Bu çalışmaya ileride tuz ile ilgili yapılacak kapsamlı bir araştırmaya baz oluşturmak amacıyla başladık. Elde edilen ilk bulgulan yararlı olacağı düşüncesiyle bir an önce yayınlamayı yeğledik.
İnsan vücudunun yapı taşlarından olan, halk arasında “yemek tuzu” adıyla andan Sodyum klorür’e (NaCl) erişkinlerde günde 10-20 gr. gereksinim duyulmaktadır. Bitkisel gıdalarla beslenen insanlarda aldığı besin gereği potasyum vücutta yoğunlaşmaktadır. Potasyum idrarla vücuttan çıkarken sodyumu da beraberinde götürmektedir. Böylece doğal olarak vücuttaki gerekli tuz miktarı azalmakta ve metabolizmanın tuz gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca terleme ve bazı diğer yollardan vücuttaki tuz eksilmektedir. İlkçağda insanların tarımsal üretime geçmeleri, bitkisel gıdalara yönelmeleri daha az et yemelerine neden olmuştur. Böylece tuzun ek olarak alınması gereksinimi doğmuştur. Bu durum insanları doğal tuz kaynaklarından yararlanmaya yöneltmiştir.
A
Çiviyazıh Boğazköy belgelerinde “tuz” mineralini ifade için MUN Su- merogramı kullanılmaktadır. Akadcası TÀBTU / TÀBATU olan sözcüğün Hititçe karşılığı için şimdiye kadar çeşitli teklifler yapılmıştır. İlkin E. Forrer tuzun Hititçesinin “siianta” olduğunu ileri sürmüştür[1]. Daha sonra H. Hoffner de bu görüşü tek soru işareti ile paylaşmıştır[2]. J. Friedrich bu sözcüğü F. Sommer’e dayanarak[3] ihtiyatla aslında “Rausch- trank (??)” “içki sarhoşluğu” anlamına geldiğini belirtmiştir[4]. Eğer bu anlam doğruysa Forrer’in Göksu nehrinin Hititçe karşılığı olacağını ileri sürdüğü Siianta akarsuyu[5] teklif edilen anlama uyacak biçimde akan bir akarsu olmalıdır.
Tuz için diğer bir teklif H.G. Güterbock’un ileri sürdüğü ezzan- / izzan- dır[6]. J. Friedrich önce bu teklifi ihtiyatla sözlüğüne almış[7] daha sonra bu sözcüğün daha ziyade “saman çöpü” anlamına geldiğini belirtmiştir[8]. Son olarak J. Puhvel kelimenin karşılığının kesin olarak “Chaff” “kepek” anlamına geldiğini ortaya koymuştur[9].
Tuzun Hititçesi bizce de bilinmemektedir. İleride öne süreceğimiz nedenlerden dolayı tuzlamak eyleminin Hititçesini mumiia- olduğu görüşündeyiz.
B
Aşağıda bir kısmının çevriyazısı ve çevirisini vereceğimiz KBo XI 73 öy., Bo 2792 öy. II paralelidir ve 996/c öy.? II ile uyuşmaktadır. Büyük bir olasılıkla metin nuntarriiashas bayramına aittir[10]. Metnin ilgili kısmı şöyledir[11].
2' [ ]xURU Dur[-mi-it-ta]
3' [LUGAL-]i hi-in-kâ [ n-zi ]
4' [ ] MUN ku-gul-lu-us
5' URU Dur-mi-it-ta-az
6' hi-in-ku-ua-an-zi
7' SAL.MES zi-in-tu-hi-i-e-es
8' URU Ta-hur-pa-ma-kân g'
9’ KASKAL-an ZAG-na-az
10' [(t)]a-[(p)]u-sa a-ra-an-da-ri ıı'
11’[(ta SİR) ]RU URU Ha-at-ti-li
2' [ ] x Dur[ mitta ] kenti
3' [kralja reverans ya [parlar]
4' [ ] tuz topakları
5' Durmitta kentinden
6' salarlar/sevkederler
7' zintuhi rahibeleri
8' Tahurpa kentinde ise
9' yolun sağında
10' kenarda dururlar
11' ve Hattice şarkı söylerler.
2', 5'. satırlarda geçen ve tuz sevkiyatının yapıldığı anlaşılan kent Durmitta'dır. Kültepe belgelerinde Turhumit[12] olarak geçen bu kentin Gaska bölgesinde olduğunu biliyoruz[13]. Ayrıca Durmitta ile Hanhana'nın aynı bölgede olduğu, Muuattali'nin III. Hattusili'ye idare için verdiği vilayetler arasında sayılmasından anlaşılmaktadır[15]. Kültepe belgelerinde bakırın Tismurna'da yapılamayan iyileştirme işleminin Durmitta’da yapılabildiği gözlenmektedir[16]. Durmitta’da Telipinu kültü kutsanmaktadır[17].
Hattusa’nın kuzeyindeki tuz yataklarına baktığımızda Çankırı'nın yaklaşık 15 km. güneydoğusunda, Balıbağ köyünün 1,5 km. kadar güneyinde halen üretimde olan ülkemizin ikinci büyük kaya tuzu işletmesini görüyoruz[18]. Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Çankırı Müzesi tarafından yöredeki nekropolde kurtarma kazılarına başlanmıştır. İlk verilere göre II. binyıl mezarlarına da rastlanmıştır. Ayrıca tuz mağarası yakınlarında pek büyük olmayan bir höyük tespit edilmiştir. Durmitta kentinin bu yörede olması olasılığı büyük olmakla beraber ünlü Durmitta kentini böyle küçük bir höyüğe yakıştırmak bizce olası değildir.
Tuz temin edilen kentlerden bir diğeri Duhdusna’dır[19].
IBoT II 129 öy.
12 ui-ia-a-na DINGIRLIM URU Na-hi-ta-za URU Hi-li-ik-qa-za pi-e har- kir
13 ki-nu-un-ma-ua-ra-at kar-as-sa-nu-ir MUN-ia A-NA DINGIRLIM
14 URUDu-uh-du-us-na-za pí-e har-kír ku-nu-un-ma-ua-kân UKÛMES- us
15 A-NALU.MESIS GUSKIN par-ra-an-da pa-a-ir MUN-ma kar-sa-nu- ir
12 Tanrının şarabı Nahita ve Hilika kentlerinden temin edilir
13 Fakat şimdi ihmal ettiler ve tarının tuzu
14 uhdusna kentinden temin edilirdi fakat halk
15 altın seyislerin öte tarafından gittiler tuzu ise ihmal ettiler.
Duhdusna’nın metinlerimizde Dudusna şeklinde yazılışını tespit edemedik. Dudusna, Durmitta kenti ile yakın ilişkisi olan bir kenttir[20]. Eğer Duhdusna ile Dudusna aynı kent ise bu kentin yukarıda sözünü ettiğimiz tuz mağarası yakınındaki höyük için uygun bir teklif olabilir.
KBo XIII 238 ay. 6’dan anlaşıldığına göre Kalapiia kenti de Tanrı Telipinu ile ilgilidir ve buradan da tuz temin edilmektedir[21]. Bu kent için de yukarıda sözünü ettiğimiz höyük teklif edilebilir.
KBo XIV 142 III 29 vd.’dan anlaşıldığına göre Kayama kenti de tuz ile ilişkilidir; ancak kültüne bakılırsa bu kent güneydoğu Anadolu’da aranmalıdır[22].
KUB XXXVIII 19 öy. ı’-8’ de Sukziia kentinin tuzcularla ilgisi görülmektedir[23]. Aynı şekilde Hapalla kenti KUB XLVIII 105 ay. 38’de tuzcularla ilgili geçmektedir[24]. Tuzcuların işlevleri bu metinlerden açıkça anlaşılmamakla beraber çoğunlukla “koyun” ile birlikte geçmeleri dikkat çekicidir. Belki bu meslek erbabı koyunların tuz ihtiyacını karşılamaktaydı.
Şimdi yeniden yukarıya B bölümünün başına dönelim. Metnimizin 4’. satırında kugulla- sözcüğü geçmektedir, g/kul- gövdesi ile ilgili olan[25] bu sözcük için öteden beri kullanılan “metal bir kap” ya da “ölçek” karşılığı[26] kanımızca anlamı karşılamamaktadır. Bilgilerimize göre kugulla- DUG determinatifıyle hiç bir zaman geçmemektedir. Kelimenin birkaç yerde çift köşe çengeliyle görülmesi, önceleri yabancı kökenli bir kelime olabileceği izlenimini uyandırmış ancak daha sonra başka sayılarla birlikte görülmesi bir ölçek olabileceği fikrini uyandırmıştır[27]. Ölçek fikri kanımızca tümüyle yanlış olmamakla birlikte aşağıda vereceğimiz Örneklerden de anlaşılacağı gibi kugulla- için “topak, yumru” karşılığı uygun düşmektedir.
KUB IX 31 (— HT 1) 15 vd.’da arpa unundan yapılmış ve pişirilmiş kugulla- geçmektedir. 2672/cöy. 13’te de pişirilmektedir[28].
KUB XXX 26 öy. 12’de malttan yapılmış kugulla- görülüyor[29]. 244/p III 6 vd.’da çamurdan 20 adet kugulla- geçmektedir[30]. KUB XIII 35 II 12’de bir adet bronz kugulla- görülüyor. Bir mahkeme tutanağı olan KUB XIII 33 II 16-20’de de bronz ve gümüş kugulla- geçmektedir; ilgili kısmın çevirisi şöyledir[31]: “Sulupassi kenti sarayından önavlu yıkayıcılığı yapan Paliia’lı Gaskaili’ye sorduk o şöyle cevapladı; V bronz kugulla- içlerinden biri gümüş, bir mutfak bıçağı, bir küçük orak, iki büyük bronz orak, iki hançer çalmıştım”.
Diğer çok önemli bir metin yeri olan KBo X 45 III 2-7’de bazalt taşından öğütme taşının kugulla- şeklinde yapıldığı kayıtlıdır[32]. Bu metin yeri ile kugulla’nın biçimi zihinde daha iyi şekillenmektedir.
Ayrıca kugulla-’nın bir bitki ismi olduğunu görüyoruz[33]. Bu bitkinin yukarıdaki kanıtlar gereği “yumru köklü” bir bitki olacağı kanısındayız.
Öte yandan muhtemelen sözcüğümüz ile aynı gövdeden türemiş ku- kullaimmi- adlı bir elbise türü ya da elbisenin bir parçası mevcuttur[34]. Söz konusu objenin görünüşünün, bu ismi almasına neden olduğu fikrini akla getirmektedir.
Bütün bunlardan dolayı yukarıda çeviriyazısı ve çevirisini verdiğimiz KBo XI 73 öy. 4’te geçen “MUN kugullus”u “tuz topaklan” olarak çeviriyoruz[35].
kugulla-’nın anlamı için yaptığımız teklif Yunanca kukkoç sözcüğünün anlamını karşılamaktadır. Aynca olasılıkla aynı kökten türemiş Almanca kugel sözcüğünün anlamına da uymaktadır[36].