Stratejik bir konumu olan Diyarbakır bölgesi tarih boyunca çeşitli kavimlerin istilasına uğramış ve hatta Artuklular ve Akkoyunlular gibi önemli devletlerin payitahtı olmuştur. Dolayısıyla bölgenin başşehri olan Diyarbakır eski adı ile Amid bir kültür merkezi idi. Şüphesiz bölgenin tarihi hakkında eski çağlardan beri eserler yazılmış ve çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu eserlerin hepsini gözden geçirmek ve ufak bir makaleye sığdırmak tabii ki mümkün değildir. Bu durumda bu makalede ancak orta çağa hitap eden bazı yazma ve basılı eserlerin incelenmesi ve derleme kitap ve makalelere yer verilmesi uygun görüldü. Tabii ki bu arada kitabe, meskukât ve mühürlerin de önemi belirtildi.
Makalenin hazırlanmasında çeşitli index ve kataloglara baş vuruldu. Bunların arasında şephesiz J. D. Pearson’in Index Islamıcus'u ve C. A. Storey’nin Persian Literature adlı eseri şüphesiz büyük bir önemi haizdirler. Britanya Müzesi ile Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphaneleri gibi önemli kütüphanelerin Arapça, Farsça ve Türkçe yazmalarının katalogları bilhassa önemli yazmaları tesbit etmede ve incelemede önemleri inkâr edilemez.
Ayrıca çeşitli kütüphanelerde araştırmalar yapılıp bazı yazmalar yerinde bazılarının da mikrofilmleri alınıp daha sonra incelenmişlerdir. Dolayısıyla makalede zikredilen yazmalar bizzat görülmüştür.
Makale kaynaklardan ve literatürden oluşmaktadır.
Arapça kaynakların en önemlisi şüphesiz Britanya Müzesi Kütüphanesinde iki nüshası (Or. 5803 ve Or. 6310) olan Ibn al-Azrak al-Fariki’nin Tarih-i Meyyâfarikin ve Amid adlı eseridir. B. A. L. Awad tarafından ilk kısmı ve A. Savran tarafından Artuklular kısmının edisiyon-kritiği yapılıp birer doktora tezi olarak sunulan bu eserin adından da anlaşılacağı gibi Diyarbakır bölgesinin tarihi açısından büyük bir önemi haizdir. Eser 1176 yılma kadar olan hadiseleri kapsamaktadır.
Cl. Cahen ve F. Sümer tarafından kaynak olarak kullanılan ve Diyarbakır bölgesinin en önemli yerleşim merkezlerinden Hısn-ı Keyfa tarihini konu edinen ve daha çok Eyyubiiere yer veren Hısn-ı Keyfa Kronoğinin orijinal nüshasının her ne kadar 1417 yılına kadar olan hadiseleri kapsaması gerekirse de Viyanna Milli Kütüphanesinde (Mxt 355) tek bir nüshası bulunmakta ve bu nüsha sadece 1376 yılına kadar olan hadiseleri kapsamaktadır.
Karakoyunlu ve Akkoyunlu tarihlerine yer veren 15. yüzyıl vakanuvistlerinden Abdallah b. Fethullah al-Bağdadi’nin Târîh-ı al-Gıyâşi adlı eseri genel bir dünya tarihi olmasına rağmen mezkur asır için orjinal bir kaynaktır.
İbn Şeddâd’ın meşhur eseri Al-’Alak al-Hatira fi zıkn Ümerâ’ al-Şâm ve al-Cezire iki büyük cilt halinde olup ilk cildi Şam ve Haleb tarihini, ikinci cildi ise Diyârbekr, Diyàr-ι Mudâr ve Diyâr-ı Rabi’a bölgelerini konu edinmektedir. Çeşitli eserlerden yararlanan Ibn Şeddâd daha ziyade Ibn al-Azrak’ın yukarıda adı geçen eserine bağlı kalmış ve bölgenin tarihine bir yüz yılı daha kapsıyan orijinal sahifeler eklemiştir. Bodleian Kütüphanesinde ki (Marsh 333) nolu yazmanın Ibn Şeddâd’ın eserinin ikinci cildi olduğu ileri sürülmektedir. 1280 yılında istinsah edilen bu mezkur nüsha daha ziyade Mervaniler ve Akkoyunlular üzerinde durmaktadır.
Bu yazmalardan başka al-Karamani’nin dünya tarihi, Ibn Arabşah’ın ‘Aca’ib al-Makdur fi Nevâib Timur adlı eseri, ve ‘Abd al-Selâm Efendi’nin Tarih al-Mardin’i bölgenin tarihi açısından kayda değer yazmalardandırlar.
Diyarbakır bölgesinin tarihini bilhassa işliyen Farsça eserler oldukça azdırlar. Mevcut Frasça eserler daha ziyade Selçuklular, Safeviler ve Timur tarihlerini konu edinmekte ve nadiren Akkoyunlu ve Karakoyunlulara yer vermektedirler. Timur ve Selçuklu tarihlerini konu edinen eserler daha ziyade Arapça ve Türkçeden tercüme edilmiş olanlardır. Mamafih Biritanya Müzesi Kütüphanesinde birer nüshaları bulunan Nizâm al-Din Şami’nin Zâfernâme’si (Add. 23980), Ebü Tâlib al-Huseyni tarafından Moğolcadan Farsçaya tercüme edilen Malfuzat-ı Emir Timur (Or. 158), İdris b. Husam al-Din al-Bidlisi’nin Heşt Behişt’i (Add. 7646 ve Add. 7647), Hacı Muhammed Kuli Kacar’ın Lubb al-Lubâb’ı (Or. 3400), Muhammed Muhsin’in Zubdet al-Tavârih’i (Or. 3498), ve anonim Târih-i Şâh Isma’il (Or. 3248) Timur, Akkoyunlu, Karakoyunlu, ve Safeviler tarihi hakkında bilgi vermeleri bakımından büyük bir önemi haizdirler.
Bölgenin tarihini işliyen Türkçe yazmalar da oldukça azdırlar. Mevcut olanlar, münşeat mecmualarının haricinde, genellikle Arapça ve Farsça’dan tercüme edilmiş olanlardır.
Emir Şeref b. Şems al-Din Bidlisi’nin 1596 yılında Farsça olarak kaleme aldığı Şerefnâme’nin biri Muhammed Beg b. Ahmed Beg Mirza ve diğeri Şem'i tarafından olmak üzere iki ayrı tercümesi vardır. Birer nüshaları Britanya Müzesi Kütüphanesinde bulunan (Or. 1127 ve Add, 18547) bu yazmaların her ikisinde de Diyarbakır bölgesi ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır.
Timurluları ve Selçukluları konu edinen bazı tercümelerde azda olsa bölge ile ilgili bazı bilgilere rastlamak mümkündür.
Şüphesiz Hoca Sa'd al-Dîn’in Farsçadan tercümesini yaptığı Târih-i Muslihiddin-i Lâri Büyük Selçuklular, Diyarbekir Atabeyleri, Eyyubiler ve Timurlular hakkında geniş bilgi vermekte ve bölgede cereyan eden olayları işlemektedir.
Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından Yavuz Sultan Selim’in emri ve bölgeye gönderdiği askerlerin yardımıyla Osmanlı devletine katılan Diyarbakır bölgesinin fetih hikayesini şüphesiz Selimnâmeleden takip edebiliriz. Bu Selimnâmelerden biri Mustafa b. Celâl’ın yazdığı Ma’asir-i Selim Han’ı olup bir nüshası Britanya Müzesi Kütüphanesinde (Add. 7848) bulunmaktadır.
Bölge ile ilgili bazı önemli mektupları münşeat mecmualarında bulmak mümkündür. Şüphesiz bu mecmuaların en önemlisi tarihçilerin aşina olduğu Feridun Beg’in Münşe'ât-ı Sâlâtin adlı mecmuasıdır. Britanya Müzesi Kütüphanesinde iki ayrı mecmua daha bulunmaktadır. Bunların her ikisi de Ebu al-Kasım İvağlı tarafından toplanmış mürâsclatı hâvidirler (Britanya Müzesi Kütüphanesi Or. 3482 ve Or. 348).
Diyarbakır bölgesi bilhassa bu gün kü Diyarbakır şehrinin surları kitabeler açısından son derece zengindir. Bu kitabelerin yazma eserlerde kaleme alınan bilgileri tamamlıyacağından eminim.
Bölgenin tarihini Ayrıca meşhur muasır tarihçilerin şimdiye kadar edisiyonu yapılmış ve yayınlanmış eserlerinden de takip etmek mümkündür. Bunların en meşhuru şimdiye kadar bir kaç baskısı yapılmış İbn al-Esir’in oniki ciltlik Al-Kâmil fi al-Târih adlı eseridir. 1222 yılına kadar vuku bulan olayları bir dünya tarihi olan eserine derc eden İbn al-Esir bilhassa Selçukluların menşei hakkında kayda değer bilgiler vermektedir. Bilhassa 11. ve 12. asırlarda Diyarbakır bölgesinde vuku bulan hadiseleri kapsaması açısından bizim için eserin önemli bir yeri vardır.
Bu konuda kayda değer diğer eserlerin çoğu bilhassa Selçuklulara geniş yer vermişler ve dolayısıyla yeri geldiğinden Diyarbakır bölgesinin tarihine az da olsa değinmişlerdir. Bu gibi eserlerin arasında Reşid al-Din’in Câmi' al-Tavârih’ini, Hamdullah al-Mustavfi al-Kazvini’nin Târih-i Güzi-de’sini, Ibn al-Cevzi’nin Kitâb al-Muntazam ve Mülekât al-Mültezem fi Ahbâri al-Muluk ve al-Umem adlı eserini, ve Sıbt-ı Ibn al-Cevzi’nin Mirât al-Zamân fi Târihi al- 'Ayân adlı eserini sayabiliriz.
Bunlardan başka Mirhond’un sekiz ciltlik Ravzal al- Safa fi Siret al- Enbiyâ ve al-Mülük ve al-Hulefâ adlı eseri Selçuklulardan maada Akkoyunlular ve Karakoyunlulara geniş bir yer vermesi bakımından büyük bir önemi haizdir.
Şüphesiz bu konuda en önemli eser adından da anlaşılacağı üzere Ebu Bekr Tihrân’nin Kitâb-ı Dıyârbekriyye’sidir. Bilhassa Akkoyunluların ve Karakoyunluların tarihini işliyen bu eser mezkur devir için bölgenin tarihi hakkında başka eserlerde rastlanmıyan çok önemli bilgileri havidir.
Bölge, bilhassa Diyarbakır şehri ve şehri kuşatan surlar kitabeler yönünden son derece zengindir. Maalesef bu kitabelerin çoğu gün geçtikçe aşınıp yok olmaya yüz tutmuşlardır. Kitabeler şimdiye kadar çeşitli ilim adamları tarafından incelenip okunmuşlardır. Max van Berchem ve J. Strzgowski kitabelerin bir kısmını okuyup Amida adlı eserlerinde yayınlamışlardır. Gabriel’in iki ciltlik Voyages Archéologiques adlı eserinde de kitabelerin bir kısmını bulmak mümkündür. Bu arada mahalli tarihçilerden Basri Konyar, Kazım Baykal, Süleyman Savcı ve Şevket Beysanoğlu kitabelerin önemlerini belirtmiş ve yazmış oldukları çeşitli makale ve kitaplarda yayınlamışlardır. Bunlardan bilhassa Şevket Beysanoğlu’nun Anıtları ve Kitabeleri ile Diyarbakır Tarihi adlı eseri kayda değer. Henüz 1. cildi yayınlanmış olan bu eserde çeşitli kaynaklardan faydalanılarak ve hatta yerine gidilerek fotoğraflar çekilmek suretiyle kitabelerin çoğu bir araya getirilip okunmuş ve Arapça olanlar Türkçeye tercüme edilmişlerdir. Eserin bu 1. cildinde Diyarbakır’ın tarihi başlangıçtan Akkoyunlulara kadar geniş bir şekilde işlenmiştir. Şevket Bey’in eserin ünsüzünde belirttiği gibi Akkoyunlulardan günümüze kadar olan şehir havalisinin tarihi ise 2. cildin konusunu teşkil edecektir.
Anlaşıldığı kadarıyla bölgede hüküm süren tüm devletler bölgenin çeşitli şehirlerinde madeni paralar bastırmışlardır. Paraların basıldığı belli başlı yerler Amid, Meyyafakirikin, Hısn-ı Keyfa, Mardin ve Maden şehirleri idi. Bu madeni paralan bilhassa Britanya Müzesi kataloglarında bulmak mümkündür.
Bölgenin tarihini konu edinen tetkik eser ve makaleler sayıca pek de fazla değiller. Batı dillerinde yazılmış ancak bir kaç esere rastlanmaktadır. Türkçe yazılmış eserler ise bilhassa yukarıda adları geçen Süleyman Savcı gibi mahalli tarihçilerin kalemlerinden çıkmışlardır. Ayrıca Diyarbakır bölgesinin Büyük Selçukluların yönetimine girmesi Prof. Ali Sevim tarafından Diyarbakır Bölgesinin Büyük Selçuklu İmparatorluğuna katılması (Ankara 1975) adlı esrinde kaleme alınmış ve Selçukluların bölgede ki faaliyetleri anlatılmıştır. Prof. Nejat Göyünç’ün XVI. yüzyılda Mardin Sancağı adlı eserinde bölgenin Osmanlılar tarafından fethi çok güzel bir şekilde özetlenmiştir.
Bölgenin çeşitli tarihi yönlerini konu edinen makaleleri burada sıralamak mümkün değildir. Ancak bölgede hüküm süren Selçuklu, Artuklu, Eyyubi, ve Akkoyunlu devletlerinin çeşitli yönleri bu makalelerin konularını teşkil ettiklerini burada belirtmek gerekir.
Son derece stratejik bir önemi haiz Diyarbakır bölgesinin tarihi hakkında şimdiye kadar yeterince bir inceleme maalesef yapılmamıştır. Bölgede ki kitabeler yazmalar kadar birer tarih kaynağıdırlar. Bunların her birinin ilmi olarak incelenmesi bölgenin tarihine büyük bir katkıdır sanırım.