Niğde’de 1312’ye tarihlenen Hüdavent Hatun türbesi figürlü kabartmaları konu, stil ve sembol bakımından bilhassa ilgi çeker. Daha önce tanıtılan bu eser, kabartmaları açısından incelenmemiştir[1]. Türbede yüksek kabartma ile işlenen sirenler, arslanlar (belki de panter, veya kaplan), daha alçak kabartma ile çift başlı kartal, başka arslan tasvirleri ve ancak dikkatli bir araştırma ile farkedilen, bitkisel arabesk dekorasyonun içine ustalıkla gizlenmiş muhtelif insan figürleri dikkati çeker. Bu kabartmaları aşağıda tanıtalım :
İnsan Kabartmaları :
Türbenin kuzey tarafında külâh çatıya geçişi sağlayan tambur kısmında, bariz olarak seçilen çift başlı kartal kabartmasının solunda, sağır niş sistemi içinde cepheden bir insan başı seçilir (Resim 1 a,b). Arabeskli zemin içine gizlenmiş olan baş ancak dikkatle bakılınca görülür. Ölçüler takriben 0.10 x 0.10 m. dir. Maske şeklinde, bir palmet yaprağı formuna benzetilerek verilen başta Selçuk stiline uygun olarak Türk tipi üç dilimli taç vardır[2].
Batı cephesinde tambur nişinin alt kısmında yine arabeskler içine ustalıkla gizlenmiş cepheden bir insan başı mevcuttur (ölçüler 0.7 X 0.7 m. Resim 1 c.).
Türbenin doğu cephesinde giriş portalinin sağında, sütun başlığı üzerinde palmet yaprakları ve üç insan başından müteşekkil bir dekor dikkati çeker (Resim 2). Cepheden ve maske şeklinde verilen başlar boyun kısmından palmet yaprakları ile birleşmekte ve bitkisel bir bordür meydana getirmektedir[3]. Başlarda palmet şeklinde bitkisel karakter kazanmış üç dilimli taç yükselir. Takriben 0.7 x 0.7 m. ebadındadırlar.
Maske şeklindeki bir baş da türbenin batı tarafında görülen çift başlı kartalın boyunları arasında yer almaktadır (Resim. 12a.b.)(Bak ilgili bölüm). Takribi ölçüler 0.7 X 0.7 m. dir.
Türbede insan başları haricinde, portalin solunda, mihrabiyenin üzerindeki bitkisel arabeskli panoda çok ustalıkla gizlenmiş cepheden bir bütün insan kabartması mevcuttur (Resim 3a, b). Figür 0.5 X 0.7 m. ebadındadır. Geometrikleşmiş figürde baş gövdeye göre büyük tutulmuştur. Maske şeklindedir. Bacaklar sarmaşık saplarına intibak ettirilerek açık olarak verilmiştir. Eller önde kavuşmuştur. Kıyafet belli olmaz[4]. Figürün altında tam olarak seçilmeyen, yatar vaziyette insan olması mümkün olan bir tasvir mevcuttur.
Arslanlar : (panter veya kaplan da olabilir)
Türbenin güney-batı cephesinde sağır niş kemerinin üstünde karşılıklı simetrik ve dikey yerleştirilmiş, dolgun yüksek kabartma ile iki arslan görülür. Ölçüler 0.25 X 0.5 m. dir. Kabartmaların arasında iki dolgun rozet mevcuttur, ortada kırık olan kısımda siren kabartmalarının arasında olduğu gibi (Bak. resim 7a.) bir üçüncü rozet bulunduğunu tahmin ediyoruz. Tasvirler oldukça haraptır (Resim 5, a, b, c). Gövdeleri profilden, başları cepheden işlenen arslanlar arka ayakları üzerine oturur gibi verilmiştir, soldakinin ön bacakları kırıktır. Kaba yüz işlenişi Selçuk arslanlarının yüz tipine uygun olarak dolgun sarkık yanaklı, iri badem gözlüdür. Kalın yassı burun kaş hattı ile birleşir[5]. Arka bacakların arasından geçen kuyruk sırtta ejder başına benzer bir kabartma ile son bulur[6].
Türbenin batı tarafından tambur kısmının altında, insan başlı ve çift başlı kartal kabartmalı nişlerin altında, çok kaba işlenmiş alçak kabartma arslanlar görülür. Sağdaki sağa, soldaki sola yürür, ölçüler 0.25 X 0.15 m. dir. Başlar yine cepheden, gövdeler profildendir (Resim 6).
Sirenler :
Türbede dolgun kabartma ile verilen dört siren dikkati çeker. İkisi türbenin güney-doğu cephesinde giriş portalinin solunda pencere kemerinin üzerinde, biribirine dönük vaziyette simetrik yerleştirilmiştir. Ölçüler 0.30 x 0.55 m. (Resim 7 a, b, c). Aralarında ortadaki daha büyük olmak üzere üç dolgun kabartma rozet yer alır. Sirenlerin gövdeleri profilden, başları cepheden verilmiştir. Selçuk yüz tipine uygun olan yüzlerde iri badem gözler, kaş hattı ile birleşen yassı uzun burun ve küçük ağız dikkati çeker[7]. Saçlar soldaki tasvirden seçebildiğimize göre yine tipik Selçuk insan, siren, sfenks başlarında olduğu gibi uzundur[8]. Başlarında maskelerdekine benzer üç dilimli sivri taç vardır. Gövdelerde pul motifi dikkati çeker. Soldaki sirenin kanadı üzerinde bir rozet mevcuttur. Kuyruklar yelpaze şeklînde dilimlidir[9]. Sırtta kanattan yükselen, Selçuk sirenlerinde tipik olan ikinci kanat kısmı tahminimize göre ejder başı ile son bulmaktadır. Harap olan bu kısımlarda soldaki kabartmada ejderin dışa dönük açık ağzı ve sarkık dili, iri badem gözü Selçuk ejderlerinden tanıdığımız örneklere benzemektedir[10]. Bu gruptan en benzer kabartmayı Konya Alâeddin Köşkü alçısında görürüz (Resim 8) (Konya İnce Minareli Medrese Müzesi).
Türbenin kuzey cephesinde pencere kemeri üzerinde yine simetrik yerleştirilmiş iki dolgun kabartma siren figürü yer almaktadır. Bu kabartmalar tamamen cepheden verilmiştir (Resim 9 a, b, c). Aralarında dolgun kabartma ile yine ortadaki daha büyük olmak üzere üç rozet yer alır. Dış taraftakiler girdap rozettir, ortadaki kırıktır. Tamamen cepheden verilmiş olan bu sirenlerin baş kısımları maalesef tahrip edilmiştir. Sağdakinde altta saç, üstte taç ucu olması gereken çıkıntılardan bu kabartmanın kuş değil siren olduğunu anlamaktayız. Niğde kalesinde türbe ile aynı devirden olması gereken siren kabartması baş tahrip olmadan büyük ihtimalle benzer şekilde işlenmişti. (Resim 11)[11]. Beyşehir Kubadabad sarayında sır altı tekniği ile işlenen bir çini üzerinde aynı şekilde başı taçlı, tamamen cepheden bir siren tasviri bulunmuştur (1236) (Resim 10)[12]. Selçuk devrinde başkaca cepheden işlenmiş siren tanımamaktayız.
Çift başlı kartal:
Türbenin batı tarafında külah çatıya geçişi sağlayan tambur kısmında, sivri kemerli sağır niş sistemi içinde çift başlı kartal kabartması görülmektedir (Resim 12 a,b). Orta yükseklikteki kabartmayı bitkisel arabesk zemin kuşatır. Kartalın iki yana uzanan sivri kulaklı, kıvrık gagalı, sarkık ibikli başları gövdeye biribirine dolanıp başaşağı kalp şekli meydana getiren boyunlarla birleşir. Bu tarz çift başlı kartal boyunları geç Selçuk’lu devri için tipiktir, genellikle tepede bir palmet yaprağı ile birleşirler[13]. Hüdavent hatun örneğinde palmet motifinin yerini daha önce bahsi geçen maske şeklinde bir baş almıştır. Şişman gövdede ve kanat üst kısmında pul motifi görülür. Kanat ve kuyruk genellikle diğer Selçuklu çift başlı kartallarında olduğu gibi yelpaze şeklinde dilimlidir. Kanat uçlarının tipik Selçuk stilinde birer ejder başı ile son bulması dikkatimizi çeker[14]. Arabesk zemin üzerinde yer alan Selçuk çift başlı kartallarında kanat ve kuyruk uçlarının bu şekilde ejder başı ile son buluşu karakteristik bir özelliktir (Daha sonra bunun sembolik izahı yapılmaktadır). Divriği Ulu camisi batı portalindeki çift başlı kartal kabartması örneğimizle büyük benzerlik gösterir[15].
Görülüyor ki yukarıda tanıttığımız Niğde Hüdavent Hatun Türbesi kabartmaları geç devirde motif ve stil bakımından Selçuk figür tasvirlerini devam ettirmektedir. Bu motiflerin bir mezar anıtında hangi sembolik maksatlarla kullanılmış olabileceğini araştıralım. Orta-Asya mezar çadırından geldiği kabul edilen sivri külâh çatılı türbelerden başlayalım. İki katlı Selçuk türbeleri Orta-Asya gömülme âdetlerini nefsinde birleştirmektedir. Üstte çadıra benzer kısım ölünün Orta-Asya geleneğine göre bir kaç gün yatırıldığı mezar çadırı kısmını temsil etmektedir. Alttaki gizli mezar bölümü (krypta) ise ölünün sonra gömüldüğü gizli yere tekabül etmektedir[16]. Aynı şekilde türbede yer alan kabartmaların kaynağını da Orta-Asya inançlarında aramamız gerekir. Bu sahada bize şaman kültü ile ilgili inanışlar yol göstermektedir. Bunlardan faydalanarak figürleri izah edelim.
İnsan figürlerinin sembolik durumu.
Diğer figürlerden farklı ve gayet gizli olarak yerleştirilen bu kabartmaların kötü ruhlardan koruyucu, muska, tılsım gibi kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Orta - Asya’da Altay Şamanlarının aynı şekilde koruyucu ve tılsımlı kabul ettikleri maskeler taktıkları bilinmektedir[17]. Şamanlar bazı hallerde maskelerle atalarının hüviyetine bürünmekteydiler[18]. Bilge Kagan’m kaynatası Tonyukuk Şerefine Ulanbator doğusunda dikilmiş anıtın 1957’deki kazısında da aynı gelenekle ilgili olması gereken dört insan maskesi bulunmuştur[19]. M. S. 5- 6 asırlardan Kudirge kaya resimlerinde tanrıça figürünün solunda büyük bir maske tasvir edilmiştir[20]. Tanrıçadan bile büyük tutulan bu maske, Ölçüsü ile de koruyucu bir tılsım olduğunu belli eder. Avrasya sanatında atlıları, cengâverleri koruyucu maksatla madenî veya ahşap plâkalar halinde at koşumlarını süsleyen maskeler de aynı maksatlarla kullanılmışlardır. Pazirik kurganlarında bulunan (M. Ö. 5 - 3) yanyana kolye gibi dizilmiş, yaldızlanmış ahşap maskeler buna misaldir[21]. Volga ve Konga bölgesinde Atilla devrinden kalma Hun mezarlarında da altın pullar halinde benzer maskeler bulunmuştur[22]. Macaristan’da ele geçen Avarlara ait, profilden verilmiş bronz plâkalar halindeki başlar da bu gruba girer[23].
İslâm sanatında görülen maskelerin de aynı maksatlarla kullanıldığını tahmin ediyoruz. Mezopotamya ve güney-doğu Anadolu’da bulunan sırsız barbutin tekniği ile işlenen küplerde taht ve hayvan kabartmaları arasında oldukça büyük tutulmuş maskeler en orijinal örnekleri vermektedir (12 - 13. asır). Mardin, İstanbul Türk ve İslâm Eserleri, Şam müzelerinde teşhir edilmekte olan bu eserlerde maskeler arslan, kuş, siren gibi diğer yaratıklarla birlikte tahtı koruyan bir tılsım gibi kullanılmaktadırlar[24]. Konya Alâeddin tepede bulunan, bu gruptan olması gereken barbutin tekniği ile işlenen bir insan başı dikkati çeken örneklerden biridir (Resim 4, Konya Atatürk Müzesi). Kubadabad sarayında bulunan bir lüster çini üzerinde de yanaklarında dövme motifi ile tılsımlı maske tasvir edilmiştir.
Yukarıdaki izahlardan sonra Niğde Hüdavent Hatun türbesindeki insan kabartmalarının büyük ihtimalle ölünün ruhunu koruyucu, kötü ruhları ürkütücü maksatla kullanıldığını söyleyebiliriz.
Arslan figürlerinin sembolik durumu (Panter veya kaplan da olabilir):
Arslan bilindiği gibi prehistorik devirlerden itibaren Anadolu’da, daha sonra Eski Şarkta, Antik sanatta, aynı şekilde Orta - Asya göçebe sanatında muhtelif sembollerle kullanılmış en yaygın hayvan tasvirlerindendir. Arslan bu muhtelif bölge ve devirlerde nazarlık, bekçi, koruyucu unsur, aydınlık - güneş sembolü bazen de arma, totem olarak kullanılmıştır. İslâm sanatında da bu maksatlarla tasvir edildiği çeşitli örnekler vardır. Bizi burada ilgilendiren İslâm sanatında mezar anıtı ile ilgili kullanılışıdır. Yine aynı kaynaklardan istifade ederek bu tasvirlerin sembolik izahını yapmağa çalışalım. Orta - Asya’da Şaman inancına göre de arslan, panter, kaplan kudret sembolü koruyucu bir unsur olarak kabul edilirdi. Bu inanışlara göre baş ruhların idolleri panter, kaplan şeklindedir[25]. Yakutlara, Goldenlere göre panter ve kaplan Şaman’a gök yüzü ve yer altı seyahatlerinde yardımcı olan ruhlardır, bu yolculukta Şamanı kötü ruhlardan korurlar[26]. Buna dayanarak Niğde Hüdavent Hatun türbesinde tasvir edilen arslanların ölünün ruhunu koruyucu ve aynı zamanda gök yüzü yolculuğunda yardımcı olarak düşünüldüğünü kabul edebiliriz. Arslanların arasında yer alan rozetler büyük ihtimalle yolculuk sonunda varılan gezegenlerdir. Rozet tasviri geleneğinin de Orta-Asya kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Ay, güneş ve gezegenler Şaman davullarında, elbiselerinde aynı şekilde yuvarlak rozetlerle belirtilmektedir[27]. Ankara Etnografya ve Tokat müzelerinde bulunan bazı mezar taşları üzerinde de aynı sembolik maksatlarla arslan - rozet kompozisyonları verilmiştir[28]. Selçuk sanatında portal, mihrap ve mezar taşlarında çok bol olarak görülen rozetlerin de ay, güneş ve gezegenleri sembolize ettiği kabul edilmektedir[29].
Sirenlerin sembolik durumu :
Yine Orta-Asya inançları bize sirenlerin mezar semboliği ile ilgili tasvirini açıklamaktadır. Şaman inançlarına göre Şaman’a yer altı ve gök yüzü seyahatinde refakat eden koruyucu ruhlar aynı zamanda kuş şeklinde efsanevî yaratıklardır[30]. Siren de efsanevî yaratıklardan olduğuna göre ölünün ruhunu koruyucu veya ruha refakat edici olarak kullanıldığını kabul edebiliriz[31]. Arslan figürlerinde olduğu gibi sirenlerin arasında burada da yolculuk sonunda varılan gök yüzünü (cenneti) sembolize eden rozetlerin bulunuşu bu fikri doğrular[32].
Çif başlı kartalın sembolik durumu :
Tek ve çift başlı kartal, çok girift muhtelif sembolik maksatlarla kullanılmıştır. Orta-Asya’da çok yaygın olan kartal kültünde tek veya çift başlı kartalı koruyucu, nazarlık, tılsım, aydınlık-güneş sembolü, havayı tayin eden unsur olarak görürüz[33]. Bizi burada ilgilendiren mezar semboliği ile ilgili kullanılışıdır. Yine Orta-Asya’da Şaman inançlarını araştıralım. Yakutlar ölümden sonra ruhların kuş şeklinde göğe yükseldiğine inanırlar[34] (Bu kuş kartal da olabilir). Orhon kitabelerinde de ölen kimsenin kuş şeklinde uçtuğuna inanıldığından bahsedilir[35]. Şaman inançlarına göre her insanın kuş şeklinde bir koruyucu ruhu vardır, ölünce kuş şeklindeki bu ruh göğe yükselir, insan ancak ölüm halinde tekrar kuş gibi uçmak kaabiliyetini kazanır[36]. İslâmiyetin kabulünden sonrada Türk’lerde bu inancın şuur altında devam ettiğini ölen kimse için “aramızdan kuş gibi uçup gitti” denmesinden anlamaktayız[37].
Niğde Hüdavent Hatun kartalında kanat uçlarnın ejder başı ile son bulması ise şu şekilde izah edilebilir: Daha önce belirttiğimiz gibi bu şekilde kanat ve kuyruk uçları ejder başı ile son bulan çift başlı kartallar diğerlerinin aksine daima arabesk zemin üzerinde yer almaktadır. Çift başlı kartal ejder kompozisyonunun görüldüğü önemli bir başka örnek de farklı düzenle Erzurum Çifte Minareli Medresede (13. asrın sonu) karşımıza çıkar. Burada çift başlı kartal hayat ağacı üzerinde, çift ejder ise altında yer almaktadır[38]. Düşüncemize göre kanat uçlan ejder başlı çift başlı kartallarda arabesk zemin hayat ağacı yerine geçmektedir. Böylelikle bu tasvirlerle özetli bir şekilde hayat ağacı, çift başlı kartal, ejder kompozisyonu sunulmaktadır. 13. asır sonlarından Kayseri Döner Kümbed’de hayat ağacı tepesinde çift başh kartal, altında ise yine ağacı koruyucu arslan kabartmaları ile bu kompozisyonun türbe üzerinde değişik düzenli bir paraleline rastlamaktayız[39]. Konya Mevlâna müzesinde bulunan bir Kur’an rahlesi üzerinde ise (13. asrın ilk yarısı) Niğde Hüdavent Hatun örneğine daha yaklaşık olarak çift başlı kartal, arabesk zemin (ağaç) ve ejder başları yerine arslanlar tasvir edilmektedir[40]. Böylece açıklanan hayat ağacı birleşimi çift başlı kartalın türbede daha önce bahsedilen Şamanizmle ilgili sembolik izahını kuvvetlendirmiş olur. Şöyle ki, Orta Asya Şaman inançlarına göre hayat ağacı dünyanın eksenidir, Şaman’a gök yüzü veya yer altı seyahatinde ağaç, merdiven veya yol vazifesi görür[41]. Şaman ağacını kötü ruhlardan koruyan yaratıklar ise arslan, ejder (yılan) veya başka masal yaratıklarıdır[42]. Gök ile yeri bağlayan hayat ağacıdır, bu ağacın tepesindeki tek veya çift başlı kartal ağaç yoluyla öbür dünyaya geçmekte yardımcı olur[43]. Şu halde Niğde Hüdavent Hatun türbesinde çift başlı kartal-ejder başları, arabesk zemin kompozisyonu Orta-Asya Şaman inançları ile aydınlanmak ta, mezar semboliği ile ilgili bir kabartma olarak izah edilmektedir.
Yukarıdaki izahlardan sonra Niğde Hüdavent Hatun türbesi kabartmalarını Orta-Asya Şaman geleneklerini Selçuk devri sonunda da devam ettiren çok orijinal tasvirler olarak kabul edebiliriz[44].