PROF. DR. ABDÛLKADIR OZCAN (Hazırlayan), Defterdar San Mehmed Paşa, Ziibde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), Türk Tarih Kurumu Yayınlan, III. Dizi-Sa.11, Ankara 1995,1-XCVIII-907.
Doktora tezi olarak hazırlanmış bulunan Zübde-İ Vekayiât, bu kabil eserlerin yayımlanmasında uzman ve yol gösterici merhum Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu'na ithaf edilmiştir. Bu suretle Osmanlı tarihine ait yazma kaynak eserler birer birer kütüphane raflarından indirilerek araştırıcıların istifadesine sunulmaktadır. Elimizdeki bu eser, bahsedilen kaynak eserlerin en kıymetlilerindendir. Nitekim ilk olarak Vakanüvis Râşid 5 ciltlik tarihinin ilk iki cildini yazarken Zübde-İ Vekayiât'tan geniş şekilde istifade etmiştir. Hammer de bu eserin önemini ilk anlayıp kullananlardandır. İşte bu önemli eserin tahlilini ve ilmi edisyonunu yapan Prof. Özcan tarih literatürümüze katkıda bulunmuştur.
Eserin müellifi San Mehmed Paşa, iyi bir devlet adamı ve maliyecidir. Bu yüzden birçok kez defterdarlık makamına getirilmiştir. Onun bu meziyetleri eserine de yansımış ve her türlü iddiadan uzak sadece gerçekleri, sebep ve neticeleri ortaya koymuştur.
Eserin metninin tesisinde müellif nüshasını tespit etmede örnek bir çalışma sergilenmiştir. Araştırmalara rağmen müellif nüshasının bıılunamayışı üzerine, nâşir değişik bir yol tercih etmiştir. Bunun İçin de Râşid Tarihi ile en fazla paralellik arzeden 4 nüshayı esas alarak metni tesis etmiştir. Hiç şüphesiz bu en uygun yoldur. Neticede Zübde-İ Vekayiâtin Râşid Tarihi ile mukayesesinden bu iki eserin literatürümüzdeki gerçek yerleri Oltaya çıkmışın.
Prof. Özcan, Bakkal-zade diye de bilinen Defterdar San Mehmed Paşa'nın hayatına geniş şekilde yer vermiştir. Eserin önemini kavrayabilmek İçin genç yaşta girdiği devlet hizmetinde aldığı görevleri bilmek kafidir. Müellif 1671 yılında Rüznamçe i evvel kalemine girmiştir. Müteakiben mali konulardaki kabiliyet ve istidadı sayesinde Rûzname katipliğine ve uzun yıllar bulunduğu Defterdar mektupçuluğuna yükselmiştir. Rami Mehmed Paşa Sadrazam olduktan sonra (1703) eski dostu San Mehmed Efendi'yi Başdefterdarlık makamına getirdi. Mehmed Efendi kısa aralıklarla yedi defa bu makama getirilmiştir.
Çorlulu Ali Paşa'nın sadaretinde talihi gülen San Mehmed Efendi, önce vezirlik sonra bey- lerbeyilik payesine nail olup iki tuğ ile Paşalık rütbesine yükselmiştir (1709). Bundan sonra Mehmed Paşayı Kocaeli Mutasarrıfı olarak görüyoruz, o bu görevde iken i ki yüz sipahi ve silahdar serdengeçtilerini Bender'e ulaştırdı. Burada ikibııçuk yıl kalarak başarılı hizmetler ifa etti. Mehmed Paşa İstanbul'a dönüşünde altıncı kez defterdar tayin edildi Bir müddet sonra tekrar azl ve Tersane-؛ Âmire emini nasbolundu.
Müverrihimiz, Şehid Ali Paşa'nın sadaretinde, Prut Andlaşması'ııa ait bir sınır tespiti için görevlendirilen heyette bulundu. Onun bu göreve getirilmesi liyakatini ifade etmektedir. Dönüşünde yedinci defa defterdar olan Mehmed Efendi, bundan sonra Mora'nın fethinde bulundu. Mora'nın tahriri onun zamanında yapıldı. Hizmetlerinden dolayı hilat ve samur kürkle taltif edildi. Mehmed Paşa daha sonra Avusturya savaşlarına da katildi. Bu savaşlar neticesinde çeşidi ithamlar ve rakiplerinin padişaha telkinleri yüzünden I717'de katledildi. Görüldüğü gibi Defterdar Sarı Mehmed Paşa devlet hizmetinde önemli mevkilerde bulunarak tecritle kazanmıştır.
Prof. Özcan, Zübde-i Vekayiât adının esere verilişini anlattıktan sonra eserin telif sebebine geçmiştir. Müverrihimiz meraklısı olduğu tarih kitaplarını okudukça, yazarların hayırla yâd edildiklerine ve sevap kazandıklarına kanaat getirmiştir. Kendisinin de böyle anılmasını arzu eden Mehmed Paşa, 1671'den itibaren Zübde-i Vekayiât'ı yazmaya başladı.
Eser Köprülü Mehmed Paşa'nın sadareti ile başlayıp, oğlu Fazıl Ahmed Paşa'nın sadareti ile devam etmektedir. Ancak Fazıl Ahmed Paşa'nın Girit’ten avdeti tarihi olan 1 Temmuz 1670 (12 Safer 1081)'e kadar vukua gelen hadiseler özet halindedir. Eserin önemli kısmı Mayıs 1671 (Muharrem 1082) tarihinden itibaren başlamaktadır. Bundan sonra hadiseler kronolojik sırayla anlatılmaktadır. Eser devrin en mufassal tarihidir. Eserde genel olarak şu konular yer almaktadır: Muhasara ve fetihler, hezimetler, İkinci Viyana Seferi'nin teferruatı, musalahalar, Karlofça Antlaşması'nın ayrıntıları ve hudutların tespiti, cülüs, elçi kabulleri, çeşitli şenlikler, mevacib ve zahire tevzii, azil, nasb, tayin, tebdil, ibka, sürgün, kati, vefeyât ve müsadere vakaları, IV. Mehmed ve II. Mustafa'nın hal'i hadiseleri, müverrihimizin bizzat içinde bulunduğu Edirne Vak'ası, eyaletlerdeki karışıklıklar, meselâ Yeğen Osman Paşa gailesi, sanca ve sekbanlığın tamamen ilgası, Orta-Macar Kralı Tököyl İmre'nin Osmanlı Devleti'ne ilticası; zelzele, fırtına, yangın ve sel felâketleri, inşa ve tamir faaliyetleri, vergilendirmeye âit konular, mukataa tev ciltleri, emtiaya narh konulması, reâyânın durumu, Fazıl Mustafa Paşa'nın Rumeli'de Hıristiyan halk yararına olan faaliyetleri, elçilerin huzura kabulleri, eşkıyalık hareketleri gibi konular eserde ilk göze çarpanlardır. Müverrihimiz devrin birçok konusuna temas ederek esere çeşitlilik kazandırmıştır. Tarihin hemen hemen her konusuna, özellikle maliye tarihi üzerinde çalışanlara da kaynaktır.
Prof. Özcan eserin 14 adet yazma nüshasını tanıtmada da örnek bir çalışma yapmışur. Nüshaların mukayesesi ve kıymeti bahsinde yapuğı titiz çalışma da dikkati çekmektedir. Müellif nüshasının bulunmamasından dolayı, nüshalar arasındaki müşterek taraflar büyük bir ciddi- yetie araştınlmışur.
Eserin kaynakları bahsinde müellifin Tâcü t-tevârih, Ravzatü'l-ebrâr ve Peçuyi Tarihinden yararlandığı anlaşılmaktadır. Bundan başka yararlandığı halde zikretmediği Vecih¡ Tarihi, Kandiye Fetihnamesi, Abdi Paşa Vekayinâmesi ve İsâ-zâde Tarihi, Prof. Özcan'ın titiz çalışmalarıyla tespit edilmiştir. Bu cümleden olarak Prof. Özcan, Zübde-i Vekayiât'ı kaynak olarak kullanan Râşid'i de en iyi şekilde ortaya koymuştur. Zira vaktiyle bazı tarihçiler bunun farkına varmışlardır. Ancak böyle bir çalışma yapılmamışa. Bilindiği gibi Râşid'in eseri 1660-1721 yıllan hadiselerini ihtiva etmektedir. Râşid eserini yazarken Edirne Vak'ası dışındaki hadiseleri Zübde-i Vekayiât'tan almıştır. Ancak selefi Naima, tarihinin birçok yerinde kaynaklarını zikrettiği halde Râşid bunu gizlemiştir. Onun bu tavrı haliyle dikkati çekmektedir. Bu yüzden Prof.Özcan geniş bir araştırma yaparak Zübde-i Vekayiât ile Râşid Tarihi'nin münasebetini ortaya çıkarmıştır. Bunu yaparken her iki eserden örnekler vererek benzerlikleri ilim âlemine duyurmuştur. Bu sürede Zühde'nin önemi ve kıymeti ortaya çıkmıştır. Bundan başka Prof.Özcan, Râşid'in Zübde-i Vekayiât'ı kullanırken yaptığı hazifler, ihtisarlar ve nakillerde yapağı kusurları titiz bir çalışma ile birer birer meydana çıkarmıştır.
Bu arada Prof.Özcan, Sarı Mehmed Paşa'nın "Siyasetnâme" kabilinden eseri olan Nesâyi- hü'l-vûzerâ ve'l-ümerâ'yı da geniş şekilde tanıtmıştır.
Prof.Özcan son olarak müverrihin tarihçiliğine ve Üslûbuna yer ayırmıştır. Burada müverrihin eserini, sevap kazanmak ve hizmet etmek gayesiyle yazdığını, genelde tarafsız ve garazsız kalmayı tercih ettiğini öğreniyoruz. Nitekim müverrih eserinde müşahedelerine ve görgü şâhitlerinin rivayetlerine itibar etmiştir. Ayrıca hadiseleri anlatırken kendi fikirlerini belirtip tenkid süzgeçinden geçirmesi, onun tenkide¡ bir tarih görüşüne sahip olduğunu göstermektedir. Bunun bariz bir örneği, Osmanlı tarihinin önemli bir dönüm noktası olan Zenta mağlubiyetinin gerçek sebeplerini dile getirmesidir (s. 623-625). Zûbde-i Vekayiat devrin tarihi için en muteber eserdir. Müverrih pek sâde bir üslüp kullanmasa da akıcılığından dolayı okuyucuyu yormamaktadır. Müverrihin hâdiselere vukufıyeti ifade tarzına bir canlılık getirmiştir. Ayrıca onun bir görevli olarak birçok hâdisenin içinde veya yakınında bulunması, sebep-netice yorumuna yönelmesine zemin hazırlamıştır.
Zûbde-i Vekayiat titiz ve uzun bir mesai ile ilim âleminin istifâdesine sunulmuştur. Osmanlı Devleti'nin takriben 48 yıllık tarihinin anlatıldığı bu dev eser, 97 sayfalık inceleme kısmı, 843 sayfalık metin ve 64 sayfalık dizini ile mükemmel bir çalışmadır. Önemli bir döneme hitab eden eserin zengin dizini, özellikle ıstılahlar ve yer adlan ile araştırıcılara büyük bir hizmet verecektir. Eserin itinalı dizgi ve baskısı, Türk Tarih Kurumu Matbaası'nda gerçekleştirilmiştir.
MÜCTEBA İLGÜREL