ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Afif Büyüktuğrul

Anahtar Kelimeler: Osmanlı-Yunan İlişkileri, Türk-Yunan İlişkileri, Ege Denizi, Akdeniz, Donanma, Filo, II. Abdülhamid, III. Selim, Abdülaziz

Özet

Beni bu konuda etraflı bir inceleme yapmaya götüren neden 1951, 1953 yıllarında Roma Büyükelçiliği nezdinde Deniz ateşesi bulunduğum sırada, rastgele olarak, İstiklal savaşımızdan hemen sonra Yunan Büyükelçiliği yapmış olan Ekselans Papa ile yaptığım bir konuşma oldu. Ekselans Papa, nezaket konuşmalarından sonra sözü Türk - Yunan ilişkilerine getirdi ve şu fikri ortaya attı : "Osmanlı devletinden ayrılmakla en büyük günahı biz işledik. Çünkü ayrılmadan önce Osmanlı devleti içinde çok mutlu bir hayatımız vardı. Osmanlı Imparatorluğunun dağılması ise en acı sonucunu kocaman bir ekonominin paralanmasında verdi. Artık ufak ufak Arap ve Balkan devletlerinin, Türkiye Cumhuriyetinin ve Yunanistan'ın yalnız başlarına eski mutluluğa kavuşmaları hiç mümkün değildir". Gerçekten de Türk ve Yunan milletlerinin yaşadıkları coğrafya Avrupa uygarlığının doğu tarafını koruyacak bir noktada idi. Ünlü Alman mareşal' "Almanya bin yıl Avrupa uygarlığını Slav tehlikesine karşı korudu". dedikten sonra elbette Osmanlı Devleti de, Çarlık Rusyasına karşı onsekiz savaş yapmakla, ikiyüz yıl aynı hizmeti görmüştü. Üstelik bu hizmeti görürken İngiltere'nin dostluğu değil düşmanlığı ile karşılaşmıştı : 1771 yılında Çarlık filosu Çeşme'de Osmanlı filosunu yakarken Ruslara o rehberlik etmiş ve hatta Rus amiralına Boğaza saldırmayı bile teklif etmişti; 1827 yılında içinde Navarin limanında yatan Osmanlı donanmasını o yakmıştı; Kırım savaşından önceki Osmanlı-Rus savaşında Rusların Sinop'ta Osmanlı filosunu yakmasına da İngiliz amiralı neden olmuştu.