ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Metin Özbek

Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Başkanı

Anahtar Kelimeler: Byblos, Lübnan, Kalkolitik, Eski Anadolu, İnsan, Diş, Morfoloji, Gebal, İncil, Finikeliler, Gubla, Akdeniz, Neolitik

I. Giriş

İncil'de Gebal olarak bilinen, Finikeliler döneminde Gubla diye tanınan Byblos antik kenti Lübnan'da Akdeniz kıyısında kurulmuş olan bir limandır. Bu eski yerleşim merkezinde Neolitik çağlardan itibaren kesintisiz biçimde çeşitli uygarlıkların birbirini izlediğini görüyoruz (Cauvin 1968). Kent, Romalılar dönemine kadar kutsal şehir olarak ününü korumuştur. Bizans dönemiyle beraber giderek önemini kaybetmiştir. Kalkolitik çağla yaşıt Byblos nekropolü küp-mezar adetinin en güzel örneklerini vermiştir (Dunand 1939). ölülerin çömelmiş pozisyonda konduklan büyük küpler içinde (Resim: ı a,b), çeşitli ölü hediyeleri, kıymetli kadın süs eşyalan ve yiyecekler bulundu. Bugün Paris Fosil Insan Bilimi Enstitüsü'nde koru-nan Byblos Kalkolitik çağ iskeletleri üzerinde ayrıntılı bir antropolojik analiz tarafımızca gerçekleştirildi (Özbek 1974 ve 1976). 53 bireyden oluşan bu örneklem 19 erkek, ii kadın ve 21 çocukla temsil edilmektedir. İki erişkine ait iskeletin ise cinsiyeti belirlenemedi.

II. Morfolojik İnceleme

Byblos Kalkolitik çağ insanlarına ait toplam 827 diş morfolojik açıdan incelendi. Bu dişlerden 721'i üzerinde ölçü almak mümkün oldu. Byblos dişlerinin morfolojik özellikleri ele alınırken bu arada yeri geldiğinde eski Anadolu insanları ve Orta-Doğu toplululdanyla da karşılaştırmalar yapıldı. Byblos süt ve sürekli diş sistemlerinde ölçülebilen ya da çeşitli nedenlerle (belirgin aşınma, çürük, diş taşı vb) ölçülemeyen, ancak morfolojik inceleme konusu yapılan dişlerin dağılımı Tablo:I'de gösterildi.

SÜT DİŞLERİ

1. Alt Orta kesici (i,): 3 Byblos çocuğunda korunmuştur. Dişlerin lingual yüzeylerinde kürek biçimi görülmez. Lingual yüzeyde bazal tüberkül belli belirsiz bir kabartı oluşturur. Şenyürek (1952) tarafından incelenen Anadolu Kalkolitik ve Madenler çağı insanlannda alt orta kesici dişin morfolojisi Byblos dişlerine büyük ölçüde benzer.

2. Alt Lateral Kesici (i2): 5 çocukta bulunmaktadır. Kürek biçimi bu dişin lingual yüzeyinde de gelişmemiştir. Bazal tüberkül lingual tarafta çok hafif bir kabartı oluşturur. Aynı durum eski Anadolu insanlannda da geçerlidir. Lateral kesiciler tümüyle modern insanınkileri hatırlatır.

3. Alt Köpek Dişi (c,): 7 Byblos çocuğunda bu diş korunmuştur. Kürek biçimi dişin lingual yüzeyinde orta derecede gelişmiş olup Hanihara'nın (1961) ı no.lu şemasını hatırlatır. Köpek dişinin lingual yüzeyindeki bazal tüberkül hemen hemen belirsizdir. 216 no.lu 7 yaşlarındaki bir çocukta köpek dişinin lingual yüzeyinde belirgin bir lcrista gelişmiştir. Taçın medyan hattında yukarıdan aşağıya doğru uzanan bu lcrista bazı eski Anadolu insan toplumlarında platform biçimini almıştır (Şenyürek 1952).

4. Alt Birinci Azı Dişi (m,): 15 Byblos çocuğunda bulunur. Bu çocuklara ait toplam 14 süt azı dişi morfolojik yönden incelendi. Bu dişlerden "%35,7'sinde çiğneme yüzünde 4 tüberküllü (+) planı saptandı. Söz konusu plan günümüz insanlarım da simgeler. Byblos dişlerinin geri kalan "% 64,3'ünde ise disto-vestibüler konumda olan hipokonülid'in katılmasıyla beraber mı çiğneme yüzünde Y5 planı meydana gelmiştir. Bu planların çeşitli örneklerini Resim:2'de izleyebiliriz. Şenyürek (1952) Anadolu Madenler çağı toplumlarında 5 ci tüberküle % 40 oranında rastlamıştır. Brabant (1965) mı çiğneme yüzeyinde görülen hipokonülid'in arkaik bir özellik olduğuna dikkati çeker. Byblos dişlerinde protokonid daima en iyi gelişmiş bir dişciktir.

5. Alt İkinci Azı Dişi (m2): 15 Byblos çocuğunda korunmuştur. Bu çocuklara ait 21 azı dişi morfolojik açıdan değerlendirilirdi. Buna göre, dişlerin % 90 , 4'ünde çiğneme yüzeyi beş tüberküle sahiptir. Bu özellik modem insanları da simgeler. Byblos ın;lerinden geri kalan % 9,6'sında ise endokonülid adı verilen 6 cı tüberkül görülür. Bu tüberkül de çiğneme yüzeyinin distolingual tarafında yer alır. Bazı Byblos dişlerinin çiğneme yüzeylerinde mesiolingual tüberkülden kaynağını alan mine kristasının disto-vestibüler yönde uzanarak hipokonülidle temas kurduğu görülür. Aynı formasyona modern insanlarda da rastlanır. Byblos serisinde, ayrıca, 147 no.lu 5-6 yaşlarındaki bir çocukta m2;nin çiğneme yüzeyinde orta kısımda ufak bir ek tüberkül vardır. Bu tüberküller çiğneme yüzeyini daha karmaşık bir hale getirir.

6. Üst Orta Kesici Diş (i'): 3 Byblos çocuğunda bulunur. Ayrıca 3 adet üst orta kesici diş de izole halde bulundu. Hiçbir dişte kürek formu görülmez. Eski Anadolu insanlannda da kürek formu yoktur. Ancak, Şenyürek (1959) incelemiş olduğu Şanidar neandertal çocuğunda bu forma rastlamamıştır. Byblos üst orta süt kesicilerinde bazal tüberkül belirsizdir.

7. Üst Lateral Kesici Diş (i2): Byblos da 3 çocukta korunmuştur. Hiçbir dişte kürek formu görülmez. Lingual yüzeyde kaide tüberkülü belirsizdir. Bu diş tüm morfolojik özellikleriyle modern insanlannkini hatırlatır.

8. Üst Köpek Dişi (c'): 6 Byblos iskeletinde korunmuştur. Byblos çocuklarının birçoklarında c' nin tacı alttaki homologundan daha yüksektir. Bazal tüberkül dişin lingual yüzünden ayırt edilemeyecek kadar az gelişmiştir. Kürek formu hiçbir köpek dişinde görülmez.

9. Üst Birinci Azı Dişi (mı): ı o Byblos çocuğunda korunmuştur. İkisi vestibüler ve biri lingual tarafta yer alan üç tüberkül çiğneme yüzünü simgeler ve tüm insan topluluklarında bu değişmez bir özelliktir. Yalnız bu tüberküllerin hepsi aynı derecede gelişmemiştir. örneğin en çok varyasyon gösteren tüberkül oklüzal yüzde disto-lingual konumda bulunan hipokon'dur. Bu tüberkülün yaşayan insan gruplarında ne tür varyasyonlar gösterdiğini ortaya koymaya çalışalım: (a) Parakon, protokon oldukça gelişmiş olmalarına karşın hipokon belirsiz bir durumdadır. Diş tacı bu örnekte üçgen biçimindedir.

(b) Hipokon nispeten daha iyi gelişmiş olabilir. Hipokonu protokondan ayıran oluk az çok belirgindir. Bu tip tüberkül bir ara aşama olarak kabul edilir.

(c) Hipokon bağımsız bir tüberkül olarak gelişmiştir.

Şenyürek (1959), Şanidar Neadertal çocuğunda bu dişciğin çiğneme yüzeyinde kolayca ayırt edilebilen bir hipokondan söz eder. Dolayısıyla (a) tipi hipocon insanın evriminde ileri bir aşama olarak kabul edilebilir. Bazı Byblos m1''lerinde çiğneme yüzeyi mesio-vestibüler tarafta yer alan krista üzerinde ufak bir ek tüberküle sahiptir. Bu oluşum parakondan bir olukla aynlır. Aynı tüberküle Danimarka ortaçağı iskeletlerinde de rastlamış olan Joergensen (1956), bunun maymunlarda görülen parastiPin insan cinsindeki bir kalıntısı olduğuna işaret eder. öte yandan Şenyürek (1959), Anadolu Kalkolitik ve Bronz çağı toplumlarında aynı ek dişciğe % 79,6 oranında rastlamıştır.

Byblos üst birinci azı dişlerinde Carabelli tüberkülüne ait hiç bir iz bulunamadı. Joergensen (1956) ve Brabant (1965) bu yumrunun çağdaş insan gruplarında görülmediğini belirtirler. Oysa, insanımsılarda durum farklıdır; nitekim Broom (in Robinsın 1956) Carabelli tüberkülünü Güney Afrika'daki bir Austrolapithecus çocuğunda gözlemlemiştir.

10. Üst ikinci Süt Azı Dişi (m2): I I Byblos çocuğunda korunmuş-tur. Dişlerin çiğneme yüzeylerinde dört temel dişçik vardır. Eski Anadolu insanlannda da aynı özellik bulunur. 4 tüberküllü m2, örneğin Danimarkalı çocuklarda % 97 civanndadır (Joergensen 1956). Byblos ikinci süt azılarında protokon en gelişmiş tüberküldür. Hipokon ise en küçüğüdür. m, çiğneme yüzeyinde tüberküllerin irilik sırası aşağıdaki gibi formüle edilebilir: Pr > pa > me > hy. Bu irilik ilişkisi Şenyürek tarafından eski Anadolu insanlarında da tesbit edilmiştir. Carabelli tüberkülü Byblos dişlerinde 3 tip altında kendini gösterir. Tacın lingual yüzeyinde oklüzal kısma yakın hipokon kadar gelişmiş bağımsız bir tüberkül olabilir (Resim: 3). a tipi Carabelli tüberkülü olarak adlandırdığımız bu oluşumun dışında, Byblos dişlerinde b tipi adını verdiğimiz bir başka Carabelli oluşumu tesbit edildi. Buna göre tüberkül dişin lingual kısmında pek net değildir; mesial ve distal sulcus tip (a) da olduğu gibi belirgin değildir. (c) tipi Ca-rabelli oluşumunda ise sadece mesial sulcus vardır. Tüberkül bu durumda bir çukur şeklinde kendini gösterir. Tablo: Irde her üç oluşumun Byblos m2'lerindeki görülme sıklıklannı izleyebiliriz:

Tablo: II. Byblos Üst İkinci Süt Azı ları nda Carabelli Tüberkülünün Değişik Tipleri

II no.lu tablodan da anlaşılacağı üzere a tipi Carabelli tüberkülünün Byblos dişlerinde görülme oranı oldukça yüksektir. Gelişme derecesi sağ ve sol tarafta aynıdı r. Şenyürek'e göre (1959), Carabelli çukuru (c tipi) eski Anadolu insanlannda çok seyrek olarak rastlanır.

SÜREKLI DİŞLER ı . Alt Orta Kesici Dişi:(I1):2o Byblos iskeletinde korunmuştur. Dişin lingual yüzeyinde bazal tüberkül oldukça belirsizdir. Aşınmamış Byblos kesicilerinin kesici kenarlarında üç tepecik bulunur. Yalnız fosil insan gruplarında bu sayı değişebilir; örneğin Robinson (1956), Güney Afrika Australopithecusları nda 5 tepeciğe rastladığını belirtmektedir.

2. Alt Lateral Kesici Diş (I2): 25 Byblos iskeletinde korunmuştur. Dişlerin hiçbirinde lingual yüzeyde bazal tüberkül gözle ayırt edilebilecek bir gelişmeye sahip değildir. Kürek biçimi görülmez. Lingual yüzeyin rölyefi modern insanlarınkini hatırlatır.

3. Alt Köpek Dişi (C): 26 Byblos insanında korunmuştur. Lingual yüzeyde mesial ve distal cristalar orta derecede gelişmiştir. Bazal tüberkül lingual yüzeyden ayırt edilmez. Ayrıca, Byblos alt köpek dişlerinde medyan crista çok zayıf bir gelişme gösterir.

4. Alt Birinci Küçük Azı (P1): 29 Byblos iskeletinde bu dişe rastlanmıştı r. P, çiğneme yüzeyinde iki tüberkül bulunur. Lingual tüberkül tüm modern insanlarda olduğu gibi oldukça küçüktür.10 Byblos insanında P1 köklerini inceleme fı rsatını bulduk. Buna göre, 2 bireyde tek kök apex"e yakın ikiye aynlmıştır. Bu oluşum "Tomes'un anormal kökü" diye tanımlanır. P1 kök bifürkasyonu Anadolu Madenler çağı insanlarında da görülür.

5. Alt ikinci Küçük Azı (P2) 24 Byblos iskeletinde korunmuştur. P1 çiğneme yüzeyinde vestibuler ve lingual tüberküller iyi gelişmiştir. Bazen lingual tüberkülün bir olukla ikiye ayrılması sonucu tüberkül sayısı üçe çıkar (Resim. 4). Byblos insanlarının % 29'unda üç tüberkül görülür. Smith (1973) Natufiyen Mezolitik toplumunda da bu tip P2 lere rastlamıştır. Taç iriliği 22 Byblos insanında hesaplandı. Buna göre P1 ve P2 arasındaki irilik ilişkisi şu şekilde formüle edilebilir:

P1 > P2......... % 3,6 P1 < P2......... % 86,4

P1< P,2 formülü günümüz insanlarım simgeler. Aslında, P2'nin nispi iriliği Hominidae ailesinin tüm cinslerinde yaygındır. Byblos dişlerinde tek kök genel bir özelliktir. Kök ucu konik bir yapı gösterir.

6. Alt Birinci Büyük Azı (Mı): 29 Byblos insanında korunmuştur. Bir bireyde M, 6 tüberküle sahip olup, diğerlerinde istisnasız 5 tüberkül görürüz. Bunlardan üçü vestibüler, ikisi de lingual tarafta yer alır. Çiğneme yüzeyinde ön arka yönde uzanan temel bir oluk bulunur. Tüberkülleri birbirinden ayıran transversal oluklar bu ortadaki olukla birleşir. Bu transversal olukların çigneme yüzeyinde oluşturdukları plan Y5 biçimini andırır. Bilindiği gibi miyosen ve pliyosen hominoidlerin molarları bu plana sahiptir. Gregory tarafından ilk kez Dryopithecus'larda saptanan bu plan aynı zamanda Dryopithecus planı olarak da tanınır. Metakonid ve hipokonid tüberkülleri arasındaki temas yüzeyi (bağlantısı) sayesinde bu plan oluşur. Bir azı dişi Y5 planından ne kadar uzaklaşmışsa o kadar ileri bir evrim aşamasını temsil eder. Hellmann (1928), Dryopithecus planını ve bunların bozulmasından ortaya çıkan diğer planları 4 aşamada dikkate alır:

I. Aşama: Y5 planı. Pongid ve Hominidleri simgeler.

2. Aşama: Hipokonülidin kaybolması sonucu disto-vestibüler oluk or-tadan kalkmıştır. Bu durumda Y4 planı vardır.

3. Aşama: Tüberkül sayısı değişmemiş ama diş planı bozulmuştur ve + 5 planı ortaya çıkmıştır. Nitekim bir Byblos erişkininde + 5 planlı M1'Iere rastladık. Dryopithecus planını simgeleyen md-hd bağlantı faseti kaybolmuştur.

4. Aşama: İnsanın biyolojik evriminde en ileri aşama sayılır. Tüberkül sayısı dörde inerken, diş planı da değişmiş + planına dönüşmüştür. Bu plan günümüz insanlannda daha ziyade M, çiğneme yüzeyinde görülür. Tablo: III Byblos alt birinci molarlannın çiğneme yüzeyindeki diş planlarının görülme sıldıklannı vermektedir. Byblos M2 'lerinde pd-ed bağlantısıyla simgelenen X5 planı da bulunmaktadır. Şenyürek (1952) aynı planı eski Anadolu insanlannda da gözlemiştir. Byblos birinci azılannda hipokonülid en küçük tüberkül olarak karşımıza çıkar. Aslında bu 5 ci tüberkülün küçülme süreci Australopithecuslardan bu yana izlenen bir olaydır.

TABLO: III. Byblos Mı lerinde Diş Planlan(°/0)

Dryopithecus planı Zencilerde % 61,3 ile % ı oo arasında değişen oranlarda, Beyazlarda % 61,5 ile % 95,4 arasında rastlanır. Brabant (1969), Avnipa'daki farklı çağlarda yaşamış toplumlarda Dryopithecus planının görülme sıklığını hesaplamıştır. Tablo. IV araştıncının bulduğu sonuçları yansıtmaktadır.

TABLO: IV. Avrupa'nın Çeşitli Devirlerinde MI üzerinde Görülen Diş Planları (%)

Şenyürek'e göre (1952), Anadolu Madenler çağı insanlarının büyük bir kısmında M, Dryopithecus planı na sahiptir. Araştırıcı bu arada + planı na da rastladığını belirtmektedir.

7. Alt Ikinci Büyük Azı (M2): 26 Byblos erişkininde korunmuştur. Dişlerin çoğunda hipokonülidin kaybolması sonucu çiğneme yüzeyi 4 tüberküllü bir görünüm almıştır. 5 tüberküllü M2'lerde ise hipokonülid çok küçülmüştür. Tablo: V, tüberkül sayısı açısından Byblos ve Anadolu eski İnsan toplumlannı karşılaştırmaktadır. Söz konusu tablodan da izleneceği gibi, 4 tüberküllü M2 her iki toplumda da çok sık görülen bir özelliktir.

TABLO: V. Byblos ve Eski Anadolu İnsanlannda M2 Çiğneme Yüzeyindeki Tüberkül Sayısı (%)

İncelediğimiz 17 Byblos erişkininden ı 4'ünün M2'lerinde 4- planını, 3'ünde X4 planını tesbit ettik. X4 diş planı Amud neandertallerinde (Sa-kura, 1970) ve eski Anadolu toplumlarında da (Şenyürek 1952) görüldü. Helmann (1928), bugünkü insan toplumlarında M, üzerinde 4- planının en sık görülen bir plan olduğuna dikkati çeker. Zaten evrim esnasında en çok değişikliğe uğrayan diş M2'dir.

Alt Üçüncü Büyük Azı (M3): 18 Byblos kafatasında korunmuştur. Bunlardan 17'sinde M3'lerin diş morfolojilerini inceleyebildik. Buna göre, Byblos erişkinlerinin %11 ,8'inde 3 tüberküllü, %23,5'inde 4 tüberküllü ve geri kalan % 64,7'sinde ise 5 tüberküllü M3'e rastlandı. Byblos insanla-nnda % 23,5 oranında görülen M3'ün-I-4 planlı olma özelliği Beyazlarda % 62, Siyahlarda ve Sanlarda % 20 oranındadır. Bu yönden Byblos in-sanları Beyazlardan ayrılır, Siyah ve Sanlara yaklaşır.

Hipokonülid adı verilen 5 d tüberkül Byblos M3'lerinde oldukça iyi gelişmiştir. Eski Anadolu toplumlarında olduğu gibi Byblos'da da pd-ed bağlantısı vardır. Bu tür bağlantı Byblos M3'lerinde °k 27,2, Anadolu in-sanlannda ise % 30 oranında görülür. Her iki yörede yaşayan toplulukla-nn bu genetik özellik açısından yakınlıkları göze çarpmaktadır.

9. Üst Orta Kesici Diş (ıı'): 23 Byblos insanında korunmuştur. Üst orta kesicilerin yaklaşık I /3'ünde lingual yüzeyindelci marjinal mine kabartılan gözle görülecek biçimdedir (Resim: 5). Bazal tüberkül lingual yüzden pek ayırt edilmez. Oysa, Natufiyen insanlarında lingual yüzdeki bazal tüberkül belirgindir (Smith 1973). Evrim esnasında bu kabartının gi-derek belirsiz hale geldiği gözlenmiştir. ön dişlerde dişlere daha kuvvetli bir yapı kazandıran bazal tüberkül fosil atalarımızda oldukça yaygındı. Bazı Byblos üst orta kesicilerinde lingual yüzeyde kaideden tacın kesici kenarına doğru dikey olarak parmak biçiminde uzanan mine kabartılan vardır.

10. Üst Lateral Kesici Diş (I2): 3ı Byblos insanında korunmuştur. Sadece birkaç dişte lingual yüzeyde kürek biçimi oluşmuştur (Resim: 6). Eski Anadolu insanlarında da bu form pek yaygın sayılmaz. Patt'a (1962) göre, Beyazların ancak % 1,4'ü kürek biçiminde kesici dişlere sahiptir. Byblos lateral kesicilerin yaklaşık °A) 12,9'unda lingual yüzün kaide kısmında başlayan ve kök üzerinde de devam eden bir oluk görülür. Bazal tüberkül bazı dişlerde Orta-Doğu neandertallerinkini hatırlatacak ölçüde gelişme gösterir.

11. Üst Köpek Dişi (C'): 25 Byblos iskeletinde korunmuştur. Kaide tüberkülü lingual yüzeyde belirsiz bir kabartı oluşturur. Bazı köpek dişlerinde linguay yüzeyde mesial ve distal kenarlarda az çok gelişmiş mine kabartılan oluşmuştur.

12. Üst Birinci Küçük Azı Dişi (P'): 26 Byblos kafatasında korun-muştur. P' çiğneme yüzeyinde vestibüler tüberkül lingual tüberkülden daha hacımlıdır. Tacın vestübüler kenarı lingual kenara göre daha geniştir. Bu özellik modern insan toplumlarında oldukça sık rastlanır. 18 Byblos kafatasında P1'in kök sayısını belirleyebildik. Buna göre bir kişide tek kök, diğerlerinde ise iki kök belirlendi. Anadolu Madenler çağı insanlarının çoğunda P1 iki köklüdür. Oysa Pedersen (1949) Groenland Eskimolannda iki köklü küçük azı dişine % 10 oranında rastlamıştır.

13. Üst İkinci Küçük Azı Dişi (P2: 24 Byblos kafatasında korunmuştur. P1'in aksine lingual ve vestibüler tüberküller aynı hacımdadırlar. İncelediğimiz 21 Byblos erişkininden % 48'inde P1 > P2 formülünü belir-ledik; geri kalan % 52 kişide ise P1 < P2 ilişkisi bulunmaktadır. Şenyürek'e göre (1952b) günümüz insanlarında P' genellikle P2'den daha iridir. Kök sayısını 17 Byblos erişkininde belirleyebildik. Buna göre hepsinde P2 tek köklüdür. Ancak bazılarında kök ucu kısmına yakın ikiye ayrılır. Avusturya yerlilerinin P2'lerinde kök sayısı ile ilgili inceleme yapan Campbell (Şenyürek 1952) tek köklü dişlere % 82,8, iki köklü disleı e ise % 9,7 oranında rastlamıştir.

14. üst Birinci Azı Dişi (M'): 32 Byblos kafatasında korunmuştur. Diş tacı romboid yapıdadır. Çiğneme yüzünde ikisi lingual, ikisi vestübüler olmak üzere dört tüberkül bulunur. Hipokon diğer üç tüberkül kadar iyi gelişmiştir. Parakon ve protokon en hacımlı olan tüberküllerdir. Bazı Byblos dişlerinde parakonun orta kristası belirgin ölçüde gelişmiştir. Carabelli tüberkülünün değişik tiplerine ı Byblos kafatasında rastladık. Bazı azı dişlerinde hipokon kadar gelişmiş olan bu tüberkül sayesinde çiğneme yüzeyi daha da genişlemiştir. Byblos serisinin 6 çocuğa ait kafatasında Carabelli tüberkülü eğer M üzerinde görülüyorsa, aynı çocuğun m'si üzerinde de bulunmuştur. Natufiyen mezolitik çağ insanlannda da belirgin bir gelişme gösteren Carabelli formasyonu tesbit edilmiştir (Smith 1970.

15. üst ikinci Azı Dişi (M2: 33 Byblos insanında korunmuştur. Hipokonun çiğneme yüzeyinde M"dekine oranla daha küçük olduğu görülür. Byblos insanlarının % i8,3'ünde hipokon normal irilikte, %57,5'inde küçülmüş % 24,2'sinde de tümüyle kaybolmuştur. Hipokonun küçülmesi veya kaybolması diş tacını da etkilemiştir; üst birinci azıda görülen romboid form yerini üçgen formuna bırakmıştır. Bu disto-lingual tüberkülün gösterdiği küçülme ve kaybolma süreci yeni bir olay değildir; nitekim Smith (1973), aynı durumu Natufiyen insanlannda da belirlemiştir. Öte yandan Senyürek (1952b) eski Anadolu insanlarının aşağı yukarı yarısında hipokonun M2 çiğneme yüzeyinde bulunmadığına işaret eder. Byblos insanlarının hepsinde üç köklü M2'ye rastlandı.

16. Üst üçüncü Azı Dişi (M3): 20 Byblos erişkininde korunmuştur. Hipokon M3'ün çiğneme yüzeyinden büyük ölçüde kaybolmuştur. Diş tacı bu durumda üçgen formundadır (Resim: 7).

Tablo: VI'da 20 yaş dişinin Byblos ve eski Anadolu insanları nda bu açı - dan gösterdiği varyasyon belirtilmiştir.

TABLO: VI. Byblos ve eski Anadolu Toplumlarında Hipokonum M 3'un Çiğneme Yüzündeki Görülme Sıklığı (%)

Tablo: VI'dan da izlenebileceği gibi, hipokon M3'ün çiğneme yüzünde çoğu kez bulunmamaktadır. Hipokonun kaybolma durumuna eski Anadolu insanlannda Byblos toplumundan daha sıkça rastlanmaktadır. Çağdaş insan gruplarında M3 taç biçimi yönünden oldukça değişkendir. İncelediğimiz Byblos erişkinlerinde normal bir azı görünümünde olduğu halde, bazı Orta-Doğu toplumlarında (örneğin Mureybet neolitik serisi) hipokon ve metakonun kaybolmasıyla diş tacı adeta bir üst küçük azı dişi görünümünü almıştır. Taçlan mesiodistal yönde belirgin bir yassılaşma gösteren Byblos erişkinlerine sık sık rastladık (Resim: 8). Bu durum, dişin çene üzerinde normal gelişmesini yapabileceği bir alan bulamamasından da kaynaklanmaktadır. Evrim esnasında alt ve üst çenede ağırlıklı olarak ön arka yönde bir kısalma (küçülme) süreci izlenmiştir. Diş boyutlanndaki değişmenin çenelerdelci bu küçülme sürecine uyum sağlamakta gecikmesi zaman zaman diş formunda ve dişin çene kemerindeki erüpsiyon tarzında bazı anormalliklerle kendini yansıtmaktadır.

An dişlerinin oklüzal yüzlerinde temel tüberküllerin yanısıra ek tüberkülcüklerin de kendini göstermesi diş çiğneme yüzeyine daha karma-şık bir görünüm kazandırmaktadır. Byblos üçüncü an dişlerinde bununla ilgili örneklere az da olsa rastlandı.10 Byblos erişkininde M3'lerin köklerini araştırdık. Üç bireyde üç köklü, dört bireyde lingual ve disto-vestibüler kökler kaynaşmış, üç bireyde ise her üç kök tümüyle kaynaşarak konik bir form almıştır. Byblos erişkinlerinin%8o'inin üst azılannda irilik ilişkisi M > M' > M3 şeklindedir. Geri kalanlar da ise bu formül ya M' > M3 > M' ya da M' > M' > M3 olarak karşımıza çıkar.

III. özet ve Sonuç

Lübnan'ın aşağı yukarı 40 km kuzeyinde Akdeniz kıyısında işlek bir liman olarak tarih boyunca çeşitli uygarlıklara hizmet veren Byblos antik kentinin Kalkolitik çağla yaşıt nekropolünde 205 küp-mezar gün ışığına çı-karıldı. ölülerin çömelmiş konumda bazen tek, bazen de çok yakınlarıyla birlikte konuldukları bu küpler içinde madenlerden ve kıymetli taşlardan yapılma çeşitli süs eşyaları, ölü hediyeleri ve tahıllar ele geçti. 53 bireyden oluşan iskelet serisinde süt ve sürekli dişler morfolojik açıdan incelendi. Anadolu ve Orta-Doğu'da yaşamış bazı çağdaş toplumların dişleriyle karşılaştırmalar yapıldı. Süt dişlerinden kesici ve köpek dişleri lingual yüzeylerindeki rölyefleriyle modem insanlara büyük benzerlik gösterirler. Süt molerlerinde oklüzal yüzdeki tüberkül sayısı ve olukların planı Byblos insanlarının modern çizgide olduklarını akla getirir. Dryopithecus diş planı sadece alt birinci azı dişinde korunmuştur. Ikinci azı dişinde ise daha ziyade dört tüberküllü + planı egemendir. Byblos sürekli molerlerinde gözlemlediğimiz bu özellikler günümüz insanlarını da simgeler. Üst molerlerde hipokon önden arkaya doğru giderek küçülme ve yok olma sürecini yansıtır. Carabelli tüberkülü üst ikinci süt azı ile üst birinci sürekli azı dişlerinde genellikle iri bir tüberkül olarak karşımıza çıkar. Sonuç olarak, Byblos Kalkolitik çağ insanlarının dişlerinde bir yandan, uzak atalarımızın bazı izlerini bulurken, diğer yandan tüm insan ırklarında evrensel olarak izlediğimiz gelişme sürecinin tipik örneklerini görmekteyiz.

Figure and Tables