Ondördüncü asır başlarında Osmanlı devleti kurulurken denizle münasebeti Marmara idi. Sınırı genişledikçe Karadeniz ve Ege Denizi de kısmen hudut oldu. Osmanlılarla beraber bu denizlere sahip olan başka devletler de vardı.
Osmanlı devleti Onbeşinci asrın Fatih Sultan Mehmed zamanında (1451-1481) Karadeniz’in güney sahiline sahip olan Candar Oğulları beyliğini ilhak ile Trabzon Rum İmparatorluğu' nu işgal ve güneyde Kırım Hanlığını da nüfuzu altına alıp Kefe, Amasra ve diğer sahillerdeki Ceneviz müstemlekelerine son verdikten sonra daha evvel Sultan Murad Hüdavendigâr (1361-1389) zamanında elde edilmiş olan Bulgaristan'ın doğusundaki Karadeniz Osmanlı idaresi altına girmiş ve Onaltıncı asırdaki fütuhatla Boğdan'ın sahil kısmı alınmış ve Batı Kafkasya'da siyasî rabıtalarla Osmanlı nüfuzu altına girmişti.
İşte bu suretle hemen bir Osmanlı gölü haline gelen Karadeniz Onsekizinci asır ortalarına kadar ikibuçuk asır bu durumu muhafaza ederek 1768 de başlayıp altı sene süren Osmanlı - Rus muharebesi 1774 deki Kaynarca muahedesiyle Kerç, Tenikale ve Azak Denizi'nin Ruslara terkiyle Karadeniz’deki Osmanlı hâkimiyeti elden çıkarak Karadeniz’de Rusların da hissesi olduğunu kabule mecbur olmuştur.
*
* *
1768 muharebesinde Rusların donanmalarıyla Karadeniz'de Osmanlı donanmasına karşı faaliyetleri ve başarılar elde etmeleri neticesinde Karadeniz'in Anadolu ve Rumeli sahillerinden İstanbul'a zahire ve ihtiyaca elzem olan eşya gelmesi kesilerek darlık husule getirdiğinden Payitahtın iaşe durumu sebebiyle huzursuzluk ve dedikodu baş gösterdiğinden ve muharebede üst üste vukua gelen mağlûbiyet ve üzüntü üzerine bir de yiyecek gailesi ortaya çıkınca hükümet durumu tehlikeye düşmüştü.
Hal böyle olunca Osmanlı devleti kendi denizinin elden çıktığını görerek ve bu arada bilhassa devletin can damarı ve baş şehri olan İstanbul'u muhafaza için ciddî tedbir almağa mecbur olmuştur. Yine bu durum neticesinde Karadeniz’deki şehir, kasaba ve iskelelerden İstanbul iaşesine elzem buğday, arpa, darı, pirinç, yağ, ve fasulye, nohut, mercimek ve benzeri hububat ve eşya ile meyve serbestçe gelemediğinden bu hususta önemli tedbir almağa lüzum vardı.
İstanbul'u besleyen bu eşya ve hububat vesaireyi devlet merkezine Karadeniz sahillerinden getiren bir hayli gemi ve kayık mevcut olup bunlar binbir tehlikeyi göze alup bu eşyaları mümkün olduğu kadar İstanbul’a getiriyorlardı. Getirdikleri eşya ile oldukça İstanbul iaşesini temin eden bu deniz vasıtaları şunlardı:
Kayıklar :
Uzaktan yakından eşya getiren muhtelif eb’adda kayıklar vardı. Bunların mahalline ve yapılışlarına göre her birisi birer isim alınıştı.
Ereğli Kayığı, İnebolu Kayığı, Şile Kayığı, İstanbul Kayığı, Üsküdar Kayığı, Sivri kıçlı kayık, Kereste kayığı, Kapulı kayığı.
Volik:
Boğazla İstanbul arasında nakil vasıtası olup iki kürekli yelkenli idi.
Çırnık :
Buğday nakleden iki başı çalık Karadeniz zahire kayığı.
Melekse yahut Mekelse[ 1]:
Eşya nakline mahsus kayık.
Tombaz:
Altı düz, güvertesiz nehirlerde çalışan kayık.
Sefine:
Marmara’da Mudanya ve Bandırma’da işleyen nakil vasıtası.
Şayka:
Altı düz büyük kayık, Karadeniz ile Özi ve Tuna nehirlerinde işlerdi. Kazaklar da kullanmışlardır.
Çekelve :
İki direkli yük gemisi.
Mavuna : malûm.
Kütük:
Mavunadan küçük altları düz, başları kalkık, sığ sularda kullanılan kayık. Ayancık, Abana, Bartın, Zonguldak havalisinden odun, kömür ve meyve nakleden kayıklardandı.
*
* *
Kaynarca muahedesiyle Karadeniz hâkimiyetini kaybeden Osmanlı devleti bu hâkimiyeti tekrar temin etmek ve elden çıkan Kırım Hanlığını geri almak ümidiyle hazırlığını tamamlamadan İngiltere devletinin teşvikiyle harbe karar verdiği zaman Ruslar ondan daha evvel vakit kazanmışlardı.
Rusların 1774 muahedesinden sonra Azak Denizi’ nde donanma yapmaları ve Karadeniz'deki faaliyetleri İstanbul Boğazının Osmanlı Devletince sıkı surette tahkim edilmesine mecburiyet hasıl olmuş ve bunun için 1195 H., 1781 M. de Sultan Birinci Abdülhamid zamanında boğazın medhalinde ilk olarak beş kalenin inşasıyla tahkimata başlanmıştı ki, bunu daha aşağıda kısım kısım göreceğiz.
*
* *
Birinci Abdülhamid zamanında (1774-1789) Sadr-ı âzam Halil Hamid Paşa’nın yerine getirilen Şahin Ali Paşa’dan sonra Sadr-ı âzam Gürcü Yusuf Paşa, Kırım’ı geri almak heye- caniyle Ruslarla harbe karar vererek Halil Hamid Paşa’nın bir harp halinde Ruslara karşı yaptığı hazırlık henüz tamamlanmadan 1201 H., 1787 M. Ruslarla harbe kalkışması neticesindeki mağlûbiyet üzerine 1206 H., 1792 M. deki Taş muahedesiyle Özi ve havalisinin elden çıkması ve Rus donanmasının Karadeniz’deki üstün faaliyeti sonunda Karadeniz Boğazı tehdit altına girdiğinden evvelce basit surette tahkim edilen Karadeniz boğazına mevcuda ilâve olarak yeni kale ve tabiyeler yaptırılıp müdafaa tertibatı arttırılmıştır.
Boğaz Kaleleri
Karadeniz Boğazı kaleleri duruma göre muhtelif tahkim tarzı arzeder. Bunlardan birincisi devletin Azak Denizi ve Özi nehri havalisine sahip olması ve kazaklarla uğraşmasıyla başlar.
Karadeniz Türk denizi halinde iken boğazın ağzında bazı tabyalar ve içerisinde Rumeli ve Anadolu Kavağı kaleleri yapılarak müdafaa tertibatı alınmış olup sahillerinde köylerde iskân sahaları mevcut idise de, bunlar daha ziyade Balıkçı köyleri ve dalyanlardı. Yalnız Onyedinci asırda çapulcu kazakların sahil köy ve kasabalarına taarruzlarıyla bir müddet emniyet bozulmuş ve hatta bu kazak şaykaları Yeniköy önlerine kadar gelip yağma yapmışlardı; fakat hükümet bunlar hakkında şiddetli takibat yaptığından kazak çapulculuğu bertaraf olmuştu.
1774 Kaynarca muahedesininden sonra İstanbul'un muhafazası için ilk olarak boğazın ağzında Kılâ-ı Hamse adı verilen beş kale yapılmıştır. Bu kalelerin ikisi boğazın dışında Bağdadcık ismi verilen Kilyos kalesiyle yine boğazın dışında fakat ağzına yakın olarak Îrva mevkiinde Revancık kalesi olup[2 ]iki dış kale bir addedilmiştir.
Yapılacak beş akleden İkincisi boğazın kapısı olan Rumeli Feneri ve üçüncüsü Anadolu Feneri'dâr. Yapılan kalelerin dördüncüsü boğazın Rumeli sahilinde Garibce, beşincisi de boğazın Anadolu sahilinde Poyraz kalesidir.
Bu beş kaleye müstahfız olarak timarlı sipahi ayrılmıştı. Bu müstahfız efradın ilk defada 1196 H., 1782 M. senesinde Rumeli, Özi, Anadolu, Sivas, Adana, Maraş sancaklarındaki Şikârî (Avcı) sınıfına mensup Çakır, Şahin ve Atmaca götürücü ve doğancı tımarlılarından olmasına ve her bir kaleye ellibir nefer verilmesine karar verilmiş ise de [3], sonradan bu tertipten vaz geçilerek müstahfız efrad ile dizdar, kethüda, topçubaşı ve cephanecisinin eşkinci tımarlılarından olması münasip görülerek 21 ca 1199 ve Nisan 1785 de o suretle yapılmıştır.
Olayların gidişine bakılacak olursa bu beş kale müdafaasının kâfi gelmeyeceği anlaşıldığından 1202 H., 1788 M. de müdafaa kaleleri Liman-ı kebir ile teçhizatı ikmal edilen İrvade Revancık kalelerinin ilâvesiyle Kala'-ı sâbaa ismiyle müdafaa kaleleri yediye çıkarılmıştır.
Elimizdeki belgeye göre kala'-i sâbaa tertibatı şöyledir[4]:
Cemaat-i müstahfızan-ı yerlûyan Der kalei Bağdadcık (Kilyos) hâriç-i boğazı bahr-i siyah mevcudu 192.
Cemaat-ı müstahfızân-ı yerlûyan Der kalei Revancık (îrva) Der sahil-i boğazı Bahr-i siyah mevcudu 84.
Cemaat-ı müstahfızan-ı yerlûyan Der Kalei Fenar-ı Rumeli Der sahil-i boğaz-ı Bahr-i siyah mevcudu 164. Bu kalenin dizdar, kethüda, Sertopî, cebeci, çavuş, bevvab (kapucu), odabaşı gibi zabitleri ve elli altı akçe yevmiyeli müstahfızları vardı.
Cemaât-i müstahfızan-ı Fener-i Anadolu der sahil-i boğaz-ı Bahr-i siyah, mevcudu 112.
Cemaât-i müstahfızan-ı Garibce. Bu kalenin dizdar, kethüda, sertopi, cebchaneci vesair zabitleri vardı. Müstahfız efradı 165 dir.
Cemaât-ı müstahfızan-ı yerlûyan, Der Kalei Liman-ı kebir. Dizdar, kethüda, sertopî, cebchaneci vardır. Mevcudu 69 dur.
Cemaât-i müstehfızan-ı yerlûyan, Der Kalei Poyraz limanı. Der sahil-i boğaz-ı Bahr-i siyah mevcudu 182 dir.
Cemaât-i kâtib-i kıla’-ı sâbaa ve hademei cevami’i şerif (Bir kâtib, iki cami imam ve hatibi, iki müezzin iki kayyuın).
Cemaât-i kayıkciyan-ı yerlûyan der kıla’-ı seb’a 13.
Cemaât-i hademei rah-ı âbî (suyolcu) 3 kişidir.
Mecmu-u müstahfızan 993
*
* *
Osmanlı devleti Kırım’ı geri almak için açtığı harpte de (1787-1791) mağlûb olup Rus donanması üstün rol oynamağa başladığından, İstanbul boğazının durumu daha ziyade tahkime ihtiyaç gösterdiğinden, boğaz kaleleri’nin arttırılması zarurî görülerek mevcut kıla'-ı tis’a resmî adiyle dokuza çıkarılmıştır. Kıla'-ı Hakanî ismi de verilen bu dokuz kal’a yukarıdan aşağıya şunlardır:
Kal'ai Bağdadcık diğer adiyle Kilyos kalesi (Boğaz dışında Rumeli sahilinde)
Kal'ai Revancık diğer adiyle Îrva kalesi (Boğaz dışında Anadolu sahilinde)
Kal'ai Rumli Feneri (Karadeniz boğazının Rumeli sahilinde.
Kal'ai Anadolu Feneri (Karadeniz boğazının Anadolu sahilinde) Kal'a-i Garibce (Karadeniz boğazının Rumeli sahilinde)
Kal'ai Tersanei Liman-ı Kebir (Karadeniz boğazının Rumeli sahilinde)
Poyraz Limanı Kal'ası (Karadeniz Boğazının Anadolu sahilinde)
Telli Burun Tabyesi (Telli tabye) (Karadeniz Boğazının Rumeli sahilinde)
Yûşa Burun diğer adiyle Macar Tabyası (Karadeniz boğazının Anadolu sahilinde).
Müdafaa tertibatı daha sonra Ondokuzuncu çeyrek asırda Karaburun Tabyası ve Papas Burnu Tabyası, Fil Burnu ve boğazın Rumeli sahilinde yukarda adı geçen Telli Tabya'dan sonra yeni ilâve edilen İbrahim Paşa Tabyası, Kefeli köyüyle Kireçburnu arasında Ağaçaltı Tabyası, Yeniköy’de Köybaşı Tabyası yapılmış ve onları müteakip Balta Limanı tabyası inşa edilmiştir.
Anadolu sahilindeki kalelere Yûşa' Burnu diğer adıyle Macar tabyası' ndan sonra ilâve olarak Servi Burnu ve Çakal Burnu tabyaları yapılmıştır.
Boğaz Kale Nezaretleri
Boğaz kalelerinin nezareti evvelce doğrudan doğruya İstanbul Bostancı başısına ait olup, Anadolu Kavağı ve Rumeli Kavağında Bostancı Başılığa bağlı Usta denilen bir zabit bulunuyordu.
1774 Kaynarca Muahedesinden sonra Boğazın ehemmiyet kesbedüp tahkimi icap eylediğinden 1780 senesinde kapudan-ı derya Cezayirli Gazi Haşan Paşa zamanında Kavaklar’dan yukarı Karadeniz’e kadar yedi kalenin idaresi tersaneye alınarak Boğaz Nazırı ismiyle bir nazıra bırakılmıştır[5]. Daha sonraki tarihlerde yani 1203 H., 1788 M. den sonra Karaburun, Papaz Burnu, Fil Burnu tabyaları yapılarak bunlar da tersane idaresine verilmiştir[6].
Kıla’- I TİS’A TEŞKİLÂTI
Dokuz Kale’nin teşkilâtı hakkında Sdr-ı âzam’ın Defterdarlıktan bilgi istemesi hakkında buyruldusu:
“Bahr-i Siyah boğazında vaki ‘Kıla’ı Tis'a muhafazasına memur müstahfız ve topçu vesair cemaatin efrad ve ağavat ve zabitan ve neferatı ne miktardır? Ulûfeleri ne kadardır? Sakin oldukları Kıla’ ve tabyaların isim ve şöhretleri beyan olunarak büyük kale kaleminden ve zabitan ve neferat-ı merkumeden kıla’-ı mezbur muhafazasına memur ne miktar timar ve zeâmetlisi vardır? Defterhaneden ve zabitan ve neferatın nan vesair ecnas-ı tayinatları dahi Baş Muhasebeden başka başka serian derkenar oluna.
Bu buyruldunun altına dokuz kale halkının zabitleri, maaşları, neferleri miktarı ve bunların yevmiyeleri Başdefterdar tarafından ayrı ayrı kaleleriyle beraber gösterilmiş olup aşağıya aynen naklolundu:
Bahr-i Siyah (Karadeniz) boğazında vâki’ kılâ’i tis’a da mezkûr ül’miktar kebir ve şahî, tunç ve timur ve havan topları mevcut olduğu cerideden derkenar olunmuştur. Ferman Devletlû inayetlû Sultanım hazretlerinindir [7]
.21 Şevval sene 1207
Defterdarın kuyruksuz
imzası
*
* *
Sureti daha evvel yukarıda zikredilen Sadr-ı âzamin buyruldusu üzerine 1207 H., 1793 M. tarihli olarak Başdefterdarın kıla’ı tis’anın tahkimine dair takdim etmiş olduğu mufassal rapor aynen şöyledir:
“Bahr-ı Siyah boğazında vaki’ kıla’ı tis’a muhafazasına memur müstahfız ve topçu vesair cemaatin dizdar ve agvat ve zabıtan ve neferatı ve yevmiyeleri ve sakin oldukları kıla’ ve tabyanın isim ve şöhretleri beyan olunarak başka ve zabitan ve neferat-ı merkumeden kıla’ı merkume muhafazasına memur ne miktar timar ve zcâmetlû vardır. Başka ve zabitan ve neferata lahm ve nân vesair tayinatları başka kalemlerinden derkenar olunmak babında ferman-ı âlîleri sadır olunmağla mucibince kuyudat tetebbü’ ettirildikte salif’ül-bcyan kıla’i tis’adan Bağdadcık Kalesi muhafazasında olan bir nefer bilâ yev¬miye timarlu dizdarı ve bir nefer kethüda ve bir nefer-i topçubaşının seksener akçe ve bir nefer cebehanecinin altmış akçe ve bir nefer meremmeteinin otuz ve yetmişbeş neferin beherine kırk akçeden yevmiye üçbin akçe ki cem’an maa zabitan yetmiş dokuz neferin üçbin ikiyüz elli akçe ve Revancık Kalesinin dizdarının yüzyirmi akçe ve kethüda ve topçubaşının kezalik seksener akçe ve cebehanecinin altmış akçe ve kırkyedi neferin ellişer akçeden ikibin üçyüzelli akçe ki, cem’an ellibir neferin yevmiye ikibin altıyüz doksan akçe ve Fener-i Rumeli Kalesi'nin gayri ez timarlu dizdar ve kethüda ve topçubaşının kezalik seksener ve cebehanecinin altmış ve ellialtı neferin beherine ellişer akçeden ikibin sekizyüz akçe ve bir nefer neccarın altı akçe ki, cem’an altmış neferin üçbinyetmiş akçe ve Fenar-ı Anadolu Kalesinin kezalik dizdarın yüzyirmi ve kethüda ve topçubaşının seksener ve cebehanecinin altmış ve elli altı neferin ellişer akçeden ikibin sekizyüz akçe ki cem’an altmış neferin üçbin yüz kırk akçe ve Garibçe Kalesinin bir nefer timarlı bilâ yevmiye dizdarı olup kethüda ve topçu başının seksener ve cebehanecinin altmış ve yetmiş sekiz neferin ellişer akçe-den üçbin dokuzyüz akçe ki, cem’an maa zabitan seksenbir neferin dörtbin yüzyirmi akçe ve Poyraz Liman Kalesinin dahi bir nefer bilâ yevmiye dizdarı olup kethüda ve topçubaşının seksener ve cebehane¬cinin altmış ve yetmişıltı neferin ellişer akçeden üçbin sekizyüz akçe ki, cem’an maa zabitan yetmişdokuz neferin dörtbin yirmi akçe ve Liman-ı Kebir Kalesi dizdarının yüz yirmi ve kethüdanın seksen ve cebehanecinin altmış ve yirmibir neferin ellişcrden bin elli akçe ki cem’an maa zabitan yirmi dört neferin binüçyüz on akçe ve Tûşa’ Burnu Tabyasının dahi bir nefer yevmiyesiz timarlı dizdarı olup, topçu- başısının altmışbeş ve yirmidokuz neferin kırkar akçeden binyüz altmış akçe ki cem’an otuz neferin binikiyüz yirmibeş akçe ve Telli Dalyan Tabyesi dizdarının yüz akçe ve kethüdasının altmış akçe ve yirmi dokuz neferin kırkardan binyüz altmış akçe ki cem’an maa dizdar ve kethüda otuzbir neferin binüçyüz yirmi akçe ve kıla’ı ham¬senin üç nefer su yolcularının otuzüçer akçe birer sülüsden yüz akçe ve kıla’ı tis’anm bir nefer kâtibinin yüz akçe ki min hays’el-mecmu’ kıla’ı tis’aı merkume muhafazasında olan dörtyüz doksan dokuz nefer müstahfızan-ı yerlûyan cemaatinin yirmidört bin üçyüz kırkbeş akçe yevmiyeleri olduğu ve kıla’ı mezbure neferat ve zabitan meva- cibleri cizyei kübran malından beher üç mahda bir defa ahz ve istifa eylemeleri şartiyle dört kıt’a ocaklık beratları verilmiş idügi büyük kale kaleminden ve Bahr-i Siyah boğazında bina olunan beş adet kıla’ muhafazasına mukaddema tertip olunan Çakırcıyan ve şahinciyan timarlarından ikiyüz on beş adet timar bâ hatt-ı tevkiî kılâ’ı merkumeye doksan altı (1196 H.) tarihinde tashih olunup badehû halct-i ulâlarına icra’ı lâzım geldiğine binaen tekrar bâ hatt-ı tevkiî kemâfi’s-sâbık çakırcı ve şahinci timarları olmak üzere yüzdoksan dokuz (1199) tarihinde tashih olunduktan sonra der¬kenarda mastûr dokuz adet timarları elviyye dahillerinde olan eşkincü Umarlarından olmak üzere Bağdadcık ve Fenar-ı Rumeli ve Poyraz Limanı Kebir ve Garibce kaleleri ve Bahr-i Siyah Boğazı ve Tûşa' Burnu ve Telli Dalyan tabyeleri dizdarlarına ve kethüda ve topçubaşısına tayin ve bermucib-i tashih olunmuş olmakla elyevm berevât-ı âliye ile üzerlerinde olduğu defter-i hakaniden ve kıla’ı tis’ai merkume nazırının defteri ve ikiyüzbeş (1205) tarihinde olan yoklama mûci- bince Fenar-ı Rumeli kalesinde ondokuz kıt’a ve Revancık kalesinde onbeş kıt’a ve Liman-ı Kebir tabyesinde kezalik onbeş kıt’a ve Gribce kalesinde kırkbir kıt’a ve Poyraz limanında otuz dokuz kıt’a ve Ana¬dolu fenarında onsekiz kıt’a ve Bağdadcık (Kilyos) kalesinde kırkdört kıt’a ve Telli Dalyan Tanesinde yirmi iki kıt’a ve Tuşa Burnu tabye¬sinde onbeş kıt’a ki cem’an kebir ve şahı tunç ve timur ve havan olarak kıla’ı merkumede ikiyüz yirmidokuz kıt’a ecnâs toplar mevcut olmak iktiza eylediği ve kılâ’ı merkume nazırı dergâh-ı âlî gedük- lilerinden Etmekcibaşı Zade Mehmed Ağa kullarının matbah-ı âmire Emini tarafından almak üzere yevmî on çift nân-ı aziz (ekmek) ve iki vakıyye ruvgan-ı sade ve üç kıyyc Erz (pirinç) ve kasab başı Ağa tarafından yevmiye üç kıyye gûşt (et) ve Arpa Emini tarafından yevmiye iki kile şaîr (arpa) tayinatları işbu senci mübareke cemazi’yel âlâsında üç kıt’a suretleri verildiği mukayyet olub sair zabitan ve neferatm lahm ve nân tayinatları kaydı bulunmadığı Başmuhasebe- den derkenar olunmuştur.
Kılâ’ı mezkûre neferat ve zabitanının miktar ve yevmiyeleri ve muhassas olan timarları ve mevaciblerinin berveçhi ocaklık muayyen olan mahallî ve mevcut topları ve nazırı tayinatının kemmiyet ve keyfiyetleri ihraç olunan kuyuddan manzur ve malûm-ı devletleri buyruldukta emr-ü ferman devletlû sultanım hazretlerinindir.
Sadr-ı âzam bu mufassal takriri[8].
“Defterdar Efendi kullarının takriridir” cümlesiyle, Sultan Üçüncü Selim’e takdim ile bilgi vermiştir.
BOĞAZ KALELERÎNÎN MÜSTAHFİZ EFRADİ
Boğaz kaleleri müstahfiz efradı tersaneye ve bostancı ocağına bağlı olarak iki sınıftı.Tersaneye bağlı müstahfızlara yamak ve diğerine bostancı deni¬lirdi. Daha yukarılarda söylendiği gibi evvelce yani On sekinci asır sonlarına 1195 H., 1780 M. tarihlerine kadar boğazın idare ve inzi¬batı bostancı başılığa ait iken Karadeniz'de Rus donanmasının faa¬liyeti neticesinde meydana çıkan tehlike üzerine İstanbul boğazının Karadeniz’e çıkacak mahalline kale ve tabyeler yapılarak Cezayirli Haşan Paşa’nın kapudan-ı deryalığı zamanında bunların idaresi tersaneye verilmiş ve buralara konan müstahfızların idaresi de Boğaz Nazırı denilen bir nazıra bırakılmıştır.
Karadeniz Boğazının tersane idaresine bırakılan kaleler şunlardır[9]:
Boğazın Rumeli sahilinde boğaz dışında Bağdadcık (Kilyos) Rumeli feneri, Garibce, Büyük Liman Tabyesi, Telli Tabye[10].
Karadeniz Boğazının Anadolu tarafında tersane idaresine bırakılan kaleler de şunlardır:
Revancık (îrva), Anadolu Feneri, Fil Burnu, Papas Burnu, Yûşa’ (Macar) tabyası.
Bu on kale ve yamakları Boğaz Nazırı tarafından idare olunub Tûşa' tabyası daha sonra Telli Tabyası ile beraber bostancı ocağına verilmiştir. Durum icabı tersaneye bırakılan kalelerin adedi sonradan arttırılmıştır.
Ondokuzuncu asrın ilk çeyrek senelerinde tersaneye bağlı kaleler de 1238 H., 1822 M. senesinde boğaz muhafızı tersane yamaklarının bulundukları kale ve yamakların efradı aşağıda gösterilmiştir. Tabiî olarak her kalenin dizdar, zabitan, topçu, humbaracısı ve cebehanecisi vardı.
Boğaz kalesi mevcudunun daha sonraları İstanbul ve Üsküdar mıntıkaları halkından alındığı görülmekte ise de, vesikada tarihi gösterilmemiştir. Bunun Yeniçeri Ocağının lağvı ve yeni nizam askerî teşkilâtının başlamasıyla 1826 tarihinden itibaren olması muhtemeldir.
Yeni alınacak müstahfız askerin sür’atle vazifelerinde bulunmalarını temin etmek ve deniz yoluyla gelüp gitmelerinde vakit kaybetmemek için bunlardan Anadolu sahilinden alınacak müstahfızların Üsküdar'lı efraddan ve Rumeli sahil kalelerine verilen efradın da İstanbul ve civar halkından olmaları düşünülmüştür. Bu suretle İstanbullu müstahfızlar boğazın Rumeli sahil kaleleri ve Üsküdarlı efrad boğazın Anadolu sahil kale hizmetlerine verilmişlerdir.
Karadeniz Boğazının Anadolu tarafında vaki' kıla'ı hakaniyede mevcut asakir müstahfız ve topçu ve kumbaracı neferatı miktarı şöyledir[13]: