Projenin Amacı
Samsun (antik Amisos) ile yakın çevresinin tarih öncesinden günümüze kadar olan zaman dilimine ait olup daha önceki araştırmalarda saptanmış bulunan önemli merkezlerin son durumlarını incelemek ve ayrıca gözden kaçmış olabilecek diğer arkeolojik maddi kültür varlıklarını da belgeleyerek bu bölgede yaşamış insan topluluklarının özellikle Demir Çağı ile takip eden Helenistik Çağ'daki kentleşme sürecindeki sosyo-ekonomik yaşamlarına dayanan kültürel gelişimini aydınlatacak verileri toplamak amacıyla İstanbul Üniversitesi adına bir temel proje çerçevesinde[1] geliştirilen yüzey araştırmalarını 18 - 27 Temmuz 2000 tarihleri arasında Prof.Dr. Önder Bilgi başkanlığında Doç.Dr. Sümer Atasoy, Dr. Latife Summerer, Dr. Şevket Dönmez, Arkeolog Burhan Gülkan ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi stajyer öğrencisi Murat Türkteki'den oluşan bir heyet gerçekleştirdi[1].
Bölgedeki Araştırmaların Tarihçesi
Samsun ili sınırları içindeki en önemli ilk arkeolojik araştırmayı 1906 yılında Akalan'da yapılmış olan kazı oluşturur[3]. Bu tarihten sonra bir süre duraklamış olan bilimsel ağırlıklı incelemeleri 1940 yılında merhum İ.K. Kökten başlatmış ve Samsun yakınındaki Fındıcak Vadisi içinde yer alan Tekeköy'de[4] yoğunlaştırdığı yüzey araştırmaları sonucunda Paleolitik ve Mezolitik çağlara ait birçok mağara ile küçüklü büyüklü kaya sığınakları saptamıştır. Bunların bazılarında da küçük çaplı sondajlar gerçekleştirmiştir[5]. 1940 ve 1941 yıllarında bölgenin önemli yerleşmelerinden olan ve Öksürük Tepe olarak da adlandırılan Dündartepe ile Tekeköy ve Kaledoruğu'nda Türk Tarih Kurumu adına kısa dönemli ilk sistemli kazıları yapmış[6] olan İ. K. Kökten, N. Özgüç ve T. Özgüç'ten oluşan heyet, ayrıca, İkiztepe, Şirlek Tepe ve Sivri Tepe gibi bölgenin diğer önemli yerleşmelerinin bilim dünyasına tanıtılmasını sağlayan Bafra-Alaçam yöreleri yüzey araştırmalarını da geliştirmiştir[7]. 1946 yılında merhum A. İnan, İ. K. Kökten ve F. Kınal ile N. Özgüç'ten oluşan bir heyet yine Türk Tarih Kurumu adına Tekeköy, Dündartepe, İkiztepe, Şirlek Tepe ve Sivri Tepe'de bilimsel incelemelerde bulunmuştur[8]. 1950'li yılların başlarında Kastamonu Müzesi Müdürü merhum A, Gökoğlu Kastamonu ve Sinop illeri sınırları içinde geliştirdiği yüzey araştırmaları sırasında Bafra'ya da uğramış, İkiztepe ve Şirlek Tepe'nin[9] yanı sıra Asarkale ve civarındaki kaya mezarlarını da incelemiştir[10]. 1955 yılında Tokat, Samsun ve Sinop illerinde yüzey araştırmaları yapan C. Burney özellikle İkiztepe ve Şirlek Tepe'de yaptığı incelemelerde bu yerleşmelerin Orta Anadolu merkezleri ile ilişkileri üzerinde durmuştur[11]. 1970 yılında ise J. A. Dengate de Sinop ve Samsun il sınırları içinde yüzey araştırmaları geliştirmiş ve Sivri Tepe, Bengü, Oymaağaç ile Şeyhsafi gibi önemli yerleşmeleri inceleyerek topladığı dikkat çekici bazı buluntuları yayınlamıştır[12].
1971 yılından 1977 yılına kadar merhum U. B. Alkım başkanlığındaki bir heyet Türk Tarih Kurumu adına İstanbul Üniversitesi’nin de işbirliği ile Samsun ili sınırları içinde çok geniş kapsamlı bir proje çerçevesinde yüzey araştırmaları yapmıştır[13]. Bu araştırmalar yürütülürken de bu projenin bir parçası olarak 1974 yılında aynı heyet Bafra ilçesinin 7 km. kadar kuzeybatısında yer alan İkiztepe'de sistemli kazılara başlamıştır[14]. Alkım'ın 1981 yılında vefat etmesinden sonra başkanlığı devralan Ö. Bilgi[15], kazı çalışmalarının yanı sıra İkiztepe’de özellikle İlk Tunç Çağı mezarlığında ortaya çıkan çok sayıdaki arsenikli bakır eserin[16] imalatında kullanılmış olan bakır ve arsenik metalleri cevher yataklarını saptamak amacıyla ilk önce 1987 ile 1988 yıllarında[17], daha sonra da İstanbul Üniversitesi Araştırma Fonu desteğindeki birbirini izleyen üç proje çerçevesinde, yani 1997 ile 1999 yıllarında[18] Bafra, Havza ve Vezirköprü ilçe sınırları içinde araştırmalar gerçekleştirmiştir. M. Özsait tarafından 1986 yılında başlatılmış olup halen devam etmekte bulunan Orta Karadeniz Bölgesi yüzey araştırmalarında da Samsun ilinin Ladik[19], Havza ve kısmen de Vezirköprü ilçelerinin bazı yöreleri incelenmiştir[20]. 1990-1994 yılları arasındaki doktora çalışmalarına yönelik olarak S. Atasoy günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı yerleşim alanı içinde yer alan ve Kara Samsun olarak bilinen Amisos antik kentinde incelemelerde bulunmuştur[21]. Yine Amisos’ta ilk önce 1991 yılında[22] Baruthane deresinde kurtarma çalışmaları, daha sonra 1996 yılında Samsun Müzesi Müdürlüğü ile Trakya Üniversitesi'nin işbirliğinde ve S. Atasoy'un bilimsel danışmanlığında Kültür Bakanlığı adına bir kurtarma kazısı[23] gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan, 1995 yılında Amisos antik kenti içinde yer alan bugünkü Cedit mahallesindeki yol genişletme çalışmaları sırasında kaya oyma bir mezarda çok zengin altın, cam, mermer ve pişmiş toprak eserler bulunmuş ve burada Müze Müdürlüğü tarafından bir kurtarma kazısı yapılmıştır[24]. 1997 ile 1999 yılları arasında ise "İlk Tunç Çağı II Öncesi Orta Karadeniz Bölgesi'nin Kültürel Gelişimi" konulu doktora tezi ile ilgili olarak[25] Ş. Dönmez, Samsun'un Merkez ilçe ile Bafra, Alaçam, 19 Mayıs, Tekeköy, Çarşamba, Terme, Asarcık, Ayvacık, Vezirköprü, Havza ve Kavak ilçeleri sınırları içinde yüzey araştırmaları geliştirmiştir[26].
Projenin Gelişimi
Bu araştırmalarda saptanmış bulunan arkeolojik kültürel varlıkları günümüz bilgileri ışığında değerlendirmek ve projenin amacına ulaşması için 7 aşamalı bir program izlendi.
Birinci Aşama
Bu aşamada Kızılırmak (Halys) Nehri’nin oluşturduğu vadi, 1980'li yıllarda inşa edilmiş olan Altınkaya Barajı’nın yer aldığı noktaya kadar incelendi. Bu güzergah üzerindeki Kapıkaya ve Asarkale ile civarındaki kaya oyma mezarlar ve Martı Kale araştırıldı (bkz. Harita).
Kızılırmak Nehri’nin doğu yakasında, çok dik ve yüksek bir kayalığın te-pesinde görülen ve adını kapı şeklindeki bir boşluktan alan Kapıkaya'daki oluşumun insan eliyle mi yapıldığı sorusuna, yakınına kadar ulaşılamadığı için yanıt verilemedi. Bu soruyu yanıtlıyabilmek için de ayrıntılı bir incelemenin gelecek dönemlerde dağcılık malzemeleri kullanılarak gerçekleşebileceği kanısına varıldı.
Antik Paflagonya Bölgesinin doğu sınırını oluşturan Kızılırmak Nehri’ nin batı yakasında ve Kolay Beldesi Asar Köyü yakınında yer alan müstahkem Asarkale[27] adı verilen örenyeri görünüşe göre Karadeniz kıyısını Bafra yöre-sinden Anadolu'nun iç kesimlerine bağlayan doğal bir yol niteliğindeki nehir vadisini kontrol etmek için kurulmuş kale tipi bir yerleşmedir (Res.1-2).
Hâlâ ayakta kalmış ve kayalara oturtulmuş bulunan savunma duvarları (Res.3) ile köşeli ve yuvarlak planlı kulelerin alt sıra taşlarının işçiliğinin (Res.4), Asarkale’nin ilk defa Helenistik Çağ’da iskân edilmiş olduğuna işaret ettiği bir kez daha gözlendi. Sur duvarlarının üst sıra taş örgüsü arasında görülen tuğla dizileri de bu iskânın kesintisiz olarak Orta Çağ (Bizans Dönemi) sonlarına kadar devam etmiş olduğunu açıkça göstermektedir.
Oldukça dik bir kayalık üzerine kurulmuş olan Asarkale'ye nehir seviyesinden batıya doğru gittikçe dikleşen bir yamacı takip ederek ulaşılabildiği ve bu yamacın sonunda yer alan sur üzerindeki, şimdi oldukça tahrip olmuş kapıdan girildiği, ahşap kapı kanadını taşıyan buradaki bir kayaya oyulmuş söve yatağından anlaşıldı (Res.5), Asarkale üzerinde, ayrıca, su depolamak amacıyla kayaya oyulmuş derin bir sarnıç (Res.6) ile savaş/muhasara zamanlarında olasılıkla ihtiyaç duyulmuş olan bu sarnıca Kızılırmak'tan su depolamak için yine kayalara oyularak açılmış basamaklı bir yer altı geçiti[28] tekrar incelendi (Res.7). Nehir seviyesindeki ağzı Altınkaya Barajı inşaası sırasındaki yol açma çalışmaları sırasında tahrip edilerek ortaya çıkmış olan bu geçitin olasılıkla doğu yamaçta görülen en alt seviyedeki bir terastan başlayıp nehir kenarına kadar inmiş olduğu anlaşıldı.
Bugüne kadar ayrıntılı bir incelenmesi yapılmamış bulunan Asarkale’ nin hava fotoğraflarının alınması, topografık planının çıkarılması ve mevcut mimari kalıntılarının planlarının çizilmesi ile ilgili çalışmaların önümüzdeki dönemlerde biran önce gerçekleştirilerek yayınlanması yörenin tarihsel ve kültürel gelişimine ışık tutması açısından planlandı.
Bölgedeki üç kaya oyma mezardan birincisi Asarkale'nin batı dik yama-cındaki kayalığın üzerinde ve mevcut yol seviyesinden oldukça yüksekte yer alır. Bu mezar[29] üçgen alınlığı ve 5 sütunlu fasadı (Res.8) ile Pontus-Paphlagonia kaya mezarlarının çok tipik örneklerinden biridir.
İkinci kaya oyma mezar, Kızılırmak Nehri’nin doğu yakasındaki dik kayalık üzerindedir (Res.9). Şimdi oldukça aşınmış bulunan üçgen alınlıklı ve 4 sütunlu fasadı olan bu mezar[30], Asarkale'nin tam karşısındadır.
Yine bugünkü yol seviyesine göre oldukça yüksekte bulunan ve ilk iki mezar gibi üçgen alınlığa sahip üçüncü kaya oyma mezar[31], 4 sütunlu olup Asarkale’nin doğusundaki kayalığın üzerindedir.
Sonraki dönemlerde, olasılıkla çobanlar tarafından bir barınak olarak kullanılmış oldukları sütunlar arasında yer yer ayakta kalmış bulunan basit taş örgülü duvar kalıntılarından anlaşılan bu 3 mezarın mevcut zeminden çok yüksekte yer almaları nedeniyle yakından incelenmeleri mümkün olmadığından mezarların daha önce yapılmış bulunan plan ve kesit çizimlerini bu aşamada kontrol edilemedi.
Asarkale ve kaya oyma mezarlardaki incelemelerden sonra Kızılırmak Nehri’nin doğu yakasına geçilerek Doğankaya (eski adı Martı Kale) köyü ya-kınında yer alan kale tipi antik bir yerleşmeye gelindi. Bafra Ovası sulama kanalının yapımı sırasında açılan makinalı geniş hafriyat yüzünden doğuda yer alan ana yükselti ile irtibatı kesilmiş bulunan Martı Kale olarak bilinen örenyerinde Asarkale’de görülen geçite benzeyen kayaya oyulmuş bir tünel ile mermer bir lahit kapağı parçası görüldü (Res.10). Olasılıkla Geç Helenistik - Erken Roma dönemine ait olduğu düşünülen lahit kapağının yanındaki bir taş blok üzerinde gözlenen yanık izlerinden buranın bir metal döküm yeri olduğu anlaşıldı. Kalenin yüzeyinde yer alan dağınık durumdaki işlenmiş iri taşlardan ve yerleşmenin Kızılırmak Nehri’ne bakan kesitinde izlenen moloz taş örgü duvar kalıntılarından burada anıtsal bir yapının yer aldığı görüşüne varıldı.
İkinci Aşama
İkinci aşamada Kızılırmak Nehri’nin doğu yakasında ve Sarıkaya köyü sırtlarındaki düzlükte yer alan Külcüler Tümülüsü’ne gidildi (bkz. Harita). Yüksekliği 12 m ve taban çapı 80 m kadar olan tümülüste (Res.11) görünüşe göre birçok kez kaçak kazıların yapılmış olduğu gözlendi. 1998 yılında Samsun Müzesi Müdürlüğü tarafından O. Bilgi danışmanlığında gerçekleştirilmiş bir araştırma kazısında da tümülüsün mezar yapısı bulunamamıştır.
Külcüler Tümülüsü’nden sonra 19 Mayıs ilçesine bağlı Dağ Köyü yakınında yer alan Kışla Tümülüsü incelendi (bkz. Harita). 6 yıl kadar önce kaçak kazılar sonucu mezar odası kısmen açığa çıkartılarak soyulmuş bulunan tümülüsün 20 m çapında olup erozyon ve tarımsal faaliyetler nedeniyle orijinal yüksekliğinin aşınmış olduğu gözlendi. İşlenmiş taşlardan yapılmış olan, fakat planı anlaşamayan mezar yapısı, görenlerin ifadesine göre İkiztepe’de ortaya çıkartılmış bulunan dromoslu mezarın[32] bir benzeridir. Bu mezarın daha fazla tahribata uğramadan kısa zamanda bir kurtarma kazısı ile incelenerek planının alınmasının yörenin kültürel değerinin anlaşılması bakımından yerinde olacağı kanısına varıldı.
Diğer taraftan, Kışla Tümülüsü'nün batısında yer alan ve Dökme Tepe olarak adlandırılan alan da araştırıldı. Buradaki araştırmada Dökme Tepe’nin doğu yamacının yeni bir taş ocağı olarak işletilmekte olduğu görüldü. Dökme Tepe’nin kuzeybatısındaki düzlükte yapılan incelemede ise Geç Antik Çağ'a ait olabileceği düşünülen çanak-çömlek ve kiremit parçaları toplandı.
Üçüncü Aşama
Üçüncü aşamada Samsun'un 18 km kadar güneybatısındaki Çatmaoluk köyü yakınlarında yer alan ve Akalan[33] adıyla bilinen kale tipi yerleşme incelendi (bkz. Harita). Bir Demir Çağı kalesi olduğu bilinen Akalan (Res.12 ve 13) ve çevresindeki ayrıntılı araştırmada son zamanlara kadar ayakta kaldığı bilinen savunma sistemi duvarları ve ana giriş kapılarının son günlerde çok sayıda yapılmış olduğu anlaşılan yasa dışı kazılar sonucunda duvarların kısmen ve girişlerin ise tamamen yıkılmış olduğu (Res.14, 15 ve 16) ve ayrıca savunma sistemi içinde kalan alanda derin çukurlar açılmış bulunduğu gözlendi. Akalan'da hâlâ ayakta kalmış olan mimari kalıntıların acilen bilimsel çalışmalarla ele alınıp belgelendirilmesine ve ayrıca bölgenin Demir Çağ kültürünün temsilcisi olması bakımından da bir an önce kapsamlı bir proje çerçevesinde sistematik olarak kazılarak restore edilmesinin gerekliliğine karar verildi.
Dördüncü Aşama
Dördüncü aşamada Samsun'un güneybatısında yer alan Kavak ilçesi ya-kınındaki Emirli köyü sınırları içinde bulunan eski adları Çirişli Tepesi ve Çamurlu Tepe[34] olan Kale Tepe araştırıldı (bkz. Harita). Ormanla kaplı olan tepenin düzleştirilmiş zirvesinde yerel halkın bir yatır olarak kabul ettiği işlenmemiş taşlarla oluşturulmuş basit bir yapılaşma görüldü (Res.19). Bu yapılaşma ortasındaki kurumuş bir su çukurunu çevreleyen, içteki 6.00 x 3.60 m boyutunda ve 0.70 m kalınlığında, dıştaki ise 12.80 x 9.70 m boyutunda ve 1.20 ile 2.20 m arasında değişen kalınlıklardaki oval biçimli 2 sıra taş örgüden ibarettir (Çiz.1). Dış taş örgü üzerinde yer yer ziyaretçiler tarafından adak olarak bırakılmış kağıt ve madeni paralar vardı. Ayrıca, yapılaşmanın içinde yer alan ağaçların dallarında yine adak olarak bağlanmış yemenilerin bulunduğu gözlendi.
Daha sonra Kavak ilçe merkezinde yer alan höyük tipi bir yerleşme olan Kaledoruğu incelendi (bkz. Harita). Höyüğün olasılıkla tepe kesimini çevreleyen ve Demir Çağı'na ait olduğu düşünülen taş örgü bir duvara ait moloz taşların etek kısmına düşmüş olduğu görüldü. Höyük üzerinde yer alan son dönem yapılaşmanın yerleşmeye vermekte olduğu tahribatı önlemek için biran önce kaldırılmasını sağlamak üzere ilgililere bilgi verilmesi kararlaştırıldı.
Bu aşamada, ayrıca, Kavak-Samsun karayolu üzerinde yer alan Çakallı köyü (bkz. Harita) sınırları içindeki değişik dönemlere ait mimari kalıntılar da incelendi. 13. yüzyıla ait olduğu bilinen ve Taşhan olarak adlandırılan kervansarayın çok kötü durumda olduğu görüldü. Kervansarayın hemen yanında yer alan tahminen 1880 tarihinde ahşaptan inşa edilmiş bir camii de incelendi. Döneminin tipik bir örneğini temsil eden bu camiinin bir an önce korunma altına alınmasının yerinde olacağı düşünüldü. Camiinin hemen yanında ise halen kullanılmakta olan 2 kemerli taş bir köprünün yapısal özelliğinden Roma Dönemi'ne ait olduğu anlaşıldı.
Beşinci Aşama
Beşinci aşamada Orta Karadeniz Bölgesi'nin kara kesiminde yer alan Vezirköprü ve civarının incelenmesi için Bekdiğin beldesine bağlı Karameşe köyü, Kaleköy, Beyköy gibi yerleşme birimleri ile eski adı Lerdüge olan Çam Yatağı köyüne (bkz. Harita) araştırıldı. Köyün güneyinde yer alan ve daha önce kazısı tamamlanmış bulunan tümülüs[35] incelendi (Res.20). Taş örgü tümülüs mezar yapısının tamamen yıkılarak tahrip edilmiş bulunduğu ve şimdi sadece solmuş kırmızı boya izleri taşıyan bir kesme taş örgü duvarın ayakta kalmış olduğu görüldü.
Çamyatağı köyünden sonra Vezirköprü’de (bkz. Harita) ilçe merkezinde yer alan 17. yüzyılın tipik Osmanlı mimarisinin örnekleri olan ve halen ticari amaçla kullanılan bedesten ile kütüphane olarak hizmet veren Fazıl Ahmet Paşa Medresesi'nin son durumları incelendi. Daha sonra Vezirköprü'nün batısındaki Durağan yöresi araştırıldı. İlçenin doğusunda ve Kızılırmak Nehri’nin doğu yakasındaki Gökdoğan köyü sınırları içinde yer alan Çayağzı veya Ağu Boğazı olarak adlandırılan mevkiideki arsenik cevheri yatakları tekrar incelendi[36] (bkz. Harita). Kırmızı ve turuncu renklerdeki orpiment ve realgar filizlerinden analiz yaptırılmak için örnekler alındı. Büyük olasılıkla antik kaynaklarda terra Sinope (miltos)[37] olarak adı geçen ve metalik boya yapımında kullanılmış olan bu filizlerin dövülmesi elde edilmiş albenili renklerdeki tozların Sinop’a taşındıktan sonra deniz yoluyla Ege ve Akdeniz Dünyası'na götürülmüş olduğu kanısına varıldı.
Altıncı Aşama
Altıncı aşamada Amisos antik kenti (Res.21) ile Samsun'un doğu kesimlerinde araştırmalar yapıldı (bkz.Harita). Antik kentin batı sınırını oluşturan Baruthane deresi vadisinin doğu ve batı dik yamaçları araştırıldı. Derenin batı yamacında 1999 yılında yapılan yol çalışmaları sırasında ortaya çıkmış bulunan basit kaya oyma üç oda mezar incelendi (Res.22). Konglemera bir oluşum gösteren kayalığa oyulmuş bu mezarların planları çizilip (Çiz.2-4), fotoğrafları çekildi. Bu mezarların civarında yapılan gözlemlerde de burada hâlâ açılmamış birçok mezarın bulunabileceği kanısına varıldı. Burada inşa edilmiş bulunan yapılardaki incelemelerde de bunların birçoğunun bodrumunda bu tip mezarların var olduğu görüldü[38].
Amisos'un bu kesiminde yer alan ve Baruthane tümülüsleri olarak anılan 2 mezar da ayrıca incelendi ve bunların yasadışı kazılarla gittikçe tahrip edilmekte olduğu gözlendi. Antik çağlarda soyulmuş olduğu düşünülen ve henüz açığa çıkartılmamış mezar odalarının bir an önce bilimsel çalışmalarla belgelendirilmesi için girişimlerde bulunulmasının yerinde olacağına karar verildi.
Amisos'un güney kesiminde yer alan Toraman Tepe’nin doğu yamaçlarında da ayrıca incelemeler yapıldı. Buradaki Kuşçular köyü sınırları içindeki İkiztepe adı ile anılan 2 tümülüs araştırıldı. Doğudaki birinci tümülüsün defineciler tarafından kazılmış olduğu ve batıdaki ikinci tümülüs üzerinde ise 0.50 m çapında ve 15 m kadar derinlikte yeni kazılmış bir çukur görüldü. Çukurun hemen yakınında kazı işlerinde kullanılmakta olan kazma, kürek, kova gibi aletlerden kazının devam ettirilmekte olduğu anlaşıldı ve bu durum Samsun Müzesi Müdürlüğü’ne iletildi.
Diğer taraftan, Samsun'un doğu kesiminde yer alan ve bugün yoğun iskân nedeniyle tahrip edilmiş bulunan Tekeköy yöresi (bkz. Harita) araştırıldı. Yoğun iskân sonucunda buradaki düz yerleşmenin tamamen yok edilmiş olduğu görüldü. Ancak, burada Fındıcak deresi vadisinin iki yamacında daha önceki araştırmalarda saptanmış bulunan mağara ve kaya sığınakları gezilerek son durumları incelendi. Buralarda diğer yerlere oranla fazla bir tahribat olmadığı memnuniyetle gözlendi.
Yedinci Aşama
Ayrıntılı incelemeler yapmak üzere Akalana tekrar gidildi. İlk önce yerleşme alanının sınırlarını belirlemek için halen ayakta duran taş duvar örgü izleri takip edildi (Res. 17 ve 18). Daha sonra yerleşmenin civarındaki tarlalarda mimari ile ilgili kalıntılar arandı, ancak sadece çanak-çömlek parçalarına rastlandı. Bu tarlalarda mimari izlere rastlanmaması, bölgede Geç Kalkolitik Ça’dan beri kullanıldığı bilinen geleneksel ahşap mimari ile ilgili kalıntı ve izlerin günümüze kadar gelememiş olmasına bağlandı[39]. Yerleşmenin kayalardan oluşan güneydoğusunda yer alan ve Karadere'ye kadar uzanan dik yamacı da araştırıldı. Yerel halk tarafından bu kesimde yer aldığı ileri sürülen mezarların izlerine rastlanamadı. Diğer taraftan, Akalan'a kale görüntüsü veren iri kütlevi taşlardan oluşturulmuş ve özgün örgü gösteren kuzey sur duvarı bitki örtüsünün elverdiği ölçüde incelendi ve bunların örnek çizimleri yapıldı (Çiz.5).
Diğer taraftan, Samsun Müzesi'ne bağlı özel koleksiyonlarda da incelemelerde bulunuldu ve bölgeden çıkmış eserler çalışılarak bilimsel değerleri belgelendirildi.
Değerlendirme
Bu proje çerçevesinde geliştirilen 2000 yılı yüzey araştırmaları sonucunda 6 yerleşme yerinde (Asarkale, Martı Kale, Akalan, Amisos, Kaledoruğu ve Tekeköy) incelemelerde bulunuldu. Bunlardan biri Mezolitik, Tunç ve Demir çağlarına (Tekeköy), biri Tunç ve Demir Çağlarına (Kaledoruğu), ikisi Demir, Helenistik, Roma çağına (Akalan ve Amisos), diğer ikisi ise Helenistik, Roma ve Bizans çağlarına (Martı Kale ve Asarkale ) ait oklukları bir kez daha doğrulandı. Araştırma sırasında incelenen 7 tümülüsün hepsinin (Külcüler, Kışlatepe, Lerdüge, Baruthane -2 adet- ve Kuşçular -2 adet) Helenistik-Roma çağlarına tarihlenmelerinin doğru olacağı kanısına varıldı. Açık hava kült alanının (Kale Tepe) Roma Çağına ve Çakallı köyündeki kervansarayın (Taşhan) Selçuklu, ahşap camiin Osmanlı ve taş köprünün de Roma çağlarına ait olduğu bir kere daha doğrulandı. Amisos'ta yeni bulunan basit kaya oyma 3 mezarın da Asarkale yakınındaki kaya oyma anıtsal 3 mezar gibi Helenistik Çağa ait olduğu saptandı. Durağan yakınındaki arsenik cevheri yataklarının (Ağu Boğazı mevkii) hiç olmazsa İlk Tunç Çağı başlarından itibaren kullanılmış olduğunu, bir zamanlar Kızılırmak Nehri'nin Karadeniz'e döküldüğü kıyıda yer alan ve dikkat çekici sayıda arsenik ağırlıklı bakır alaşımından yapılmış eserlerin ele geçtiği İkiztepe kazıları ortaya koymuştur.
Yüzey araştırmaları sırasında toplanan çanak-çömlek üzerine yapılan değerlendirilme sonucunda bunların büyük kısmını mutfak kaplarının oluşturduğu görüldü. Daha gelişkin gündelik kullanım kaplarına ait parçaların sadece Amisos ve civarına ait olduğu anlaşıldı. Genel teknik yapıları bu Amisos kaplarının Helenistik-Roma döneminde yapılmış olduklarını gösterdi. Akalan’da toplanan parçalar arasında görülen az sayıdaki boya bezekli örneklerin de Geç Demir Çağı'na ait oldukları belirlendi.
Bu yüzey araştırması sırasında dikkati çeken en önemli bulgular bir Demir Çağ yerleşmesi olan Samsun ili Atakum ilçesi Çatmaoluk ile Kulacadağ köyleri arasında yer alan Akalan Kalesi ile bir Helenistik Çağ yerleşmesi olan Bafra ilçesi Kolay beldesi Asar Köyü sınırları içinde bulunan Asarkale'de gittikçe artan boyutlardaki tahribatın saptanmasıdır. Kale niteliğindeki söz konusu bu 2 yerleşmede hâlâ günümüze kadar ayakta kalmış bulunan özellikle savunma sistemi ile ilgili mimari kalıntılar gerek doğa, gerekse bölge insanları tarafından daha fazla tahrip edilmeden bilimsel olarak belgelendirilmelidir. Bu nedenle de bu kalelerin bir an önce topografik planlarının çıkartılması ve bu planlar üzerine de ayakta kalmış mimari buluntuların işlenmesi yerinde olacaktır. Bu çalışmaların yapılması da özellikle Demir Çağ ve takip eden Helenistik Çağ kentleşme sürecinde yörenin kültürel gelişimi ile sosyo-ekonomik yaşamını aydınlatacak veriler ortaya koyacaktır.