ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

İsmail Arar

Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, Amerikan Milletine Sesleniş, Mondros Mütarekesi, Kurtuluş Savaşı, İstiklal Harbi

I.

Doğumunun 100. yıldönümü nedeniyle tümü Atatürk’ün anısına ayrılmış bulunan BELLETEN, Cilt XLV, Sayı 177’de Atatürk’ün uzun yıllar önce yayınlanmış, sonra unutulmuş ve “Söylev ve Demeçler” dizisine de alınmamış bazı konuşma, demeç ve direktiflerini “Atatürk'ün Günümüz Olaylarına da Işık Tutan Bazı Konuşmaları" başlığı altında ve gerekli notlar ve açıklamalarla yayınlamıştık.

Bu kez de zamanı, kapsamı ve amacı bakımlarından son derece önemli bulduğumuz bir mesajını aynı metodla, yani gerekli bazı notlar ve açıklamalarla yayınlarken ioo.cü doğum yıldönümünde yapılması gerekenlerden hissemize düşen çok küçük bir payı yerine getirmenin kalp huzuru içinde bulunuyoruz.

II.

Birinci Dünya Savaşı, Osmanh İmparatorluğu ve bağlaşıkları için, yenilgi ile sonuçlanmıştı. Osmanh devlet adamları bu yenilgiyi tam bir teslimiyetle kabullenmişler ve bunu Mondros Mütareke- namesi ile belgelemişlerdi. Ne var ki Türk milleti bu yenilgiyi, özellikle galip devletlerce Mütareke hükümlerine uyulmayarak Türk milletinin toptan yok edilmesi biçiminde gelişen öneri ve davranışları kabullenmemiş, yer yer “Reddi İlhak" ve “Müdafaai Hukuk" örgütleri kurularak yeni bir direnişin hazırlığı içine girilmişti. Mustafa Kemal Paşa ise, Yıldırım Orduları Grubu Kumandanı olarak Adana’da öğrendiği Mütareke hükümlerinin sakıncaları ve getireceği tehlikeler üzerinde, tam bir sorumluluk duygusu içinde ve sert bir biçimde, Sadrıâzam Ahmet İzzet Paşa’nın birçok kez dikkatini çekmiş, maiyetindeki kumandanlara da elde kalan silâh ve cephanenin Anadolu içlerine gönderilmesi emrini vermişti. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ve komutasında böylece başlayan “Milli Mücadele", ya da başka bir deyimle “Türk Kurtuluş Savaşı" içte ve dışta, çeşitli düşmanlara karşı siyasal ve askerî alanda, çok yönlü, sert bir mücadele biçiminde dört yıl daha sürmüş, sonuçta Türk milletinin fedakârlığı ve kahramanlığı ve büyük Atatürk’ün yüksek ve ince dehâsı sayesinde zaferle sonuçlanmıştı. Bu zaferlerden doğan yeni ve genç Türkiye Devleti, bu kez barış masasına galip bir devlet olarak oturuyordu. Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı’nın galibi olan ve dünyanın dörtte üçüne hükmeden mağrur devletlerin sömürgeci zihniyetlerinde hiçbir değişiklik olmadığı için hakkımız olan âdil ve şerefli bir barışı elde etmek, zaferi kazanmak kadar güç gözüküyordu. Bu yüzden Lozan barış görüşmeleri çok çetin oldu. Lozan Konferansında Türkiye’nin karşısında yer alan devletlerin öncülüğünü Ingiltere yapıyordu. İngiltere’nin yanında yer alan diğer devletlerin ana sorunlarda onunla birlikte hareket ettikleri görülmekle beraber, Türk topraklarındaki çıkarları açısından, aralarında gizli bir rekabetin varolduğu da gözden kaçmıyordu. Bu nedenledir ki, Konferanstaki Türk Başdelegesi “Ingilizlerin bize karşı olan düşmanlığından zarar görmemek için, diğer bütün Müttefiklerle beraber hareket etme usulünü takip etmek" taktiğini uyguluyordu[1].

Konferansta Amerika Birleşik Dcvletleri’nin özel bir yeri vardı. O da Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında idi. Fakat A.B.D. ve Osmanh imparatorluğu birbirlerine savaş ilân etmemişler, hiçbir cephede savaşmamışlar, sadece 20 Nisan 1917’de, karşılıklı olarak, diplomatik ilişkilerini kesmekle yetinmişlerdi[2]. Bu yüzden A.B.D., Lozan Konferansına âkit taraf (= partie contractante') olarak değil, gözlemci olarak katılıyordu.

Pragmatist ve tüccar Amerikan kafası, saf devlet adamı Wood- row Wilson’un[3] Türkiye’nin doğusunda bağımsız bir Ermenistan kurmak çabalarının [4] “olmayacak duaya âmin, demek" olduğunu, dağılan Osmanh İmparatorluğu topraklarının hepsi ya da bir bölümü üzerinde bir mandat (= vesayet yönetimi') [5] üstlenmenin ise, Türk tepki ve direnişinden başka, A.B.D. bütçesi için büyük masrafları ve büyük askerî birlikler bulundurmayı gerektireceği gerçeğini çabuk anlamış ve bu hayallerden vazgeçmişti. Geriye, savaş nedeniyle zarar gören Amerikan vatandaşlarının ve sermayedarlarının bu zararlarının ödenmesi[6] ile Türkiye’de Amerika için yeni yatırımlar kapısının açık bulundurulması[7] gibi İktisadî ve malî konular kalmakta idi[8]. Bu yüzden Lozan Konferansının, 4 Şubat 1923’tc, inkitaa (= kesiklik, kopukluk) uğramasından[9] en ziyade sinirlenen A.B.D. olmuştur[10]. Zira, bir Amerikan sermayedar grubu, Kasım 1922’den beri, Ankara’ da Türk yetkilileriyle Doğu Anadolu’da demiryolu yapımı ve madenlerin işletilmesi konularında görüşmeler yapmakta idi.

Bir strateji kuralı siyasette de aynen geçerlidir: Hasmın zayıf tarafını bulup oraya yüklenmek! Atatürk bu kuralı, Millî Mücadele’nin başından beri, hem siyasette, hem askerlikte üstün bir başarı ile uygulanmasını bilmiştir[11].

Lozan Konferansının inkitaa uğradığı sırada, bir yandan Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na çağrışım yaparak Amerikan milletine seslenişi, diğer yandan bir Amerikan sermayedar grubuna Doğu Anadolu’da demiryolu yapma ve maden işletme hakları veren anlaşmanın T.B.M.M. nce onaylanması[12] bir rastlantı değildir. Kanımızca amaç, açık ve kesin olarak bellidir: Ergeç başlayacak olan barış görüşmelerinden önce Amerikan kamuoyunda Türkiye lehine bir hava yaratmak ve Amerikan malî çevrelerinin ümitlerini taze tutarak Amerikan etkisinden Konferansta yararlanmak! Bundan başka, bir yabancı bilim adamının gözlemine katılarak, Atatürk’ün Türk Başdelcgesinin pazarlık gücünü artırma amacını da güttüğünü söyleyebiliriz: “During the break in the conference, Kemal lost no opportunity to bolster ismet's negotiating position"[13].

III.

Şimdi, Atatürk’ün “Büyük Amerikan Milletine” diye başlayan mesajını 22 Mart 1923 tarihli Hâkimiyeti Milliye gazetesinde verilen haberle birlikte aşağıda sunuyoruz:

BÜYÜK GAZI VE AMERİKA’DAKİ MEVKİİ

Meclis-i Ayan ve Meb’usan Müşterek Içtimaında Beyannamelerinin Müttefikan Zapta Geçirilmesine Karar Verildi.

Amerika Meclis-i Mebusan ve Ayanının müştereken akdey- lediği kongrede, T.B.M.M. Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Amerika halkına hitaben neşreylediği beyannamenin aynen kongre zaptına geçirilmesine müttefikan karar verilmiştir. Amerika kongresinin 67. içtimainin 4. celsesinin 26 tarihli (26 Şubat 1923) zabıt ceridesinde aynen şu satırlar mevcuttur:

“Ayandan Mr. Owen — Reis efendi, yerime oturmazdan evvel Türkiye Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın Amerika ahalisine karşı vuku bulan şayan-ı dikkat hitapnamesine meclisin nazar-ı dikkatini celbederim. Onu okumak suretiyle meclisin vaktini zayi etmek istemem. Fakat bu hitapname bütün âyan ve azanın görmesi lazım gelen bir şeydir. Çünkü bunu söyleyen zat her ne kadar Türkse de Amerika lisanıyla söylüyor. Bu zat yüksek tahsil görmüş ve milletlerin tarihine kesb-i vukuf etmiştir. İşte bu zat Türkiye milliyetperverlerinin maksatlarını ve ne yapmaya çalışacaklarını salahiyetle ilan ediyor. Binaenaleyh dinlenmeye layıktır. Müşarünileyhin hulasa-i beyanatı haricin tahakkümünden kurtulmak maksadıyla mücadele ettiklerinden ve bu suretle tıpkı ecdadımızın bu cumhuriyeti tesis etmiş oldukları gibi Türklerin de kendi usulleri dahilinde hayat-ı inkişafa mazhar olmak istediklerinden ibarettir.

Türkiye’nin tamamiyet-i mülkiyeye ve istiklal-i siyasiye mazhar olmasına Amerika ahalisinin de taraftar olduğuna ve her ne suretle olursa olsun müttefiklerin veya diğer bir milletin Türkiye’yi istila etmesini ve Türklcri istiklallerinden mahrum eylemesine yine Amerika ahalisinin arzu etmediğine eminim. Mustafa Kemal Paşa’nın bu hitapnamcsiyle ona müteallik mülakatın kongrenin zabıt ceridesinde tabını talep ederim. Reis-i Sani-İtiraz eden var mı? Makam-ı riyasetin bu suali üzerine teklife itiraz eden bulunmadığından hitap- namc ile mülakatın kongrenin zabıt ceridesinde tab edilmesi kabul edilmiştir.

Paşa Hazretlerinin Beyannameleri Sureti:

Büyük Amerikan Milletine:

Siz zulm ve istibdadı kendi vatanınızdan tard ettiniz- Siz, uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi hürriyet ve istiklalinizi istihsal ederek hakimiyet-i âmmeye müstenit demokratik bir devlet ve kuvvetli bir medeniyet tesis ettiniz- Kürre-i arzın diğer tarafında diğer bir millet var ki, o da aynı hürriyet, aynı istiklal ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor. Bu mefkûrenin saffet ve ulviyetine karşı nazarlarınızı tağlit etmek istiyorlar. Bu propaganda amilleri, ya bir takım cahil mutaasıplar veyahut, yeni kazandığımız hürriyeti imha ve bizi ondan mahrum etmek isteyen gizli ve aşikâr düşmanlarımızın alet-i icrasıdırlar. Yalanlara ve iftiralara inanmayınız. Hürriyet ve istiklâl uğrunda harb eden ve tıpkı sizler gibi dünyada terakki ve adalet amili olmak için samimi bir surette mücadelede bulunan Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz.

Dipnotlar

  1. Lozan Ban; Konferansı. Tutanaklar, Belgeler. Çeviren: Seha L. Meray. Önsöz: İsmet İnönü, s. VII.
  2. 2 Prof. Akdes Nimet Kurat, Türk - Amerikan Münasebetlerine Kısa Bir Bakı; (1800-1959), s. 40.
  3. Paris Ban; Konferansına belli bir ban; programı ile gelmeyen, uluslararası görü;mclerde hiç deneyi olmayan Wilson’un Lloyd George ve Clemenceau tara¬fından nasıl şaşkına döndürüldüğü ve bütün prestijini kaybetmi;, karamsar, çökmü; ve ruhsal bunalım içinde yurduna döndüğü ünlü İngiliz iktisatçısı John Maynard Keynes’in kaleminden pek güzel dile getirilmiştir. Bk. The Council of Four. Essays and Sketches in Biography ve oradan yapılan alıntılar için : Prof. Feridun Ergin, Uluslararası Politika Stratejileri.
  4. 4 Bk. i -Jamcs G. Harbord, Report of thc American Military Mission to Armenia, Senate Documents, C. 15, 2 - Prof. Gotthard Jâschke, Prâsident Wilson als Schiedsrichtcr zvvischen der Türkei und Armenien, MSOS zu Berlin 11/1935, s. 75-80’de.
  5. 5 Türkiye’de uygulanmak istenen Amerikan mandası ile ilgili olarak bk. 1 - Harry N. Hotvard, An American Inquiry in the Middle East: The King - Crane Commission (1963), 2-Gotthard Jâschke, Ein Amerikanisches Mandat für die Türkei? Die Welt Des Islams, Yeni Dizi, C. VIII, No. 4, s. 219 - 234’de, 3 - Mine Erol, Türkiye’de Amerikan Mandası Mes’elesi, 1919- 1920, (1972).
  6. "Claims Pact" diye anılan bu anlaşma İstanbul’da, 24 Aralık 1923’te Amiral Bristol ile Dr. Adnan Bey (Adıvar) arasında imzalanmıştır. Bk. 1340 Senei Mâli¬yesine Mahsus Milli Nevsal, s. 250 - 251.
  7. Açık Kapı Politikası (= Open-Door Policy)'xım Türkiye’deki uygulayıcısı için bk. Thomas A. Bryson, Admiral Mark L. Bristol, An Open-Door Diplomat in Turkey, International Journal of Middle East Studies, 5 (1974), s. 450 - 467’de.
  8. 919- 1923 yılları arasında Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısı ve iktasadî potansiyeline bir Amerikalı gözü ile bakış için bk. Eliot Grinnell Mears, Modem Turkey, (1924). Yazar, iktisat uzmanı olarak, Gl. Harbord heyeti ile Türkiye’ye gelmiştir.
  9. Aslında, taraflar (Lord Curzon ve İsmet Paşa) inkıta (= rupture) kelimesini kullanmaktan dikkatle kaçınmışlar ve görüşmelerin ertelendiği izlenimini vermeye çalışmışlardır.
  10. 10 Konferansta A. B. D. gözlemcilerinden Ghild’in 4 Şubat 1923’te Lord Curzon’a verdiği nota için bk. Laurence Evans, United States Policy and the Parti- tion of Turkey. Türkçcsi: Tevfik Alanay, Türkiye’nin Paylaşılması, s. 403-404.
  11.  Sovyctlcr Birliği ile ilişkilerinde de buna benzer bir taktik uyguladığına Prof. Gotthard Jâschke daha önce değinmiştir. Bk. Neues zur Russisch - Türki- sehen Freundschaft von 1919- 1939, Die VVelt des Islams, Yeni Dizi, C. VI, No. 3-4, s. 203 - 222.
  12. 12 Şarkî Anadolu Demiryollarına dair 9 Nisan 1923 gün ve 327 sayılı Kanun. Bk. T.B.M.M. Kavanin Mecmuası, Devre I, Cilt t, Üçüncü Basılış, s. 381. Ayrıca bk. I — Ali Sait (AKBAYTUGAN), Çester Projesi Hakkında Bazı Tcnkidat ve Mütaleat, Sarıkamış, 1339 (= 1923), 2-Yahya Sezai Tezel, Chester Ayrıcalığı, S.B.F. Dergisi, C. XXV, S. 4 (Aralık 1970), s. 287-318. Bu son araştırmada, sayın yazar, kanımızca konuya yanlış bir yaklaşımla bakmıştır.
  13. 13 Roderic H. Davison, Turkish Diplomacy from Mudros to Lausanne, Craig ve Gilbert tarafından yayınlanan “The Diplomats” (1919 - 1939) adlı kitap¬ta, s. 206.