SALÂHİ R. SONYEL, Cyprııs, The Destruction of a Republic(British Documents, 1960-1965), London, The Eothen Press, 1997.
Türk-Yunan ilişkilerinde Türkiye'nin daima bir dezavantajı olmuştur ve bu dezavantaj bugün için de söz konusudur. Bu da, Yunanistan’ın, gerçekleri radikal bir şekilde tahrif ederek, ve kendi davasını ve görüşlerini yaymak için, Türkiye aleyhine giriştiği propagandaların gerçekten etkili olmasıdır. Bu konuda. Yunanistan'ın çok gerisinde kaldığımızı kabul etmeliyiz. Bunun için neler yapmamız gerektiğini bu tanıtım yazısında tartışacak değiliz. Belirtmek istediğimiz. Yunan ve Kıbrıs'la ilgili olarak da. Rum propagandasının etkinliğinde, özellikle bu propagandaya muhatap olanlar bakımından, dinsel ve siyasal faktörlerin bir arada göz önünde tutulması gerektiğidir.
Belirttiğimiz bu husus, özellikle Kıbrıs sorunu için söz konusudur. Yıllar yılı Kıbrıs'ta, 1954'ten 1974'e kadar, Rumlar, adayı Yunanistan'a ilhak hırsı ile, yani enos/s için. Türklere hep saldırmış, Türklerin mallarım tahrip etmiş, Kıbrıs Tûrkü'nü etinden, yerinden yurdundan etmiş, Kıbrıs Türkü'ne karşı defalarca "katliâma" a girişmiş, fakat, etkin propagandası ile, bütün olayların sorumluluk ve suçluluğunu Türklerin ve Türkiye’nin üstüne yıkmaya çalışmıştır. Kıbrıs Türkü'nün varlığım savunma meşruiyetini, dünya kamuoyuna 'Türk saldırganlığı" ve hatta zaman zaman "Türk vahşeti" olarak sunmaktan geri kalmamıştır. Halbuki, 1954'ten 1974'e kadar geçen süre, Türklere yönelen Rum ve Yunan "vahşeti"nden başka bir şey değildir.
Şurası da bir gerçektir ki, Rum ve Yunan propagandasının yalanlarına, Türkiye'nin NATO müttefikleri ve Kıbrıs'la yakından ilgilenen İngiltere ve Amerika'nın da zaman zaman ve ciddi bir şekilde arka çıkmaları, Kıbrıs sorununun yıllardır sürüncemede kalmasının tek sebebini teşkil etmiştir.
Diğer taraftan, Yunanistan ve Rumlar, çeşitli yayınlarla propagandalarına destek vermeye muvaffak olmuşlardır. Buna karşılık, "Kıbrıs Gerçeği"ni yansıtan ve Batı'da yapılan yayınlar, maalesef çok azdır. Başta Sayın Rauf Denktaş olmak üzere Kıbrıs Türk liderlerinin İngilizce olarak yapılmış pek çok yayınları bulunmakla beraber, yabancılar tarafından yazılıp, Makarios ve Kıbrıs Rumlarının gerçek yüzünü ortaya koyan eserler, maalesef pek azdır. Pierre Oberlintfin 1982'de yayınladığı The Road to Bellapais ile 1989'da yayınladığı ve tarafımızdan, Kıbrıs Faciası adı ile Türkçe'ye çevrilen(Bak.: BELLETEN, Cilt LİV, Ağustos 1990, Sayı 210. s. 825-861) The Cyprııs Tragedy gelmektedir. Sayıları az da olsa, yabancılar tarafından yazılan ve gerçekleri su üstüne çıkaran bu gibi eserlerin etkisiz ve faydasız kaldığı söylenemez.
Sayın Salahi R. Sonyel tarafından yazılan Cyprııs, The Destruction of a Republic adlı eser ise, bir Türk tarihçisi tarafından yazılmış olmakla beraber, çok farklı ve önemli bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Çünkü, İngiltere Hükümetinin, 1990-1995 yılları arasında, Kıbrıs ile ilgili olarak yayınladığı diplomatik belgelere dayanmaktadır. Eserin 165 sayfalık metin kısmında yazılanlar, tâbir câizse, yayınlanmış olan İngiliz resmî belgelerinin konuşması, bu belgelerin söyledikleridir.
Bununla beraber, yazarın Önsöz'ünde belirttiğine göre, İngiltere Hükümeti, kendisince ٠'hassas" ("sensitive") telakki edilen bazı belgeleri yayınlamamıştır. Bu uygulama. Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından da aynen izlenmektedir. Amerikan Dışişleri Bakanlığı da, diplomatik belgelerini 30 yıl ara ile yayınlamakla beraber, bazı belgeler bu yayınlar arasında yer alma- maktadır. Bunu, Türkiye ile ilgili Amerikan belgelerini incelerken açık olarak tespit ettik. Zaten, yayınlanmış belgelerde zikredilen bazı belgeler İçin, dipnotlarında ''yayınlanmamıştır” (''not printed'') ibaresi kullanılmaktadır,. Mamafih, yayınlanan belgelerin de, ya kin tarihe geniş bir ışık tuttuğu da gerçektir. Sayın Sonyel'in eserinde de bu açıkça görülmektedir.
Başlığını, Kıbrıs, Bir Cıınıhııriyet'in Yıkılışı diye tercüme edebileceğimiz Cyprus, The Destruction ofa Republic, adından da anlaşılacağı üzere, 1959 Zürich ve Londra Anlaşmaları ve 1960 Anayasası ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin, Makarios liderliğinde Kıbrıs Rumlarının ve onlara destek veren İngiltere'nin ve şaşkın bir Amerikan politikasının beceriksizliği sayesinde nasıl ortadan kaldırıldığını ortaya koyma a macun gütmektedir. Dolayısıyla, eserin adının da gösterdiği gibi, eser bir baloma bir ,,ithamname" dir. Belgeler ışığında ve tarih huzurunda suçluları ve kusurları teşhir etmektedir. Yalnız, bu bizim yorumumuzdur. Yazarın kendi yorumlarında, bu derece kesin bir "itlıamname” niteliğine sahip olduğunu söylemek biraz zordur. Bizim kanimizca, yazar, daha ziyade, objektif ve soğukkanlı bir tarihçi gibi davranmayı tercih etmiş görünüyor. Belgelerin ortaya çıkardığı gerçekleri ve bu gerçekler İçinde rol almış olan suçlu ve kusurlu- lan "teşhir" ederek, değerlendirmeyi, iyi niyetli ve dürüst okuyucuya bırakmıştır. "Etkileyici bir izlenim" verme bakımından, bu da yararlı bir metod olarak düşünülebilir.
Belirtmemiz gereken ikinci bir husus ise, eserde belirtilen, 1960-1965 arası gelişmelerine ait ana çizgi, konuyu bilenler bakımından bil' yenilik teşkil etmemektedir. Fakat eserin, bildiklerimize getirdiği yenilik ve esaslı katkı, gelişmelerin İç yüzüne ve ayrıntılara ait verdiği bilgilerdir. Şüphesiz bu bilgiler, İngiliz belgelerinin yansıttığı bilgiler olduğu İçin, esas İtibariyle İngiltere'nin Kıbrıs politikası bakımından aydınlanmış olmaktayız.
Bu ana özellikleri taşıyan eser 5 bolümden meydana geliyor. 1-12. sayfalarda yer alan Birinci Bolüm, 1960 öncesine ait bazı özet tarihi bilgiler vermektedir. Bu arada yazar, Yunanistan'ın, Kıbrıs üzerinde hiçbir tarihi hakkı olmadığına ve Bizans döneminde iler ikisinin de Bizans toprağı olmasının dışında, bütün tarihi boyunca Kıbrıs'ın hiçbir zaman Yunanistan’la birlenmemiş olduğuna, enosis tahrikçilerinin hiçbir zaman aldırmamış olduğunu vurgulamakta- dil- (P.4).
13-30. sayfalarda yeralan ve Cumhuriyet'in ilk Yıllan, ¿960-1962adil ikinci Bolümde yazar, Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş gelişmelerine ait bilgi vermektedir, ilgi çeken nokta, burada 1960 Kıbrıs Anayasası'nın hazırlık müzakere ve çalışmalarına yazarın İliç değinmemiş olmasıdır. Bunun dışında, bu bolümde, esas İtibariyle, Makarios'un komünistlerle ve Komünist AKEL Partisi ile yapmış olduğu yakın İşbirliği hakkındaki bilgiler yer almaktadır.
31-61. sayfalarda yer alan ve Sonun Başlangıç1, ¿965 başlığını taşıyan üçüncü Bolümde, ayrı tediyeler konusunda Makarios ve Rumların çıkardığı güçlükler ile, bu konuda oynanmak istenen oyunlar ve Makarios'un, Türk toplumunu birçok haklarından yoksun bırakmak için, 1960 Anayasası'nı değiştirmek istemesinden doğan 1963 Aralık krizine varan gelişmeler belirtilmektedir.
Burada dikkati çeken en önemli nokta. Makarios'un. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nı Türklerin aleyhine olarak değiştirmek istemesine, İngiltere’nin karşı çıkmamış ١e hatta destekleyici bir tutum almış olmasıdır. Kıbrıs’taki İngiliz Yüksek Komiser Vekili, Aralık 1962'de Londra’ya gönderdiği telgrafında, "Başpiskopos, ayıt belediyelerin İşleyemeyeceğini söylerken, bir kere daha Anayasaya aykırı hareket etmektedir."derken. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili de, yine ayrı belediyeler konusunda, "Şüphesiz Türkler hukuken bu konuda çok kuvvetlidirler"(p.32) yorumunu yapıyordu. Lâkin, İngiltere'nin Kıbrıs Komiseri Arthur Clark, bu konuda Makarios ile tam bir işbirliği içindeydi. Arthur Clark, Makarios'un yakın dostu ve onun sırdaşıydı. Makarios birçok konuda Clark'a danışıyordu. Nitekim, 1963 Kasımında Dr. Fazıl Küçük’e verilen ve Anayasa*nın 13 maddesinde değişikliği öngören teklifler, Makarios ve Clark tarafından birlikte hazırlanmıştı (Bak. p.47٠51).
Makarios, sadece anayasa değişikliği değil, Türkiye'ye müdahale hakkı veren Garanti Andaşması'nı da feshetmek istiyordu. Bu ise İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nı endişeye sevkettiğinden, Bakanlık bir açıklama ile Hükümetin tutumunu belirtmek istediğinde, karşısında Sömürgeler Bakanlığı'nı bulmuş ve Sömürgeler Bakanlığı böyle bir açıklamayı önlemiştir (p.44). Bundan daha da önemlisi. Mayıs 1963'ten itibaren Kıbrıs Hükümeti ile İngiltere arasında Anayasa değişikliği ve Garanti Antlaşması'nın kaldırılması hususunda müzakereler bile başlamış (p. 40-41). O kadar ki, İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi, Londra'ya Kıbrıs Rum plânlarına İngiltere Hükümetinin sürüklenmiş olmasından duyduğu endişeyi belirtiyordu.
Bu bölümün 52-61. sayfalarında, "Kanlı Noel" denen, 21 Aralık 1963 olaylarına, yani Rumların Türkleri katletme teşebbüslerinden doğan krize ait gelişmeler İncelenmektedir. Bu olayların arkasından Makarios, 31 Aralık 1963'te Kıbrıs Anlaşmaları’nı feshettiğini ilân etmiştir.
Eserin, Savaşın Eşiğinde, 1964 başlıklı Dördüncü Bölümü, 60-117. sayfalarda yer almaktadır. Bu bölümün ve bilindiği gibi, 1964 yılının özelliği, 1963-1964 Kıbrıs Krizinin en gergin yılı olmasıdır. Rumların Türklere yönelik saldırılarının her gün biraz daha artması, Türkiye'yi zaman zaman Kıbrıs'a askerî müdahale alternatifi ile karşı karşıya getirmiş, bu da bir yandan Kıbrıs Krizini şiddetlendirirken, bir yandan da Türk-Yunan ilişkilerinin gerginleşmesine sebep olmuştur. O kadar ki. Temmuz 1964 sonunda Rumların Mansura ve Erenköy bölgesinde Türklere karşı bir katliâma kalkışmaları üzerine Türk jetleri Rum mevzilerini ağır bir şekilde bombardıman etmişlerdir.
Bu arada, Türkiye'nin 5 Haziran’da Kıbrıs’a asker çıkarma kararı üzerine, Amerika Cumhurbaşkanı Johnson'ın mektubu. Kıbrıs gelişmelerinin içine bomba gibi düşmüştür. Yazar, bu konu üzerinde pek durmamıştır (Bak.p.97).
Fakat, 1964 yılı gelişmelerinin en önemli yanı, gerek İngiltere'nin, gerek Amerika'nın, enosis tezini resmen benimsemeleridir.
Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964'te. Kıbrıs'a bir B.M. Barış Gücü gönderme kararı aldı. Bu güç bugüne kadar Kıbrıs'ta görev yapmaktadır. Fakat, bundan daha önemlisi. Makarios'un bütün Kıbrıs Anlaşmaları'nı feshetmesine, yani Kıbrıs Cumhuriyeti ni kuran belgeleri reddederek bu Cumhuriyet'i ortadan kaldırmasına ve Türklerin bu Cumhuriyet ile ilgilerinin fiilen kesilmesi dolayısıyla Cumhuriyet'in bu bakımdan da yok olmasına rağmen. Gürelilik Konseyi'nin. fiili Rum hükümetini Egemen Kıbrıs Cumhuriyeti diye adlandırması ve buna dayanan Makarios'un da, Türkiye'nin "müdahale hakkı"nın kalmadığını ileri sürmesiydi.
Gür’enlik Konseyi'nin 4 Mart 1964 kararı üzerine İngiltere ve Amerika. Rumların "savaşı kazandıklarına" inanarak enosis görüşünü benimsediler. Amerikan Dışişleri Bakan yardımcılarından biri. 31 Mart'ta. Vaşington'daki İngiliz Büyükelçisine, enosis'in gittikçe belirgin bir çözüm haline geldiğini. Kıbrıs Türklerinin. Yunanistan'daki Türk azınlığı gibi, ayrıcalıksız bir azınlık olarak Rumların içine karışma veya Türkiye'ye göç etme şıklarından birini seçmekten başka çareleri kalmadığını söylüyordu (p.88). Lefkoşe, Atina ve Ankara'daki Amerikan büyükelçilikleri de encsis'in tek pratik çözüm olduğunu telkin etmekteydiler (p.89). Amerikalılara göre, enosis kötü çözümlerin en iyisiydi (p.89).
İngiltere Dışişleri Bakanlığı'ndan Lord Carrington. 8 Mayıs'ta Norveç Büyükelçisine, enosi- s'i desteklediğini söylüyor ve şöyle bir formül üzerinde duruyordu: Kıbrıs Yunanistan'a verilmelidir ve Türkiye'ye göç etmek isteyen Türklere İngiltere ve Amerika yardım etmelidir. Kıbrıs'a karşılık Yunanistan da. Türkiye'ye büyük bir ada veya Türk kıyılarına yakın adaları veya Batı Trakya'nın bir kısmını vermeliydi (p.91-92٠.
Bu arada. Güvenlik Konseyi'nin 4 Mart 1964 kararıyla arabulucu tayin edilen Galo Plaza da, çözümün enosis te olduğunu söylüyordu (p.99).
Bu gelişmeler üzerine Makarios adada yoğun bir enosis kampanyasına girişirken, 20 Ağustos'ta toplanan Yunanistan Kraliyet Konseyi, bir olup-bitti ile enosis'i gerçekleştirme kararı aldı (p.107). Bunun için de, Kıbrıs'ta, nisbi temsil esası üzerinden bir seçim yapılarak, yeni Meclis, enosis kararı alacak ve Yunan parlamentosu da bu kararı onaylayacaktı.
Eserin, 118-160. sayfaları. Beşinci Bölüm olarak Gizli Diplomasi, 1965 başlığını taşımaktadır. Bu bölümdeki açıklamalar Türkiye ile ilgili bulunmaktadır. Çünkü, yukarıda belirttiğimiz gibi, 1964 yılında artık enosis, çözümün temel ilkesi olarak kabul edilmiş bulunmaktaydı. Eserde açık olarak belirtilmemekle beraber, 1965 Mayısında Londra'da yapılan NATO Bakanlar Konseyi’nde bir Türk-Yunan diyalogu esası kabul edilmiş ve hemen arkasından, Ankara'da Türk- Yunan müzakereleri başlamıştır. Eserde belirgin olarak belirtilmemekle beraber, bu müzakerelerde Türkiye enosis ilkesini kabul etmiş, fakat müzakereler Türkiye'ye enosis karşılığında serilecek toprak tavizi üzerinde yoğunlaşmıştır. Eserde, Ankara'daki Türk-Yunan müzakereleri konusunda hemen hemen hiç bilgi verilmemiştir. İngiltere'nin, bu müzakerelerin içeriğinden haberdar olmaması mümkün olmadığına göre, bu konudaki İngiliz belgelerinin, yani "hassas" belgelerin yayınlanıp yayınlanmadığı sorusu akla gelmektedir.
Şu kadarını da belirtelim ki. enosis'e karşılık Türkiye'ye verilecek taviz konusu, İngiltere ve Amerika arasında da konuşulmuştur. Çeşidi tarizler söz konusu olmuştur ki, bunları, özet olarak ve eserden naklen şöyle özetleyebiliriz: enosis'c karşılık adadaki İngiliz üslerinden birisinin Türkiye'ye serilmesi, Acheson planında olduğu gibi, Türkiye'ye Kıbrıs'tan bir kısım toprak serilmesi, Meis dahil Ege adalarından bazılarının serilmesi, Türk-Yunan kara sınırlarında 100 Km'lik bir tashih yapılması, Trakya'dan Türkiye'ye bir kısım veya geniş bir toprak parçasının verilmesi. Türkiye'nin, telâfili cnosis. (compensated enosis) denilen bu müzakerelerden hiçbir sonuç elde edemediği görülmüştür. Çünkü, gerek Makarios, gerek Yunanistan, Kıbrıs'ı çok ucuza satın almak istemişler ve Türkiye'nin gerek Türk toplumunun ve gerek stratejik ve savunma bakımından güvenlik endişesini kabul etmek istememişlerdir. Aynı şey, Kıbrıs Rumu'nu destekleyen İngiltere için değil, Amerika için de söz konusu olmuştur.
Eylül 1965 ayı geldiğinde, Türk-Yunan diyalogu tam bir fiyasko idi.
Ayrıca. 1965 yılı da Türkiye için büyük bir hüsranla kapanıyordu. Zira. BM.Genel Kurulu, 18 Aralık 1965 günü aldığı 2077 sasılı kararda, Kıbrıs Cumhuriyeti nin B M. in eşit bir üyesi olarak tüm egemenlik ve tam bağımsızlığa hakkı olduğu belirtiliyor ve bütün üye devletlerden, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenlik, birlik (unity), bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeleri ve her türlü müdahaleden kaçınmaları isteniyordu (p. 156).
Bu kararın dahi, Türkiye açısından tam bir hezimet ve Makarios ve Kıbrıs Rumları için tam bir zafer olduğuna hiç şüphe yoktu. Bu karara Amerika aleyhte oy verirken, İngiltere çekimser kalıyordu. Böylece İngiltere, bağımsız ve iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yıkılmasında ve Kıbrıs'taki üslerinin korunmasında büyük başarı sağlamış olmaktaydı. Kısacası, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yıkılmasında Makarios se İngiltere başrolü oynamışlardı. Fakat yazarın, İngiliz belgelerinin açık gösterilerine rağmen, İngiltere'nin bu konudaki sorumluluğunu yeteri kadar vurgulayamadığı inancındayız.
Bununla beraber, eserin. Kıbrıs sorununun tarihine, çok değerli ve belgesel bir katkı olduğuna şüphe yoktur. İlgiyle okunacak bir inceleme ve bir eserdir.
FAHİR ARMAOĞLU