Veba"nın yazarı Daniel PANZAC'ın[1] "Nüfus" ile ilgilenmesinden doğal ne olabilir! D. Panzac üç dört yıl önce yayınladığı makalesinde 1914-1927 yılları arasında Türkiye'nin nüfusunu incelemişti[2]. Arap ve Müslüman Dünyası Üzerine İnceleme ve Araştırmalar Enstitüsü (Institut de Recherches et d'Etudes sur le Monde Arabe et Musulman) tarafından yayınlanmış olan bu küçük sevimli kitapta ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun (1326-1923) nüfusuna ilişkin olarak, 1941-1990 yılları arasında yapılmış olan eserleri içeren, bir bibliyografya çalışması sunmaktadır.
Bu eser Daniel Panzac'ın, Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfusu üzerine ikinci bibliyografyasıdır. Yazar, 1940-1980 yılları arasında yapılan yüz seksen iki çalışmanın referansım verdiği ilk bibliyografyasını, 1981 yılinda, makale olarak yayınlanmıştı: "La population de l'Empire ottornan et de ses marges du XV 6ne au XIX 6ne siecle: bibliographie (1940-1980) et bilan provisiore". Revue de l'Occident Musulman et de la Me-•cliterran (Ex-en-Provence), 31 (1), 1981, 119-137. İlk bibliyografyadaki eksiklerin giderildiği ve 1980-1990 arasında yayınlanan eserlerin ilave edildiği (genisletilerek kitap haline getirildiği) bu ikinci bibliyografya, yaklaşık beş yüz (464) referansı içermektedir (s. 7). Burada, sıradan bir bibliyografya çalışması, yarım asırda yayınlanmış eserlerin basit alfabetik listelerinin söz konusu olmadığım belirtmeliyiz. Elimizdeki eser yazarın birikimi ile modern tekniğin, bilgisayarın, tüm imkanlarının birleştiği, gerçekten örnek bir bibliyografyadır.•
Kitap, Sını flandırma Planı, Genel Karakterler ve Tematik Arıaliz'den oluşan oldukça kapsamlı bir sunuşla başlamaktadır (s. 5-17).
Yazar Sını flandırma Planını, esas olarak nüfusun bilimsel incelemesi için, her yıl, 'Tarihsel Demografinin Uluslararası Bibliyografyası-m (Bibliographie internationale de la d6nographie historique) yayınlayan "Uluslararası Birlik-in (Union internationale) bilimsel sınıflandırmasına göre oluşturmuştur (s. 9).
Tablo ve grafiklerle zenginleştirilmiş Genel Karakterler bölümünde bibliyografya ile ilgili enteresan saptamalar bulmaktayız: 1) 464 esere karşı 264 yazar adı söz konusudur. 2) 464 eserin 158'i kitap ve tez, 306'sı, değişik 156 süreli yayında çıkan makale ya da kongrelerde sunulan bildirilerdir. Bu nokta önemlidir. Çünkü bize nüfus alanında ihtisaslaşmış bir derginin yokluğunu göstermektedir. 3) Yayın tarihleri göz önüne alındığında çalışmalar 1970'den sonra süratle çoğalmaktadır. 464 kitabın % 82.5'u (383), 1971-1990 arası, yirmi yılda yazılmıştır. 4) Eserlerin sınırlandırma planındaki coğrafi dağıtımına göre, Balkan devletlerini ilgilendiren çalışmalar oldukça fazladır. örneğin tüm eserlerin yaklaşık % 20'sini oluşturan 83 çalışma sadece Bulgaristan'a yöneliktir. Genel coğrafi dağılımda ilginç diğer bir nokta da, Güney-Doğu Avrupa (özellikle Balkanlar) tüm yayının yarısından fazlasını oluştururken, İsrail hariç, Arap dünyasının yalnız % 22'lik bir paya sahip olmasıdır. 5) 464 eser on yedi farklı dilde yazılmıştır: Arnavutça, Almanca, İngilizce, Arapça, Bulgarca, Fransızca, Yunanca, İbranice, Macarca, Rumence, Sırpça-Hırvatça, Türkçe ve diğerleri. İlk üç sırayı İngilizce (% 28.4), Fransızca (% 18.8) ve Bulgarca (% 16.8) alırken Türkçe'nin yeri oldukça sınırlı kalmaktadır: % 8.4. 6) Yüzyıllara göre dağılımda, uzun dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nu ele alan çalışmalar hariç tutulursa (% 23), eserlerin toplandıktan ayrıcalıklı iki yüzyıl vardır: Zengin arşivlerin bulunduğu imparatorluğun yükseliş dönemi XVI. yüzyıl (% 19.1) ve XIX. yüzyıl (% 31). Yazara göre XIX. yüzyılda ilginin artmasının nedeni, politik art düşünce değil, milliyetçilik hareketlerinin dokusu, Tanzimat ve yeni kaynak olarak nüfus sayımlarının varlığıdır (s. 11-16).
Panzac, Tematik Analiz'de Mevcut Kaynaklar, Nüfus Dağılımı , Göç Hareketleri ve Doğal Hareketleri ele alır (s. 7-23).
Mevcut Kaynaklar' da, demografik incelemelerin, periyodlara göre eşit olmayan ve çoğu kez ihtilaflı yararlanma koşullarında olsa da, Osmanlı Arşivlerinin sunacak durumda olduğu istatistik verilerini zorunlu kılındığını hatırlatan yazar, XV. ve XVI. yüzyıl için, bu gibi belgeleri, imparatorluğun, bölgesel olarak, insan, toprak ve ürün kaynaklarını içeren Tahrir Defterlerini inceleyen Ömer Lütfi Barkan'ı anmaktadır: -Türkiye'de imparatorluk devirlerinin büyük nüfus ve arazi tahrirleri", iktisat Fakültesi Mecmuası , (1-2) 1941, p. 1-40, p. 214-247. Panzac, daha sonra, yalnız demografik açıdan değil, ekonomik ve sosyal açıdan da çok zengin bilgiler içeren ve çoğu kez eyaletlere göre hazırlanan tahrir defterlerini kullanan diğer yazar ve eserlerini sıralar: Burada Veinstein'in "Kırım-ı veya Nejat Göytinç'ün "Mardin"inden, Hütteroth'un "Filistin"ine kadar, pek çok eser bulunmaktadır. Panzac tamamen vergilendirme amacı ile yapıldığı için, önemi ve kullanılabilirliği tartışma konusu olsa da, tahrir defterlerinin değerinin çok iyi farkındadır. Yazara göre, XVI. yüzyıl sonunda tahrirlerin, neredeyse tamamen, ortadan kalkmasının nedeni, merkezi iktidarın zayıflaması , toprak rejiminin değişmesi ve yavaş yavaş tı- mar sisteminin terk edilmesidir. Dolayısıyla XVII. ve XVIII. yüzyıl üzerine demografik tipte kaynakların çok nadir olarak bulunmakta olduğunu belirten yazar, bu yüzyıllar için, sadece Müslüman olmayan ve yetişkin erkeklerden alınıyor olsa da "cizye-nin, istatistik bilgiler sunduğunu hatırlatmakta ve Stavrinidis ile Mc Gowan gibi bazı yazarların kaynaklarının, bu belgeler oldu- ğunu belirtmektedir. örneğin Mc Gowan'ın 1600'den 1800 yılına kadar Balkanlarda Nüfusun Gelişimi tamamen bu tip belgelere dayanır. XIX. yüzyılda, yalnız, Batıda olduğu gibi Osmanlı imparatorluğu'nda da gerçek nüfus sayımları başlamakla kalmaz, XIX. yiı'z yılın çeyreğinden itibaren eyalet yöneticileri tarafından hazırlanan yıllıklarda, salnamelerde, bölge sakinlerinin sayısı verilmeye çalışılır diyen yazar, bölgesel çalışmaların temelinin (örneğin Mc Carthy'nin Anadolusu: Müslüm and Minorities. The Population of Ottoman Ana tolia and the Edıd of the Em- pire'New York, Londres 1983) birbirini tamamlayan bu kaynaklar olduğunu belirtir (s. 17-19).
Nüfus Dağılımı konusunda, Osmanlı nüfusunu oluşturan farklı gruplara, kırsal alanlarda yaşayanlar, şehirliler ve göçebelere, araştırmacıların ilgisinin aynı olmadığını düşünen ve dokümantasyonlar arasında tutarsızlık bulan yazar, bu konuda örnekler sunduktan sonra şehirli nüfusa ilişkin çalışmaların bolluğuna dikkat çekmektedir. Panzac, Göçsel Hareketler'de, Osmanlı İmparatorluğu'nun altı asırlık tarihinde, nüfus hareketlerinin pek çok sayıda araştırmacının (eserleri üç grupta toplanmaktadır) dikkatini çektiğini belirtmektedir. Doğal Hareket- /eri:le ise mevcut kaynakların, Osmanlı nüfusuna ilişkin olarak, doğum ve doğurganlığın değerlendirilmesi için, çok az bilgi sunduğuna dikkat çeken yazar. XIX. yüzyıl sayımlarından hareketle elde edilen yerlerin, kabul edilebilecek yüzdeler vermeyi mümkün kılan (1885-1907'lere doğru İstanbul için olduğu gibi) yegane kaynaklar olduğunu düşünmektedir. ölüme ilişkin yerlerin, doğuma ilişkin olanlar gibi birtakım problemler sunmakta olduğunu fark eden yazar bunu Kahire ve İstanbul örnekleri ile açıklamaktadır. Diğer taraftan Panzac'a göre Osmanlı imparatorluğu savaş, açlık ve veba gibi tüm demogralik afetleri yaşamıştır. Fakat hiç eşit olmayan biçimde. Savaşlardan sonra, Avrupa gibi Osmanlı imparatorluğu da, ölüm yüzdelerinin sürekli olarak yüksek çıkmasına yol açacak olan, çok çeşitli hastalıklardan, özellikle bulaşıcılı hastalıklardan kasıp kavrulmuştur: Akciğer hastalıkları, mide-bağırsak hastalıkları ve sıtma gibi. Yazara göre tüm epidernik hastalıklar içinde en sık görülen ve en öldürücü olan kuşkusuz vebadır. Avrupa XVIII. yüzyıldan itibaren "Doku" vebasından belirgin bir şekilde korunmuş iken, Osmanlı imparatorluğu 1830-40 yıllarına kadar bu hastalıktan muzdarib olacaktır (s. 23).
Panzac bir yandan Bulgaristan, Poleponez, Macaristan, Girit, Anadolu, Mısır gibi bölgeler üzerine, nüfusun gelişimine damgasını vuracak eğilim ve kesintilerin] belirleyen, oldukça uzun dönemler için yapılmış eserlerden örnekler verirken, öte yandan, XVIII. yüzyıla kadar Avrupa nüfusu ile aynı evreleri geçiren Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfusunun, XV. yüzyılın ikinci yarısın- da ve XVI. yüzyılda büyüme, XVII. yüzyılda durgunluk ve muhtemel bir gerileme şeklindeki, genel çizgilerini belirtmeye girişen, Sarkan, Erder, Issawı ve Karpat gibi yazarlardan söz etmektedir[3]. Yazara göre, gözden kaçırılmaması gereken, Avrupa'nın nüfusunun XVIII. yüzyıldan itibaren, kuşkusuz eşit olmayan bir biçimde ama mutlaka hatta bazı bölgelerde aşın bir şekilde, ilerleme gösterip arttığıdır. Bu demografik "atılım" Osmanlı İmparatorluğu'nda ise Balkanlar'da daha erken, Anadolu ve Arap dünyasında daha geç olmak üzere, ancak XIX. yüzyılda görülür.
Bibliyografya, araştırmalara kolaylık sağlayacak bir şekilde, altı coğrafik sektör halinde verilmektedir: Osmanlı imparatorluğu (s. 25-26); Balkanlar (Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan, Macaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya, Kafkaslar, Eski Yugoslavya, Doğu Akdeniz Adaları: s. 27- 53), İstanbul (s. 54), Anadolu (Orta ve Batı Anadolu, Doğu Anadolu: s. 55-57); Yakın Doğu (İrak, Suriye, Lübnan, Filistin, Arap Yarımadası ve Mısır: s. 58-63); Kuzey Afrika (Libya, Tunus,Cezayir: s. 56-67).
Bibliyografyayı indeksler izler: Tematik indeks (s. 69-76); Yazar ve Editör İndeksi (s. 77- 86) ve Dergi Adları İndeksi (s. 87-97). ilginç olan tematik indekstir. Burada eserlerin bu kez, beş ayrı temaya göre dağılımı yapılmıştır: 1) Tarihsel dönemler [Tüm Periyod; XIV-XV. yüzyıllar (1326-1512), XVI. yy. (1512-1603), XVII. yy. (1603-1699), XVIII. yy. (1699-1808), XIX.yy. (1808-1923) ve XX.yy.]. 2) Kaynaklar (Genel, Osmanlı kaynakları, Avrupa kaynakları, belgeler). 3) Yüzeysel (Spatiale) Dağılım (Genel, kırsal nüfus, iç göçIer, uluslararası göçler, göçebeler). 4) Demografik Görünüm ve Veriler: Genel gelişim; doğum-doğurganlik; evlilik durumu; ölüm ve krizler (savaş, salgın ve açlık); demografik yapı (yaşa ve cinsiyete göre); sosyo ekonomik yapı; aile ve aile yapısı (menages); sağlı k politikası. 5) Etnik ve Dinsel Kompozisyon: Genel, Müslümanlar (doktrin ve Dürziler); Müslümanlar (etnik olarak: Türkler, Kafkasyalılar ve Araplar);Osmanlı Hıristiyanlar' (Rumlar ve Ermeniler); Yahudiler ve nihayet yabancılar (Avrupalılar veAfrikalılar).
Nüfus gibi çok önemli bir konuda, son yarı m asrında (1941-1990) yapılan çalışmaların referanslarını toplayarak, bunları araştırmacılara en kolay yararlanabilecekleri şekilde sunan Panzac'ı kutluyorum. Böyle bir bibliyografyadan sonra yapılacak yegane iş, bizzat yazarın da ifade ettiği gibi, "XV. yüzyıldan XX. yüzyıl başına kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun Nüfusunun Tarihi"ni yazmaktır.
SERAP YILMAZ