Türkiye'nin Batı İttifakına Yönelişi (1934-1937)
İsmail Soysal
Büyükelçi
Anahtar Kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti, Batı İttifakı, 1934-1937, Milletler Cemiyeti, Almanya ve İtalya Tehdidi
Özet
Atatürk Türkiyesi, Lozan Antlaşmasından sonra, Avrupa'da henüz tehlikelerin belirmediği 1923-1932 döneminde, bir yandan Sovyetler Birliği ile, 1925 Saldırmazlık Paktı ve 1929'da onun kapsamını genişleten Uzatma Protokolü çerçevesinde, dostluk ve dayanışmasını güçlendirirken, öte yandan başlıca Batı ülkeleriyle ortada kalan sorunlarını çözümlemek, onlarla sağlıklı ilişkiler kurmak yolunu tutmuştu. İngiltere ile Musul anlaşmazlığına son verip Türk - Irak sınırını kesinlikle belirleyen 1926 Antlaşması, İtalya ile 1928 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Fransa ile, Suriye ve Lübnan için, 1928 Sözleşmesi ve 1930 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Yunanistan ile 1930 Dostluk Antlaşması bu dönemin en önemli aşamaları olmuştu. 1932'de Milletler Cemiyetine katılan Türkiye, toplu güvenlik düzeni içinde, "statu quo" yanlısı bir politika izleyecek, Boğazların askerselleştirilmesi, Hatay gibi ulusal sorunlarını barışçı yoldan çözümlemek isteyecekti. 1933 ve 1934 yıllarında, Avrupa'da savaş hazırlıklarının başladığı bir sırada ise, Türkiye kendisini Akdeniz'de İtalya'nın tehdidi karşısında görmüştür. Bu durumda, Atatürk Türkiyesi Sovyetler Birliği ile dayanışmasının yanı sıra, yeni savunma çareleri aramak, caydırıcılık olanaklarını artırmak çabası içine giriyordu. Onun 1934 Şubatında Balkan Paktını gerçekleştirmesi; Habeşistan savaşı üzerine 1935 sonlarında, İtalya'ya karşı Milletler Cemiyeti çerçevesinde, İngiltere ve Fransa'nın önayak olduğu yaptırım önlemlerine katılması ; ayrıca İtalya'nın yaptırımlar nedeniyle saldırıya geçmesi olasılığına karşı, İngiltere ile Akdeniz Anlaşmasını yapması ; Boğazların yeniden askerselleştirilmesi amacıyla 1936 yazında bir Konferans (Montreux) düzenlemesi; bu Konferans sırasında ve sonrasında Sovyetler Birliği ile - sonuç vermeyen - ittifak antlaşması görüşmeleri; 1936'da İspanya iç savaşı çıkınca, bu savaşa karışmama politikasında İngiltere ve Fransa'ya ayak uydurması ; 1936-37 döneminde bir Akdeniz Paktı yapılması amacıyle Fransa'nın girişimlerini olumlu karşılaması ; 1937 Sâd Abad Paktı ile Orta Doğu'da İtalyan'nın emellerine set çekmek isteyişi ve, 2. Dünya Savaşı henüz çıktığı bir sırada, İngiltere ve Fransa ile Üçlü İttifakı imzalaması gibi olgular özellikle İtalya'ya karşı korunma gereksiniminin göstergeleri olmuştur.