871’dc bir bakıma haklı olarak Fa. j’âaa’dan ödünçlcmc olduğu belirtilmiştir. Fakat Türkçede yavğan, yavız, yavrı-, yavlak, yaman (<*yamman <*y ovman) sözcüklerinin bulunması *yav- ‘kötüleşmek’ kökünün varlığını düşündürmekte ve Fa. jâra’nın gerçekte Türkçeden bir ödünçlcmc olabileceğini akla getirmektedir, (G. Doerfer - S. Tczcan, Wörterbuch des Chaladsch, Budapcst 1980, 221 s. yavyân maddesine de bkz.).

533- s.joy- ‘yaymak’ vcyayıl- ‘yayılmak, sarsılmak’. Bu maddelerdeki ‘yaymak’, ‘yayılmak’ karşılıkları yanıltıcıdır. Çünkü KB’dcki bu eylemlerin Türkiye Tü. yazı dilindcki_ya}»- (<yad~),yayıl- (<yadıl~) ile ilgisi yoktur. Eski Tü. ve Karahanhcadaki jay,- ‘sarsmak, çalkalamak eyleminin yeni dillerdeki biçimleri için bkz. Rasâncn EW 179 Türkm. ya :y- vb.). DS 4213yay- (III) ‘yayığı çalkalamak’, en eskicil biçim Halaç. yâa- ‘yayık çalkalamak’tır.

533- *-yaZ~ ‘çözmek’ verilerinden 1809’da kaş köz yaz- ‘kaşı gözü gevşetmek — yüzü gülmek’, 80’dc yaz- ‘yüz gevşetmek = sevinmek’ deyimlerinin geçtiğine dikkati çekmek gerekir.

534. s. yazuk ‘suç, günah’ verilerinden 6114’te yazuk ‘çözük, açılmış’ anlamınadır ve kaş yazuk. tut- ‘kaşını gevşetmek = yüzü gülmek’ deyiminde geçmektedir. Bunun ayrı bir maddebaşı yapılması gerekir.

535. s. daki yem ‘yem’ ile 544. s.dakijım ‘yemek’ maddeleri ara-sında gönderme yapılarak bu sözcükler birbirlcriyle karşılaştırılmıştır. Gerçekte Clauson 933 ve devamında belirtildiği üzre bunlar iki ayrı söz-cüktür. Çoğu kez ot ile birlikte kullanılan yem ‘güzel kokulu ot, yem’ Clauson’a göre em’in bir yan biçimidir. Daha önce Bang da Mancuca yemin ‘bir doz ilaç’ ile Tü. em ‘ilaç’ı karşılaştırarak aynı kanıya varmıştı, bkz. W. Bang “Türkisches Lehngut im Mandschurischen”, Ungarische Jahrbüchcr 4, 1924, 17. s. ve dev., TMEN II, Nr. 665. Buna karşı yim (oku: yem) ‘yiyim, yiyecek’ ye- eyleminden -°m ile türemiştir.

536. s. yet- ‘yetişmek, erişmek, kâfi gelmek’ verilerinden yetip 4782 metinde C ve A’daki yazılışlar göz önüne alınarak titip biçiminde düzeltilmeli, bu veri dizine eklenmesi gereken tit- ‘vaz geçmek’ (bkz. Clauson 450 tit- 1) maddesine aktarılmalıdır. Buna göre 4782b tilep bulmadım tip titip yanmağıl “isteyip bulmadım deyip vaz geçip dönme” biçiminde düzeltilmelidir.

Aynı maddeye yetümez 5362’nin eklenmesi gerekir, (yukarıda tuyu- üzerine düzeltmeye bkz.).

536. s. yetgel- ‘yetişmek üzre olmak’, yetgel-ir 6167. Bu madde çıkartılarak veri yet-gelir biçiminde yet- maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda alğal- üzerine düzeltmeye bkz.).

536. s. jette ‘geniş, enli’ 3416. Bu veri yalnız B ve C’de vardır, A’da eksiktir. İki nüshada da tepı'e ‘kıskanç’ yerine istinsah yanlışı olmalı, bu metne çok daha iyi uyuyor, yetiz ayetiz ‘enli’ sözcüğü Karahanlıcada vardır, fakat bu metne uymadığı gibi KB’deyitiz olarak yazılması beklenirdi.

541. s.yi- ‘yemek’ verileri arasınayi-r 23 ve 1532 de katılmalıdır, (yukarıda bir ve iç- üzerine düzeltmelere bkz.).

Aynı madde verileri arasında yer alan yigü birçok örnekte (örn. 495> 3924> 3926, 3761) ortaç değil, -GU yapım ekiyle ‘yiyecek, yemek’ anlamına türetme olduğu için ayrı maddebaşı yapılmalıydı.

543. s. yig ‘yeğ, iyi, daha iyi’ maddesi verilerinden 13’ü (632, 849, 1054, 1998, 2443, 2848, 2861, 2930, 2931, 4O35a-b, 46143^) bu maddeden çıkartılarak dizine eklenmesi gereken yig ‘çiğ’ maddesine aktarılmalıdır.

543. s. yiglik ‘iyilik’ verilerinden 2848, dizine eklenmesi gereken yiglik ‘çiğlik’ maddesine aktarılmalıdır.

543. s. yiged- ‘artmak’, yigedür 4705. Bu yalnız serbest çeviride geçerli olan karşılıktır, dizine ‘üstünleşmek’ karşılığının alınması gerekirdi.

544. s. yil ‘yel, rüzgâr’ verilerinden 2097’de yil bol- ‘heba olmak, yitip gitmek’ deyiminin bulunduğuna dikkati çekmek gerekir.

544. s. yilkür- ‘uçuşmak’, yilkürer 74. Maddebaşı yilgür-, karşılık da ‘çırpınmak’ olarak düzeltilmelidir, (yukarıda yalngu-, aşağıda yilkit-, yilküt- üzerine düzeltmelere bkz.).

544- s yilkit— ve yilküt- ‘heyecanlandırmak’, iki maddcbaşı da yilgüt- olarak düzeltilmelidir. Birbirleriyle ilgili oldukları açıkça görülen şu benzer biçimleri buluyoruz:

ilgün-: Clauson 143 = W. Bang - A. v. Gabain, “Ein uigurischcs Fragmcnt über den manichâischen Windgott”, Ungarische Jahr- bücher 8, 1928, 249. s. 8. satır ilgünmekin ‘sallanmasıyla’. BTT II 218. satır isig özlerin tükel ilgünü umaglar “vücutlarını hiç mi hiç kıpır- datamazlar (?)”. (Röhrborn ilgin.it okumuş, il- kökünden il-gin- ‘asılmak’ olarak yorumlamış, fakat dipnotta ilgiinü de okunabileceğini belirtmiştir. M. Erdal, Voice and Case in Old Turkic, Jerusalcm 1976, 147. s.da ilgün- okuyuşunu yeğliyor).

il güt-: P. Zieme, “Zwei Textergânzungcn zu A. von Lc Coq’s Türkische Manichaica aus Chotscho III”, Rocznik Orientalistyczny 32, 1969, 9. s. I/37. satır ilg/tzün, Zieme ilg(a)tzün, M. Erdal ise (Voice and Case in Old Turkic, 147. s.) ilg(u)tzün okumuşlardır. Çok yıpranmış ve eksik bir parça üzerinde bulunduğundan anlam verilemiyor.

yilgü-: KB 5972 köngül yilgüdi “gönül çırpındı, heyecanlandı”, (B’de böyle, C’de yalngudı, A’da yığ-latı).

yilgür-: KB 74 yilgürer ‘çırpınır’, (B’de böyle, A’da yel-küler, C’de eksik). KB 3329 köngül yilgürer “gönül çırpınır, heyecanlanır” (B’de böyle, C’de ilk harf noktasız, A’da eksik).

yilgüt-: KB 3104 köngülyilgütür (B ve C’de böyle, A’da eksik). KB 3540 köngül yilgütür (C’de böyle, A’da köngül yil-gidür, B ögin belgütür}. KB 3567 köngül yilgütür “gönül çırpınır, heyecanlanır” (C’de böyle, A’da köngülyilgidür, B’de eksik).

Bu biçimleri birbirleriyle karşılaştırınca bunların *ilgü- ~ yilgü-ten -n-, -r- ve -t- ile genişletilmiş oldukları anlaşılıyor, yil- gü-r— ve yilgü-t- biçimlerindeki ettirgen çatı ekleri Eski Osm.daki segir-t-, örflr-t— biçimlerinde olduğu gibi gerçek ettirgen anlamıyla değil, pekiştirme anlamıyla kullanılmış olsa gerek.

544. s. yim ‘yemek’ verilerinden 5600 yim metinde dcjyrm olarak düzeltilmeli ve yem maddesine aktarılmalıdır, (yukarıda yem üzerine nota bkz.). Dizinde gösterilen 5605 yim ise yanlıştır (bulunamıyor).

547. s. yirin- ‘iğrenmek’, jrâin-ı/i 5327. Bu sözcük beyitte ajun'u nitelediğine göre belirli geçmiş zaman olması olanaksızdır. Arat yirindi'yi ‘hakir’ ile karşılamıştır, Clauson 971’de (yerindi) aynı anlam verilmiştir. (Clauson yerin-ten -di ile türemiş ad sayıyor, bence yer-ten —ÜndI ile türediğini kabul etmek daha doğrudur), krş. Uigu- rica m 73/26 yirintilig ‘iğrenilecek, iğrenç’ (DTS 258’de aynı veri ye'rindilik ‘nefret, iğrenti’ olarak yorumlanmıştır). Öte yandan KB’deki sözcüğün her üç nüshadaki yazılışına bakarak bunu yarındı okumak da mümkündür, krş. DS 4186 yarıntı ‘utanmaz’.

547. s. yiıiş- ‘gülümsemek’. Clauson 972’de yeriş- okunmuştur. Oysa Türkm. yırşar- (yırşart-,yırşarıl-) ‘gülümsemek’ ve belki Türkiye Tü. yılış- (-l-<-r- ?) ile karşılaştırılıp yırış- okumak daha uygundur.

547. s. yiş ‘gayret’, kıl— 2959. Gerçekte B ve C’de noktalar eksiktir, A’da ise bu beyit yoktur, bu yüzden okunuşu kesin değildir, Arat metnin gelişine göre anlam vermiştir. Bence bunu tiş kıl- ‘bilemek’ diye yorumlamak daha iyi olacaktır. Bu deyimi doğrudan doğruya eski kaynaklarda ve sözlüklerde bulamıyoruz, fakat tişe- ‘bilemek, keskinleştirmek, değirmen taşına diş açmak’ (</iş+e-) gerek eski kaynaklarda, gerekse yeni Türk dillerinde yaygın bir eylemdir, (bkz. Clauson 560, DS 1522 dişe-, Kazan Tatar, tişe- vb.). Bu düzeltme önerim doğruysa, 2959 tapuğ kılmak emgek katığ iş bolurl mum bilse begler tapuğ tiş kıhtr “Hizmet etmek zahmetli ve güç bir iştir, beyler bunu takdir ederlerse, hizmeti (hizmet etme isteğini) bilemiş olurlar” diye anlaşılmalıdır.

548. s. yişin ‘çökük, çökmüş’, yişin kıl- 4675. Arat çevirmeden bırakmıştır, okunuşu da kesin değildir (C’de ilk harf noktasız, B’de işin, A’da yaşın). Krş. Kırgız. Yudahin 285 aşıl— ‘zayıflamak’ (orada verilen örnek de KB’deki dizeye benzerlik gösteriyor: kızıl toru betteri, ak cuumal çalıp, aşılıp kalğan “al pembe yanakları soluklaşıp zayıflamış”, KB 4675b kılur ig kişiningyüziniyışm “hastalık insanın yüzünü çökertir, zayıflatır (?)”. Bu birleştirme doğruysa KB’deki sözcüğü yışm okumak veyışı- eyleminden —°n ile bir sıfat olarak açıklamak gerekir, dizinde verilen anlam uygundur.

548. s. yit— ‘yitmek, kaybolmak’ verileri arasına 1528 yit—er de alınmalıdır, (yukarıdayat- üzerine düzeltmeye bkz.).

548. s. yitim ‘tamam’, 4585. Arat bu beyitteki yarım yit im'i ‘yarım yamalak’ ile karşıladığına göre yitim'e ‘tamam’ değil, ‘eksik’ anlamını vermek gerekir. Belki yit-im ‘kayba uğramış, eksilmiş’ olarak açık- lamahyız, krş. Türkm.yitirim bol- ‘kaybolmak’, yitirim it- ‘kaybetmek, yok etmek’.

549. s. yoduğ ‘iftira, iftira edilen’. Bu sözcüğe ait 24 veriden 21’ini Arat ‘âfet, felâket, zarar’ ile karşılamış, yalnız 1400’de ‘pişmanlık’, 1452’de ‘suç’, 1956’da ‘iftira’ olarak çevirmiştir, bunlar da ‘felaket, zarar’ olarak düzeltilmeli, 1400b “hayat tükendi, (geriye kalan) pişmanlık ve zarardır”, 1452b “senin başına ansızın bir felaket gelmesin”, 1956b “onun başına ansızın bir felaket gelmemesi için” diye anlaşılmalıdır.

552. s. yolçı ‘yolcu’. Bu karşılık çıkartılarak yerine ‘kılavuz, yol gösterici’ alınmalıdır. Arat da böyle çevirmiştir, yalnız 5209’da ‘yoldaş’ ile karşılamıştır, bu da ‘kılavuz’ olarak düzeltilmelidir.

Aynı maddede yolçı-)-lar 4454 olarak gösterilen veri, yolçıla- ‘kı-lavuzluk etmek, yol göstermek’, yolçıla-r 4454 biçiminde ayrı bir madde yapılmalıdır.

552. s. yolun- ‘sıyrılmak’, yolun-ur 662. Gerçekte üç nüshada da bulunmayan, Arat’ın kendi takdiriyle metne aldığı bir biçimdir, anlamca da metne uygun olduğu söylenemez (A çuıv-runur, B tezginür, C yükülünür -çizinti ve .eklemeyle, tıpkıbasıma bkz.). Arat’ın yorumunu kabul etsek bile, okuyuşu yulun- olarak düzeltmek gerekir, (krş. yul-, yuluğ vb., bkz. Clauson 931). Fakat bence B’deki tezginür biçimini metne almak daha uygun olacaktır.

553- s. yon- ‘yürümek, varmak’. Sık sık ‘yaşamak, ömür sürmek, davranmak’ anlamlarına da geldiği belirtilmelidir (bkz. örn. 234. beyit) Aynı maddede 2. kişiye buyruk olarak gösterilen yon 5378’i Arat çevirmeden bırakmıştır: kalıkta uçuğlı kara kuş yon / seningdin keçümez aya kök böri Arat “Havada uçan kuş sürüleri ..., ey bozkurt canlarını senin elinden kurtaramazlar”. (Arat’ın çevirisine niçin ‘sürüleri’ sözcüğünü kattığı anlaşılmıyor.) K’dcn ve KB’deki öteki verilerden kara kuş'rın ‘kartal’ olduğunu biliyoruz, bence buradaki yon da ‘kuzukapan kartal’ anlamında kullanılmıştır, krş. Kırgız. Yudahin 262 çoru ‘kuzukapan kartal’, (Türkçe öteki adlar: sakallı akbaba, kuzukartalı, Lat. gypaetus barbatus, Rus. grif, yagnyatnik, Alm. Lammergeier). Irk Bitig 59. satırdaki (XL) orı’nın da KB’deki yon'nın bir yan biçimi olduğu anlaşılıyor. (Irk Bitig’in bu bölümünün en son yorumu için bkz. J. Hamilton, “Sur deux presages de l’Irq Bitig”, Quand le Crible etait dans la Paille..., Hommage â Pertev Naili Boratav, Paris 1978, 252. s. ve dev.) Irk Bitig’deki talim orıyarınça yasifin yalım kayağ yara urupan yolcusun, yorıyur cümlesini ben şöyle yorumluyorum: “Yırtıcı kuzukapan, kürekkemiği kadar geniş ok temreniyle (= gagasıyla) yalçın kayayı yararak vurup yalnız başına yaşıyor”.

554. s. yarığa ‘yürüyen’ karşılığı yerine Arat’ın çevirisinde olduğu gibi ‘rahvan, yorga’ alınmalıdır, bkz. Clauson 964.

555. s. yort- ‘bir işe başlamak üzere yürümek’ karşılığı yerine ‘at sürmek, atla gitmek, sefer etmek’ alınmalıdır.

556. s.yul- ‘kurtulmak’, yul-ur 3465. yul- ‘koparmak, kurtarmak’ eylemi her zaman geçişlidir ve geniş zamanı Karahanhcada yul-ar biçimindedir, (bkz. K III 64, KB 4789, 6100, Clauson 918). KB 3465’- teki sözcük JM;- ‘yıkamak’tan edilgen yu :l— temizlenmek, yıkanmak, arınmak’ olmalıdır, krş. Kırgız. Yudahin 271 cuul- ‘yıkanmak’, ayrıca krş. Codex Cumanicus yazıklarımızın yudı “günahlarımızı yıkadı”. Buna göre KB yazukı yulur “günahı temizlenir, yıkanır” olarak anlaşılmalıdır.

557- s- Ju^a ‘kandil’. Arat hep ‘meşale’ ile karşılamış, yalnız B-4i’de ‘çerag’ ile çevirmiştir. Dizinde de ‘meşale’ karşılığının verilmesi gerekirdi.

Aynı madde verilerinden yula 1263, 5592, yul- ‘kurtarmak’ eyleminden 2. kişiye buyruk ve dize sonu ünlemesi {yul a !) olup yul- maddesine aktarılmalıdır.

557- s- yuluğ ‘fidye, feda, kurban’ verilerinden 1603, 1768, 2409, 2411, 2432, 3932, 5517, 5793, 6099’dayuluğ kıl- ‘feda etmek’ birleşik eyleminin bulunduğunu belirtmek gerekir. 1736’da yuluğ, Eski Uy- gurcada olduğu gibi ‘ticaret, alış veriş’ anlamında kullanılmış olabilir. Arat burada serbest bir yorum yapmıştır. Bence 1736b kayusı turada yuluğda karır “bazısı kalede, alış verişte (= ticaretle uğraşarak) yaşlanır” diye anlaşılmalıdır.

559- yumul- ‘akıtmak’ karşılığı yerine ‘(gözyaşı) yuvarlanmak, dökülmek’ karşılıkları alınmalıdır.

562. s.jür ‘bir darı cinsi (?)’, (3 veri). Bence «yâ’r’ün önses ünlüsünü yitirmiş biçimidir ve doğrudan doğruya ‘darı’ anlamına gelmektedir, {üyür>yiir). K’de gösterilen yügür ve ügür biçimleri de vardır, bkz. Clauson 275 ve dev. Clauson bunları lehçe ayrılıkları saymıştır, KB 4768 ve 4769’daki jür’leri iseyör— ‘çözmek’ eyleminden 2. kişiye buyruk olarak kabul etmiştir, bkz. Clauson 955. Fakat bu doğru olamaz, özellikle bu beyitleri KB 3612 ile karşılaştırınca jfir’ün ‘darı’ anlamında olduğu açıkça görülmektedir. (Bu sözcüğün Uygurca metinlerdeki yazılışı ve kullanılışı için bkz. N. Yamada, “Uigur Documents of Sale and Loan Contracts Brought by Otani Expeditions”, Memoirs of the Research Dcpartmcnt of the Toyo Bunko 23, 1964, 78. s. not 2. 2.)

562. s. ‘yüz, çehre’ verileri arasında yer alanjû^ 270, 6623, ‘yüz (saya)’ anlamındadır ve bu maddeye aktarılmalıdır.

Aynı maddede şu deyimlerin gösterilmesi gerekirdi; yüz aç- ‘ilk kez yüzünü göstermek’ 3839,yüz yaz'sevinmek’ 80, yüz ur- ‘yönelmek’ 475> 476, 578, 599, 951, 1632, yüz açuk tul- ‘güler yüz göstermek’ 500, yüz ewür- ‘yüz çevirmek, ilgilenmez olmak’ 649, 718, 2373, 3148, 3203, 3205, yüz kıl- ‘yüz vermek, davranmak, muamele etmek’ 1200, 4841, yüz kızıl kıl- ‘başarı göstermek’ 2483, yüz suıvı ‘saygınlık, itibar’ 737, 2007, 4289, 5516, 5518, 6040, 6108, yüzi suıvluğ ‘saygın, itibarlı’ 4524, yüz suıvluğ tut- ‘saygınlığını korumak’ 4297, yüz utru ‘karşı, katında, huzurunda’ 4051, 4799, 6033.

563. s. yüzsüzlük ‘yüzsüzlük’, 816. Türkiye Tü.nde büsbütün başka bir anlamı olan ‘yüzsüzlük’ karşılığı yerine Arat’ın çevirisinde bulunan ‘asık suratlılık’ alınmalıdır.

Dipnotlar

  1. 1 Bkz. R. R. Arat, Kutadgu Bilig I, Metin, TDK, İstanbul, 1947, VI. s.
  2. 2 R. R. Arat, Yusuf Has Hâcib: Kutadgu Bilig II, Tercüme, TTK, Ankara 1959.
  3. 3 Bu yazıda şu kısaltmalar kullanıldı: KB — Kutadgu Bilig; A = Viyana Nüshası, (Tıpkıbasım, TDK, İstanbul 1942); B = KB Fergana Nüshası, Tıpkıbasım, TDK, İstanbul 1943); C = KB Mısır Nüshası, (Tıpkıbasım, TDK, İstanbul 1943); A. = Arapça (KB indeks'te)', Ar, = Arapça (bu yazıda); ATG = A. v. Gabain, Alttürkische Grammatik, 3 VViesbaden 1974; BTT II = K. Röhrborn, Eine uigurische Tolenmesse, Bcrliner Turfantcxte II, Berlin 1971; BTT III = S. Tezcan, Das uigu¬rische Insadi-Sütra, Bcrliner Turfantexte III, Berlin 1974; Clauson = G. Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish, Oxford 1972; DS = Der¬leme Sözlüğü I-XI, TDK, Ankara 1963-1979; DTS = Drevnetyurkskiy slovar’, Lenin-grad 1969, ES = £. V. Sevortyan, Etimologiçeskiy slovar' tyurkskix yazıkov, Moskva, osnovı na glasnıe: 1974, osnovı na bukvu "b": 1978; EW = M. Râsânen, Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki 1969; F. — Farsça (KB İndeks'te); Fa. — Farsça (bu yazıda); K = Mahmud al-Kâşgari (B. Atalay’ın çevirisi: Divanü Lûgat-it-türk, TDK, Ankara 1939-1941, Dizini: TDK, Ankara 1943); OTG = C. Brockclmann, Osttürkische Grammatik der islamischen Litteratursprachen Mittelasiens, Leiden 1954; Pekarskiy=£. K. Pekarskiy, Slovar' yakutskogo yaztka, I-III, Petrograd 1917-193°; R W. Radloff, Versuch eines Wörlerbuches der Türk-Dialede, Sanktpe- terburg 1893-1911, I-IV; Suv. = Suvarnaprabhâsa (yayınlayanlar : V. V. Radlov- S. E. Malov, Bibliotheca Buddhica XVII, Sanktpeterburg 1913); TS = Tarama Sözlüğü I-VIII, TDK, Ankara 1963-1977; Yudahin = K. K. Yudaxin, Kırgızça- Orusça Sözdük, Moskva 1965.
  4. Aşağıda yapılan düzeltmeler (çıkarılması ve eklenmesi gereken maddebaş- ları) bu sayıyı değiştirmektedir.
  5. M. Ergin’in KB İndeks VI. s. “Araf’ın tercümesi oldukça serbest bir tercü¬medir” ve A. Dilâçar’ın Kutadgu Bilig İncelemesi (TDK, Ankara 1972) 10. s. “Prof. Rahmeti her halde ‘edebî zevk’ sağlamak amacıyla, çevirisini bize ‘sözlüksel’den (lûgavî) daha çok ‘anlamsal’ (mealcn) olarak vermiştir” düşüncelerine katılamı¬yorum. Arat metne olabildiğince bağlı kalmış, yalnız şu durumlarda serbest çeviri yoluna başvurmuştur: a) Yusuf’un düşüncelerini pek kısa ve yoğun biçimde söy¬lediği beyitlerde, b) İyice anlaşılmayan beyitlerde, c) Metne bütünüyle bağlı kalmanın çeviride anlaşılmazlığa yol açacağını gördüğünde. Doğrusu, KB gibi bir metnin çevirisinde tutulabilecek tek yol da budur. Sadece Karahanhca biçim¬lerin yerine Türkiye Tü. biçimlerin koyulmasıyla yapılacak bir çeviri, hiçbir işe yaramaz ve anlaşılmaz bir oyundan başka ne olurdu?
  6. Örn.: DTS, TMEN, Clauson, BTT dizisi, J. Eckmann, Middle Turkic Glos- ses of the Rylands Interlinear K'oran Translation, Budapest 1976, K. Röhrbom, Uigurisches Wörterbuch, VViesbaden, 1, Lieferung: 1977, 2. Lieferung: 1979.
  7. Sözcüklerin okunuşları konusunda ise aynı şey söylenemez. Arat’ın ara sıra Kazan Tatarcasının ve Türkiye Türkçesinin etkisinde kalarak Karahanlıcadaki yuvarlak ünlüleri belirtmede yanılgıya düştüğü görülüyor (o yerine u, ö yerine ü vb.). Bang’ın kullandığı geleneksel çevriyazıdan ayrılmayarak /’yi göstermemesi de gerek kendi yorumlarında, gerekse “lndeks”te kimi kez yanılmalara yol aç¬mıştır, (örn. aşağıda irig, iril- üzerine düzeltmelere bkz.).
  8. Tıvacada pök- ‘doymak’ yanında f,ök ‘tok’ da bulunduğuna göre bük- ikili kök (ad/eylem) olmalıdır.
  9. İZ ‘aşağı, aşağılık, alçak’, il- ise ‘aşağı inmek’ anlamına geldiğine göre bu bir ikili kök (ad/eylem) olabilir.