ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

E. Füsun Alioğlu

Kadir Has Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü, İstanbul/ TÜRKİYE

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Mimarlığı, Mimar Sinan, Şehzade Mehmet Camisi, Şehzade Mehmet Külliyesi, Modüler Tasarım.

Giriş

Osmanlı klasik dönem mimarisi, özellikle de Mimar Sinan yapıları üzerine çok sayıda çalışmalar yapılmıştır. Bunların bir bölümünde, Sinan camilerinde modüler yaklaşım ya da oransal sistemler olup olmadığı sorgulanmıştır. Özellikle de Batı dünyasına ait oransal sistemlerin Sinan yapılarında varlığı tartışılmıştır. Örneğin, H. Kemali Söylemezoğlu, quadratur sistemi ile Eminönü Rüstem Paşa Camisi[1] ve Edirne Selimiye Camisi’ni[2] incelemiştir. Bu bağlamda, Söylemezoğlu, imparatorluğun merkezine uzak noktalarda gerçekleşen imar faaliyetlerine Mimar Sinan’ın bizzat dahil olamayacağını ve ancak geometrik bir düzenin uygulanması ile bu tasarımların gerçekleşebileceğini düşünmektedir[3] . S. Gülzar Haidar ve Hatice Yazar da Şehzade Mehmet Camisi’nde quadratur sistemini sorgulamıştır[4] . Atilla Arpat[5] , Tanju Cantay[6] incelemelerinde modül ve ebcet hesabını dikkate almışlardır. Doğan Kuban, Sinan yapılarında baldaken ve birim kubbe üzerinden açıklamaları tercih etmiş, kubbe kullanımının tasarıma modüler bir boyut kazandırdığını, böylelikle kubbeye bağlı taşıyıcı sistemlerin ve mekânsal tasarımın oluştuğunu belirtmiştir[7] . Nüket Tuncer, Mimar Sinan yapılarında altın oranın ...yapının bazı bölümlerinde tesadüfen görülen bir orantı dikdörtgeni olmadığı, yapıların daha planlama aşamasında kurgusunu belirleyen, yapı bölümlerinin, ana kubbenin ve yapının tümünün boyutlarının belirlendiği φ oranlı bir kareler sisteminin doğal bir sonucu... olduğu kanaatindedir[8]. Bu genel çalışmaların yanı sıra Mimar Sinan yapılarında, Neslihan Sönmez[9] alt sıra pencerelere, Berrin Alper,[10] sütunlara ilişkin oransal çalışmalar yapmışlardır. Alpaslan Ataman, Osmanlı külliyelerini Göz, Cetvel ve Avlu kabulleri çerçevesinde açıklarken, “Göz”ün kubbeli bir birim modülü içerdiğini ve tüm kapalı mekânları tanımladığını belirtir[11]. Nil Köroğlu, Sinan’ın üç yapısını, Mihrimah Sultan Camisi, Süleymaniye Camisi ve Kılıç Ali Pasa Camisi’ni analitik olarak sorgulayarak, geleneksel ölçü birimi “Zira”yı da dikkate alarak, modüler sistemin, taşıyıcı sistem ve taşıyıcı sistemin yapı elemanlarındaki yansımalarını incelemiştir[12].

Bu çalışmada, bir Mimar Sinan yapısı olan Şehzade Mehmet Camisi analitik olarak incelenecektir. Yapının EMR Mimarlık [13] tarafından çağdaş teknolojiler ile elde edilmiş kapsamlı rölövesinin yanı sıra alan incelemeleri ile bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, Şehzade Mehmet Camisi, Doğan Kuban’ın baldaken ya da kubbe birimi modül kabul eden yaklaşımı çerçevesinde, rölövenin sunduğu olanaklar ile derinlemesine ele alınmış, çeşitli çizimler eşliğinde bazı sonuçlara gidilmiştir.

Şehzade Mehmet Külliyesi

Şehzade Mehmet Külliyesi (1543-48), Tarihî Yarımada’nın önemli bir noktasında yer almaktadır. Külliye, Valens (Bozdoğan) Kemeri ile dönemin Fatih Külliyesi’ne uzanan yolu arasında konumlandırılmıştır. Külliyenin kent içindeki yerinin, önceki selatin camisi olan Yavuz Selim Külliyesi’nden daha görkemli olması tarihçiler arasında tartışma yaratmaktadır. Şehzadeler adına mescit dahi inşa edilmeyen bir ortamda, ölen bir şehzade için konumu ve mimarisi ile böylesine abidevi bir külliye yaptırılması sorgulanmaktadır. Bu bağlamda, külliye yapımının Kanuni için başlatıldığı ancak çok sevdiği ve ilk oğlu olan Şehzade Mehmet’in ölümü sonrasında ona adandığı görüşü vardır[14]. Nitekim caminin hünkâr mahfili düzenlemesini de içermesi bu yaklaşımın bir kanıtı olarak görülebilir.

Şehzade Mehmet Külliyesi cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, tabhane, ahırlar, kervansaray ve Şehzade Mehmet Türbesi’nden oluşur. Külliyenin yerleşme düzeninde bilinçli bir asimetrik planlamanın söz konusu olduğu düşünülmektedir[15]. Kuran’a göre, burada özellikle yerleşme düzeninde, Amasya ve Edirne II. Beyazıt külliyelerinin üç eksenli şeması yerine iki eksenli bir yapılaşma düzeni tercih edilmiştir (Şekil 1, 2). Külliye, bir yanda cami, türbe diğer yanda medrese ve imaret olmak üzere iki eksenli bir tasarım olarak tanımlanmaktadır[16]. Kuban ise külliye biçimlenmesinin Fatih Külliyesi yerleşme ilkelerine göre olduğu fikrindedir[17].


Şehzade Mehmet Külliyesi konumu irdelendiğinde, özellikle tarihsel haritalar, arazinin mevcut verilerinin kısıtlamaları içinde bir tasarımın gerçekleştirildiğini göstermektedir. Arazi, Fatih Külliyesi arazisinin olanaklarına sahip değildir. Başka bir deyişle külliyeyi oluşturan tüm yapılar tanımlanmış bir geometrik düzeni içerebilecek uygun bir parsel üzerinde yapılanmamıştır. Bu nedenle, cami ve türbeler bir dış avlu içinde yer almış, medreselere geçiş bu dış avludan yapılmıştır. Ancak, imaret, sübyan mektebi, tabhane ve kervansarayın dış avlu ile doğrudan ilişkisi kurulmamıştır. Külliye, kuzey doğuda Valens (Bozdoğan) Kemeri’ni sınır kabul etmektedir. Diğer üç yönde ise sokaklar arasında kalmaktadır. Külliyenin inşa edildiği dönemde bu sokaklardan en önemlisi, kuzeybatıda yer alan, günümüzdeki adı Şehzadebaşı Caddesi olan ve Fatih Külliyesi’ne uzanan yoldur. Kuzeybatıdaki Atatürk Bulvarı bilindiği gibi 20. yüzyılda açılmış bir caddedir. Diğer sokaklar ise 16. yüzyılın özelliklerini taşımaktadır. Burmalı Mescit Sokağı, Dede Efendi Sokağı, Şehzade Cami Sokağı 16. yüzyılda da mevcut olmalılar. Çünkü bu sokaklardan külliyeye yapım aşamasında tasarlanmış olan girişler (KG1-KG7) vardır (Şekil 3, 4).


Tabhane, dış avludan kopuk olarak, Dede Efendi Sokağı’nın güney doğusuna inşa edilmiştir. İmaretin girişinin de Dede Efendi Sokağı’ndan yapılmış olması sokak örüntüsünün 16. yüzyıldaki durumuna ilişkin önemli bir göstergedir. Kuşkusuz bu noktada yapıların işlevlerinin de gözetildiği açıktır. İmaretin kamuya açık işlevinin özel bir sirkülasyon yaratacağı düşünülerek eğitim ve dini işlevlere ait dış avlu ile sadece komşuluk ilişkisi içinde olmuştur. Böylelikle, Külliye bir taraftan klasik Osmanlı külliyesinin içe dönük yapılanma özelliğini korumuş, diğer taraftan mevcut sokakları reddetmeyen biçimde konumlanmıştır.

Külliye dış avlu giriş kapılarının (KG1-KG7) yeri de konumun niteliğini yansıtmaktadır. KG1 Kapısı gerek tasarımı gerekse konumu ile en prestijli kapı niteliğindedir (Şekil 5). Çünkü dönemin önemli yolu olan Şehzadebaşı Caddesi’ne açılmaktadır. KG 1 kapısı, Cami iç avlusunun (Şadırvan avlusu) ana kapılarından A1 ve A2 kapılarına bağlanır. Külliye giriş kapıları ile iç avlunun ve harimin girişleri arasında, tasarımın başından itibaren yolların var olduğu söylenebilir. Nitekim Alman mavilerinde yer alan yol hatları günümüze değin varlıklarını sürdürmüştür (Şekil 6).


İç avluya (Şadırvan avlusu) giriş A1-A3 kapıları ile sağlanır. Harime ana giriş iç avludan C1 kapısı ile yapılır. Ayrıca dış avludan harime C2 ve C3 kapıları ile de ulaşılmaktadır. Külliye girişlerinin iç avluya ve harime girişlerle ilişkisinin tasarlanmış bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Şehzade Mehmet Külliyesi’nin bu konumlanma özellikleri, arazinin ve mevcut sokak dokusunun doğal sınırlarına bağlı bir yapılaşmanın zorunluluk olduğunu göstermektedir. Bu noktada Mimar Sinan, işlevlere bağlı olarak da bir külliye tasarımı oluşturmuştur. Başka bir deyişle, Sinan, cami ve türbeyi dış avlu içinde tutmuş, medrese bağlantısını dış avludan yapmış, ancak farklı kullanımları olan imaret, kervansaray, tabhane ve sübyan mektebini doğrudan dış avluya dahil etmemiştir.

Belgelere göre külliye avlusuna zaman içinde müdahale edilmiş olduğu görülür. Bu bağlamda, tarihsel süreçte, 20. yüzyıla kadar türbelerin, hazirenin, saat ve su yapılarının, yolların ilave edildiği anlaşılmaktadır (Şekil 7, 8). 20. yüzyılda ise restorasyon müdahaleleri ile bazı değişimler de yaşanmıştır. Dış avlu pazar yeri olarak kullanılmış (Şekil 9, 10); Kapalıçarşı yangınında 1364 dükkânın yanması sonrasında burada mobilyacılar çarşısı inşa edilmiştir (Şekil 11). Daha sonra tüm bu ekler kaldırılmıştır.





Şehzade Mehmet Camisi Tasarımı

Tasarımı ve yapımı için görevlendirildiğinde, Mimar Sinan’ın, camiye ait bir resim ile Kanuni’ye sunum yaptığı bilinmektedir[18]. Camiyi, Kuran, …kare planlı kapalı ibadet mekânı ile yine kare planlı üstü açık ön avludan ve bunları bitiştikleri köşelerde birbirine perçinleyen iki minareden meydana gelir… ifadesi ile[19]; Kuban ise …ilk Fatih ve Beyazıt camilerinde gördüğümüz modüler sistem Şehzade Camisi’nde de kullanılmıştır. Kapalı ve açık bölümler, Beyazıt Camisi’ndeki gibi iki kare üzerine kuruludur. Fakat, Sinan iç mekânı, Beyazıt Camisi’ndeki gibi 4x4 yerine, 5x5 modül üzerine kurmuştur…[20] ifadesi ile tanımlamaktadır. İç Avlu ya da Şadırvan Avlusu da yine 5x5 modül üzerine kurulmuş, şadırvan ise avlunun tam ortasındaki modülde çözülmüştür. Böylelikle yapı bütününde de merkezî mekân ve simetri elde edilmiş olduğu düşünülmektedir[21] (Şekil 12).

Mimar Sinan’ın Şehzade Mehmet Camisi’ni “Çıraklık” eserim olarak tanımlamasına karşın, Kuran, yapının Sinan’ın çıraklık değil “Kalfalık” eseri olduğu görüşündedir[22]. Çünkü ona göre Şehzade Mehmet Camisi’nde, …büyük kubbenin dört yanına da yarım kubbeler koyarak caminin dört yandan yarım kubbelerle desteklenmiş ana kubbe ile on altı kare birimin on ikisini orta mekân örtüsü halinde değerlendirmiş ve merkezi planlı Osmanlı camiinin en gelişmiş örneğini vermiştir…[23]. Kuran, …kubbe aleminden zemine kadar kademe kademe yayılan kitle kuruluş düzeni…[24] ile bu yapının bir ustalık eseri olduğu görüşündedir. Şehzade Mehmet Camisi’nin yan kubbelerle desteklenen ana kubbe şeması, Beyazıt Camisi şemasının gelişmiş bir izleyicisi olarak kabul edilmektedir[25]. İki camide de ana kubbe ile belirlenen merkezi mekânın, kubbe ya da yarım kubbelerle örtülü yan mekânlarla genişletilmesi başka bir deyişle merkezi mekân elde etme çabası vardır. Bu çaba, erken Osmanlı döneminde başlamıştır. Edirne Üç Şerefeli Camisi’nde ana kubbe, doğu ve batıda ikişer küçük kubbe ile; Eski Fatih Camisi’nde ana kubbe doğu ve batıda ikişer küçük kubbeye ilaveten güneyde, mihrap önünde bir yarım kubbe ve köşelerde küçük kubbeler ile; Bayezid Camisi’nde ise Eski Fatih Camisi’nin bir adım ileri olarak kuzeyde ve güneyde birer yarım kubbe, doğuda, batıda ve köşelerde küçük kubbeler ile genişletilmiştir (Şekil 13).

Mimar Sinan, harimde merkezî mekânı genişletme isteğini önce Üsküdar Mihrişah Sultan Camisi’nde ana kubbeyi doğu, batı ve güneyden yarım kubbelerle destekleyerek elde etmiştir. Şehzade Camisi’nde ise ana kubbe dört yönden yarım kubbelerle desteklenerek simetrik ve merkezi bir harim elde edilmiştir. Bu merkezi mekânda, harimi, dört yönden yarım kubbeler ile desteklenmiş bir baldaken ana kubbe tanımlar (Şekil 14). Ana kubbenin dışında kalan alanlar, yarım kubbeler, exedralar, kubbeler ile örtülmüştür. Yan mahfiller yerine, giriş cephesinde, +7.29 m seviyesinde, ayaklar arasında mahfil yapılmıştır. Hünkâr mahfili, dışardan ulaşımı sağlanmak üzere harimin güney doğu köşesinde, +3.98 m seviyesinde; müezzin mahfili ise kuzey batı fil ayağının köşesinde yer alır. Mihrap, kıble duvarı merkezindedir. Minber ise yine kıble duvarına eklenmiştir.

Çamlıbel’e göre yapının taşıyıcı sisteminde üç aşamada yük yönlendirmesi söz konusudur[26]. Birinci aşamada yükler, ana kubbenin pandantiflerle sekizgen fil ayaklarına ve fil ayakları arasındaki askı kemerlerine iletilmektedir. Çamlıbel’in tanımı ile …tek elemanla yüklerin duvarlara iletilemeyeceği göz önünde bulundurulursa ikinci yük yönlendirmesi yarım kubbeler eteğinde yer alan bir kuşak…[27] içinde olmaktadır. Bu kuşak, …üç kemer ve onları bağlayan aralarındaki küresel üçgenlerden…[28] oluşmaktadır. Bu üç kemerden iki yandakiler bingi elemanlarına bağlanır[29]. Üçüncü yük yönlendirmesi …bingilerin dairesel tabanından alt yapı elemanlarına mukarnas köşe dolguları ile…[30] yapılmaktadır. Yarım kubbeler eteğinde yer alan kemer kuşağı ile kubbeden gelen yük beden duvarlarına iletilir. Diğer taraftan, fil ayaklarını dış duvarlara bağlayan kemerlerle de yük iletimi sağlanır. Payandalarla desteklenmiş beden duvarları üst örtüden gelen tüm yükü alarak temellere iletir (Şekil 15). Ana kubbenin yükünü aktardığı sekizgen fil ayakları düşeyde yükselerek ağırlık kulelerini oluşturur. Kuran, bu strüktürü …orta kubbe, bu camide yarım kubbe ve ağırlık kuleleri ile bütünleşerek Sinan’a özgü piramidal üst örtü…[31] olarak tanımlamaktadır. Payandalar tüm cephelerde beden duvarından dış mekâna taşkın olarak konumlandırılmıştır. Yan cephelerde, payandaların kitlesel etkisini hafifletmek için olsa gerek, dış yan sofa, dış yan mahfil, yan revak ya da yan galeri olarak adlandırılan[32] yarı açık mekânlar ile bir ön cephe oluşturulmuştur (Şekil 16).


Şehzade Mehmet Camisi’nin cephe düzeni için Kuban, …ilk kez cami cepheleri tasarımında masif duvarların yerini revaklar almaktadır. Yapı şemasının merkeziliği, camiye yan revakların ortasından da giriş yapılarak vurgulanmıştır…[33] tanımını yapar. Bununla birlikte, Kuban, bu yarı açık mekânların sonradan tasarlanmış olduğunu da düşünmektedir[34]. Nitekim yan revakların iç mekânla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Kuzeybatıda, son cemaat yeri duvarında payandalar yine dış mekâna taşkın planlanmıştır. Yan revaklar, payandaları saklayarak cephede taşıyıcı sistemin görünürlüğünü engellemiştir. Yan cephelerin aksine kıble cephesi daha masif ve strüktürü dışa vuran bir biçimlenmeye sahiptir. Bu cephede payandalar, yan cephedekilerin aksine görünür kılınmıştır. Sinan, taşıyıcı sistem elemanlarını konumsal özelliklerine göre modifiye etmiş görünmektedir. Örneğin harimde, fil ayakları, yükleri aktaran kemerlere göre çok kenarlı bir kesit kazanmıştır. Bir diğer örnek, yine harimde, kıble ve son cemaat yeri beden duvarlarındaki P2, P3, P6, P7 payandalarında görülür. P2 ile P6, P3 ile P7 payandaları aynı hizada değildir. Kıble duvarında yer alması gereken mihrap, kuzeybatı cephesinde yer alması gereken son cemaatyeri harim giriş kapısı payandaların aynı doğrultuda yer almasına engel olmuştur. Ancak bu taşıyıcı sistem açısından bir sorun değildir. Çünkü söz konusu payandalar ara payanda niteliğinde ve sadece yarım kubbelerden gelen yükü almaktadır (Şekil 17).

Cami harimi strüktürel tasarımın açıkça egemen olduğu bir algı yaratır. Harimde kubbe, pandantifler, askı kemerleri, fil ayakları, yarım kubbeler, exedralar ile tüm taşıyıcı sistemi yansıtan 5 katmanlı bir tasarım söz konusudur[35]. Birinci katman, göz hizasındadır. Burada, dört fil ayağı, ana giriş ve yan girişler, zemin kat duvarları ve pencereler, yan revaklar içinde gizlenmiş payanda duvarlar; İkinci katmanda, hünkâr mahfili, müezzin mahfil, kadınlar mahfili, yan revakların üst örtüsü; Üçüncü katmanda, fil ayaklar, exedralar ve köşe kubbeleri; Dördüncü katman, ana kubbe ve onu destekleyen dört yarım kubbe ile köşe kubbeleri; Beşinci katman ise bütünü ile ana kubbe kesitini içermektedir (Şekil 18, 19). Bu beş katman, iç mekânda bir taraftan taşıyıcı sistemi ortaya koyarken diğer taraftan tıpkı cephede olduğu gibi piramidal etkiyi yaratmaktadır. Bu etki, …örtü dört yöndeki yarım kubbelerle kusursuz bir piramidal siluete sahiptir. Bu örnekte kübik şema, kusursuz bir bütünlük etkisi verecek biçimde kullanılmıştır. Küresel kubbeden kübik gövdeye geçiş son derece uyumludur ve içerde bütünüyle homojen bir mekân yaratılmıştır…[36] ifadesi ile tanımlanmaktadır.


Şehzade Mehmet Camisi’nde Modüler Tasarım

Günümüz teknolojileri ile elde edilmiş, camiye ait kapsamlı hassas rölöveler üzerinden yapılan analizler tasarımın nasıl elde edildiğini derinlemesine ortaya koyabilmekte, Sinan’ın modüler tasarım ile taşıyıcı sistem, üst örtü ve cephe düzeni arasında nasıl bir ilişki kurarak bunu gerçekleştirdiği anlaşılabilmektedir. Şehzade Mehmet Camisi’nde, Sinan’ı yönlendirmiş olan modüler yaklaşımın ilk adımı, kuşkusuz harimdeki kare tabanlı baldaken/ana kubbedir. Başka bir deyişle ana kubbeyi, ana kubbe yükünün aktarıldığı askı kemerlerini, askı kemerlerin yükünü aktardığı fil ayaklarını kapsayan baldaken/ana kubbe birimi kare şeması, tasarımdaki temel hareket noktasıdır. Akabinde, baldaken/ana kubbe birimin avlu açık alanında tekrar edilmesi ise ikinci adımdır. Ancak, harimde ana kubbe ve ana kubbe taşıyıcı yapı elemanları bu karenin içine dahil olmuşken, avluda revak taşıyıcı elemanları olan sütunlar, kemerler bu karenin dışında yer alırlar. Bu yazı kapsamında varsayılan modüler birimler ise avlu açık alanından çıkmaktadır. Başka bir deyişle avlu açık alanı çevresinde yer alan doluluk ve boşluklar modüler birimleri yaratmaktadır. Bu nedenle modüler tasarım tanımlarken, bu doluluk (Sütunlar, kemerler) ve boşluklar (Kemer, kubbe açıklıkları) dikkate alınmıştır. Burada, dönemin kagir inşaat teknolojisinin taşıyıcı eleman aksları üzerinden yapı inşa etme yetkiliğinde olmadığı bilinmektedir ve kabul edilmelidir. Bu nedenle de varsayılan modüler kurgu, taşıyıcı sütun ya da duvarların aksları üzerinden değil, aksine doluluk ve boşluklara bağlı olarak düşünülmüş olmalıdır. Bu noktada, avlu açık alanını oluşturan kare birimin tanımlanabildiği görülür. Avlu açık alanı, her bir revak kubbe çapı a ve kemer derinliği b olmak üzere a+b+a+b+… gibi formüle edilebilmektedir. Elbette, burada a ve b değerlerinin değişkenlik gösterdiğini belirtmek gerekir. Örneğin a değeri 6.74-7.11 metre arasında, b değeri 0.83-0.84 metre arasında değişmektedir. Bunların, dönemin ölçme, inşa etme, işçilik vb. teknolojilerinden ya da yapının tarihsel süreçte geçirdiği tamir, onarım ya da restorasyonlardan kaynaklandığı düşünülmelidir. Diğer taraftan, varsayılan modüler kurgunun beden duvarlarını dışarda bırakarak ele alındığı saptanabilmektedir Çünkü gerek avluda gerekse harimde beden duvarları ve payandalar taşıyıcı sisteme bağlı olarak farklı derinliklere ulaşabilmektedir. Avluda, kuzeydoğu ve kuzeybatı duvarlarında; Harim beden duvarlarında ayak, payanda gibi taşıyıcı düşey elemanları kapsayan Payanda Kuşağı (PK) olarak adlandırılabilecek bu alanların modüler kurgunun uzantısı olduğu görülebilmektedir. Burada yapının strüktürel olarak içerden dışarı doğru düşünülmüş ve payandaları da içeren beden duvarlarının derinliği konusunda serbest davranılmış olduğu görülür (Şekil 20).

Bu bağlamda, plan düzleminde, avlu açık alanı 3a+2b, avlunun tümü ise 5a+4b (Beden duvarları ve PK hariç) olarak tanımlanabilmektedir. Bu şemanın bir Y simetri eksenine bağlı olarak harimde de tekrarlandığı görülür. Y simetri ekseni, avlu duvarı ile cami beden duvarının birleştiği doğrultuda yer almaktadır. Avlu açık alanı 3a+2b, harimde ana kubbe sınırlarını başka bir deyişle “Baldaken”i tanımlamaktadır. Ancak avluda revak taşıyıcı elemanları bu karenin dışında yer alırken, harimde ana kubbe taşıyıcı elemanları bu karenin içindedirler. Böylelikle harimde, 3a+2b, ana kubbe ile askı kemerlerini ve askı kemerlerinin yükünü aktardığı fil ayaklarını da kapsamaktadır (Şekil 20).

Harimde, ana kubbeyi destekleyen yarım kubbeler ile exedralar da tüm taşıyıcı elemanları ile (3a+2b)x(b+a) birimi içinde kalmaktadır. Köşe kubbeleri (a)x(a) modülü içinde kalmakla birlikte modül birime eşit değildir. Bu noktadaki ayak, kemer vb. taşıyıcı yapı elemanlarının harimde, avludakilerden daha ebatlı olması nedeni ile köşe kubbeleri küçülmüştür. Buna karşın, üst örtüde köşe kubbeleri yeniden (a)x(a) birimini yansıtır. Başka bir deyişle üst örtü, avlu ve harim için varsayılan a+b+a+b+… modüler kurgusunu bütünü ile yansıtabilmektedir (Şekil 21). Böylelikle Sinan, dönemi için algılanması mümkün olmayan caminin kuşbakışı görünümünü de tasarlamıştır diyebiliriz. Bu aslında, Sinan’ın tasarılarını sultana maket ile sunduğu kanaatini de güçlendirmektedir. Çünkü üst örtü tasarımı, günümüzde ancak model, maket ya da parametrik tasarım yöntemleri ve yeni teknolojik araçlar ile çok kolay çözümlenebilmekte ve sunulabilmektedir.

Bu makalede, varsayılan bu modüler kurgu, kesit ve cephelerde de izlenebilmektedir. Ancak burada sorun, planda, avlu taşıyıcı sistemine bağlı olarak oluştuğu varsayılan a+b+a+b+… şeklindeki modüler kurgunun kesit ve cephelerde hangi seviyede/kotta başlatıldığıdır. Başka bir deyişle, bu modüler tasarım kesit mi yoksa cephe mi düşünülerek tasarlanmıştır? Anıtsal yapıların ilk etkisinin, cephelerden kaynaklanacağı gerçeği ile Sinan’ın modüler tasarımın etkisini öncelikle cephelerde görmek isteyeceği, sultana sunduğu resim ya da makette de cephenin öncelikli olacağı aşikardır. Sinan, caminin dış avlu zemin çizgisi ile ana kubbe bitim doğrultusu arasında kalan yüzeyin, cephenin, tasarımın modüler yaklaşımını yansıtacağını bilmektedir. Bu noktada dış avludaki hangi seviye/kot cephe başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir sorusunu yanıtlamak gerekmektedir. Bu varsayımda, dış avlu özgün zemin kotu, caminin A2 avlu kapısı ile C2 harim giriş kapısı merdivenlerinin ve cephelerin özgün başlangıç noktası olan -1.20 m kotu olarak kabul edilmiştir. Çünkü, cami cephesi bu kottan itibaren başlıyor görünmektedir. Bu bağlamda, varsayılan a+b+a+b+… modül kurgusunun -1.20 metredeki dış avlu zemininden başlatılmış olduğu düşünülmektedir (Şekil 22).

Bu kabul ile irdelendiğinde, Şehzade Mehmet Camisi kesit ve cephelerinde de belirli seviyelerin a+b+a+b+… modül kurgusuna uyumlu olduğu görülebilmektedir. Bu seviyelerden birincisi, avluda, revak ara kubbesi bitim kotudur. Bu kot 14.29-14.49 metre arasında değişkenlik gösterir. Bu seviye, harim köşe kubbeleri kasnak başlangıç seviyesi olan 14.37 metre ile yakın değerler içindedir. İkinci seviye harimin yarım kubbe silme kotu (+22.16), üçüncü seviye harim ana kubbe silme kotu (+29.58), dördüncü seviye ise harim ana kubbe bitim kotudur (+36.61). Diğer taraftan 1.Seviye, modüler olarak 2a+2b olarak ifade edilebilmektedir. Bu aralık yapı cephesinde arka arkaya iki kez tekrar etmektedir. Bu bağlamda, 1. Seviye ile 3. Seviye arası, yine 2a+2b tanımına uymaktadır. Birinci aralık, kübik alt yapıyı, ikinci aralık ise ana kubbe dışındaki, piramidal etkiyi yaratan yarım kubbeleri, köşe kubbeleri, exedralar ve ağırlık kulelerini tanımlamaktadır. Bu iki aralığın akabinde harimde ana kubbe yer alır. Ana Kubbe silme kotu ile ana kubbe bitim kotu ise yaklaşık olarak a aralığa tekabül etmektedir (Şekil 22-24).


Birinci seviye, tüm cephelerde bir seviye belirleyici olarak öne çıkmaktadır. Harimde bu seviye aynı zamanda, üst örtünün üstünde yükseldiği pramidal kitleden kopuş seviyesi olarak da kabul edilebilir. Dördüncü seviye olan +36.61 m kotu, avlu ve harimin kare tabanının bir kenarı olan 5a+4b boyutunun kesitte de tekrar edilmiş olduğunu gösterir. Başka bir deyişle Sinan harimi bir kare küp gibi ele almış, biçimlendirmiş, piramidal dışa vurumu elde etmiştir (Şekil 22, 23). Böylece cephede de geometrik bir düzenin benimsendiği anlaşılmaktadır. Elbette varsayılan modüler şemanın adı geçen seviyelerle yüzde yüz örtüştüğü söylenememektedir. Ancak burada da dönemin ölçme, inşa etme, işçilik vb teknolojilerinden ya da yapının zaman içinde geçirdiği tamir, onarım ya da restorasyonlardan kaynaklanan bozulmalar dikkate alınmalıdır.

Sonuç olarak Şehzade Mehmet Camisi’ne ilişkin …eni, boyu, yüksekliği benzer değerler taşıyan simetrik ve dengeli bir mimari düzeni, toplu bir mekânı, merkezi kubbe sistematiğini ve iç kabuğun dış kitleye yansıtılmasındaki duyarlılığı…[37] kabulünün nasıl bir yaklaşıma dayandığı ortaya çıkmaktadır. Sinan, hangi ifade yolu ile bu tasarımı sultana sunmuştur sorusu tam olarak bilinmemekle birlikte, dönemin ölçülerine göre oluşturulmuş bir ızgara tahta kullanılmış olmalıdır. Ancak böylelikle bu yazı boyunca ele alınan modüler tasarım gerçekleştirilebilir. Bu tasarımda hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı ileri sürülebilir. Gerek plan şemasında gerek kesit ve cephelerde elde edilmek istenen bir tasarımın kesinlikle öngörüldüğü açıktır. Izgara altlıklı zemin planlarında, bu öngörülerin çizilmesi modüler tasarımı ortaya çıkarmıştır. Bu öngörüler arasında birinci sırada harimdeki baldaken ana kubbe birimi yer almaktadır. Akabinde bu birimin kare tabanının negatifinin düşünülmesi, başka bir deyişle avlu açık mekânının elde edilmesidir. Ancak bu işlem sırasında yapının taşıyıcı tüm elemanları boyutsal tahminleri ile birlikte düşünülmüş olmalıdır. Aksi takdirde avludaki taşıyıcı sistem ile harimdeki taşıyıcı sistem elemanlarının farklı ebatları inşa sürecinde temelden üst örtüye kadar her noktada, detayda sürekli soruna neden olacağı açıktır. Bu nedenle Sinan, sultana ilk sunduğu çizim ya da maketlerin yanı sıra, özellikle harimde taşıyıcı sisteme ilişkin detay çizimler ya da maketler yaptırmış olmalıdır. Ancak böylece, kemer, ayak, sütun, yarım kubbeler, exedralar plan, kesit, görünüşlerde ve üst örtü biçimlenmesinde dengeli ve tutarlı bir tasarımın oluşmasını sağlayabilmiştir.

Bu çalışma, cami taşıyıcı sistemine odaklı ele alınmıştır. Ancak geçiş elemanları, kapılar, pencereler, silmeler, kemerler, bezeme programı vb unsurları 1/1 ölçekte irdeleyen analitik çalışmalar elzemdir. Böylelikle Mimar Sinan’ın mimarlık gramerini anlamak mümkün olabilecektir.

Kaynaklar

  • Alper, Berrin, İstanbul’daki Mimar Sinan Camilerinde Sütunlar, Biçim, Malzeme ve Boyut Özellikleri, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, İstanbul 1998.
  • Arpat, Atilla, “Osmanlı Dini Mimarisinde Sayısal Sembolizm”, II. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, İTÜ, İnşaat Fakültesi Matbaası, İstanbul 1986, s. 67-80.
  • Ataman, Alpaslan, Bir Göz Yapıdan Külliyeye, Mimarlar Tasarım Yayınları-1, İstanbul 2000.
  • Cansever, Turgut, Mimar Sinan, Albaraka Türk Yayınları: 24, Kültür Kitapları: 2, İstanbul 2005.
  • Çamlıbel, Nafiz, Sinan Mimarlığında Yapı Strüktürünün Analitik İncelenmesi, YTÜ Yayını No: YTÜ:MF.GB-98.0363/Fakülte Yayını No: MF.Mim-98.002, İstanbul 1998.
  • Erzen, Jale, Mimar Sinan Cami ve Külliyeleri, çev. R. Kınık, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara 1991.
  • Güngör, Hulusi, “Mimar Sinan’ın Üç Büyük Camiinde Mekân-Stürktür İlişkisi”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, T.C. İş Bankası Yayınları, Genel Yayın No: 288, Sanat Dizisi No: 41, İstanbul 1988, s. 135-174.
  • Haidar, S. Gülzar ve Yazar, Hatice, “Implicit Intention and Explicit Order in Sinan Work”, II. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, C II, İTÜ, İTÜ Bilim ve Tarihi Enstitüsü, İstanbul 1986, s. 29-42.
  • Köroğlu, Nil, Mimar Sinan Camilerinde Strüktürel Morfolojisi Üzerine Bir Araştırma: Kılıç Ali Paşa Camisi, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2010.
  • Kuban, Doğan, “Sinan’ın Dünya Mimarisindeki Yeri”, Mimarbaşı Koca Sinan, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 1988, s. 581-624.
  • Kuban, Doğan, Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, İstanbul 1997.
  • Kuban, Doğan, Osmanlı Mimarisi, YEM Yayınları, İstanbul 2007.
  • Kuran, Abdullah, Mimar Sinan, Hürriyet Vakfı yayınları, İstanbul 1987.
  • Ögel, Semra, “Şehzade Mehmet Camii’nin Dış Yan Sofaları”, Vakıflar Dergisi, S. 21, 1990, s. 151-164.
  • Sönmez, Neslihan, İstanbul’daki Mimar Sinan Camilerinin Alt Sıra Pencereleri: Tasarım ve Uygulama Özellikleri-Koruma Sorunları, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Profesörlük Tezi, İstanbul 1997.
  • Söylemezoğlu, Kemali, “İstanbul Rüstem Paşa Cami Son Cemaat Mahalli ve Avlusu Planlamasında Gözönünde Tutulan Faktörler Hakkında”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Genel Yayın No: 288, Sanat Dizisi: 41, İstanbul 1988, s. 259-267.
  • Tuncer, Nüket, Klasik Dönem Osmanlı Mimarisinde İç Mekân ve Cephelerde Oran, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1996.
  • Ünlü, Ali Emrah, EMR Architecture, Restoration, Construction, Consultancy, İstanbul, Türkiye, emrmimarlik.com

Dipnotlar

  1. Kemali Söylemezoğlu, “İstanbul Rüstem Paşa Cami Son Cemaat Mahalli ve Avlusu Planlamasında Göz Önünde Tutulan Faktörler Hakkında”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Genel Yayın No: 288, Sanat Dizisi: 41, İstanbul 1988, s. 259-267.
  2. Nüket Tuncer, Klasik Dönem Osmanlı Mimarisinde İç Mekân ve Cephelerde Oran, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1996, s. 70. (Birincil kaynağa ulaşılamadığı için N. Tuncer’den alıntı yapılmıştır. Birincil Kaynak: Kemali Söylemezoğlu, “Edirne Selimiye Cami”, I. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, C III, İTÜ Bilim ve Tarihi Enstitüsü, İstanbul 1981, s. 199-209)
  3. Söylemezoğlu, agm., s. 262.
  4. S. Gülzar Haidar - Hatice Yazar, “Implicit Intention and Explicit Order in Sinan Work”, II. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, C II, İTÜ Bilim ve Tarihi Enstitüsü, İstanbul 1986, s. 29-42.
  5. Atilla Arpat, “Osmanlı Dini Mimarisinde Sayısal Sembolizm”, II. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, İTÜ, İnşaat Fakültesi Matbaası, İstanbul 1986, s. 67-80.
  6. Tanju Cantay, “16. Yüzyıl Türk Mimarisinde Bazı Tasarım ve Çizim Esasları”, II. Uluslararası Türk ve İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Bildiriler, İTÜ İnşaat Fakültesi Matbaası, İstanbul 1986, s. 53-65;
  7. Doğan Kuban, “Sinan’ın Dünya Mimarisindeki Yeri”, Mimarbaşı Koca Sinan, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 1988, s. 584, 588; Doğan Kuban, Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, İstanbul 1997, s. 49-56;
  8. Tuncer, agt., s. 174.
  9. Neslihan Sönmez, İstanbul’daki Mimar Sinan Camilerinin Alt Sıra Pencereleri: Tasarım ve Uygulama Özellikleri-Koruma Sorunları, Yayımlanmamış Profesörlük Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul 1997.
  10. Berrin Alper, İstanbul’daki Mimar Sinan Camilerinde Sütunlar, Biçim, Malzeme ve Boyut Özellikleri, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul 1998.
  11. Alpaslan Ataman, Bir Göz Yapıdan Külliyeye, Mimarlar Tasarım Yayınları-1, İstanbul 2000.
  12. Nil Köroğlu, Mimar Sinan Camilerinde Strüktürel Morfolojisi Üzerine Bir Araştırma: Kılıç Ali Paşa Camisi, Yıldız Teknik Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2010.
  13. Ali Emrah Ünlü, EMR Architecture, Restoration, Construction, Consultancy, İstanbul, Türkiye, emrmimarlik.com
  14. Kuban, age., s. 64.
  15. Kuban, age., s. 64; Abdullah Kuran, Mimar Sinan, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1987, s. 55.
  16. Kuran, age., s. 55, 70.
  17. Kuban, age., s. 64.
  18. Kuran, age., s. 26.
  19. Kuran, age., s. 58.
  20. Kuban, age., s. 68.
  21. Kuban, age., s. 69.
  22. Kuran, age., s. 242.
  23. Kuran, age., s. 89.
  24. Kuran, age., s. 170.
  25. Kuran, age., s. 62.
  26. Nafiz Çamlıbel, Sinan Mimarlığında Yapı Strüktürünün Analitik İncelenmesi, YTÜ Yayını No: YTÜ: MF.GB-98.0363/Fakülte Yayını No: MF Mim-98.002, İstanbul 1998, s. 117-118.
  27. Çamlıbel, age., s. 118.
  28. Çamlıbel, age., s. 118.
  29. Çamlıbel, age., s. 118.
  30. Çamlıbel, age., s. 118.
  31. Kuran, age., s. 61.
  32. Semra Ögel, “Şehzade Mehmet Camii’nin Dış Yan Sofaları”, Vakıflar Dergisi, S. 21, 1990, s. 151.
  33. Kuban, age., s. 69.
  34. Kuban, age., s. 69.
  35. Hulusi Güngör, “Mimar Sinan’ın Üç Büyük Camiinde Mekân-Strüktür İlişkisi”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, T.C. İş Bankası Yayınları, Genel Yayın No: 288, Sanat Dizisi No: 41, İstanbul 1988, s. 135-142.
  36. Jale Erzen, Mimar Sinan Cami ve Külliyeleri, çev. R. Kınık, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara 1991, s. 26.
  37. Kuran, age., s. 242.

Figure and Tables