Polonya tarih bilimi, eskiden beri, Türkiye tarihiyle, bu iki ülke arasındaki eski komşuluk ve münasebet bakımından olduğu kadar, Türkiye ve Türklerin dünya tarihinde oynadıkları rol bakımın¬dan da, yakından ilgilenmiştir. Bugün Polonya’da ilim sahasında görülen gelişme, Polonya'nın kaderiyle eskiden beri sıkı sıkıya bağlı bulunan Türkiye’ye karşı ilgiyi daha da arttırmaktadır.
Genel bilgiler için, bir Türk Tarihi denemesi kaydetmeliyiz : J. Reychman (Reyhman)ın: “Türkiye’nin yükselme ve gerileme devir¬leri” (Varşova, 1962), adlı eseri Türklerin en eski devirlerden bugüne kadar bir tarihçesini çizmektedir[1].
Polonya’da daha çok ilgi uyandıran meseleler, Türk tarihinin iç meseleleri olmuştur : padişahlar devrindeki iç mücadeleler J. Reychman’ın 1952’de “Przeglad Orientalistyczny” de yayınlanan “Türkiye’de XVI. y.y.’ dan XVIII. y.y.’ a kadar antifeodal müca¬deleler” adlı etüdünde incelenmiştir. Türkiye’de toprak rejimi aynı yazarın “Rocznik Orientalistyczny” yıllığında (XIX, Varşova, 1954) çıkan “Yakın Doğuda toprak meselesiyle ilgili yeni çalışmalar” adlı makalesine konu olmuştur. “Doğu ve Orta Avrupa’da Türk hâkimi¬yetinin yapısı meselesiyle ilgili araştırmalar -XV-XIX. y.y.-” isimli etüdünde ise, yazar Türk, Balkanlı v.s. tarihçilerin evvelce Osmanlı devletinin sınırları içinde bulunan ülkelerdeki idarî ve ziraî düzen meseleleriyle ilgili çalışmaların bir tahlilini yapmaktadır.
A. Zajaczkowski (Zayonçkovski) ve J. Reychman, Polonya için bir Türk tarihi vazifesini görebilecek “Osmanlı-Türk diplomatiği ve paleografisi” adlı bir manüel yayınlamışlardır (Varşova, 1955). Bu kitabın İngilizce çevirisi halen Amerika Birleşik Devletlerinde hazırlanmaktadır[2].
Türk tarihiyle ilgili Polonya’daki çalışmaların büyük bir kısmı geçmişteki Polonya-Türkiye münasebetlerini ele almaktadır. J. Pajewski (Payevski)nin “Buncuk ve hançer” (Varşova, 1960) adlı eserin¬de, bu münasebetlerin tümü tetkik edilmektedir. Yazar daha sonra bir¬çok savaşa sebep olan XVI ve XVIII. y.y.’ lardaki münasebetlerin üzerinde durmakla beraber, savaş süreleri arasında iki millet arasındaki bağları da göz önünde tutmaktadır.
Muhtelif devirleri gözden geçirirsek, Lehistan ile Türkiye ara¬sında ilk bağların kurulduğu devirden, yani XV. y.y.’ dan başla¬mamız gerekir. Krakov üniversitesi profesörlerinden Jan Dabrowski’ye “1444 yılı - L’année 1444” (fransızca, Krakov, 1952), adlı kısa ama çok ciddî bir etüd borçluyuz. Bu kitabında yazar, yeni kaynaklara dayanarak, o devirdeki Lehistan ve Macaristan kralı Ladislas’ın barışçı bir politika güttüğünü ispat etmektedir. Ama Osmanlılarla barış istiyen Polonyalı ve Macar soylu sınıfının büyük çoğunluğu yanında, Vatikan ve elçisi Cesarini’nin kışkırttığı ve birkaç asilzade ailenin temsil ettiği savaşçı bir cereyan da mevcuttu. Nitekim Türklerle candan barış istiyen kral, padişaha müzakerede bulunacak bir elçi gönderir, barış anlaşması da nihayet Segedin’de imzalanır. Ama sonradan kral, Vatikan elçisinin baskısı altında bu anlaşmayı feshet¬meğe mecbur kalır, bu olay da yeni bir savaşa ve Polonyalıların Varnada yenilgiye uğramasına sebep olur.
Varşova üniversitesi profesörlerinden M. Malowist’in: “Kırım’da Genova Cumhuriyetinin bir kolonisi, Kaffa, ve 1453-1475 yıllarında Doğu meselesi” (Varşova, 1947), adlı etüdü, II. Mehmet devrinde Osmanlıların Karadeniz bölgelerine yayılışı meselesini tetkik etmek¬tedir.
Kırım Hanlığı XV. y.y.’dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu¬’na bağlıydı. Bu bakımdan J. Ochmanski (Ohmanski)nin: “XV ve XVI. y.y.’larda Kırım Tatarlarının saldırışlarına karşı Lituanya’nın teşkilâtlanışı” (Varşova, 1960), adlı çalışmalarını da burada kaydet-meliyiz. Lituanya o devirde Lehistan’la birleşmiş bir devletti.
XVI. y.y. ı kapsıyan eserlere gelince : J. Garbacik (Garbaçik), VIII. Polonya Tarihçiler Kongresinde (1958) verdiği ve bu Kongre¬nin Çalışma Belleteninde yayınlanan konferansta, “XV ve XVI. y.y. larda Avrupa ülkeleri politikasında Türk meselesi”ni tetkik etmektedir. A. Tomczak (Tomçak) : “Sigismond-Auguste devrinde - 1548-1553-Lehistan- Osmanlı İmparatorluğu münasebetleri”ni ince¬lemekte (Varşova Devlet Arşivlerinin 150 yıllık Jübilesi Armağanı). V. Dworzaczek (Dvojeçek), “XVI. y.y.’da Ataman Jan Tarnowski’nin Türk politikası”nı tetkik ediyor (Poznan Bilim Dostları Cemiyeti Belleteni, 1940, c. XVI.). Kırım Tatarları ile Lehistan arasındaki münasebetlere gelince, S. Herbst’in, Polonya Tarih Dergisinde (1948, s. 218-226) yayınlanan “1512 Tatar istilâsı”, ve B. Kocowski (Kotsovski)nin “Tatarların 1594’de Lehistan’dan geçerek Macaristan’a yaptıkları sefer” (Lublin, 1948), adlı makalelerinde ele alınmıştır.
Polonya’da yazılmış tarihî eserlerde en çok incelenen yüzyıl Osmanlı imparatorluğu - Lehistan arasında her alanda önemli müna-sebetlerin vukubulduğu XVII. yy.’dır. Varşova Üniversitesi pro-fesörlerinden tanınmış tarihçi J. Wolinski, bu konudaki meseleleri birkaç eserinde incelemektedir. “Kral Jan Sobieski devrindeki siyaset ve savaş tarihine dair” (Varşova, 1960), adlı kitabında, Türk tarih¬çilerini ilgilendirebilecek birkaç etüd bulunmaktadır. Bu çalışmaların birinde - “1674 Meclisi ve Leh-Osmanlı savaşı” -yazar, o yıl olayları¬nın Jan Sobieski’nin Lehistan tahtına seçilişi üzerindeki etkisini in¬celiyor. Başka bir etüdünde - “1673-1676 savaşında Tatar arabulucu¬luğu”- tarihçi, Kırım hanının bu medyasyon teşebbüsünden bahset¬mektedir. Nihayet, aynı kitabta, “Parkany” adlı etüdünde, Viyana savaşından sonraki 1683 seferi ele alınmıştır. Yazar en çok 1673-1676 seferiyle ilgilenmiştir; bu konuyu “Hotin’den Zuravno’ya” - Zuravno 1676 Leh-Osmanlı muahedesinin imzalandığı yerdir- adlı makalesinde de incelemektedir (Krakov, Edebiyat ve İlimler Akademisi Belle¬teni, c. XLV, 1948, nr. 5, 235-239). Yazar, “Hotin’in sonrası- Hotin savaşının -1675- Lehistan için sonuçları” adlı eserinde (Askerî Aka¬demi Dergisi, 1961, nr 5), Osmanlı - Leh savaşının Polonya’nın iç ve dış politikasındaki etkilerini tetkik ediyor. Profesör Wolinski, Avus¬turya hükümetinin İstanbul’a gönderdiği J. K. Kindsberg ve J. B. Casanova’nın 1672-1676 Leh-Osmanlı savaşlarını anlatan reslasyon’larını “Askerî Tarih için materyel ve çalışmalar” (c. VII, 2 nci kısım, 1961)’da neşretmiştir.
1683 Viyana seferi ise, son yıllarda, J. Wimmer’in bir etüdüne konu olmuştur : “Viyana seferi” (Varşova, 1960).
Harkov’lu genç bir Sovyet tarihçisi, N. Rashba, “Polonya Şar¬kiyat Dergisi”nde (1962, nr.3) lehçe olarak yayınlanan “XVI ve XVII. y.y.’larda Leh-Osmanlı münasebetleri” adlı makalesinde, o devrin Leh-Osmanlı savaşlarında Ukranyalı (Kazak)ların oynadığı rolü yeni bir ışık altında incelemektedir.
XVII. y.y.’ın sonundaki Leh-Osmanlı savaşında vukubulan başka bir Tatar arabuluculuğu profesör K. Piwarski’nin “1692-1693 Leh - Osmanlı savaşında Tatarların arabuluculuğu” adlı makalesinin konusunu teşkil etmektedir. Bu makale tarihçi H. Lowmianski’nin jübilesine tahsis edilen “Studia Historica” armağanında çıkmıştır (Varşova, 1958).
Lodz Üniversitesi profesörlerinden B. Baranowski, aynı devirde Leh-Osmanlı münasebetlerine sıkı sıkıya bağlı olan Leh-Tatar müna-sebetlerini incelemiştir : “1624-1629 yıllarında Lehistan’ın Kırım’ı ilhak teşebbüsleri” (Lodz, 1947); “1624-1629 yıllarında Lehistan ve Kırım” (Lodz, 1948); ve “1632-1648 yıllarında Leh-Tatar münase¬betleri” (Lodz, 1949) başlıklı üç etüdü bu münasebetlerin XVII. y.y.’da aldığı şekli tetkik etmektedir. Z. Wojcik (Woyçik)’in “1660-1661 yıllarında Ukranya’da Leh-Tatar rekabeti” (Tarih dergisi, 1954) adlı makalesinde de aynı konu ele alınmıştır.
“Askerî Tarih için malzeme ve çalışmalar” (c. VIII, I inci k. 1962) da, M. Horn, 1600-1647 yıllarında Polonya’ya Tatar akınlarının tarihçesini yayınlamıştır.
O. Gorka ise, “Üç-aylık Tarih Dergisi”nde, ve “1644-1650 yıllarının bir Tatar kroniği” adlı makalesinde Londra’da yeni bulun¬muş ve yakında yayınlanacak olan bir Tatar yazması ile ilgili bilgi vermektedir.
XVIII. y.y.’ın başlangıcı, J. Lissowski’nin iki etüdünde ele alın-mıştır : “1704-1714 yıllarında Leh-Osmanlı münasebetleriyle ilgili araştırmalar” (İlimler Akademisinin Krakov bölümü bildirileri, Krakov, 1959), ve “Quelques remarques sur la mission de Mehmed aga en Pologne -1707-”) (fransizea, Folia Orientalia, 1959, nr. 1959).
Varşova Üniversitesi Türk Tarihi profesörü J. Reychman’ın “XVIII. y.y. da İstanbul’daki Lehlilerin hayatı” (Varşova, 1959[3] adlı kitabında, XVIII. yüzyıl bir bütün olarak tetkik edilmekte¬dir. Aynı yazar, XVIII. yüzyıldaki Leh-Türk münasebetlerinin muhtelif görünüşlerine daha kısa birkaç makele de tahsis etmiştir, “İstanbul’da eski Lehistan Cumhuriyeti elçiliğinin mefruz yeri” (Rocznik Orientalistlyczny, Kowalski Armağanı, XVII, 1953) adlı makalesinde yazar, Beyoğlu’nda, Leh sokağı -bugün Nuruziya sokağı yakınında bulunan eski Lehistan Cumhuriyetine ait olan bir sarayla ilgili rivayetin menşeini tetkik etmektedir. Bu rivayete göre, Osmanlı hükümeti, Lehistan’ın taksimini kabul etmediğini belirtmek için, bu binayı XIX. yüzyılın ilk yıllarına kadar muhafaza etmiştir. Aynı konu, yukarıda bahsi geçen “İstanbul’daki Lehlilerin hayatı” adlı kitabta da başka bir şekilde ele alınmıştır. Başka bir yazısında: “XVIII. y.y.’da bir Leh - Osmanlı ticaret anlaşmazlığı” (Roczniki Historii Spoleczno-Gospodarzczej - Ekonomik ve sosyal tarih Belleteni, c. XIII, 1951), yazar, Lehistan vodkalarının Osmanlı egemenliği altında bulunan Moldavya’ya ihracı meselesini tetkik etmektedir. Moldavya prensi, bu ticarete engel olmak istemiş, ama I. Abdülhamid’in bir fermanı prensin çıkardığı güçlüklere son vermiştir. “Une famille de drogrnans orientaux au service de la Pologne au XVIII’e siècle” (Rocznik Orientalistyczny, 1961 (fransızca-), adlı yazısında J. Reychman, XVIII. yüzyılda Babıâli ile Avrupa devletleri arasındaki münasebetlere büyük etki yapmış olan tercümanlar teşkilâtını (drogmanat) incelemektedir.
XIX. yüzyılı Polonya daki tarih çalışmalarında nisbeten da¬ha az tetkik edilmiştir. İlgiyi en çok toplıyan, Kırım savaşında Türk ordusunun yanıbaşında teşkil edilen Leh Alayı olayıdır. “Kırım Savaşında Adam Mickiewicz’in faaliyeti” (Askerî Tarih için malzeme ve araştırmalar, 1958, c. IV) isimli makalesinde yeni kaynaklara da¬yanan J. Reychman, Türkiye’deki muhtelif siyasî muhaceret grup¬ları arasında arabuluculuk etmek amaciyle İstanbul’a giden büyük Leh şairinin o devirde oynadığı rolü tetkik ediyor. Yazar, şairin İstan¬bul’daki ikameti -Mickiewicz Beyoğlu’nda Tatlı Badem sokağına yakın, bugün üzerinde bu olayı anan bir levha bulunan evde, 26 Kasım 1855’de koleradan ölmüştür- ve Türklerle münasebetleri ko¬nusunu “Adam Mickiewicz-’in İstanbul’da ikameti” (Przeglad Orientalistyczny - Şarkiyat Dergisi, 1955) adlı makalesinde ele alıyor.
Leh-Türk münasebetlerinin bu çok canlı devrine ait ilginç bir çok materyal Polonya’da yayınlanmıştır, örneğin, J. Fijalek (Fiyalek), Türkiye’deki Leh Kazak Alayının kumandanı Michel Czajkowski (Çaykovski - Sadık Paşa)mn Hatıralarını Polonya’da muhafaza edilen yazmadan neşretmiştir: “1854 Savaşı Hâtıralarım” (Varşova, 1962), adiyle yayınlanan bu kitap, XIX. y.y.’da evvelâ rusça neşredilen, sonradan da lehçeye, bulgarcaya ve daha başka dillere çevrilen hâtıra-lardan çok daha tamamdır. Fijalek 1933’de kısmen yayınlanan “General Wysocki’nin 11 - XII - 1853’den 8-11-1855’e kadar süren Türkiye’deki ödevi Jurnalı”ını Krakov İlimler Akademisi Kütüp¬hanesi Yıllığı’nda yayılamıştır (Yıl VI, Krakov, 1960, neşr. tar. 1962). 1849’da Macaristan’daki Leh Alayı kumandanı General Wysocki (Vitsoski) Türkiye’de de böyle bir alayın kurulmasiyle ödevlendirilmişti. Bu hâtıralarda Türkiye ile mütefikleri arasında o devre ait münasebetler hakkında ilginç birçok nokta bulunmaktadır.
F. Sokulski’nin “1830-1881 yıllarında memlekette ve Boğaziçi sahillerinde” (Wroclaw, 1951), adlı ufak hâtıra kitabında Türkiye’deki Lehlilerle Türklerin münasebetleri ve İstanbul’un o devirdeki hayat şartları hakkında ilginç tafsilât bulabiliyoruz.
Politik münasebetlerden başka, Polonya ile Türkiye arasında eskiden çok canlı olan kültür münasebetleri de memleketimizde çalış¬ma konusu olmuştur. Bu münasebetlerin tümü J. Reychman’ın “Po¬lonya ile Türkiye arasındaki edebî, artistik ve ilmî münasebetler” (Przeglad Humanistyczny-Hümanizma Dergisi -1961-nr. 1), adlı makalesinde tetkik edilmektedir.
B. Baranowski, “Eski Polonya’da Doğu hakkındaki bilgiler” (Lodz, 1950)e tahsis ettiği kitapta Türkiye’ye de çok yer ayırmıştır, 1700 yılına kadar. J. Reychman ise, bir etüdünde: “Polonya’da XVIII. y.y.’da şark dilleri bilgisi ve öğretim” (Wroclaw, 1950), 1766-1795 yıllarında Lehistan kıralı emriyle İstanbul’da kurulan “Dil oğlanları” okulunun kuruluşunu, okuldaki çalışmaları incele¬mektedir.
T. Mankowski, “Polonya sanat kültüründe Doğu” (Wroclaw, 1959) adlı kitabında Barok devrinde Leh-Türk sanat münasebetleri hakkında ilginç tafsilât veriyor. J. Reychman’ın bir etüdü : “Işıklar Çağında Polonya medeniyetinde Doğu”, Polonya’da rokoko sanatı üzerindeki Türk etkilerini ele almaktadır[4]. Bu eser yakında yayınla¬nacaktır.
A. Zajaczkowski’nin redaksiyonu altında, Z. Abrahamowicz Polonya arşivlerinde bulunan 1455-1672 yılları arasındaki devre ait Türk dokümanlarının katalogunu yapmaktadır (Türk dokümanları Katalogu- 1455’den 1672’ye kadar Polonya ve komşu memleketleri ilgilendiren dokümanlar, I inci kısım, Varşova, 1959).
Türk tarih yayınları Polonya tarihi dergilerinde şimdiye kadar az ilgi uyandırmıştır. Akdes Nimet Kurat’m Topkapı Sarayı Müzesi arşivlerinde bulunan Tatar dokümanlariyle ilgili yayınlarının kontrandüsünü A. Zajaczkowski’ye borçluyuz (Przeglad Historyczny- Tarih Dergisi, 1948, XXXVII). İki ülke tarihçileri arasındaki temas, Polonyalı türkologların Türk tarih kongrelerine iştirakiyle temin edilmektedir : A. Zajaczkowski (Przeglad Oricntalistyczny, 1956, nr. 4) de, V. Türk Tarihi Kongresinin; J. Reychman da (Kwartalnik Historyczny, 1962, nr. 1) de, VI. Türk Tarihi Kongresinin çalış¬maları hakkında bilgi vermekle ve Türkiye’de ekonomik ve sosyal araştırmalara karşı günden güne artan ilgiyi belirtmektedirler. “Przeg¬lad Orientalistyczny”(196o, nr. 2) de, J. Reychman, 1959’da Ankara’da toplanan Birinci Türk Sanatları Kongresinin geniş bir kontrandüsünü yapmaktadır.
Geçmişte derin bağları bulunan bu iki ülkenin tarihçileri arasın¬daki temasın devam etmesi, derinleştirilmesi ve genişletilmesi temenni edilir. Geniş bir işbirliği gerektiren ortak konulara sahip olan bu iki ülkenin tarihçileri arasındaki temasların artması tarih ilmi için şüp¬hesiz sonderece faydalı ve verimli olacaktır.