Öğretmen, gazeteci ve yazar Ali Suavî 1.1.1877’de Galatasaray Lisesi müdürlüğüne getirilmiş, 20.10.1877’de bu görevden alınmıştır.[1] O, Mabeyn-i Hümâyûn Başkitâbetine (Padişahın Sekreterliğine) gönderdiği bir yazıda, kendisine bu görev verildiği zaman Galatasaray Lisesinin durumunu ve bizzat kendisinin gerçekleştirdiği ıslahatı açıklamıştır. Başbakanlık Devlet Arşivinde gördüğümüz bu belge, önemli eğitim-öğretim kurulularımızdan Galatasaray Lisesinin geçmişi ile ilgili olduğu için Türk Eğitim Tarihinin de önemli bir belgesidir. Ayrıca bu belge, Ali Suavî’nin eğitimcilik, okul yöneticiliği yönlerini de çok güzel ortaya koymaktadır.
Belge Yıldız evrakı arasında bulunmaktadır ve iki sayfadan ibarettir. İmza yeri koparılmıştır. Ali Suavî’nin, Abdülhamit’i devirmek için Saraya baskın düzenlediği ve bu olayda öldürüldüğü hatırlanınca, onun adının bile yokedilmiş olması anlaşılır. Sonradan belgeye kurşun kalemle, “Ali Suavî imzalı olduğu” şeklinde bir kayıt düşürülmüştür. Böyle bir yazı olmasa bile belgenin ona ait olduğu, tarih ve üslup bakımından bir kuşkuya yer vermemektedir.[2] Fakat belgenin aslında iki sayfadan fazla olduğu ve baştarafının bulunmadığı düşünülebilir. Belgenin başlayış biçimi böyle bir ihtimali akla getiriyor. Dil bakımından ise belge, dönemine göre oldukça sade biçimde kaleme alınmıştır.
Ali Suavî önce kendi tayini sırasında okulun öğrencilerine ilişkin bilgi veriyor:
“Mekteb-i Sultanî şakirdanı
Tarih-i nasb-ı acizîde bulduğum şakırdan
Nüfus
Müslim ................................................ 162
Gayri müslim ............................................................ 377
Ekalliyet üzre kabul olunmuş îslamdan on altı nüfus tam ücret verdikleri halde,
94 Ermemden tam ücret veren bir nefer yok
122 Rumdan tam ücret veren yalnız bir şakird
52 Bulgardan tam ücret veren yalnız üç
Mektebin Nizamnamesince bîiktidarlara lütfen ve merhameten ihsan buyurulacak ücret yalnız teb’a-i osmaniyeye mahsus iken bu hukuktan hissedar edilmiş ecanip:
4 Moskof teb’ası
16 Fransız
8 İtalyan
2 İngiliz
2 Yunanî”
Ali Suavî bundan sonra, Galatasaray Lisesindeki Bulgar öğrencilerin Devlete karşı silahlı eylemlerinden söz ediyor:
“Geçen sene Filibe ve Islimiye sancaklarında ihtilâle reis olan Bulgarlar hep Mekteb-i Sultanî şakirdanından idiler. İslam köylerini yakan Kaplişko idi.
Vançof ve Siyarof silah bedest-i şekavet tutulup mahkûm iken Bab-ı Âlî tarafından meccanen Mekteb-i Sultanîye ithal olunmuş ve bu kere Rusya askeri Tuna’yı geçtiğinde biraz Bulgar şakird daha ayartarak Rus ordusuna iltihak etmişler.”
Ali Suavî daha sonra okulun öğretmenlerinden zararlı ve bölücü eylemlerde bulunanlar hakkında bilgi vermektedir:
“Mekteb-i Sultanî muallimlerinden
I Cakmu: Rusya sefiri Agnatyef’in çocuklarının muallimi olup merkum tarafından mektebe ithal olunmuş ve Dcvlet-i aliye aleyhinde açıktan ders vermekte bulunmuş.
I Zankof: Keza Rusya sefareti tarafından mektebe sokulmuş ve geçen Bulgar vakasında Londra’ya gidip Devlet-i aliye aleyhine mitinglerde çalışmış ve bu kere Rusya tarafından Tuna’da bir mahalle (galiba Bela*) mutasarrıf nasbedilmiş (müddeti-âcizîde Mektepte mevcut değil)
I Sinuve: Fransız Coğrafya muallimi olup ilân-ı harb olunduğu sırada Rusya sefareti tercümanı Avnu ile muhbirlik mukavele eylediği Zaptiye müşiriyet-i çelilesi canibinden bittahkik savb-ı âcizîye iş’ar kılındı (Ali Suavî, görüldüğü gibi, bu öğretmen hakkında emniyet kuruluşu nezdinde soruşturma yapıp bilgi aldığını söylüyor)
i Mihalofski: Mektepte Bulgar lisanı muallimi olup tahrikten hâlî olmayan
3 Bulgar kalfa”
Ali Suavî bundan sonra okulda uygulanan öğretim yönteminin yetersizliği, bunun nedenleri ve öğrencilerin yetersiz yetişmelerine ilişkin sonuçları üzerinde duruyor:
“Usûl-ü tedrisiye
Mekteb-i Sultanîde altı yıldan beri Elifba sınıfını geçememiş şakirt var. Hele iki üç yıllıklar çok.
Nizamnameye göre Lise beş sene için iken tedrisin yolsuzluğundan sekiz seneye temdit olunmuş.
Şakirdan on yıl makina gibi gece gündüz çalıştırılmış oldukları halde ne Lisan-ı Osmanîde, ne Fransızcada doğruca bir şey yazmaya
* Metin içinde şöyle : (.(غابا بلا) :. Bunu “galiba Bela” ya da “Galbabl’a” şeklinde okumak mümkündür. Fakat gerek eski Osmanlı Devleti haritaları üzerinde, gerek Bulgaristan’ı iyi bilen bazı kişiler nezdinde yaptığımız araştırmalarda, Rusçuk’un az güneyinde Byala adında bir kent bulunduğunu tesbit ettik. Böyle- ce, metinde sözü geçen kent, Byala olsa gerektir. (Y. Akyüz). muktedir bir şakirt çıkmıyor. Bazı müstahaklar var ama bunlar bilcümle tahsili bu mektebe münhasır olmayanlardır. Bu hale sebep kaide-i talim yok.
Bir de ekser muallimler şuradan buradan toplanma, usûl-ü cedide üzere ders görmemiş ve şehadetnamesizler.
Ali Suavî, daha çok durum tcsbiti niteliğindeki açıklamalarından sonra, müdürlüğü dönemindeki ıslahat girişimlerinden söz ediyor:
Islahat:
Nasb-ı aciziden beri Mekteb-i Sultaniye giren İslam şakirdanı altmış kadar var. Binaenaleyh bugün şakirdan-ı müslime iki yüz yirmi kadar.
Bulgarlardan nizamı veçhile ücret talep olunarak sühûletle def’ ve teb’îdleri müyesser oldu. Fakat isyan etmemiş memleketlerden ve çalışkan uslu olanlara bir şey denmedi.
Moskoflar ihraç edildi.
Ecanip içlerinde şayet bir nevi hizmet-i sadakate mebni nail-i mükâfat olmuş ve bu mükâfat irade-i seniyyeye müstenit bulunmuş var ise onlar tefrik olunarak sairlerinden ücret talebine teşebbüs olundu.
Cakmu’nun kontratosu feshedilerek çıkarılmıştı.
Sinuve’ye izin verildi.
Mihalofski, Lisan-ı Bulgar mecburî olmadığından Mektep maaş veremiyeceği beyanıyle ve diğer Bulgar kalfalarla beraber ib’ad edildi (uzaklaştırıldı).
Islah-ı tedris için muallimlerden diploma sual olunup hocalık etmesini bilmiyenlerin diplomalı ve daha az maaşlı muallimlerle tebdiline (değiştirilmesine) teşebbüs olundu ve bilcümle bundan birbuçuk mah (ay) mukaddem Maarif Nezaret-i celîlesine takdim eylediğim lâyiha mucibince kaide-i tedris tesis olunarak icraya mübaşeret edildi.”
Ali Suavî yazısını Maarif Nezaretini şikâyet eden bir tarzda ve şöyle bitirmektedir:
“Mesail-i mezkûrenin kütlesinde Maarif Nazırının muavenetine öteden beri müracaat olunageldiyse de hiçbirini icraya müsait görünmediğinden ve bu babda yazılan muharrerat-ı resmiyeye cevap vermeye bile cesaret eylemediğinden Cenab-ı Hakka mütevekkilen ve zaman-ı hakkaniyet-i adâletpenâhiye müsteniden vazife-i acizî icrasına cesaret kılındı. Olbabta ve herhalde emrü ferman hazret-i veliyülemrindir.
14 Şaban 294 ve 11 Ağustos 93”
Belgenin tarihleri Milâdî tarihle 24 Ağustos 1877 Cuma’ya rastlamaktadır.
Belgede Ali Suavî’nin üzerinde durduğu noktalan maddeler halinde sıralamak yararlı olacaktır. Bu arada Galatasaray Lisesi ile ilgili başka ilk kaynaklardan da söz edilecektir:
1. Ali Suavî’nin okulun müdürlüğüne getirildiği sırada öğrencilerin sayısal ve dinsel durumu şöyledir:
Ali Suavî, müdürlüğe geldikten sonra müslüman öğrencilerin okula daha çok sayıda kaydolmalarını teşvik ve azınlık ile yabancı öğrencilerin uzaklaştırılmaları şeklinde bir politika izlediğini, bu nedenle müslüman öğrenci sayısının 220’ye çıktığını söylüyor.
Gayri müslim öğrencilerin mezhep ve milliyetlerine göre kesin sayıları verilmiyorsa da Ermeni, Rum ve Bulgarların tam (?) sayıları şöyledir:
Ermeni 94
Rum 122
Bulgar 52
Müslim | 162 |
Gayri müslim | 377 |
Toplam | 539 |
Engelhardt ise Aralık 1869’da öğrencilerin din, mezhep ve milliyetlerine göre sayısal dökümünü şöyle veriyor[3]:
Müslüman | 277 | Katolik Latin | 65 |
Ermeni | 91 | Musevi | 29 |
Ermeni Katolik | 28 | Bulgar | 40 |
Rum | 85 | Protestan | 7 |
|
| Toplam | 622 |
Oysa, okul kurulurken, öğrencilerin yarısını müslüman çocukların oluşturacağı kararlaştırılmıştı. Yukarıdaki rakamlar bu ilkenin uygulanmadığını, dengenin Türklcr aleyhine bozulduğunu gösteriyor.
Okulda çok sayıda azınlık ve yabancı öğrenci bulunması başka bir gerçeği de ortaya koyuyor: Rusya ve Papanın okulun boykot edilmesini istemelerinin azınlık ve yabancılarca yerine getirilmediği, aksine okula çok rağbet edildiği anlaşılıyor. Gerçekten Rusya, İstanbul’da Fransızca diliyle öğretim yapan bir Lisenin açılmasını, bunun Fransanın yardımıyla gerçekleştirilmesini çekememiş ve özellikle Rumları tahrik ederek çocuklarını bu okula göndermemelerini istemişti. öte yandan Papa, yayınladığı iki emirname ile Doğu katolik- İcrinin Galatasaray Lisesine çocuklarını göndermelerini yasaklamıştı. Fakat Papa, katolikliğin bu okuldan zarar görmeyeceğine ikna edilince, güvensizlik göstermekten vazgeçmişti{4[.
2. Ali Suavî, belgede, azınlık ve yabancı öğrencilerin okulun ücret ödeme vs. biçimindeki gereklerini yerine getirmediklerini söylemektedir.
3. Ali Suavî, özellikle Bulgar öğrencilerin Devlete karşı silahlı eylemlerini açıklamakta, ayrıca Osmanlı Hükümetinin akıl almaz gafletini de ortaya koymaktadır: iki Bulgar öğrenci eşkiyalık yaparken silahlarıyla beraber yakalanmışlar ve mahkûm bulundukları sırada Osmanlı Hükümetince parasız olarak Galatasaray Lisesine alınmışlardır. Fakat bunlar, başka Bulgar öğrencileri de kandırarak, Rusların Tuna’yı geçtikleri sırada Rus ordusuna iltihak etmişlerdir...
4 Ali Suavî, daha sonra, okulun öğretmenlerinden zararlı ve bölücü eylemlerde bulunanlar ve onlara karşı yaptığı işlemler hakkında bilgi veriyor. Bunlar, birisi o sırada okulda bulunmayan iki Rus öğretmen, bir Fransız öğretmen, bir Bulgar öğretmen ve üç Bulgar kalfadır. Ali Suavî tüm bu öğretmenlerin işine son vermiştir!..
5. Okulda başarı durumu çok zayıftır. Bu nedenle beş yıllık öğretim süresi sekiz yıla çıkarılmıştır, öğrenci başarısızlığının asıl nedeni öğretmenlerinin çoğunun şuradan buradan toplanmış, öğretmenlik için yetişmemiş, yeni yöntemleri bilmeyen diplomasız kişiler oluşudur. Ali Suavî bunların yerine diplomalı ve üstelik daha az maaş vererek öğretmenler bulmuştur. O ayrıca incelediğimiz belgeden bir buçuk ay önce Maarif Nezaretine bir lâyiha vererek tesis ettiği ve uygulamaya başladığı öğretim yöntemini açıkladığını söylemektedir. Ne var ki, çok önemli olduğunu sandığımız bu belge arşivde henüz bulunamamıştır. Onun bu düşünce ve girişimleri, öğretmenlik formasyonu alarak meslekten yetişmiş gerçek öğretmenlerin önemini ve bu tür öğretmenlerin öğrenci başarısında oynadığı önemli rolü çok iyi gördüğünü gösteriyor. 1877 yılında ileri sürülen bu düşünceler ve girişilen eylemler o dönem için çok yeni ve özgün sayılabilir ve Ali Suavî’nin eğitimcilik ve yöneticilik yönlerini de çok iyi gösterir.
Yayınladığımız başka bir arşiv belgesinde (1906) şöyle deniliyor:
“Tecrübe ile kesindir ki, yüksek ve idadî (orta) öğretim kurum- lanndan çıkanların çoğunda, bilim ve olgunluk tahsilinin asıl amacı olan dindarlık ve iyi ahlâk arzulanan derecede görülmüyor.” Bu durum aynı belgede şöyle açıklanıyor: İncelenince bu durumun kaynağında Fransa elçisi Mösyö Bouree’nin teşvik ve isteği üzerine Alî Paşanın sadaretinde açılan Galatasaray Lisesinin olduğu ve o zaman, hangi düşünce ve nedenlere dayanıldı ise, okulun yönetiminin sadakati şüpheli kişilere verildiği ve böyle bir uygulamanın başlatılmış olduğu görülür. Sonradan açılan Darülfünûn ve öteki yüksek okullarda da bu yola gidilerek iş bu dereceye varmıştır. Bu durum yalnız ve yalnızca öğretmenlerin eğitim ve öğretimlerindeki kötü niyetli telkin ve anlatımlarından ortaya çıkıyor; öğrenciler ve ders kitaplarından bir zarar gelmesi mümkün değildir[5].” sözü edilen yönetici ve öğretim kadrosu, Ali Suavî’nin yakındığı ve mücadele ettiği kadro olsa gerekir.
6. Ali Suavî, belgenin sonunda Maarif Nezaretinin tutumuna ilişkin önemli bir iddiada bulunmaktadır: Bu, Ali Suavî’nin, belgede sözünü ettiği tüm sorunlarda sürekli Nezaretin yardımına başvurdu ise de Nezaret bunların hiçbirini çözmeye istek göstermemiş, hatta Ali Suavî’nin bu konudaki yazılarına cevap bile vermeye cesaret edememiş olduğu iddiasıdır. O da, Tanrıya tevekkül ederek ve Padişahın “adaletine dayanarak” doğrudan Padişaha başvurma cesaretini kendinde bulmuştur. O sırada Maarif Nazın Münif Paşadır (Nazırlığı: 1.2.1877-9.11.1877).
Ali Suavî’nin Maarif Nezaretinden yakınması haklı olsa gerektir. Çünkü, özellikle Abdülhamit döneminde Maarif Nezaretinin yabancı okullar ve yabancı öğretmenlerin zararlı eylemlerine karşı çok pasif kaldığı bir gerçektir. Yayınladığımız bir arşiv belgesinde, 1893’te imparatorlukta, öteki yabancı okullar hariç, 392 adet Protestan ve Amerikan okulu bulunduğu, bunların 108’inin Abdülhamit döneminde açıldığı, Osmanlı devlet adamlarının bu okulların açılmasına sorumsuzca göz yumdukları belirtilmektedir[6].