Wahšušana krallığı hakkındaki bilgilerimiz Kültepe metinlerine dayanmaktadır. Kültepe’de, 1925 yılından itibaren ortaya çıkan binlerce tablet sayesinde hem Anadolu’daki beyliklerin hem de Eski Asur Kent Devleti’nin siyasi, sosyal ve ekonomik tarihini öğrenme imkanımız bulunmaktadır. Koloniler Çağı (M.Ö. 1975-1725)’nda yaşamış olan şehir beyliklerinin birbirleriyle olan münasebetleri, Asurlu tüccarların yerleştiği şehirler ve bunların yerlilerle ilişkileri hakkında bilgi edinmekteyiz.
Kültepe metinlerinden yaklaşık 40 adet Asur kolonisi anladığımız kadarıyla Anadolu’da bulunmaktaydı. Bunların çoğu önemli krallık merkezleridir. Ancak şu ana kadar bir kaç adet koloni dışında diğerlerinin yerleri tespit edilebilmiş değildir. Tüm bu bilgileri bize sağlayan Kaniš kārumu dışında Hattuš kārumu’nun Hattuš şehrinde olduğu, Ankuwa wabartumunun ise Alişar olacağı belgelerle tespit edilmiş bulunmaktadır. Diğer şehirlerin yeri konusunda bugüne kadar pek çok çalışma da yapılmıştır. Bunlardan birkaçının isim benzerliği nedeniyle lokasyonu yapılabilmiştir. Örneğin Tegaramma’nın Gürün olacağı söylenmektedir. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin eski adı Badna olduğundan Badna wabartumunun burası olacağı anlaşılır. Koloniler Çağı’nda önemli bir krallık merkezi olan Zalpa’nın yeri konusunda pek çok teklif sunulmuştur. Birden fazla Zalpa’nın olacağı da belirtilmiş, Kaniš kraliçesi efsanesine dayanılarak Kızılırmak’ın Karadeniz’e döküldüğü yere yakın Bafra İkiztepe olacağı iddia edildiği gibi, Kızılırmak yerine Zamantı ırmağı alınarak Çukurova’ya yerleştirme girişimleri de bulunmaktadır. Ayrıca Mari metinlerinden hareketle Zalwar kralı Anuš-hirbi ile Mama kralı Anum-hirbi eşimsenerek, Zalwar krallığının merkezi Gaziantep ili İslahiye ilçesi yakınlarında yer alan Tilmen höyüğe yerleştirilmektedir.
Koloniler Çağı’nda in doğusundaki en önemli ticaret merkezi olan Hahhum şehrinin Fırat üzerinde Lidar höyük olacağı söylenmektedir. Bu tezi güçlendirecek olan yeni bir kanıt olarak, Hahhum krallığı ile Asurlular arasında yapılan antlaşma metninde Asurlu tüccarların gemilerinin batması hâlinde mallarının tazmin edileceğinden bahsedilmesi gösterilebilir[1]. Zira bu şehrin Fırat nehri üzerinde gemilerin yaklaştığı bir limanı olması gerekir. Ayrıca kārum kelimesinin Sumerce KAR “liman”dan geldiğini de hatırlatalım. Luhuzatia’nın Elbistan Karahöyük[2] , Hurama’nın ise Yeşilhöyük olabileceği belirtilmiştir[3] . Ancak söz konusu höyüklerde yapılan ve yapılacak olan kazılarda bulunacak belgelerle kanıtlanmadıkça tüm bunlar birer tahmin olmaktan ileri gidemeyecektir. Söz konusu şehirler içinde en önemlisi Akadlı tüccarların yerleştiği Purušhattum’dur. Purušhattum’un Acemhöyük olacağı belirtilmiş, burada 1962 yılından itibaren yapılan kazılarda Koloniler Çağı ile çağdaş saraylar bulunmuş, o döneme ait mühür baskılarından Kargamış ve Mari krallıklarıyla ticari ilişkiler de kanıtlanmıştır. Asur kralı Šamši-Adad’ın memurlarına ait mühür baskıları da bulunmuştur. Ancak yazılı belge bulunamadığından şehrin ismini öğrenme imkânı olmamıştır. Purušhattum şehrinin bulunması, Akadlı tüccarların burada oturmalarından hareketle önem arz etmektedir. Burada bulunacak olan Akadlı tüccarlara ait belgelerle Anadolu’nun tarih çağları birkaç asır geriye gidecektir.
Wahšušana krallığı hakkındaki bilgilerimiz de yine Kültepe metinlerine dayanır. Boğazköy’de bulunan Anitta tabletinde Kuššara krallarının fethettiği yerler arasında Purušhattum, Šalatiwar, Ulama gibi komşu şehirlerden bahsedilmesine rağmen Wahšušana ismi geçmez. Kültepe metinlerine göre Wahšušana krallığı Kaniš şehrinin batısında bulunan ve Asurlu tüccarların yoğun ticari faaliyetlerine sahne olan önemli bir merkezdir. Burada bir kārum bulunmaktadır. Büyük tüccarlar burada ticaret yapmaktadırlar. Kraliyet sarayının ihtiyacı olan kalay, bakır gibi hammadde yanında çeşitli türden mamul kumaşlar bu tüccarlar tarafından sağlanmaktadır. Bu çalışmada yukarıda verilen özet bilgiler ışığında bu konuda ayrıntılı bilgi verilmeye çalışılacaktır
Wahšušana P. Garelli, L.L. Orlin ve E. Bilgiç tarafından Niğde civarına yerleştirilmiştir[4] . Nashef ise, Tuz Gölü’nün kuzeyinde olacağını belirtmiştir[5] . Kültepe metinleri arasında yer alan ve masraf listesi diye anılan belgeler Wahšušana Şehri’nin yerini belirlemede etkili olmuştur. Bu belgelerden anlaşıldığına göre, Wahšušana’ya birkaç yoldan ulaşılmaktadır. Bu yollardan biri, Kaniš’ten itibaren batı yönünde Konya Ovası’na uzanan yoldur. Kaniš’ten itibaren batı yönünde ilk önemli istasyon Nevşehir civarında olacağı belirtilen Wašhania Şehri’dir. Bir belgede Wašhania’dan hareketle Malita üzerinden Wahšušana’ya ulaşılmaktadır[6] . Buna göre Asurlu tüccarlara ait kervanlar Nevşehir’in batısından Kızılırmak’ı geçerek kuzeybatı yönünde ilerleyip Kırşehir ili sınırları içinde yer alması gereken Malita’ya oradan da Wahšušana’ya ulaşmaktadır. Güneyden giden yol Wašhaniya’dan itibaren Klasik Nanassos (Nenizzi) olduğu anlaşılan Nenašša’ya varmaktadır. Nenašša’dan itibaren yine batıya doğru Ulama ve oradan Purušhattum’a ulaşılmaktadır[7] . Nenašša’nın Aksaray’ın doğusunda olduğunu biliyoruz. Ulama Aksaray civarında ise, Purušhattum’un daha batıda yer alması mümkündür.
Kaniš’in kuzeyinden giden yoldan, Tawinia-Turhumit-Tuhpia üzerinden Wahšušana’ya varılmakta ve devamla Purušhattum’a uzanılmaktadır. Bir Kültepe metninden öğrendiğimize göre, Wahšušana’dan Šalatiwar’a ve oradan Purušhattum’a varılıyordu[8] . Wahšušana’dan biri Ulama diğeri Šalatiwar üzerinden olmakla iki ayrı yoldan Purušhattum’a ulaşıldığını da görmekteyiz[9] . Kaniš kārumu’na Wahšušana Kārumu’nun yazdığı mektupta, iki haberciyi Ulama yolundan iki haberciyi de Šalatuwar yolundan Purušhattum’a gönderdikleri belirtilmiştir. Buna göre, Wahšušana Şehri’nden Purušhattum’a iki ayrı yoldan varılmaktadır ki, biri Tuz Gölü’nün doğusunda kalan Ulama üzerinden diğeri gölün batısında bulunan Šalatuwar üzerinden olmalıdır. Wahšušana şehri ise, Tuz Gölü’nün kuzeyinde yer almış olmalıdır. Burası Kızılırmak kavisi içerisindeki Tawinia, Turhumit, Tuhpia şehirleriyle Kızılırmak’ın güneyinde bulunan Purušhattum, Šalatiwar, Ulama şehirleri arasında önemli bir geçiş yeridir. Böylece, Wahšušana hem Tuz Gölü’nün çevresindeki şehirlere hem de Kızılırmak kavisi içinde bulunan Tuhpia, Turhumit gibi şehirlere yakın bulunarak merkezi bir önem kazanmıştır[10]. Bir masraf listesinden yine yol güzergahı konusunda bilgi ediniyoruz[11]. Buna göre, Purušhattum’dan Šalatiwar’a oradan Wahšušana’ya gelinmektedir. Wahšušana üzerinden Tuhpia ve Turhumit geçilerek Kaniš’e dönüldüğünü de belgelerden öğrenmekteyiz.
Siyasi Tarihi
Wahšušana hakkındaki bilgilerimiz Kültepe metinlerine dayandığından bu şehrin siyasi tarihi hakkında direk bilgi edinme imkânımız bulunmazken, Asurlu tüccarlarla olan ilişkiler sayesinde belgelere yansıyan ifadelerden hareketle; şehrin sarayından, kralından ve kraliçesinden haberdar olmaktayız. Anadolu şehirlerine Asurlu tüccarların yerleşebilmeleri ancak yerli beylerle yaptıkları antlaşmalarla sağlanıyordu. Yerli beylerin onların ticari aktivitelerini sıkı denetlediği, ticaretinin yapılması yasaklanan kritik madenleri alıp-satanların mallarına el koyduğu veya tüccarı hapse attığı oluyordu. Bazen yalnızca oturdukları şehrin kralıyla antlaşma yapmaları mümkün olmuyor, kervanların geçtikleri şehrin kralıyla da anlaşmak, yada ona yemin etmek durumunda kalıyorlardı. Wašhania kralı tahta yeni çıktığında Wahšušana şehrinde bulunan Asur kolonisinin temsilcilerinin huzuruna çıkarak yemin etmelerini istemiştir. Bunun nedeni, Wahšušana şehrinde oturan tüccarların kervanları bu şehirden geçtiğinden, tüccarların krala karşı dürüst olmaları, kervanlar şehirden geçerken vergilerini düzgünce ödemeleri ve kaçakçılık yapmamalarının istenmesidir[12]. Wahšušana şehrindeki tüccarlar kendilerinin bu konuda söz sahibi olmadıklarını belirterek Kaniš Kārumu’na haber göndermişlerdir. Mektupta, Asur Şehrinin ve Kaniš kārumunun elçilerinin Wašhania kralına yemin için gitmeleri istenmektedir.
Wahšušana kralından bahseden belge, İlī-iddi(n) isimli tüccarın muhtemelen ortağı olan Uþur-ša-Aššur’a gönderdiği mektuptur[13]. Buna göre, İlī-iddi(n) isimli şahıs bir kraliyet sarayına çıkmış ve onun haberlerini iletmiştir. Kral, rabi-sikkatim isimli dış ticaret ve panayırlardan sorumlu görevlinin Purušhattum Ušunala ve Wahšušana krallarına yemin etmeden önce buraya gelmesin demektedir. Šarla memleketinde Šabualılar bize yolu kapattılar ve bizi tutukladılar. Gerek Wahšušana ve gerekse çevresindeki Purušhattum, Ulama gibi şehirlerde zaman zaman siyasi istikrarın bozulduğu görülür. Bu olaylar direk olarak Asurlu tüccarları etkilediğinden onların yazışmalarına yansır. Bir mektupta hem Purušhattum hem de Wahšušana’da ayaklanma olduğundan, Asurlu tüccarın Wahšušana’ya geçmediği anlatılır[14]. Yine bir başka mektupta ise, şayet Kaniš’te isen Wašhania’ya geç, memleket sakinleşene kadar buraya gelme denilir ki, bu şehrin Purušhattum olacağı belirtilmektedir[15]. Wahšušana memleketinden bahseden bir diğer Kültepe metninde ise, burada bir kargaşa hüküm sürdüğünden depolanan bakır madenini kurtarmak üzere, Aššur-damiq, Wahšušana’ya gideceğini ve orada bakırı acentalarına teslim edeceğini Uãur-ša-İštar’a yazıyor[16]. İkuppia isimli şahsın Wahšušana’da oturan Uãur-ša-İštara yazdığı mektupta[17], onlar dediler ki, Onlar, Wahšušana memleketini istila ediyorlar. Ayrıca hamalların gitmesi engellendi. 5 gün içinde kancaların yapılıp yapılmadığını öğreneceğim ve hamal kiralayıp bakırı yollayacağım demektedir.
Koloniler Çağı’nda Anadolu şehirlerini yöneten ve rubā’um denilen beylerin yanında rubātum adı verilen kraliçelerin de yer aldıkları görülür. Bunların şehir beyleri gibi kendi adlarına saltanat sürmüş oldukları anlaşılır. Bazıları da kralla birlikte yönetimde bulunmuş olmalıdırlar. Hitit Devletleri döneminden bildiğimiz güçlü kraliçelik kurumunun Koloniler Çağı’nda varlığı anlaşılır. Rubātum terimi, Asurca olmasına rağmen yalnızca Anadolu’daki kraliçeler için kullanılmıştır. Böylece eski Anadolu’da şehir devletleri yönetimindeki kral-kraliçe birlikteliğinin bu çağdan itibaren Hititler dönemine ulaştığı anlaşılır. Kraliçelerin Asurlu tüccarlarla olan ticari ilişkileri belgelere yansımaktadır. Kraliçeler, Asurlu tüccarlara çeşitli türden kumaş ve diğer mamul eşya siparişleri vermektedirler, tüccarlar da bazen ellerindeki değerli kumaşları onlara hediye etmektedirler. Bu cümleden Asurlu tüccarların Wahšušana kraliçesine hediye olarak elbise verdikleri anlaşılmaktadır[18].
Kültepe metinlerinden anlaşıldığına göre, devletin başında bir kral bulunmaktadır. Bunun yanında kraliçenin de yetkili bir kişi olduğu anlaşılır. Devlet hanedanın ortak malı olarak algılandığından prenslerin devlet örgütünde görev aldıkları ve bu görevlerde yükseldikleri bilinmektedir. Sarayda devlet bürolarının birbirinden ayrıldığı görülür. Hazine, ticaret, askerî, malî, istihbarat dairelerinin varlığı anlaşılır. Belgelerimizde geçen, rabi-simmiltim (merdiven büyüğü-prens), rabi-sikkatim (panayırlardan sorumlu kişi), rabi-massartim (hazinedar), rabi-abullātim (şehir kapıları sorumlusu), rabi-musium (ihracat şefi), rabi-dayalim (istihbarat şefi), rabi-huršātim (depolar amiri), rabi-ãābum (komutan), rabi-qaqqidi (personel şefi), rabi-purullim (belediye başkanı), rabi-haţţim (asacılar başı), rabi kiriatim (bahçıvanlar başı), rabi-lāsimum (haberciler başı), rabi nagiri (tellallar başı), (rabi-mahirim) (pazar ağası) yanında kralın kendi hizmetinde bulunan, rabipaššure (sofracılar başı), rabi-šāqe (sakiler başı) gibi görevlilerin Wahšušana sarayında da bulunduklarını belirtmekte sakınca olmaması gerekir. Koloniler Çağı’nda Anadolu’da geniş bir saray teşkilatının ve canlı bir saray hayatının varlığı sezilmektedir. Eski Hitit Krallığının hemen başlarında görülen saray yaşantısının, saray entrikalarının birden ortaya çıkmadığını düşünmek zorundayız. Dolayısıyla M.Ö. 3. binden itibaren şehirlerin, hanedanların, askerî ve malî gücün yükselişiyle birlikte devlet örgütünün ortaya çıkışına şahit olmaktayız.
Asurlu tüccarlar arasındaki bir davayı yansıtan mahkeme zabtından anlaşıldığına göre[19], Wahšušana sarayı Kuzizia isimli Asurlunun deposunda bulunan ve Alahum’a ait olan ašium madenine el koymuş bulunmaktadır. Bu durumda onlar Ulama krallığına baş vurmuşlar ve Ulama sarayındaki yüksek bir görevli olan rabi-sikkatim’den bir avukat tutarak söz konusu madenin Wahšušana sarayından geri almasını istemişlerdir. Sarayda tüccarların mallarına hile yapıldığı, zorla el konulduğu ya da fazla vergi alındığına şahit oluyoruz[20]. Wahšušana sarayında rabi-sikkatim unvanıyla görev yapan şahısların madenler konusunda yetki sahibi oldukları anlaşılır. Šu-İštar’ın Hannanarum, İtur-ilī, Puzur-Aššur’a yazdığı mektupta rabi sikkatim’in kendisine 10.000 mana bakır ödemesi konusunda söz verdiğini ancak bakırı kendisine vermeyip, altın veya gümüşe çevirip bakırın karşılığını ödemek istediği belirtilir[21].
Şehrin Ekonomisi
Koloniler Çağı’nda Anadolu halkı genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştır. Kültepe metinleri yerli halktan çok Asurlu tüccarların durumunu yansıtmaktadır. Ancak yerli halkla olan münasebetlerinden anlaşıldığına göre, Anadolu’da yaşayan insanların çoğu köylerde oturmakta, tarla ve bahçe bitkileri ile üzüm bağı yetiştirmekte ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Şehirde yaşayan insanların da pek çok mesleğe ayrıldığı ve esnafın âdeta loncalar gibi örgütlendiği gözlenir. Bunlar bronz yapımcıları, marangozlar, dericiler, ayakkabıcılar, çamaşırcılar, yün çırpıcıları gibi meslek ustalarıdır. Wahšušana şehrine gönderilen bol miktarda bakır ve kalayın oradaki bronz ustaları tarafından silah ve kap kacak yapımında kullanılmış olması gerekir.
Asurlu tüccarların Anadolu’da dolaşırken yaptıkları masrafları gösteren listelerden anlaşıldığına göre, kervanların geçtikleri yerlerde önemli ölçüde harcamalar yapmaktadırlar. Kervanlar bir günde yaklaşık olarak 30 km yol almaktadır. Kervanlarda muhafızlar, rehberler, muhasipler, kervan sürücüleri yer almaktadır. Bunların yiyecekleri, konaklama masrafları yanında yüklerin boşaltılıp yeniden yüklenmesi de önemli harcamalar gerektiriyordu. Ayrıca, merkeplerin beslenmesi ve bazen bunların değiştirilmesi gerektiğinden yeni merkeplerin satın alınarak kervana katıldığını göz önüne aldığımızda, konaklama yerlerinde önemli ölçüde para bırakıldığını söyleyebiliriz. Kaniš’ten batı yönünde kervanların bakırla, Asur-Kaniš arasında ise kalayla ödeme yaptıkları anlaşılmaktadır. Bir belgeden öğrendiğimize göre, Malita’dan Wahšušana’ya kadar 3 mana (1 kilo 250 gr) kırık bakır harcanmıştır[22]. Asurlu tüccarların sıkça gidip geldikleri Wahšušana-Šalatiwar–Purušhattum arasında yapılan harcamaları gösteren bir belgede ise, Wahšušana’dan Šalatiwar’a kadar 115 šeqel (1 kg) bakır harcandığı, ayrıca köprüden geçerken para ödendiği bilinmektedir[23]. Wahšušana ile Šalatiwar arasında bir ırmağın geçildiği söz konusu masraf listelerinden anlaşılır. Asurlu tüccarlar, ırmaktan kayıkla geçmekteler ve bazen de kılavuz tutmaktadırlar. Wahšušana ile Tuhpia arasında yapılan yolculukta 11 mana bakır harcandığı bir başka belgeden anlaşılır[24]. Bu tür masrafları gösteren belgelerden öğrendiğimize göre önemli ölçüde ödeme yapılmaktadır. 10 mana bakır (4 kilo 800 gr) rehber için, 1 mana (480 gr) bakır kayıkçı için ödendiği görülür[25]. Asurlu tüccarların Anadolu içindeki bu ticari faaliyetleri şüphesiz şehirlerin ekonomisine önemli katkı sağlıyordu.
Anadolu’daki kraliyet saraylarının aldıkları vergiler konusundaki bilgilerimiz tamamen Kültepe metinlerine dayanmaktadır. Belgelerden Asurlu tüccarların ödedikleri vergiler hakkında bilgi edinmekteyiz. Yerli halkın krala karşı sorumluluğu vardı; tımar ve angarya mecburiyeti bulunuyordu. Şehir devleti hanedanın ortak malı olarak görülür ve prenslere de toprak dağıtılırdı. Muhtemelen devlet görevlileri ve halka tımar olarak arazi verilir ve bunun karşılığında asker sağlanırdı. Belgelerimizde yerli halkın krala ödediği vergi konusunda bilgi bulunmazken Asurlu tüccarların çeşitli isimler altında yaptıkları ödemeler söz konusudur. Kervan önce saraya çıkar ve orada kumaşlar üzerinden % 5, kalay üzerinden % 2,5-3 oranında nishatum adıyla anılan bir vergi ödenirdi. Ayrıca saray istediği kadarını satın alırdı. Geri kalan mallar halka arz edilirdi. Yerli beyler Asurlu tüccarlardan yol vergisi (datum), kelle vergisi (qaqqadatum), giriş vergisi (eribtum) alarak, bu paranın bir kısmını onların güvenliğini sağlamada kullanırdı. Böylece krallık sarayının ihtiyacı olan mallar bu tüccarlar vasıtasıyla sağlandığı gibi önemli ölçüde gelir de elde edilirdi.
Asur Kolonisi
Wahšušana şehrinde, Asurlu tüccarların bir ticaret kolonisi bulunuyordu. Kolonideki tüccarların temsilcilerinin yerli otoritelere yemin ederek ticaretlerini sürdürdükleri bilinmektedir. Yerli beyler kendi hayatlarıyla sınırlı olmak üzere Asurlu tüccarlara ticaret yapma imtiyazı veriyorlardı. Tüccarlar da şehrin kenarında bir mahalle kurarak yerleşiyorlar ve özellikle sarayın ihtiyacı olan kalay ve diğer mamul eşyası sağlıyorlardı. Wahšušana kolonisinin büyük koloniler arasında bulunduğu görülür. Şehrin önemine binaen burada çok sayıda tüccarın bulunduğu ve sıkı ticari işlerin varlığı anlaşılır. Tüccarların kurdukları koloni dairesi onların hertürlü haklarını kral nezdinde savunduğu gibi tüccarlar arasındaki ilişkilerde de tarafsızlık göstermek suretiyle birini diğeri üzerinden zenginleşmesini engellemek üzere belirli ticari esaslar geliştirmişlerdir. Koloni dairesinin faiz oranlarını belirlemesi, onlara kefil olması, mallarını depolaması, ölçü ve tartı ayarı yapması ticaret odası niteliğini gösterir. Tüccarlar arasındaki davalara koloni dairesi bakmaktadır ki, ileride bu konuda bilgi vereceğiz. Wahšušana şehrindeki tüccarların kolonisinde büyük ve küçük meclisten bahsedilmesi, burada çok sayıda tüccarın yerleştiğini gösterir. Bunlar arasında büyük tüccarların oluşturduğu bir meclisle sıradan tüccarların oluşturduğu meclis bulunuyordu ve kararları birlikte alıyordu. Asurlu tüccarlar başta merkez (Kārum) olan Kaniš kolonisi olmak üzere bazı kolonilerle mektuplaşmaktaydılar. Anadolu’daki tüm Asur kolonilerinin bağlı bulunduğu Kaniš kolonisi zaman zaman diğer kolonilere yazarak onlara Asur Devleti’nin direktiflerini bildirmektedir. Wahšušana kolonisinden merkez Kaniš kolonisine yazılan birkaç mektup bulunmuştur. Bunlardan biri koloniler arasındaki statüleri ve ilişkileri yansıtması açısından önemlidir[26]. Ulama ve Šalatiwar kolonilerinden (wabartum) gelen mektupların Wahšušana kolonisi tarafından okunduktan sonra Kaniš kolonisine bilgi verildiği görülür. İki habercinin Ulama, iki habercinin ise Šalatiwar üzerinden Purušhattum’a meseleyi halletmeye gönderildiği bildiriliyor. Böylece Wahšušana kolonisinin Purušhattum kolonisini kendine eşit gördüğü, diğerlerinin ise üzerinde bir statüye sahip olduğu anlaşılır. Bir evlenme belgesinde, evlenen erkeğin ikinci bir eş alamayacağı vurgulanırken, Purušhattum, Wahšušana, Turhumit ve Kaniš’te ikinci bir eş alamaz ifadesi de bölgedeki önemli şehirleri göstermektedir[27]. Bir diğer mektupta ise, harran suqinnum denilen yoldan gelenlerin ödedikleri vergilerden bahsedilmektedir[28]. Bu yoldan gelen tüccarların ödedileri šadduātum vergisini Koloni daireleri toplamaktadır ve bir kısmını da Asur Şehir Devleti’ne göndermektedir. Bununla ilgili olarak Asur Devleti’nin emirleri doğrultusunda Kaniš kolonisi tarafından bütün kārum ve wabartumlara gönderilen direktifler bulunur[29]. Wahšušana Kārumu’ndan Šalatiwar’a yazılan bir mektup da bulunmaktadır[30]. Mektup Šalatuwar’ın šaqil-dātim ve beritumu’na yazılmıştır. Beritum, Asurca bearum seçmek fiilinden yapılmış bir isim olup, seçilmiş anlamına gelmektedir. Aynı terim Chagar-Bazar tabletlerinde DUMU birutum şeklinde geçmektedir[31]. Wahšušana Kārumu’nun Šalatiwara yazdıgı bir mektupta, šaqil-datim ve Šalatiwar’ın beritumana seslenmektedir. Šalatiwar’da Asurlu tüccarların kurduğu bir wabartum dairesinin olduğunu biliyoruz. Böylece Wahšušana kārumunun muhatabının šaqil dātim ile birutum denilen görevliden oluştuğu anlaşılmaktadir. Wabartum mahkemelerinin kararlarını içeren mahkeme zabıtlarından hiç birinde büyük/küçük adam hükmünü verdiği “TUR.GAL idinniatima” ifadesi geçmemektedir. Wabartum adı verilen küçük kolonilerde onları beritum denilen şahsın, Asur Devleti’ni ise, šaqil dātim denilen görevlinin temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Wahšušana kolonisinden Asur Şehri’nin elçilerine ve Kaniš kolonisine yazılan mektuplarda genelde koloninin kendi halledemediği meselelerin merkez kāruma sevk edildiği görülür[32]. Wašhania kralının isteklerini de bu bağlamda kendilerini yetkili görmeyip Kaniš’e bildirmişlerdir[33]. Asurlu tüccarlar arasındaki davalar bazen hakem tutarak sonuçlandırılıp kolonide tasdiklenirdi. Bazen koloni meclisleri davayı ele alır ve sonuçlandırırdı. Şayet davayı çözemez ise merkez kārum olan Kaniš kolonisine gönderirdi. Bu şekilde tüccarlar arasındaki davaları içeren mektuplar da görülür. Bu konuda bir belge Usur-ša-İštar isimli tüccarın meselesini içerir[34]. Elali isimli tüccarın bir davası Wahšušana kolonisi tarafından Kaniš’e yazılan bir mektupta anlatılmaktadır[35]. Wahšušana kolonisinden Kaniš kolonisine yazılan bir mektup kırık olduğundan konusu tam olarak anlaşılamamaktadır[36]. Wahšušana Kārumu’nun Kaniš’e kadar olan tüm kolonilere yazdığı mektupta kārumun elçisi olan Nakkiliat’ın resmî belgeyi taşıdığı vurgulanarak ona bir adet yardımcı verilip diğer şehirlere haberlerin ulaştırılması istenmektedir[37].
Wahšušana şehrinde oturan Asurlu tüccarların oluşturduğu büyük ve küçük meclislerin varlığı görülür[38]. Bu meclislerin de birbirleriyle mektuplaştıklarını görmekteyiz. İtur-ilī isimli tüccarın bir davası Kaniš’in büyük küçük meclisinden Wahšušana kolonisinin büyük/küçük meclisine gönderilmiştir[39]. Burada bulunan ve saher rabi (küçük/büyük) meclisin kararını içeren ve mührünü taşıyan belgeler Kültepe metinleri arasında yer alır[40]. Bazia isimli Asurlulun hemşehrisi Enlil-bāni’ye 1 mana saflaştırılmış gümüş ödeyeceği bu kurumun kararıyla belirlenmiş ve mührüyle mühürlenmiştir[41]. Wahšušana Kārumu’nda bu davaların çözüldüğü hamrum adı verilen kutsal bir mekân bulunmaktaydı[42] ve burada mahkeme yapılıyordu. Wahšušana Kārumu’nda bulunan mahkeme yerinde tanrı Aššur’un kılıcı önünde yemin edilerek şahitlik yapılıyordu[43]. Bir mahkeme zabtında şu ifadeler yer almaktadır: Wahšušana Kārumu’nun mührü, kārum büyük küçük bizimle ilgili kararını verdi. 34 šeqel gümüş Šu-Rama için yerlinin evine onun borcu için, Amur-ili tartacak, şehrin üzerine yemin edecek…[44]. Aššurimitti ile Aššur-imitti-SATU arasındaki dava kārumun büyük/küçük kararıyla sonuçlandırılmıştır[45]. Wahšušana Kārumu’nun büyük/küçük kararını içeren bir diğer dava Luzina ile Šu-Kubum’un Liptanum’dan alacaklı oldukları kumaşlar hakkındadır[46]. Aššur-imittī isimli tüccar Alāhum’a karşı bir dava açarak ona borcu olmadığını Wahšušana Kārum’unun büyük küçük kararıyla tasdik ettirmiştir[47]. Suea ile Ennam-Aššur arasında vuku bulan ve 2 nepišum gümüşle ilgili dava kārumun büyük/küçük hükmünce çözüme kavuşmuştur[48]. Kaniš’te İlabrat-duni Damqa’nın eşini dava etmiştir. Bu dava Wahšušana Kārumu büyük/küçük kararını vermek suretiyle sonuçlanmıştır[49]. Šu- Ištar ile Ennam-Aššur- Mannuki-Aššur arasında vuku bulan ve amÿtumun bedelini saraya ödeyip, gümüşe çevirerek Kaniš’e gönderildiği konusundaki dava hükme bağlanmıştır[50]. Nafaka hususunda bir dava yine Wahšušana Kārumu’nda görülmüştür. Asurlu tüccar, Pilah-Ištar yerli bayan Tatana ile boşanmışlar ve Pilah-İštar’ın boşadığı eşine, yıllık giyecek, yakacak odun, yağ masrafı ile aylık 8 mana bakırı nafaka olarak vereceği karara bağlanmıştır[51]. Benzer bir belgeden anlaşıldığına göre, İdānın oğlu Amurİštar İštar-bašti’yi boşamıştır. İštar-bašti’ye boşanma parası olarak 50 mana bakır verilmiş ve tarafların birbirlerini bu konuda dava etmeyecekleri belirtilmiştir[52]. Birkaç belgeden Anadolu’da nafaka uygulamasının varolduğunu söylemek zor da olsa, bu belgeler Koloni Devri Anadolu’sunda kadınların haklarının korunduğunu göstermektedir.
Kārumlarda görülen davalar çözüme kavuşturulamadığı zaman, merkez kārum olan Kaniš Kārumu’na havale edilmekteydi. Eğer, Kaniš Kārumu da karara varamaz ise, bu defa Asur’a gönderiliyor ve orada dava çözüldükten sonra bir avukat tutularak belge Anadolu’ya gönderiliyordu[53]. Wahšušana’da geçen bir olayın mahkemesi de Kaniš Kārumu’nca karara bağlanmıştır[54]. Suen-nādā ile Ennānum arasındaki 1 mana gümüş ve 1 talent 17 mana temiz bakırı içeren alacak davası koloni mahkemesinde sonuçlandırılmıştır[55]. Šumma-libbi-Aššur ile Adad-ãululi arasındaki alacak-verecek konusu önce hakem tutularak sonuçlandırılmış ve sonra Wahšušana Kārumu’nun büyük küçük meclisince onaylanmıştır. Belgeye göre, Šumma-libīi-Aššur Adad þululi’ye 70 šeqel gümüş borçludur. Adad-ãululi Enna-Suen’den 7 talent 30 2/3 mana temiz bakırı Šuma-libi-Aššur dolayısıyla aldığını belirtmiştir. Adadãululi’nin Puzur-Aššur’un firmasının bir acentası olduğu ve onun adına çalıştığı diğer belgelerden anlaşılır. Ayrıca Šuma-libi-Aššur ile birlikte iş yaptıkları da görülür. Belge Papalum’un oğlu Šu-Su’en’in yılına tarihlenmiştir56. Šu-Su’en, Asur kralı Naram-Su’en’in ilk limūmu olup, M.Ö. 1872 yılına tekabül eder[57]. Adad-ãululi ile Buzazu arasındaki bir dava Kaniš Kārumu’nun büyük küçük kararıyla sonuçlandırılmıştır[58]. Yine Adad-ãululi ile alakalı bir davada, hakemler tutulmak suretiyle, 11 mana gümüşün Aššur-bāni’nin oğlu Aššur-malik’in olup, Adad-þululi onun yerine hak iddiasında bulunmuştur. Eğer Aššur-malik Adad-þululi’ye karşı bir hak iddasında bulunursa Mannum-balum-Aššur borcu ödeyecek denilerek, Wahšušana Kārumu bu konuda kararını vermiştir. Düzenlenen belgede şahitlerin mühürleri bulunur[59]. Adad-þululi’nin 130 mana bakır ödediğine dair Wahšušana Kārıumu’nun büyük küçük kararını içeren bir başka belgeden anlaşıldığına göre iki köle de rehin olarak tutulmaktadır[60]. Adadãululi’nin äilla-Adad’dan alacaklı bulunduğu 40 mana temiz bakırı Wahšušana’da alacağı belirtilmiştir[61].
Asur kralı Puzur-Aššur’un 2. yılına tarihlenen bir senetten anlaşıldığına göre, Pušu-kēn ve Adad-ãululi hakem tutarak aralarındaki ticari gelirin hesabını yaptırmışlar ve Adad-ãululi adına Pušu-kēn’in 5 mana gümüşü tutacağı ve Wahšušana’ya gideceği ifade edilmiştir[62]. Naram-Su’en’in 7. yılına tarihlenen bir belgede ise, 10 talent saflaştırılmış bakırın Turhumit’ten Wahšušana’ya taşınacağı kayıtlıdır[63].
Asurlu Tüccarlar ve Ticari Aktiviteleri
Wahšušana şehrinde pek çok, tüccarın ticaretle uğraştığı görülmektedir. Ùāb-þilla-Aššur, Aššur-ùab[64], Šumalibi-Ašur [65], Amur-Ištar [66], Amur-ilī [67], Šumabiya[68] Ahu-waqar’ın oğlu Mannum-ki-Aššur[69] gibi tüccarların buraya yerleşerek ticaretle iştigal ettiklerini biliyoruz. Adad-ilika isimli şahsın ise, önceleri Hattum’da otururken, oradan gelerek Wahšušana’ya yerleşmiş olduğunu anlıyoruz[70]. Tahaša-ilī isimli şahsın Wahšušana’ya Asur’dan ticari mal getirdiğini[71], Pušuken’in oğlu Buzazu’nun burada ticaretle uğraştığını, babasının ortağı olan Puzur-İštar’ın ölümü üzerine Wašhania’ya giderek, orada Puzur-Aššur’un para ve diğer menkul eşyalarını alıp, Enna-Su’en’e teslim ettiği anlaşılmaktadır[72]. Böylece, Puzur-Aššur ile Pušuken’in ortak oldukları, Pušuken’in oğullarından birini son derece önemli bir şehir olan Wahšušana’ya yerleştirerek, orada ticaretle uğraştığı görülmektedir[73].
Asurlu tüccarlar getirdikleri hammadde ve mamul eşya karşılığında bakır, ya da gümüş alarak Asur’a taşımışlardır[74]. Wahšušana Şehri’ne getirdikleri kalay ve kumaşları bakırla takas ettikleri de görülmüştür[75]. Wahšušana’ya çeşitli türden elbiselerin getirildiği anlaşılmaktadır[76]. Bunlar içerisinde, Koloni Devri’nde en çok rağbet gören ve krallara, kraliçelere ve prenslere hediye olarak verilen kutānum kumaşı bulunmaktadır[77]. Kutānum kumaşı dışında, Pirikannu[78] ve Šurutum[79] kumaşı da getirmişlerdir.
Asurlu tüccarlar özellikle, Anadolu saraylarının ihtiyacı olan kalayı tedarik etmişlerdir diyebiliriz. İdi-Kubum isimli tüccarların Wahšušana’ya kalay getirttiği bilinmektedir[80]. Wahšušana’da bulunan kārum dairesi ise, getirilen kalay üzerinden vergi almaktadır. Tahaša-ilī isimli tüccarın Aššurbēl-šadu ve Aššur-malik’e yazdığı mektupta, Purušhattum’a taşınan kalay ve kumaşlardan bahsederek, 18 adet kumaşın Kaniš’ten Wahšušana’ya kadar dātum (yol vergisi) olarak ödendiğini belirtmektedir[81]. Pušuken’in temsilcisi Puzur-Aššur’a ve oğlu Suea’ya yazdığı mektupta, Wahšušana’ya götürülen 52 adet kutānum kumaşından bahseder. 30 kutānum kumaşının Pušuken’e 9 ¼ šeqel gümüşe satıldığı anlatılır[82]. DAMGAR unvanlı şahsın Ahšallim’den alacaklı bulunduğu 18 talent 45 mana bakırı ( 550 kg) Wahšušana’da alacağı bir belgede kaydedilmiştir[83]. Buzāzu’nun Puzur-Aššur’a yazdığı mektupta ise, Wahšušana’da depoda bulunan 45 talent bakır (1300 kg) söz konusudur[84].
Bakır madeninin Anadolu’da bol miktarda bulunduğu bilinmektedir. Asurlu tüccarlar getirdikleri kalayı önce bakırla değiştiriyorlardı. Bayağı bakırı Turhumit ve Tišmurna’da bulunan tasfiyehanelerde damıttıktan sonra, Wahšušana ve Purušhattum gibi şehirlere götürerek orada gümüş ya da altınla değiştirip, buradan Kaniš ya da Asur’a götürdükleri anlaşılmaktadır. Bu yüzden Wahšušana’ya bol miktarda bakır sevk edildiği görülmektedir[85]. Daknabum ve Šuma-libi-Aššur’un üç Asurluya yazdığı mektupta, Lulu’nun kervan sürücüsü Turhumit’teki temsilcisine gümüşü taşıyor, 4 ½ talent temiz bakırı temsilcinin mührüyle mühürlü olarak teslim etti. Bakırı Turhumit’ten çıkardı ancak, Wahšušana’da 1 veya 2 ay gecikti deniliyor[86]. Böylece, bronz için gerekli olan bakır ve kalayın Asurlu tüccarlar tarafından buraya taşındığı bilinmektedir[87]. Asurlu tüccarlar getirdikleri 1 mana kalayı 20 mana bakırla değiştiriyorlardı. Ayrıca, 1/3 mana gümüş üzerinden 12 kilo bakır 200 gr. gümüş ediyordu. Ah-šallim’in Puzur-Aššur’a yazdığı mektupta, Aššur-malik’in 10 talent 55 mana iyi bakırı benim adıma Wahšušana’da ödemesi konusunda karar verdik. Benim mührümle mühürlü bakırı sana taşıyor. Kalan bakırı taşıması için uşaklarını buraya gönder. Aššur-malik’i bana Wahšašana’dan haber getirmesi için burada tutuyorum demektedir[88].
Uãur-ša-İštar isimli tüccarın mektuplarında Wahšušana ile olan ticari ilişkileri dikkat çekmektedir. İkuppía isimli şahsa yazdığı mektupta, bulabildiğince bakır satın alarak kendisine göndermesini istiyor, söz konusu bakırları Wahšušana’ya göndereceğini belirtiyor[89]. Yine göndereni ve alıcısı aynı olan bir başka belgede, Ennu-bēlum’un oğlu 10 merkep yükü Purušhattum’a taşıdı. Gallābum 5 merkep yükü taşıdı. Temsilcilerim bana Purušhattum’dan bir mektup yazdılar ve dediler ki, 11 talent bakırı Ennubēlum’un oğlu taşıyor. Sen Turhumit’te 10 gün bekleme ve Wahšušana’ya yanıma gel demektedir[90]. Uãur-ša-İštar Suen-re’i, Tazkul ve Gallābum’a gönderdiği mektupta, bakır bolca bulunduğuna göre, benim direktiflerim doğrultusunda Tazkul Wahšušana’ya İkuppia üzerine taşısın demektedir[91].
Asurlu tüccarların Tišmurna’dan aldıkları bakırı Wahšušana’ya gönderildiğine dair en güzel örnek, Suen-re’i ve Gallābum tarafından Uãurša-İštar’a yazılan mektuptur. Gallābum’un Tišmurna’da 10 talent temiz bakır bularak, 50 kumaş karşılığında İddin-İštara kalayı satarak bakır alması isteniyor, Tìšmurna’da kumaş ve kalayı bakıra çevirmek için bolca bakır bulunduğundan, toplam 30 talent (860 kg) bakırı ingot halinde Taskul hamallarla Wahšušana’ya taşımaktadır deniliyor[92].
İl-wedaku’nun Puzur-Aššur’a yazdığı mektupta, 18 talent 45 mana bakırın Šu-Anum’un oğlu Ah-šallim borçludur. DAM.GAR alacaklıdır. Wahšušana’da ödenecek. Onların elçisine söylediğini iddia ediyor haberini aldım. Ben diyorum ki, bakırı taşımak için masraf yapmayalım. Wahšušana’da Puzur-Aššur’a tartılsın[93] demektedir.
Wahšušana’nın temiz gümüşünden de bahsedilmektedir[94]. Temiz bakır deyiminden anlaşılacağı gibi, gümüşün de saflaştırılmış, yani damıtılmış olacağını düşünüyoruz. Wahšušana’da gümüşün pahalı olduğundan bahsedilmesi burada gerçekten kaliteli gümüşün bulunduğunu göstermektedir[95].
Puzur-Aššur’a bu defa İkupia isimli şahıs şunları yazıyor[96]: Sen bana yazdın ve dedin ki, kalayını ve Šulupkau kumaşını Wahšušana’ya taşı. Kalayı 11 mana’ya ve kumaşları 50 mana temiz bakıra taşınacak. Gümüş için bir talent 35 mana altın ve gümüşün bedeli olarak verdim. İbni-ilí bakırı taşımadı. İlwedakunun bize gönderdiği bakırı Wahšušana’dan döndürdüm. İl-wedaku bakırı aldırdı.
Ennam-Aššur’un Puzur-Aššur’a yazdığı mektupta, 20 kutānum elbisesini Šu-İštar’ın Wahšušana’ya taşıdığı belirtilmektedir. Saraydan yük arabası istendiği ve hasat mevsimine kadar bakırın Purušhattum’a ulaşacağı vurgulanmaktadır[97]. Üç Asurlunun Huraãānum’un vekiline ve patronuna yazdıkları mektupta Wahšušana sarayından alınacak olan 40 talent bakırın buradan henüz çıkmadığı belirtiliyor[98].
Wahšušana Şehri’nde diğer madenlerinde bol miktarda bulunduğu görülmektedir. Asurlu tüccarların amūtum madenini buradan alarak diğer şehirlere götürdüklerini biliyoruz. Ennam-Aššur’un Mannum-ki-Aššur’u dava ettiği bir mahkeme zabtında, amūtumu Šalatiwar’a bırakıp, Wahšušana’ya geçtiği, bakırı Šalativar’da ašium ile değiştirip, amūtumu Wahšušana’ya götürdüğü anlaşılmaktadır. Böylece, amūtum ve ašium gibi madenlerin Wahšušana ile Šalativar arasında takas edildiği görülmektedir. Demir olacağı söylenen amūtum’un Wahšušana’ya taşınmasıyla ilgili olarak Asurlu tüccarların birbirlerini dava ettikleri anlaşılıyor[99].
Asurlu tüccarların amūtum madeninin ticaretini rabi-sikkatim’in müsadesiyle gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır[100]. Amūtum madeninin ticaretinden, Asur Şehir Meclisi’nin emirleri doğrultusunda, Anadolu’da bulunan koloniler vasıtasıyla 1/10’una el konulduğu bilinmektedir. Kaniš kārumunun bütün kārumlara yazdığı emirnamelerden anladığımıza göre, amÿtum madeninin 1/10’una el konularak Kaniš kārumuna taşınmaktadır. Bu durumda şunu söyleyebiliriz; Anadolu’daki krallık saraylarının bu madene ihtiyacı olduğu gibi, Asur Devleti’nin de ihtiyacı bulunduğundan, Asurlu tüccarlara bu madenin ticaretini yapmaları hususunda ruhsat vererek, onlardan alıp-sattıkları amūtumun 1/10’una el koymak suretiyle bu ihtiyacı karşılamak istemişlerdir. Amūtum madenin ülke dışına çıkması yasaklandığı için, yalnızca kārumların vergi olarak aldıkları kadarı Asur’a sevk edilmiş olabilir. Zira, bu madenin ticaretinin Anadolu’da sarayların tekelinde bulunduğunu kabul edebiliriz. Tüccarlar bir krallık sarayından aldıkları bu madeni diğer saraya satmış olmalıdırlar. Çünkü, 3200 mana bakır amūtum’un bedeli olarak, saraya verilmiştir[101] denilmektedir.
Asurlu tüccar Amur-Aššur’un Wahšušana’daki evinin satışı konusundaki belgeden öğrendiğimize göre, oğlu Šuma-libi-Aššur evi Pilah-Aššur’a satmıştır. Bu konuda biribirlerine karşı hukuki itirazda bulunmayacaklarına dâir şehrin üzerine yemin edecekler denilerek şahitler belgeyi mühürlemişlerdir[102].
Sonuç olarak, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda çok önemli bir ticaret merkezi olan Wahšušana, pek çok madenin alınıp, satıldığı, bronz eşyaların üretildiği bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Asurlu tüccarlar getirdikleri, kalay, kumaş ve bakır karşılığında buradan gümüş alarak Asur’a sevk etmişlerdir. Burası, Kızılırmak kavisi içinde bulunan Turhumit, Tuhpia gibi şehirler ile güneyde bulunan Purušhattum, Šalatiwar şehirleri arasında çok önemli bir pazar olmuştur diyebiliriz. Kuzeyin bakırı ile güneyin gümüş, amūtum ve birtumu burada takas edilmiştir. Belgelerimizde siyasi tarihi ile ilgili fazlaca bilgi bulunmamasına rağmen, burada bir kraliçenin hüküm sürdüğü anlaşılmıştır. Tüccarların Wahšušana sarayına girmekten çekindikleri görülmektedir. Wahšušana Kralı’nın rabi-sikkatim denilen Asurlu tüccarların temsilcisinden yemin aldığını ve böylece ticaretin gerçekleştiğini görmekteyiz. Ayrıca, Wahšušana Şehri’nin bu dönemde, çok sosyal bir şehir olduğu da hem nafaka hususundaki karardan hem de Hattum’dan kaçıp buraya yerleşen bir Asurlu’nun varlığından anlaşılmaktadır.