Giriş
1700 yılında, Londra’da basılan ve tüccarlar için rehber özelliği taşıyan The Merchants Map of Commerce adlı eserde Kıbrıs’ın ticarî malları ve İngiltere’nin Kıbrıs’taki ticarî durumu şöyle anlatılıyordu:
“Kıbrıs’ın ticarî malları: Şarap, yağ, tahıl, şeker, pamuk, bal, yün, neftyağı, şap, tuz, verdigris.[1] Adada bir İngiliz ticaret evi bulunmakta ve sadece pamuk ticareti yapmaktadır. Halep’te ikâmet eden İngiliz konsolosu Suriye ve Kıbrıs konsolosu unvanını da taşımaktadır. Buradaki İngiliz ticaretinin korunması ve sürdürülmesi için onun adına adada işleri yürüten bir konsolos vekili (vice-consul) vardır. Buradaki tek tüccar şirketi Levant veya Türkiye Kumpanyası adlı şirkettir.”[2]
XVIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa devletleri arasındaki ticarî ilişkilerde rol oynayan aktörlerden birisi konsoloslardı. Konsoloslar, kapitülasyonlar gereğince büyükelçiler tarafından sultanın onayı ile görevlendiriliyorlar ve işlerini gördükleri kaptan ve tüccarlardan konsolosluk hakkı denilen bir vergi tahsil ediyorlardı. Hicri 1106 (Miladi 1695) yılına kadar Osmanlı gayrimüslimleri, Avrupa devletleri adına konsolosluk yapmak üzere görevlendirilebilirken, Osmanlı yönetimi bu tarihten sonra onların yabancı devletler adına konsolosluk yapmalarını yasaklamış ve konsolosların ilgili devletin tebasından olması kuralını benimsemiştir.[3]
1580 yılında İngiltere’ye kapitülasyon verilmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere arasında ticaret yapmak amacıyla Levant Kumpanyası kurulmuş, İstanbul’a İngiliz büyükelçileri gönderilmiş ve İstanbul’a gelen İngiliz büyükelçileri İzmir, Halep, Mora, Sakız, Mısır ve Cezayir başta olmak üzere uygun gördükleri yerlerde konsolosluklar açmışlardır.[4]
İngiliz konsolosluğunun Kıbrıs’ta ne zaman kurulduğu konusunda fikir birliği yoktur. Kıbrıs İngiliz konsolosluğu Jeffrey ve Luke’a göre 1626’da,[5] Epstein ve Wood’a göre 1636’da kurulmuştur.[6] Ancak Groot’a göre, bu tarihlerde İngiltere adına adada konsolosluk yapan Pietro Savioni (1620-26) ile Daniel Steenwinckel (1626) aslında Hollanda konsolosu olup aynı zamanda İngiltere konsolos vekilliği yapmışlardır.[7] Adaya doğrudan İngiliz konsolosu olarak atanan ilk kişi ise 1636’da Richard Glover olmuştur.[8] Bu gibi durumlar, adadaki İngiliz konsolosluğunun hangi tarihte kurulduğu tartışmalarının temel sebebidir.
Kıbrıs İngiliz konsolosluğu hakkında bilgi veren çeşitli çalışmalar vardır. Bu konudaki ilk ayrıntılı çalışma Harry Luke tarafından yapılmıştır ve Cyprus Under the Turks 1571-1878 adıyla 1921’de yayımlanmıştır.[9] Luke, çalışmasında Kıbrıs’taki Osmanlı yönetiminden ve Levant Kumpanyası’nın Kıbrıs’taki faaliyetlerinden bahsettikten sonra Kıbrıs İngiltere Konsolosluğu hakkında bilgi veren belgeleri değerlendirmiştir. Ayrıca Kıbrıs’ta görev yapan İngiliz konsoloslarının bir listesini sunmuştur.
2001 yılında yayımlanan Kemal Çiçek’in makalesi ise Kıbrıs İngiliz konsoloslarının ekonomik (özellikle bankerlik) faaliyetleri konusunda önemli bilgiler sunmaktadır.[10] Çiçek, çalışmasında Kıbrıs Şer’iye Sicillerine dayanarak XVII. yüzyıl sonlarında (1698 yılında) adadaki İngiliz konsoloslarının faizle para ticareti yaptıklarını ortaya koymuştur. Güven Dinç, 1800-1839 yılları arasında Kıbrıs’taki Osmanlı yönetimini ele aldığı doktora çalışmasında adadaki tüm yabancı konsolosluklar gibi İngiltere konsolosluğunun faaliyetlerini de değerlendirirken,[11] Erdönmez’in 2011’de yayımlanan çalışması ise Kıbrıs İngiliz Konsolosluğu’nun 1839-1856 yılları arasındaki faaliyetlerini incelemektedir.[12] Kocabaşoğlu, Majesteleri’nin Konsolosları adlı eserinde genelde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki İngiliz konsolosları hakkında bilgi vermiş, bu bağlamda Kıbrıs konsoloslarından da bahsetmiştir. Ancak, yazar çalışmasının önsözünde de vurguladığı üzere konuyu XIX. yüzyıl bağlamında ele almıştır.[13]
Kıbrıs İngiliz konsolosluğu ile ilgili bir diğer araştırma ise 2013 yılında yayımlanan Ali Efdal Özkul’un çalışmasıdır.[14] Özkul, incelemesinde 1571-1878 yılları arasında Kıbrıs’taki Avrupa konsolosluklarını ele almıştır. Çalışmasında, XVII., XVIII., ve XIX. yüzyıllarda Kıbrıs’ta görev yapan İngiliz konsoloslarını bir liste halinde sunmuştur. Ancak XVIII. yüzyıl için sunduğu Kıbrıs İngiliz konsolosları listesinin eksikliler içerdiği ve konsolosların tüm yönleriyle ortaya konulamadığı görülmektedir. Özkul, daha önceki bir çalışmasında da doğrudan doğruya Kıbrıs İngiliz konsolosluğunu ele almıştır.[15] Her iki çalışmasında da Kıbrıs Şer’iye Sicillerine dayanarak konuyla ilgili özgün bilgiler ortaya koymuştur. Ancak siciller dışında Luke’un kaynak olarak kullanıldığı her iki çalışmada da XVIII. yüzyıl için verilen konsolos listesi aynı sırayla aynı isimleri ihtiva etmekte olup eksiklikler içermektedir. Ayrıca her iki çalışmada Luke’a atfen, tarih verilmemekle birlikte, XVIII. yüzyıl sonlarında Pietro Crutta adlı bir konsolos yardımcısından[16] bahsedilmektedir.[17] Ama Osmanlı kaynakları böyle bir konsolos yardımcısı veya vekili bilgisini doğrulamamakta ve Antonio Vondiziano’nun atama kaydında bir önceki konsolos olarak Michael de Vezin’e atıf yapılmaktadır.[18] Buna ilave olarak her iki çalışmada da 1776-1792 yılları arası için, John Baldwin (1776-1781), Nicholas Caprara (1784-1785) ve Michael de Vezin (1776-1792) olmak üzere üç konsolos vekili veya konsolostan bahsedilmektedir. Bu kişilerin görev sürelerinin iç içe girdiği ve ortada bir karışıklığın olduğu görülmektedir. 2011 yılında David Wilson tarafından yayımlanan ve Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan İngiliz konsoloslarını ele alan bir başka çalışmada da XVIII. yüzyıl Kıbrıs İngiliz konsolosları konusunda birçok eksiklik mevcuttur.[19] Kıbrıs’taki İngiliz konsolosluğu hakkında bilgi veren son çalışma ise M. Sait Türkhan’ın Halep üzerine yoğunlaşan doktora tezidir. Türkhan, eserinde konsolosluğun kuruluşundan, Larnaka’da faaliyet gösteren çeşitli tüccarlardan ve bunların Halep ile olan ilişkilerinden bahsettikten sonra 17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere’nin konsolos ve konsolos vekillerinin listesini vermiştir.[20] Görev yapan konsolosların listesi, büyük ölçüde kendinden önce yapılan çalışmalardan aktarılmış, konsolosluk tarihleri tam olarak doğru olmasa da Alexander Akehurst’un 18. yüzyıl başlarında Kıbrıs’ta konsolosluk yaptığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte yukarıda zikredilen çalışmalardakine benzer eksiklikler bu çalışma için de geçerlidir.
Yukarıda saydığımız çalışmalarda, adadaki İngiliz konsolosluğunun faaliyetlerinden çeşitli yönleriyle bahsedilmesine karşın, çalışmaların hiç biri doğrudan XVIII. yüzyıla odaklanmamış ve bu tür bir çalışmada kullanılabilecek olan Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belge ve defter koleksiyonları, özellikle Düvel-i Ecnebiye Defterleri, bahsi geçen önceki çalışmaların hiçbirinde kullanılmamıştır. Osmanlı belgeleri, çoğu konuda, genellikle hukuki bir problem yaşandığında bilgi veriyor olmasına karşın, Düvel-i Ecnebiye Defterleri içerisinde yer alan atama kayıtları konsolosların ve diğer diplomatik temsilcilerin göreve başlama ve ayrılma tarihlerini gerçeğe en yakın olarak verebilecek kaynaktır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, konsoloslar kendi büyükelçileri tarafından atanıyordu ama Osmanlı topraklarında işlerini rahatça yapabilmeleri için Sultan tarafından verilen ve yerel otoritelere göstermeleri gereken konsolosluk beratına ihtiyaçları vardı.[21] Bu beratlar Osmanlılar tarafından ilgili devletin defterine titizlikle kaydedilmiştir.
Daniel Goffman, 25 yıl kadar önce, 1990 yılında İngilizce ve 1995 yılında da Türkçe olarak yayımlanan İzmir ve Levanten Dünya adlı eserinde, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan Düvel-i Ecnebiye Defterlerinin önemine şu şekilde değinmiştir:
“Çeşitli uzunluktaki yüzden fazla defter 1567-1922 arasını ve Amerikalılardan Venediklilere toplam otuz iki devleti kapsar. Defterlerin içinde nişanlar, ahidnameler ve ahkamlardan oluşan kişi kayıtları vardır. Bu sınıflandırmalardan birincisi Osmanlıların çeşitli elçi, konsolos, tercüman ve diğer “korunmalı” kişiler için verdiği onaylardır. Atananların isimlerini ve atanma tarihlerini sağlama bağlar, böylece çeşitli tarih ve mekanlarda kapitülasyon şemsiyesi altına alınan Osmanlı tebasının etnik ve dini bileşimiyle sayısı üzerinde kantitatif çalışmalar yapılabilir.” [22]
Düvel-i Ecnebiye Defterleri’nin önemini arttıran bir başka durum da Osmanlı İmparatorluğu’nda İngiltere adına ticaret tekelini elinde bulunduran Levant Kumpanyası’nın XVIII. yüzyıla ait genel meclis karar defterlerinin mevcut olmamasıdır.[23] Dolayısıyla çalışmamızda Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan Düvel-i Ecnebiye Defterleri ile diğer belge ve defter koleksiyonları temel alınarak XVIII. yüzyıl Kıbrıs İngiliz konsolosları, konsolos tercümanları, Kıbrıs konsolosluğunun Halep’e bağlılığı, İngiliz konsolosların diğer devletler adına yaptığı konsolos vekillikleri, konsolosların gelir kaynakları ve yaşadıkları güvenlik sorunları ile Kıbrıs’ta faaliyet gösteren İngiliz Tüccarlar, Osmanlı belgelerinden hareketle incelenecek ve değerlendirilecektir.
1. Kıbrıs’ta İngiliz Tüccarlar
Kıbrıs, İngiliz tüccarların uğrak noktalarından biriydi. Bunun sebebi adanın İskenderun Körfezi ve Halep’e giden yol üzerinde yer alıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Tuzla (Larnaka), Ortadoğu ile Avrupa arasındaki deniz ticaretinin önemli merkezleri arasındaydı. Ayrıca Lefkoşa, Avrupalı tüccarların yanında Anadolu sahilleri, Suriye ve İstanbul gibi bölgelerden çok sayıda Osmanlı tüccarını kendine çekmekteydi.[24]
XVIII. yüzyıl başlarında Kıbrıs’ta ikamet eden, küçük bir İngiliz tüccar topluluğu bulunmaktaydı. 1720’li yıllarda, adada ikamet ettiğini tespit edebildiğimiz 14 İngiliz tüccarın tamamı (Musolunyar, Balden, Timothy Treadway, George Broadway, Thomas Cook, Bred, Samuel Palmer, Lupart (William Lupart?), Marmar, George Therold, Tomaz, Savice, Hristofi[25] ve Sinyor Ken) Tuzla’da yaşıyordu.[26]
Adadaki İngiliz tüccarların bir kısmının, uzunca bir süredir burada sakin oldukları ve çeşitli taşınmaz mallarının bulunduğu anlaşılmaktadır.[27] Örneğin 1721 tarihli Kıbrıs Kadı Siciline göre, 5 İngiliz tüccar; Broadway, Cook, Bred, Samuel Palmer ve Lupart, tercümanları Konstanti veled-i Luizu aracılığıyla Değirmenlik Kazası’nın Panohorside Köyü’nde[28] bulunan ve her 15 günde 12 saat sulama hakkına sahip 5 dönüm dut bahçesini, 300 kuruşa Lefkoşalı Mustafa Çelebi ibn-i elHac Bekir’den satın almışlardır.[29] Yine aynı yıl, yukarıda ismi geçen tüccarlardan Palmer ve Lupart, Magosa Suriçi’nde bulunan hamam, kiler, mutfak, tuvalet, ahır, su kuyusu, meyve bahçesi, havlusu ve sundurması olan altlı üstlü 8 odalı evi, 200 Esedi kuruşa satın almışlardır.[30]
Kıbrıs’ta ikamet eden İngiliz tüccarların bankerlik yaptıkları ve Kıbrıs sakinlerine borç para verdikleri de görülmektedir. 1721 tarihli bir kayda göre; Broadway, Cook ve Bred isimli tüccarlar Mesarya Kazası’na bağlı Ayanakofa (Altınova) Köyü’nden Receb bin Hüseyin’e 1259 kuruş borç vermişler, Receb bin Hüseyin de borç karşılığında aynı köydeki havuzlu ve ahırlı iki odalı evi ile 10 dönüm bahçesini, aynı kazada bulunan Ayayorgi İspetariko (Aygün) Köyü’ndeki ahırlı, 2 katır ile çalışan su kuyulu 2 odalı evini, 20 dönüm bahçesini, Karpas Kazasına bağlı Trikomo (Yeni İskele) Köyü’ndeki 6 dönüm boya tarlasını ve 60 dönüm bahçesini bey‘i bil-vefâ[31] ile rehin bırakmıştır. Anlaşma gereği, borç ödenmeden borçlu öldüğü için rehin bırakılan tarla ve emlak İngiliz tüccarların eline geçmiştir.[32]
Adada yerleşik İngiliz tüccarlarının borç verme dışında tarla kiraladıkları ve buralarda zirai üretim yaptıkları da anlaşılmaktadır. 1720 yılında, İngiliz tüccarlardan Musolunyar ve Balden, her 15 günde 5 gün 5 gece akarsudan sulama hakkıyla, 200 dönümlük tarlayı üç yıllığına, 390 kuruşu peşin, 130 kuruşu taksitle ödenmek üzere, toplam 520 kuruş karşılığında kiralamışlardır.[33]
Kıbrıs’tan ihraç edilen en önemli ticari ürünler pamuk, ipek, yün, buğday, şarap, keçiboynuzu, boya maddesi ve zeytinyağıydı. Kıbrıs’ın ithal ettiği mallar ise kumaş çeşitleri, baharat, demir, kahve, çeşitli metal ve cam eşyalardı.[34] Özveren’e göre Kıbrıs ticaretinin yapısı hammadde satıp mamul madde almak şeklindeydi.[35] Nitekim İngilizler, Kıbrıs’a çoğunlukla çuka ve kumaş türü emtialar getirmekteydiler. Hatta İngiliz tüccarlar, Kıbrıs’ta satın aldıkları veya kiraladıkları tarlalarda pamuk ve buğday üretimi yapmaktaydılar. Buğdayın ihracının genel olarak yasak olduğu göz önüne alınırsa, bu ürünün ticaretinin daha çok yerel olduğu düşünülebilir. Satın alınan dut bahçeleri ise ipek böceği için kullanılmış olmalıdır. Nitekim dut, ipek böceği yetiştiriciliği için son derece önemli bir ağaç olduğundan dolayı adada geniş alanlara ekilmekteydi.[36]
Adada üretilen ve ticareti yapılan bir diğer önemli madde de boyadır. İngilizler, boyanın sadece ticaretini değil, yukarıda işaret edildiği üzere, tarla kiralayarak veya satın alarak üretimiyle de ilgilenmişlerdir.[37]
İngiliz ve Fransız tüccarların adadan ihraç ettikleri ipek, pamuk ve kırmızı boyanın tartılıp ücretlendirilmesi konusunda üreticilerle sorunlar yaşadıkları anlaşılmaktadır.[38] Devlet, bu problemi aşabilmek için 1721 yılında miri bir kantar tayin ederek ölçü-tartının bu kantarla yapılmasını ve 1 okka ham ipekten 2 sağ akçe, pamuk ve kırmızı boyanın bir kantarından 15 sağ akçe kantar vergisi alınmasını emretmiştir.[39] Ayrıca bu ürünlerden ihraç edildikleri takdirde gümrük vergisi alındığı göz önünde bulundurulduğunda devletin bu üretim ve ticaretten önemli bir vergi geliri sağladığı düşünülebilir.
Kıbrıs’taki Avrupalı tüccarlar, ticari mallarını kendilerine ait depo veya mahzenlerde muhafaza etmek istedikleri anlaşılmaktadır. 1719 yılında, Palmer ve Lupart isimli İngiliz tüccarlar, kıymetli eşyalarını yangından korumak için Tuzla’da kendi arsaları üzerinde bir han ve mahzen inşa etme girişiminde bulunmuşlardır. Hanın hemen hemen yarısı inşa edilmişken bazı Kıbrıslılar, yapının küçük bir kaleye benzediğini, Tuzla Kalesinden yüksek olduğu ve iskelede çevresinde kadınların gidip geldiği bölgeleri gördüğünü iddia ederek inşaatın durdurulmasını sağlamışlardır. Bunun üzerine İngiliz elçisi konuyu Osmanlı hükümetine iletmiş ve hükümet de inşaata engel olunma sebebini ve binanın kilise olup olmadığının araştırılmasını emretmiştir. Ancak kısa süre sonra hanın yıkılması için emr-i şerif çıkmış ve inşaatın durdurularak mevcut yapının yıkılması kararlaştırılmıştır. Han yıkıldıktan sonra, İstanbul’daki İngiliz elçisi Abraham Stanyan inşa edilen han ve mahzenin diğer müstemen tüccarların hanlarına benzediğini, kaleden yüksek olmadığını ve Müslüman evlerini görmediğini beyan ederek konunun yeniden araştırılmasını talep etmiş, bunun üzerine İstanbul’dan Kıbrıs’a bir mübaşir gönderilmiştir.[40] Sonuçta, bahsi geçen tüccarlar, hanı başka bir yerde yapmak için izin talebinde bulunmuşlarsa da daha sonra bundan vazgeçmişler ve tazminat talep etmişlerdir. Tüccarların zararlarının karşılanabilmesi için Kıbrıs’tan ve başka yerlerden iki yıl içinde 10 bin kile buğday satın almaları ve müstemen gemilerine yükleyerek ticaretini yapmalarına izin verilmiştir.[41]
Adadaki İngiliz tüccarların ticari zararlarından dolayı iflas ettiklerine dair elimizde sadece bir örnek bulunmaktadır. buna göre 1726 yılında, Kıbrıs’taki İngiliz tüccarlardan George Therold, Tomaz, Thomas Cook, Samuel Palmer ve Lupart isimli tacirler iflas etmişlerdir. Tüccarların evlerini ve eşyalarını satarak borçlarını ödemek üzere tercüman Anton Pisani, elçi vekili olarak adaya gönderilmiştir. Ancak müflis tüccarların Anton Pisani’ye yardımcı olmayıp, alacaklıları zarara uğrattıkları anlaşılmaktadır. Bunun üzerine İngiliz elçisinin isteğiyle Kıbrıs muhassılına bir ferman gönderilerek, muhassılın tercüman Anton Pisani ile birlikte hareket etmesi, tüccarları tutuklaması, mal ve mülklerinin satılması, hasıl olan para ile borçların ödenmesi ve tüccarların gemiye bindirilerek İngiltere’ye gönderilmesi emredilmiştir.[42]
Kıbrıs’ta ikamet eden İngiliz tüccarlar, mallarını biriktirmekte ve uygun zamanlarda Kıbrıs’a uğrayan gemilerle İngiltere’ye nakletmekteydiler. Ancak bu ticaret zaman zaman sekteye uğrayabiliyordu. Akdeniz’de yaşanan savaşlar ve korsanlık bu ticareti kesintiye uğratan unsurların başında gelmekteydi. 1740 yılında birkaç Müslüman tüccar, İngiliz kaptan Karpin’in gemisini kiralayarak 255 denk tütünü Suriye sahillerinden Dimyat’a nakletmek istemişlerdir. Yolculuk sırasında fırtına sebebiyle gemi Kıbrıs’ın Limasol limanına sığınmak zorunda kalmıştır. Bu sırada İspanyol korsanlardan çekinen tüccarlar adada kalmayı tercih etmiş, fakat gemi taşıdığı kargoyla beraber yoluna devam etmiştir. Gemi, Dimyat’ta mallarını boşaltırken bir İspanyol korsanın saldırısına uğramış ve demirlerini keserek henüz karaya çıkarılamayan 65 denk tütünle beraber kaçarak korsan gemisinden kurtulmak amacıyla Rodos’a sığınmıştır.[43]
İngiltere ile İspanya arasında bu yıllarda cereyan eden savaş nedeniyle Levant Kumpanyası gemilerinin Osmanlı limanlarına gelmesi büyük ölçüde mümkün olamamıştır. Nitekim 22-31 Ekim 1740 tarihli bir kayda göre, Kıbrıs’a 2 yıl boyunca kumpanya gemisi gelmemiş ve bunun sonucunda Kıbrıs’taki İngiliz tüccarlar, mallarını birleştirerek İzmir’e nakletme kararı almışlardır.[44] Bunun sebebi İzmir’e Kıbrıs ve Halep’in limanı konumunda olan İskenderun’a kıyasla daha fazla tüccar gemisi gelmesiyle ilgilidir. Örneğin 1736 yılında İzmir’e 10 gemi gelmişken bu sayı Kıbrıs için sadece 1’dir.[45] Bu rakamlar yüzyılın sonuna kadar çok fazla değişmemiştir. Örneğin 1785 yılında İzmir’e 12, İskenderun ile birlikte Kıbrıs’a 1, 1793 yılında İzmir’e 15, Kıbrıs’a ise sadece 1 gemi uğramıştır.[46]
Kıbrıs’a uğrayan tüccar gemilerinin tek rotasını bu ada oluşturmamaktadır. Adaya gelen gemiler, bazen İskenderun-Kıbrıs-İngiltere; bazense İskenderun-Kıbrıs-İzmir-İngiltere rotasını takip etmekteydiler.[47]
2. XVIII. Yüzyılda Konsolosluk Anlayışındaki Değişim ve Kıbrıs İngiliz Konsolosların Görevleri
1570-1650 yılları arasında Levant’ta konsoloslukları bulunan dört Avrupa devletini inceleyen Steensgaard çok tanınan çalışmasında konsolosların temel görevinin ticarî olduğunu belirtmektedir.[48] Ona göre, İngiltere söz konusu olduğunda, konsolosların tayininden ve ücretlendirilmesinden Levant Kumpanyası sorumluydu. Konsoloslarla Levant Kumpanyası haberleşiyor ve onları bu kumpanya denetliyordu.[49] Bununla birlikte, Steensgaard’ın çalışmasında Osmanlı Arşivi’nden herhangi bir belge kullanılmamıştır. Bir başka deyişle Levant’a hâkim olan ve zaman içerisinde değişen derecede Levant’daki konsolosları denetleyen Osmanlı Devleti’nin konsolosluk kurumuna bakışı bu çalışmada mevcut değildir. B. Spuler, konsolos/balyos denilen temsilcilerin “her şeyden evvel kendi milletlerinin tüccarlarının korunması, kendi tüccarları arasındaki meseleleri çözüme kavuşturma ve ticaretle ilgili konuları düzene koymakla” meşgul olduklarını belirtmektedir.[50] Gökbilgin[51] ve Kütükoğlu[52] ise genel olarak konsolosların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki durumunu ele alan çalışmalar yapmışlar ancak özel olarak İngiliz konsoloslukları üzerinde durmamışlardır.[53]
İngiltere’de XVIII. yüzyılda yayımlanan kimi sözlüklerde ve ticarete dair çeşitli rehber kitaplarda konsolosun tanımı yapılmıştır. Samuel Johnson 1755 yılında yayımlanan sözlüğünde konsolosu “aynı milletten olan tüccarlar arasındaki hukuki meseleleri çözmek ve ticareti korumak için yabancı ülkelerde görevlendirilmiş memur” olarak tanımlamıştır.[54]
1783 yılında tüccarlar, nakliyeciler, kaptanlar, armatörler, simsarlar, ticaret evleri ve acenteler için hazırlanan rehber kitapta ise; Avrupalı denizci devletlerinin konsolosluk kurumunu gerekli ve faydalı buldukları için bu kurumu benimsedikleri belirtilmiş ve konsolosların, iki ülke arasında yapılan ticaret anlaşmaları gereği ticari açıdan önemli liman şehirleri ve başkentlere atandığı üzerinde durulmuştur.[55] Bu tanımlamalar XVII ve XVIII. yüzyıllarda İngiltere’de konsolosa verilen anlamın değişmediğini ve konsolosların temel görevinin tüccarlar arasındaki anlaşmazlıkları çözmek ve tüccarları korumak olduğunu açıkça göstermektedir.
Konuya Osmanlılar açısından bakıldığında ise konsolosun ne anlam ifade ettiğinin onlara Osmanlı sultanı tarafından onaylanarak verilen beratlarda açıklandığına şahit olunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan İngiltere Nişan Defteri’nde konuyla ilgili ilk kayıt 23 Nisan-1 Mayıs 1678 tarihli konsolosluk beratı olup İzmir’deki İngiliz konsolosu Paul Rycaut’ya aittir ve konsolosun görevi “Medine-i İzmir’e gelüb giden İngiltere ve ânâ tâbi’ olan tüccar taifesinin umûr ve mesâlihin görmek” olarak tanımlanmıştır.[56] İngiltere Nişan Defteri’ne kaydedilen ilk Kıbrıs İngiliz konsolosu ise Samuel Turner’dir ve kendisine eski Kıbrıs konsolosu Richard Westbrook’un İngiltere’ye gitmesi üzerine, evâsıt-ı Safer 1107 (20-29 Eylül 1695) tarihli berat verilmiştir.[57] Berata göre Kıbrıs İngiliz konsolosunun görevi “cezire-i mezbura ve ânâ tâbi’ iskelelere varan İngilterelünün ve bayrağı altında yürüyen tüccar taifesinin mesâlihlerini görmek”tir.[58] 1707 yılında ölen Samuel Turner’in yerine evâsıt-ı Zilhicce 1118 (15-25 Mart 1707) tarihli beratla Robert Wakeman Kıbrıs İngiliz konsolosu atanmıştır.[59] 1757 yılında Kıbrıs İngiliz konsolosu olan John Boddington’a verilen 6 Zilkade 1170 (23 Temmuz 1757) tarihli beratta konsolosun görevinin “Cezire-i Kıbrıs ve ânâ tâbi’ iskelelere gelüb giden İngilterelünün ve gemilerinin ve bayrağı altında yürüyen tüccar taifesinin umûrların görmek” olduğu kaydedilmiştir.[60] XVIII. yüzyılda Kıbrıs’a İngiltere konsolosu olarak tayin edilen son kişi konsolos vekili Antonio Vondiziano’dur. Evâsıt-ı Cemaziyelahir 1214 (9-18 Kasım 1799) tarihli beratında konsolosun görevi “Cezire-i Kıbrıs’a amedd ü şüdd iden İngiltere tüccar sefineleri ve tüccar ve reayalarının umûrunu rü’yet eylemek” şeklinde tarif edilmiştir.[61]
Görülmektedir ki, Osmanlılara göre XVIII. yüzyılda Kıbrıs’a atanan İngiltere konsoloslarının temel görevi İngiltere tüccarları ile İngiltere bayrağı altında ticaret yapan tüccarların sorunlarıyla ilgilenmekti. Bu durum, XVIII. yüzyılda İngiltere’deki konsolosluk anlayışı ile Osmanlıların konsolosluk anlayışının birbirine paralel olduğunu göstermektedir.
Bununla birlikte, gerek Osmanlı beratlarında gerekse İngiltere’de yayımlanan kimi sözlük ve rehber kitaplarda yer alan konsolosun görev tanımının XVIII. yüzyıl başlarından itibaren uygulamada yavaş yavaş değiştiği ve konsolosların ticaret dışında siyasi meselelerle de uğraşmaya başladıkları anlaşılmaktadır. 1719 yılına ait bir kayda göre, Kıbrıs’ta bulunan Fransa, İngiltere ve Dubrovnik konsolosları, Kıbrıs’taki bazı gayrimüslimlerin nüzul ve cizye vergilerinden kurtulmalarını sağlamaya çalışmaktaydılar. Kıbrıs muhassılına göre; konsoloslar, ahidname ile kendilerine sağlanan hizmetkarlara kanaat etmeyerek “onar – onbeşer nefer ehl-i zimmet reayaya sahib çıkub üzerlerine edası lazım gelen nezl ve cizyeleri taleb olundukta bunlar dahi bizim hizmetkârımızdır” diyerek devletin vergi gelirinde azalmaya sebep oluyorlardı. Muhassılın bu şikayeti üzerine, İstanbul’dan sadır olan fermanda; Kıbrıs’taki konsolosların ehl-i zimmet reayayı korumalarının engellenmesi ve ilgili vergilerin tahsil edilerek devletin mali açıdan zarar görmesinin önlenmesi emredilmiştir.[62]
XVIII. yüzyılda yabancı konsolosların, Osmanlı gayrimüslim tebasından bazı kimseleri koruma altına almalarının bir diğer yolu da onlara “tezkereler ve patenteler” vermeleri şeklindeydi.[63] Konsolos tezkeresi ve patentesi ile koruma altına giren bu kişiler, reayanın vermesi gereken alışılmış vergileri ödemedikleri gibi gümrük vergisini de daha az ödemeleri gerektiğini iddia ediyorlardı. Hatta bazıları Avrupalılar gibi giyinmeye başlamıştı. Bu durum Osmanlı toplum düzenini bozucu bir tehdit olarak algılanmış ve devlet bunu önlemek için bazı girişimlerde bulunmuştur. Bu tedbirlerin ilki konsolosluk bulunan Osmanlı şehirlerinin yöneticilerine 1758 yılında çeşitli fermanlar gönderilmesi ve konsolosların Osmanlı tebasından hiç kimseye “patente ve sened” vermemeleri, kimlere vermişler ise bunları geri almaları konusunda mahkeme aracılığıyla uyarılmaları şeklinde olmuştur.[64]
İkinci önlem olarak, İstanbul’daki yabancı elçilikler, tercümanları vasıtasıyla elçiliklerin Osmanlı reayasını bayrakları altına alarak himaye etmemeleri, reayaya patent ve senet vermişlerse geri almaları, daha önceden bayrak altına girip Frenk kıyafetinde gezenlerin kıyafetlerini değiştirmelerini sağlamaları ve bundan sonra Osmanlı Devleti reayasına patente ve senet vermemeleri konularında uyarılmışlardır. Buna karşılık her bir elçilik Osmanlı hükümetine takrir göndererek bundan sonra “Devlet-i Aliyye reayasını bayrak altına almak vechile himaye etmeyeceklerini” ve Frenkler gibi giyinenleri uyaracaklarını taahhüt etmişlerdi.[65]
Kıbrıs Kadı Sicilleri’nden anlaşıldığına göre, yukarıdakine benzer bir ferman da Kıbrıs’a gönderilmiştir. Bununla birlikte yaklaşık 8 yıl sonra, 1766 yılında Kıbrıs’a gönderilen bir başka fermandan alınan tedbirlerin yeterli olmadığı ve konsolosların patente ve tezkere vermeye devam ettikleri, tezkere ve patent alan Osmanlı tebası gayrimüslimlerin “bizler düvel-i Nasara bayrağı altındayız” diyerek “cizye-i şer‘iyye ve sair tekâlifleri”, muafiyet iddiasıyla vermedikleri anlaşılmaktadır. Fermanda, ada yöneticilerine bu gibi durumların önüne geçilmesi için gerekli tedbirleri almaları emredilmiştir.[66]
1785 tarihinde Kıbrıs’a gönderilen bir başka ferman, 1758 ve 1766 fermanlarına atıfta bulunarak konsolosların hala bazı Osmanlı gayrimüslim tebasına patent vermeye devam ettiklerini, patent alanların “bayraklıyız” diyerek muafiyet iddiasında bulunduklarını, konsolosların da “bayrağımız altındadır” sözleriyle onları desteklediklerini belirtmektedir. Fermanda, Kıbrıs yöneticilerinden bu tür durumlara “ruhsat ve cevaz” göstermemeleri, gerekli vergileri tahsil etmeleri, reayanın Avrupalılar gibi giyinmelerine engel olmaları ve uyarıları dikkate almayanları cezalandırmaları emredilmiştir.[67] Ancak durumun engellenemediği yaklaşık 6 yıl sonra, 30 Eylül 1791 tarihli bir başka fermandan anlaşılmaktadır. Ferman, usulsüz uygulamaların devam etmekte olduğunu belirterek; engel olunmasını emrettikten sonra Avrupalılarla evlenen reaya kızlarının ve doğacak çocukların Avrupalı sayılmayacağı ve diğer Osmanlı tebası gibi cizye ve diğer vergilerini ödemeye devam etmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, “biz müste‘men olduk” diyerek “cizye ve tekâliften muafiyet iddia” edenler olur ise bu tür iddiaların asla dikkate alınmaması emredilmiştir.[68]
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki konsolosların, ticaret dışındaki işlerle uğraşmaları XVIII. yüzyıldaki ticaret-diplomasi ilişkisindeki değişimin bir göstergesidir. Yüzyıl sonunda, konsolosların siyasi işlerle ilgilenmeleri durumu gittikçe artmış ve İngiltere bağlamında XIX. yüzyılın başından itibaren resmiyet kazanmıştır. 1804 yılında İstanbul’daki İngiliz elçisinin yanında ticari işlerle ilgilenmek üzere başka bir kişinin Consul- General (başkonsolos) olarak atanması ve ilerleyen yıllarda büyükelçinin sadece politik işlerle ilgilenmesi[69] ve nihayet 1825 yılında Levant Kumpanyası’nın lağvedilerek Türkiye’deki bütün temsilciliklerin İngiltere Dış İşleri Bakanlığı’na bağlanması, zamanın politik gerekliliklerindeki değişimin ve gelişimin en somut göstergesidir.[70] Nitekim, 1856 yılında Londra’da yayımlanan bir konsolos el kitabında, başlangıçta konsolosların görevlerinin ticari ağırlıklı olduğu fakat XIX. yüzyılda görev çerçevesinin son derece genişlediği belirtilmektedir.[71] Eserin içeriğinden anlaşıldığına göre Levant ile diğer bölgeler arasında çeşitli uygulama farkları olmakla beraber, XIX. yüzyılda uluslararası hukuk ve deniz hukukunun belirginleşmeye başlamasıyla birlikte konsolosların görev ve yetkilerinin bu iki kavram dahilinde yeniden şekillendiği anlaşılmaktadır.
3. XVIII. Yüzyıl Kıbrıs İngiliz Konsolosları
İngiltere Nişan Defteri’nde bulunan konsolos kayıtları, XVIII. yüzyıl için, yüzyılın son yılları (1792-1799) hariç tam bir silsileyi takip etmektedir. Bu konsolos silsilesi aralıksız olarak 1792 yılına kadar gelmektedir. 1792’den 1799 yılına kadar geçen 7 yıl boyunca yeni bir konsolos atanıp atanmadığı konusu ise İngiltere Hadariye Defteri’ndeki iki kayıt sayesinde açıklığa kavuşmaktadır. Bu kayıtlarda Michael de Vezin ölünce, yerine Antonio Vondiziano’nun tayin edildiği ve kendisine evâsıt-ı 1214 Cemaziyelahir (9-18 Kasım 1799) tarihli konsolosluk vekâleti beratı verildiği belirtilmektedir.[72] Bir başka deyişle konsolos De Vezin’in 1792 yılındaki ölümünden 1799’da Antonio Vondiziano’nun konsolos atandığı süre içinde kalan 7 yılda Kıbrıs’ta ve Halep’te herhangi bir İngiliz konsolosu bulunmamıştır. Bu durumun başlıca sebepleri olarak Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları,[73] İngiltere-Fransa arasındaki ticari ve siyasi rekabetin doğurduğu korsanlık[74] ile İngiltere’de uygulamaya konulan karantina kanunu şartlarının Levant Kumpanyası ticaretini olumsuz etkilemesi gösterilebilir.[75] Dolayısıyla Kumpanya, bölgedeki ticaretinin gerilemesi sebebiyle Kıbrıs ve Halep’te konsolos bulundurma gereği duymamış olmalıdır. 1799’da her iki yere birden konsolos gönderilmesinin nedeni ise Napolyon Bonapart’ın Mısır’ı işgal girişimi sebebiyle bölgenin yeniden önem kazanmasıdır.
İngiltere Nişan Defterinde atama kaydı bulunmayan ancak adı geçen ilk Kıbrıs İngiliz konsolosu Richard Westbrook’dur.[76] Bu konsolosun 1695 yılında İngiltere’ye gitmesi üzerine yerine Samuel Turner konsolos olarak atanmış[77] ve 1707 yılına kadar Kıbrıs İngiliz konsolosu olarak hizmet etmiştir.[78] Samuel Turner dahil Kıbrıs’ta XVIII. yüzyılda 18 konsolos görev yapmıştır. Özkul ve Wilson çalışmalarında Luke’a dayanarak, XVIII. yüzyılda Kıbrıs’ta görev yapan İngiltere konsoloslarının bazılarının “vekil” olduğunu belirtmekte iseler de İngiltere Nişan Defteri’nde sadece yüzyılın son konsolosu Antonio Vondiziano “vekil” olarak kaydedilmiştir. Söz konusu konsoloslar ve konsolosluk yılları aşağıdaki tabloda daha önceki çalışmalarla karşılaştırmalı şekilde ayrıntılı olarak sunulmuştur:
Yukarıdaki tabloya göre, XVIII. yüzyılda Kıbrıs’ta İngiliz konsolosu olarak en uzun süre görev yapan isim George Wakeman’dır. Kıbrıs İngiliz konsoloslarından George Wakeman, 1726 yılında Halep’te ticaret yapmak üzere Levant Kumpanyası’na kaydolmuş bir tüccardı.[89] Wakeman’ın 1735 yılında Akka’da ikamet ettiği, Halep’te sakin İngiliz tüccarı Felon’un ortağı olarak ticaretini sürdürdüğü ve aynı zamanda Halep İngiltere konsolosu adına Akka’da konsolos vekilliği yaptığı anlaşılmaktadır.[90] David Wilson’un, Wakeman’ın 1740 yılında Nevil Coke’un ölümü üzerine Halep konsolos vekilliğine atandığı bilgisini[91] Osmanlı kaynakları da doğrulamaktadır. Buna göre Nevil’in ölümü üzerine, yerine atanan konsolos Halep’e varıncaya dek George Wakeman, Halep konsolos vekilliğine tayin edilmiştir.[92] Nevil’in yerine atanan Nathaniel Micklethwait’in 21 Şubat 1740 tarihinde atandığı düşünülürse Wakeman’ın Halep konsolos vekilliği kısa süreli olmuştur denilebilir. Wakeman bu görevden bir yıl sonra, 1741 yılında, Kıbrıs İngiliz konsolosluğuna atandığında Doğu Akdeniz’de 15 yıllık bir ticari ve idari deneyime sahip bulunuyordu. Wakeman’ın Kıbrıs’taki konsolosluk süresi ise yaklaşık 15 yıldır.
Wakeman’ın ardından en uzun süre görev yapan isimlerin Michael de Vezin (14 yıl), Timothy Turner (11 yıl) ve Samuel Turner (11 yıl) olduğu görülmektedir. Osmanlı kaynakları Kıbrıs İngiliz konsoloslarının tayin nedenlerini de açıklamaktadır. Buna göre 20-29 Eylül 1695 tarihinde konsolos olarak atanan Samuel Turner’in atanma nedeni kendisinden önceki konsolos Richard Westbrook’un İngiltere’ye gitmesidir.[93] Samuel Turner’in 1707 yılı başlarında ölümü üzerine yerine Robert Wakeman atanmıştır.[94] Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarından sadece John Boddington, 1757-1759 ve 1774-1778 yılları arasında iki defa konsolosluk yapmıştır. XVIII. yüzyılda Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarının atanma nedenleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:
4. Konsolos Yardımcıları
Kıbrıs İngiliz konsolosları Tuzla’da ikamet etmekte, ancak adadaki diğer şehirlerde zaman zaman yardımcıları bulunmaktaydı. David Wilson’a göre, Magosa’da 1820 yılında Pietro Brunoni, Limasol’da 1799 yılında Demetritos Francoudes, 1810 yılında Nicholas Francoudes, Baf ’da 1799’dan 1826’ya kadar Andrea Zimbulachi ve 1826’dan sonra ise Smith Zimbulachi konsolos yardımcısı olarak görev yapmıştır. Ayrıca, Lefkoşa’da 1758 yılında Anceli Hristofaci ve 1870’de de Petraki adlı kişiler konsolos yardımcısı olarak çalışmışlardır.[95] Bununla birlikte 18. yüzyılda adayı ziyaret eden 3 İngiliz seyyah Limasol’da konsolos yardımcısı bulunduğuna işaret etmektedirler. 1738 yılında Kıbrıs’a gelen Richard Pococke, kendisini Limasol’da aslen bir Rum olan İngiliz konsolos vekilinin ağırladığını belirtmektedir.[96]
Richard Pococke’dan yaklaşık 50 yıl sonra Limasol’a uğrayan bir başka İngiliz seyyah John Sipthorp da Limasol’da bir Rum İngiliz konsolos yardımcısı tarafından misafir edilmiştir. Sipthorp, Limasol’daki konsolos yardımcısının, bir Rum’dan alışık olmadığı şekilde kendilerini son derece nazikçe karşıladığını ve ücret istemeden evinde ağırladığını belirtmektedir. Sithorp, durumu Lefkoşa’daki Danimarka tercümanı ile karşılaştırmakta ve tercümanın kendisini davet etmiş olmasına rağmen akşam yemeği için ücret istemesini utanç verici bulduğunu ifade etmektedir.[97]
Pococke ve Sithorp, Limasol’daki konsolos vekili hakkında başka bilgi vermezlerken, 1800 yılında adaya gelen William Wittman, Limasol’da Signor Demetrio Nicolo Frankuli (Demetrios Frangoudes) adlı bir İngiliz konsolos yardımcısı tarafından kendisine yardımcı olunduğunu ifade etmektedir.[98] Adadaki bu konsolos yardımcılarının İngiliz tüccar ve seyyahlarının işlerini görmek dışında hem konsolosları hem de kendileri hesabına ticari işlere giriştikleri de düşünülebilir.
5. Konsolos Tercümanları
Büyükelçiler ve konsoloslar, Osmanlı topraklarında işlerini yürütebilmek, çeşitli yazışmaları gerçekleştirebilmek veya tüccarlarının haklarını kadı mahkemesinde savunabilmek için büyük ölçüde tercümanlara ihtiyaç duymaktaydılar. Bunun sebebi yakın tarihe kadar neredeyse hiçbir elçi veya konsolosun Türkçeyi bilmiyor olmasından kaynaklanmaktadır. Benzer şekilde 19. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı devlet adamlarının herhangi bir Avrupa dilini konuşamıyor olmaları da devlet kademelerinde tercüman istihdam edilmesi gerekliliğini doğurmuştur.[99]
Konsolosların istihdam ettikleri tercüman sayısı şehrin ticaret hacmine göre değişiklik göstermekle beraber bu sayı çoğunlukla bir ya da iki kişiden ibaretti. Özkul, incelediği dönemde Kıbrıs’ta 13 İngiliz konsolos tercümanının (Lazanya veled-i Pavlo, Zevani Karuda, Konstantin veled-i Luizo, Hristofi, Konstantin veled-i Hristofi, Ancelo veled-i İstefane, Androniko Gerolamo, Yasef veled-i Şahbaz, Anton Agop, Tomama Kasari, Yorgi veled-i Nikola, Kirkor veled-i Serkis ve Serkis veled-i Avak) görev yaptığını belirtmektedir.[100] Ancak bu isimlerden Hristofi tercüman değil tüccardır.[101] Tomama Kasari konsolos tercümanı değil İngiliz komutanı Smith’in şahsi tercümanıdır.[102] Anton Agop ise Michael de Vezin’in varislerinin Kıbrıs’taki alacaklarını tahsil etmek için görevlendirilen vekilleri ve tercümanlarıdır.[103] Yasef veled-i Şahbaz ile Androniko Gerolamo Kıbrıs İngiliz konsoloslarının Avusturya ve Danimarka konsolos vekilliklerine istinaden istihdam ettikleri tercümanlar olup, doğrudan İngiltere konsolos tercümanı değildirler.
Çalışmamızda, 18. yüzyılda Kıbrıs İngiliz Konsolosluğu çatısı altında tercümanlık yaptığı tespit edilen 10 isim bulunmaktadır (Adam veled-i Selimati, Konstantin Diloberti, Anceli veled-i Senti, Dimitri veled-i Konstantin, Aleksandri veled-i Palyoliko, Yorgi veled-i Nikolo, Kirkor veled-i Serkis, Hristofaki veled-i Konstantin, Krona/Zevani Karuda ve Serkis veled-i Ovak/Avak). Kıbrıs İngiliz konsoloslarının diğer Avrupa devletleri adına konsolos vekili olarak istihdam ettikleri tercüman sayısı ise 5’tir (Androniko Gerolamo, Yoseb veled-i Şirbaze/Şahbaz, Hristodulo veled-i Şirbaze, Marat veled-i Hristodulo Şirbaze).
18. yüzyılda adada İngiltere adına görev yapan en eski tercüman Adam veled-i Selimati’dir. Selimati, 21 Kasım 1691 tarihinde tercüman Mihal’in ölmesi üzerine onun yerine beratla tercüman olarak atanmıştır.[104] Selimati, görevini yaklaşık 11 yıl sürdürdükten sonra 30 Kasım-9 Aralık 1702 tarihinde ölmüş ve yerine Konstantin Diloberti’ye tercümanlık beratı verilmiştir.[105] Bununla birlikte, Kıbrıs Şer’iye Sicillerinden anlaşıldığına göre 17. yüzyıl sonlarında Lazanya veled-i Pavlo da Kıbrıs İngiliz konsolosunun tercümanıydı.[106] Ancak kendisinin hangi yıllar arasında tercümanlık yaptığı tam olarak tespit edilememiştir. Tercüman Konstantin Diloberti’nin azlinden sonra yerine atanan Anceli veled-i Senti, öldüğü tarih olan 1739’a kadar yaklaşık 8 yıl tercümanlık görevini yürütmüştür.[107] Ancak Anceli veled-i Senti’nin yerine Kıbrıs’a başka bir tercüman atanmamış, beratı 1741 yılında Atnas veled-i Dimitraki’ye verilerek tercümanlık kadrosu İstanbul’da ikamet eden İngiliz elçisinin yanına nakledilmiştir.[108]
Dimitri veled-i Konstantin’e 1720 yılında berat verilerek tercüman atanması suretiyle daha önce bulunmayan bir tercümanlık kadrosu oluşturulmuştur. Dimitri veled-i Konstantin’in tercüman atanması konusunda İngiliz elçisinin, Osmanlı sultanına sunduğu arzuhalde “Kıbrıs iskelelerine mürur ve ubur iden İngiltere sefâyini ricâlinin umurlarını görmek içün bir tercümana muhtaç olunduğu” belirtilmektedir. Elçi, Dimitri veled-i Konstantin’in “tercüman nasb ü tâ‘yin” olunması için “ahidname-i hümayun ve olup-geldiği üzere” berat talep etmiş ve isteği doğrultusunda yeni atanan tercüman için nişan-ı hümayun yazılmıştır.[109]
Dimitri veled-i Konstantin, ölüm yılı olan 1755’e kadar tercümanlık görevini sürdürmüş ve bu tarihte yerine Aleksandri veled-i Palyoliko’ya berat verilmiştir. Palyoliko, 1772 yılında öldüğünde ise beratı Yorgi veled-i Nikolo’ya verilmiştir.[110] Nikolo, 18. yüzyılda Kıbrıs adasında görevini en uzun süre yürüten İngiltere tercümanıdır. 1774 ve 1790 yıllarında iki kez beratının yenilenmiş olması kendisinin bu görevi aralıksız olarak yürüttüğüne işaret etmektedir. Nikolo, 1799 yılında öldüğünde, yaklaşık 37 yıldır adadaki İngiliz konsolosları adına tercümanlık yapmaktaydı. Nikolo’dan boşalan tercümanlık kadrosuna 23 Mayıs 1799 tarihinde Kirkor veled-i Serkis atanmıştır.[111] Ancak Serkis’in fiilen tercümanlık yapmadığı anlaşılınca başka bir mahalde ikamet edip Kıbrıs’la alakasının olmadığı gerekçesiyle 23 Eylül- 2 Ekim 1806 tarihinde beratı iptal edilmiş ve tercümanlık kaydı silinmiştir.[112]
XVIII. yüzyılda Kıbrıs İngiltere konsoloslarının tercümanlığı hizmetinde bulunduğu anlaşılan üç isim daha vardır. Bunlardan ilki 1742-1746 yılları arasında görev yapmış olan Hristofaki veled-i Konstantin’dir. Konstantin bu göreve, elçi yanındaki bir tercüman, Atnas veled-i İstilandi’nin azledilmesi sonucunda getirilmiş ve kadrosu İstanbul’dan Kıbrıs’a nakledilmiştir. Ancak Konstantin’in tercümanlığı uzun süreli olmamış, 1746 yılında görevden azledilmiş, beratı ise Yanaki Pondika’ya verilerek tercümanlık kadrosu Selanik’e nakledilmiştir.[113] Hemen hemen aynı tarihlerde tercümanlık yaptığı anlaşılan bir diğer isim de Krona’dır. Kendisinden bahsedilen Nisan 1744 tarihli ilk kayıtta, konsolos George Wakeman’ın baş tercümanı olduğu ve İngiltereli müstemen taifesinden iki kişinin evlerinde öldürülmesi sonucu ortaya çıkan davada İngiltere konsolosunu temsil ettiği anlaşılmaktadır.[114]
18. yüzyılın sonunda İngiltere konsolosluğu adına tercümanlık yapmış son isim Serkis veled-i Ovak’tır. İstanbul’daki İngiliz elçisinin baş tercümanı öldüğünde, tercümanlık kadrosu Kıbrıs’a nakledilerek Serkis’e tercümanlık beratı verilmiştir. Serkis, 12 Kasım 1798’den 23 Eylül- 2 Ekim 1806’ya kadar elinde tercümanlık beratı bulundurmuştur.[115] 1806 yılında ülke genelinde bir berat sayımı yapılmış, bunun sonucunda tercümanlık yapmayan veya farklı yerlerde ikamet eden kişilerin berat kayıtları silinmiştir.[116] Nitekim Serkis veled-i Ovak’ın beratı da bunlardan biridir. İlgili kayda göre Serkis veled-i Ovak, “şürut-ı beratına mugayir hareket ile aher mahalda sakin olduğu” için “fermân-ı âli mucebince beratı terkîn” olunmuştur.[117] Serkis veled-i Ovak, hemen hemen kendisiyle aynı tarihlerde Kıbrıs İngiliz konsolosluğunda tercümanlık yapmış olan Kirkor veled-i Serkis’in babasıdır. Bu iki tercüman muhtemelen tercümanlık beratının kendilerine sağladığı imtiyazlardan yararlanarak daha avantajlı ticaret yapmak isteyen kimselerdir. Nitekim her ikisinin de beratının 1806 yılında iptal edilmesi, bu durumun bir sonucudur.
Adadaki İngiliz konsolosları, zaman zaman diğer Avrupa ülkeleri adına vekillik yaptıkları için yukarıda zikredilen tercümanların yanı sıra ilgili devletler adına yanlarında ilave tercümanlar bulundurmaktaydılar. Örneğin George Wakeman, 1749 yılında Roma İmparatorluğu (Avusturya) konsolos vekili olarak atanınca, adaya gelip giden Avusturya tebasının işlerini görebilmesi için bir tercümana ihtiyaç duymuş ve 11 Ekim 1749 tarihinde Androniko veled i Yerolim’i (Androniko Gerolama) Avusturya Konsolos vekili tercümanı olarak atamıştır.[118] Benzer şekilde Kıbrıs Şer‘iye Sicillerinde yer alan 22 Kasım 1750 tarihli fermana göre, bu tarihte Anastaş veled-i Nikola, Roma İmparatorluğu’nun Kıbrıs konsolos vekili yanında tercüman olarak atanmıştır.[119] 11 Ocak 1765 tarihinde berat alan Yoseb veled-i Şirbaze de İngiltere konsolosları yanında bu şekilde görev yapan tercümanlardan biridir. Kendisi 1765 yılında Danimarka elçisinin arzıyla, Kıbrıs İngiliz konsolosu ve Danimarka konsolos vekili Timothy Turner’ın yanında görevlendirilmiştir.[120] Yoseb’in ölümü üzerine 11 Ocak 1783 tarihinde yerine oğlu Hristodulo veled-i Şirbaze Danimarka konsolos vekili yanında tercüman atanmıştır.[121] Hristodulo’nun aynı yıl ölümü üzerine, 15 Ekim 1783 tarihinde tercüman atanan oğlu Marat veled-i Hristodulo Şirbaze’nin tercümanlığı Haziran 1806’ya kadar devam etmiş, bu tarihte berat şartlarına aykırı olarak Kıbrıs dışında ikamet ettiği gerekçesiyle tercümanlık beratı iptal edilmiştir.[122] Bu şekilde söz konusu ailenin 1765 yılında başlayarak; yaklaşık 40 yıl ve 3 kuşak boyunca tercümanlık beratına sahip oldukları görülmektedir.
6. Kıbrıs İngiliz Konsolosluğu’nun Halep Konsolosluğu’na Bağlılığı Meselesi
Luke, Kıbrıs’taki ilk İngiliz konsolos vekilinin 1626 yılında görevde bulunan Petro Savioni olduğunu, 1636 yılında bu göreve Richard Glover’in tayin edildiğini ve Kıbrıs Konsolosluğu’nun Halep konsolosluğuna bağlı bulunduğunu yazmaktadır.[123] Wood ise Kıbrıs’taki İngiliz konsolos vekilinin Larnaka’da ikamet ettiğini ve konsolosluğun 1722 yılında Halep Konsolosluğu’ndan ayrılarak bağımsız olduğunu belirtmektedir.[124] Özkul, her iki çalışmasında da Wood’a atfen Kıbrıs İngiliz Konsolosluğu’nun 1722 yılına kadar Halep’e bağlı olduğunu yazmaktadır.[125] Ancak incelenen XVIII. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında Kıbrıs Konsolosluğu’nun Halep Konsolosluğu’na bağlı olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. [126]
Bir diğer mesele Halep konsolosu Alexander Drummond’un Halep konsolosu olduğu dönemde, Kıbrıs’tan da sorumlu olup olmadığı konusudur. Luke[127] ve Wilson[128], Alexander Drummond’un Halep konsolosu iken Kıbrıs konsolosu olarak da hizmet ettiğini ileri sürmektedirler. Wood’un Halep konsolos listesinde ise Alexander Drummond’un Kıbrıs’tan da sorumlu olduğuna dair bir bilgi yoktur. [129] Drummond, Luke’a göre (1753-1759) yıllarında, Wilson’a göre (1751-1755) yılları arasında hem Halep hem de Kıbrıs İngiliz konsolosuydu. Katherine Turner, Drummond’un Kıbrıs konsolosluğuna değinmemekte ve sadece 1754-1756 yılları arasında Halep konsolosluğu görevini icra ettiğini belirtmektedir.[130]
Osmanlı kaynaklarına göre Alexander Drummond[131] 11 Şevvâl 1164 (2 Eylül 1751) tarihinde Halep konsolosu olarak atanmıştır. İlgili kayda göre “Medine-i Haleb ve ânâ tabi iskelelere gelüb giden İngilterelü ve ânâ tabi olan tüccar taifesinin umûr ve hususların rü’yet içün (…) Aleksander Drumen nâm İngilterelü konsolos nasb ü tayin” olunmuştur.[132] Padişah değişikliklerinden dolayı Drummond’un beratı 26 Cemaziyelevvel 1168 (10 Mart 1755)[133] ve 8 Rebiülevvel 1171 (20 Kasım 1757)[134] tarihlerinde yenilenmiştir. Gerek ilk tayini ve gerekse berat yenileme zamanlarına ait kayıtların hiçbirinde Drummond’un konsolos olarak Kıbrıs’tan da sorumlu olduğuna işaret eden bir bilgi yoktur. Drummond, 22 Zilkade 1171 (28 Temmuz 1758) tarihine kadar Halep konsolosu olarak görev yapmış, bu sıralarda İngiltere’ye gitmek istediğinden yerine Francis Browne Halep konsolosluğuna tayin edilmiştir.[135] Dolayısıyla Alexander Drummond 2 Eylül 1751-28 Temmuz 1758 tarihleri arasında ve sadece Halep’ten sorumlu konsolos olarak çalışmıştır.
XVIII. yüzyıl Kıbrıs-Halep ilişkileri açısından bir başka konu Kıbrıs İngiltere konsolosu Michael de Vezin’in Halep Konsolos vekilliği göreviyle ilgilidir. Luke,[136] Wood[137] ve Wilson,[138] Michael de Vezin’in Halep ve Kıbrıs konsolosu veya konsolos yardımcısı olarak hizmet ettiğini ileri sürmektedirler. Michael de Vezin, Luke’a göre (1776-1792) yıllarında Halep konsolosu, Wood’a göre (1786-1791) yıllarında Halep konsolos yardımcısı[139], Wilson’a göre (1786-1791) yıllarında Halep konsolos yardımcısı olarak hizmet etmiştir.
Osmanlı kayıtları Wood ve Wilson’ın ortaya koyduğu bilgiyi bir dereceye kadar desteklemektedir. Osmanlı kaynaklarına göre Evâsıt-ı Rebiülevvel 1201 (10-20 Ocak 1787) tarihinde Halep’de “İngiltere konsolosu olan John Abbott nâm İngilterelü” ölmüş ve yerine “Mikail de Vezin nâm İngilterelü konsolos vekili nasb ü tayin” olunmuştur.[140] Evâil-i Zilkade 1213 (6-14 Nisan 1799) tarihli kayda göre, Halep’te konsolos vekilliği yapmakta olan Michael de Vezin öldüğü için yerine Halep Konsolos vekili olarak John Barker tayin edilmiştir.[141] Dolayısıyla Michael de Vezin’in Halep konsolos vekilliği dönemi 10-20 Ocak 1787 tarihinde başlamakta ve öldüğü tarih olan 1792 yılında sona ermektedir. Osmanlı kayıtlarından anlaşıldığına göre 1792-99 yılları arasında hem Kıbrıs’ta hem de Halep’te İngiltere konsolosu bulunmamaktadır.
7. İngiliz Konsoloslarının Diğer Avrupa Devletlerini Temsiliyeti
Kapitülasyon sahibi devletlerden birinin konsolosu bazen kapitülasyon sahibi bir başka devlet adına konsolos veya konsolos vekilliği yapabiliyordu.[142] Luke ve Wilson konuya çok kısa olarak değinmişlerdir. Luke’a göre İngiliz konsolosları Timothy Turner ile John Baldwin Avusturya, Toskana Dükalığı, Hollanda ve Danimarka devletleri adına konsolos vekilliği yapmışlardı.[143] Wilson, İngiliz konsolosları Robert Wakeman, George Wakeman, Timothy Turner ve John Baldwin’in İngiltere konsolosluğu yanında Hollanda konsolosu olarak da çalıştıklarını belirtmektedir.[144]
Kıbrıs Şer’iye Sicillerine göre İngiliz konsolosu George Wakeman 1749 yılında Avusturya devleti konsolos vekili iken[145] Timothy Turner 1765 yılında Danimarka Konsolos vekili olarak bulunuyordu.[146] Merkezi Osmanlı kayıtları daha ayrıntılıdır ancak Kıbrıs İngiliz konsoloslarının sadece Avusturya ve Danimarka konsolos vekilliklerinden bahsetmektedir. Buna göre, “Roma İmparatoru bayrağıyla ticaret tarikiyle Kıbrıs Ceziresi’ne amedd ü şüdd iden sefâyin ve Nemçe tüccarının ve âdemlerinin umûr ve hususların rü’yet ve temşiyyet içün konsolos vekili” gerekli olduğundan “hâlâ cezire-i merkûmede mütemekkin İngiltere konsolosu olan Vakman nâm konsolosa konsolos vekâleti sipariş (…)” olunmuştur. Avusturya konsolos vekili Wakeman’a verilen berat evâil-i Zilkade 1162 (13-21 Ekim 1749) tarihlidir.[147] George Wakeman’ın konsolosluğu 1762 yılında İngiltere’ye gidişine kadar devam etmiş ve yerine “yine Kıbrıs Ceziresi’nde mukim bâ-berât-ı âli İngiltere konsolosu olan Timotiyo Turner nâm İngilterelü Roma İmparatoru tarafından konsolos vekili (…)” atanmıştır. Turner’in konsolosluk vekâletine tayini, evâil-i Receb 1175 (26 Ocak-3 Şubat 1762) tarihlidir.[148] Turner, 1769 yılında ölmüş ve yerine İngiltere konsolosu tayin olunan John Boddington aynı zamanda Avusturya konsolosu vekili atanmıştır. Boddington, 1778 yılında İngiltere’ye gittiği için Kıbrıs İngiliz konsolosu olarak Michael de Vezin atanmıştır. De Vezin, 1779 yılında Avusturya konsolos vekilliğini yürütmekle de görevlendirilmiştir.[149] Vezin, bu iki görevi, muhtemelen, ölüm tarihi olan 1792 yılına kadar sürdürmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki Kıbrıs İngiliz konsolosları yaklaşık 43 yıl Avusturya konsolos vekili olarak görev yapmışlardır.
Kıbrıs İngiliz konsolosları John Boddington ve halefi Michael de Vezin’in İngiliz konsolosu olarak bulundukları dönemde aynı zamanda Kıbrıs Toskana konsolos vekili olarak da hizmet ettikleri anlaşılmaktadır.[150] Ancak elimizde XVIII. yüzyıla ait Toskana nişan ve ahkam defteri bulunmadığından İngiliz konsoloslarının Toskana konsolos vekilliğine hangi tarihte başladığı kesin olarak ortaya konulamamaktadır. Bununla birlikte Avusturya-Toskana ilişkileri göz önüne alındığında, bu vekaletin Avusturya konsolos vekaleti gibi 1749 yılında başlamış ve 1792 yılına kadar sürmüş olması muhtemeldir. Nitekim 1760-67 yılları arasında Kıbrıs’ı ziyaret eden İtalyan seyyah Giovanni Mariti, Timothy Turner’ın Toskana konsolos vekili olduğu için buraya gelen Toskana tebasının işleriyle de ilgilendiğini ifade etmektedir.[151] İngiltere konsolosu Timothy Turner ayrıca evâhir-i Safer 1174 (1-10 Ekim 1760) tarihinde Kıbrıs’a gelen Danimarka tüccarlarıyla ilgilenmek üzere Danimarka konsolos vekili tayin edilmiştir.[152] Turner, 1769 yılında öldükten sonra Danimarka konsolos vekilliğine kimin atandığına dair net bir bilgi yoksa da Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarının bu görevi sürdürdükleri düşünülebilir. Danimarka Ahkâm ve Nişan defterinden anlaşıldığına göre 1798 yılında bu göreve Danimarkalı birisi tayin edilmiştir.[153]
8. Konsolosların Gelir Kaynakları
Levant Kumpanyası, XVIII. yüzyılda aralarında Kıbrıs’ın da bulunduğu bazı İngiliz konsolosluklarında görev yapan konsoloslara belirli bir maaş ödemiyordu. Ancak konsoloslar, “mensup oldukları devletin bayrağını taşıyarak gelen gemilerdeki mallardan ‘konsolosluk hakkı’ adıyla genellikle %2 oranında bir resim alırlardı.”[154] Konsolosluk hakkını ödemeyen tüccar gemilerinin limandan ayrılmasına izin verilmezdi.[155] %2’lik bu oran zaman zaman çeşitli değişikliklere uğrayabiliyordu. Örneğin İngiliz gemileriyle yapılan ithalat ve ihracattan alınan bu verginin miktarı 1744’te ithalattan % 4, ihracattan % 7,[156] 1761’de ihracat ve ithalattan % 10 ve 1775 yılında ihracat ve ithalattan % 7[157] olarak tahsil ediliyordu.
Bununla birlikte zaman zaman, ticaret için İngiliz gemilerini kullanan bazı Müslüman ve müstemen tüccarların konsolosluk hakkını ödemeye yanaşmadıkları anlaşılmaktadır. Fakat ahidnameye göre, “İngiltere gemilerine tahmil olunan meta‘lar her kimin olur ise olsun gümrük alınagelen meta‘dan ahidname-i hümayun mucibince konsolosluk hakkı” ödemek zorundaydılar.[158] Bu konuda 1749 yılında meydana gelen bir anlaşmazlıkta Kıbrıs İngiltere konsolosu George Wakeman, İngiltere elçisi James Porter aracılığıyla Osmanlı divanına başvurmuş, konsolosluk hakkını toplaması konusunda haklı bulunmuş ve vergiyi kendi adına toplaması için Piyeraki veled-i Nikola adlı adamını görevlendirmiştir.[159] Benzer şekilde 1762 yılında, Konsolos Timothy Turner da konsolosluk hakkını kendisi adına tahsil etmesi için Cerolmi veled-i Cerolmi Karidi adlı adamını yetkilendirmiştir.[160]
XVIII. yüzyılda Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarının gelir kaynaklarından bir diğeri ticaretti. Wood’un belirttiğine göre “başlangıçta konsolosların kendileri için ticaret yapmalarına izin verilmiş gibi gözüküyor, fakat 1624 gibi erken bir tarihte hiçbirinin ticaretle uğraşmaması ve komisyoncu olarak faaliyette bulunmaması gerektiğine karar verildi ve bu düzenleme kumpanyanın mevcudiyetinin sonuna kadar yürürlükte kaldı.”[161] Fakat Kıbrıs’ta durum böyle değildi. Bu konuda çok açık kayıtlar yoksa da mevcut bazı kayıtlar konsolosların ticaret yaptıklarını ortaya koymaktadır. Bu düşünceyi destekleyen kayıtlardan birincisi konsolosların simsar[162] istihdam etmeleridir. 1743 yılında Kıbrıs’ta bulunan İngiltere konsolosu George Wakeman’ın Andreya Niko Falleridi adlı bir simsarı vardı.[163] 1746 ve 1750 yıllarına ait kayıtlar daha açıktır. 1746 yılına ait kayda göre “Cezire-i Kıbrıs’da mukim İngiltere konsolosu ve tüccarı Tuzla Kasabası’nda mütemekkin ve taraflarından Lefkoşa’da dâd ü sited ve bey’ ü şira-yı emtialarıyçün hâlâ simsarlıkları hizmetinde olub ticaretleri hususuna tayin eyledikleri Aleksandri Kariri nâm simsarları dahi daima medine-i Lefkoşa’da emri ticaretleriyle meşgul…” bulunuyordu.[164] 1750 yılına ait kayıtta da benzer ifadeler tekrarlanmaktadır.[165] 1753 yılında ise konsolos George Wakeman’ın Lefkoşa’da Hristofaki veled-i Hristodulo adlı başka bir simsarı vardı.[166] 1753 yılına ait Wakeman ile ilgili bir başka kayda göre “Karpas Nahiyesi karyelerinin reayaları beher sene üzerlerine edası lazım gelen cizyeleri ve adet-i belde üzere olan tekâlifleri” ödemek için Kıbrıs İngiliz konsolosu George Wakeman’dan 1747 yılında bir miktar para almışlar ve borçlarını “hâsıl eyledikleri mahsulâtlarından konsolos-ı mesfura” vererek ödemeyi taahhüt etmişlerdi. Konsolos muhtemelen ilgili mahsulün ticaretini yapmaktaydı. Fakat köylüler mahsulü konsolosa değil başkalarına vermişler konsolos da köylüleri şikâyet etmişti.[167]
XVIII. yüzyılın ilk yıllarında konsolosluk yapan Samuel Turner “İngiliz tüccarından Turner” olarak zikredilmiştir.[168] XIX. yüzyıl başlarında konsolos olan Antonio Vondiziano da aynı şekilde tanımlanmıştır. Kendisi, Antakya Eski Voyvodası Hacı Ebubekir Ağa ile ipek ticareti yapmıştı. Anlaşmaya göre Hacı Ebubekir Ağa ve oğulları Lazkiye iskelesinden Kıbrıs’a 34 torba içinde 935 okka ham ipek göndermişlerdir. Antonio ise bu malı iyi bir fiyata satılabilmesi için Avrupa ülkelerine göndermeyi üstlenmiştir.[169] Vondiziano ayrıca Kıbrıs’tan kökboya ihraç etmiş[170] ve bankerlik yapmıştır.[171] Ayrıca 1821-22 yıllarındaki Yunan İsyanı sırasında Kıbrıs kalelerinin ihtiyacı olan barut, bu konsolos marifetiyle temin edilmiştir.[172]
Kıbrıs İngiliz Konsoloslarının bir diğer gelir kaynağı borç para vermek veya bankerlik yapmaktı. Çiçek’e göre XVIII. yüzyılda Kıbrıs’ta bulunan İngiliz ve Fransız konsolosları bankerlik yapıyorlar ve faizle borç para veriyorlardı. [173] Alacaklarını tahsil için Osmanlı kadısına başvuran İngiliz konsoloslarından birisi Samuel Turner idi ve bu iş için vekili ve tercümanı olan Lazanya veled-i Pavlo’yu görevlendirmişti. 12 Ağustos 1698 tarihli 2 kayıttan birincisine göre, konsolos Samuel Turner’in vekili Lazanya veled-i Pavlo mahkemeye müracaat ederek müvekkilinin Ahmet ibn-i el-Hac İsa’ya simsarları Françesko ve Lefteri aracılığıyla 100 esedî kuruş borç verdiğini, karşılığında senet aldığını, kendisinin vekil olması nedeniyle borcun ödenmesini talep ettiğinde borcun ödenmediğini bildirmişti. Borcun nedeni kayda geçmemiş ise de borçlu Ahmet ibn-i el-Hac İsa borcunu mahkemede kabul edince borcun ödenmesine karar verilmiştir.[174] İkinci kayda göre İngiliz Balyosu Samuel Turner’in vekili Lazanya veled-i Pavlo bu kez müvekkilinin Lefkoşa’da Ayasofya Mahallesi sakinlerinden iken ölen Ümmühan bint-i Esad Çelebi adlı kadından 100 kuruş[175] alacaklı olduğunu, elinde senedi bulunduğunu, kadının ölmüş olması nedeniyle borcun ödenmesini kadının varislerinden talep ettiğini ancak varislerin borcu ödemeye yanaşmadıklarını bildirmiştir. Nedeni belirtilmeyen borç, şahitlerle ispatlandığından borcun ödenmesine karar verilmiştir.[176] Üçüncü kayıt konsolosla ilgili değildir ama mahkemede talepkâr olan kişi Lazanya veled-i Pavlo’dur. Buna göre Ümmühan bint-i Esad Çelebi İngiliz tüccarları Hristofi ve Sinyor Ken’den 220 kuruş borç almıştır. Nedeni açıklanmayan borcun varlığı senet ve şahitlerle ispatlandığından alıcıya ödenmesi kararlaştırılmıştır.[177] Samuel Turner ile ilgili bir başka kayıt 4 Temmuz 1699 tarihli olup buna göre “İngiliz tüccarından Turner” vekili Lazanya veled-i Pavlo aracılığıyla mahkemeye müracaat etmiştir. Vekile göre müvekkili Turner’in İstanbul Galata’da George Brinciz adlı tüccar bir ortağı vardı. Vezir Mustafa Paşa, Turner ile ortağına ait paradan Kıbrıs’ta Turner’e ödemek kaydıyla 2.100 kuruş borç almış ancak borcunu ödemeden ölmüştü. Vekil mahkemeye Mustafa Paşa’nın vermiş olduğu 21 Şubat-2 Mart 1698 tarihli senedi ibraz etmiş ve mahkeme borcun ödenmesine hükmetmiştir.[178]
Yukarıdaki kayıtlarda borcun hangi koşullarda veya neye karşılık olarak verildiği açıkça belirtilmemiştir. Bununla birlikte Kıbrıs Şer‘iye Sicilleri’nde (KŞS) geçen 2 kayıtta “murabaha” (faiz ile para alıp vermek) ve “muamele” (faizle para işletmek) kelimeleri verilen borçların faizle geri alındığını göstermektedir. Bu kayıtlardan 3 Şubat 1699 tarihli olan birincisine göre, Fransız konsolosu Moloçi’nin vekili Bertolomi veled-i Lombar ile İngiliz konsolosu Samuel veled-i Turner’ın vekili Lazanya veled-i Pavlo ve adanın Timar ve Zeamet sahibi ileri gelenlerinin bir kısmı birlikte mahkemeye müracaat etmişlerdir. KŞS’ndeki kayda göre, her yıl Kıbrıs halkından alınan maktu’ bir verginin “hâdis ve bid’at” olduğu için kaldırılmasını sağlamak amacıyla İstanbul’a temsilci gönderilmişti. Fakat henüz bir haber gelmeden vergi şimdi peşin olarak talep edildiğinden ve ödeme imkânı da bulunmadığından Kıbrıs’taki Fransız ve İngiliz konsolosları kefaletiyle İstanbul’daki Fransız ve İngiliz tüccarlarının söz konusu vergi parasını İstanbul’da Kıbrıs halkının vekili Kıbrıs Yeniçeri Kethüdası el-Hac Hüseyin Ağa bin Mehmet’e vermeleri ve onun da vergiyi ödemesi düşünülmekteydi. Borç olarak verilecek 60 keselik para karşılığında alınacak borç senedi Kıbrıs’a gönderilecek ve Kıbrıs halkı bu borcu “murabahasıyla” adı geçen konsoloslara ödeyecekti.[179] Aynı konuyla ilgili bir diğer kayıt çok daha açıklayıcıdır. 22 Temmuz 1699 tarihli ikinci kayıtta yukarıda bahsedilen amaçla İstanbul’a Müslüman ve gayrimüslim temsilciler gönderildiği, maksada ulaşmak için “her ne kadar masraf iktiza ederse ol tarafta tüccar taifesinden muamele ile alınub” harcanmasına ve bu paranın sonradan Kıbrıs halkından tahsil edilip borcun ödenmesine karar verildiği ve bu amaçla borç senedi düzenlendiği belirtilmektedir. Verginin kaldırılmasını sağlamak maksadıyla harcanmak için İstanbul’daki İngiliz tüccarı İstafor (Edward Stafford?)’dan “muamele” ile 13.000 kuruş alınmış, daha önce de yine aynı kişiden aynı amaçla 3.000 kuruş alınmıştı. Alınan borç para toplam 16.000 kuruş idi. Ancak “dört bin sekiz yüz guruş muamelesiyle” toplam borç 20.800 kuruşa ulaşıyordu.[180] Buradaki 4.800 kuruş muamele % 30 faiz anlamına gelmektedir.[181]
İngiliz konsolosları John Boddington ile Michael de Vezin de Kıbrıslılara borç vermişler fakat alacaklarını zamanında tahsil edememişlerdir. 1773 yılına ait bir kayıttan adadaki eski İngiliz konsolosunun, muhtemelen John Boddington, adadan ayrılmadan önce Taazâde Çelebi Efendi’ye vermiş olduğu 1000 kuruşun, Taazâde tarafından inkar edilmediği ancak bugün yarın denilerek 1773 yılı Ağustos’una kadar ödenmemiş olduğu anlaşılmaktadır. John Boddington, bu tarihte adadan ayrılmış olması ve muhtemelen dönemin Halep konsolosu John Abbott ile ticari bağları bulunmasından dolayı borcun Halep konsolosuna ödenmesini elçisi aracılığıyla talep etmiştir. Osmanlı yetkilileri borcun gerçek olması halinde Halep konsolosuna ödenmesi için 5 Ağustos 1773 tarihinde Kıbrıs kadısına ferman göndermişlerdir.[182]
John Boddington’un taraf olduğu bir başka kayıt 19-29 Temmuz 1775 tarihlidir. Buna göre konsolos Boddington’un “hüccet-i şer’iyye ve temessükât” gereğince 9.000 kuruştan fazla alacağı vardı. Konsolos borcunu talep ettiğinde zaman geçti denilerek ödeme yapılmamış o da mahkemeye başvurmuştu. Sonuç olarak Lefkoşa Mollasına,[183] Kıbrıs Muhassılına ve Tuzla Kadısına bir ferman gönderilerek borcun ödenmesini sağlamaları emredilmiştir.[184] 27 Eylül-6 Ekim 1793 tarihli kayda göre Konsolos de Vezin’in bazı Kıbrıslılardan Hicri 1200 (Miladi 1785-1786) yılından beri bir miktar alacağı vardı. Borcu ödenmeden ölmüş olduğundan mirasçıları borcun ödenmesini istiyorlardı. Bu nedenle İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi, Tercüman Anton Agop’u bu işle görevlendirmiştir.[185] Aradan 6 yıl geçmesine rağmen borcun hâlâ ödenmediği anlaşılmaktadır. 11-20 Eylül 1799 tarihli kayda göre tercüman Anton Agop ölmüş ve borç tahsil edilememiştir. Bu yüzden İstanbul’daki İngiliz elçisinin isteğiyle borcun tahsili ve mirasçılara verilmesi için Kıbrıs İngiltere konsolosu vekili Antonio Vondiziano görevlendirilmiştir.[186]
Konsolosların bir diğer gelir kaynağı da vârissiz ölen konsolos tercümanları ile tüccarların mirasıydı. Osmanlı yetkilileri, kassam ve zabitler, bu tür mirasa müdahil olamazlar ve herhangi bir vergi talep edemezlerdi.[187] 1715 yılında vârissiz ölen İngiltere tüccarı Hristofi’nin terekesi içinde yer alan toplam 50 dönümlük arazi, dönemin Konsolosu Broadway tarafından mahkeme aracılığıyla Kadı Lütfullaf Efendi’ye satılmış ve konsolosun eline bu satıştan 850 kuruş geçmiştir.[188]
Osmanlı yetkililerinin İngiltere’ye verilen ahidnameye aykırı olarak zaman zaman tercümanların miras işlerine karıştıkları da görülmektedir. 31 Ocak- 9 Şubat 1739 tarihli kayda göre, Kıbrıs’taki İngiltere konsolosu tercümanı Anceli veled-i Senti ölünce terekesi İngiliz gemisine yüklenmek istenilmiş ama Osmanlı yetkilileri “mürd-i mesfurun hane ve eşyasını mühürleyüb”, Resm-i Kısmet vergisi talep etmişlerdir. İstanbul’daki İngiliz elçisinin sultana yaptığı şikâyet üzerine Lefkoşa Mollası ile Kıbrıs Muhassılına emr-i şerif gönderilerek usulüne uygun hareket edilmesi emredilmiştir.[189] İngiliz elçisinin talebi üzerine 1753 yılında da Kıbrıs’a benzer içerikli bir başka ferman gönderilmiş, yetkililerin resm-i kısmet talebiyle ölen tercümanın vârislerini rahatsız etmemeleri istenilmiştir.[190] Bu emirlere rağmen Kıbrıs’taki Osmanlı yetkililerin ölen tercümanın mirasından resm-i kısmet vergisi alma teşebbüsüne devam ettikleri görülmektedir. Nitekim 24 Temmuz- 2 Ağustos 1799 tarihli yeni bir emirde ölen konsolos tercümanı Yorgi veled-i Nikola’nın terekesinden resm-i kısmet adıyla yüklü miktarda vergi alındığı, bu paranın ahidnameye aykırı olduğu ve ilgiliye geri ödenmesi gerektiği belirtilmişti.[191]
Konsolosların bu gelir kaynaklarına mukabil çeşitli giderleri de bulunmaktaydı. Bunların başında oturdukları evlerin harcamaları, koruma ve hizmetkarlarıyla ilgili giderlerin geldiği düşünülebilir. Ayrıca Kıbrıs’taki konsoloslar, adaya gelen İngiliz seyyahları misafir ediyorlardı. Richard Pococke (1738), Alexander Drummond (1750), John Sipthorp (1787), Edward Daniel Clarke (1801), Henry Light (1814) ve John Bramsen (1814)[192] gibi seyyahlar, seyahatnamelerinde Kıbrıs’taki İngiliz konsolosları tarafından ağırlandıklarını ifade etmektedirler.
9. Konsolosların Hukukî Statüleri ve Güvenlikleri
İngiltere’ye verilen ahidnameye göre İngiltere konsolosları hapsedilemez, evleri mühürlenemez, aranamaz ve konsoloslarla ilgili bütün davalar ancak İstanbul’da görülebilirdi.[193] Ayrıca İngiltere konsolosları elçiler gibi kendi güvenlikleri için istedikleri Yeniçeriyi yasakçı[194] olarak istihdam edebilirlerdi.[195] Konsoloslara Osmanlı sultanı tarafından verilen ve ahidnameye dayanılarak hazırlanan beratlarda onların sahip oldukları hak ve yetkiler açıkça belirtilirdi. İngiltere Nişan Defteri’nde beratı ayrıntılı olarak kaydedilen ilk İngiliz konsolosu 26 Şubat 1749 tarihinde Arnavutluk’a atanan Panosika’dır.[196] Sahip olduğu beratının içeriği bilinen ilk Kıbrıs İngiliz konsolosu ise 6 Nisan 1732 tarihli berata sahip olan William Purnell’dir. Panosika ile Purnell’in beratları arasında yetki ve sorumluluk bakımından bir fark yoktur ve bu beratlara göre konsoloslar elçilerin vekilleri oldukları için asla hapsedilmeyecekler, evleri mühürlenmeyecek, kendileri aranmayacak ve evlerine “askerîden konak konulmakla rencide” edilmeyeceklerdi.[197]
Bir çeşit dokunulmazlığa sahip olmaları ve kendi güvenlikleri için yeniçerilerden yasakçı tayin edebilmelerine rağmen Kıbrıs İngiliz konsoloslarının bazı sorunlar yaşadığı kayıtlardan anlaşılmaktadır. 1750 yılında konsolos George Wakeman “kendünün emniyeti içün” yeniçerilerden bir yasakçı tayin ettiği zaman Lefkoşa’daki Yeniçeri komutanı konsolostan her ay 5 buçuk kuruş talep ederek konsolosu rahatsız etmişti. Konsolos, durumu elçisi vasıtasıyla Osmanlı hükümetine yansıtınca konsolosun işine karışılmaması ve yasakçı tayini nedeniyle kendisinden para istenilmemesini bildiren bir ferman Kıbrıs’a gönderilmiştir.[198] Aslında benzer bir durum Kıbrıs Venedik konsolosunun başına da gelmiş ve Lefkoşa’daki Yeniçeri komutanı Venedik konsolosundan yıllık 40 kuruş talep etmiştir.[199]
1738 tarihli bir başka kayda göre ise, Lefkoşa’daki Yeniçeri Zabiti Katmerci Hacı Ahmet, “birkaç nefer eşkıya ile konsolos-ı mesfurun hanesine varub” evi basmak istemiş ve “tercümanın oğlunu teslim edin veyahut haneyi basub cümlenizi katl iderüm” tehdidinde bulunmuştur. Evdekiler mecburen tercümanın oğlunu ona vermişler ve saldırganlar “ef’al-i şen’iyyeye tasaddi ve konsolosun ırzını hetk” etmişlerdir. Olanları Osmanlı hükümetine bildiren İngiliz elçisi, Katmerci Hacı Ahmet’in bu hareketi konusunda padişahın bir karar vermesini talep etmiştir. Sultan, Katmerci Hacı Ahmet’in Lefkoşa Kalesinde “habs ve (kal’a)-bend” olunmasını ve konunun araştırılarak durumun kendisine bildirilmesini emreden 31 Mart-9 Nisan 1738 tarihli bir fermanı Kıbrıs’a göndermiştir.[200] Aynı konuya ait ve 3-13 Kasım 1738 tarihli bir başka kayda göre ise Katmerci Hacı Ahmet bu girişiminden dolayı 8 ay kadar hapis yattıktan sonra affedilmiştir.[201]
Devlet, yabancı tüccarları bir zenginlik kaynağı olarak görmekte ve yaşanan olumsuz durumlara karşı önlem alma yoluna gitmekteydi. 1753 yılında adaya gönderilen fermana göre, bir süreden beri Kıbrıs’taki yöneticiler; muhassıl, hakim ve diğer zabitler, İngiltere’ye verilen ahidnameye aykırı davranışlardan bulunmuşlar ve elçinin talebi üzerine ikaz edilmişlerdir. Fermana göre bu ikazın sebebi, ehl-i örfün ahidnameye aykırı davranışlarının, İngiltere tüccarlarının güvenliğini ve refahını tehlikeye atarak ticaretin kesintiye uğramasına sebep olduğunun düşünülmesidir. Ferman, yetkilileri sadece uyarmakla kalmıyor; bundan sonra benzer hareketlerde bulunanların “isim ve resimleriyle” İstanbul’a bildirilmesini de emrediyordu.{202[ Nitekim aradan iki yıl geçtikten sonra, 1755 tarihli bir kayda göre, Dimyat Boğazına gönderilen miri kalyonlar, Kıbrıs’a uğradıklarında, leventler karaya çıkmışlar ve çeşitli hareketleri ile İngiltere tercümanlarını, tüccarlarını, simsarlarını ve diğer İngilizleri rahatsız etmişlerdir. Bu durum Tuzla kadısı tarafından İstanbul’a bildirilmiştir. Cevap olarak gelen fermanda miri kalyon leventlerinin karaya çıktıklarında İngilizlere hakaret etmemeleri için uyarılmaları, bu ikaza uymayanların cezalandırılması, ahidnameye aykırı hareket eden ehl-i fesad kimselerin tutuklanması ve İngilizlerin güven içinde ticaret yapmalarının temin edilmesi emredilmiştir.[203]
Yukarıda zikredilen tedbirlerin yanında konsolosa veya tüccarlara zarar veren, onları rahatsız eden kişilere karşı uygulanan cezalardan birisinin de sürgün cezası olduğu anlaşılmaktadır. 1731 yılında yaşanan bir olay duruma açıklık getirmektedir. Konstantin Hristofi/Diloberti adlı konsolos tercümanı uygunsuz hareketleri dolayısıyla görevden azledilip yerine başkası atandıktan sonra; Konstantin’in halefi olan tercümanı, ailesini ve Kıbrıs’taki İngilizleri rahatsız edici davranışlarda bulunmuş, onun bu hareketi İngiltere ticaretinin kesintiye uğramasına ve “mal-ı mîriye noksan terettübüne” sebep olmuş ve bu nedenle elçinin isteği üzerine Avret Adası’na sürgün edilmiştir. Konstantin, bu hareketi dolayısıyla 6-7 ay sürgünde kaldıktan sonra, bir daha İngilizlere karşı gayrı kanuni hareketlerde bulunmayacağını taahhüd ettiği için elçinin isteğiyle affedilmiştir.[204]
Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarından biri olan George Wakeman, adaya gelmeden önce 1740 yılında Halep’te konsolos vekili iken, Halepli bir Ermeni, Karakan oğlu Serkiz, ile bir anlaşmazlık yaşamıştır. Bunun üzerine Serkiz, intikam sevdasıyla konsolosun sakin olduğu evin mütevellisi Kasım Ağa’yı tahrik etmiş, Kasım Ağa da Wakeman’ın hizmetkarının Müslüman kadınlara sövdüğü ve saldırdığı iftirasıyla mahalle halkını konsolosa karşı kışkırtmıştır. Konsolos, hizmetkarını görevden azletmişse de Serkiz, Wakeman’a karşı düşmanlığından vazgeçmemiş konsolos da başkalarına ibret olması için, yaptıklarından pişmanlık duyuncaya kadar Serkiz’in Avret Adası’na sürgün edilmesini sağlamıştır.[205]
Sonuç
Osmanlı arşiv kaynakları, Kıbrıs’taki İngiliz konsolosluğunun XVIII. yüzyıl boyunca, İstanbul’daki İngiliz elçisinin yaptığı konsolos tayinleriyle varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Büyükelçilerin yaptığı konsolos atamaları, Osmanlı sultanları tarafından onaylanmakta ve Düvel-i Ecnebiye Defteri adı verilen bir seriye kaydedilmekteydi. Bununla birlikte yerel bir kaynak niteliği taşıyan Kıbrıs Şer‘iye Sicilleri, hem merkezce tutulan bazı kayıtları içermesi hem de mahkemeye yansıyan yerel ticari ve hukuki davaların kayıtlarını ihtiva etmesi açısından oldukça önemlidir. Çalışmamızda, her iki tür kaynak, karşılaştırmalı olarak kullanılmıştır.
XVIII. yüzyılda Kıbrıs’ta küçük bir İngiliz tüccar kolonisinin ikamet etmekte ve ticaretlerini yürütmekte olduğu anlaşılmaktadır. İngiliz tüccarlar, kapitülasyonlara ve teamüllere aykırı olarak mal-mülk edinmişler, tarla kiralayarak veya satın alarak üretici faaliyetlerde bulunmuşlar ve bu ürünlerin ticaretini yapmışlardır.
Adadaki İngiltere konsoloslarının, temel görevi İngiliz tüccarların ve İngiltere bayrağı altında ticaret yapan tüccarların sorunlarıyla ilgilenmekti. Konsoloslar bunu yaparken, en büyük yardımcıları yanlarında istihdam ettikleri tercümanlarıydı. Konsoloslar, Tuzla’da ikamet ediyorlardı. Buna ilave olarak Baf, Lefkoşa ve Limasol kentlerinde ticari temsilciler bulundurmaktaydılar. Levant Kumpanya’sı, konsoloslarının ticaret yapmalarını yasaklamış ise de, hem yerel Osmanlı kaynakları hem de İstanbul’daki merkezi kayıtlar, Kıbrıs’taki İngiliz konsoloslarının başta ticaret olmak üzere bir çok gelir kaynaklarına sahip olduğuna işaret etmektedir. Bunların başında konsolosların faizle borç para vermeleri gelmektedir. Konsolosların ayrıca ilgili dönemde reayayı koruma girişimlerinde bulundukları ve yetkilerini kötüye kullandıkları gözlemlenmiştir. Buna mukabil, bazı Osmanlı yetkililerinin kapitülasyonlara aykırı hareket etmeye meyilli oldukları da anlaşılmaktadır. Bunun sonucunda çeşitli hukuki ayrıcalıklara sahip olmalarına rağmen konsoloslar bazı problemlerle karşılaşmışlar ve elçileri aracılığıyla bu sorunları aşmaya çalışmışlardır.
XVIII. yüzyılda, İngiltere’de yayınlanan sözlüklerle Osmanlı ticaret merkezlerinde hizmet eden İngiliz konsoloslarıyla ilgili Osmanlı kayıtları karşılaştırıldığında; İngiltere’deki konsolosluk anlayışıyla Osmanlılardaki konsolosluk anlayışının en azından teoride, birbirine paralel olduğu görülmüştür. Bununla birlikte yüzyılın başlarından itibaren pratikte yavaş yavaş konsolosların görevi ticari birer temsilcilikten siyasi bir temsilciliğe doğru evrilmiş ve XVIII. yüzyıl sonunda bu sürecin ikincisi lehine sonuçlanmış olduğu gözlemlenmiştir.