Çanakkale’nin güney-doğusunda yeralan Bayramiç, çevresinde birçok antik yerleşim yerinin bulunmasıyla önemli bir konuma sahiptir. Bölgedeki prehistorik döneme kadar inen yerleşmeler ise Dor-Göçleri sonrasında yoğunlaşır [1]; Schliemann’ın Troia’yı keşfiyle de bu yörede ilk araştırmalar başlamış olur[2] (Çizim. I). Bayramiç’in güney-doğusunda Skamandros (= Kara menderes) un bir kıvrımı içindeki Kızılköy’ün yörede eski bir yerleşim yeri olduğu, makalemin konusunu içeren mezar steliyle doğrulanmış durumdadır. Schliemann’ın gezdiği üçgen alanın ortasında kalan köyde bazı sikkelerin de elegeçmiş olması bunun diğer bir kanıtıdır. Stel, Köyün Yeroluk yöresinde araştırılmamış yıkıntılar[3] yakınındaki kendisine ait tarlada N. Yılmaz tarafından bulunmuş ve köydeki evinin bahçesine taşınmıştır. Sonra Çanakkale Müzesine aktarılmıştır.
Yapıtın blok alt genişliği : 0.31 m.,
üst genişliği : 0.28 m.,
yan yüksekliği : 0.49 m.,
alt tabla yüksekliği : 0.06 m.,
alt kalınlığı : 0.20 m.,
üst kalınlığı : 0.15 M.,
figür yüksekliği : 0.30 M.
yardımcı figür yüksekliği : 0.15 M. ve
kabartma yüksekliği : 0.04-5 m., dir.
“Naiskos Tipli Steller” kümesi[4 ]içinde yeralan mezar kabartması, ince tanecikli, grimsi beyaz mermerdendir. Stelin sağ üst bölümü ve sağdaki sütun ile sol sütun başlığı kırık, seyredene dönük olan kadının başı boynuyla birlikte, sol kol ve eli, sağ kolun dirsekten aşağısıyla eli sağ bacağında dizinin biraz üzeri yıpranmıştır. Bu kırık ve yıpranmalar yanında kadın figürü genelde iyi durumdadır; sağındaki ikinci bir figür ise tümden kazınmıştır.
Stelin arkası kabaca bırakılmış, salt alt kenar biraz düzeltilmiştir. Blokun sağlam kalan sol kısmından görülebileceği gibi, yan yüzlerde aşağıda sütun aldıklarından, yukarıda başlığa kadar olan alan düzleştirilerek boş bırakılmış, başlık düzeyine ise benzerinin diğer yanda da olduğunu söyleyebileceğimiz ince bir silme yerleştirilmiştir (Resim. II). Kabartma blokunun alt kısmı da biçim ve işlev yönünden değişik bir yapı gösterir. Stellerin büyükçe bir kısmında görülen, toprağa gömme amaçlı çıkıntı[ 5] stelimizde olmayıp, bunun yerine alt kısımda bağlantıyı sağlamaya yönelik dikdörtgen şeklinde iki dubel deliği bulunmaktadır[6].
Kızılköy Steli’nin tamamlanmasına gelince: önyüzde alanı sınırlandıran iki korint tarzı sütun, üstteki dar bir arşitravla, yanlarda ve ortada akroterleri olan basık üçgen alınlıklı bir üst yapıyı taşımış olmalıydı [7].Bu
alan içinde blokun orta ekseninden biraz sağa doğru kaymış kadınla [8], onun sağında bir başka figür yeralır[9] (Resim. I). Varlığını ancak zemin üzerindeki izinden anlayabildiğimiz olasılıkla bir hizmetçi kızla ilgili tek ipucu sağ ayağı ucundan yukarıya doğru çıkan giysi parçasıdır [10], buna ilişkin ikinci kanıt ise asıl figürle birlikte hafifçe yükseltilmiş bir altlık üzerinde gösterilmesidir [11]. Çünkü stellerde figürler ya altlık üzerinde ya da doğrudan zeminde durmakta [12], aynı stelde altlık üzerinde ve zeminde ayrı ayrı duran örnek ise bulunmamaktadır.
Ortadaki kadın ayaktan kalçaya kadar hafif bir yay çizen sol bacağı üzerinde durur. Sağ bacağını dizden büküp, hafifçe yana ve geriye doğru atarak ayağının ucuna basmış sol elini kalçasına dayayıp, sağ eliyle bacağı üzerindeki giysiyi tutmuştur. Üzerine bir khiton ve kalın bir tomar halinde sol omuzdan sağ kola sarkıtılmış, ucu sol el altından aşağıya dökülmüş bir himation giymiştir. Hareket yönünden başın sağına döndürülmesine karşın, üst gövdenin duran ayağa, kalçaların ise bunun tersine döndürülmüş olması, figürün rahat bir duruşta olmadığını gösterir. Bu duruş mezar stellerinden çok, serbest yontularda yakın benzerini bulur[13]. Buradan, stelimizdeki kadının özde bir kabartmadan değil, bir serbest yontudan esinlenerek işlendiğini düşünmemiz gerekir.
Kabartmamızdaki kadında iki bacak arasında kalan giysi kıvrımları birbirinden oyuklarla ayrılmıştır. Üst gövde kıvrımları fazla hareketli değildir; karın ve sağ kol üzerindeki katlanmalar abartılarak gösterilmiş, böylece özgün bir kıvrım yöntemi oluşturulmuştur (Resim. III).
Stelimizdeki kadın değişik bir tipe sahiptir: Bu, kadının sol ayağında başlayan ve yukarıya doğru gerilen gövde hareketi ile sağ bacağın geriye ve yana açılmasıyla destek kazanmış, sağ elle manto altından yukarıya doğru çekilen giysi diğer kolun eline dolanmış ve ucu aşağıya doğru sarkıtılmış olarak gösterilmiştir. Çok yakın benzerlerinin olmayışı tipolojik açıdan ayrıntılı karşılaştırmaları engellemektedir. Bununla beraber aşağıda aralarında bazı ortak yanların gösterilebileceği örneklerle genelde tipolojik ilişkiler kurmaya çalışacağız:
Tanımladığımız tipin kökende erkene giden bazı örnekleri bulunmaktadır [14] . Bunlarda stelimizdeki kadının aynı tipi kullanılmamasına rağmen, giysinin bir bacağın üzerinden yukarıya çekilmesi ortak benzerlik olarak görülmektedir[15]. Ancak bu tip İÖ. IV. yy. da yaygın şekilde kullanılmamıştır[16]. III. yy. sonuna tarihlenen Priene’den bir terakotada aynı hareket uygulanmış, giysi, kol bacak üzerinden sarkıtılarak tutulup, yukarıya çekilmiştir [17] . Theangela terakotalarının bazılarında giysi elin biriyle tutulup çekilmişse de diğer el -stelimizden farklı olarak- baş üzerindeki hydriayı taşır durumda verilmiştir[18]. İstanbul Beyazıt’tan bugün İst. Ark. Müz. deki kabartmada, üzerinde gölgelik bulunan kadın da duruş açısından stelimizle aynı özelliktedir[19]. II. yy. başlarına tarihlenen bu stelin hareketli ayakla kollarının durumu bizimkinin tipini yansıtır. Pfuhl-Möbius’a göre II. yy. ilk çeyreğinden olması gereken İzmir yapımı
stelde ise, aynı tipin farklı bir yorumu uygulanmıştır[20]. Giysinin bacak üzerinden tutulup çekildiği Milet Stelinde[ 21] diğer elin durumu İzmir steline benzemektedir. Dardanel mezar kabartmasındaki figürle stelimizdeki kadın arasında da tip benzerliği bulunmaktadır[22]. Giysi tutan elin durumunun biraz farklı olmasına rağmen, diğer yönleri yakınlık gösterir. Pfuhl- Möbius’un II. yy. ilk yarısına tarihlediği kabartmanın stelimizle aynı yöreden olması bu yaklaşımı kuvvetlendirmektedir. Myrina’dan II. yy. ortasından hemen önceye tarihlenen terakotada bu kez giysi sol elle tutulmuş, diğer el ise karın üzerine konulmuştur[23]. Aynı tipe sahip Berlin’deki Priene Sunağı kadın yontusuyla da stelimizi karşılaştırabiliriz [24]: Gerek bacakların durumu ve gerekse giysi tutan sağ el bizimkine büyük benzerlik gösterir. Priene’den bir figüründe de sağ elin manto altından giysiyi tutması kabartmamızdaki kadına benzer [25]. Ancak II. yy. ortalarına tarihlenen bu terakotanın sol kol yapısı Kızılköy Steli’nden biraz farklıdır. Sol eli kırık Herakleion’daki yontuda hareketli bacak üzerinde sağ elle tutulan giysi yukarıya doğru çekilmiştir[26]. II. yy. ortalarına tarihlenen bu kadınla stelimizdekini aynı tipin değişik iki yorumu olarak düşünebiliriz. Hareket yönünden kabartmamızdaki kadına benzer yapı gösteren bir terakota da Troia’da elegeçmiştir [27]. II. yy. içine tarihlenen bu rahibenin de bir eliyle mantoyu çekmiş olmasına rağmen, diğer eli değişik durumdadır. Samos’da bulunan bir kabartmadaki figürlerden soldan ¡kincisinin duruşu stelimize yakınlık gösterir[28]. II. yy. a tarihlenen kadının gövde hareketi kolun öne alınarak givsiyi tutmasıyla da vurgulanmıştır. Aynı dönemden benzer tipli yontular üzerinde bu şema küçük farklılıklarla yinelenmiştir [29]. Gövde hareketi, özellikle bacakların duruşu ve gövdenin sağa dönük yapısı yönünden stelimizdeki kadına benzer bir yontu da Samos Heraion’da bulunmuştur[30]. II. yy. ortalarından sonraya tarihlenen Kos yontusu ile de kabartmamızdaki kadın arasında bir hareket benzerliği vardır[31]. Yüzyılın III. çeyreğinden Torbalı Kümesi’ndeki önde duran kadının gerek giysi tutan el, gerekse sol kolunun durumu stelimizle yakın bir ilişki gösterir[ 32]. Aynı yapının uygulandığı bir başka fıgürin de Myrina’dandır [33]. II. yy. ın son çeyreğine tarihlenen bu heykelcik geleneğin sürdürüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Hellenistik dönemin sonuna tarihlenen Emathias Tykhesi’nin alt gövde hareketi ve iki bacak arasında aralıklı dizilen giysi kıvrımları da stelimizle karşılaştırılabilir [34]. Bizimkiyle gövde ve kol hareketi yönünden bazı benzerlikleri bulunan Bostancı Steli I. yy. a tarihlenmektedir[35]. Gövde hareketi değişik olmasına rağmen, İzmir Ark. Müz. deki orijinalinin 160 civarına tarihlendiği[ 36] Magnesiah Polla Valeria’nın da sağ kolunun duruşu kabartmamıza benzer biçimde işlenmiştir[37]. Bizimkinde dirsekten bükülerek bele yaslanan kol, I. yy. II. çeyreğine tarihlenen Polla Valeria’da yukarıya doğru kaldırılmış olmalıydı[38].
Yukarıda Kızılköy Steli ile ilgili tipin gelişimini tarihi bir dizin içerisinde saptamaya çalıştım. Bunu özetleyecek olursak: Genelde gövde hareketi ve onu destekler durumdaki kolların yapısıyla oluşturulan tip, özellikle ÎÖ. II. yy. içinde benimsenmiştir. Giysinin elle tutulduğu örnekler erkene gitmekte ise de, kesintisiz uygulandığı dönem bu yüzyıldır. Tipin ana özelliği olan, elin birinin, çoğunlukla sağdakinin, bacak üzerinden getirilerek mantoyu tutup çekmesi temel yapısına bağlı kalındığı halde, diğer kolun farklı duruşlarıyla ara tipler oluşturulmuştur. İlkin İÖ. III. yy. da kullanılmaya başlanan bu yapı, İÖ. II. yy. da yaygınlaşmış, daha sonra da bazı değişikliklerle sürdürülmüştür. Kızılköy Steli’nde görülen kadın tipi genelde mezar kabartmaları üzerinde yaygın değildir. Bu daha çok İÖ. II. yy. ilk yansında gerçekleştirilen büyük yontulardan kaynaklanmış olmalıdır. Priene Sunak figürü ile olan yakın tip benzerliği bu düşüncemizi kanıtlar niteliktedir[39].
Bunun sonucunda Kızılköy Steli’nin yapıldığı dönemi tipolojik yönden yaklaşık olarak İÖ. II. yy. içerisinde sınırlandırmış oluyoruz. Bu sonucun gerçeklik durumunu şimdi de stilistik açıdan kanıtlamaya çalışalım:
Kabartmamızdaki kadının giysi kıvrımları biçim yönünden de az sayıdaki örnek üzerinde izlenir. Bu nedenle stelin tarihini stil yoluyla saptayabilmek için hareketin özellikle gözönünde tutulması zorunludur. Kadının tip bakımından serbest yontulardan etkilendiğini belirlememizin doğal sonucu olarak, bu figürü hareket açısından da ilkin yontularla karşılaştırmamız yerinde olacaktır. İlk örneğimiz Bergama 54 yontusudur[40]. Her iki kadında da gövde dış hatlarından geçirilmiş yaylar egemendir. Bergama 54’de kalça stelimize göre dışa daha fazla taşırılıp, üst gövde bunun ters yönüne döndürülürken, bacakların oradaki esnek yapısı Kızılköy Steli’nde biraz daha durgunlaşmıştır. Yontunun bacakları arasındaki plastik ve sayıca çok kıvrımlar değişik derinliklerde kanallarla ayrılmıştır; bu olgu bizimkinde açıklıkla bozulmuş, yüzeysel bir yapıda parçalanarak, etkileyiciliğim, doğallığını ve dökümlülüğünü tümüyle yitirmiştir. Duran bacak üzerinden kademeli olarak inen giysi kıvrımları da bu gidişe koşut, daha az plastiktir; ayak bileğini örten “U” biçimli iç-içe iki kıvrım stelde derin kanallarla ayrılıp parçalanarak yine yapay bir görünüme dönüşmüştür. İÖ. 170’li yıllara tarihlenen Bergamah kadın, görülüyor ki giysinin kıvrım düzeni ve stil yönünden Kızılköy Steli’ndeki kadına ancak öncülük yapmış olabilir.
Kızılköy Steli’ndeki kadın tipinin gerek hareket ve gerekse kıvrım açısından en yakın benzeri, son vıllarda erkene verilmek istenen Priene Sunağı kadın yontusudur[41]. Prieneli kadında sol ayaktan başlayan yay bele kadar çıkmış, ikinci bir yay ise üst gövdeyi sınırlandırmıştır. Aynı özellikler stelimizdeki kadında da görülür. Bergama 54 yontusunda ve Kızılköy Steli’nde sürdürülen üst göv'denin döndürülmüş şekli, Prieneli kadında dikleşmeye başlamıştır. Priene Sunak figüründe hareketli bacağın iki yanını sınırlayan kati, dökümlülükten uzak giysi kıvrımlar, bacaklar arasındaki aralıklı ve yüzeyselleşerek dizilen kıvrımlar, stelimizdeki kadınla yakın bir birlik içindedir. Bergamalı kadında duran ayak üzerinde görülen “U'' biçimli iç-içe ve dik kıvrımlarla zenginleştirilmiş kıvrım düzeninin Kızılköy Steli'nde tümüyle parçalanarak birbirinden ayrıldığına değinmiştim; bu yapı Prieneli kadında nitelildi bir yontu olmasının sonucu, sanki Bergama 54’le stelimiz arasında bir bağ oluşturur gibidir. Benzer durum iki bacak arasındaki stelimize göre plastik ve az parçalanmış kıvrım tomarında da izlenir. Ancak Bergamalı kadında omuzdan atılan burulmuş giysi tomarı stelimizde gevşemeye başlamış, Prieneli kadında ise açılarak, yanyana dizili yüzeysel bir yapıya dönüşmüştür. Bu yontu ile stel arasında yakın İlişki giysi tutan kol üzerinde kol boşluğuna düşen kat kat kıvrımlarda en büyük kanıtını bulur. Bu yapıda benzer kıvrımlar stelde daha plastiktir. Giysideki bazı farklılıklara karşın, hareket Kızılköy Steli'yle Prieneli kadın arasındaki bağlantıyı vurgular niteliktedir. Belirtilen özellikler nedeniyle stelimiz Prieneli kadına çok yakın bir tarihten, ondan az önce yapılmış olmalıdır [42].
Stelimizdeki kadının hareketini geliştirerek sürdüren bir örnek de Samos Heraion'da bulunan kadındır [43]. Ellerin değişik durumunun neden olduğu tipolojik ayrılığa rağmen, orada da bacağın biri üzerine basılmış, diğeri hafifçe dizden kırılarak yana açılmıştır. Hareketsiz bacağın dış konturuyla çizilen yay, stelimizde Samoslu kadına göre daha belirgin biçimdedir. Aşırı hareketli yapı bizi Bergama 54 nolu kadın yontusuna götüreceğinden[44] Samoslu kadın stelimizi bu yönüyle aşmış olmalıdır. Bu geçliği ayrıca iki bacak arasındaki kıvrımların sayısal azlığı, aşırı oyulmuş ve parçalanmış yapısı da kanıtlar. Bu gelişim Koslu kadın yontusunun stiliyle açıklıkla sürdürülmüştür [45]. Samos yontusunda saydığımız hareket ve kıvrımlarla ilgili özellikler burada daha ileriye götürülmüştür. Bacakların duruşu ve alt kısımdaki kıvrımlar gözönüne alındığında Kızılköy Steli’nden geçliği de kolayca anlaşılır. Samos ve Kos yontularının stilini geliştiren Kleopatra ise dikleşen gövde ve tekdüze kıvrımlarıyla İÖ. II. yy. 30’lu yıllarının stilini yansıtmaktadır[46].
Kızılköy Steli’ndeki kadının serbest yontularda izlediğimiz stilini, şimdi de kendi türünden örnekler üzerinde saptamaya çalışalım:
İlk karşılaştırmayı aynı yöreden Pfuhl-Möbius’un İÖ. II. yy. ilk yarısına tarihlediği Dardanel Steli ile yapmak yerinde olacaktır[47]. Bu yapıtlar arasında gerek tip, gerekse giysinin alt bölümü ve bacaklar üzerindeki kıvrım yapısı, omuzdan inen giysi tomarının işlenişi, sağ kol üzerindeki kat kat gösterilen kıvrımlar açısından büyük benzerlikler izlenmektedir. Her iki stelin de aynı bölgeye ait olması aralarındaki ilişkiyi çoğaltmaktadır. Yörede ileride bulunacak yeni stellerle zenginleşecek örnekler, belki de yöresel ilişkileri atelye ilişkileri boyutlarına ulaştırabilecektir. Dardanel Steli kadınında omuzdan atılan giysi tomarının doğal bir yumuşaklık içinde bükülüşü ve bacaklar arasındaki kıvrımların Bergama 54 yontusu geleneğinde plastik işlenişi, stelimizden az erkene verilmesine ışık tutar. Bunu her iki kadının benzer bir harekette olması da doğrulamaktadır. Manto üzerindeki kıvrımların değişik yöntemlerle işlenişi çelişkisini ise ancak nitelik ve atelye ayrımıyla[48] açıklayabiliriz.
Aynı tip kadın figürüne sahip Smyrna Steli ise kabartmamızdan geç olmalıdır[49]. Pfuhl-Möbius’un İÖ. II. yy. ilk çeyreğine tarihlediği Smyrna Steli kadını duruş ve hareketiyle Kızılköy Steli’ne benzemekte, incelmiş sicim biçimli birbirine koşut şematikleşmiş kıvrım yapısına göre belki yüzyılın ortasını da aşmaktadır. Genelde saptadığımız bu geçliği ayrıntıda, giysi çeken elin oluşturduğu tekdüze kıvrımlar, omuzdan atılan tomarın gevşek yapısı, sol elden inen giysi parçasının sayıca azalmış ve şematikleşmiş kıvrımları kanıtlar niteliktedir.
Steller arasında yaptığımız bu karşılaştırmamız da, Kızılköy Steli’nin yukarıda yontular ışığında saptadığımız tarihini doğrulamış, bunun Dardanel ve Smyrna Stelleri arasında İÖ. II. yy. ortalarına doğru yapılmış olabileceğini bir kez daha göstermiştir.
Kabartmamızın gerçekten de İÖ. II. yy. ikinci yansı içine indirilemeyeceğini Efes’de bulunan nitelikli bir stelle yapacağımız karşılaştırma da ortaya koyacaktır[50]. Buradaki kadında bacaklar arasındaki kıvamlar artık metalik sert bir yapıya dönüşmüş, doğal kumaş yumuşaklığı kaybolmuştur. Ayrıca gövde esnek duruşundan sıyrılıp, dikleşmiştir. Bu özde değişikliklere sahip Efes Steli, İÖ. II. yy. son çeyreği başlarında stelimizden apayrı bir stil döneminin temsilcisidir.
Kızılköy Steli’ndeki bazı kıvnm özelliklerine Basel’dan İÖ. I. yy. başlarına verilen bir stelde de rastlamaktayız[51]. Buradaki kadında hareketsiz bacağın bileği üzerinde kümelenen “U” biçimli ve bele yaslanan elin ucundan aşağıya sarkan demet kıvrımlarıyla stelimizdeki kadınınkiler şeklen birbirine benzer. Ancak, Basel’lı kadının bu benzer gözüken kıvrımları yüzeysel sert ve katı oluşlarıyla özde farklıdırlar ve iki yapıt arasındaki zaman aralığı hareket ve duruşlarındaki değişiklikle de belgelenir. Ayrıca, kabartmamızda iki bacak arasındaki kıvamlar oyuk kanallarla ayrıldığı halde, orada kıvrım sırtları kalın ve birbirine yakın tutulmuş, zeminle ilişki de gözönüne alınarak yapay bir derinlik amaçlanmıştır. Elden inen giysi tomarının şematik yapı kazanmış kıvrımları Kızılköy Steli’ne göre daha yahn ve tekdüzedir.
Tipolojisi ve yapılan stilistik karşılaştırmalar gösteriyor ki, yöresel atehe özellikleri de gözönüne alındığında, Priene Sunağı kadın yontusu ve Dardanel Steli ile olan yakın benzerliği sonucu, Kızılköy Steli için İÖ. II. yy. ortalarına doğru bir tarih en uygun olmalıdır.
KISALTMALAR
Çalışmam sırasında büyük ilgi ve desteğini gördüğüm Hocalarım, başta Sayın F. Işık olmak üzere, Sayın E. Atalay ve özellikle Sayın A. Yaylah’ya burada teşekkür etmek istiyorum.
Metinde, Alman Arkeoloji Enstitüsü yayınlarındaki yaygın kısaltmalar dışında aşağıdaki kısaltmalar kullanılmıştır:
Alscher, Hellenismus | : L. Alscher, Griechische Plastik Band IV. Hellenismus (Berlin 1957). |
Horn, Gevvandstatuen | : R. Horn, Stehende VVeibliche Gevvanstatuen in der Hellenistischen Plastik (RM. 2 Erg.-H 1931). |
Horn, Samos | : R. Horn, Samos XII; Hellenistischc Bildwerke auf Samos (Bonn 1972). |
Linfert, Kunstzentren | : A. Linfert, Kunstzentren Hellenistischer zeit, Studien Anvveiblichen Gewandfiguren (\Viesbaden 1976). |
Pfuhl-Möbius, I, II | : E. Pfuhl-H. Möbius, Die Ostgriechischen Grabrelicfs I, II (1977)- |