Giriş
Rusya’nın güneye ve doğuya doğru yayılma süreci -sanılanın aksine- gelişigüzel ve kontrolsüz bir şekilde gerçekleşmemiştir. Bu süreç; Rusya’nın sınır boyundaki halklar üzerine planlı bir şekilde ilerleme, toprakları ekip biçme ve iskân etme, kendine bağımlılık yaratma, yeni ele geçirilen halkları ehlileştirip algılarını değiştirme, Ortodoks Hristiyanlığa geçirme ve son olarak onları imparatorluk muhitine dâhil etme politikalarıyla devam etmiştir[1] . Askerî tahkimat, kale, kasaba ve hatların inşası da bu sürecin bir parçasıdır. Bu anlamda Rusya’nın Kafkasya’ya yayılmasında hatların inşası önemli bir adım olmuştur. Terek Nehri boyunca Rus Kazaklarının yerleştirilmesi ve tahkim edilmiş yerleşim merkezlerinin kurulmasıyla başlayan, 1785 yılında Kafkas Namestnikliği’nin oluşturulmasıyla hız kazanan ve XIX. yüzyılın ilk yarısı boyunca devam eden bu süreç, Rusya’nın Kafkasya’da uzun süreli bir düzen kurması bakımından dikkate değerdir. Hatların ilk dayanak noktasını stratejik yerlerde inşa edilen kaleler oluşturmaktadır. Bunların başında I. Petro’nun İran Seferi (Persidskiy Pohod) dönüşünde inşa ettirdiği Kutsal Haç Kalesi gelmektedir. Stratejik konumu nedeniyle, Kutsal Haç Kalesi bölgede bir dayanak noktası olarak, imparatorluğun güney sınırının güvenliğini sağlayan bir kalkan görevi yapmıştır. Bu kalenin kuruluş tarihine odaklanan bir çalışma Magomed-Paşa B. Abdusalamov ve Nikolay D. Çekulayev tarafından yapılmıştır[2] . Rusya’nın Kuzey Kafkasya politikasını araştıran Rus tarihçiler, genellikle Kutsal Haç Kalesi’nin siyasi ve ekonomik rolüne değinmişlerdir. Bu nedenle kalenin kuruluş tarihini anlatan bu çalışma önemli bir boşluğu doldurmuştur. Debu’nun Kafkas Hattı hakkındaki eseri ise konuyla ilgili yapılan ilk çalışmalar arasındadır[3] . Ancak buradaki bilgiler o döneme dair ana kaynak niteliği taşısa da, sonraki yıllarda meydana gelen gelişmelerden dolayı güncellenmeye ihtiyacı vardır.
Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı kolonileştirmesiyle ilgili Türkiye’de yapılan çalışmaların başında Abdullah Temizkan’ın makalesi gelmektedir[4] . Temizkan, Rusların Kuzey Kafkasya’yı Slavlaştırmak ve Hristiyanlaştırmak için yaptıkları iskân faaliyetini kronolojik olarak incelemiştir. Bu makale konuyla ilgili önemli bir boşluğu doldururken yeni çalışmalara da ışık tutmuştur. Mesela hatların daha ayrıntılı ve müstakil olarak incelenmesi fikrinden yola çıkılarak Didem Çatalkılıç tarafından Mozdok Hattı’nın kolonizasyonuyla ilgili bir doktora tezi hazırlanmıştır. Temizkan danışmanlığında yapılan bu çalışmada Mozdok Hattı’nın kuruluşu, buradaki kalelerin inşası, Kazak topluluklarının yerleştirilmesi ve hat üzerindeki sosyo-ekonomik durum detaylı olarak incelenmiştir[5] .
Dağlılar üzerine yapılan seferlerle ilgili bir çalışma Ş. A. Gapurov, V. H. Magomayev, vd. tarafından yapılmıştır. Bu çalışma, Müstakil Kafkasya Kolordu Komutanı Baron Rozen’in Kafkas Hattı ve Kuzey-Güney Kafkasya arasındaki askerî sevkiyat yolunun güvenliğini sağlamak maksadıyla gerçekleştirdiği seferleri incelemektedir. Makale, bu seferler sırasında bölgede yaşayan çok sayıda sivil halkın hayatını kaybettiğini vurgulamaktadır[6] .
Çalışmamızda sık sık başvurduğumuz ve konuyla ilgili arşiv belgelerinin yer aldığı Aktı, Sobrannıe Kavkazskoy Arheografiçeskoy Komissiyeyu... adlı koleksiyon ana kaynakların başında gelmektedir. Kafkasya’nın geneline ait askerî ve idari yazışmaları içeren bu külliyatın sekizinci cildi, Baron Rozen’in Kafkasya’da başkomutanlık yaptığı 1831-1838 yıllarına dair yazışmaları içermektedir. Dolayısıyla Rozen ve Velyaminov’un dağlı halkları yatıştırmak için başlattığı seferleri incelerken buradaki belgelerden istifade ettik[7] . Bir başka önemli kaynak Kafkasya Başkomutanlığı bünyesinde büyük kısmı arşiv belgelerine dayanılarak hazırlanan Kavkazskiy Sbornik adlı külliyat içinde basılan materyallerdir. Askerî tarihçi Potto’nun doğrudan Terek Kazaklarının tarihi, Ruslarla münasebetleri ve Kafkasya’ya iskânını konu alan iki ciltlik eseri de ana kaynaklardandır[8] .
Bu çalışmanın iki amacı vardır. Birincisi, genel olarak hattın özellikleri, bölümleri ve bölgenin Ruslar tarafından ele geçirilmesindeki rolünü açıklamaktır. Dolayısıyla Rusların Kafkasya’yı işgalinde önemli rol oynayan Kafkas Hattı’nın inşa sürecini genel hatlarıyla izah ederek, bazı stratejik noktalara kalelerin yapılması ve buralarda uygulanan Kazak iskânının Rus kolonizasyonu için nasıl bir rol oynadığını tespit etmektir. Diğeri ise General Velyaminov ve Baron Rozen zamanında Rusların Kafkas halklarıyla mücadelelerini incelemek ve özellikle 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliğini sağlamak için İnguşetya ve Çeçenya taraflarına düzenlenen askerî faaliyetleri değerlendirmektir.
1. Kafkas Hattı: Özellikleri, Bölümleri ve Kuruluş Amacı
Kafkas Hattı, Kuban, Malka ve Terek boyunca uzanan bir kordon çizgisi ve Laba ile Sunja boyunca devam eden Kuzey Kafkasya’daki Ruslar tarafından işgal edilen bölgenin sınır hattı olarak adlandırılmaktadır[9] . Temelinde iskân faaliyeti bulunan hat sistemiyle Ruslar yeni ele geçirilen bölgelerde kalıcı bir yönetim oluşturmayı hedefliyordu. Bu amaç doğrultusunda Kafkas Hattı üzerindeki belirli noktalara Don Kazakları ve Greben Kazakları yerleştirildi. Bu sistem kendi içerisinde askerî bir düzene tâbi idi. Terek ile Kuban’da kurulmuş olan hat üzerinde stanitsa olarak adlandırılan yerleşim merkezleri vardı[10].
Alışılmışın dışında bir özelliğe sahip olan Kafkas Hattı, müstakil bir idareye sahip olmakla birlikte askerî gelişimi XIX. yüzyılın ortalarına kadar devam etti. Kuzey Kafkasya’da sağlam bir hâkimiyet kurmak için Kafkas Hattı, Sağ Kanat, Merkez, Sol Kanat ve Vladikavkaz Komutanlığı şeklinde bölümlere ayrıldı. Sağ Kanat, Karadeniz kıyılarından başlayıp Kuban ağzından Laba Kalesi’ne kadar uzanıyordu. Karadeniz Kordon Hattı’nın da yer aldığı bu alan Kuban ve Laba hattını içeriyordu; Merkez, Zelençuk Nehri üzerindeki taş köprüden, Kuban, Terek ve Malka hizasındaki Mozdok şehrine kadar, Kislovodsk ve Kabardinler boyunca ve Gürcü Askerî Yolu’nun bazı kısımlarına kadar uzanıyordu. Kazakların yerleştirildiği bu hat, büyük ve küçük Kabardeyler, Karaçay ve Karadağların ötesindeki dağlı kabilelerin yaşadıkları yerlerden Vladikavkaz’a kadar devam ediyordu. Sol Kanat, Hazar Denizi’ne kadar Terek ve Aşağı Sunja hatlarını ve Kumuk ovasını içeriyor, Çeçenya boyunca Kafkas Hattı’nın merkezine doğru devam ediyordu. Vladikavkaz Komutanlığı ise, Gürcü Askerî Yolu’nu kapsayacak şekilde Vladikavkaz’ın kuzeyindeki Ardon karakolundan dağ geçidindeki Kobi Köyü’ne kadar uzanan alanı içeriyordu[11]. Her birimin başında naçalnik adı verilen şef bulunuyordu. Naçalnikler Kafkas Hattı’nda bulunan ordu komutanına doğrudan bağlıydılar. Hat üzerinde bulunan ordu, düzenli birlikleri, Kazak alayları ve yerlilerden oluşan birlikleriyle Rusya’ya itaat etmeyen dağlı kabileler üzerine askerî operasyonlar gerçekleştiriyordu. Buradaki askerî birlikler ve Kazaklar, hazırlanan iç yönetmeliğe göre naçalniklere ve nakaznoy ataman denilen Kazak birliklerinin yöneticilerine tâbiydiler[12]. Ancak genel olarak Kuzey Kafkasya’daki askerî yapıların tamamı Gürcistan’ın 1801’de ilhakından sonra Tiflis’te bulunan Müstakil Kafkasya Kolordu Komutanı’na (Baş Yönetici) bağlandı[13].
Rusya’nın Kafkas Hattı’nı inşa etmesindeki temel amaç; Güney Kafkasya’ya inmek ve orayla iletişim sağlamaktı. Bununla birlikte Ruslar tarafından iskân edilmiş yerleşim merkezlerini dağlıların baskınlarından korumak, ele geçirilen bölgeye boyun eğdirmek ve bölgede sağlam temellere oturtulmuş kalıcı yönetim kurmaktı[14]. Rusların Güney Kafkasya’ya inmesinde önemli rol oynayan Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliği de hattın güvenliği kadar önemli görülüyordu. Bundan dolayı bu iki yapının Ruslar için özel bir yeri vardı.
Rusların planına göre bölgeyi ele geçirmek için dağlı kabileleri püskürtmenin bir takım yolları bulunuyordu; bunlar bölgeye yerleştirilmiş silahlı Kazak nüfusu, güçlendirilmiş tahkimatlar, stanitsalar (köy veya kasaba gibi yerleşim merkezleri) ve hat üzerinde yerleştirilmiş düzenli askerî birliklerdi. Hattın tamamı aynı eşitlikte güvenliğe sahip olmadığı için bazı noktalar dışarıdan gelebilecek saldırılara daha açık olabiliyordu. Bundan dolayı alınan güvenlik önlemleri yer yer farklılık arz ediyordu. Hat üzerindeki bazı tahkimatlara kaleler inşa edildi. Groznaya, Vnezapnaya ve Vladikavkaz bunlardan sadece bir kaçıydı. Hat üzerinde yer alan bu kaleler savunma durumuna getirildi; tabyalar, ileri karakollar ve gözetleme kuleleriyle tamamlandılar. Bazı noktalar hendekler ve etrafı çevrili çitlerle donatıldı. Dışarıdan gelen bir saldırı anında diğer stanitsalardaki kulelere çan sesi veya top atışları gibi çeşitli işaretlerle haber gönderiliyordu[15].
a. Rusların Terek Boyu’na Yayılmaları ve Osmanlı-Rus Anlaşmazlığı
Altın Orda Devleti yıkılma sürecine girdikten sonra nispeten daha rahat hareket eden Ruslar, Kazan Hanlığı’yla mücadeleye giriştiler[16] ve 1552’de hanlığı ortadan kaldırdılar. 1556’da da Astrahan’ı ele geçirerek Hazar’a çıkış yolu buldular[17]. Böylece Rusların Kafkasya ve Azak taraflarına yayılmaları kolaylaştı. I. Petro’nun Astrahan’dan denize açılarak Hazar’ın batı kıyılarına sefer düzenlemesi ve kıyı hattını ele geçirmesi IV. İvan zamanındaki askerî başarıların onlara ne kadar önemli faydalar sağladığını göstermektedir. Astrahan’ın düşmesinden sonra Ruslar’ın Terek’te kasaba kurmak için giriştikleri inşa faaliyetleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun dikkatinden kaçmadı. Çünkü Ruslar bu yıllardan itibaren savaşçı özellikleriyle bilinen başıbozuk Kazak topluluklarını Terek güzergâhına doğru yerleştirmeye başladılar[18]. Astrahan’ın düşmesi üzerine Ruslar güneye kolayca yayılırken, Osmanlı İmparatorluğu bu duruma kayıtsız kalmadı. Zira Astrahan’dan geçen hac yollarının güvenliği tehlikeye düşmüş oluyordu. Rusya’nın yayılma planlarını bozmak için 1569’da Astrahan Seferi’ne çıkan Osmanlılar, sefer sırasında Don ve İdil nehirlerini birleştirme projesini hayata geçirdiler[19]. Bu proje gerçekleştiğinde Rusya’nın güneye inmesi engellenecek, İran kuzeyden sıkıştırılarak abluka altına alınacak ve Don-Volga (İdil) nehirleri üzerinden Hazar’a ulaşılarak Türkistan hanlıklarıyla daha sıkı temas kurabilecekti. Bu planlar maalesef olumsuz hava koşulları, Osmanlı askerinin arazi şartlarına alışkın olmaması ve Kırım Hanı’nın da gönülsüz tavırları nedeniyle gerçekleşmedi[20].
Güneye doğru yayılmaya başlayan Rusların Terek Boyu’nda bu isimle anılan üç farklı kasaba kurdukları bilinmektedir. Bunlardan birisi IV. İvan’ın Temrük’te kurduğu ve hakkında pek malumat olmayan kasabadır[21]. İkincisi 1567’de Sunja’nın sağ kıyısında kurulan kasabadır ki buranın varlığı Rusya, Osmanlı ve Kırım Hanlığı arasında büyük bir diplomatik krize neden olmuştur[22]. 1569 Seferi’nden sonra İstanbul’a gelen Elçi Novosilytsev, Türk devlet adamlarıyla yaptığı görüşmelerde Terek üzerinde inşa ettikleri kalenin yıktırılmasının Türk tarafını memnun edeceğine dair intiba edinmiştir. Ayrıca Çar IV. İvan’a götürmesi için elçiye verilen Sultan II. Selim’in nâme-i hümâyûnunda 1569 Seferi’nin sebepleri izah edilmiş ve en büyük sebep olarak da Terek üzerinde kale inşa edilmesi ve böylece Astrahan’dan gelen hac yollarının önüne sed çekilmiş olması gösterilmişti[23]. 1571 yılında Rus sefiri Divân-ı Hümâyûn’da sorulan soru üzerine bu kasabanın hangi sebeplerle inşa edildiğini açıklamak durumunda kalmış ve Temrük’ün korunması için kurulduğu cevabını vermişti. Bu kasabanın 1574 yılında yıkılması için iki devlet arasında bir anlaşma yapılmıştır ancak bu olayın gerçekleşip gerçekleşmediği hususu tam olarak belli değildir. 1578-1585 yılları arasında Terek ve Sunja’nın birleştiği yere yakın bir mevkide yeni bir kasaba daha kurulmuştur ki bu dönemde Özdemiroğlu Osman Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Derbent’te bulunuyordu. Dolayısıyla bu kasabanın da Türklerin kuzeye düzenleyecekleri seferleri engellemek amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu kasaba haritalarda Terek veya Terki olarak gösterilmektedir[24].
b. Kuzey Kafkasya’da İskân Edilen Kazaklar
Hangi kökenden geldikleri konusu tartışmalı olan Kazak toplulukları, bir siyasi birliğe dâhil olmayan, yasa dinlemeyen başıboş gruplar olarak Moskova’nın güney ve doğu bölgelerinde ortaya çıkmışlardır. Literatürde “Rus Kozakları” olarak da zikredilen bu topluluklar, Rus boyar ve knezlerin baskısından kaçan Rus serf ve köylüleri ile Tatar ve Çerkes grupların karışımından oluşan bir yapıdır[25]. Ruslar, Terek kasabasını kurduktan sonra kaleye ve civar bölgelere Kazak topluluklarını yerleştirmeye başladılar. Kazaklar, Rus hâkimiyetine girdikten sonra Kırım Hanlığı ve Osmanlı ordularına karşı Rusların öncü kuvvetleri olarak kullanıldılar. Bunun yanında Rusların Kafkasya’ya yayılmalarında ve Rus hâkimiyetinin tesis edilmesinde önemli rol oynadılar. Bundan dolayı Kafkasya’daki Rus kolonizasyonu ve bölgenin ele geçirilme tarihini anlamak için Kazakların tarihini incelemek zaruridir[26]. Kazakların XIX. yüzyılda Kafkas oblastına yerleştirilmesiyle ilgili Rus arşivlerinde çok sayıda dosya mevcuttur[27].
Don Nehri’nin sağ kıyısında Aksay Nehri’nden Voronej Guberniyası’na kadar uzanan orman ve nehir kıyılarında Don Kazakları yerleşmişti[28]. Uzun süren Türk ve Moğol saldırılarından sonra onların ortaya çıktıkları tahmin edilmektedir. Zamanla nehir kıyılarına yerleşen Kazaklar balıkçılık, tarım ve hayvancılık gibi yöntemlerle hayatlarını sürdürmüşler ancak alışık oldukları akın ve yağma faaliyetlerine de devam etmişlerdir. Sadece Tatarlar üzerine değil, Ruslar ve Lehler üzerine de akın düzenlemişler, hatta Karadeniz’in kuzeyindeki Osmanlı kalelerine de saldırmışlardır. Mesela 1637’de Azak Kalesi’ne saldırıp kaleyi ele geçiren Kazakların bu seferi Rus edebî eserlerine konu olmuştur[29]. Zamanla Rus knezliklerinin nüfuz sahaları genişledikçe Kazaklar onların hâkimiyet alanına girmek durumunda kalmıştır. Don, Volga ve Ural Kazaklarının dışında Dinyeper kıyısında yaşayan Zaparog (Zaporojya) adı verilen Kazak toplulukları da mevcuttu. Etnik olarak Rus, Litvanya ve Polonya unsurlarını bünyelerinde barındırdıkları gibi bazı araştırmalarda Kazakların Tatar karışımı grupları da olduğu zikredilmiştir[30]. Bu görüşlerin dışında Kazakların etnik bir kavmiyet ifade etmediği, meşru otoriteye karşı çıkan her türden insanı tanımlayan bir sıfat olduğu iddiaları da vardır[31]. Dinyeper çağlayanlarının alt taraflarında bir örgütlenme meydana getiren Zaporog Kazaklarının başında ataman adında bir önder, bir vekil (nakaznoy ataman) bulunurdu. Hükümdarlık alameti olarak da bir kamış ve sancak kullanılırdı[32].
Greben Kazakları, Terek’in orta kısımlarında yaşayan bir gruptur. XVI. yüzyıl ortalarından itibaren Terek ve Sunja civarına yerleştirilen Grebenlerin yeni bir grubu, 1711’de Terek’in sol kıyısına iskân edildi[33]. 1711’de Kuzey Kafkasya halklarının birbiriyle mücadelesi, Rusların dikkatinden kaçmadı. Ruslar, Kuzey Kafkasya’da meydana gelen olayların yakından takip edilmesi gerektiğini düşünerek ileride bu halkların Rus tarafına çekilip Osmanlı ve İran’a karşı kullanılabileceğini de planladılar[34]. XVIII. yüzyıla kadar Kumuk ve bazı Kabardey prensleriyle ilişkilerini sürdüren Grebenler, soylu Kabardey ailesine mensup olup Rus hizmetine giren Prens Aleksandr Bekoviç Çerkasskiy’in düzenlediği Hive Seferi’ne[35] neredeyse 1.000 kişilik kuvvetle katıldılar. I. Petro, Osmanlı ve İsveç’e karşı yürüttüğü savaşlara ilave olarak Rusya’yı inkişaf ettirmek amacıyla giriştiği reformlara kaynak bulmak ve Hindistan’a giden ticaret yollarına hâkim olmak için Hive’yi Rusya’ya bağlamak istiyordu. Fakat Çerkasskiy komutasında gerçekleşen Hive Seferi büyük bir yenilgiyle sonuçlandı ve geriye çok az kişi dönebildi[36].
Hive Seferi’nden birkaç yıl sonra Ruslar, Hazar’ın batı kıyılarına sefer düzenlediler. I. Petro zaten 1714’ten itibaren Hazar Denizi’ne keşif gemileri gönderip kıyı şeridinin durumu, su akıntılarını istikameti ve suların derinliği gibi bilgileri elde etmişti[37]. Hatta Artemiy Volınskiy’i İran’a elçi olarak gönderip bölgenin sosyo-ekonomik ve siyasi durumu hakkında bilgi toplatmış ve düzenleyeceği askerî harekât için sefer güzergâhlarını tespit ettirmişti. 1722 yılında Lezgileri bahane ederek İran kontrolündeki Şirvan’a yürümek isterken asıl amacı Kafkasya’yı ele geçirmekti. Ticaretin önemli noktalarından Şamahı’yı almak Ruslar için yeni gelir kaynakları demekti. İran’ın içinde bulunduğu çalkantılı durumdan istifade eden I. Petro, Temmuz 1722’de Terek ağzına gelerek önce Kumukların hâkim olduğu bölgeyi ardından da Derbent ve Bakü’yü ele geçirdi[38].
c. Müstahkem Kafkas Hattı ve Diğer Bölümlerinin Oluşturulması
Kafkas Hattı’nın ilk kuruluşu, yukarıda da ifade edildiği gibi Rusların Terek civarına gelerek Greben Kazaklarını bölgeye yerleştirmeleriyle gerçekleşti. Hazar’ın batı kıyılarını zaptettikten sonra geri dönen I. Petro, Sulak ağzında Kutsal Haç Kalesi’ni (Krepost Svyatogo Kresta) inşa ettirdi. Rus ordusu zaten sefere ilk çıktığında Sulak civarını mevki tutmuş, ordu bir müddet orada dinlenmiş ve I. Petro bölge hâkimlerinden Aksay Sultanı Mahmud ve Kumuk Şamhalı’nın temsilcilerini burada kabul etmişti[39]. Netice itibariyle geniş bir alanı kontrol etmeyi sağlayan Kutsal Haç Kalesi’nin burada yapılması uygun görüldü. Kalenin hâkim olduğu alan Terek ve Sulak arasındaki araziydi. Stratejik konumundan dolayı Kumukların yakından takibini sağlayan kale, güvenlik için önemli bir vazife üstlenirken aynı zamanda ileride gerçekleşecek saldırılar için bir üs olarak hizmet etti[40]. Bununla birlikte kale, Kuzey Kafkasya’nın siyasi-ekonomik ve idari merkezi olarak kullanıldı. Kale, Sulak’ın ikiye ayrıldığı yerde, (kuzeyde Agrahan Nehri, güneyde ise Sulak) nehir ağzından 20 verst uzaklıkta kuruldu. I. Petro, kalenin kurulacağı yeri gezdikten sonra civarda inşaatta kullanılacak orman ve hayvanlar için mera bulunmasından memnun kaldı. Kalenin burada kurulmasının bir faydası da Dağıstan’ın kontrol altında tutulması ve Derbent’le temas hâlinde olunmasıydı[41].
Kutsal Haç Kalesi, 1735 senesine kadar bölgedeki siyasi ve ekonomik bir merkez oldu. Biraz kuzeyinde yer alan Terek kasabası sakinleri buraya yerleştirildi. Ayrıca I. Petro’nun emriyle Terek Boyu’nda yaşayan Kazaklar da Kutsal Haç Kalesi’ne nakledildi. Don Kazakları ise Sulak ve Agrahan nehirleri arasına yerleştirildiler ve Agrahan Kazak Ordusu adını aldılar. Böylece Terek’te sadece Greben Kazakları kaldı; onların da Sulak’a iskânı düşünüldüyse de I. Petro Terek Hattı’nın güvenliğini sağladıkları için onların yerlerinde kalmalarını uygun gördü[42].
Rusya ve İran arasında 1735’te Gence’de yapılan ittifak anlaşmasına göre; Kutsal Haç Kalesi İran’a bırakıldı. Ayrıca I. Petro’nun ele geçirdiği Derbent ve Bakü de İran’a verildi[43]. Ruslar bu kalenin yerine biraz daha kuzeyde yeni bir kale daha inşa ettiler. İran Seferi’nden sonra I. Petro’nun bölgeyi idare etmesi için tayin ettiği General Levaşov, 1735’te Kizlyar (Kızlar) Kalesi’ni kurdu[44]. Kizlyar’a Kutsal Haç Kalesi’nden Kazaklar, Ruslara tâbi olan bazı Çerkes, Çeçen ve Kabardinler, Gürcü ve bazı Ermeniler iskân edildiler[45]. Bunların tamamı Terek-Kizlyar Kazak Ordusu’nu oluşturan ilk grup içerisinde yer aldılar. Dolayısıyla Kizlyar, Kutsal Haç Kalesi’nden sonra Müstahkem Kafkas Hattı sisteminin ilk kalesi oldu.
1759’da Küçük Kabardey hâkimlerinden Kurgok Konçakin vaftiz olduktan sonra Rusya tarafına geçti. Onunla birlikte Hristiyanlığı kabul eden bazı Osetler ve Kabardinler, Mozdok civarına yerleştirildiler. Böylece ilk dağ Mozdok Kazak takımı kurulmuş oldu. Kizlyar Kalesi’nin batısındaki Terek kıyısı üzerinde 1763’te Mozdok Kalesi inşa edildi[46]. Bu iki kalenin arasındaki alanda daha sonradan Mozdok Hattı adı verilen müstahkem hat oluşturuldu. Misyonerlik faaliyetleri için bir merkez haline gelen Mozdok’un inşası Osmanlı yöneticileri ve Kafkasyalıların tepkisine neden oldu[47]. Mozdok Kalesi civarında Kazaklar için stanitsalar kuruldu. 1739’da Belgrad Antlaşması’ndan sonra tahrip edilen Kizlyar Kalesi yeniden tahkim edildi[48].
II. Katerina zamanında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuzey Kafkasya’ya müdahalesinde büyük bir kırılma yaşanmasına neden oldu. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu asırlar boyunca Kuzey Kafkasya ile ilişkilerini Kırım Hanlığı üzerinden yürütmekteydi. Dağıstan beyleri de isteklerini Kırım Hanı aracılığıyla İstanbul’a duyururlardı[49]. Bu bağın 1783’te kopmasıyla Ruslar önemli bir avantaj elde ettiler. 1768-1774 ve 1787-1790 yılları boyunca devam eden Osmanlı-Rus savaşları neticesinde Ruslar, Karadeniz’in kuzey kıyısında geniş bir araziyi ele geçirdiler. Bu geniş saha üzerinde yeni Rusya projesi ve yeni kolonizasyon faaliyetlerini hayata geçirdiler. II. Katerina tarafından Yeni Rusya projesinin başına getirilen General Grigoriy Aleksandroviç Potyomkin bu bölge üzerinde idari ve iktisadi bir takım düzenlemeler yaptı. 1775 yılındaki eyalet yönetimi mevzuatı uyarınca yeni uyezdler ve guberniyalar kuruldu[50]. Potyomkin, Rusya’nın çıkarları için Terek’ten Don’a kadar uygulanacak olan bir kolonizasyon başlattı ve bu arazi üzerinde tarım, hayvancılık, sebze ve meyve yetiştiriciliği gibi faaliyetlerin yapılması için düzenlemeler yapıldı[51].
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında meydana gelen 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Kuzey Kafkasya’daki Küçük ve Büyük Kabardeyler de Rusya’ya verildi. 1777’de II. Katerina’nın kararnamesi ve Potyomkin’in direktifleriyle Kuzey Kafkasya’da ileri karakol hatları inşa edilmeye başlandı. 1777’de General Suvorov, Kuban Ordusu Komutanı olarak atanınca bölgede incelemelerde bulunup gözlem noktaları kurulmasını istedi. Ardından Temrük ve Taman’ı gezen komutan, Nogayların Türklerle bağlantısını kesmeye ve Adige prensleriyle Osmanlıların müşterek hareket etmelerini önlemeye çalıştı. Bunun en iyi yolunun güçlendirilmiş tahkimatlardan oluşan bir hat inşa etmek olduğu kanaatine varıldı. Kısa bir süre içerisinde Taman ve Sulak ağzında kaleler inşa edilmeye başlandı. 1778 yılına kadar Kuban Nehri boyunca Laba Nehri’ne ve Stavropol’e kadar uzanan arazi üzerinde 4 kale ve 20 tabya inşaatı tamamlandı. Aleksandrovskaya, Marinkaya, Kopıl ve Novotroitskaya bu dönemde inşa edilen kalelerdi[52]. 1777-1782 yılları arasında yeni kurulan Azak-Mozdok Hattı, Yekaterinodar’dan Malka’nın Terek’e kavuştuğu yerden başlayıp Rostov şehrinden geçerek Azak’a kadar devam ediyordu. Georgiyevsk ve Stavropol’ün de aralarında bulunduğu toplam 10 kaleden oluşan Azak-Mozdok Hattı üzerinde yine Kazaklar iskân edildi. Suvorov, 1778’de bu hat üzerinde 30.000’i aşkın Ermeni, Rum ve Gürcü aileyi yerleştirdi[53]. Azak-Mozdok üzerindeki hat mütemadiyen gelişmeye devam etti. Daha sonra Kizlyar-Mozdok ve Kuban hatlarıyla birleştirildi. Hattın üzerindeki askerî birliklerin sistemli olarak gelişimi ve diğer tamamlayıcı bağlantıların da sağlanmasıyla yavaş yavaş Kafkas Hattı oluşturulmuş oldu[54].
General Pavel Potyomkin’in 1782 yılında Kuzey Kafkasya’daki Rus ordusunun komutanlığına atanmasından sonra, bölgede yeni bir idarî ve askerî yapılanma başladı. 1774 yılında Osetya’da meskûn Alagir, Tagaur ve Tual kabilelerinin ileri gelenleri Rusya’ya müracaat ederek bölgede bir kale inşa edilmesini ve etrafında kendilerine yerleşme hakkı verilmesini talep etmişlerdi. Bundan yaklaşık 10 yıl sonra, 1784’te II Katerina, Orta Kafkasya’da bir Rus kalesinin inşa edilmesine karar verdi ve Pavel Potyomkin’e, St. Petersburg’tan bu konuya dair talimat gönderildi. Bunun üzerine Daryal Geçidi’nde dağlara yakın bir yerde 1784 yılında Vladikavkaz Kalesi kuruldu[55]. Ayrıca 1784’te Gürcü Askerî Yolu boyunca bazı tahkimatlar inşa edildi. 1785 yılına gelindiğinde, Kizlyar, Mozdok, Kuban-Karadeniz ve diğer hatlar birleştirilerek geniş bir Kafkas müstahkem hattı oluşturuldu. Fakat Vladikavkaz kurulduktan iki yıl sonra Rus işgaline karşı bir refleks olarak ortaya çıkan Şeyh Mansur’un başlattığı direniş hareketi nedeniyle terk edildi; ancak 1803’ten sonra yeniden inşa edilebildi[56].
Rusların Kafkasya’ya yayılmasında önemli rol oynayan bir diğer gelişme de 1785 yılında Kafkasya Nemestnikliği’nin (Naiblik) kurulmasıydı[57]. Kafkasya’da ilk defa idarî ve askerî yönetim tecrübesi olan bu sistem, yeni ele geçirilen ve kolonizasyona tâbi tutulan bölgelerde kalıcı bir yerleşme sağlayabilmek için yeni düzenlemelerin yapılmasını gerektiriyordu. Astrahan ve Kafkas oblastlarından oluşan Naiblik, yapılan düzenlemelere göre uyezdlere bölündü. Yekaterinograd, Kizlyar, Mozdok, Georgiyevsk, Aleksandrovsk ve Stavropol Kafkas oblastına dâhil edildi. Astrahan, Krasnoyarsk, Yenotayevsk ve Çernoyarsk uyezdleri ise Astrahan oblastına bağlandı[58]. II. Katerina, naibliğin kurulmasıyla birlikte, Daryal üzerinden Tiflis’e ulaşan yolun açılıp sağlamlaştırılacağını, köprü, okul ve kilise gibi bir takım inşa faaliyetlerine girişileceğini duyurdu[59]. II. Katerina’nın genel olarak bu reformlarla yapmak istediği, merkezi otoritenin imparatorluğun uzak bölgelerinde tam olarak hissedilmesini sağlamaktı. Çariçe’nin güvenini kazanmış generaller bu bölgelere naip olarak atandığında bu hassasiyete dikkat ettikleri anlaşılmaktadır[60]. Azak-Mozdok Hattı’nın dışında bir de Karadeniz kıyısı boyunca uzanan Karadeniz Kordon Hattı bulunuyordu. Temeli 1793’te atılan bu hat, Batı Karadeniz Kordon Hattı, Sağ Kanat ve Karadeniz Kıyı Hattı olarak üç bölüme ayrıldı. Bu hattı inşa etmek suretiyle Ruslar, Osmanlıların Karadeniz’den Kafkasyalılara mühimmat göndermelerini engellemek istediler. 1793’te Zaporog Kazaklarının tâbi oldukları askerî Ataman Kuban’a yerleştikten hemen sonra nehrin sağ kıyısını ele geçirdi, ardından General Gudoviç’in emriyle gözlem için uygun yerlerde tahkimatlar inşa edildi ve böylece Karadeniz Kazakları ortaya çıkmış oldu[61]. 1795’te Gudoviç, Kuma ve Kuban’ın doğduğu yerden başlayıp Kuban ve Laba’nın birleştiği yere kadar olan bölgelerde yeni köyler (stanitsa) kurup 1000 civarında Kazak aileyi yerleştirdi[62].
1820 yılından itibaren Kuzey Kafkasya’da çok sayıda yerleşim merkezi inşa edilerek Kazakların iskânına devam edildi. 1830 yılına kadar 15 stanitsaya toplam 8093 kişi yerleştirildi. Böylece Rusya’nın sınırları Kuban’dan başlayarak Karadeniz’in doğu kıyılarına kadar ulaştı. Bu dönemde Ruslarla anlaşıp onlara tâbi olduktan sonra dağlıların baskınlarına maruz kalan Kafkasyalıların muhafızlığını Kazak birlikleri üstlendi[63]. Kolonizasyon bu şekilde devam ederken Edirne Antlaşması’ndan sonra Osmanlı’nın doğu vilayetlerinden çekilen Rus ordusu Kuzey Kafkasya’ya yöneldi ve itaat etmeyen halklar üzerine sefer düzenleyerek hâkimiyeti sağlamaya çalıştı.
Çarlık Rusya, kolonizasyon siyasetini uygularken Batı’nın da sık sık kullandığı “medeniyet götürme” iddiasını kullanıyordu. Bazı yöneticiler ve bürokratlar ise Kafkasya’da hâkim olabilmenin tek yolunun dağlı halkı baskıyla kontrol altında tutmak olduğu inancındaydılar[64]. İşte bu düşüncede olan yöneticilerin Kafkasya’daki en meşhurlarından General Yermolov (1816-1827) dağlı halk üzerindeki kontrolün artırılması ve Kafkas Hattı’nın güçlendirilmesi için bazı adımlar attı. Mesela Çeçenya’yı itaat altına almak ve Sunja Hattı’nı güçlendirmek için bazı kilit noktalara kale inşa etti. Böylece dağlılar abluka altına alınacak ve onların Kafkas Hattı’na hücumu engellenecekti. Yermolov, öncelikle Vladikavkaz ile Mozdok arasındaki yolun güvenliğini sağlamak için Çeçenya’daki Kazak-kiçe Köyü’ne yakın bir mevkide 1817’de Pregradi ordugâhını kurdu. Bundan sonra yine Çeçen köylerinden Han Kale’ye yakın bir mevkide Groznaya Kalesi’ni, 1819 yılında ise Vnezapnaya Kalesi’ni kurmak suretiyle hem hattın güvenliğini emniyet altına aldı, hem de Çeçenler üzerindeki baskısını artırdı[65]. Yermolov, bu faaliyetlerini gerçekleştirirken en büyük yardımcılarından birisi General Velyaminov idi.
2. Kuzey Kafkasya’da Hâkimiyet Kurma Mücadelesi
a. Gürcü Askerî Yolu’nun Güvenliğinin Sağlanması
Asırlardan beri Kuzey ve Güney Kafkasya arasındaki geçiş Daryal aracılığıyla yapılmaktaydı. Daryal[66], oldukça tehlikeli ve dar bir geçit olduğu için bazı zamanlarda yüksek ve dik yamaçlarından kaya yuvarlanması yahut çığ düşmesi gibi olaylar yaşanabiliyordu. Yer yer patika şeklinde devam eden Daryal’dan askerî sevkiyat yapmak Gürcistan’a inmek isteyen Ruslar için büyük bir meseleydi. Bunun yanısıra gelip geçenlere baskın düzenleyerek yağma teşebbüsünde bulunan Oset, İnguş ve diğer dağlı kabileler yolun güvenliğini tehdit etmekteydi. Bundan dolayı General Pavel Potyomkin Gürcülerin de desteğiyle Daryal’dan Kazbekler ve Kafkas dağları aracılığıyla Tiflis’e uzanan yolun inşasına başladı. Belirli mesafelerde tahkimatlar yapılarak yol emniyet altına alındı. 1783 yılında dört beygir koşulu bir fayton geçebilecek şekilde yolun inşası tamamlandı. Zamanla genişletilerek daha kullanışlı hâle getirilen bu güzergâh “Gürcü Askerî Yolu” olarak adlandırıldı. Bu yol Rusya’nın Güney Kafkasya’ya inmesinde büyük rol oynadı[67].
Kafkas Hattı ve Gürcü Askerî Yolu, bölge hâkimiyeti ve Güney Kafkasya’ya geçişte Rusya’ya önemli avantajlar sağlıyor ve bundan dolayı da güvenliği için bazı önlemlerin alınmasını gerektiriyordu. Ayrıca Rusya’yı Gürcistan’a bağlayan bu yolun Oset, İnguş, Çeçen ve Kabardeyler’in yaşadığı topraklardan geçmesi nedeniyle bu toprakların askerî ve stratejik önemi arttı[68]. XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Müstakil Kafkasya Kolordusu’nun bünyesinde bulunan yaklaşık 15.000 askerin neredeyse yarısı Kafkas Hattı’nda tutuluyordu. Bu kadar askerin Hat’ta bulunması Gürcistan’ın güvenliği ve Güney Kafkasya’daki Rus varlığı için her an ayaklanma halinde olan dağlıları dizginlemek lüzumundan da kaynaklanıyordu. XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde İran ve Osmanlı Devleti’yle giriştiği savaşlardan sonra Rusya, Kuzey Kafkasya’daki faaliyetlerine yoğunlaştı ve I. Nikolay’ın “dağlı halkları itaat altına alma direktifi” doğrultusunda savaş planları uygulamaya konuldu[69].
Rusya’nın XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Kuzey Kafkasya’daki topluluklar üzerine düzenlediği saldırılar devam ederken Gazi Molla (Gazi Muhammed) önderliğindeki Müritler arasında bir hareketlenme meydana gelmiş ve Müritler, Rus işgaline karşı tüm güçleriyle direnmeye başlamışlardı[70]. 1830 yılı başlarında önce Car-Balaken Lezgilerinin üzerine sefere çıkılmış[71], ardından Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliği için Osetya harekâtı düzenlenmişti. Çünkü yukarıda da ifade edildiği gibi Rusların merkez ile Tiflis arasında yürüttüğü askerî sevkiyat, haberleşme ve ulaşım bu yol üzerinden gerçekleşiyordu. Genellikle Cerahlar, Kistler, Tagaurlar, Osetler ve İnguşlardan oluşan dağlı kabileler, sarp ve oldukça tehlikeli geçitlerle dolu bu yolun muhtelif yerlerinde gizlenerek mal sevkiyatı yapan kervanlara ve askerî konvoylara saldırıyorlardı. Üstelik bu saldırılar Duşeti’ten Vladikavkaz’a kadar uzanan yol üzerinde yoğun bir şekilde görülüyordu[72].
Edirne Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte (1829) Osmanlı İmparatorluğu’yla yapılan savaş nihayete erince Rus ordusu Osmanlı’nın doğu vilayetlerinden geri çekildi. Bir müddet sonra da bölgedeki Rus orduları Başkomutanı Paskeviç Kafkasya’dan ayrıldı. Bundan sonra buradaki kuvvetlerin komutası General Pankratyev ve Emanuel tarafından idare edilmeye başlandı. Ancak bu iki komutanın idaresi zamanında müritler üzerinde yeteri kadar başarı sağlanamadı. Paskeviç Kafkasya’dan ayrılmadan önce dağlı kabilelerin itaat altına alınması için bir takım planlar hazırlamıştı. Fakat 1826-1828 Rusya-İran Savaşı ve 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı bu planların uygulanmasına tam olarak fırsat vermemişti. Ancak 1830 baharında fırsat bulan başkomutan, dağlıların itaat altına alınması hakkındaki planlarını açıkladı. Bu dönemde Kuban ve Terek boylarında yer alan hatlara seferler düzenlendi, Osetya’da Tagaurlar, Kistinler, Galgaylar üzerine gidildi ve Abhazya kıyıları ele geçirilerek bölgedeki Rus hâkimiyeti sağlamlaştırıldı[73].
b. Velyaminov’un Dağlılara Yönelik Baskınları
Baron Rozen, 8 Ekim 1831’de Kafkasya Orduları Başkomutanı olarak atandığında bölgede meydana gelen olaylar hakkında yeteri kadar tecrübesi yoktu. Bundan dolayı tecrübeli generallerle fikir alışverişinde bulunuyor ve yapılması gerekenler hakkında sık sık Petersburg’a danışıyordu. Bu sırada bölgenin idaresinde Rozen’e yardımcı olan Velyaminov’un[74] fikirleri ve tecrübesinden istifade etme düşüncesi ağırlık kazandı. Aslında bu kanaat, yukarıda da ifade edildiği gibi Velyaminov’un Yermolov’a en yakın isimlerden biri olması ve onun döneminde Çeçenler, Lezgiler ve diğer yerli halklar üzerine çok sert ve başarılı operasyonlar gerçekleştirmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkmıştı[75].
Yermolov dönemindeki tecrübelerini Kafkas Hattı Komutanlığı’na atandığında yeniden uygulama fırsatı bulan Velyaminov, hattın güvenliği, Gürcü Askerî Yolu’na düzenlenen saldırıların engellenmesi ve dağlıların sakinleştirilmesi için Çeçenler üzerine askerî harekâta girişti. Kalabalık bir hâlde Sunja Nehri’ni geçerek yüksek dağları aşan Çeçenler, Mozdok ve Greben Kazak alaylarının bulunduğu bazı stanitsaları tehdit etmekteydi. Bu esnada Taşkiçu’da bulunan Velyaminov, 1831 yılının Ekim ayı ortalarında Sunja ağzına harekât düzenledi. İlerleyen Rus kuvvetleri 1 Kasım’da Açeh Aulu’na kadar dayandılar ve burada Gazi Molla’nın topladığı 3.000 Çeçen’le karşı karşıya gelerek onları dağıtıp Sunja’nın ötesine geçmeye zorladılar. Bu arada Açeh’deki buğday ve yem stoklarına el koydular[76]. Velyaminov Çeçenlere karşı giriştiği savaşlardaki başarılarından dolayı yıllık gelirine ek para tahsisiyle ödüllendirildi[77].
Müritlerin Kizlyar’a doğru yaklaşması üzerine Yarbay Uskov komutasındaki Kazak birlikleri onların üzerine gönderildi. Savaşın seyri hakkındaki bilgi Kizlyar komutanı Yarbay Şirokiy tarafından Rozen’e ulaştırıldı. Buna göre; 1 Kasım günü öğle vakitlerinde Laşurin ileri karakolundan dört kişi bir binada yanmıştı. Şirokiy bu olayı soruşturmak ve suçluların yakalanması için derhal Terek Kazak Ordusu’ndan bir askerî birliği bölgeye göndermişti. Bu arada Rusların yaptığı yoğun top atışları ahali üzerinde bir telaşa neden oldu. Ahalinin Gazi Molla’ya bağlılığı o kadar ileri boyutlardaydı ki Velyaminov, dağlıların zihinlerinden Gazi Molla etkisinin kısa zamanda silinemeyeceğini fark etmişti. Aynı zamanda Kumuklar ve Salatavlar Çiryurt’ta, Tabasaranlar Dübek’te ve Tarkovlar Erpeli’de bozguna uğradılar. Öte yandan General Pankratyev Çirkey’e yaklaştığında Gazi Molla, Çeçenlerin büyük bir kısmını birleştirmeyi başardı. Rozen bu birliğin durdurulması için önlemler alıp bazı emirler yayınladı. Buna göre; Kafkas Hattı’nın sol kanadını güçlendirmek için teyakkuz halindeki yerli ahali durduruluncaya kadar Velyaminov’un birlikleriyle Dağıstan’daki Vnezapnaya Kalesi’nde konuşlanmış piyade ve topçulardan oluşan bir askerî kuvvet, Terek’e gönderilmeliydi. Ayrıca Kabardeylerdeki sükûnetin devamı ve Malka’da bulunan stanitsaların güvenliği için Herson, Karabiner ve topçu birliği takviyesi yapılmalıydı. Öte yandan adı geçen birliklerin görev yerlerine gecikmeden ulaşmaları gerektiği de ilgili mercilere bildirildi[78].
12 Kasım 1831’de Gazi Molla’nın Terek Boyu’na geldiği ve Kizlyar civarında olduğu Rozen’e rapor edildi. Rozen’e sunulan raporda çatışmalarda ölenler, yaralılar ve esirler hakkında bilgiler de verilmekteydi. Buna göre yerli ahaliden 126 ölü, 38 yaralı vardı ve Ruslar 168 esir almışlardı[79]. Aktaş-aul’un ele geçirilmesinden sonra, 28 Ocak 1832’de Velyaminov, müritlerin büyük bir kısmının Salatov civarındaki Dılım Köyü’nde toplandığını haber aldı. Bu arada Gazavat hareketinin önderlerinden Hamzat Bey ve Gazi Molla da buradaydılar. Müritlerin Gebek-kala civarındaki dağlarda güçlü bir şekilde pozisyon aldığını öğrenen Velyaminov, topçular eşliğindeki Rus birliklerini onların üzerine gönderdi. Dılım’dan aldıkları destekle müritler, 40. Yegerskiy Alayı’na saldırı düzenlediler. Çatışmanın sonunda yerli ahaliden 80 kişi hayatını kaybetti. Ruslardan ise 10 ölü, 49 yaralı vardı. Bu olaydan sonra Ruslar, herhangi bir direnişle karşılaşmadan Dılım’a 5 verst uzaklıkta bir yere kadar vardılar. Salatav ahalisi teslimiyet için General Velyaminov’a temsilci yolladı. Velyaminov onlarla yaptığı görüşmede Gazi Molla’yı desteklemeyip bölgelerinden uzaklaştırmalarını ve aşağıdaki talepleri yerine getirmelerini istedi[80]:
1- Kizlyar ve çevresinde alınan tüm esirlerin teslim edilmesi,
2- Her avludan (ev) 5 ruble para cezası ödenmesi,
3- Ev başına her yıl gümüş ruble olarak vergi alınması.
Rusların askerî gücü ve tehdidi karşısında tedirgin olan bölge ahalisi yukarıda belirtilen şartları kabul etmek durumunda kaldı. Çirkey sakinleri de Pankratyev’in ileri sürdüğü şartlara uygun hareket ederek, Velyaminov’un koyduğu yıllık vergiyi ödediler. Andreyev, Kostek, Gazi Yurt ve Kumuk köylerinin sakinleri de savaş sırasında terk ettikleri yurtlarına geri döndüler[81].
Rusların Salatav ve Auhov (Auh) civarına saldırıp ahaliyi vergiye bağlamalarından sonra Velyaminov 10 Şubat 1832’de Taş-kiçe’den çıkıp 13 Şubat’ta Groznıy’a geldi. Kendi birliklerine katılan Mozdok, Greben ve Terek alaylarına mensup 800 Kazakla birlikte gece yarısı Çeçenya’daki Açhoy Köyü’ne beklenmedik bir saldırı düzenledi. 15 Şubat’ta Kazak-kiçe’ye ulaşan Velyaminov, halkın karşı koyacağını öngördüğü için temkinli hareket ederek öncü birlikler gönderip stratejik noktalara toplar yerleştirerek köyü kuşatma altına aldı. Böylece Ruslar Sunja’nın sol kıyısından başlayarak Groznıy civarına kadar Çeçen köylerini tahrip ettiler. Buradan sonra Bolşie (Büyük) Samaşki ve Malıe (Küçük) Samaşki’yi işgal ettiler. Daha sonra 19-23 Şubat arasında Galoy-Yurt, Zakan-Yurt, Bolşie Kuları, Malıe Kuları, Alhan-Yurt’u tahrip ederek Grozniy’e döndüler. Bu sefer sırasında Rusların kayıpları 2 ölü, 28 yaralıydı. Bölge halkından ise 30 kişi öldü. Bu arada Groznıy’den çıkan Rus birlikleri 15 Şubat gecesi şiddetli soğuk nedeniyle zor bir gece geçirdi. Sabaha doğru 49 asker ağır şekilde, 153 asker ise hafif şekilde don faciası yaşadı[82].
Aslında Çar I. Nikolay’ın böyle âni ve parça parça yapılan saldırılardan uzak durulması konusundaki talimatları biliniyordu. Velyaminov’un bu âni hareketi, Çar’ın hiddetlenmesine neden oldu. Harbiye Nazırı Graf Çernışev, Rozen’e gönderdiği 5 Nisan 1832 tarihli mektubunda; Velyaminov’un Çeçenleri cezalandırmak için Grozniy’den Sunja’nın yukarılarına kadar giriştiği harekâtla ilgili Çar’ın fikirlerini bildirdi. I. Nikolay, bu tür plansız girişimlerin sadece dağlıların gerginleşmesine yaradığını düşünüyor ve bu seferlerden hoşnut olmadığını bildiriyordu. Sorumluların sert bir şekilde uyarılmasını isteyen Çar, derhal şu soruların cevabını istedi[83]:
1. Askerî harekâtların daha önceden hazırlanan plana göre yapılması hakkında imparator iradesi olduğu defalarca ilan edilmesine rağmen, hangi gerekçelerle dağlılar üzerine ayrı ve başına buyruk bir sefer düzenlendi?
2. Müfrezelerin tüm ihtiyaçları ve özellikle atların yem ihtiyaçları karşılanmadan neden sefere başlandı?
3. Havanın bu kadar soğuk olduğu bir zamanda, dağlarda hayatta kalmak mümkün değilken neden bu harekâta girişildi?
Rusların bu seferleri sırasında insanların soğuktan korunması için gereken tedbirler yeteri kadar alınmamış olacak ki bir gecede yaklaşık 200 asker soğuktan donmuştu. Velyaminov, 26 Mayıs 1832’de Rozen’e yazdığı raporunda Çeçenya ve Dağıstan ahalisi üzerine düzenlemiş olduğu sefer hakkında bilgi verdi. Velyaminov, bu harekâtın gerekliliği konusunda oldukça ikna edici savunma yaparak aslında seferlerin gerekliliğine dikkat çekti ve böylece kendisine yöneltilen eleştirileri hafifletti[84]. Bu açıklamalardan sonra dağlıların da sakinleştirilememesi üzerine bir takım sınırlar getirilmek koşuluyla bazı baskınlara ve sert uygulamalara izin verildi[85].
c. Rusların Çeçenler ve İnguşlar Üzerine Düzenlediği Seferler
Dağlık bölgelerde yaşayan Kafkasyalılar tarih boyunca sınırlı geçim kaynakları nedeniyle etrafa yağma ve çapul amaçlı akınlar yapıyorlardı. Rus kolonizasyonuyla birlikte bu akınlar, Rus Kazaklarının yerleşim yerleri olan stanitsaları, Rus karakollarını ve hat üzerindeki ordugâh şehirleri hedef aldı. Bu akınlar aynı zamanda Rus işgaline karşı bir tepki olarak gerçekleşiyordu. Özellikle Kuzey Kafkasya’daki kolonizasyon bölgesine yakın olan Çeçenler, İmam Mansur’un hatırasını canlı tutuyor, onun Rus işgaline karşı topraklarını savunma prensibini benimsiyorlardı[86].
İmam Mansur’un bu anlayışını devam ettiren Gazi Molla ve ona bağlı müritler 1832 yılında Çeçenya dolaylarında Ruslara karşı bir takım başarılar elde ettiler. Vladikavkaz’ı tehdit etmek amacıyla önce Nazran’ı kuşatan Gazi Molla, bölgeyle irtibatı sağlayan tüm haberleşme yollarını kesti. Gün boyunca devam eden çarpışmalar neticesinde Rus birlikleri, bu kuşatmayı geri püskürtmeyi başardılar. Ardından Gazi Molla, Sunja’nın diğer yakasına geçerek Nazran’ın kuzeyinde yaşayan dağlı ahaliyi kendi safına çekmek için bazı girişimlerde bulundu. Gürcü Askerî Yolu’nun doğu kısımlarında yaşayan Çeçenler, Kistler ve Galgaylar (İnguşlar) üzerine birlikler gönderip onların da müritler safına katılmalarını sağladı. Gazi Molla’nın kendi taraftar sayısını artırmak için yaptığı bu faaliyetleri neticesinde, bölgede Ruslara karşı bir direniş hareketi başladı. Bu esnada Rus propagandası yapan bazı misyonerler öldürüldü. Ayrıca Rusların yerel idareci olarak tayin ettiği pristav[87] da bu kargaşa sırasında hayatını kaybetti. Bununla da kalmayan müritler Rusların haberleşme ve askerî konvoy yolu olarak kullandığı Gürcü Askerî Yolu’na saldırı düzenleyip tahkim edilmiş noktalara zarar verdiler. Bu olayları bastırmak ve ulaşım yollarını emniyet altına almak için bölgeye sefer düzenleme kararı alındı[88]. İşte Velyaminov’un dağlılara karşı sert davranma düşüncesindeki haklılığı bu şekilde kanıtlanmış oldu. Baron Rozen müritler üzerine düzenlenen bu harekâtın bizzat başındaydı[89].
Eksiklerini tamamlayıp 1832 yazında Galgaylar üzerine sefere çıkma hazırlığında olan Rus kuvvetleri ilk önce teslim şartlarını açıklayan bildiri gönderdiler. Ancak Galgaylar zor arazi şartlarındaki tecrübeleri ve dağlardaki savaş kulelerine güvenerek teklifleri reddettiler. Ruslara saldıran suçluları da vermeyeceklerini bildirdiler. Bunun üzerine Galgayların bulunduğu mevkiye Rus birlikleri sevk edildi. Terek’i aşan Ruslar Kafkas dağlarının tehlikeli ve uçurumlarla dolu dar yollarından geçerek güçlükle ilerlediler. Toplar tekerleklerinden sökülerek yük hayvanlarının sırtında taşındı. Birkaç gün sonra Assa Irmağı kıyısındaki Zoti Köyü civarında çarpışmalar başladı. Burada Ruslar ekinleri yakıp savaş kulelerini bombalayarak etrafı tahrip ettiler. Galgaylar ise savaş teknolojisi bakımından üstün olan Ruslara karşı gerilla savaşı yürütmek suretiyle karşılık verdiler. Rusların amacı, Tsori’ye ulaşıp etrafı tahrip etmekti; ancak savaş kulelerinden yapılan saldırılar ilerlemelerine engel teşkil ediyordu. Birkaç günlük direnişten sonra Ruslar Tsori’ye girdiler ve şehri tamamen tahrip ettiler[90].
Temmuz 1832’de Galgaylar üzerine düzenlenen bu harekât ile Rozen, Lars’tan başlayarak Gürcistan sınırındaki Pasanaur’a kadar uzanan Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliğini sağlamayı amaçlıyordu. Vladikavkaz’dan yola çıkarak 12 Temmuz’da Terek’e gelen Rozen, Makaldon (Armhi) Nehri’ne doğru zorlu bir yürüyüşten sonra Obin Köyü yakınına geldi. Civardaki Cerahov köylerinde yaşayan ahali Ruslara direniş göstermeyince, yollarına devam ederek 13 Temmuz’da Huli’ye ulaştılar. 14-15 Temmuz’da Çelihoylar’ın yaşadığı bölgeye seferler düzenlendi. Salgi taraflarına haber gönderilerek Rusya’ya itaat etmeyenlerin bu bölgelere yerleşmelerine izin verilmeyeceği bildirildi. Bu esnada Velyaminov, Kabardinler ve İnguşetya’da operasyonlar yürütüyordu[91].
16 Temmuz 1832’de Hulinler ve Galgayların Hevsur taraflarındaki ormanlara gizlendiklerini öğrenen Rozen, Galgay köyü Beşti’ye gelerek Pristav Konstantin’in[92] ölümünden sorumlu kişilerin peşine düştü. Albay Zass ve Yarbay Çilyayev komutasındaki müfrezeler yoğun sisli havaya rağmen arazide ilerlediler. Rozen, Galgaylara iki defa haberci göndererek Konstantin’in katillerinin teslim edilmesi ve 1830 yılına ait verginin tazminatla birlikte ödenmesini istedi. Galgaylar ise şartların kabul edilebilir olmadığını söyleyip, mücadeleye devam edeceklerini açıkladılar. 18 Temmuz’da Rozen sarp dağları aşarak Galgayların ana yerleşim yerine yakın Assa kıyısındaki Targim Köyü’ne geldi ve burada Galgayların üç farklı yerde gizlendiklerini öğrendi. Birinci gurup Hulinlerle birlikte Hevsur tarafındaki geçit ve ormanlarda, ikinci gurup Assa’ya kadar uzanan Mathoh sıradağlarının ortasında, üçüncü gurup ise Assa’nın sağ tarafındaki yüksek dağlar ve kayalıkların ötesinde bulunuyorlardı. Rozen, onları takip için 200 kişilik Oset milislerini Mathoh dağlarına sevk etti. Gürcü milislerini ve Tiflis Piyade Alayı’na mensup iki askerî bölüğü de Yüzbaşı Parhomov komutasında Galgaylar üzerine yolladı. Osetler bu takibat sırasında yaklaşık 250 büyükbaş, 1.300 küçükbaş ve birkaç binek hayvana el koydular[93].
Rozen, emrindeki kuvvetlerle 19 Temmuz’da Targim Köyü yakınındaki Gay yoluna hareket etti. Orduyu dik yamaçlar ve dar patikadan geçirmeden evvel temkinli davranarak Albay Zass komutasındaki Mozdok Kazak Alayı’nı yüksek kayalıkları ele geçirmesi için önden gönderdi. Sisli havadan istifade ederek kayalıklara yaklaşan Albay Zass, aralıksız tüfek atışıyla karşılaştı. Yaşanan çatışmanın sonunda Kazaklar ve Osetler yükseklere kadar çıkmayı başardılar[94]. 22-23 Temmuz 1832’de Gay çevresinde bulunan 8 köy tahrip edildi. Ardından Targim Köyü yakınındaki 9 köy daha imha edilerek Terek’e geri dönüldü. 28 Temmuz’da Vladikavkaz’a ulaşan Ruslar, bu seferler sırasında Çelihoylar, Kistinler ve Cerahovlar’ı hâkimiyet altına aldılar. Böylece Rusların Galgaylar üzerine düzenledikleri askerî harekât sonlanmış oldu. Ayrıca bu harekât, Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliği ve sakinliği için olumlu sonuçlar doğurdu[95]. Aynı amaçla seferlerine devam eden Velyaminov, İnguşetya’ya yürüyerek 13 Temmuz 1832’de Nazran’dan çıkıp Karabulak’taki Şelçih Köyü’ne geldi, fakat yolun kötü durumda oluşu ve Sunja’nın kolayca geçilememesi nedeniyle geç varabildi. Şelçih çevresinde iki farklı yere batarya kuran Ruslar, top atışına başlayarak kısa süre içinde köyü ele geçirdiler. Assa’nın ters istikametindeki ormanda gizlenen ahaliyle Ruslar arasında çatışmalar yaşandı. Şelçih, Rus belgelerinde de geçen ifadeye göre harap edildi. 15 Temmuz’da buradan çıkan Velyaminov, Hayfir veya Hüdaverdi olarak zikredilen yeri herhangi bir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi; ardından Mujih ve Fargiv köylerini zapt etti. Etrafın tahrip edildiğini duyan Karabulak sakinleri haberci gönderip aman dilediler. Ruslar da karşılığında yıllık vergiyi ödemeleri gerektiğini bildirdiler. Tsoal Köyü’nü de tahrip ettikten sonra Velyaminov, Galaşevler üzerine yürüdü ve onları da hâkimiyeti altına aldı[96].
Velyaminov’un 21 Temmuz 1832 tarihli raporuna göre; Assa’nın sağ kıyısındaki Merkey’e saldırdığı ve nehrin ötesine geçen 400 civarında Karabulaklı ile çatıştığı anlaşılmaktadır. Aralıksız yağan yağmur nedeniyle Assa’nın suyu taştığı için Ruslar suyun karşısına geçemediler. Karşıda bulunan Amgit Köyü’nü tahrip etme amacında olan Ruslar, bu hedeflerine ancak 23 Temmuz’da nehrin suyu azaldığında ulaşabildiler. 24 Temmuz’da Velyaminov Galaşki yakınındaki harap olmuş kulelerin yanında konakladı. Bütün bu seferler sırasında 5 Karabulah köyü itaat altına alındı ve civardaki 11 köy Rusya himayesine girdi[97].
Velyaminov, Çeçenya’daki harekâtına hız kesmeden devam ederken, seferler hakkında düzenli olarak Baron Rozen’e rapor gönderiyordu. Rozen de gelişmeleri St. Petersburg’a bildiriyordu. 17 Ağustos 1832’de Goyta yakınlarından Çernışev’e yazdığı rapora göre; 11 Ağustos’ta Şatoy-Yurt civarında yaşayan bazı Çeçenlerle Ruslar çatışmaya girdiler. Şatoy-Yurt’u imha etmek için Albay Şumskiy’in komutasındaki birlikler bazı stratejik noktaları tuttular. 13 Ağustos’ta ahaliden temsilciler gelerek esirler hakkında Ruslarla görüştüler. Ancak bazı Gehi Köyü sakinleri Ruslara itaat etmediler. 14 Ağustos’ta Simin-Yurt, Yasan-Yurt, Mirza-Han-Yurt ve Goyn-Otarış köyleri ateşe verildi[98]. Bu arada Argun kıyısındaki Rus kampına yakın bir mesafede bulunan Topli Köyü’nden gelen hareketlilik haberleri üzerine Rozen, Velyaminov’u oraya gönderdi. 16 Ağustos 1832’de saldırıya geçen Velyaminov, oradaki hâkimiyeti sağlamayı başardı. Çok sayıda Çeçen bu çatışmalarda hayatını kaybetti. Rusların kaybı ise daha azdı. Tüm bu yaşanan gelişmelerin dışında Hamzat Bey birlikleriyle birlikte geri püskürtüldü ve Avarya’daki köyüne dönmek durumunda kaldı. Bu seferler neticesinde Gürcü Askerî Yolu sakinleşti, Gürcistan’da her şey normal seyrine döndü. Dağıstan’da da bu dönemde dikkate değer bir olay meydana gelmedi[99].
Velyaminov, 17 Ağustos’ta kampa geri dönerken Argun’u geçtiği sırada Çeçenler Ruslara saldırdılar. Bu saldırı, topçuların hızlı hareketi sayesinde hafif zayiatla atlatıldı. Diğer taraftan Albay Zass, Çinaroy-Ustarhan, Goytı ve Balahay-Goytı’yı imha etmek için harekete geçti ve çok geçmeden amacına ulaştı. Bu arada Gazi Molla’nın Lezgilerle Auhov Köyü’ne geldiği ve Çeçenya’daki Rus kuvvetlerinin yönünü saptırmak için Kaçalıkov dağlarına yürüdüğü öğrenildi. Starıy Aksay, Boldcalı, Hoşgeldi, Aller-Aul, Noyen-Berdi, Goryaçevodsk ve Gudermes adlarıyla anılan Kaçalıkov köyleri müritlere direniş göstermediler. Kumuk köylerini muhafaza için kalan Kalaçevskiy ile Terek ötesindeki Vnezapna, Taşkiçe ve Amir-Acıyurt tahkimatlarının başarılı hareketleri sayesinde Ruslar fazla zarara uğramadılar. Gazi Molla’nın Terek’e doğru gelip Ruslara saldıracağı bilgisi ulaşınca 500 kişilik Greben Kazak Alayı Novogladskiy stanitsasında hazırlıklarına başladı. Kalaçevskiy, Gazi Molla’yı karşılamak için Terek’i geçerek ormanlık alanda yerini aldı. Meydana gelen savaşta çok sayıda Rus öldü ve ellerindeki toplar müritlerin eline geçti. Yaklaşık 150 Kazak, Amir Aciyurt tahkimatına geri dönmek durumunda kaldı. Rus kaynakları rakam vermeseler de müritlerden de çok sayıda ölen olduğunu belirtmektedirler. Bu çatışmalardan sonra Ruslar daha çok sefer yaparak Argun’un sol tarafındaki birçok köyü itaat altına aldılar[100].
Argun’u geçmeye çalışan Ruslara 22 Ağustos 1832’de Çeçenler saldırınca yeniden çatışma meydana geldi. Ardından Küçük-Çeçen ve Can-Yurt köyleri imha edildi, Şali ele geçirildi[101]. Rozen, müritlerin toplandığı Germencik’e hareket etti. Çünkü yaklaşık 3.000 kişi burada Gazi Molla’nın gelişini bekliyordu[102]. Germencik bu dönemde Andilerle de takviye edilen bir tahkimat haline gelmişti. Gazi Molla, az sayıda birliği takviye için göndermekten başka bir şey yapamadı. Ahalinin elinde kendilerini savunabilecek yeterli savaş malzemesi de bulunmuyordu. Netice itibariyle Ruslar köyü hemen teslim aldılar[103]. Atabay Yurt, Tsentoroy, Mesker Yurt, Şerdı Koysur Yurt, Hambulatov, Belgatoy ve Germencik’in bazı kısımlarından temsilciler gelerek vergi ve tazminat ödediler. Bazıları ise Rusların istediği meblağı kabul etmediler. Bu nedenle Ruslar 27-28 Ağustos’ta Alhan Yurt, Sala Yurt, Lyalsin Yurt, Nazari Yurt, Uzden Yurt, Uruzbey Yurt, Hızin Yerzo Yurt köylerine saldırdılar[104].
Eylül ayı başlarında Anto-Yurt’a gelen Ruslarla Çeçenler arasında yeni çatışmalar yaşandı[105]. Taba-Yurt ve Kuliş-Yurt imha edildi, Metso-İrzo-Yurt’lular ise rehine göndermeyi kabul ettiler. Gazi Molla’nın İçkerin Köyü ve Bena taraflarında bulunduğu haberleri Ruslara ulaşınca 7 Eylül’de Rozen Kürin-Bena’ya yürüdü. Bundan sonra Gudermes taraflarında şiddetli çarpışlar yaşandı[106]. 17 Ekim 1832 tarihinde Gimri’ye düzenlenen sefer esnasında Gazi Molla, Rus birlikleri tarafından savaş kulesinde kuşatıldı. Şeyh Şamil ile birlikte çatışmaya giren Gazi Molla, burada öldürüldü. Şamil ise yaralı olarak bölgeden uzaklaşmayı başardı[107].
Rozen ve Velyaminov’un Çeçenya, Osetya, İnguşetya ve Dağıstan’ın bazı bölgelerinde 1831-1832 yıllarındaki seferleri bu şekilde gerçekleşti. Bu harekâtlar neticesinde yerli ahalinin ikamet ettiği çok sayıda köye baskın yapıldı ve çoğu da tahrip edildi. Böylece Rus işgaline karşı mücadele yürüten dağlı halklar sert yöntemlerle dizginlenmeye çalışıldı. 1832 yılı sonlarına doğru Rozen’in raporlarından da anlaşıldığı gibi seferler Ruslar için başarılı oldu; aynı yıl içinde Yekaterinograd’tan Vladikavkaz’a kadar uzanan yol boyunca çok fazla saldırı meydana gelmedi[108]. Böylece Kuzey ve Güney Kafkasya arasındaki ulaşımı sağlayan Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliği de en azından 1831-1832 yılları için sağlanmış oldu.
Sonuç
Kafkas Hattı’nın inşa edilmesi, stratejik noktalara kalelerin yapılması ve buralarda uygulanan Kazak iskânı, bölgenin Slavlaştırılması ve kalıcı bir hâkimiyet kurulmasında önemli bir rol oynamıştır. Savaşçı özellikleriyle ön plana çıkan Kazakların öncü kuvvet olarak Kuban ve Terek Boyu’na yerleştirilmesi sayesinde Rusya, dağlı kabilelere karşı önemli avantajlar elde etmiştir.
Hattın, Güney Kafkasya’ya inmek ve orayla iletişim sağlamak, Ruslar tarafından iskân edilen yerleşim merkezlerini dağlıların baskınlarından korumak, ele geçirilen bölgeye boyun eğdirmek ve bölgede sağlam temeller üzerine oturmuş kalıcı yönetim kurmak amacıyla inşa edildiği anlaşılmaktadır. Rusların Terek’te kale inşa etmeleri, özellikle XVI. yüzyılda Osmanlı-Rus çekişmesine yol açmıştır. Ancak sonradan yaşanan gelişmeler neticesinde süreç Rusya’nın lehine doğru şekil almaya başlamıştır. Rusya’nın 1990’lara kadar bütün Kafkasya’yı elinde tutması ve günümüzde de Kuzey Kafkasya’nın Rusya’ya bağlı oluşu, aslında bu projenin inşa amacına uygun olarak hizmet ettiğini göstermektedir.
Kuzey ve güney arasında askerî sevkiyat yapılmasını sağlayan Gürcü Askerî Yolu, Rusların güneye inmelerinde ve bölge hâkimiyetinin kurulmasında oldukça etkili şekilde kullanılmıştır. Rusya’yı Gürcistan’a bağlayan bu yolun Oset, İnguş, Çeçen ve Kabardeyler’in yaşadığı topraklardan geçmesi bu toprakların askerî-stratejik önemini artırmış ve bu durum yolun güvenliği için bazı önlemlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu nedenle özellikle Yermolov döneminde dağlı ahaliye karşı çok sayıda sefer düzenlenmiştir. Paskeviç ise 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra Gürcü Askerî Yolu’nun güvenliğini sağlamak için Osetya’ya yürümüştür. 1831’den sonra da Kafkas Hattı’nın Komutanı General Velyaminov ve Gürcistan’daki Başkomutan Baron Rozen, askerî yolun ve hattın güvenliği için Osetya, İnguşetya ve Çeçenya taraflarına saldırılar düzenlemiştir. Böylece Rus egemenliğine girmek istemeyen dağlı ahali sert yöntemlerle dizginlenmeye çalışılmıştır. Bu dönemde hat ve Gürcü Askerî Yolu’na dağlılar tarafından düzenlenen baskınların sayısında azalma meydana gelmiştir. Bundan dolayı Rusların gerçekleştirdiği bu operasyonların en azından 1831-1832 yılları için başarılı olduğu söylenebilir. Fakat bundan sonraki yıllarda Ruslar Müridizm taraftarlarıyla daha yoğun bir mücadeleye girişmişler ve Kuzey Kafkasya hâkimiyeti için yapılan bu mücadele İmam Şamil’in 1859’da teslim oluşuna kadar devam etmiştir. Şamil’in teslim oluşu, Ruslara karşı direnişte büyük bir kırılma yaşanmasına neden olmuş ve Çarlık yönetimi bu tarihten sonra Kuzey Kafkasya’daki sükûneti sağlayarak bölgeyi tamamen ele geçirmiştir.
EKLER