ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Enver Ziya Karal

Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk'ün 100. Doğum Yılı, Türkiye Tarihi, Türk Tarih Kurumu

Özet

Türk ulusu bugün büyük bir adamın 100'üncü doğum yılı sınırları içine girmiş bulunuyor. O, 1881'de Selanik'te doğduğu sıralarda dünya ve Türkiye büyük bir bunalım geçirmekte idi; Rusya'da ve Amerika'da devlet başkanları öldürülüyor, Güney Amerika'da iki devlet arasında savaş sürüyor, İngiltere ile İrlanda arasında yıllarca sürecek bir anlaşmazlık aşaması gelişiyordu. Bu olaylar yanında her ulusun kendi sınırları içinde bunalımları da vardı. Türkiye'ye gelince; tarihinin karanlık günlerini yaşamaya başlamıştı. İmparatorluk sarsılma devrinden çözülme devresine girmişti. İsyanlar ve savaşlar sonunda büyük eyaletler bağımsız devletler meydana getirmek için Osmanlı egemenliğinden ayrılmakta idi. Bu olaylarla Türk'ün onuru zedeleniyor, dünyada itibarı kırılıyordu. Hatta sonunun yakın olduğu konusunda da dünya basınında yazılara rastlanmakta idi; Bütün bu olaylar Türkleri, bir ruh hastalığına yakalanmış olarak kötümserliğe ve ümitsizliğe götürüyordu. Kurtuluş ve gelecek için tek güven bir kurtarıcının çıkmasına bağlanıyordu. Atatürk böyle bir atmosferde doğdu. Doğuşunda bir kurtarıcının dünyaya geldiğini işaret eden herhangi bir mucize belirmedi. 20 inci yüzyıl akılcılık devri idi; üstelik Atatürk mütevazi bir ailenin çocuğu idi. Ailesi ne bir servete ne de bir şöhrete sahipti. O, bir düzeye kadar kendi geleceğini kurmak durumunda bulunuyordu. İlkokulda öğretmeninden bir tokat yemesi üzerine ruhundaki ateş bütün benliğini sardı, isyan etti. Okulu bıraktı. Bundan sonra Onu bu ruh haliyle yaşam kavgasında görüyoruz. Babası ölmüştü. Annesinin karşı koymasına rağmen asker okuluna girdi. Yurdun bütün tehlikelerinden, acılarından, sefaletlerinden kendisini sorumlu tutmaya başladı. Askerlik eğitimi kademelerinin birinden diğerine yükseldikçe sorumluluk duygusu da arttı. Eğitimi bitip ordu saflarına katıldığı gün, kurtuluş için muhtaç olduğu manevi gücü, ölüm tehlikesini kendileri ile paylaştığı Mehmetçiğin davranışında buldu.