Son yıllarda Türkiye bilhassa Arkaik heykel ve kabartma buluntuları bakımından zenginlik göstermektedir. Ergili (Daskyleion), Çandarlı (Pitane), Ildırı (Erythrai) gibi kazı yerlerinde gün ışığına çıkan eserlerin yanı sıra Marmara Ereğlisi (Heraklea) ve Belkız (Kyzikos) çevresinde tesadüfi olarak ele geçenler ve bu arada çok evvel bulunduğu halde sağda solda gizli kalmış olanlar da mevcuttur. Milâs’ta bulunan ve halen İlkokulun bahçesinde teşhir edilen eserle tanıtacağımız kuros başı bu son guruba dahil olmaktadırlar.
İzmit Kuros’u diye isimlendirdiğimiz baş, Sayın Hâkim Binbaşı Doğan Acır’ın eserle birlikte göndermek lütfunda bulundukları bilgiye göre İzmit Kâğıt fabrikasının temel hafriyatı sırasında ortaya çıkmış ve o zamandan beri İzmit Subay gazinosunun bahçesinde, bir başka baş ile beraber bir kenarda muhafaza edilmiştir. Ancak kime ve hangi zamana ait olduğunu bilmediğimiz bu ikinci baş Sayın Acır’ın bildirdiğine göre kendileri orada vazifeye başlamadan çok evvel ortadan kaybolmuştur. Eski eserlere karşı büyük merakı olan ve bu başın da ziyama gönlü razı olmayan Binbaşı Doğan Acır’ın tecessüs ve endişeleri eserin Türk müzelerine kazandırılmasına âmil olmuştur. Neşrine hazırlık için bir müddet muhafazamız altında kalan baş Ankara Arkeoloji Müzesine tevdi edilmiş ve 43 - 67 numara ile envantere geçmiştir.
Bir kuros heykeline ait ve normalden pek az büyük yapılmış olan baş çenenin hemen altından düze yakın bir kırıkla gövdeden ayrılmıştır. Bu yüzden boynunun cüz’i bir kısmı görülebilmekte, dolayısıyla uzun olan saçların enseden aşağısı ele geçmemiş bulunmaktadır. Orta-Doğu Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi ve Restorasyon bölümünde yaptırdığımız tetkikata göre eser Anadolu’ya has ince zerreli beyaz mermerden yapılmıştır[1]. Halihazır yüksekliği 25 cm. olup yüzü normal bir insan yüzü kadar olmakla beraber burun ucundan enseye olan 26 cm. lik derinliği, şakaklardaki 20 cm. lik genişliği ve 76 cm. olan baş çevresi ile ilk nazarda daha büyük bir görünüme sahiptir. Saç kabarıklığı hesaba katılsa dahi, baş, geriye doğru uzamakta ve dolikosefal tipe örnek olmaktadır.
Kuros başının bilhassa yüzü büyük ölçüde tahribe uğramıştır (Lev. I - IV). Burun, sağ gözün bir kısmı, ağız ve her iki yanakla çene en çok bozulan kısımları teşkil etmektedir. Sol gözle kaş arasında, her iki kulakta zede mevcuttur. Tepeye açılan oyuk ve saçın dalgaları arasına girmiş kumlu kireç kalıntısı, başın inşaat malzemesi içinde daha antik devirlerde moloz veya yapı taşı olarak kullanıldığı kanaatına varmamızı mümkün kılar.
İzmit kurosunun yüzü oval, hattâ köşeli denecek kadar dolgundur. Büyük ölçüde tahribe uğramış olmasına rağmen çenenin Branhidlerde, Batı Anadolu, Rodos ve Samos’ta ele geçen eserlerde olduğu gibi etli ve geniş yapıldığı anlaşılmaktadır[1]. Elmacık kemikleri dolgun yanaklarla kaplanmış ve yüze şişman bir insan görünümü kazandırmıştır. Yanakların fazlaca yuvarlak gösterilmesi burun ve ağız kenarındaki çizginin âdeta belli olmayacak derecede hafif bir şekilde belirtilmesi yüzündendir. Pek az bîr kısmı kalmakla beraber dudakların ince olduğunu, nokta şeklinde nihayetlendiğini ve hafifçe tebessüm eder gibi işlendiğini farkedebilmekteyiz. Hafif tebessüm neticesi meydana gelmesi gerekli olan yüzdeki toplanma ve kırışıklıkların heykeltraş tarafından ifade edilemediği veya edilmek istenmediği anlaşılmaktadır.
Burun için maalesef bir şey söyleyecek durumda değiliz. Yalnız kaşların kavsinin burnun devamı şeklinde yapıldığı belli olmaktadır. Gözler badem ve çekiktir. Göz pınarları ise işlenmemiştir.
Alın dardır ve şakakları birbirine bağlayan dairevî bir hattan dalgalı saçlar çıkmaktadır. Kulak memesi (lobe) helix’in devamı şeklinde olup belirtilmemiş ve düz bir şekilde yüze birleştirilmiştir. Tragus sarih olarak görüldüğü halde antitragus gösterilmemiş ve concha daire parçası şeklinde antihelix tarafından sınırlanmıştır.
Alından çıkan ve ince dalgalar halinde arkaya doğru giden saçlar âdeta taç meydana gctirircesine hafifçe yükselmekte (Lev. III-IV), kulakların tepesini birleştiren ve alındaki çizgiye paralel olacak bir hatta kadar devam etmektedir. Bundan sonra daha iri ve birbirine paralel dalgalar halinde tepeye ve enseye doğru uzamaktadır (Lev. V). Saçların bitişinin Samos[1] ve Pitane’de[2] bulunmuş olan kuroslardakine benzer olduğunu düşünebiliriz.
İzmit Kuros’una ait başın geniş-köşeli denecek düz görünümlü yüzü, çekik badem gözleri ile bir Anadolu eseri olduğu aşikârdır. Baş nisbetleri ve şekli ile Branhidlere[3] ve ayni zamanda Keramos’ta bulunmuş olan kuros başına[4] benzer. Saç tuvaleti bakımından ise, Keramos’tan gelme baş ile hemen hemen aynı oluşu bilhassa kayda değer (Lev. IV-VII). Biraz daha farklı olmakla beraber Milet yakınında Hieronda’da çıkan başın saç yapılışı da eserimize benzerlik göstermektedir[5]. Yalnız Hieronda örneğinde saçın ön kısmı bunlardaki gibi olmayıp iri dalgalarla gösterilmiştir. Aynı saç tuvaleti Doğu- Yunan seramik atölyeleri tarafından uzun zaman figürler üzerinde de yapılmıştır. Hieronda başındaki tarzda dalgalara bilhassa Caere hydriaları üzerinde bol miktarda, Chios eserlerinde ise birkaç örnek halinde rastlamak mümkündür[6]. Gözün işlenişi bakımından İzmit Kuros’una en yakın örnekler yine yukarıda zikredilen eserlerdir. Rodos’tan geldiği söylenen ve halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde teşhir edilen baş ile[7] Didyma’da[8] bulunan başa ve Efes’teki Artemis mabedinin Columna Celata’larından birine ait kabartma kadın başına[9] benzerliğini de zikredebiliriz. Bunlara ilâve olarak Anadolu veya hemen yakınındaki adalardan gelen diğer arkaik eserlerle de aynı şekilde yakınlıklar kurmak mümkündür[1].
İzmit Kuros’una benzerliklerini tesbit ettiğimiz eserlerin hepsi Richter tarafından “Melos Gurubu” ismi altında toplanmaktadır[2]. Başın yapılışı, etli yüzü, iri dalgalı saçları, çok tahrip edilmiş olmasına rağmen seçebildiğimiz çekik - bâdem gözleri ve ince dudakları ile yukarıda zikredilen örneklere benzeyen eserimizin de binnetice ayni gurup içinde mütalâa edilmesi lâzım gelir. Gurubun kat’i kronojo-jisinin tesbiti için Efes’teki Artemis mabedine Kroisos tarafından hediye edilen columna celata üzerindeki figürler en sağlam belge olmaktadır[3]. İzmit Kuros’unun columna celata'daki figüre nazaran saç, göz, kulak ve yüzün modülasyonu bakımından daha mükemmel oluşu ondan kısa bir müddet sonra yapılmış olduğunu ifade eder ve herhalde eserimiz M.Ö. 550’den evvel olamaz. Keramos’tan gelme başa olan büyük yakınlığı dolayısıyla onunla aynı tarihlere, yani M.Ö. 540 - 530 senelerine ait olmalıdır.