ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Nuh Arslantaş

Anahtar Kelimeler: Abbasiler, Yahudiler, Yahudi Tarihi, Yahudi Eğitim Kurumları, Bet ha-sefer, Yahudi İlkokulu, Beytülmidras, Yahudi Ortaokulu, Eğitim Tarihi

İslamî döneme gelinceye kadar yüzyıllar boyunca sürgün hayatı yaşayan Yahudiler, farklı din ve kültürlerin hâkimiyetinde varlıklarını koruyabilmenin sırrını, cemaatlerini eğitmekte bulmuşlardı. Diyaspora yıllarında gördükleri baskılardan ders alan din adamları, sürgün devam ettiği müddetçe eğitim ve öğretimin eylemden daha önemli olduğunu anlamış; boş yere isyanlar yerine eğitime ağırlık vermenin daha doğru olacağına karar vermişlerdi. Mesihî toplumun bu şekilde inşa edileceğine inanan rabbiler (din adamları), yediden yetmişe cemaatin her kesimini eğitmeye çalışmışlardır.[1] Bu anlayıştan dolayı VIII. asrın Talmud otoritesi Pirkoy ben Baboy meşhur mektubunda, Yahudiliğin doğuş yeri olması nedeniyle Filistin'in (Erets Yisrel) Irak'tan (Bâbil) üstün olduğunu savunan meslektaşlarına, üstünlüğün coğrafyadan değil eğitimden kaynaklandığını belirtmiş; Irak Yahudilerinin Tsiyon'u (Siyon) da "eğitim-öğretim kurumları" olarak anladıklarını şu sözlerle ifade etmiştir: “…Mesih günlerine gelince…(Iraklılar/Bâbilliler) mesih öncesi felaketleri kabul etmezler. Kutsal kitapta yazıldığı üzere, 'Ey Tsiyon! (Siyon) Bâbil kızlarıyla otur. Kendini kötü Edom’dan (Hıristiyanlar) uzak tut'… Tsiyon, Tora (Tevrat) ve dinî vecîbelerin (mistvot) öğretildiği Bâbil (Irak) yeşivalarından başka bir yer değildir.”[2]

İslam öncesi dönemde nüfusu 120'yi geçen her Yahudi cemaatinde görevleri sadece ilimle meşguliyet olan en az 10 kişi (asara batlanim) bulundurmak, Talmudik bir emir olarak uygulanmıştır.[3] "Batlanim" olarak isimlendirilen bu kimseler, İslamî dönemde “Tevrat ehli” anlamına gelen “Beney Tora” olarak adlandırılıyorlardı.[4] XII. asırda İslam dünyasını gezen Yahudi Seyyah Tudelalı Benjamin, Bağdat şehrini ziyareti sırasında (1170'ler) bu kimselerden de bahsetmiştir.[5] Batlanim'in bütün ihtiyaçları cemaatler tarafından karşılanırdı.[6]

1. Yahudilerde Dinî Eğitimin Önemi

Gerek İslam öncesi gerekse İslam hakimiyetine girildikten sonra Abbasîler döneminde Yahudi eğitiminin temelini, Tevrat ve Talmud merkezli dinî eğitim oluşturmuş; astronomi, astroloji, tıp ve felsefe gibi bilimlere ise çok fazla ilgi gösterilmemiştir. Bu tutum, istisnalar hariç, modern dönemlere kadar da bu şekilde devam etmiştir. Abbasîler döneminde İslam dünyasındaki fikrî tartışmalara, cemaat kurumlarının yönetimini elinde tutan dinî liderler (geonim) kapılarını hep kapalı tutmuşlardır. Yahudi din adamları, din dışı konularda (hohmot nohriyot) değil kitapların hazırlanması, yazılan kitapların okunmasına dahi karşı idiler. Öğretilerini Hz. Musa’ya dayandıran yeşivalardaki din adamlarının temsil ettiği geleneksel Yahudilik, İslam dünyasındaki ilmî gelişmelere genelde kulak tıkamışlardır. Bunlar, atalarından miras devraldığı Talmud’u tekrar tekrar okuma ve şerhini yapmayı "ilmin en büyüğü" kabul ediyorlardı. Abbasîler döneminin başlarında yaşamış Yahuday Gaon’un (görev yılları: 757-761) bunu öğrencilerine her vesileyle hatırlattığı rivayet edilir.[7] Sadece halaha üzerine yoğunlaşan yeşivaların din dışı ilimlere bu bakışı, dönemin Müslüman ilim adamlarının da dikkatini çekmiştir. Câhiz (ö. 255/869), kelâm ilmi örneğinden hareketle, kendi zamanında, Hıristiyanların tersine Yahudilerin din dışı kabul ettikleri ilimlerle uğraşmayı bid’at kabul ettiklerini; bunların yegâne uğraşlarının Tevrat ve Peygamberlerin kitapları [Neviim] olduğuna dikkat çekmiştir.[8]

Din dışı ilimlere karşı bu kapalılık birkaç asır sonra da pek farklı değildi. Samuel ben Hofni'nin Sura Yeşivası'nda gaonluk yaptığı dönemde (997-1013) Yahudi din adamları, kafaların karışacağı endişesiyle Müslüman ilim adamlarının kitaplarının okunmasına şiddetle karşı idiler.[9] İslam dünyasındaki bilimsel faaliyetlere iştirak edenler ise, cemaatlerinden bağımsız, yaşadıkları toplumla bütünleşen ilim adamları idi. Abbasîler döneminde (IX. asır) İslam toplumundaki sosyo-ekonomik gelişime paralel olarak sınıfsal dönüşüm yaşayan Yahudiler, Müslümanların ulûm-ı dahîle adı verdikleri tıp, eczacılık, astronomi, astroloji ve felsefe gibi beşerî bilimlerde rol almışlardır. Ancak belirtilmelidir ki, bu kimseler, dinen Yahudi olsalar da şeklen, ruhen ve kültürel açıdan kesinlikle Yahudi değillerdi. Zaten bunların felsefe ve kelâm gibi bir yönüyle dinle ilgili çalışmaları dahi din adamları tarafından asla tasvip edilmemiş; kafaların karışacağı endişesiyle okunmaları bile yasaklanmıştı. Buna kapalılık Sa’diya Gaon (892-942) ve Davud el-Mukammis (900'ler) gibi birkaç Yahudi din adamı istisna edilirse, Abbasî ve sonraki dönemler ile Osmanlı dönemi de dahil modern zamanlara kadar bu özelliğini hep korumuştur. [10] Modern dönemde dahi aşırı tutucu grupların tavırları hâlâ bu yöndedir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Abbasîler döneminde Yahudi eğitimi denince, dinî eğitim ve bu eğitimin verildiği kurumlar anlaşılmalıdır. Dinî eğitimin bu öneminden dolayı Yahudilerde yapılan sabah ibadetlerinde Tanrı emirlerine sarılmak için düzenli Tevrat öğrenmek ve öğrendiklerini güncel hayata yansıtmak gerektiği hep dile getirilmiş; Tora'dan sapmamak için sözlerini güzel göstermesi amacıyla Tanrı’ya niyazlarda bulunulmuştur.[11]

Yahudi anne ve babalara cehennem azabından kurtulma yolunu, çocuklarının, ölümlerinden sonra kendilerine yapacağı dua olarak gösteren din adamları, çocukların dinî eğitim almasını hep teşvik etmişlerdir.[12] Pumbedita Yeşivası başkanı Hayy Gaon'un (ö. 1038) babaları, çocuklarını eğitecek öğretmenler tutmaları konusunda sıkça uyardığı rivayet edilir.[13] Yahudilikte erkek çocukları eğitmek, babaların en önemli görevlerinden biri kabul edilmiştir. Yeni evlenen biri “…Tanrı sana Tevrat talim edecek, Tevrat’ın emirlerini harfiyen yerine getirecek erkek çocuklar nasip etsin” şeklinde tebrik edilirken;[14] bir torundan Tevrat pasajları (pisukim) dinlemek, Sina Dağı'nda (mi-Har Sinay) Tanrı’yı dinlemekle eşdeğer görülürdü.[15]

Sura Gaonu Amram ben Şeşna (görev yılları: 858-871) konuşmalarında her Yahudinin senesini üçe ayırmasını, ilk üçte birinde Tora, sonraki üçte birinde Mişna, son üçte birinde ise Talmud öğrenmesini tavsiye etmiştir.[16] İslamî dönemin büyük Yahudi âlimlerinden Maimonides (Musa b. Meymûn) (1135-1204), Tevrat (Tora) öğretiminin ne zamana kadar süreceği şeklindeki bir soruya “mezara kadar!” cevabını verdikten sonra, dinî eğitimin gerekliliğine şu sözlerle dikkat çekmiştir: “Zengin-fakir, hastasağlam, genç-ihtiyar, yardım toplayan ya da ailesinin maişetini sağlamaya çalışan… kısacası her Yahudi, kendini ilmî çalışmalara vermek zorundadır. İsrail oğullarının büyük alimleri bir yandan geçimleri sağlarken diğer yandan da ilim tahsil ederlerdi. Onlar arasında oduncu, saka hatta âmâ olanlar vardı; ancak onlar gece ya da gündüz, Tora tahsilini hiçbir zaman ihmal etmediler.”[17]

Yahudi din adamları arasında kaliteli öğrenciler yetiştirmek, büyük onur kabul edilirdi. Sa’diya Gaon Mısır’daki meslektaşlarına yazdığı mektupta “öğrencisiz bir hahamın onurunun olmadığını” ifade etmiştir.[18]

Cemaati manevî açıdan dinamik tutmaya çalışan din adamları, ilim adamlarına ve öğrencilere gerekli değerin verilmesini de sıkça salık vermişlerdir. Talmud’ta dünyanın, okul çocuklarının hürmetine döndüğü belirtilir.[19] “Dünyayı ayakta tutmak için, öğrencileri ayakta tutmak gerekir” düşüncesinden hareketle, öğrencilerin rahat bir eğitim süreci geçirmesi amacıyla eğitim amaçlı vakıflar kurulmuştur. XI. asra ait bir Geniza dokümanında Dimaşk’ta, bir bağın, görevleri sadece ilim yapmak olan kimselere vakfedildiği belirtilir.[20] Sura Gaonu Nahşon (görev yılları: 874-882) devlet tarafından, adam başı çok ağır cizye takdir edilse dahi, ilim adamlarının (ha-rabanim) cizyelerinin cemaat tarafından karşılanması gerektiğini belirtir.[21] Aslında bu, Talmud döneminden beri teamül haline gelmiş bir uygulama idi. Mişna’da ilim adamlarının bu konumuna dikkat bağlamında şöyle bir ifade yer almaktadır: “Öğrenmek insanı özgür kılar! Tevrat’ın boyunduruğuna girenler, idarecilerin boyunduruğundan kurtulurlar.”[22] Maimonides bu teamüle “Din ve ilim adamlarına kuyu kazmak ve bina yapmak gibi, cemaate ait müşterek işlerde görev verilmez. Bu, onları cahil insanlar nezdinde küçük düşürür. Onlardan vergi de alınmaz. Benzer şekilde onlar cizye vergisine de iştirak etmezler”, sözüyle açıklık getirmiştir.[23]

Din ve ilim adamları ölümlerinden sonra da unutulmazdı. Ölüm yıl dönümlerinde yakınlarının mezarına gitme imkânı olmayanlar, o şehir ya da kasabada yatan din adamlarının mezarını ziyaret ederlerdi.[24] Bunların geride bıraktığı dul ve yetimlere sahip çıkılır, kendilerine cemaat sandığından yardım bağlanırdı. 1181-1183 tarihleri arasında Fustat’ta ölen Ebü’n-Necm künyeli Samuel isimli bir ilim adamının yetimlerine cemaat gelirlerinden aylık 40 dirhem pay ayrıldığı cemaat kayıtlarına geçmiştir.[25]

Yahudi cemaatlerinde her gün sabah ibadetlerinin kadiş de-rabanan bölümünde dünyanın değişik yerlerinde Tevrat talimi yapan din adamlarına şöyle dua edilir: “Gökyüzünün ve yeryüzünün Efendisi! ...Din adamlarımıza (Rabanan), öğrencilerine, öğrencilerinin öğrencilerine; kendisini bu ülkede veya başka bir ülkede Mukaddes Tevrat öğrenimine adayan herkese iyilik, sevgi ve şefkat bahşeyle!”[26] Günümüzde Aşkenaz Yahudilerinin Sebt (Şabat) günlerinde yaptığı Aramîce Yekum Purkan duasında, Filistin ve Irak’taki yeşivalara, gaonlara ve bu kurumlarda hizmet etmiş kimselere hâlâ dualar edilmektedir.[27]

2. Dinî Eğitim Kurumları

Yahudilerde ilim ve din adamının önemine her vesileyle vurgu yapılırken, her cemaatte dinî tahsilin yapılacağı eğitim-öğretim kurumlarının varlığı da zorunlu hale getirilmiştir. Talmud’ta mutlu bir hayatın asgari gerekleri sayılırken, her cemaatte sinagog (bet ha-keneset), tam yetkili bet din, cemaat içi yardımlaşma kurumu (kupa şel tsadeka), mikve (bet ha-mirhats), hamam-tuvalet, tabip (bet rofe), zanaatkâr (oman), kutsal metin müstensihi (sofer) ve cemaat kasabı (tabah/şohet) yanında çocukların eğitim-öğretimi için ilk (bet ha-sefer) ve orta öğretim (bet ha-midraş) kurumları ile bu kurumlarda ders veren öğretmenlerin (melamedim) olması gerektiği belirtilmiştir.[28] Bu kurumların tam teşekküllü bulunacağı yerler, şehirler olarak düşünüldüğü için şehre göç teşvik edilmiştir. Şehirli bir kimse (talmid haham) ile cahil köylü (‘am ha-arets) arasında çok büyük farklılık olduğunu belirten din adamları, cahil bir kimsenin günahtan korkmayacağını söyleyerek cemaat üyelerini, eğitim imkanları iyi olan şehirlerde yaşamaya teşvik etmişlerdir.[29]

XII. asrın ortalarında Irak’tan Mısır’a gönderilen bir mektupta o dönem Yahudi cemaatleri, eğitim-öğretim durumu açısından şu şekilde gruplandırılmıştır: “…Cahil insanları bir kenara bırakırsak… Yahudiliği bilme ve öğrenme açısından Yahudiler üç kısma ayrılır: Halk, rabbiler ve yeşiva görevlileri. Halk, Tora (Tevrat’ın ilk beş kitabı) ile bayram ve Sebt (Şabat/Cumartesi) günlerinde okuyacağı duaları öğrenmek zorundadır. Bunlara Sa’diya’nın Dua kitabı (Sidur şel Sa’diya Gaon) öğretilir. Rabbiler ise, Tevrat’ı, Tanah'ın diğer kitaplarını, Sözlü Kanun (Talmud) ile Yahudiliğin belli başlı kurallarını (takanot) bilmekle mükelleftir. Yeşiva görevlileri ise bu sayılanlar yanında Mişna, Talmud ve Tanah'ın diğer şerhlerinde derinleşen kimselerdir.”[30]

Dinî eğitimin önemi ile ilgili bu ön bilgilerden sonra, Abbasîler döneminde Yahudilerin, cemaatleri eğitmek amacıyla kurdukları temel dinî eğitim kurumları ve bunların işleyiş tarzlarına geçebiliriz.

2.1. İlk Öğretim: Bet ha-sefer (Küttâb)

Yahudilerde başlangıçta çocukların ilk dinî eğitimi babaları tarafından verilir;[31] yetişkinlik sürecinde ise cemaat kâtipleri (soferim) ile hazanlar (hazanim) tarafından eğitilirlerdi.[32]

Bet ha-sefer adı verilen ilkokullar, ilk olarak milattan önce birinci asrın başlarında R. Şimon ben Şetah (MÖ. 120-40) tarafından Kudüs’te inşâ edilmişti. Bu dönemde Yahudi eğitimi, Helenistik eğitimin bariz etkilerini taşımakla birlikte, toplumun kentsel ve elit kesimini hedefleyen bu (Helenistik) eğitimin tersine, Yahudi çocukların eğitimi cemaatlere bir sorumluluk olarak yüklenmişti.[33]

Başlangıçta ilkokullar sadece Kudüs’te bulunuyordu. Diğer bölgelerden buraya ancak 16-17 yaşını doldurmuş gençler gelebiliyordu. Daha alt yaşlardaki öğrencilerin gelememesi nedeniyle, milâdın ilk asrında Rav Yoşua ben Gamla’nın (ö. 69-70) gayretleriyle Yahudilerin yaşadığı yerleşim birimlerinde ilkokullar kurulmaya başlamıştır. Rav Yoşua 6-7 yaşına giren her çocuğun ilkokula gönderilmesini şart koşmuş; cemaat yöneticilerini de bu işi sıkı tutmaları konusunda uyarmıştı. [34] Mabed’in ikinci ve ebedi olarak yıkıldığı bu dönemde eğitim-öğretim her şeyden üstün tutulmuş;[35] yerleşim birimlerinin kutsallığının, o yerleşim birimindeki okulların sayısına paralel olarak artacağına inanılmıştır.[36] Din adamlarının teşvikleri cemaatler üzerinde çok etkili olmuştur. Döneminin büyük alimlerinden Yehoşua ben Hananya’nın (ö. 131), daha beşikte iken Tevrat bilgisiyle dolması için annesi tarafından ilkokula getirilip bırakıldığı rivayet edilir.[37] Yahudi anneler çocuklarını ilkokulda okutmakla büyük sevaba nail olacaklarını düşünürlerdi.[38] Yahudiler arasında bu düşünce Abbasîler dönemine kadar devam etmiştir.

Abbasîler dönemi Yahudi din adamlarının responsalarına (şeelot u-tşıvot) yansıyan önemli konulardan biri de, öğretmenlerin bebeklik çağındaki çocukları (tinok veya yanuk) ilkokula başlatan velilerle ilgili şikâyetlerdir.[39] Kudüs Yahudileri Yahudiliğin gereklerine (mitsvot) aşina olmaları için çocuklarını çok küçük yaştan itibaren ilkokula göndermeye başlarlardı.[40] Küçük de olsa, dinden soğumaması ve ortama alışması için, ilkokula gelen çocukların okuldan geri çevrilmesi, Pumbedita gaonu Paltoy bar Abay (görev yılları: 842-857) tarafından hoş karşılanmamıştır.[41]

İslam eğitim kurumları içerisinde karşılığı küttâb (mekteb) olan bet hasefere(*) başlama yaşı 6 veya 7 idi. Çocuklar ilkokullarda 13 yaşına kadar öğrenim görürlerdi.[42] Maimonides’in oğlu Avraham (1186–1237) zamanında(**) dul bir kadının kendisine yazdığı mektuptan, Mısır’da ilkokula başlama yaşının 7 olduğu anlaşılmaktadır. Mektupta kadın, ayrıldığı eşinden vaat edilen mehrini (mehr-i müeccel) alamadığı için 7 yaşına gelen oğlunu Tora öğrenmeye gönderememekten şikâyet eder.[43]

Yahudilikte köle çocuklarının eğitilmesi efendilerine bir görev olarak yüklendiği için,[44] ilkokullarda köle çocukları da eğitilmiştir. Müellifi meçhul responsalardan birinde bir Yahudinin (Reuben) köle ve cariyesinin oğlunu alarak ilkokula götürdüğü ve burada Tora ve Neviim tahsili yapmasına imkân verdiği belirtilir.[45] Şerira Gaon’un (906-1006) da bu doğrultuda bazı uygulamaları kayıtlara geçmiştir.[46]

Cemaat içerisindeki yetim ve fakir öğrencilerin ilköğrenimine özel önem verilir; bunların eğitim masrafları cemaatleri tarafından karşılanırdı.[47] Geniza dokümanlarında Kudüs, Dimaşk ve Bağdat gibi büyük şehirlerde “yetimler için tutulan hocalar”dan bahsedilir. [48] 1100’lerin başında Hıristiyanlıktan Yahudiliğe geçen Norman Yuhanna, Bağdat’a yerleştiğinde İbranîce ve Tora derslerini sadece yetimlere hizmet veren ilkokullardan birinde almıştı.[49]

İlkokullarda Tora merkezli bir eğitim verilirdi. Filistin şehirlerindeki okullarda eskiden beri Tora öğretimine, Tevrat'ın ilk kitabı Bereşit'ten (Tekvin) başlanırdı. Bu durum Abbasîler döneminde de bu şekilde devam etmiştir. Irak bölgesinde ise Tora öğrenimine Sefer Vayikra'dan (Levililer) başlanır; Neviim’den Şmuel (Samuel) kitabına kadar öğretildikten sonra, Ketuvim’den de seçilen bazı parçalar okutulurdu.[50] Yukarıda bahsi geçen Norman Yuhanna, Yahudi çocuklarla beraber eğitim aldığı ilkokulda İbranîce, Tevrat (Torat Moşe) ve Neviim öğrendiğini nakleder.[51]

Günümüzde olduğu gibi, o dönemde de her erkek çocuk, günlük ibadetlerde duaları okuyabilecek kadar İbranîceyi öğrenmek zorundaydı.[52]

Çocuklar temel ibadet kuralları, Tevrat’tan bazı önemli bilgiler ile İbranîce okumayı öğrendikten sonra ilkokuldan mezun olurlardı.[53] İlkokullarda çocuklara Yahudiliğin önemi, bir Yahudide bulunması gereken vasıflar ve buna uygun alışkanlıklar da kazandırılmaya çalışılırdı.[54]

İbranîce kaleme alınan Geniza dokümanlarına, ilkokullarda takip edilen müfredat programı hakkında bazı bilgiler yansımıştır. Dokümanlardan birinde bir baba, oğlunun öğretmenine yazdığı mektupta çocuğuna haftalık dualarda (haftarat el-faraşa) Neviim’den okunan belli bölümleri öğretmesi yanında, sinagogdaki bayram ibadeti esnasında kendisiyle birlikte okuması için Purim'de okunan Ester Tomarı (Megilat Ester) ile Fısıh (Pesah) bayramında okunan Neşideler Neşidesi’ni (Şir ha-Şirim) özellikle öğretmesini rica etmiş; mümkünse diğer bayram dualarını da ezberletmesini istemiştir. Dokümanda, baba, oğlunun sinagogda kürsüye (teva) çıktığında kendisi gibi okumadıkça, onun bu duaları öğrendiğini kabul etmeyeceğini de özellikle belirtmiştir.[55]

Hayy Gaon, yeşivasına bağlı cemaatlere, öğrencilere temel dinî bilgiler yanında basit hesap bilgileri (heşbon) ile Arapça yazımının öğretilmesi talimatı da vermişti.[56] Geniza’da yer alan bir dokümanda Fustat’ta (Mısır) Meliha isimli Yahudi bir annenin, 2 dinar ücretle oğlu Hibe’ye Arapça yazma ve temel aritmetik (hattü’l-‘Arabî ve’l-hisâb) öğretmesi için Şeyh Ebü’l-Fadl ile mukavele yaptığı belirtilir. Anlaşmaya göre öğretmen öğrencisine hatasız bir şekilde heceleme ve yazma yanında, aritmetikten de abak (abaküs/buksat), zekât (decimal) ve (ileri) hesaplamayı (‘amel) öğretecekti.[57]

Küçük cemaatlerde ve köylerde dersler öğretmenlere ya da cemaatin ortak kullanımına ait heder adı verilen odalarda yapılırdı. Öğrenci sayısı fazla olduğu zaman seviyelerine göre iki grup oluşturulur; bir grup yüksek sesle dersini hazırlarken, diğer grup da öğretmene dersini verirdi. Fiziksel ortamın hiç de uygun olmadığı bu odalarda sıkı bir disiplin uygulanırdı.[58] Sinagoglarda ise ders, binanın durumuna göre ya ibadet edilen kısmında ya da sinagoga ilave edilen bir odada verilirdi.[59] Sinagoglar için yapılan bağışların başında “mum” ve “yağ”ın gelmesi, isteyen herkesin gece dahi olsa bir şeyler öğrenmek amacıyla sinagoga gelmesi ile izah edilmektedir.[60] Büyük şehirlerde ise ilkokullar donanımlı eğitim kurumları olarak inşa edilmişti. Çoğu şehirde derslikleri ve ayrı öğretmen odaları olan ilkokullar mevcuttu.[61]

Küçük cemaatlerin bulunduğu köy ve kasabalarda tek bir ilkokul mevcut iken, Bağdat gibi büyük şehirlerde pek çok ilkokul bulunmaktaydı. Köylerde eğitim haliyle şehirlerdeki kadar kaliteli değildi. Hem Hayy Gaon hem de dönemin re’sü’l-câlutu köylerde Tevrat eğitiminin yeterli derecede verilmediğinden yakınmışlardır. Köylerdeki eğitim, Tevrat merkezli olarak yürütülmüş, Tevrat ile ilgili temel bilgilerin verilmesi yeterli görülmüştür.[62]

Abbasîler döneminde herkesin gidip öğrenim gördüğü ilkokullar yanında, özel okullar da (bet ha-sefer ha-perati) mevcuttu. Zengin aileler çocuklarının eğitimini genelde özel hocalar tutmak suretiyle sağlamaya çalışırlardı. Hayy Gaon'un, eğitim ve öğretimin iyice gerilediği dönemde varlıklı aileleri buna teşvikine dair bazı bilgiler responsalara yansımıştır.[63] Bunun yanında dinî konularda bilgili aileler ile yakın çevrelerinde bu işe ehil kimselere sahip olanlar ise çocuklarını okula göndermek yerine kendileri eğitmişlerdir. Re’sü’l-câlutun birine gelen bir mektupta, kendisine Tevrat’ı babasının değil, sevdiği birinin öğrettiği ifade edilmiştir.[64]

Okullarda, özellikle de "heder" adı verilen köy ilkokullarında, sıkı bir disiplin uygulanır; bu disiplin de genelde falakayla (be-‘ezrat ha-ratsu’a) sağlanırdı.[65] Sura gaonu Natronay ben Hilay (görev yılları: 853-858), cemaatlerden birine yazdığı responsada, yaramaz çocukların cezalandırılmasında dayağın, eğitimin vazgeçilmez bir parçası olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir: “Çocuklar ancak sopa ile eğitilebilir… küçük ya da büyük, yaramaz (ravreve) ya da arsız (i-beyşa) çocukları edeplendirmenin çaresi sopadır.”[66] Ancak gaon okul yöneticisini dayak konusunda dikkatli olunması ve yerli-yersiz şiddete başvurulmaması konusunda da uyarır: “…Eğer çocuklar bedenen dayağı kaldırabilecek kapasitede ve dayaktan ders alıyorlarsa sorun yok; ancak sopaya dayanamayacak kadar küçük olanlar ile sözle edeplenecek hassas çocuklara ise dayak atılmamalıdır. Öğretmenleri bu konuda lütfen uyarın. Dayak konusunda uyarıldığı halde hâlâ huyundan vazgeçmeyen öğretmenler varsa, lütfen onları görevden uzaklaştırın.”[67] Geniza dokümanlarında bulunan bir belgede ise öğretmen bir veliye dayağa bağışıklık kazanan yaramaz öğrencisinden şu sözlerle yakınır: “…Bu çocuktan (Ebû Mansûr) bıktım usandım. Bir türlü terbiye edemedim. Belki bu konuda bana, siz yardım edersiniz. Dövüyorum, dövüyorum ve tekrar dövüyorum… Üstelik hasta. Hasta olmasa, öldürünceye kadar dövebilirim… Sınıfa girer girmez kız kardeşine sataşıyor; özellikle de benim olmadığım zamanlarda. Belki siz dayakla akıllandırabilirsiniz. Lütfen ona akıllı, sessiz ve terbiyeli olmasını söyleyin…”[68] Bir başka dokümanda ise okulda haylazlık yapan Musa (Moşe) isimli bir çocuk, kohen (kâhân) olan velisine şikâyet edilmiştir. Verilen bilgiye göre, birkaç gündür okuldan kaçan öğrenci, o gün derse gelmiş, öğretmen diğer öğrencileri okuturken, çalışması için ona o günkü dersini (ferâşâ: peraşa) vererek birkaç kez tekrar etmesini söylemiş; ancak o, dersini yapmadığı gibi, sınıfı terk ederek öğretmenin bütün ikazlarına rağmen geri de dönmemiştir. Dokümandan anlaşıldığına göre, öğretmen veliye, öğrencinin dersi 4- 5 kez tekrar etmedikçe öğrenemeyeceğini belirterek ondan öğrenciyi evde çalıştırmasını da rica etmektedir.[69]

İlkokullarda çocuklara kâtip (sofer) ve hazan (melamedey tinokot) gibi cemaat görevlileri ders verirdi. Yahudilerde sürgünden sonra İsrailoğulları'nı eğitim vazifesinin "peygamberlerin varisi olan kâtipler"e (soferim) geçtiği kabul edilir.[70] Bir responsada, hazanın sinagog görevi yanında bir diğer görevinin de öğretmenlik olduğu şu sözlerle dile getirilmiştir: “Hazan, bütün gün ve akşamın da bir kısmında çocukları eğitmelidir. Kutsal kitapta, ‘Bu şeriat kitabı…gece gündüz onu düşüneceksin' buyurulur.[71] Sebt ve bayram günleri ile Av ayının 9'u hariç, hazan çocukların eğitimi ile her daim meşgul olmalıdır.”[72]

Ücretleri cemaat tarafından karşılanan ilkokul öğretmenlerinin maaşları konusunda kaynaklarda yer alan bilgiler oldukça sınırlıdır. Çok fazla ücret almadıkları anlaşılan öğretmenlerin, ücret yetersizliği ile ilgili bazı şikâyetler Geniza dokümanlarına yansımıştır. Bu dokümanlardan birinde Mısır’ın Kalyûb şehrinde eğitmenlik yapan bir Yahudi, kendisine haftalık ödenen 5 dirhemlik ücretin yetersizliğinden şikâyet etmektedir.[73] Bazı dokümanlardan öğrenildiği kadarıyla XI, XII ve XIII. asırlarda Mısır’da öğretmenlere öğrenci başına haftada yarım dirhem ödenmekteydi.[74] Geç tarihlere ait bir dokümanda (Mart 1160) babasından sonra sinagogda hazanlık yapacak Mansûr isimli bir çocuğun öğrenimi için bet dinin ayda 2 dirhem para ayırdığı kaydedilmiştir.[75] Bir başka dokümanda ise 3 çocuğun (Hilâl’in oğlu ile Halef ve Miska’nın kızları) eğitilmesi amacıyla 2 aylık (Av ve Elul) bir program için öğretmene toplam 12 dirhem ödendiği belirtilir.[76] O dönemde 20 öğrencisi olan bir öğretmenin aylık 1 dinardan biraz fazla ücret aldığı belirtilir.[77] Bu ücretlerin istisnaları da yok değildir. Mesela, XI. asrın sonlarında yaşamış zengin iş kadını el-Vuhşa (Kerîme bint Amram) (ö. 1100), oğlunun eğitimini üstlenecek öğretmen için, bir halı, bir battaniye ve haftalık da 5 dirhem verilmesini vasiyet etmişti.[78] Tüccarlık yapan bir başka zenginin ise çocuğuna eğitim veren öğretmenine haftada 10 dirhem ödemekte iken, “işi bırakma” tehdidi üzerine öğretmenin maaşını haftada 15 dirheme (ayda ise 1.5 dinar) çıkarmak zorunda kaldığı belirtilir ki, bu da bir küttâbta (bet ha-sefer) 30 öğrenciye vereceği dersin aylık ücretine tekabül etmekte idi.[79]

Haftalık maaşlar genelde ertesi gün (Cuma) öğleden sonra başlayacak Sebte hazırlık yapılabilmesi için Perşembe günleri ödenirdi. Bu sebeple haftalık maaşlar “el-hamîs”, yani “perşembelik” ya da “okul perşembeliği” olarak isimlendirilmişti.[80]

İlkokullarda Sebt (Şabat) hariç, haftanın her günü eğitim-öğretim yapılmaktaydı. Genizaya giren dokümanlardan birinde İskenderiyeli bir Yahudi, arkadaşına şunları yazmıştır: “Çocukların çok iyi. Her gün okula gidiyorlar. Sebt günleri ise onları sinagoga götürüyorum.”[81] Okullarda Nisan ve Tişri ayları hariç, bütün yıl eğitim yapılır; Nisan'da Pesah (Fısıh); Tişri'de ise Roş ha-Şana, Kipur, Sukot ve Simhat Tora (Tevrat hatmi) bayramları nedeniyle eğitime ara verilirdi.[82] Bu uygulama günümüzde dinî eğitim ağırlıklı okullarda hâlâ bu şekilde devam etmektedir.(*)

2.2. Orta Öğretim: Beytülmidras / Bet ha-Midraş

Mabed’in ayakta olduğu dönemde, Mabed müştemilatında yer alan beytülmidrasa Büyük Beytülmidras (Bet ha-midraş ha-gadol) adı veriliyordu. Yahudi eğitim tarihinde beytülmidrasların MÖ. I. asrın ikinci yarısından itibaren kurulmaya başlandığı kabul edilmektedir.[83] Bu gelişmenin, dönemin siyasi atmosferi ile de çok yakından ilgisi vardı; zira o dönemde Roma idaresinden gördükleri baskı ve dinî alandaki yasaklar karşısında Yahudiler, varlıklarını devam ettirmenin yegâne yolunun ilim olduğunu anlamış ve ilmin eylemden daha önemli olduğunu idrak etmişlerdi.[84]

Beytülmidrasların ortaya çıkışından önce 13 yaş sonrası çocuklar, yine sinagoglarda eğitim görüyordu. Gerçi sinagogun bu işlevi beytülmidraslardan sonra da devam etmiştir. Miladi I. asra girerken beytülmidraslar oldukça yaygınlaşmıştı. Talmud’ta beytülmidrastan dönecek kocalarını ibadet vecdi içerisinde bekleyen Yahudi hanımlardan bahsedilir.[85] İslam kaynaklarında yer alan bir bilgiye göre, İsa Peygamber, beytülmidrasta İşaya kitabındaki bir pasajı okuduğu sırada peygamberlikle görevlendirildiğini belirterek tebliğ faaliyetine başlamıştı.[86]

Abbasîler döneminde Yahudilerin yaşadığı her yerleşim biriminde çocukların eğitimi için en az bir sinagog ve beytülmidrasın inşâ edilmesi, orada yaşayan cemaatlere yüklenen dinî bir mükellefiyetti.[87]

İslam kaynaklarında beytülmidras için “führ” terimi de kullanılmıştır. Ünlü dilci İbn Manzûr’un (ö. 711/1311) verdiği bilgiye göre, bu kelime, köken olarak Nabatîce “bühr” kelimesinden türemiş olup Arapçaya “führ” şeklinde geçmiştir.[88]

Abbasîler döneminde Yahudi beytülmidraslarının varlığını, rivayetlerdeki tesadüfi atıflardan öğreniyoruz. Filistin Yeşivası’nda Daniel ben ‘Azarya’nın (1051-1062), Şlomo ha-Kohen’e rakip bir gaon olarak ortaya çıktığı süreçte, Daniel'in, etkin Yahudilerin de desteğiyle Şlomo'ya bağlı beytülmidrasları (bet midraşot) kapattırmaktan çekinmediği belirtilir.[89] Irak bölgesinde Natronay Gaon ibadet vakti girdiğinde su bulamayan birinin ne yapması gerektiği şeklindeki soruya, 3-4 mil uzaklıkta bir yerleşim birimine giderek oradaki sinagog veya beytülmidrasta abdest alınıp ibadetin icra edilebileceği cevabını vermiştir.[90] Bir başka responsada ise beytülmidrastaki eğitimi aksatacağı için Sebtin çıkışında, haftanın ilk gününü karşılamak için okunan duanın (havdala) cemaatle değil de ferdî yapılabileceği belirtilmiştir.[91]

Kaynaklarda açıkça zikredilen beytülmidrasların sayısı oldukça azdır. İlk dönem İslam kaynaklarında Medine Yahudileri bağlamında şehirdeki beytülmidrastan sıkça bahsedilmiştir.[92] Hz. Muhammed'in Yahudilerle çeşitli meseleleri görüşmek üzere, zaman zaman beytülmidrasa gittiğine dair rivayetler vardır.[93] el-İsfahanî’nin rivayetine göre Benî Mâsike kabilesinden Ebû Şa’sa Amr adlı Yahudi âlim beytülmidrasın başkanlığını yapmaktaydı.[94] Benî Mâsike’nin Medine vadilerinden el-Guff’ta ikâmet ettiği bilinmektedir.[95] Müslüman araştırmacı el-Kettânî, Hz. Muhammed’in Zeyd b. Sâbit’e öğrenmesini emrettiği İbranîcenin, Medine’deki bu beytülmidrasta öğrenildiği kanaatindedir.[96] Medine’nin yukarısında arazisi bulunan Hz. Ömer’in buraya gidiş gelişlerinde yolu üzerindeki beytülmidrasa sıkça uğradığı ve Yahudi din adamlarıyla dinî konularda tartışmalar yaptığı rivayet edilir.[97] Burası muhtemelen Guff’taki beytülmidrasla aynı yer değildi. Bu sebeple Medine’de birden fazla beytülmidrasın mevcut olduğunu söylemek mümkündür; çünkü, yukarıda da belirtildiği üzere, Yahudilerde her cemaatin bir beytülmidrasa sahip olması, esas kabul edilmiştir.[98] Dolayısıyla Medine’de Nadîr, Kureyza, Kaynuka’ ve diğer Yahudi cemaatlerinin her birinin bir beytülmidrasa sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Şerira Gaon’un naklettiği bir rivayetten, İslam fetihleri sırasında Firuzşapur’da(*) bir beytülmidras olduğu anlaşılmaktadır. Bu beytülmidras Rav Mari isimli bir din adamı tarafından 590’lı yıllarda kurulmuş ve bu din adamının ismine nispetle Bet Rav Mari (Rav Mari’nin Evi) olarak isimlendirilmişti. Aynı kaynakta Hz. Ali zamanında 90 bin Yahudinin temsilciliğini yapan cemaat liderinin, halifeyi karşılamaya gittiği belirtilmektedir ki, bu rivayet beytülmidrasın İslamî dönemde Enbâr olarak isimlendirilen şehirde (Firuzşapur) faaliyetlerine devam ettiğini göstermektedir.[99]

Gaon Samuel ben Ali (görev yılları: 1164-1194) responsalarından birinde Hemedân’da, Bağdat’taki Yahudi otoritelere bağlı bir beytülmidrastan bahsetmektedir.[100]

Geç dönemlere ait Yahudi bir kaynakta (XII. asır, Rav Abraham ben Hiyya), Hz. Ömer zamanında fethinden sonra (16/638) Kudüs’e yerleşmelerine müsaade edilen Yahudilere beytülmidras (midraş) açma izni de verildiği şeklinde bir bilgi yer almaktadır.[101] Kudüs’teki bu beytülmidrastan XI. asra ait bir Geniza dokümanında da bahsedilmektedir. Efrayim ben Şemarya’nın cemaat başkanlığı (Fustat/Mısır) sırasında (görev yılları: 1016-1055) Bizans (mi-Erets Edom) ve Filistin’in diğer şehirlerinden eğitim görmek üzere Kudüs’e gelen öğrencilerin (beney Tora) ihtiyaçları için Fustat’tan yardım talebinde bulunulmuştu.[102]

Kaynaklarda Iraklılar cemaatine (Kenîsetü'l-Irakıyyîn) mensup Rabbanî Yahudilerin Şemarya ben Elhanan’ın (ö. 1026) cemaat liderliği sırasında Mısır Fustat’ta bir beytülmidras inşa ettikleri belirtilir.[103] Aslında çok iyi yetişmiş bir din adamı olan Elhanan, Fustat’ta Kudüs'tekine alternatif bir yeşiva kurabilecek kapasiteye ve etrafında kendisini destekleyecek zengin bir çevreye sahipti. Ancak o, kurduğu kurumun "yeşiva” değil bir “beytülmidras” olduğunu kendisi her vesileyle dile getirmiştir.[104] Bir Geniza dokümanında İskenderiye’de bu beytülmidras için 12x3.5 zira’ ebadında bir hasır dokunduğu belirtilir.[105] Fustat'a gönderilen bir mektupta hem Şemarya hem de bu beytülmidras, şu sitayişkâr ifadelerle övülmüştür: “İlim talep etmek üzere beytülmidrasa devam edenlere ve senin dersini dinleyenlere ne mutlu!”[106]

1100 tarihli bir Geniza dokümanında Halep dayanı Baruh ben Yitshak cemaatle ilgili işlerin yoğunluğu sebebiyle beytülmidrasta verdiği derslere oğlunu gönderdiğini ifade eder.[107]

Geç dönemlere ait (1115) bir Geniza dokümanında ise Akka şehrinin Tevrat çalışılan bir merkez olduğu belirtilir.[108]

XII. asırda Yahudi seyyah Tudelalı Benjamin, Sûr (Tyre) şehrini ziyareti sırasında şehirde Rav Efrayim adlı bir dayanın gözetiminde Talmud öğrenimi yapan öğrencilerden bahseder.[109]

Aynı seyyah Bağdat ziyareti ile ilgili gözlemlerinde de şehirde on tane yeşivanın bulunduğunu kaydetmiştir.[110] Tarihî yeşivaların Bağdat’a taşınması göz önüne alındığında[111] Sura, Pumbedita ve Re’sü’l-câluta bağlı yeşivalar dışındaki öğretim kurumlarının, yeşiva kalitesinde öğretim yapan beytülmidraslar olarak düşünülmesi daha uygundur. Dolayısıyla Halife Müstencid zamanında (555-566/1160-1170) seyyahın şehri ziyaret ettiği sırada Bağdat’ta ismi bilinen en az yedi beytülmidras olduğu anlaşılmaktadır. Aynı seyyah Teymâ’da da Talmud çalışmaları yapılan bir beytülmidrastan bahsetmiştir.[112]

X. asrın sonlarından itibaren İslâm dünyası Yahudilerinin resmî hakimiyetinde olmayan, ancak soru ve yardımlarını bu yeşivalara gönderen cemaatlerin kurdukları beytülmidraslar, yeşivaları tehdit eder hale gelmişlerdi.[113] Açıkça belirtmeseler de bu eğitim kurumları yeşivalığa doğru evrilmeye başlamışlardı. Bu cemaatlerin Irak ve Filistin’deki eğitim kurumlarına yardım göndermemeleri, yeşivaları çok zor durumda bırakmıştı. Gaonlar, bu kurumların yeşiva olamayacaklarını her vesileyle ilân etmiş; mektuplarında bu kurumlar için ısrarla “beytülmidras” (bet ha-midraşim) ifadesini kullanmışlardır. Filistin Yeşivası’nın Fustat’ta Elhanan ben Şemarya’nın kurduğu okula; Pumbedita Yeşivası’nın Mağrib’teki yeni eğitim kurumlarına biçtiği rol “beytülmidras”lık olduğu için, bunlarla yapılan resmî yazışmalarda “beytülmidras” ifadesinde ısrar edilmiştir.[114]

Abbasîler döneminde sinagogların hemen yanında inşa edilen beytülmidraslarda[115] öğretim Mişna ve Talmud merkezli idi.[116] Her derste Talmud’tan bir bölüm (pisuk) öğrenilir ve ezberlenirdi. Ders sonrası öğrencilerin birbirine “Bugün beytülmidrasta öğrendiğin yeni bilgiler nelerdir?” sorusunu yöneltmesi, oldukça yaygındı.[117]

Beytülmidraslardaki derslerde her oturuma “yeşiva” adı verilir; her bölümün sonunda da bu bilgileri öğrenme fırsatı bahşeden Tanrı’ya dua (kadiş) edilirdi. Bu dua esnasında talit örtünmek gerekirdi. Yahudilerdeki bu uygulama, İslam kaynaklarına da yansımıştır. İbn Manzûr’un verdiği bilgiye göre, Hz. Ali, omuzlarından aşağıya doğru şal örten bir topluluğu, beytülmidraslarından çıkan Yahudilerin elbiselerini (talit) sarkıtmasına benzetmiştir.[118] Aynı kaynağın bir başka yerinde ise beytülmidrasta talim yapan öğrencilerin derslerini baş ve omuzlarıyla sallanarak ezberledikleri belirtilir.[119] Bu sebepten olmalıdır ki, Hz. Muhammed'e ait olduğu belirtilen bir hadîste Yahudilere benzememek için Kur’ân okurken sallanılmaması konusunda Müslümanlar uyarılmıştır.[120] Sallanarak ders ezberi sırasında beytülmidrasa hakim olan uğultu, Müslüman komşuların dikkatini çekmiştir ki, Irak bölgesine ait bir Arap atasözünde gürültülü ortamlar “Yahudi beytülmidrası”na benzetilmiştir.[121]

Beytülmidraslarda her öğretmene 25 kadar öğrenci düşerdi. Öğrenci sayısı 40’a ulaştığında ise öğretmene yardımcı belletmen (reş duhna) tayin edilirdi.[122]

Beytülmidraslarda öğrencilere bir Yahudide bulunması gereken vasıflar ve buna uygun alışkanlıklar da kazandırılmaya çalışılırdı. Pumbedita başkanı Tsemah Gaon (görev yılları: 872-890), Yahudi olmayanlar tarafından pişirilen ekmeklerin yenip yenmeyeceği sorusuna verdiği cevapta, bunlar tarafından pişirilen ekmeklerin alınmamasını emrettikten sonra, konunun beytülmidraslardaki öğrencilere çok iyi anlatılarak onların da bu konuda uyarılmaları ikazında bulunmuştur.[123]

Her eğitim-öğretim kurumu gibi beytülmidraslarda da belli kurallar geçerliydi. Bina dahilinde yiyip içmek veya uyumak yasaktı.[124] Ancak bütün gününü beytülmidrasta geçirenlerin bu yasaktan muaf olduğu belirtilir.[125]

İslam kaynaklarında yer alan bilgiye göre, Yahudilerin, bir keresinde beytülmidrasa gelen Hz. Muhammed’e oturması için minder verdikleri bilgisinden, kurumun halı veya kilimle tefriş edildiği, eğitimin de yerde oturarak yapıldığı anlaşılmaktadır.[126]

Beytülmidraslar sadece eğitim-öğretim amaçlı kullanılmıyordu. Hz. Muhammed'in çağdaşı Yahudiler, beytülmidrasları eğitim-öğretim faaliyetleri yanında adlî işler için de kullanıyorlardı.[127] İbn Manzûr’da yer alan bir bilgiye göre kurumun aynı zamanda Yahudilerin ibadetlerini yaptığı, bayramlarını kutladığı ve çeşitli eğlenceler tertip ettiği mekân olarak da işlev gördüğü anlaşılmaktadır.[128] Müslüman dilcinin bu bilgisini, Sa’diya Gaon’un bir responsasından teyit etmek mümkündür. Irak bölgesinde kızların nişan törenleri beytülmidraslarda yapılmaktaydı. Kayrevan cemaatine yazdığı bir responsada gaon, Irak bölgesinde damadın nişan yüzüklerini kızın babasına beytülmidrasta din adamlarından oluşan bir cemaat huzurunda vermesinin yaygın bir âdet olduğunu belirtir.[129]

İslamî dönemde beytülmidraslar gece gündüz eğitim verirdi. Bu mekanlarda akşamları, özellikle de Sebt akşamlarında, cemaatin yaşlılarının da katılımıyla Tora ve Neviim’den bölümler okunurdu.[130] Her beytülmidrasın bir kütüphanesi ile yolda kalanlar ve misafirlerin ağırlandığı bir misafirhanesi de mevcuttu.[131]

Beytülmidrasların idaresinden bet dinler sorumluydu. Beytülmidras öğrencileri bet dinlerden teşvik sadedinde yardımlar da görmüştür. Pumbedita gaonu Kohen Tsadek (görev yılları: 926-936), Yahudiliğe girmiş kölesini satan bir Yahudiyi, kölenin değerinin 10 katı para cezasına çarptırmış, paranın bir miktarını da beytülmidrasta okuyan öğrencilere dağıtmıştı.[132] Ancak kurum varlığını daha çok bet dinlere yapılan teberrularla sürdürmüştür. X. asırda İtalya Yahudi cemaatinden Rav Paltiel'in(*) Filistin ve Irak’ta Tevrat öğretimi yapılan beytülmidrasların (batey midraşot) yağ ihtiyaçlarının karşılanması için 1.000 dinar para gönderdiği belirtilir.[133]

Yahudilerin X. asırdan itibaren ziraattan el çekerek ticaret ve diğer iş kollarına yönelmelerine paralel olarak ekonomik faaliyetlerini Irak bölgesinden Filistin ve Mısır’a kaydırmaları,[134] eğitim kurumlarına maddî desteklerin kesilmesine yol açmıştı. Fakir öğrencilerin masrafları karşılanamadığı için aileler, hayata daha çabuk atılmaları amacıyla çocuklarını okutmak yerine zanaata göndermeye başlamışlardı.[135] Durum, bu zor süreçte cemaat liderliği yapan Şerira Gaon’un mektuplarına da yansımıştır. Gaon, İskenderiye’deki Elhanan ben Şemarya’ya gönderdiği mektupta, yardımların gelmemesi dolayısıyla beytülmidraslardaki çocukların iaşe ve ibate masraflarını teminde zorlandıklarını belirtmiş; tarihî kurumların çökmemesi için, eskiden olduğu gibi buralara desteklerini devam ettirmeleri ricasında bulunmuştu.[136] Eğitim kurumlarının düştüğü bu zor durum, Şerira Gaon’un bir başka mektubunda şu şekilde dile getirilmiştir:

“…Bakın, şan ve şerefimiz sönüyor. Eğitim giderek geriliyor. Beytülmidraslar harap. Önceden beytülmidraslara (midraş hamişna) gönderilen âmâ çocuklar bile artık gönderilmez oldu. Son zamanlarda ne gelen var ne de giden. Mişna unutulmasın diye çocukları okula çekmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz.”[137]

Beytülmidrasıyeşivaya devam edebilirlerdi. Seyyah Petachia, Yahudi öğrencilerin Bağdat’taki yeşivaya diğer şehirlerdeki beytülmidraslarda öğrenimlerini tamamladıktan sonra kabul edildiğini nakleder.[138]

Günümüzde beytülmidraslardaki öğrenim yeşivalarda yapılmaktadır. Modern yeşivalarda her oturumda Talmud’tan belli bölümler okunmakta ve konu üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Amerika ve İsrail’de her yeşivada Tevrat ve Talmud öğretimi yapılmakla beraber, hukukun (şahsî, borçlar, ceza ve medenî gibi) belli dallarına ağırlık veren yeşivalar da mevcuttur.(*)

3. Yahudilerde Kız Çocuklarının Eğitim-Öğretimi

Yahudilerde kız çocuklarının öğrenimine pek sıcak bakılmamıştır. Talmud rabbilerinden Rav Eliezer (MS. I. asrın sonu-II. asrın başları), kız çocuklarına Yazılı Kanun’u (Tevrat) öğreten kimsenin, gereksiz bir iş yapmış olduğunu belirtir.[139] Mişna'da Rav Eliezer'e özgü bir yaklaşım olarak yer alan bu görüş, İslamî dönemin meşhur din adamı Maimonides tarafından benimsenmesinin ötesinde, genel bir kural olarak tespit edilmiştir. Kadınların Yazılı Kanun’u (Tora şe-Bihtav) öğrenmelerinin lüzumsuz (tiflot) olduğunu kabul eden Maimonides, kız çocuklarına Sözlü Kanun’dan (Talmud: Tora şe-be‘alpe) temel bilgilerin öğretilmesinin ise bir yükümlülük olduğu (eyno tiflot) görüşündedir.[140] O, kız çocuklarına Yazılı Kanun öğretilmesine karşı çıkmasını, kızların entelektüel kapasitesinin erkek çocukların gerisinde olması ile de temellendirmeye çalışmıştır. [141] Talmud’ta erkek çocukların “öğrenmek”, kızların ise “dinlemek”le mükellef oldukları belirtilir.[142] Bu anlayıştan dolayı, Yahudi kız çocuklarına sadece ibadetlerde okuyabilecekleri kadar İbranîce duaların ezberletilmesi ile yetinilirdi. İslam dünyasında Yahudi kızların çoğu okuma-yazma bilmezdi.[143]

Yahudi din adamlarının fetvaları (responsa) ile bazı Geniza dokümanlarından, kadınların ibadet için düzenli olarak sinagoga gittikleri bilinmektedir. Ancak kadınların cemaatle ibadet zorunluluğu olmadığı için, bunlara sadece temel bilgilerin verilmesi yeterli görülmüştür.[144] Fakat istikbalin ev hanımları olacak kız çocuklarına biçki-dikiş, nakış ve ev idaresiyle ilgili bilgiler yanında günlük hayatlarında kendilerine gerekli olan yerel dil (yaşanan bölgeye göre Arapça ya da Farsça) mutlaka öğretilirdi.[145] Bazı dokümanlarda “hanım öğretmen” (el-mu’allime) şeklinde zikredilen hanımların,[146] profesyonel öğretmenden ziyade "bahsi geçen işlerde kızlarla tecrübelerini paylaşan kimseler" olarak anlaşılması daha uygundur. Öte yandan İslam kültürünün her yönüyle baskın olduğu Bağdat gibi önemli bir bilim ve kültür merkezinde yaşayan Hayy Gaon, kız çocuklarının okutulmasını bütün gücüyle desteklemiştir.[147] Bazı responsalarda, beytülmidrasa giderek ders dinleyen kız çocukların, babaları tarafından ödüllendirildiği belirtilir.[148]

Abbasîler döneminde bazı zengin ve entelektüel kimselerden kızlarını okutanlar da olmuştur. İstisna da olsa, Bağdat’ta yeşiva öğrencilerine ders verecek kadar bilgi ve birikim sahibi bir Yahudi hanımdan bahsedilir. Yahudi Seyyah Ratisbonlu Petachia (XII. asır) Bağdat’ta, erkek çocuğa sahip olmayan Pumbedita gaonu Samuel ben Ali’nin (ö. 1194) kızının, dinî konularda çok derin bilgiye sahip bir hanım olduğunu nakleder. Bu hanım, kendisi binanın içerisinde erkek öğrenciler dışarıda iken, pencere gerisinden Tora dersleri vermekteydi. Petachia, perde gerisinden ders veren bu hanımın, erkek öğrenciler tarafından görülmemesini hayret dolu ifadelerle nakleder.[149] Benzer şekilde aynı asırda (XII. asır) Irak’ın Dakûk kasabasında “Kâtibe” ya da “Müstensih Kadın” olarak meşhur olmuş bir Yahudi hanımdan bahsedilir. Bu hanımın bizzat yetiştirdiği oğlu ‘Azarya, Yahuda el-Harizî’nin (1160-1230) kasabayı gezdiği sırada cemaat başkanlığı yapmaktaydı.[150]

Kimsesiz kız çocuklarının temel eğitimleriyle bet dinler ilgilenirdi. Bir Geniza dokümanında 1095 yılında vefat eden bir kadının bıraktığı biri ergen, diğeri 10 yaşlarında iki kızın bakımını üstlenen (Fustat) bet dinin, bunların belli-başlı duaları ezberlemeleri ve temel aritmetik (hisab) öğrenmeleri için bir hoca tuttuğu belirtilir.[151]

4. Sonuç

Asırların getirdiği sürgün tecrübesi Yahudilere cemaat olarak ayakta kalmanın, eğitimden geçtiği gerçeğini öğretmişti. Sürgün yıllarında baskılardan ders alan din adamları, sürgün devam ettiği müddetçe eğitim ve öğretimin eylemden daha önemli olduğunu düşünerek cemaatlerin dinî eğitimine ağırlık vermişlerdi.

Dinî eğitime çok önem veren Yahudilerde öğrenci yetiştirmek din adamları için onur kabul edilmiş, anne ve babalar çocuklarını eğitmekle cehennem azabından kurtulacaklarına inanmışlardır. Yerleşim birimlerinde eğitim-öğretim kurumlarının varlığı zorunlu hale getirilirken, cemaatlerdeki fakir ve yetim öğrencilerin eğitim masrafları da cemaat yönetimleri tarafından karşılanmıştır.

Abbasîler döneminde Yahudi eğitiminin temelini, Tevrat ve Talmud öğrenimi teşkil etmiştir. Müslümanlardaki karşılığı küttâb (mekteb) olan, 6-7 yaşlarında başlanan ve bet ha-sefer olarak adlandırılan ilkokullar, miladın ilk asrında yaygın bir şekilde açılmaya başlamıştır. Günlük ibadetlerde duaları okuyabilecek kadar İbranîce öğrenmenin zorunlu olduğu ilkokullarda çocuklara bir Yahudide bulunması gereken vasıflar ve buna uygun alışkanlıklar da kazandırılmaya çalışılırdı. İslam toplumuyla bütünleşmeye paralel olarak öğrencilere basit hesap bilgileri ile Arapça yazımı da öğretilmeye başlamıştır. Erkek çocukların öğretimine önem veren Yahudiler arasında kız çocuklarının öğrenimine ise pek sıcak bakılmamıştır. Ancak İslam toplumuyla bütünleşen bazı zengin ve entelektüel Yahudilerden kızlarını okutanlar olmuştur. Küçük cemaatlerde veya köylerde dersler öğretmene veya cemaatin ortak kullanımına ait "heder" adı verilen "oda"larda yapılırdı. Fiziksel ortamın hiç de uygun olmadığı bu odalarda sıkı bir disiplin uygulanır; disiplin de genelde falakayla sağlanırdı. İlkokullarda çocuklara dersler kâtip ve hazan gibi cemaat görevlileri tarafından verilirdi. Maaşları cemaat tarafından karşılanan ilkokul öğretmenlerinin, ücret yetersizliği ile ilgili bazı şikâyetleri Geniza dokümanlarına yansımıştır. İlkokullarda Nisan ve Tişri ayları hariç, bütün yıl eğitim yapılır; hafta içerisinde ise Sebt (Şabat) hariç, her gün eğitim verilirdi.

Yahudilerde orta öğretim İslam kaynaklarında "beytülmidras" olarak bahsedilen bet ha-midraşlarda yapılırdı. MÖ. I. asırdan itibaren kurulmaya başlayan beytülmidraslar, aynı asrın sonunda iyice yaygınlaşmıştı. İslamî dönemde Yahudilerin yaşadığı her yerleşim biriminde çocukların eğitimi için en az bir sinagog ve beytülmidrasın inşâ edilmesi, orada yaşayan cemaatlere zorunlu kılınmıştı. İslam kaynaklarında zaman zaman “führ” şeklinde de bahsedilen beytülmidraslar, sinagogların hemen yanında inşa edilirdi. Öğretim ise Mişna ve Talmud merkezli idi. Beytülmidraslarda öğrencilere bir Yahudide bulunması gereken vasıflar ve buna uygun alışkanlıklar da kazandırılmaya çalışılırdı. Cemaatlerin düğün, nişan ve bayram gibi farklı sosyal etkinlikleri için de kullanılan beytülmidrasların idaresinden bet dinler sorumluydu.

Yahudiler, Abbasîler döneminde eğitim-öğretim kurumları açısından en organizeli cemaatlerden biri idi. Kurumsal tecrübeleri miladın ilk asırlarına dayanan Yahudiler, Mesih gelmeden önce mesihî toplumun oluşturulmasında eğitimli toplumun önemini çok iyi anlamış; boş yere isyanlar yerine cemaatlerini dinî yönden eğitmeye yoğunlaşmışlardır. Bu durum onları, yaşadıkları toplumda farklı kılarken, tarih boyunca onlara cemaat olarak varlıklarını devam ettirme imkânı da vermiştir. Din eğitimine her hal ve şartta öncelik veren Yahudiler, bu tutumlarını günümüzde de hâlâ devam ettirmekte, gerek İsrail gerekse dünyanın değişik devletlerinde kurdukları cemaat okullarında çocuklarını eğitmektedirler.

5. Sözlük

Aşkenaz: Orta Çağ İbranîcesinde bugünkü Almanya topraklarını tanımlayan sözcük. O dönemde bu bölgede yaşayan Yahudiler için kullanılan tabir, günümüzde İsrail Devleti'nde Orta ve Doğu Avrupa bölgesinden gelenler için kullanılmaktadır.

Av: Yahudi takviminin, miladî takvimin Temmuz-Ağustos aylarına denk düşen 5. ayı.

Bâbil: Mezopotamya'da adını aldığı Bâbil şehri etrafında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan eski bir yerleşim birimi. Bâbil'in merkezi bugünkü Irak'ın el-Hille kasabası üzerinde yer almaktadır.

Bereşit: Tevrat'ın ilk kitabı. Tekvin.

Bet din: Yahudilerin örgütlendikleri merkezlerde en az bir başkan ve iki yardımcıdan oluşan, yerel cemaatlerin her türlü meselelerinden sorumlu idarî ve dinsel yargı kurulu.

Bühr: Bkz. Führ.

Cizye: Orta Çağ'da Müslüman devletlerin hakimiyetinde yaşayan gayri müslimlerden ekonomik durumlarına göre devlet tarafından alınan senelik vergi. Baş vergisi.

Dayan: Yerel cemaatlerde en az bir başkan ve iki yardımcıdan oluşan idarî kuruldaki (bet din) üyelerden biri. İki yardımcıdan biri. Başkana (av bet din) yardım eden din adamı.

Diyaspora: Herhangi bir milletin veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer; Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları.

Edom: Yahudilerin Esav soyundan gelenlere, orta çağlarda ise Roma ve Bizans için kullandıkları tabir.

Ester Tomarı: Yahudilerin Purim bayramlarında okudukları Ahd-i Atik'in bir (Ester) bölümü. Ayrıca bkz. Purim.

Fısıh: Pesah. Yahudilerin Nisan ayının 15. günü, Mısır esaretinden kurtuluşları anısına kutladıkları, Türk kültüründe "hamursuz bayramı" olarak bilinen bayram.

Führ: Bazı İslam kaynaklarında Yahudilerin beytülmidrası için kullanılan Nabatîce terim.

Gaon: Talmud’un redaksiyonunu yapan (Tanaim) ve şerh eden (Savoraim) din adamlarından sonra yaşamış ilim adamları. İslamî dönemde Sura ve Pumbedita yeşivalarının başkanları.

Geniza (veya Kahire Genizası): Sinagoglarda kullanılamayacak kadar eskimiş İbranîce dinî kitapların veya kutsal araçların saklandığı ahşap oda veya bölüm.

Hadîs: Hz. Muhammed'in sözleri veya O'nun (as.) fiil ve onaylarının sözle ifadesi.

Haftara: Tevrat’ın haftalık bölümünün ardından okunan Neviim (Peygamberler) kitabı bölümü.

Haham: İbranîce ve Aramîce’de “bilge” anlamına gelen terim. Tevrat ve Talmud üzerine gerekli eğitimi aldıktan sonra, bir Yahudi cemaatine ruhanî önderlik yapma yetkisini kazanmış din adamı.

Havra: Bkz. Sinagog.

Hazan: “Cemaat temsilcisi” anlamına gelen ve “şaliah tsibur” olarak da isimlendirilen kimse. Müslümanlardaki “cami imam”ı gibi, sinagogda ibadeti sevk ve idare eden din adamı.

Herem: Yahudilerde din adamlarının emirlerine karşı gelen ya da dinî kuralları ihlal edenlere verilen cemaatten dışlama cezası.

Kadiş: Aramîce “mukaddes, kutsal”. Tanrı’yı öven veya ölülerine yas tutanların okuduğu Aramîce dua.

Karaî/ler: İslamî dönemde (VIII. asır) Irak’ta ortaya çıkan ve Tevrat’ı (Tanah) dinî hükümlerin yegâne kaynağı kabul eden Yahudi mezhebine mensup kimse/ler.

Kipur: Kefaret günü. Yahudilerin en kutsal günü kabul edilen bu günde 25 saatlik oruç tutmak Tevrat'ın bir emridir.

Kohen: Harun Peygamber’in soyundan gelen, Mabed’te (Bet haMikdaş) çeşitli rituelleri yapmakla görevli kimse. “Rabi” ya da “haham” ile aynı anlama gelmemektedir.

Küttâb: İslam dünyasında ilköğretim seviyesindeki okullara verilen ad. Osmanlı döneminde bu okullar "sıbyan mektebi" veya "mahalle mektebi" olarak adlandırılmışlardır.

Mehir: Erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mal. Mehir, ödenme zamanına göre, muaccel ve müeccel olmak üzere ikiye ayrılır. Muaccel mehir, peşin olarak ödenen mehirdir. Müeccel mehir ise, ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehrin ödenmesi için herhangi bir zaman belirlenmişse, bu tarih geldiğinde kadın mehre hak sahibi olur. Bir vakit belirlenmemişse, boşanma halinde kocanın bu mehri ödemesi gerekir.

Mesih: Yahudilerin Davud Peygamber'in soyundan gelecekte çıkacağını bekledikleri kurtarıcı.

Midraş: İslamiyet'teki tefsir ilmindeki benzer metotlarla, Yahudilikte kutsal metinleri okuyup değerlendirme yöntemi.

Mikve: Sinagogun bitişiği ya da yakınında inşa edilen, değişik nedenlerle maddî ve manevî temizliğini kaybeden bir Yahudinin içerisine girip yıkandığı havuz.

Mişna: Talmud’un temelini oluşturan, Yahudi sözlü geleneğinin nesilden nesile aktarıldıktan sonra Yahuda ha-Nasi tarafından yapılan ilk yazılı derlemesi.

Mitsva (çoğ. mitsvot): Sözlükte “vecîbe, emir” anlamına gelmektedir. Yahudilerin uymaya mecbur olduğu 613 emirden her biri. Ancak dinen yapılması tasvip edilen herhangi güzel bir davranış da "sevap" anlamında “mitsva” olarak isimlendirilebilmektedir.

Neviim: Kitab-ı Mukaddes üç bölümden oluşmaktadır: Tora (Tevrat), Neviim (Peygamberler) ve Ketuvim (Kitaplar). Kitab-ı Mukaddes’in ikinci bölümünü oluşturan Neviim, İsrailoğulları’na gönderilen nebilerden bahseden bölümdür. Neviim’de iki grup peygamberden bahsedilir: İlk peygamberler ve sonraki peygamberler. İlk peygamberler Yeşu, Hakimler, Samuel (I-II) ve Krallar (I-II); sonraki peygamberler ise İşaya, Yeremya, Hezekiel, Hoşea, Yoel, Amos, Ovadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakuk, Tsefanya, Haggay, Zeharya ve Malaki’dir.

Pesah: Bkz. Fısıh.

Purim: Adar (Şubat-Mart) ayının 14. ve 15. günü Pers kralı Ahaşveroş’in veziri Haman’ın (Haman ha-Raşa’) hile ve tuzağından kurtuluşu anısına kutlanan bayram.

Rabbanî/ler: İslamî dönemde Yahudi cemaatlerinin çoğunluğunu teşkil eden, hem o dönem hem de günümüzde geleneksel Yahudiliği temsil eden cemaat. Ortodoks Yahudiler.

Rabbi/Rabi: Arapça “efendi” veya “üstat” manasına gelen “rabbi”, dini öğreten ve Yahudi hukukunu ilgilendiren konularda karar vermeye yetkili kişidir.

Rav: Yeşivalarda görev yapan, ders veren din adamı.

Re’sü’l-câlut: Sürgün dönemlerinde Yahudileri yöneten, Davud Peygamber’in soyundan gelen kimseler. İbranîce roş ha-gola, Aramîce reş galuta olarak isimlendirilen bu kimseler, Yahudileri Müslüman idareciler nezdinde temsil eden siyasî cemaat liderleri idi.

Responsa: İslam hukukundaki fetvalara tekabül eden, Yahudi hukukunda Şeelot u’Tşıvot (kısaca ŞuT) olarak isimlendirilen “responsa”, Talmud’un derlenmesinden sonra başlayıp günümüze kadar gelişerek devam eden bir hukuk faaliyetidir.

Roş ha-Şana: Yahudi takvimine göre yılbaşı. Tişri ayının ilk gününde bu vesileyle yapılan bayram.

Sebt: Şabat, yani Cumartesi günü. Yahudilerin dinlenme günü. Her Yahudinin işlerine ara verip dinlenmesi vecîbe olan gün.

Simhat Tora: Kelime anlamı “Tevrat sevinci”. Tevrat hatminin tamamlandığı, Çardaklar bayramının dokuzuncu gecesinde yapılan tören.

Sinagog: Yahudilerin ibadet ettikleri mekân. Yahudi mabedi. Havra.

Siyon: Bkz. Tsiyon.

Sofer: Talmud’un emri gereği her cemaatte bulunması zorunlu din adamı. “Kâtip” veya “müstensih” olarak tercüme edilebilir. Yahudilerde önemli bir dinî hizmeti ifâ eden bu kimseler, SeTeM olarak ifade edilen Sefer Tora (Tevrat) Tefilin ve Mezuzaların istinsahını yapmaktadır.

Sukot: Çardaklar bayramı. Yahudilerin Tişri ayının 15. günü (EylülEkim sonları arası) kutladıkları 8 günlük bir bayram olup Mabed'in ayakta olduğu dönemde hac ettikleri üç kutsal festivalden (şaloş regalim) biri idi.

Şabat: Bkz. Sebt.

Talit: Her Yahudinin sabah ibadetinde giymesi zorunlu olan, kenarlarında emirlerin hatırlatıcısı olarak püsküller (tsitsit) bulunan, dikdörtgen şeklindeki ibadet şalı.

Talmud: Tevrat’ı tefsir eden, Yahudi geleneğinde Tevrat derecesinde önem verilen sözlü geleneğin derlemesi.

Tanah: Kitab-ı Mukaddes. Tora, Neviim ve Ketuvim adlı bölümlerin oluşturduğu Yahudi kutsal kitabı.

Tevrat: Kitab-ı Mukaddes'i oluşturan üç kitaptan [Neviim (Peygamberler) ve Ketuvim (Kitaplar] Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye kitabından oluşan bölümün ilki.

Tora: Bkz. Tevrat.

Tsiyon: Kudüs’te Süleyman Peygamber’in yaptığı Mabed’in bulunduğu yere yakın tepenin adı. Bu ad zamanla önce Kudüs’ü sonra bütün İsrail’i ifade eden bir terim haline gelmiştir.

Yekum Purkan: Aşkenaz Yahudilerinin Sebt günü “Haftara” duasından sonra okudukları dua (beraha).

Yeşiva: Akademi. Yunanca “Sanedrin” kelimesinin İbranîce karşılığı olan “yeşiva”, cemaat yöneticilerinin bir araya gelerek karar aldıkları “meclis” anlamına gelmektedir. İslamî dönemde Irak’ta Sura ve Pumbedita’da, Filistin’de ise, adını bölgeden alan (Filistin Yeşivası) yeşivalar vardı. Bu kurumlar cemaatleri dinî açıdan yönlendiren, problemlerine çözüm bulan ve cemaat işlerinde hizmet verecek din adamları yetiştiren, aynı zamanda idarî fonksiyonu da olan en yüksek dinî eğitim kurumları idi.

1 (*) XI. asırdan itibaren bazı Geniza dokümanlarında ilkokul için “küttâb” ifadesi kullanılmıştır. Örnekler için bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 182, 39. dipnotta belirtilen doküman; a.g.e., II, 187, 13. dipnotta belirtilen doküman. 2 (**) Avraham, babası Maimonides'in ölümünden sonra 1204 yılında Mısır Yahudilerinin cemaat başkanı (nagid) olmuştur. 3 (*) Bu kıymetli bilgiyi veren T.C. Hahambaşı Sekreteri Yusuf Altıntaş Bey'e teşekkür ederim. 4 (*) Sasanîlerden önce kurulan Firuz-Şapur, stratejik öneminden dolayı, Kisra I. Şapur tarafından yeniden inşa edilerek 244’te Roma imparatoru Gordianus’a karşı kazanılan savaşın –ki savaşta imparator öldürülmüştü- anısına şehre Piruz Şapur (Muzaffer Şapur) adı verilmişti (Abdülaziz Duri, “Enbar”, DİA, XI, 171). İA’daki (IV, 264) “Enbar” maddesini yazan M. Streck ise, şehrin II. Şapur zamanında kurulduğunu iddia etmektedir. İran’ın en münbit eyaletlerinden birinin merkezinde olması, başkent Medâin’e yakınlığı ve iyi tahkim edilmesi gibi sebeplerden dolayı Sasanîler şehri cephane ve erzak deposu (ambar) olarak kullanıyorlardı. Bkz. Belazurî, s. 344. Bu sebeple VI. asırdan itibaren Anbar ismi, Firuz-Şapur ismini unutturmuştur (Duri, s. 171; Streck, İA, IV, 265). 5 (*) Fatımîler döneminde İtalya’ya düzenlenen bir sefer sırasında bazı Yahudi ileri gelenleriyle beraber Oria’dan esir alınan Paltiel'den İslam kaynakları Musa b. El’azar olarak bahseder. Bkz. İbn Ebû Usaybia, ‘Uyûnü’l-Enbâ fî Tabakâti’l-Etıbbâ, nşr. Rıza Nizar, Beyrut [ty], s. 545. Dönemin meşhur Yahudi tabibi İshak el-İsrailî’den Kayravân’da tıp tahsili yapan Paltiel, zekası ve hüneri sayesinde önce Fatımî sarayında tabip olmuş; daha sonra da Halife Muiz’in danışmanlığına getirilmişti. Konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Ahima’ets, Sefer Yuhasin ספר יוחסין ,nşr. ve notlarla İng. trc. Marcus Salzman, New York 1966, s. 16-17, İng. trc. 88-89; Bernard Lewis, “Paltiel: a Note”, BSOAS 30 (1967), s. 179; Arslantaş, İslam Toplumunda Yahudiler, s. 228-229. 6 (*) İsrail'de meskun Türkiye kökenli arkadaşım Rav İlhan Eli Levi'ye hem verdiği bu bilgiler hem de Kudüs'teki bazı yeşivaları ziyaretime (21.06.2010) eşlik etmesinden dolayı teşekkür ederim.

Kaynaklar

  • Süreli Yayın Kısaltmaları
  • BSOAS: Bulletin of the School of Oriental and African Studies.
  • DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
  • EJd: Encyclopedia Judaica
  • İA: Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi
  • JE: The Jewish Encyclopedia
  • JH: Jewish History
  • JNES: Journal of the Near Eastern Studies
  • “Abak”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I, 7.
  • Abramson, S., ba-Merkazim ve bi-Tefutsot bi-Tkufot ha-Geonim במרכזים הגאונים בתקופות ובתפוצות] Gaonluk Döneminde Merkezlerde ve Sürgünde (Yahudi Cemaatleri)], Yeruşalayim 1965.
  • Agus, A. Yitshak, “Tışuvot Geoney Erets Yisrael ve Bavel גאוני תשובות ובבל ישראל ארץ] “Filistin ve Irak (Bâbil) Gaonlarının Responsaları], Horev 12 (1956-57), ss. 194-216.
  • Ahima’ets ben Paltiel (1017-1060), Sefer Yuhasin יוחסין ספר] The Chronicle of Ahimaaz] [Şecere Kitabı], nşr. ve notlarla İng. trc. Marcus Salzman, New York 1966.
  • Amram (ben Şeşna) Gaon (ö. 871), Seder גאון עמרם' ר סדור] Amram Gaon’un Dua Kitabı], Part I, Hebrew text with Critical apparatus trans. with notes and Int. by David Hedegard, Motala 1951; Part II, The Order of Sabbath Prayer, Text edition with English trans. and Int. by Av Tryggve Kronholm, Centraltryckeriet: Boras 1974.
  • Arslantaş, Nuh, Emevîler Döneminde Yahudiler, Gökkubbe Yayınları: İstanbul 2005.
  • _______ , İslam Toplumunda Yahudiler, Abbasî ve Fatımî Dönemi Yahudilerinde Hukukî, Dinî ve Sosyal Hayat, İz Yayıncılık: İstanbul 2008.
  • _______ , İslam Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler, MÜİF Vakfı Yayınları: İstanbul 2009.
  • _______ , "Orta Çağ Yahudi Cemaatlerinin Dinî ve İdarî Merkezi Olarak Bağdat", İslam Medeniyetinde Bağdat (Medînetü's-Selâm) Uluslar arası Sempozyum 7-9 Kasım 2008, MÜİF Vakfı: İstanbul 2011, ss. 319-345.
  • Ashtor, Eliyahu, [Strauss], “Kavim li-Dmuta şel ha-Kehila ha-Yahudit be-Mıtsrayim be-Yemey ha-Beynayim הקהילה של לדמותה קווים הבינים בימי במצרים היהודית] “Ortaçağ Mısırı’ndaki Yahudi Cemaatlerinin Bazı Hususiyetleri], Tsiyon 30 (1965), ss. 61-78; 128-154.
  • _______ , “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah be-Yemey haBeynayim הבינים בימי המזרח-בארצות היהודי החינוך] “Orta Çağ'da Doğu Yahudilerinde Eğitim-Öğretim], Mahanayim 108 (1966), ss. 30-34.
  • Assaf, Simha, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, Hartza’ot ve Şi’urim תקופת ושיעורים הרצאות וספרותה הגאונים] Gaonluk Dönemi ve Edebiyatı], nşr. Mordehay Margoliot, Yeruşalayim 1955.
  • _______ , “Avedim ve Sahar-avedim etsel ha-Yahudim be-Yemey haBeynayim הביניים בימי היהודים אצל עבדים-וסחר עבדים] “Orta Çağ’da Yahudilerin Köle Edinmesi ve Köle Ticaretindeki Rolleri], Tsiyon 4 (1939), ss. 91-125.
  • Bareket, Elinoar, Fustat on the Nile, The Jewish Elite in Medieval Egypt, Brill 1999.
  • Baron, Salo Wittmayer (1895-1989), A Social and Religious History of the Jews, I-XI, Columbia University Press: New York 1957.
  • _______ , The Jewish Community its History and Structure to the American Revolution, I-III, The Jewish Publication Society of America: Philadelphia 1945.
  • _______ , “Saadia’s Communal Activities”, Saadia Anniversary Volume, American Academy for Jewish History: New York 1943, s. 9-74.
  • Baskin, Judith R., “Some Parallels in the Education of Medieval and Christian Women”, JH 5 (1991), ss. 41-51.
  • _______ , “Hinuh Naşim Yahudiyot ve Haskalatan be-Yemey haBeynayim be-Aratsot ha-İslam ve ha-Natsrut יהודיות נשים חינוך Hıristiyan ve İslam” [והשכלתן בימי הביניים בארצות האסלאם והנצרות Dünyasındaki Yahudi Kadınların Eğitim-Öğretimi], Pe‘amim 82 (2000), s. 31-49.
  • Behar, Nisim, El Gid Para El Pratikante- Dini Uygulama Rehberi, trc. Mordehay Yanar, İstanbul 2004.
  • Belazurî, Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö. 279/892), Fütûhu’l-Büldân, nşr. Abdullah Enis et-Tabba- Ömer Enis et-Tabba, Beyrut 1987.
  • Benjamin (mi-Tudela) (XII. asır), Tudelalı Benjamin & Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, çev. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001.
  • Ben-Sassoon, Menahem, “Varieties of inter-Communal Relations in the Geonic Period”, The Jews of Medieval Islam, Community, Society and Identity, ed. Daniel Frank, E.J.Brill: Leiden-New York-Köln 1995, ss. 17-31.
  • Berlin, Charles, “A Sixteenth-Century Hebrew Chronicle of the Ottoman Empire: the Seder Eliyahu Zuta of Elijah Capsali and its Message”, Studies in Jewish Bibliography History and Literature in Honor of I. Edward Kiev, ed. Charles Berlin, New York 1971, s. 21-44.
  • Bloch, Abraham P., The Biblical and Historical Background of Jewish Customs and Ceremonies, Ktav Publishing House: New York 1980.
  • Buharî, Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), Sahîh, I-VI, nşr. Mustafa elBoğa, Beyrut 1407/1987.
  • Câhiz, Ebû Osmân Amr b. Bahr (ö. 255/869), el-Muhtâr fî’r-Reddi ale’nNasârâ, nşr. Muhammed Abdullah Şerkavî, Beyrut 1991/1411.
  • Cevad, Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, I-X, Beyrut 1976-1978.
  • Durî, Abdülaziz, “Enbar”, DİA, XI, 171.
  • Ebû Davûd, Süleyman b. Eş’as b. İshâk el-Ezdî (ö. 275/889), Sünen, Cidde 1998/1419.
  • Ebü’l-Ferec el-İsfahânî (ö. 356/967), Kitâbü’l-Eğânî, I-XXV, Kahire 1963.
  • Fischel, Walter J., “Hamadan”, EJd, VII, 1219-1220.
  • Friedman, Mordechai A., “Poligamya - Te‘udot u’Tışuvot min ha-Gniza הגניזה מן ותשובות תעודות – פוליגאמיה] “Yahudilerde Çok EşlilikGeniza’dan Örnek Dokümanlar], Tarbits 43 (1973-74), ss. 166-198.
  • Gil, Moshe, Documents of the Jewish Pious Foundations from the Cairo Geniza, Leiden: E.J. Brill 1976.
  • _______ , Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Müslimit ha-Rişona בתקופת ישראל-ארץ הראשונה המוסלימית] İlk İslamî Dönemde Filistin], I-III, Yeruşalayim 1983.
  • _______ , be-Malhut Yişmael bi’Tkufat ha-Geonim בתקופת ישמעאל במלחות הגאונים] Gaonluk Döneminde Müslüman Hakimiyetinde (Yahudiler)], I-IV, Yeruşalayim 1997.
  • _______ , “Megilat Eviyatar- Makor le-Toldot Maavakiya şel Yeşivat Yeruşalayim be-mi-Hatsit ha-Şiniya şel ha-Mea he-yod-alef, מגילת אביתר – מקור לתולדות מאבקיה של ישיבת ירושלים במחצית השנייה של המגילה של חדשה קריאה א''הי המאה] “XI. Asrın İkinci Yarısında Yaşanan Kudüs Yeşivası Gaonluğu Mücadelesi İçin Bir Kaynak Olarak Eviyatar Gaon Tomarı], Perekim be-Toldot Yeruşalayim be-Yemey haBeynayim, ed. Benjamin Z. Kedar-Zvi Baras, Yeruşalayim 1979, ss. 39-106.
  • Goitein, Şlomo Dov, A Mediterranean Society, I-V, Berkeley: University of California 1967-1988.
  • _______ , “A Jewish Business Woman of the Eleventh Century”, SeventyFifth Anniversary Volume of the Jewish Quartely Review, ed. Abraham A. Neuman-Solomon Zeitlin, Philadelphia 1967, ss. 225-242.
  • _______ , “Side Lights on Jewish Education from the Cairo Geniza”, Gratz College Anniversary Volume, on the Occasion of the Seventy-fifth Anniversary of the Founding of the College 1895-1970, ed. Isidore David Passow-Samuel Tobias Lachs, Philadelphia 1971, ss. 83-111.
  • Golb, Norman, "The Topography of the Jews of Medieval Egypt”, JNES 33 (1974), ss. 116-147.
  • Grossman, Avraham, “ha-‘Aliya le-Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Kivuş haMuslimi ha-Rişona המסלמי הכיבוש בתקופת ישראל-לארץ העלייה הראשונה] “İlk İslamî Dönemde Yahudilerin Filistin’e Yaptığı Göçler], Cathedra 8 (1978), ss. 136-144.
  • Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I-II, trc. Salih Tuğ, İstanbul 1990.
  • Harvey, Warren Zev, "The Obligation of Talmud on Women according to Maimonides", Women and the Study of Torah, ed. Joel Wolwelsky, Ktav Publishing House: NJ 2001, ss. 35-49.
  • Hirsch, Emil G. ve dğr., “Education”, JE, V, 47-53.
  • Horowitz, Yehoshua, “ha-Bat bi’Tkufat ha-Geonim הגאונים בתקופת הבת “ [Gaonluk (İslam) Döneminde Yahudi Kızları], Divrey ha-Kongres ha’Olami ha-Esiri le-Mada‘ey ha-Yahadut (Yeruşalayim 16-24 be-Ogust 1989, Hativa Gımel: ha-Yetsira ha-Ruhanit ha-Yahudit), I, Yeruşalayim 1990, ss. 163-170.
  • İbn Ebû Usaybia, Ebü’l-Abbas Muvaffakuddin Ahmed (ö. 668/1269), ‘Uyûnü’l-Enbâ fî Tabakâti’l-Etıbbâ, nşr. Rıza Nizar, Beyrut [ty].
  • İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik (ö. 218/833), es-Sîretü’nNebeviyye, I-IV (İki mücellet), nşr. Mustafa Sakkâ ve dğr., Beyrut [ty].
  • İbn Manzûr, Ebü’l-Fadl Cemalüddin Muhammed (ö. 711/1311), Lisânü’l-’Arab, I-XV, Beyrut: Daru Sadır [ty].
  • Jastrow, Marcus-Kaufmann Kohler, “Bet ha-Midrash”, JE, III, 116-118.
  • Kaplan, Zvi, “Batlanim”, EJd, VI, 325.
  • Kettânî, Muhammed Abdülhay (ö. 1962), et-Terâtîbü'l-İdâriyye, I-III, trc. Ahmet Özel, İstanbul 1993.
  • Khayyat, Shimon L., “The Interrelationship between Jews, Christians, Moslems and Others, as Reflected in Arabic Proverbs”, Essays on the Occasion of the Seventieth Anniversary of The Dropsie University (1909- 1979)”, eds. Abraham I. Katsh-Leon Nemoy, The Dropsie University: Philadelphia 1979, ss. 237-263.
  • Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar, The Bibli Society in Turkey, 2003.
  • Lewis, Bernard, “Paltiel: a Note”, BSOAS 30 (1967), ss. 177-181.
  • Mann, Jacob, Texts and Studies in Jewish History and Literature, I-II, Hebrew Union College Press: Cincinnati, Ohio, USA, 1931.
  • _______ , The Jews in Egypt and in Palestine under the Fatimid Caliphs, I-II, Oxford University Press: Oxford 1969.
  • Marx, Alexander, “Rab Saadia Gaon”, Essays in Jewish Biography, Philadelphia 1947, s. 3-38.
  • Mes’udî, Ebü’l-Hasen Ali b. Hüseyin (ö. 345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, I-IV, nşr. M. Muhiddin Abdülhamid, es-Seâde: Mısır 1964.
  • Petachia (Ratisbonlu) (XII. asır), Tudelalı Benjamin&Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, trc. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001, s. 93-121.
  • Reif, Stefan C., A Jewish Archive from Old Cairo, The History of Cambridge University’s Genizah Collection, Curzon Press: 2000.
  • Rosenthal, Herman-Peter Wiernik, “Heder”, JE, VI, 314.
  • Safrai, Şmuel, “Elementary Education, its Religious and Social Significance in the Talmudic Period”, Jewish Society through the Ages, eds. H.H. Ben-Sasson-S. Ettinger, Schocken Books: New York 1969, ss. 148-169.
  • Sassoon, David S., A History of the Jews in Baghdad, Letchworth 1949.
  • Sassoon, Isaac, The Status of Women in Jewish Tradition, Cambridge 2011.
  • Schechter, S., Saadyana, Geniza Fragments of Writings of Saadya Gaon and Others, Cambridge 1903.
  • Scheiber, Alexander, “Kata' Nosef mi-Megilat Ovedya ha-Ger haNormandi הנורמנדי הגר עובדיה ממגילת נוסף קטע] “Yahudiliğe Giren Ovedya ha-Normandi’nin Tomarından Bazı Parçalar], Kiriyat Sefer 30 (1954-55), ss. 93-98.
  • Sidur Kol Ya’kov ke-Minhag Aram-Tısova צובה ארם כמנהג יעקב קול סדור ,trc. Liliane Zerbib (Kazes), İstanbul 2005.
  • Streck, M., “Enbar”, İA, IV, 264-265.
  • Şeelot u’Tşıvot ha-Geonim min ha-Gniza aşar be-Mıtsrayim, של ותשובות שאלות במצרים אשר הגניזה מן גאונים ,nşr. Louis Ginzberg, New York 1968.
  • Şerira Gaon (906-1006), İgeret Rav Şerira Gaon-Meturgam le-Laşon ha-Kodeş גאון שרירה רב אגרת] Rav Şerira Gaon’un Mektubu], nşr. ve İbranîceye trc. R. Nosson Dovid Rabinowich, Yeruşalayim 1991; İng. trc. The Iggeres of Rav Sherira Gaon, trc. R. Nosson Dovid Rabinowich, Yeruşalayim 1988.
  • Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (ö. 310/922), (Tefsîr) Câmiu’lBeyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Beyrut 1405/1984.
  • Wischnitzer, Mark, A History of Jewish Crafts and Guilds, New York 1967.
  • "Yerkum Purkan", EJd, XVI, 735.

Dipnotlar

  1. Şmuel Safrai, “Elementary Education, its Religious and Social Significance in the Talmudic Period”, Jewish Society through the Ages, eds. H.H. Ben-Sasson-S. Ettinger, New York 1969, s. 150, 153.
  2. Avraham Grosmann, “ha-‘Aliya le-Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Kivuş ha-Muslimi haRişona הראשונה המסלמי הכיבוש בתקופת ישראל-לארץ העלייה ,“Catedra 8 (1978), s. 142.
  3. Bkz. Mişna Megila 1:3.
  4. S.D. Goitein, A Mediterranean Society, Berkeley: University of California 1967-1988, II, 211.
  5. Benjamin, Tudelalı Benjamin & Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, çev. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001, s. 65.
  6. Zvi Kaplan, “Batlanim”, EJd, VI, 325.
  7. Şeelot u’Tşıvot ha-Geonim min ha-Gniza aşar be-Mıtsrayim הגניזה מן גאונים של ותשובות שאלות במצרים אשר ,nşr. Louis Ginzberg, New York 1968, II, 52-53.
  8. Câhiz, er-Reddü ‘alâ’n-Nasârâ, nşr. Muhammed Abdullah Şerkavî, Beyrut 1991/1411, s. 61.
  9. Alexander Marx, “Rab Saadia Gaon”, Essays in Jewish Biography, Philadelphia 1947, s. 26; Baron, “Saadia’s Communal Activities”, Saadia Anniversary Volume, New York 1943, s. 12.
  10. Konuyla ilgili İslamî dönemdeki tavır için bkz. Arslantaş, İslam Dünyasında İktisadî ve İlmi Hayatta Yahudiler, İstanbul 2009, s. 436 vd. Osmanlı döneminde Yahudi din adamlarının din dışı ilimlerle meşgul olunmasına karşı çıkışları ve gerekçeleri için bkz. Charles Berlin, “A Sixteenth-Century Hebrew Chronicle of the Ottoman Empire: the Seder Eliyahu Zuta of Elijah Capsali and its Message”, Studies in Jewish Bibliography History and Literature in Honor of I. Edward Kiev, ed. Charles Berlin, New York 1971, s. 24 vd.
  11. Yahudilerde günlük olarak okunan bu dua şöyledir: "Baruh Ata Adonay Eleheynu Meleh ha-'Olam şe targilenu be-Torateha ve tatbikenu be-mitsveteha ve el-tevienu lide hata ve lo lide 'avera ve-lo ברוך אתה י י '' , אלהינו מלך העולם...שתרגילינו בתורתך, ותדביקנו במצותיך, ואל ]...nisayon leyedey Kainatın, mız’Tanrı Sen Kutsalsın] “… תביאנו לידי חטא ,ולא לידי עברה, ולא לידי נסיון... İlahı…Düzenli olarak Tora öğrenelim; emirlerine sıkıca sarılarım. Bizi hataya düşürme, emirlerine karşı gelmeye ve günah işlemeye sevk etme!” Bkz. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 115. Günümüzde de okunan bu duanın metni ve tercümesi için bkz. Sidur Kol Ya’kov ke-Minhag Aram-Tısova קול סדור צובה ארם כמנהג יעקב ,trc. Liliane Zerbib (Kazes), İstanbul 2005, s. 8, 10.
  12. Abraham Bloch, The Biblical and Historical Background of Jewish Customs and Ceremonies, New York 1980, s. 57.
  13. Yehoshua Horowitz, “ha-Bat bi’Tkufat ha-Geonim הגאונים בתקופת הבת ,“Divrey haKongres ha-’Olami ha-Asiri le-Mada‘ey ha-Yahadut, Yeruşalayim 16-24 be-Ogust 1989, Yeruşalayim 1990, I, 163.
  14. Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, III, 118.
  15. Goitein, A Mediterranean Society, III, 224. Geniza dokümanlarında geçen bu ifade Mişna'dan ödünç alınmıştır. Bkz. Şabat 1:2.
  16. Amram Gaon’un bu görüşü için bkz. Amram Gaon, Seder גאון עמרם' ר סדור ,Boras 1974, I, 10; İng. trc. 24.
  17. Salo Wittmayer Baron, The Jewish Community its History and Structure to the American Revolution, Philadelphia 1945, II, 167.
  18. “…u be-efes talmid eyn hod le-hahamim: ...לחכמים חוד אין תלמדים ובאפס .“Bkz. Şeelot u’Tşıvot ha-Geonim, nşr. Ginzberg, II, 88; Simha Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, Hartza’ot ve Şi’urim ושיעורים הרצאות וספרותה הגאונים תקופת ,nşr. Mordehay Margoliot, Yeruşalayim 1955, s. 212.
  19. Bâbil Talmudu, Şabat 113b.
  20. Goitein, A Mediterranean Society, I, 122.
  21. Tışuvot ha-Geonim, ed. Harkavy, no. 537’den naklen Baron, A Social and Religious History of the Jews, New York 1957, V, 75.
  22. Goitein, A Mediterranean Society, II, 121.
  23. Baron, A Social and Religious History of the Jews, V, 76.
  24. Nisim Behar, El Gid Para El Pratikante- Dini Uygulama Rehberi, trc. Mordehay Yanar, İstanbul 2004, s. 434.
  25. Moshe Gil, Documents of the Jewish Pious Foundations from the Cairo Geniza, Leiden: E.J. Brill 1976, s. 331 (81, 83, 85 no.lu dokümanlar). Ayrıca bkz. Goitein, A Mediterranean Society, III, 305.
  26. Duanın metni şöyledir: ".. ve 'al Rabanan ve 'al Talmideyhon ve 'al kol Talmidey Talmideyhon ...ועל רבנן ועל תלמדיהון ועל כל תלמידי תלמידיהן דעסקין באוריתא ” :...Keduşta Oreyta-be asakin-'de ,Yaakov Kol Sidur. Bkz” קדשתא די באתרא הדין ודי בכל אתר ואתר יהא לנא ולהון ולכון חנא וחסדא..." s. 53.
  27. Yekum Purkan Aşkenaz Yahudilerinin Sebt (Şabat) günü “haftara” duasından sonra okudukları bir duadır. Bayram günlerinde de okunan bu dua, Irak’ta Amram Gaon ve Sa’diya Gaon’un kaleme aldığı Sidur’larda yer almamaktadır. Bkz. Baron, The Jewish Community, I, 180; “Yekum Purqan”, EJd, XVI, 735.
  28. Bâbil Talmudu, Sanedrin 17b.
  29. Mişna Avot 2:5.
  30. Mektubun yazarı Bağdat yeşivasında roş ha-sederlik yapan Yosef b. Ya’kov’dur. Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 206, 564, 1. dipnot.
  31. Tesniye 6/7.
  32. Emil G. Hirsch ve dğr., “Education”, JE, V, 49.
  33. Marcus Jastrow-Kaufmann Kohler, “Bet ha-Midrash”, JE, III, 116; Safrai, “Elementary Education…”, s. 148.
  34. Bâbil Talmudu, Baba Batra 21a.
  35. Safrai, “Elementary Education…”, s. 150.
  36. Safrai, “Elementary Education…”, s. 153.
  37. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  38. Bâbil Talmudu, Berahot 17a.
  39. Konuyla ilgili bazı responsalar için bkz. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 119; Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  40. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  41. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  42. Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Artsot ha-Mizrah be-Yemey ha-Beynayim החינוך הבינים בימי המזרח-בארצות היהודי ,“Mahanayim 108 (1966), s. 30; Judith Baskin, “Some Parallels in the Education of Medieval and Christian Women”, JH 5 (1991), s. 42. Geniza dokümanlarından birinde bir Yahudinin arkadaşına şöyle yazdığı kaydedilir: “…Kardeşim Nabat okula (bet ha-sefer) devam ediyor. Bu yıl on üç yaşında.” Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 174.
  43. Doküman bkz. Mordechai Friedman, “Poligamya-Te‘udot u’Tışuvot min haGniza פוליגאמיה-הגניזה מן ותשובות תעודות ,“ Tarbits 43 (1973-74), s. 188.
  44. A. Yitshak Agus, “Tışuvot Geoney Erets Yisrael ve Bavel ישראל ארץ גאוני תשובות ובבל ,“Horev 12 (1956-57), s. 212.
  45. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 113.
  46. Mesela bkz. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 83; Simha Assaf, “Avadim ve Saharavadim etsel ha-Yahudim be-Yemey ha-Beynayim בימי היהודים אצל עבדים-וסחר עבדים הביניים “Tsiyon 4 (1939), s. 98. Ancak bazı gaonlar kölelere Tevrat öğretimine sıcak bakmamışlardır. Bkz. Gil, be-Malhut Yişmael bi’Tkufat ha-Geonim הגאונים בתקופת ישמעאל במלחות, Yeruşalayim 1997, I, 605.
  47. Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 30. Başka örnekler için bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 134.
  48. Goitein, A Mediterranean Society, II, 186.
  49. Alexander Scheiber, “Keta' Nosaf mi-Megilat Ovedya ha-Ger ha-Normandi נוסף קטע הנורמנדי הגר עובדיה ממגילת ,“Kiriyat Sefer 30 (1954-55), s. 97.
  50. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 114; Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31.
  51. Bkz. Scheiber, “Keta' Nosaf mi-Megilat Ovedya ha-Ger ha-Normandi”, Kiriyat Sefer 30 (1954-55), s. 97.
  52. Judith R. Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot ve Haskalatan be-Yemey ha-Beynayim חינוך נשים יהודיות והשכלתן בימי הביניים בארצות האסלאם Natsrut-ha ve İslam-ha Aratsot-be והנצרות ,“Pe‘amim 82 (2000), s. 31; Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31; Goitein, A Mediterranean Society, II, 175.
  53. Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot…”, Pe‘amim 82 (2000), s. 31; Ashtor, “ha-Hinuh haYahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31; Goitein, A Mediterranean Society, II, 175.
  54. Safrai, “Elementary Education…”, s. 152.
  55. TS Arabic Box 30, f.36’dan naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education from the Cairo Geniza”, Gratz College Anniversary Volume, on the Occasion of the Seventy-fifth Anniversary of the Founding of the College 1895-1970, ed. Isidore David Passow-Samuel Tobias Lachs, Philadelphia 1971, s. 102, İng. trc. 89.
  56. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 114; Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 32. Geniza dokümanlarından birinde bir Yahudi, arkadaşına şöyle yazar: “…mektubunda çocuklarının Tevrat, Arapça ve İbranîce yazmayı öğrendiklerini belirtiyorsun. Bu konuda Allah’a ne kadar şükretsek azdır.” Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 174.
  57. “…ve emmâ mine’l-hisâb ve’l-baksât ve’z-zekât ve ‘amel: אלבקסאת אלחסאב מן ואמא ואלדקאת ."Bkz. TS NS J 401, no. 21’den naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 109, İng. trc. 98; a.mlf., A Mediterranean Society, II, 177. Abak (Abacus) Latince bir kelimedir. Hesap yapmakta kullanılan ve birçok devingen parça dizisiyle donatılmış düzenektir. Bkz. “Abak”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I, 7. Decimal ise parmak veya bazı simgelerle yapılan hesap bilgisidir. Bkz. http://www.bartleby.com/65/nu/numeral.html (15.06.2005).
  58. Herman Rosenthal-Peter Wiernik, “Heder”, JE, VI, 314.
  59. Hayy Gaon’un bir responsasından, sinagogun ibadet edilen kısmının eğitim amaçlı olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 177.
  60. Elinoar Bareket, Fustat on the Nile, The Jewish Elite in Medieval Egypt, Brill 1999, s. 45.
  61. Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 30; Goitein, A Mediterranean Society, II, 43.
  62. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 114; Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 30.
  63. Konu ile ilgili bazı örnekler için bkz. Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot…”, Pe‘amim 82 (2000), s. 35.
  64. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 113.
  65. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 114; Rosenthal-Wiernik, “Heder”, JE, VI, 314.
  66. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 112, 119.
  67. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 112, 119.
  68. “Fele’alle en takdüra alâ müsâadetî fihi fe-inneni ene iza darabtühü asrifü fi darbihi ve ene iza darabtühü…: צרבתה אדא ואנה צרבה פי אסרף צרבתה אדא אנה פאנני פיה מסאעדתי עלי תקדר אן פלעל .“ TS 8 J 29, f. 7v’den naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 103-104, İng. trc. 91. Ayrıca bkz. Stefan Reif, A Jewish Archive from Old Cairo, The History of Cambridge University’s Genizah Collection, Curzon Press: 2000, s. 190. Benzer konuda bir başka şikâyet konusu hakkında bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 182.
  69. TS Arabic Box 38, f.1’den naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 103, İng. trc. 91; a..mlf., Goitein, A Mediterranean Society, II, 182.
  70. Hirsch ve dğr., “Education”, JE, V, 49; Goitein, A Mediterranean Society, II, 189.
  71. Bkz. Yeşu 1/8.
  72. Baron, The Jewish Community, II, 197.
  73. Norman Golb, “The Topography of the Jews of Medieval Egypt”, JNES 33 (1974), s. 135; Bareket, Fustat on the Nile, s. 45.
  74. Değişik dokümanlardan hareketle yapılan bu tespit için bkz. Ashtor, “ha-Hinuh haYahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31.
  75. TS 13 J 6, f. 27’den naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 107; İng. trc. 94.
  76. TS NS Box 321, f. 28’den naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 108; İng. trc. 95; a.mlf., A Mediterranean Society, II, 187.
  77. Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31. Goitein, o dönemde 36 dirhemin 1 dinara tekabül ettiğini belirtir. Bkz. Goitein, “A Jewish Business Woman of the Eleventh Century”, Seventy-Fifth Anniversary Volume of the Jewish Quartely Review, ed. Abraham A. Neuman-Solomon Zeitlin, Philadelphia 1967, s. 234.
  78. Goitein, “A Jewish Business Woman of the Eleventh Century”, s. 241. Ölümünden sonra 689 dinar dağıtılmasını vasiyet eden, cenazesi için 50, mezarı için ise 25 dinar ayıran bir hanımın, oğlunun eğitimi için haftada 5 dirhem ayırması hakikaten ilginçtir.
  79. Goitein, A Mediterranean Society, II, 187.
  80. Goitein, A Mediterranean Society, II, 188.
  81. Ashtor, “Kavim li-Dmuta şel ha-Kehila ha-Yahudit be-Mıtsrayim be-Yeme haBeynayim ביניים-בימי במצרים היהודית הקהילה של לדמותה קווים ,“Tsiyon 30 (1965), s. 66; Goitein, A Mediterranean Society, II, 173.
  82. Ashtor, “Kavim li-Dmuta şel ha-Kehila ha-Yahudit…”, Tsiyon 30 (1965), s. 66; Goitein, A Mediterranean Society, II, 173.
  83. Hirsch ve dğr., “Education”, JE, V, 49.
  84. Safrai, “Elementary Education…”, s. 150, 153.
  85. Mesela bkz. Bâbil Talmudu, Ber. 17a.
  86. Mes’udî, Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, nşr. M. Muhiddin Abdülhamid, Mısır 1964, I, 63. Mes’udî’nin bu bilgisi, onun İncil’i incelediğini göstermektedir. Bahsettiği bu olay İncillerde detaylıca anlatılmaktadır. Bkz. Matta 4/12 vd.; Markos 1/14-15; Luka 14/16 vd. İncil’lerde mektep (mesela Tirannus’un mektebi- bkz. Resüllerin İşleri, 19/9) şeklinde bahsedilen kurumların beytülmidraslar olduğunu düşünüyoruz.
  87. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  88. İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, Beyrut [ty], IV, 66-67; a.g.e., XI, 333.
  89. Gil, “Megilat Eviyatar- Makor le-Toldot Maavakiya şel Yeşivat Yeruşalayim be-miHatsit ha-Şeniya şel ha-Mea he-yod-alef ירושלים ישיבת של מאבקיה לתולדות מקור – אביתר מגילת המגילה של חדשה קריאה א''הי המאה של השנייה במחצית ,“Perekim be-Toldot Yeruşalayim be-Yemey haBeynayim, ed. Benjamin Z. Kedar-Zvi Baras, Yeruşalayim 1979, s. 84.
  90. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 226.
  91. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 262.
  92. Cevad Ali, el-Mufassal fî Tarîhi’l-Arab kable’l-İslâm, Beyrut 1976-1978, VIII, 252; Hamidullah, İslâm Peygamberi, trc. Salih Tuğ, İstanbul 1990, I, 187.
  93. Beytülmidrasın Yahudiler üzerindeki etkisini iyi bilen Hz. Muhammed, zaman zaman bu kuruma giderek Yahudileri İslâm’a davet etmiştir (Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 577). O’nun (as.) zina suçu işleyen iki Yahudiyi yargılamak için beytülmidrasa gittiği ve suçlulara kendi hukuklarına istinaden recm cezası verdiği bilinmektedir (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, nşr. Mustafa Sakkâ ve dğr., Beyrut [ty], I, 564-65). Hz. Ebû Bekir ve diğer bazı sahâbenin de zaman zaman beytülmidrasa giderek Yahudi din adamlarıyla (ahbâr) tartıştıkları rivayet edilir. Bkz. İbn Hişâm, I, 558-59.
  94. Bkz. Ebu’l-Ferec el-İsfahanî, el-Eğânî, Kahire 1963, XVII, 173. Ebû Şa’sa hakkında bkz. Cevad Ali, VII, 252.
  95. el-İsfahânî, el-Eğânî, XVII, 173.
  96. Kettânî, et-Terâtibü'l-İdâriyye, trc. Ahmet Özel, İstanbul 1993, I, 279. Hz. Muhammed'in Zeyd’e İbranîce’yi öğrenmesi talimatı için bkz. Buharî, Ahkâm 40; Belazurî, Fütûhu’l-Büldân, nşr. Abdullah Enis et-Tabba- Ömer Enis et-Tabba, Beyrut 1987, s. 663.
  97. Taberî, (Tefsîr) Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Beyrut 1405/1984, I, 434.
  98. Simha Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  99. Şerira Gaon, İgeret Rav Şerira Gaon-Meturgam le-Laşon ha-Kodeş גאון שרירה רב אגרת ,nşr. ve İbranîceye trc. R. Nosson Dovid Rabinowich, Yeruşalayim 1991, s. 140.
  100. Walter J. Fischel, “Hamadan”, EJd, VII, 1220.
  101. Bkz. Nuh Arslantaş, Emeviler Döneminde Yahudiler, İstanbul 2005, s. 148.
  102. Jacob Mann, The Jews in Egypt and in Palestine under the Fatimid Caliphs, Oxford 1969, II, 110.
  103. Gil, Erets Yisrael, I, 473-74; Bareket, Fustat on the Nile, s. 45. Elhanan hakkında detaylı bilgi için bkz. Bareket, a.g.e., s. 206-222.
  104. S. Abramson, ba-Merkazim ve bi-Tfutsot bi-Tkufot ha-Geonim בתקופות ובתפוצות במרכזים הגאונים ,Yeruşalayim 1965, s. 169.
  105. Bkz. Goitein, A Mediterranean Society, II, 563, 18. dipnot.
  106. Bareket, Fustat on the Nile, s. 46.
  107. Mann, The Jews in Egypt, II, 235.
  108. Gil, Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Müslimit ha-Rişona הראשונה המוסלימית בתקופת שראל- י ארץ Yeruşalayim 1983, I, 157.
  109. Benjamin, s. 47.
  110. Bkz. Benjamin, 64-65.
  111. Süreçle ile ilgili bkz. Arslantaş, "Orta Çağ Yahudi Cemaatlerinin Dinî ve İdarî Merkezi Olarak Bağdat", İslam Medeniyetinde Bağdat (Medînetü's-Selâm) Uluslar arası Sempozyum 7-9 Kasım 2008, İstanbul 2011, s. 327-328.
  112. Benjamin, s. 71.
  113. Başlangıçta Yahudi cemaatinin Abbasî Devleti nezdindeki yegâne temsilcisi re’sü’lcâlut idi. Ancak zamanla cemaat idaresine yeşivalar da göz dikmiş; sık sık yaşanan mücadele ve rekabet sebebiyle Halife Me’mûn döneminde (813-833) Yahudilerin yaşadığı yerler bu kurumlar arasında dört ayrı idarî bölgeye (reşut; ç. reşuyot) ayrılmıştı. Bu merkezler ilerleyen süreçte Kuzey Afrika ve Endülüs'te ortaya çıkan yeni cemaatleri, bu cemaatlerin liderlerine verdikleri değişik payelerle kendilerine bağlamışlardı. Ancak kurumlar tarafından liderlere dağıtılan payeler uzun vadede kendilerinin aleyhine olmuş; sonraki dönemlerde dinî, hukukî ve siyasî otonomilerinin bir gerekçesine dönüşmüştür. XI. asırdan itibaren bu cemaatler, dinî merkezlerden bağımsız yerel cemaatler (kehilot) olarak ortaya çıkmaya başlamışlardır. Konuyla ilgili bkz. Menahem Ben-Sassoon, “Varieties of inter-Communal Relations in the Geonic Period”, The Jews of Medieval Islam, Community, Society and Identity, ed. Daniel Frank, E.J.Brill: Leiden-New York-Köln 1995, s. 27; Arslantaş, İslam Toplumunda Yahudiler, Abbasî ve Fatımî Dönemi Yahudilerinde Hukukî, Dinî ve Sosyal Hayat, İstanbul 2008, s. 113-115.
  114. Fustat’ta yeni bir eğitim kurumu açan Elhanan’a çeşitli bahanelerle herem cezası verilmiş (Abramson, ba-Merkazim ve bi-Tfutsot, s. 169; Goitein, A Mediterranean Society, II, 202) Mağrib cemaatleri de bu konuda Şerira Gaon tarafından uyarılmıştı. Bkz. Mann, Texts and Studies in Jewish History and Literature, Cincinnati 1931, I, 86-87.
  115. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  116. Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 32. İslam kaynaklarında yer alan bilgiye göre Medine'deki beytülmidrasta Tevrat merkezli bir eğitim benimsenmişti. el-İsfahanî Medine’deki beytülmidrastan “Beytü’t-dirâseti li’t-Tevrât” (Tevrât eğitiminin verildiği okul) şeklinde bahsetmektedir. Bkz. el-Eğânî, XVII, 173.
  117. "Ma hiduş haya ba-bet ha-midraş ha-yom?: היום המדרש בבית היה חידוש מה "?Bkz. Bâbil Talmudu, Hagiga 3a; 71b.
  118. İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, XI, 333. Ünlü dilci bu bilgiyi, “sedele” (سدل/bir şeyi sarkıtmak, bırakmak) maddesinde vermiştir.
  119. İbn Manzûr'un “nâde” (د نا/sallanmak) maddesinde verdiği bu bilgi için bkz. Lisânü'lArab, III, 430.
  120. İbn Manzûr, Lisânü’l Arab, III, 430: “ تكونوا مثل اليھود إذا نشروا التوراة و نادوا...”
  121. "Migraş [Midraş] ma li’l-yahûd: Yahudi beytülmidrası gibi uğultulu.” Bkz. Shimon L. Khayyat, “The Interrelationship between Jews, Christians, Moslems and Others, as Reflected in Arabic Proverbs”, Essays on the Occasion of the Seventieth Anniversary of The Dropsie University (1909-1979)”, eds. Abraham I. Katsh-Leon Nemoy, The Dropsie University: Philadelphia 1979, s. 251. Türk atasözlerinde de ise bu tür gürültülü ortamlar “Yahudi havrası”na benzetilir.
  122. Hirsch ve dğr., “Education”, JE, V, 49.
  123. Şeelot u’Tşıvot, nşr. Ginzberg, II, 26.
  124. Bâbil Talmudu, Gitin 38b.
  125. Bâbil Talmudu, Megila 28a.
  126. Rivayetler için bkz. Ebû Davûd, Hudûd 27 (4445); İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, III, 430.
  127. Cevad Ali, VIII, 252; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 187.
  128. İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, IV, 66-67; XI, 333.
  129. Tışuvot ha-Geonim, Şa’arey Tsedek, Selanik 1792, f. 18a’dan naklen Goitein, A Mediterranean Society, III, 88.
  130. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  131. Jastrow-Kohler, “Bet ha-Midrash”, JE, III, 118.
  132. Assaf, “Avadim ve Sahar-avadim Etsel ha-Yahudim…”, Tsiyon 4 (1939), s. 96.
  133. Ahima’ets, Sefer Yuhasin, s. 19, İng. trc. 94.
  134. Süreçle ilgili detaylar için bkz. Arslantaş, İslam Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler, s. 93.
  135. David Sassoon, A History of the Jews in Baghdad, s. 43; Mark Wischnitzer, A History of Jewish Crafts and Guilds, New York 1967, s. 55.
  136. S. Schechter, Saadyana, Geniza Fragments of Writings of Saadya Gaon and Others, Cambridge 1903, s. 122.
  137. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 115.
  138. Petachia, Tudelalı Benjamin&Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, trc. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001, s. 99.
  139. Mişna, Sotah 3:4.
  140. Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot…”, Pe‘amim 82 (2000), s. 33; Goitein, A Mediterranean Society, II, 185.
  141. Konuyla ilgili detaylar için bkz. Isaac Sassoon, The Status of Women in Jewish Tradition, Cambridge 2011, s. 100-101; Warren Zev Harvey, "The Obligation of Talmud on Women according to Maimonides", Women and the Study of Torah, ed. Joel Wolwelsky, Ktav Publishing House: NJ 2001, s. 36-37.
  142. Bâbil Talmudu, Hagiga 3a.
  143. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 115; Ashtor, “ha-Hinuh ha-Yahudi be-Aratsot ha-Mizrah...”, Mahanayim 108 (1966), s. 31.
  144. Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot…”, Pe‘amim 82 (2000), s. 31; Horowitz, “ha-Bat bi’Tkufat ha-Geonim”, s. 164; Goitein, A Mediterranean Society, II, 183.
  145. Horowitz, “ha-Bat bi’Tkufat ha-Geonim”, s. 163-164; Baskin, “Hinuh Naşim Yahudiyot…”, Pe‘amim 82 (2000), s. 31; Goitein, A Mediterranean Society, II, 183.
  146. Goitein, A Mediterranean Society, II, 185.
  147. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 115.
  148. Assaf, Tekufat ha-Geonim ve Sifruteha, s. 112.
  149. Petachia, s. 100. Kaderin tecellisi, Gaonla kızı aynı günde ölmüşlerdi. Ölümlerine çok üzülen bir Yahudi şair: “Tanrı iki kuzunun aynı günde kurbanını yasaklamışken, insafsız ölüm, kızı ile babasını aynı anda alarak nasıl bu kadar gaddarlaşabilir!?”, şeklinde bir mersiye ile ağıt yakmıştır. Bkz. David S. Sassoon, A History of the Jews in Baghdad, Letchworth 1949, s. 70-71
  150. Goitein, A Mediterranean Society, II, 184.
  151. “…fî en te’huze hâze’l-binteyni tü’allimehum er-rakam ve yecîü ilâ’d-dâri men yü’allimehum essalâte: אלצלאה יעלמהם מן אלדאר אלי ויגי אלרקם תעלמהם אלבנתין הדה תאכד אן פי ."...Bkz. TS 12.493’ten naklen Goitein, “Side Lights on Jewish Education…”, s. 101, İng. trc. 88-89.