ALA EL-DÎN KEYKUBAD’IN MELİKLİK DEVRİ SİKKELERİ
İbrahim ARTUK
Ala el-Din Keykubad I. Gıyas el-Din Keyhusrev'in ortanca oğlu ve I. İz el-Din Keykavus'un halefi ve kardeşidir. Onun devri Anadolu Selçuklu imparatorluğunun en şa’şa'alı ve mes’ut zamanlarından birini teşkil eder. Zamanını iki devreye ayırmak mecburiyetindeyiz:
1. Meliklik
2. Sultanlık
Biz burada Ala el-Din Keykubad'ın, sadece Meliklik devrinde basılan Sikkelerinden söz edeceğiz.
İstanbul Arkeoloji Müzesi İslâmî Sikke Kabinesinde ve bazı hususi koleksiyonlarda Keykubad'ın, aşağıda izah edilecek olan tipte, bakır bir Sikkesi görülmektedir. Bu sikkenin kesim yeri ve tarihi yoktur. 30 mm. kutra ve 9,85 gr. ağırlığa maliktir.
On yüzünde:
Başı haleli, sağa dönük bir süvari sağ tarafında bulunan bir arslanı mızrakla vurmaktadır. Başının bir tarafında „ اناصر لبين اش„ diğer tarafında “ كرالمؤعنين » ibaresi.
Arka yüzünde ise:
Nakış okunmaktadır [1]). (Resim r).
1196 da babası Keyhusrev İstanbul'a gittiği zaman İz el-Din Keykavus ve Keykubad’da beraberinde bulunuyordu. En küçük Şehzade Celal el-Din Kayferidun henüz doğmamıştı. Bu itibarla babalar Gıyas el-Din Keyhusrev 601-608 (1205-1211)[2] bu ikinci cülusunu 601, 602 senesinde gösteren müverrihler vardır. Mamafi kendisinin 601 senesinde Konya ve Kayseri’de basılmış sikkeleri bulunduğunu güz ününde tutarak cülusunu 601 senesinde kabul etmek zaruridir [3].
Konya'da saltanata geçince 601 (1205) senesinde çocuklarını selçuk ananesine uygun olarak birer eyalete göndermiştir. Büyük Şehzâde İz el-Din Keykavus'a Malatya'yı ve ortanca oğlu Ala el-Din Keykubad'ı evvelce Süleyman Şahın Melik bulunduğu Tokat ile beraber bütün Danişmend iline Melik nasbetti[4] .
Fakat ne var ki Sultanin yaptığı bu tayin vaktiyle H. Kılıç Arsla’nın çocuklarına bahşetmiş olduğu geniş salahiyet ve tasarruf mahiyetinde değildi. Genç şehzadeler tayin olundukları yere sadece sultan adına bir idare salâhiyetine sahip olabileceklerdi. Bunların kendi adlarına hutbe okutup sikke bastırmaları, hatta komşu devletlerle de harp ve sulh yapmaları salâhiyetleri dışında idi.
6o8 (Haziran 1211) senesinde Keyhusrev’in şehadeti üzerine toplanan devlet erkan, şehzadelerden hangisinin tahta çıkarılması meselesini müzakere ettikleri sırada Maraş Meliki Nusret el-Din en büyük Şehzade üzerine durunca onu saltanata geçirmeğe karar verdiler [5].
Bunun İçin İz el-Din Keykâvus Konya’dan Kayseri'ye gitti. Bu yolculuk beş gün sürdü. Devlet erkânı onu Gedük’te karşıladı. Bu suretle İz el-Din Keykavus 6 sefer 608 (21 Temmuz 1211) de merasimle tahta çıkarıldı[6].
Sultan Konya’ya gideceği esnada Tokat Meliki el-Melik el-Mansur Keykubad öteden beri sıkı münasebetlerde bulunduğu amcası Erzurum Meliki Mugis el-Din Tuğrul Şahı ve eski uç beylerinden Zalrir el-Din İli’yi Ermeni Kralı II. Leon'u ittifakına alarak Kayseri'ye gelip kuşattı. Çok nazik ve müşkül bir durumda bulunan Keykâvus, Mubariz el-Din Çevlı, Zeyn el-Din Başara ve Mubariz el-Din Behramşah gibi emirleri istişareye çağırdı. Sultan bunlara, gece yarısı şehri bırakarak Konya’ya gitmeği, orada uç beyleri ve askerleri toplamayı düşündüğünü söyledi. Adı geçen bu emirler bu teklife itiraz ederek yolda yakalanabileceğini söylediler. Kayseri Valisi Celal el-Din Kayser müttefikleri birbirlerinden ayırmanın mümkün olduğunu ve ilk olarak Ermeni Kralım bu ittifaktan ayırmanın mümkün olduğunu ve ilk olarak Ermeni kralını bu ittifaktan ayıracağını söyledi. Onun bu fikri kabul edildi. Celâl el-Din Sultandan Kral II. Leon'a verilmek üzere çok kıymetli hediyeler ve altınlar alarak gece yansı Kralın karargahına gitti, hediyeleri takdim ederek Kralın savaş sahnesinden çekilmesini temin etti. Ertesi gün Erzurum Meliki Mugis el-Din Tuğrulşah dahi biraderzadesine haber vermeden çekilip gitti. Keykubad artık muvaffakiyet imkânı kalmadığını anladığından, ordusunu alarak Ankara'ya çekilmişti [7].
Mahalli darbı ve tarihi bulunmayan bakır sikkenin bu zamanda kesilmiş olması muhtemeldir.
Zahir el-Din İli’de bu sıralarda kendisinden ayrılarak Niğde'ye geldi. Ala el-Din namına mukavemet hazırlıklarına girişti. Kardeşi Keykâvus devlet işlerini ve dış ilişkileri (münasebet) yoluna koyduktan sonra kendisine bir engel teşkil eden kardeşi Keykubad'ı artık itaate almağa azm etti. Bunun için Sultan Konya’da savaş hazırlıklarına başlayarak Ankara üzerine yürüdü. Kardeşi Ala el-Din Keykubad kale ve surları tahkim ederek müdafaa tedbirlerini aldı.İz el-Din Keykavus şehri kuşatıp kaleyi mancınıklarla döğdürdüğü halde sukutu mümkün olamıyordu. Bununla beraber Sultan muhakkak surette bu işi halletmek istiyordu. Bu sebeple yaklaşmakta olan kış için, ordusuna ve hayvanlarına, şehrin istihkâmları haricinde meskenler inşa ettirdi. Bu arada şehrin karşısında bir medrese bina ettirerek ona vakıflar yaptı, muhasara sırasında medreseyi kendisine karargâh ittihaz etti [8].
Muhasaranın uzaması sonucunda şehirde kıtlık başlamıştı. Ala el-Din Keykubad, Halep Eyyubilerinden el-Melik el-Zahir'in tavassutunu istedi. Sultan el-Zahir’in elçisi Taki el-Din Ali’ye teslimden başka bir hal sureti mevcut bulunmadığım söyledi. Bu durum karşısında Ala el-Din Keykubad şehir halkına ve kendi hayatına dokunulmamak şartıyla teslim oldu. Bir iki gün sonra o Malatya nevahisinde bulunan Minşar kalesine gönderildi[9].
İbn-i bibi vak’anın yılını vermiyor. Müverrih Ebu’1 - Fida ve İbn Vasıl vak'ayı 609 senesinde gösteriyorlar[10] .
Keykubad bilahare Kezerpirt kalasinde hapsedildi. Melik el- Mansur Keykubad'ın yukarıda ta'rif ettiğimiz sikkesinden başka 608 senesinde Tokat'ta basılmış aynı tip gümüş sikkesi mevcuttur. Sikke Şerafeddin Erel ve Yapı Kredi Bankası (İstanbul) tarafından neşredilmiştir. 24 mm. kutrunda ve 2,95 gr. ağırlığında olan bu sikkenin on yüzünde, başı haleli ve sağa müteveccih bir süvari, sağ tarafında bulunan bir arslanı mızrakla vurmaktadır. Yukarıda ve başın bir tarafında الاصراسناللهdiğer tarafında اب المؤذنibaresi okunmaktadır.
Arka Yüzünde:
(Resim 2)[11].
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Ahmed Tevhid Bey Koleksiyonunda buna benzer bir gümüş sikke de mevcuttur. Aşağı yukarı 24 mm. kutrunda, 2,95 gr. ağırlığında bulunan bu sikkenin ön yüzünde: başı haleli ve sağa dönük bir süvari, sağ tarafında bulunan bir arslanı mızrakla vurmaktadır. Süvarinin başının bir tarafında اللهالاصرلد٠نdiğer tarafında اج المزينضibaresi okunmaktadır.
Arka yüzünde:
(Resim 3) Burada gördüğümüz her iki Keykubad الملك المنصورdan başka ءلأ1لدولة والدئ ادولاظذر unvanını da almaktadır. Bu unvan Anadolu Selçuklu Meliklerinde görülen ilk unvandır.
608 tarihli sikke babasının ölümü senesinde Tokat’ta kesilmiştir. Keykubad’ın saltanat iddiasına rağmen henüz hukuken ve fiilen bu makamı elde edemediği için, Sultan değil, sadece المك المنصورعلأ الدو لة و الدن ا و المظفر unvanıyla iktifa ettiğini görüyoruz.
609 yılında basılan gümüş sikkesi ise, kardeşi iz el-Din Keykâvus'un saltanatının 2. yılına rastlamakta ve hatta tevkif tarihine kadar Tokat’ın uhdesinde kaldığını tesbit etmiş bulunmaktadır.
Bu sikkeler, ayni zamanda, Keykubad'ın büyük babası 2. Kılıç Arslan’ın on bir oğluna müstakil birer Meliklik tanımış olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir.